Literatürde saldırganlığın birçok tanımı mevcuttur. Saldırganlığı başka bir canlıya kontrol edilemeyen bir dürtü ile yanıt verme veya başkalarını inciten ya da incitebilecek her türlü davranış olarak tanımlayabiliriz. Genellikle saldırganlık deyince aklımıza fiziksel saldırganlık gelir fakat çocuklar için saldırganlığı üç boyutta ele alabiliriz; fiziksel, sözel ve iletişimsel saldırganlık. Okul öncesi dönemindeki çocuklarda daha çok fiziksel ve sözel saldırganlık görülmektedir. Bu yazımda fiziksel saldırganlığı ele alacağım. Çocukların fiziksel saldırganlık davranışları tekme akmak, tokat atmak, yumruk atmak, ısırma şeklinde olabilir, aynı zamanda fiziksel saldırıyı nesne aracılığıyla da yapabilirler.
Kendinizi “bu çocuk bunu nereden öğrendi”, “hiç böyle şeyler yapmazdı” gibi cümleler kurarken buluyor olabilirsiniz bunu kısaca açıklayacak olursam; öğrenmede faklı stratejiler vardır ve bizler davranışsal stratejiler kullanırız taklit ve gözlem yaparak davranışı içselleştiririz. Bu öğrenme biçimi yararlı ve bizi diğer canlılardan ayıran bir özellik olmasına rağmen bunun öğrenme ve taklit aşamasında olan bir çocuk için olumsuz bir etkisi vardır. Çocuklar belli bir yaşa kadar davranışları olduğu gibi kopyalarlar ilgisiz/verimsiz davranışlarda bunlara dâhildir.
Freud ölüm ve yaşam içgüdüleri kavramlarından bahsederken saldırganlığı ölüm içgüdüsünün bir türevi olarak görmüştür. Saldırganlığı insanların kendilerine karşı yıkıcı olan eğilimlerini farklı objelere aktarması şeklinde yorumlamıştır. “İnsanlar birbirleriyle savaşırlar çünkü yaşam içgüdüsü ve ölüm içgüdüsü birbirlerini nötrleyebilir”. Aynı zamanda Freud saldırganlık davranışının 0-1 yaş (oral dönem) ve 1-3 yaş (anal dönem) saplantısından kaynaklanabileceğini yani kişinin bu dönemlerde doyumunu engelleyen veya tehdit eden durumlarda savunma mekanizmalarının tepki göstereceğini bu durumun saldırganlığa neden olacağını savunur.
Bandura’ ya göre insan sosyal bir canlıdır bu nedenle asla yalnız olmayacaktır buna bağlı olarak da saldırganlık insan yaşadıkça var olacak bir olgudur. Saldırganlık, anne-babalardan, arkadaş gruplarından ve kitle iletişim araçlarından öğrenildiğini savunmuştur. Saldırganlığı gözlem ve araçsal (pekiştirme-ödüllendirme) olarak iki farklı süreçte öğrenildiğini savunmuştur.
Bu yazdıklarımızdan yola çıkarak diyebiliriz ki;
Bir çocuk evde şiddete maruz kalıyorsa,
Aile fertlerinden herhangi biri şiddete maruz kalıyorsa,
Okulunda akranlarından şiddet içerikli davranışlar görüyorsa,
Yaşlarından dolayı kurgu ile gerçeği tam ayıramayan çocuklar kitle iletişim araçları sayesinde şiddet içerikli davranışlar sergileyen karakterler görüyorsa (televizyonda, bilgisayar oyunlarında gibi), çocuğun bu davranışları taklit etmesi, kopyalaması ve içselleştirmesi olağan bir durum haline gelebilir.
Pekiştirme davranışlarına örnek verecek olursam;
Çocuk vurduğunda gülmek,
İstediği her şeyi saldırganlık yoluyla elde etmesine müsaade etmek,
Ebeveynin davranışı övmesi vb.
