SoruCevap
Yeni Üye
1) Çocukluk Depresyonu:
En az iki hafta süreyle;
Çocuklarda durgunluk ya da aşırı hareketlilik
İsteksizlik, enerji düşüklüğü ya da anlamsız bir enerji
Eskiden zevk aldığı şeylerden zevk alamama
Oyun oynamama
Okul başarısında düşüş, okula gitmek istememe
Uyku bozuklukları
Aşırı yeme, ya da yememe gibi belirtiler ile ortaya çıkabileceği gibi;
Aşırı hareketlilik, huysuzluk
Hırçınlık, davranış bozuklukları ile de gözlemlenebilen çocukluk depresyonu yetişkinlerde
olduğu gibi psikosomatik belirtiler ile de haberci olabilir.
Karın, sırt omuz ağrısı, bulantı, kusma, eklem ağrıları baş ağrısı gibi çeşitli bedensel yakınmalarının
altında yatan neden depresyon olabilir.
2) Kaygı bozuklukları
Kaygı kişiyi gerektiğinde tehlikeden koruyan, uyuma ya da hayatta kalmaya
yönelik bir sinyal olmasına karşın bir çok farklı ruhsal bozukluk da belirti olarak ortaya çıkan bir
duygu durumudur.
Kaygının duyumsanma biçimi, fonksiyonel ve afonksiyonel oluşuna göre kaygıyı
normal ya da anormal olarak değerlendirebiliriz. Kaygının ortaya çıkış yeri zamanı şekli ve içeriği
önemli olsa da, çocuğun kaygı karşısında kullandığı savunma düzenekleri ve benlik gücünün
terapist tarafından değerlendirilmesi büyük önem taşır.
Savunmaların yetersiz kaldığı durumlarda ortaya kaygı bozuklukları çıkar. Kaygıya ilişkin linkler çocuk da var olmaya devam eder ve
çocuk büyüdükçe tamamen gelişip ortadan kalkmazlar, bu linkler stresli bir durumla karşılaştığında
tekrar tetiklenirler.
Çocuklarda kaygı problemleri;
Anneden ayrılıp okula gidememe, okulda kalamama
Sınıfta anneyi isteme
Anneyi göremediği zaman yok olduğunu zannetme, sık sık sınıf penceresinden bakma
Okulda başına bir şey gelme endişesi, okul çıkışında anneyi kaybetme bulamama endişesi
Sokakta başına gelebilecek felaket senaryoları üretme
Nefes alma yemek yeme güçlükleri; boğaza takılma korkusu
Karanlıktan aşırı korkma
Evde yalnız kalamama(9 yaş sonrası)
Asansör veya belirli nesnelere karşı özel korku
Fobiler şeklinde gözlenebilir.
Sosyal fobi(aşırı çekingenlik)
Panik Bozukluk ve Panik Atak(Bedensel semptomların eşlik ettiği)
Sınav Kaygısı ile Başa Çıkma
Seçici Konuşmazlık
Tüm bu semptomların altında güvende hissetmeme ve ebeveynle ayrışamama problemleri mevcuttur.
Bu çocuklar her daim bir güvenlikçiye ihtiyaç duyarlar. Anne ya da baba acil güvenlik sağlayıcıdır. Problemle baş etme becerileri gelişmemiştir.
Çocuklarda kaygı bozuklukları çoğunlukla ebeveynlerin Dünya’yı tehditkar olarak algılamalarının bir sonucu olabildiği gibi fazla fedakar olan ebeveynlerin çocuklara yüklediği tam olamama, hata yapma korkusu, gözden düşme ve suçluluk duyguları ile de ilişkili olabilmektedir.
Annenin kendi duygularını yatıştıramadığı, yoğun duygu dalgalanmaları yaşadığı durumlarda da ,çocuğun kendini güvende hissetmemesi mümkündür.
Aile dinamikleri, çocuğun aile içindeki konumu, anne- babanın ruhsal durumu; mevcut aile ilişkileri içerisinde kaygı düzeyi değerlendirilmelidir.
Kaygının çocuğun hangi ihtiyacını giderdiği saptanmalıdır.
Çocuk ve aile dinamikleri analiz edildikten sonra çocuk ile yapılandırılmış oyun terapi seansları ve aile psikoeğitimleri ile ciddi gelişmeler sağlanabilmektedir.
Aynı zamanda çocuğun okul ve öğretmenleri ile de iletişim kurulmalı, temel yaşam alanlarına ilişkin güvende hissetmesi sağlanılmalıdır.
Bu dönemde çocuğun geliştireceği sağlıklı savunmalar ve olumlu benlik algısı, işlevsel olmayan kaygının üstesinden gelmeyi sağlar.
