Uyum kavramı, genel olarak “bireyin hem kendisi, hem de çevresiyle iyi ilişkiler kurabilmesi ve bu ilişkileri sürdürebilme derecesi” şeklinde tanımlanmaktadır. Çocukların da gelişim süreci içerisinde hem kendisinde meydana gelen değişikliklere uygun davranış ve tutumlar göstermesi, hem de diğer insanlarla olan ilişkilerini ahenkli bir biçimde uzlaştırabilmesi önemlidir. Aslında bu bir denge durumudur. Bu dengenin oluşmadığı durumlarda davranış problemleri meydana gelir. Uyum problemleri çerçevesinde genel olarak bireyin gelişim dönemi ve o dönemin özellikleri dikkate alınmalı, uyumsuz davranış belirli bir döne mi ait, yoksa kalıcı belirtiler mi göstermektedir? Bu durum gözlemlenmelidir Ayrıca, davranış problemlerinin sıklığı ve şiddeti de dikkat edilmesi gereken diğer bir unsurdur.
Çocuklar gelişim süreçleri içerisinde zihinsel, sosyal ve bedensel bazı beceriler kazanmaktadırlar. Çocuğun kavrama ve öğrenme yeteneğinin gelişmesi, belirli bir iletişim kabiliyeti sergilemesi, çevresini algılaması, iletişim kurduğu bireylerin sahip olduğu rolleri anlamlandırması ve kendini tanımaya başlaması da hep bu gelişim süreci içerisinde kazandığı olgunluk seviyesi ile ilgilidir. Bu yönüyle çocuklar bu gelişim süreci içerisinde bazı sorunlarla karşılaşabilecek ve bu sorunlarla ilgili de çevreleri tarafından tepkiler görebileceklerdir. Yani çocuklar her yeni gelişim dönemine geçtiklerinde birtakım yeni beceriler kazanmakla birlikte, bazı davranışlar da geliştirirler. Bu davranışların normal mi, anormal mi olduğunu birbirinden ayırmak çok önemlidir. Bu ayrımı sağlamak içinse bazı ölçütler bulunmaktadır ve bu kriterlere göre davranışın normal olup olmadığı değerlendirilebilir. Bu kriterler, yaşa uygunluk, davranışın yoğunluğu, süreklilik,cinsiyetin etkisi,
Yaşa uygunluk: Çocukların yaşı davranışın özelliğini belirlemekte en etkili bir kriterdir. Sergilenen her davranış kendi yaş özelliği içinde normaldir. Örneğin 3 yaşındaki bir çocuğun alt ıslatması normal olarak değerlendirilirken, 7 yaşındaki bir çocuğun alt ıslatması normal görülmemektedir.
Davranışın yoğunluğu: Yine yaş örneğinden hareketle bu davranış yoğun bir şekilde gösteriliyorsa anormal olarak görülebilir. Örneğin, 4-5 yaşında bir çocuğun biraz öfkeli ve hırçın olması normal görülebilirken; öfke ve hırçınlığın kendine veya bir başkasına zarar vererek saldırganlaşma şekline dönüşmesi ise anormal bir davranış olarak nitelendirilebilir.
Süreklilik: Aynı şekilde bu davranışın belirli bir süre zarfında değil de sürekli, ısrarla çocuk tarafından sergilenmesine de dikkat edilmelidir
Cinsiyetin etkisi: Bir diğer dikkat edilmesi gereken husus sergilenen davranışın cinsiyete uygun olup olmadığıdır. Erkek çocuklara özgü görülen bazı davranışların kız çocuklarında görülmesi veya kızlara uygun davranışların da erkeklerde görülmesi anormal davranış olarak değerlendirilir.
