Cumhuriyetin İlanından Sonra Eğitim Alanında Yapılan Yenilikler Nelerdir ?
Eğitim ve Kültür Alanındaki Yenilikler:
Eski Eğitim Sistemi, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve Medreselerin Kaldırılması
Cumhuriyetten önceki dönemde ülkemizde farklı zamanlarda kurulmuş öğretim kurumları vardı. Medreseler, modern okullar, azınlık ve yabancı okulları gibi. Bu okulların kurulma amaçları ve programları birbirinden çok farklıydı. Medreselerde verilen bilgiler toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktı. Azınlık ve yabancı okullanndaki öğretim ise kendi kültür, dil ve inançlarına uygun olarak yürütülüyordu. Bu okullar devletdenenimi dışındaydı ve Milli Mücadele sırasında olumsuz bir tutum takınmışlardı. Ayrıca 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı Devleti tarafından, modern anlayışla öğretim yapan sivil ve askerî okullar açıldı. Bu okullarda, öteki okullardan farklı dersler okutuluyordu. Programları, amaçları ve okutulan dersleri birbiriyle uyuşmayan bu okullar, farklı bilgi, duygu ve kültüre sahip kuşaklar yetiştirdi. Bu yüzden de milli birlik ve beraberlik sağlanamadı. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldıktan hemen sonra bir Maarif Bakanlığı kurularak Millî Eğitim işlerine önem verilmeye başlandı.
Kurtuluş Savaşı'nın en bunalımlı günlerinde Ankara'da bir "Maarif Kongresi" toplandı. Cumhuriyetin ilânından sonra ise eğitim alanındaki çalışmalara hız verildi. Ancak her şeyden önce öğretimde birlik sağlamak gerekiyordu. Bunun için 3 Mart 1924'te Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu kabul edildi. Bu kanunla; Öğretimde "okul ve medrese" ikiliğine son verildi. Öğretim sistemi laikleştirildi. Bütün okullar, Millî Eğitim Bakanlığına bağlandı. Tevhid-i Tedrisat Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra medreseler kapatıldı. Çünkü, zamanının en ileri öğretim kurumları olan medreseler, hem canlılığını kaybetmiş, hem de toplum ihtiyaçlarına cevap veremez bir duruma gelmişti. Ayrıca Cumhuriyet yönetiminin benimsediği millî ve çağdaş eğitim ilkeleriyle de bağdaşmıyordu.
Eğitim-Öğretim Alanındaki Gelişmeler:
a) Türk Millî Eğitiminin Önemi:
Hepimiz biliyoruz ki, eğitim, milletlerin varlıklarını südürmeleri, bağımsız yaşamaları ve kalkınıp güçlenmeleri konularında hayatî bir önem taşır. Atatürk, bunu şu sözlerle belirtmiştir: "Eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır; ya da milleti esarete ve sefalete terkeder." iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmenin tek yolu, eğitimdir. Eğitim, toplumun ve çağın gereklerine uygun olarak planlanıp yürütülmelidir. Eğitimin en önemli rollerinden biri de vatandaşlara millî varlığımızın ancak birliğimizi güçlendirmekle sağlanabileceği bilincini yerleştirmektir. Eğitim, millî birlik ve bütünlük duygumuzu pekiştirmelidir.
Atatürk, bunun önemini şu sözleriyle belirtmiştir: "Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun ilk önce ve her şeyden önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, millî geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etme gereği öğretilmelidir. Dünyada milletlerarası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevî unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşmayan toplumlara hayat ve bağımsızlık hakkı yoktur." Türk Millî Eğitiminin bir başka önemi de, Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş vatandaşlar yetiştirmeyi amaç edinmesidir.
b) Eğitim Politikası ve Eğitimde Uygulanacak ilkeler:
Atatürk'e göre eğitim ve Öğretim politikası, her anlamıyla, millî bir nitelikte olmalıdır. Bunu şu sözleriyle çok güzel açıklamaktadır: Türk milletine gideceği yolu gösterirken dünyanın her türlü ilminden, buluşlarından, ilerlemelerinden yararlanılacaktır; ancak temel kendi içimizden çıkarılmalıdır." Eğitim sisteminin millîliği, Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı temellere uygun nitelikte olması demektir. Türk gençliğinin birinci görevi, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır. Öyleyse, Türk gençliğine verilecek eğitim demokratik olmalıdır. Eğitimin milliyetçi niteliği, her zaman ve her yerde vatanın ve milletin, çıkarlarını her şeyden üstün tutmayı öngörür. Halkçılık ilkesi, demokrasiyi benimseme, uygulama ve halk için çalışma anlayışıdır. Türkiye'de millî eğitim faaliyetlerinin planlanması, uygulanması ve denetlenmesi devlet tarafından yapılır. Bu, devletçilik ilkesinin bir gereğidir. Türk Millî Eğitim sistemi fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmekle görevlidir. Bunu başarmak için eğitimde lâiklik ilkesine uyulmalıdır. Millî Eğitim sistemi, çağdaş gereklere, bilimsel ve toplumsal ihtiyaçlara göre durmadan yenilenebilmesi için de
inkılâpçı olmak zorundadır.
c) Milli Eğitim Sisteminin Gözeteceği Esaslar:
Milli eğitim; Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerini ve Atatürk ilkelerini bütünüyle gözönünde tutmalı, bunları kökleştirmelidir. Bunun sağlanması için gözetilecek başlıca esaslar şunlardır;
* Öğretim birliği ilkesine uyulmalıdır.