En az iki hafta süreyle;
Çocuklarda durgunluk ya da aşırı hareketlilik
İsteksizlik, enerji düşüklüğü ya da anlamsız bir enerji
Eskiden zevk aldığı şeylerden zevk alamama
Oyun oynamama
Okul başarısında düşüş, okula gitmek istememe
Uyku bozuklukları
Aşırı yeme, ya da yememe gibi belirtiler ile ortaya çıkabileceği gibi;
Aşırı hareketlilik, huysuzluk
Hırçınlık, davranış bozuklukları ile de gözlemlenebilen çocukluk depresyonu yetişkinlerde
olduğu gibi psikosomatik belirtiler ile de haberci olabilir.
Karın, sırt omuz ağrısı, bulantı, kusma, eklem ağrıları baş ağrısı gibi çeşitli bedensel yakınmalarının
altında yatan neden depresyon olabilir.
2) Kaygı bozuklukları
Kaygı kişiyi gerektiğinde tehlikeden koruyan, uyuma ya da hayatta kalmaya
yönelik bir sinyal olmasına karşın bir çok farklı ruhsal bozukluk da belirti olarak ortaya çıkan bir
duygu durumudur.
Kaygının duyumsanma biçimi, fonksiyonel ve afonksiyonel oluşuna göre kaygıyı
normal ya da anormal olarak değerlendirebiliriz. Kaygının ortaya çıkış yeri zamanı şekli ve içeriği
önemli olsa da, çocuğun kaygı karşısında kullandığı savunma düzenekleri ve benlik gücünün
terapist tarafından değerlendirilmesi büyük önem taşır.
Savunmaların yetersiz kaldığı durumlarda ortaya kaygı bozuklukları çıkar. Kaygıya ilişkin linkler çocuk da var olmaya devam eder ve
çocuk büyüdükçe tamamen gelişip ortadan kalkmazlar, bu linkler stresli bir durumla karşılaştığında
tekrar tetiklenirler.
Çocuklarda kaygı problemleri;
Anneden ayrılıp okula gidememe, okulda kalamama
Sınıfta anneyi isteme
Anneyi göremediği zaman yok olduğunu zannetme, sık sık sınıf penceresinden bakma
Okulda başına bir şey gelme endişesi, okul çıkışında anneyi kaybetme bulamama endişesi
Sokakta başına gelebilecek felaket senaryoları üretme
Nefes alma yemek yeme güçlükleri; boğaza takılma korkusu
Karanlıktan aşırı korkma
Evde yalnız kalamama(9 yaş sonrası)
Asansör veya belirli nesnelere karşı özel korku
Fobiler şeklinde gözlenebilir.
Sosyal fobi(aşırı çekingenlik)
Panik Bozukluk ve Panik Atak(Bedensel semptomların eşlik ettiği)
Sınav Kaygısı ile Başa Çıkma
Seçici Konuşmazlık
Tüm bu semptomların altında güvende hissetmeme ve ebeveynle ayrışamama problemleri mevcuttur.
Bu çocuklar her daim bir güvenlikçiye ihtiyaç duyarlar. Anne ya da baba acil güvenlik sağlayıcıdır. Problemle baş etme becerileri gelişmemiştir.
Çocuklarda kaygı bozuklukları çoğunlukla ebeveynlerin Dünya’yı tehditkar olarak algılamalarının bir sonucu olabildiği gibi fazla fedakar olan ebeveynlerin çocuklara yüklediği tam olamama, hata yapma korkusu, gözden düşme ve suçluluk duyguları ile de ilişkili olabilmektedir.
Annenin kendi duygularını yatıştıramadığı, yoğun duygu dalgalanmaları yaşadığı durumlarda da ,çocuğun kendini güvende hissetmemesi mümkündür.
Aile dinamikleri, çocuğun aile içindeki konumu, anne- babanın ruhsal durumu; mevcut aile ilişkileri içerisinde kaygı düzeyi değerlendirilmelidir.
Kaygının çocuğun hangi ihtiyacını giderdiği saptanmalıdır.
Çocuk ve aile dinamikleri analiz edildikten sonra çocuk ile yapılandırılmış oyun terapi seansları ve aile psikoeğitimleri ile ciddi gelişmeler sağlanabilmektedir.
Aynı zamanda çocuğun okul ve öğretmenleri ile de iletişim kurulmalı, temel yaşam alanlarına ilişkin güvende hissetmesi sağlanılmalıdır.
Bu dönemde çocuğun geliştireceği sağlıklı savunmalar ve olumlu benlik algısı, işlevsel olmayan kaygının üstesinden gelmeyi sağlar.