Ayrılık ve kaygı kelimeleri her ne kadar erken çocukluk/bebeklik dönemi için daha sık
kullanılsa da, çocuklarda ve hatta bazen ergenlerde de görülebilecek bir durumdur. Çocuklar
etraflarındaki dünyanın farkına vardıkça ve anlamaya başladıkça; bilhassa anne-babalarından
veya babaanne/anneanne, dede ve yaşça büyük abla ve abi, bakıcı gibi ebeveyn figürlerinden
ayrılmakta direnç göstermeye, ayrılmamak için çaba göstermeye başlarlar. Anne babasından
ayrılıp gündüz bakımevine gitmeye başlayan çocuk ya da bir bakıcı tarafından bakılmaya
başlanan çocuk, anne babası yanından ayrıldığında ağlamaya başlaması, her ne kadar anne ve
baba için yaşantılaması zor bir şey olsa da aynı zamanda çocuğun gelişiminin bir parçasıdır.
Bu ayrılık kaygısı tepkilerinin, ağlamaların, bağırmaların anne babaların hazırlıklı olmadığı
tarafı bu tepkileri “artık büyüdü” dedikleri çocuklarından görmeleridir. Okul çağı çocukları,
hatta erinlik dönemindeki çocuklar, ve hatta ergenler bile ayrılık kaygısı yaşayabilir ve bu
yaşanan kaygı Ayrılık Kaygısı Bozukluğuna dönüşmesi ile sonuçlanabilir. DSM’e göre
çocukların %4-5’i; ergenlerin ise % 1-2’si ayrılık kaygısı bozukluğu yaşamaktadır.
Başlangıç dönemlerinde birkaç damla gözyaşı çocuklar arasında çok yaygın olmasına ve
hakkında endişelenilecek bir tepki olmasa da; Ayrılık Kaygısı Bozukluğu’nun belirtilerini
gösteren bir çocuğun bu durumunun üzerine eğilmek gerekir. Okula gitmek istememe,
uyuyamama ya da uyku sorunları, ayrılık her deneyimlendiğinde yaşanan aşırı stres gibi
belirtilerin sürekliliği günbegün çocuğun yaşantısını daha da olumsuz etkiler.
Ebeveynden Çocuğa Geçen Ayrılık Kaygısı
Çoğu ebeveyn çocuklarının üzgün olmasından ya da ağlamasından her daim rahatsız olur.
Ama bazıları vardır ki diğerlerine nazaran çocuklarının fiziksel olarak ayrı kalmaya verdiği
tepkilere ve hislerine dair daha fazla kaygılanırlar. Böyle anne babalar için dışarıda bir işini
halletmeye gidecekleri zaman, ya da işe gidecekleri zaman çocuklarını bir bakıcıya ya da
anneanne/babaanneye; gündüz bakımevine, kreşe ya da anaokuluna bırakmak duygusal olarak
yıpratıcıdır. Çocukları ile ayrı kalmaya bu denli tahammülsüz olan anne babalar için,
kendilerinin de çocukken anne babalarından ayrılmakta zorluk yaşamış olmaları ya da bu
konuda gelişimsel travmaları olması çoğunlukla isabetli bir tahmin olur. Eğer bir annenin ya
da babanın ayrılık kaygısı düzeyi çok fazla ise, genellikle, bilerek ya da bilmeyerek kendisinin
erken çocukluk döneminde yaşadığı kaygılarını çocuğuna da aktarmakta ve onunla ilişkisinde
tekrar yaşantılamaktadır.