* Erkek ve kız çocukların eşit şekilde eğitilmesine önem verilmelidir.
* Eğitim yaygınlaştırılmalı, kolaylaştırılmalı ve bilgisizlik yok edilmelidir
* Eğitimde fikir ve hareket birlikte yürütülmeli, uygulamaya önem verilmelidir.
* Eğitim programları sosyal hayatın ve çağımızın ihtiyaçlarını karşılayacak özellikte olmalıdır.
* Eğitim programları bilimsel olmalıdır.
* Eğitim ve öğretimde sevgi ve sorumluluk duygusuyla sağlanan disiplin ilkesine uyulmalıdır.
* Öğretmenlik mesleği çekici hale getirilmeli, yetenekli ve birikimli öğretmenler yetiştirilmelidir.
Türk Dilinin Gelişmesi:
Dil; düşünme, konuşma, yazışma ve anlaşma aracıdır' Her türlü eğitimin, bütün bilimlerin temelidir. Millî kültürün nesilden nesile aktarılmasında başlıca unsurdur. Millî birlik ve beraberliğin, ayrıca milletin sürekliliğinin güvencesidir. Atatürk, milletin bağımsızlığı ve yükselişi ile dil arasında çok sıkı bir bağ olduğuna inanıyordu. Bu sebeple, tarih konusuna olduğu gibi, dil konusuna da büyük önem ve emek vermiştir. Atatürk'ün Türk dili ile ilgili görüşlerinden bazıları şunlardır: "Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada, en güzel en zengin ve önem kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır... Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlâkının, geleneklerinin, hatıralarının kısaca bugün kendi milliyetini yapan herşeyin dili sayesinde kurulduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir." Türk dilinin sadeleştirilmesi ve geliştirilmesi, Atatürk'ün önemle üzerinde durduğu konulardan biri olmuştur. Atatürk, bunu şu sözlerle açıklamıştır. "Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır." Bu anlayışın bir sonucu olarak, "Türk Dil Kurumu" kurulmuştur (1932). Bu kurum, Türk yazı dilindeki yabancı kelimelerin atılması, konuşma dili ile yazı dilinin aydın dili ile halk dilinin birleştirilmesi gibi konularda önemli çalışmalar yapmıştır.
Millî Kültür
Kültür bir toplumun maddî ve manevî olarak ürettiği değerler bütünüdür. Kültürün doğmasındaki en büyük etken dil olduğu için, aynı dili konuşanlar genellikle aynı ve birbirine çok benzer kültür değerleri üretirler. Dil birliği; ortak amaçlar, bir bütünlük gösteren coğrafî alanlar içinde kendini belli ederse "millî kültür"ler doğar.
Millî kültürün temelleri millî tarihtir. Ayrıca millî kültürde bir dinamizm vardır. Bu sebeple, millî kültürün geçmişte sağladığı büyük başarıları öğrenmek ve öğretmek yetmez.Gelişmeye devam etmek için millî kültür gereklidir ve onu güç kaynağı olarak kullanmak şarttır. Canlılığını kaybeden, devamlı olarak ileriye gidemeyen bir kültür yok olur. Bunun için Atatürk, "Millî kültürümüzü çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız" diyerek bu konudaki hedefimizi açıkça ortaya koymuştur. Bu hedefe varmak için çok çalışmalı bilgi ve teknoloji üretecek bir güce ulaşmalıyız.
Güzel Sanatlar:
Atatürkçü düşüncede güzel sanatlar, uygar olmanın belirtisidir.Aynı zamanda, fikir hayatının can damarı ve kültürlü insan yetiştirmede en önemli eğitim araçlarından biridir. Atatürk'ün sanat ve sanatçı konusundaki görüşlerinden bazıları şunlardır: "Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, yontma, oyma ile olursa heykeltraşlık, bina ile olursa mimarlık...olur."
"Sanatkâr toplumda uzun mücadele ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır." Atatürkçülükte güzel sanatların amacı, insanların birbirlerini sevmelerini, gelecek kuşaklar için çalışmalarını ve kalıcı eserler vermelerini sağlamaktır. Sanatçı bu görevi başardığı için hem kendi milletine, hem de insanlığa hizmet eder. Bu yüzden sanatçı, insanlığın ortak değeridir. Cumhuriyet döneminde güzel sanatlara verilen önem her dalda birçok sanatçının yetişmesine zemin hazırladı. Bu sanatçılar, ortaya koydukları eserlerle hem yurt içinde, hem de yurt dışında göğsümüzü kabartan başarılar elde ettiler.