Saldırganlık Davranışlarını Etkileyen diğer Faktörler
Sosyal ve duygusal gelişimleri desteklenemeyen çocuklar
Hayal kırıklığı, öfke gibi duyguları belli edemeyen çocuklar
Bir veya birden fazla kardeşe sahip olan çocuklar
İletişim becerilerinin eksikliği vb.
Eğer çocuğunuzun yaşadığı problemler varsa üstesinden gelebilmek ve gelecekte kötü sonuçlara yol açılmaması adına bir profesyonel desteği alınması tavsiye edilir.
Sağlıklı, mutlu, huzurlu günler dilerim.
Kendinizi “bu çocuk bunu nereden öğrendi”, “hiç böyle şeyler yapmazdı” gibi cümleler kurarken buluyor olabilirsiniz bunu kısaca açıklayacak olursam; öğrenmede faklı stratejiler vardır ve bizler davranışsal stratejiler kullanırız taklit ve gözlem yaparak davranışı içselleştiririz. Bu öğrenme biçimi yararlı ve bizi diğer canlılardan ayıran bir özellik olmasına rağmen bunun öğrenme ve taklit aşamasında olan bir çocuk için olumsuz bir etkisi vardır. Çocuklar belli bir yaşa kadar davranışları olduğu gibi kopyalarlar ilgisiz/verimsiz davranışlarda bunlara dâhildir.
Freud ölüm ve yaşam içgüdüleri kavramlarından bahsederken saldırganlığı ölüm içgüdüsünün bir türevi olarak görmüştür. Saldırganlığı insanların kendilerine karşı yıkıcı olan eğilimlerini farklı objelere aktarması şeklinde yorumlamıştır. “İnsanlar birbirleriyle savaşırlar çünkü yaşam içgüdüsü ve ölüm içgüdüsü birbirlerini nötrleyebilir”. Aynı zamanda Freud saldırganlık davranışının 0-1 yaş (oral dönem) ve 1-3 yaş (anal dönem) saplantısından kaynaklanabileceğini yani kişinin bu dönemlerde doyumunu engelleyen veya tehdit eden durumlarda savunma mekanizmalarının tepki göstereceğini bu durumun saldırganlığa neden olacağını savunur.
Bandura’ ya göre insan sosyal bir canlıdır bu nedenle asla yalnız olmayacaktır buna bağlı olarak da saldırganlık insan yaşadıkça var olacak bir olgudur. Saldırganlık, anne-babalardan, arkadaş gruplarından ve kitle iletişim araçlarından öğrenildiğini savunmuştur. Saldırganlığı gözlem ve araçsal (pekiştirme-ödüllendirme) olarak iki farklı süreçte öğrenildiğini savunmuştur.
Bu yazdıklarımızdan yola çıkarak diyebiliriz ki;
Bir çocuk evde şiddete maruz kalıyorsa,
Aile fertlerinden herhangi biri şiddete maruz kalıyorsa,
Okulunda akranlarından şiddet içerikli davranışlar görüyorsa,
Yaşlarından dolayı kurgu ile gerçeği tam ayıramayan çocuklar kitle iletişim araçları sayesinde şiddet içerikli davranışlar sergileyen karakterler görüyorsa (televizyonda, bilgisayar oyunlarında gibi), çocuğun bu davranışları taklit etmesi, kopyalaması ve içselleştirmesi olağan bir durum haline gelebilir.
Pekiştirme davranışlarına örnek verecek olursam;
Çocuk vurduğunda gülmek,
İstediği her şeyi saldırganlık yoluyla elde etmesine müsaade etmek,
Ebeveynin davranışı övmesi vb.
Saldırganlık Davranışlarını Etkileyen diğer Faktörler
Sosyal ve duygusal gelişimleri desteklenemeyen çocuklar
Hayal kırıklığı, öfke gibi duyguları belli edemeyen çocuklar
Bir veya birden fazla kardeşe sahip olan çocuklar
İletişim becerilerinin eksikliği vb.
Eğer çocuğunuzun yaşadığı problemler varsa üstesinden gelebilmek ve gelecekte kötü sonuçlara yol açılmaması adına bir profesyonel desteği alınması tavsiye edilir.
Sağlıklı, mutlu, huzurlu günler dilerim.