Çanakkale savaşında askerlerin anıları

SoruCevap

Üye
Çözümler
1
Tepkime
62
Yaş
36
Coin
256,936
Turk anası ne duşunuyor?
“ Zavallı valide ciğerparesini bir daha kokladı Dedi ki: Huseyin Dayın Şıbka ’da, baban Domeke ’de ağaların da sekiz ay evvel Canakkale ’de yatıyorlar Bak son yongam sensin! Minareden ezan sesi kesilecekse, caminin kandilleri korlenecekse sutlerim haram olsun, ol de koye donme Yolun Şıbka ’ya uğrarsa dayının ruhuna Fatiha okumayı unutma! Haydi oğul, Allah yolunu acık etsin
(Oğlu Asker Huseyin'i teşyi' ederken uğurlarken)
Sonbaharın aysız gecelerinden biriydi Bulutlar birbiri uzerine yığılmış, hava toprakla bu bulutlar arasında sıkışmış, ağırlaşmış goğus darlığı ceken insanlar gibi sıcak dalgalarıyla teneffusu boğucu bir tazyik altına almıştı Karanlık o kadar yoğun idi ki sakin yıldızlı geceler bu korkunc karanlığa nispetle adeta gunduz sayılabilirdi Yağmur bardaktan boşanırcasına dokuluyor, şimşekler, gokleri yere indirecek gibi yıkıyor, parcalıyor, guya cenge koşan askerleri top ve bomba bombardımanlarına alıştırmak istiyormuş gibi kulakların zarını patlatacak derecede kesilmeksizin devam ediyor, yıldırımlar birbirine rekabet edercesine zikzaklı ve ateşli hatlar cizerek tesaduf ettiği tabii ve sınai her tabyayı tahrib ve ihrakta olanca şiddetiyle calışıyordu Tabiatın kıyametten bir numUne olan bu dehşetli hengamesi arasında beşerin kudret ve azmine delil olacak bir askeri faaliyet, butun intizamıyla, butun sakinliği ve ihtişamıyla devam ediyor; harekatına zerre kadar halel getirmeden bir dakikasını bile kacırmıyordu
Bilecik İstasyonu ’nda bir askeri tren harekete amade idi, lokomotif istim hazinelerinde fazla geleni keskin bir hışırtıyla semaya savuruyordu, otuz iki vagon birbirine yapışmış, şanlı yolcularını taklid edercesine dizilmişti
İkinci kampana calınmış olmalı ki vagonlara inen binen yok Fakat askeri trenlerin ikinci kampanalarıyla ucuncu kampanaları arasında epeyce zaman gectiğini biliriz Sivil yolcu trenlerinin anı hareketini ihtar eden konduktorlerin “Tamam, tamam nidaları askeri bir trenin harekete hazır olduğunu itham edemez O sağdan saydıran, mevcudun adedini anlatan başka bir usule, başka bir ‘tamam ’a tabi olduğundan askeri memurlar butun mevcudiyetleriyle calışıyorlar, vazifelerini ikmale uğraşıyorlardı
Trenin tam karşısında ve kapısı acık kırk beşlik bir vagonun hizasında bir karaltı vardı, oraya mıhlanmış duruyordu Abdulkadir Kemal bu karaltının ne olduğunu anlamak istemişti, evvela nobetcidir diye hukmetti Hakikatte bu bir evladı vatan bekleyen şefkatli bir anneydi
Yanına yaklaştığı vakit, vucudu manevi kederlerin buktuğu bellerin rukU şeklini andırır bir şekilde biraz onune doğru eğilmişti Elinde bir değnekcik sırtında bağlı bir torba vardı Karaltı, kendisinin sessiz lisanına ve inleyen kalbine tercuman olan mukaddes bir maksadla canlı bir abide gibi orada kakılmış kalmış bir Turk anasıydı Yıldırımların salıverdiği kuvvetli projektorlerin aydınlığı sararmış, cizgili cehresini gosterdi Başındaki ortu ıslanmış, cenesine, şakaklarına akcıl saclarına yapışmıştı Şimşek caktığı her kısa zaman aralığında gozleri vagona yoneliyordu
Abdulkadir yaklaştı:
Valide burada ne duruyorsun? Sualiyle aşağıdaki konuşma başladı:
Şimendiferde asker oğlum var; onu gecirmeye, selametlemeye geldim
Oğlun kimdir, nerelidir?
Soğut ’un Akgunlu koyunden, Osmancığın ana yatağından Mahmud oğlu Huseyin
Cağırayım mı, gormek istiyor musun?
Ona bir sozum var, soyleyecektim Zahmet olmazsa, sana dua ederim
Abdulkadir vagona koştu Bir kunye okudu Mahmud oğlu Huseyin, Soğut Bir ses:
Efendim Benim Mahmud oğlu Huseyin, Soğut Akgunlu ’den
Gel oğlum, seni anan gormek istiyor
Delikanlı vagondan atladı Şimşeğin ışığı altında secilebilen levendine bir vucud, filiz gibi bir boy, Huseyin Polat, muheykel gibi hazır ol vaziyetinde sağ el selam ve ihtiram mevkiinde Abdulkadir ’in karşısında emre amade idi Beraberce yuruduler Muhterem validenin karşısında durdular Huseyin anasının elini optu Zavallı valide ciğerparesini bir daha kokladı Dedi ki:
Huseyin Dayın Şıbka ’da, baban Domeke ’de ağaların da sekiz ay evvel Canakkale ’de yatıyorlar Bak son yongam sensin! Minareden ezan sesi kesilecekse, caminin kandilleri korlenecekse, sutlerim haram olsun, ol de koye donme Yolun Şibka ’ya uğrarsa dayının ruhuna Fatiha okumayı unutma! Haydi oğul, Allah yolunu acık etsin dedi
Huseyin bu sozleri kalbinin en derin ahd ve vefa yerine gomduğunu ima eden bir saygı ile dinlemişti Anasını ve Abdulkadir ’i selamladı, gitti Abdulkadir, bu buyuk ruhlu kadınla yalnız kalmıştı, sordu:
Valide demek ki sizin soyun erkekleri hep şehit oldular oyle mi?
Yalnız bizim soy değil, oğul Elli yıldır koylu, mezarlığa delikanlı gomemedi Din dursun da; ko biz hep olelim
Şimdi koyunuzde hic erkek yok mu?
Koyumuz butun erkek dolu
Bizi beğenemediniz mi, hicbir işimiz geri kalmadı Evvelden nasılsak yine oyleyiz, bağrımıza kara taş bağladık duşman mahvoluncaya kadar dayanacağız Yaradanım bana o gunu gostermeden canımı almasın dedi Abdulkadir bu ulu validenin karşısında donmuş kalmıştı Dayanamadı, gozlerinden iki iftihar damlası salıverdi ve bir iman ve kanaatle şu sozleri soyleyerek ayrıldı:
Milleti doğuran da ana, yaşatan da Turk anası hala oradaydı, trenin hareketini bekliyordu
Harp Mecmuası Sayı: 17, s 267, 269
 

Create an account or login to comment

You must be a member in order to leave a comment

Create account

Create an account on our community. It's easy!

Log in

Already have an account? Log in here.

Üst Alt