Bu açıdan, 3-6 yaş aralığında bir çocuk; ayrılık kaygısını temelde iki farklı biçimde
deneyimler, bunlardan biri kendi deneyimi olarak kalanı, ikincisi ise anne ve/vey babanın da
kendi ayrılık kaygısı ile ona eşlik ettiği biçimiyle. Bir çocuk, ilk defa bir bakıcıya
bırakıldığında, anaokulu ya da kreşe başladığında gelişimsel olarak kendisi için esas bir şeyi
deneyimlemektedir, bu yüzden çocuk onunla baş etmeyi bir şekilde öğrenecektir. Genel
olarak, bir çocuk anne babasından fiziksel olarak ilk ayrıldığında; kaygılanabilir, bundan
kaynaklı ağlayabilir, bağırabilir ya da öfkelenebilir; vereceği tepkiler erken çocukluk
dönemindeki gelişimsel özelliklerine göre şekillenir ancak zaten asıl bu tepkilerden birini
vermemesi üzerinde durulması gereken bir konu olarak düşünülür; eğer çocuk kaygılanmaz,
ağlamaz, bağırmaz ya da öfkelenmez ise. Sonrasında, çocuk bırakıldığında, genellikle kendisi
güvende olduğunu ayırt edebildikçe sakinleşir, ya da öğretmeni veya bakıcısı ile olan
etkileşimi onun dikkatini başka bir yöne çeker ve kaygısı ortadan kalkar. Hemen ardından
çocuk, bu durumu yönetebileceğini ve anne-babasının onun için döneceği gibi bilişsel
ayrıntıları deneyimlemeye ve keşfetmeye başlar; bu oldukça da korkulu hali azalır ve ayrılık
kaygısı zaman içinde sönümlenir. Bunu deneyimlemek zaten her çocuk için esastır. Ancak,
çocuk ile beraber anne ve/veya babasının da ayrılık kaygısı yaşadığı ve çocuğa ne olacağına
dair endişelendiği durumlarda, bu durum daha karmaşık ve çocuk için zorlayıcı bir hal alır;
çocuğun kendini güvende hissetmesi veya anne babasının onu almak için döneceklerine
inanması zorlaşır. Basitçe anlatımıyla, anne-baba ne kadar ayrılık kaygısı yaşarsa, çocuk için
de bu ayrılık kaygısı ile baş etmeyi öğrenmek ve onu çözümlemek o kadar zorlaşacaktır.
Çocuklarda Ayrılık Kaygısı Bozukluğunun Belirtileri
Ayrılık kaygısı, çocuğun bağlanma figürlerinden, ona bakım veren kişilerden, birincil olarak
da anne veya babasından; ve de evinden ayrı kaldığında yaşadığı aşırı korku ve kaygı halidir.
Bu kaygı ve korkular çocuğun gelişimsel dönemine farklı şekillerde belirti verebilir.
Çocuk;
- Anne-babasından ya da evinden ayrı kaldığında rahatsızlık, can sıkıntısı ve stres yaşıyorsa,
- Sürekli anne-babasından ayrı kalmaya, ya da onlara hastalık, kaza ya da ölüm gibi sebeplerle
zarar gelmesine dair kaygılarını dile getiriyorsa
- Okul, anaokulu ya da kreş de dahil olmak üzere, ayrılmaya dair kaygıları kaynaklı evden
çıkmak ya da uzaklaşmak istemiyorsa,
- Yalnız kalmaktan aşırı korkuyorsa,
- Anne veya babadan ayrı bir yerde uyumayı reddediyorsa,
- Ayrılık içerikli rüyalar ve kabuslar görüyorsa,
- Anne veya babasından ayrı kaldığında baş ağrısı, karın ağrısı, mide bulantısı ya da kusma
gibi fiziksel kaynağı olmayan belirtiler gösteriyor, bunları dile getiriyorsa,
ayrılık kaygısı bozukluğu yaşıyor olabilir.
Ayrılık Kaygısı Bozukluğunun Terapisi
Ayrılık Kaygısı Bozukluğu için kullanılan birçok yaklaşım vardır, ancak temelde önemli olan
belirtiler farkedildikten sonra ne kadar çabuk bir tedavi süreci başlatılırsa, çocuk da süreçten o
kadar çabuk sonuç alacaktır. Ayrılık Kaygısı Bozukluğu’nun tedavisi için yaygın olarak
kullanılan iki yöntemden kısaca bahsedelim:
Aile Danışmanlığı / Aile Terapisi
Ebeveynlerin ve hatta diğer aile üyelerinin terapi sürecine katılması çocuk için muhtemel
sonuçları pekiştirecektir. Bu konuda danışmanlık alan bir aile; çocukları ile etkileşim
kurmanın yeni yollarını ve yeni tutumlar geliştirmeyi öğrenir, ve aynı zamanda sorunun
kaynağını bizzat deneyimlemek ve sürece aktif katılım gösteriyor olmak çocuk kadar ailenin
diğer bireyleri için de süreci kolaylaştıracaktır.