Davranış problemleri çocukların her gelişim döneminde ortaya çıkabilir. Bu davranışlar, genellikle bir duruma tepki olarak ortaya çıkarlar. Özellikle bu tepkilerin neden kaynaklandığının belirlenebilmesi normal olmayan davranışın normalleşmesi için çok önemlidir. Çocuklar, iletişim problemi yaşadığı, sevilmediği, ilgi görmediği, değer bulmadığı, sözel ve fiziksel şiddet gördüğü ortam ve durumlarda tepkisini ifade etmek için farklı davranışlar içine girecek ve bu da toplum içinde uyumsuz ve sorunlu davranışlar göstermesine sebep olacaktır. Bununla birlikte, baskıcı, aşırı disiplinli ve aşırı koruyucu ebeveyn tutumları da uyum ve davranış bozukluklarına yol açabilmektedir. Bu yönüyle uyum ve davranış problemleri; çocuğun değişik bedensel ve psikolojik sebeplere bağlı, iç çatışmalarını davranışlarına aktarması sonucu ortaya çıkmaktadır. Saldırganlık, inatçılık, parmak emme, tırnak yeme, fobiler (korkular), kaygı, içe kapanıklık, çalma davranışı, yalan söyleme, alt ıslatma, tikler gibi davranışlar, davranış problemleri içerisinde değerlendirilir.
UYUM VE DAVRANIŞ PROBLEMLERİNİ AZALTMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR
Çocuk her hangi bir davranış problemi gösterdiğinde olay anında değil, bir süre sonra, daha sakin bir ortamda konuşulmalı.
Ebeveynlerin canlı model olduğu unutulmadan çocuklara olumlu rol model olunulmalı.
Çocuğun olumlu davranışları titizlikle gözlemlenmeli bu davranışlar fırsat bilinip olumlu pekiştirmeler yapılmalıdır.
Ne olursa olsun şiddete başvurmamalıdır. Çocukların her türlü problemini anne ve babalarıyla konuşabilmeleri için onlara fırsat verilmeli, cesaretlendirilmeli ve uygun ortamlar oluşturulmalıdır.
Çocuğun yaşı ve özelliklerine göre bazı sorumluluklar verilerek kendini tanıması, yeteneklerini görme imkanı tanınmalıdır.
Anne ve baba arasında çocuğa karşı tutarlı bir tutum sergilenmelidir.
Çocuktan beklentiler gerçekçi olmalı, yaşının üzerinde beklentiye girilmemelidir.
Çocuk ne kardeşleriyle ne de başka çocuklarla kıyaslanmamalıdır. Kıyaslama çocuğun benliğine yöneltilmiş en önemli bir saldırıdır.
Uyumsuz ve normal olmayan davranış ortaya çıktığında, çocuk başka faaliyetlere yöneltilmeli ve davranışın yönü değiştirilmelidir.
Eğitim ortamları çocukların gelişimi bakımından çok önemli ortamlardır. Varolan davranış problemlerinin okul ortamlarında gözlemlenmesi, değerlendirilmesi ve önlem alınması problemin çözümü için büyük önem taşır. Anne babaların bu dönemlerde öğretmenlerle sürekli iletişim halinde olması gerekir.
Çocuklar gelişim süreçleri içerisinde zihinsel, sosyal ve bedensel bazı beceriler kazanmaktadırlar. Çocuğun kavrama ve öğrenme yeteneğinin gelişmesi, belirli bir iletişim kabiliyeti sergilemesi, çevresini algılaması, iletişim kurduğu bireylerin sahip olduğu rolleri anlamlandırması ve kendini tanımaya başlaması da hep bu gelişim süreci içerisinde kazandığı olgunluk seviyesi ile ilgilidir. Bu yönüyle çocuklar bu gelişim süreci içerisinde bazı sorunlarla karşılaşabilecek ve bu sorunlarla ilgili de çevreleri tarafından tepkiler görebileceklerdir. Yani çocuklar her yeni gelişim dönemine geçtiklerinde birtakım yeni beceriler kazanmakla birlikte, bazı davranışlar da geliştirirler. Bu davranışların normal mi, anormal mi olduğunu birbirinden ayırmak çok önemlidir. Bu ayrımı sağlamak içinse bazı ölçütler bulunmaktadır ve bu kriterlere göre davranışın normal olup olmadığı değerlendirilebilir. Bu kriterler, yaşa uygunluk, davranışın yoğunluğu, süreklilik,cinsiyetin etkisi,
Yaşa uygunluk: Çocukların yaşı davranışın özelliğini belirlemekte en etkili bir kriterdir. Sergilenen her davranış kendi yaş özelliği içinde normaldir. Örneğin 3 yaşındaki bir çocuğun alt ıslatması normal olarak değerlendirilirken, 7 yaşındaki bir çocuğun alt ıslatması normal görülmemektedir.