Oyun Terapisi
Küçük yaştaki çocuklar düşünceleri, hisleri ve eylemleri arasındaki bağlantıları kurmakta
zorlanabilirler. Gelişimsel olarak bu kategorideki çocuklar için, oyun terapisi duygularını
dışavurma ve kontrol altına almayı, şekillendirmeyi öğrenmelerini kolaylaştıran bir
yöntemdir.
Ayrılık Kaygısı Yaşayan Çocuğa Nasıl Destek Olunur?
Anne babanın desteği çocuğun kaygısını yönetmeyi ve onunla baş etmeyi öğrenmesinde kilit
bir rol oynar.
- Çocuğun okula erken gitmesini sağlamak; ki bu arkadaşlarını karşılaması, öğretmeninin
yardımcısı rolü yapması ya da ders başlamadan önce okul bahçesinde oyun oynaması ya da
egzersiz yapmasının teşvik edilmesi şeklinde sunulabilir çocuğa
- Çocuğunuza gün içinde onu düşündüğünüzü ve onun gibi sizin de onu özlediğinizi belirtmek
- Çocuğun planlı çok etkinliği olmamasını sağlamak, buna sanatsal içerikli kurslar veya spor
kursları, etüt etkinlikleri de dahil. Onun yerine çocuğun oyun zamanını ve serbest zamanının
olmasını her zaman gözetmek
- Çocuğun ya da kendinizin günlük rutinindeki değişikliklerden çocuğu önceden haberdar
etmek ve bu değişikliklere duygusal olarak kendini hazırlaması için ona zaman tanımak
kullanılsa da, çocuklarda ve hatta bazen ergenlerde de görülebilecek bir durumdur. Çocuklar
etraflarındaki dünyanın farkına vardıkça ve anlamaya başladıkça; bilhassa anne-babalarından
veya babaanne/anneanne, dede ve yaşça büyük abla ve abi, bakıcı gibi ebeveyn figürlerinden
ayrılmakta direnç göstermeye, ayrılmamak için çaba göstermeye başlarlar. Anne babasından
ayrılıp gündüz bakımevine gitmeye başlayan çocuk ya da bir bakıcı tarafından bakılmaya
başlanan çocuk, anne babası yanından ayrıldığında ağlamaya başlaması, her ne kadar anne ve
baba için yaşantılaması zor bir şey olsa da aynı zamanda çocuğun gelişiminin bir parçasıdır.
Bu ayrılık kaygısı tepkilerinin, ağlamaların, bağırmaların anne babaların hazırlıklı olmadığı
tarafı bu tepkileri “artık büyüdü” dedikleri çocuklarından görmeleridir. Okul çağı çocukları,
hatta erinlik dönemindeki çocuklar, ve hatta ergenler bile ayrılık kaygısı yaşayabilir ve bu
yaşanan kaygı Ayrılık Kaygısı Bozukluğuna dönüşmesi ile sonuçlanabilir. DSM’e göre
çocukların %4-5’i; ergenlerin ise % 1-2’si ayrılık kaygısı bozukluğu yaşamaktadır.
Başlangıç dönemlerinde birkaç damla gözyaşı çocuklar arasında çok yaygın olmasına ve
hakkında endişelenilecek bir tepki olmasa da; Ayrılık Kaygısı Bozukluğu’nun belirtilerini
gösteren bir çocuğun bu durumunun üzerine eğilmek gerekir. Okula gitmek istememe,
uyuyamama ya da uyku sorunları, ayrılık her deneyimlendiğinde yaşanan aşırı stres gibi
belirtilerin sürekliliği günbegün çocuğun yaşantısını daha da olumsuz etkiler.
Ebeveynden Çocuğa Geçen Ayrılık Kaygısı
Çoğu ebeveyn çocuklarının üzgün olmasından ya da ağlamasından her daim rahatsız olur.
Ama bazıları vardır ki diğerlerine nazaran çocuklarının fiziksel olarak ayrı kalmaya verdiği
tepkilere ve hislerine dair daha fazla kaygılanırlar. Böyle anne babalar için dışarıda bir işini
halletmeye gidecekleri zaman, ya da işe gidecekleri zaman çocuklarını bir bakıcıya ya da
anneanne/babaanneye; gündüz bakımevine, kreşe ya da anaokuluna bırakmak duygusal olarak
yıpratıcıdır. Çocukları ile ayrı kalmaya bu denli tahammülsüz olan anne babalar için,
kendilerinin de çocukken anne babalarından ayrılmakta zorluk yaşamış olmaları ya da bu
konuda gelişimsel travmaları olması çoğunlukla isabetli bir tahmin olur. Eğer bir annenin ya
da babanın ayrılık kaygısı düzeyi çok fazla ise, genellikle, bilerek ya da bilmeyerek kendisinin
erken çocukluk döneminde yaşadığı kaygılarını çocuğuna da aktarmakta ve onunla ilişkisinde
tekrar yaşantılamaktadır.
Bu açıdan, 3-6 yaş aralığında bir çocuk; ayrılık kaygısını temelde iki farklı biçimde
deneyimler, bunlardan biri kendi deneyimi olarak kalanı, ikincisi ise anne ve/vey babanın da
kendi ayrılık kaygısı ile ona eşlik ettiği biçimiyle. Bir çocuk, ilk defa bir bakıcıya
bırakıldığında, anaokulu ya da kreşe başladığında gelişimsel olarak kendisi için esas bir şeyi
deneyimlemektedir, bu yüzden çocuk onunla baş etmeyi bir şekilde öğrenecektir. Genel
olarak, bir çocuk anne babasından fiziksel olarak ilk ayrıldığında; kaygılanabilir, bundan
kaynaklı ağlayabilir, bağırabilir ya da öfkelenebilir; vereceği tepkiler erken çocukluk
dönemindeki gelişimsel özelliklerine göre şekillenir ancak zaten asıl bu tepkilerden birini
vermemesi üzerinde durulması gereken bir konu olarak düşünülür; eğer çocuk kaygılanmaz,
ağlamaz, bağırmaz ya da öfkelenmez ise. Sonrasında, çocuk bırakıldığında, genellikle kendisi
güvende olduğunu ayırt edebildikçe sakinleşir, ya da öğretmeni veya bakıcısı ile olan
etkileşimi onun dikkatini başka bir yöne çeker ve kaygısı ortadan kalkar. Hemen ardından
çocuk, bu durumu yönetebileceğini ve anne-babasının onun için döneceği gibi bilişsel
ayrıntıları deneyimlemeye ve keşfetmeye başlar; bu oldukça da korkulu hali azalır ve ayrılık
kaygısı zaman içinde sönümlenir. Bunu deneyimlemek zaten her çocuk için esastır. Ancak,
çocuk ile beraber anne ve/veya babasının da ayrılık kaygısı yaşadığı ve çocuğa ne olacağına
dair endişelendiği durumlarda, bu durum daha karmaşık ve çocuk için zorlayıcı bir hal alır;
çocuğun kendini güvende hissetmesi veya anne babasının onu almak için döneceklerine
inanması zorlaşır. Basitçe anlatımıyla, anne-baba ne kadar ayrılık kaygısı yaşarsa, çocuk için
de bu ayrılık kaygısı ile baş etmeyi öğrenmek ve onu çözümlemek o kadar zorlaşacaktır.