Davranışın yoğunluğu: Yine yaş örneğinden hareketle bu davranış yoğun bir şekilde gösteriliyorsa anormal olarak görülebilir. Örneğin, 4-5 yaşında bir çocuğun biraz öfkeli ve hırçın olması normal görülebilirken; öfke ve hırçınlığın kendine veya bir başkasına zarar vererek saldırganlaşma şekline dönüşmesi ise anormal bir davranış olarak nitelendirilebilir.
Süreklilik: Aynı şekilde bu davranışın belirli bir süre zarfında değil de sürekli, ısrarla çocuk tarafından sergilenmesine de dikkat edilmelidir
Cinsiyetin etkisi: Bir diğer dikkat edilmesi gereken husus sergilenen davranışın cinsiyete uygun olup olmadığıdır. Erkek çocuklara özgü görülen bazı davranışların kız çocuklarında görülmesi veya kızlara uygun davranışların da erkeklerde görülmesi anormal davranış olarak değerlendirilir.
Davranış problemleri çocukların her gelişim döneminde ortaya çıkabilir. Bu davranışlar, genellikle bir duruma tepki olarak ortaya çıkarlar. Özellikle bu tepkilerin neden kaynaklandığının belirlenebilmesi normal olmayan davranışın normalleşmesi için çok önemlidir. Çocuklar, iletişim problemi yaşadığı, sevilmediği, ilgi görmediği, değer bulmadığı, sözel ve fiziksel şiddet gördüğü ortam ve durumlarda tepkisini ifade etmek için farklı davranışlar içine girecek ve bu da toplum içinde uyumsuz ve sorunlu davranışlar göstermesine sebep olacaktır. Bununla birlikte, baskıcı, aşırı disiplinli ve aşırı koruyucu ebeveyn tutumları da uyum ve davranış bozukluklarına yol açabilmektedir. Bu yönüyle uyum ve davranış problemleri; çocuğun değişik bedensel ve psikolojik sebeplere bağlı, iç çatışmalarını davranışlarına aktarması sonucu ortaya çıkmaktadır. Saldırganlık, inatçılık, parmak emme, tırnak yeme, fobiler (korkular), kaygı, içe kapanıklık, çalma davranışı, yalan söyleme, alt ıslatma, tikler gibi davranışlar, davranış problemleri içerisinde değerlendirilir.
UYUM VE DAVRANIŞ PROBLEMLERİNİ AZALTMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR
Çocuk her hangi bir davranış problemi gösterdiğinde olay anında değil, bir süre sonra, daha sakin bir ortamda konuşulmalı.
Ebeveynlerin canlı model olduğu unutulmadan çocuklara olumlu rol model olunulmalı.
Çocuğun olumlu davranışları titizlikle gözlemlenmeli bu davranışlar fırsat bilinip olumlu pekiştirmeler yapılmalıdır.
Ne olursa olsun şiddete başvurmamalıdır. Çocukların her türlü problemini anne ve babalarıyla konuşabilmeleri için onlara fırsat verilmeli, cesaretlendirilmeli ve uygun ortamlar oluşturulmalıdır.
Çocuğun yaşı ve özelliklerine göre bazı sorumluluklar verilerek kendini tanıması, yeteneklerini görme imkanı tanınmalıdır.
Anne ve baba arasında çocuğa karşı tutarlı bir tutum sergilenmelidir.
Çocuktan beklentiler gerçekçi olmalı, yaşının üzerinde beklentiye girilmemelidir.
Çocuk ne kardeşleriyle ne de başka çocuklarla kıyaslanmamalıdır. Kıyaslama çocuğun benliğine yöneltilmiş en önemli bir saldırıdır.
Uyumsuz ve normal olmayan davranış ortaya çıktığında, çocuk başka faaliyetlere yöneltilmeli ve davranışın yönü değiştirilmelidir.
Eğitim ortamları çocukların gelişimi bakımından çok önemli ortamlardır. Varolan davranış problemlerinin okul ortamlarında gözlemlenmesi, değerlendirilmesi ve önlem alınması problemin çözümü için büyük önem taşır. Anne babaların bu dönemlerde öğretmenlerle sürekli iletişim halinde olması gerekir.