Çocuklarda Ayrılık Kaygısı Bozukluğunun Belirtileri
Ayrılık kaygısı, çocuğun bağlanma figürlerinden, ona bakım veren kişilerden, birincil olarak
da anne veya babasından; ve de evinden ayrı kaldığında yaşadığı aşırı korku ve kaygı halidir.
Bu kaygı ve korkular çocuğun gelişimsel dönemine farklı şekillerde belirti verebilir.
Çocuk;
- Anne-babasından ya da evinden ayrı kaldığında rahatsızlık, can sıkıntısı ve stres yaşıyorsa,
- Sürekli anne-babasından ayrı kalmaya, ya da onlara hastalık, kaza ya da ölüm gibi sebeplerle
zarar gelmesine dair kaygılarını dile getiriyorsa
- Okul, anaokulu ya da kreş de dahil olmak üzere, ayrılmaya dair kaygıları kaynaklı evden
çıkmak ya da uzaklaşmak istemiyorsa,
- Yalnız kalmaktan aşırı korkuyorsa,
- Anne veya babadan ayrı bir yerde uyumayı reddediyorsa,
- Ayrılık içerikli rüyalar ve kabuslar görüyorsa,
- Anne veya babasından ayrı kaldığında baş ağrısı, karın ağrısı, mide bulantısı ya da kusma
gibi fiziksel kaynağı olmayan belirtiler gösteriyor, bunları dile getiriyorsa,
ayrılık kaygısı bozukluğu yaşıyor olabilir.
Ayrılık Kaygısı Bozukluğunun Terapisi
Ayrılık Kaygısı Bozukluğu için kullanılan birçok yaklaşım vardır, ancak temelde önemli olan
belirtiler farkedildikten sonra ne kadar çabuk bir tedavi süreci başlatılırsa, çocuk da süreçten o
kadar çabuk sonuç alacaktır. Ayrılık Kaygısı Bozukluğu’nun tedavisi için yaygın olarak
kullanılan iki yöntemden kısaca bahsedelim:
Aile Danışmanlığı / Aile Terapisi
Ebeveynlerin ve hatta diğer aile üyelerinin terapi sürecine katılması çocuk için muhtemel
sonuçları pekiştirecektir. Bu konuda danışmanlık alan bir aile; çocukları ile etkileşim
kurmanın yeni yollarını ve yeni tutumlar geliştirmeyi öğrenir, ve aynı zamanda sorunun
kaynağını bizzat deneyimlemek ve sürece aktif katılım gösteriyor olmak çocuk kadar ailenin
diğer bireyleri için de süreci kolaylaştıracaktır.
Oyun Terapisi
Küçük yaştaki çocuklar düşünceleri, hisleri ve eylemleri arasındaki bağlantıları kurmakta
zorlanabilirler. Gelişimsel olarak bu kategorideki çocuklar için, oyun terapisi duygularını
dışavurma ve kontrol altına almayı, şekillendirmeyi öğrenmelerini kolaylaştıran bir
yöntemdir.
Ayrılık Kaygısı Yaşayan Çocuğa Nasıl Destek Olunur?
Anne babanın desteği çocuğun kaygısını yönetmeyi ve onunla baş etmeyi öğrenmesinde kilit
bir rol oynar.
- Çocuğun okula erken gitmesini sağlamak; ki bu arkadaşlarını karşılaması, öğretmeninin
yardımcısı rolü yapması ya da ders başlamadan önce okul bahçesinde oyun oynaması ya da
egzersiz yapmasının teşvik edilmesi şeklinde sunulabilir çocuğa
- Çocuğunuza gün içinde onu düşündüğünüzü ve onun gibi sizin de onu özlediğinizi belirtmek
- Çocuğun planlı çok etkinliği olmamasını sağlamak, buna sanatsal içerikli kurslar veya spor
kursları, etüt etkinlikleri de dahil. Onun yerine çocuğun oyun zamanını ve serbest zamanının
olmasını her zaman gözetmek
- Çocuğun ya da kendinizin günlük rutinindeki değişikliklerden çocuğu önceden haberdar
etmek ve bu değişikliklere duygusal olarak kendini hazırlaması için ona zaman tanımak