Eğitim ve Kültür Alanındaki Yenilikler:
Eski Eğitim Sistemi, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve Medreselerin Kaldırılması
Cumhuriyetten önceki dönemde ülkemizde farklı zamanlarda kurulmuş öğretim kurumları vardı. Medreseler, modern okullar, azınlık ve yabancı okulları gibi. Bu okulların kurulma amaçları ve programları birbirinden çok farklıydı. Medreselerde verilen bilgiler toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktı. Azınlık ve yabancı okullanndaki öğretim ise kendi kültür, dil ve inançlarına uygun olarak yürütülüyordu. Bu okullar devletdenenimi dışındaydı ve Milli Mücadele sırasında olumsuz bir tutum takınmışlardı. Ayrıca 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı Devleti tarafından, modern anlayışla öğretim yapan sivil ve askerî okullar açıldı. Bu okullarda, öteki okullardan farklı dersler okutuluyordu. Programları, amaçları ve okutulan dersleri birbiriyle uyuşmayan bu okullar, farklı bilgi, duygu ve kültüre sahip kuşaklar yetiştirdi. Bu yüzden de milli birlik ve beraberlik sağlanamadı. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldıktan hemen sonra bir Maarif Bakanlığı kurularak Millî Eğitim işlerine önem verilmeye başlandı.
Kurtuluş Savaşı'nın en bunalımlı günlerinde Ankara'da bir "Maarif Kongresi" toplandı. Cumhuriyetin ilânından sonra ise eğitim alanındaki çalışmalara hız verildi. Ancak her şeyden önce öğretimde birlik sağlamak gerekiyordu. Bunun için 3 Mart 1924'te Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu kabul edildi. Bu kanunla; Öğretimde "okul ve medrese" ikiliğine son verildi. Öğretim sistemi laikleştirildi. Bütün okullar, Millî Eğitim Bakanlığına bağlandı. Tevhid-i Tedrisat Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra medreseler kapatıldı. Çünkü, zamanının en ileri öğretim kurumları olan medreseler, hem canlılığını kaybetmiş, hem de toplum ihtiyaçlarına cevap veremez bir duruma gelmişti. Ayrıca Cumhuriyet yönetiminin benimsediği millî ve çağdaş eğitim ilkeleriyle de bağdaşmıyordu.
Eğitim-Öğretim Alanındaki Gelişmeler:
a) Türk Millî Eğitiminin Önemi:
Hepimiz biliyoruz ki, eğitim, milletlerin varlıklarını südürmeleri, bağımsız yaşamaları ve kalkınıp güçlenmeleri konularında hayatî bir önem taşır. Atatürk, bunu şu sözlerle belirtmiştir: "Eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır; ya da milleti esarete ve sefalete terkeder." iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmenin tek yolu, eğitimdir. Eğitim, toplumun ve çağın gereklerine uygun olarak planlanıp yürütülmelidir. Eğitimin en önemli rollerinden biri de vatandaşlara millî varlığımızın ancak birliğimizi güçlendirmekle sağlanabileceği bilincini yerleştirmektir. Eğitim, millî birlik ve bütünlük duygumuzu pekiştirmelidir.
Atatürk, bunun önemini şu sözleriyle belirtmiştir: "Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun ilk önce ve her şeyden önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, millî geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etme gereği öğretilmelidir. Dünyada milletlerarası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevî unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşmayan toplumlara hayat ve bağımsızlık hakkı yoktur." Türk Millî Eğitiminin bir başka önemi de, Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş vatandaşlar yetiştirmeyi amaç edinmesidir.
b) Eğitim Politikası ve Eğitimde Uygulanacak ilkeler:
Atatürk'e göre eğitim ve Öğretim politikası, her anlamıyla, millî bir nitelikte olmalıdır. Bunu şu sözleriyle çok güzel açıklamaktadır: Türk milletine gideceği yolu gösterirken dünyanın her türlü ilminden, buluşlarından, ilerlemelerinden yararlanılacaktır; ancak temel kendi içimizden çıkarılmalıdır." Eğitim sisteminin millîliği, Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı temellere uygun nitelikte olması demektir. Türk gençliğinin birinci görevi, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır. Öyleyse, Türk gençliğine verilecek eğitim demokratik olmalıdır. Eğitimin milliyetçi niteliği, her zaman ve her yerde vatanın ve milletin, çıkarlarını her şeyden üstün tutmayı öngörür. Halkçılık ilkesi, demokrasiyi benimseme, uygulama ve halk için çalışma anlayışıdır. Türkiye'de millî eğitim faaliyetlerinin planlanması, uygulanması ve denetlenmesi devlet tarafından yapılır. Bu, devletçilik ilkesinin bir gereğidir. Türk Millî Eğitim sistemi fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmekle görevlidir. Bunu başarmak için eğitimde lâiklik ilkesine uyulmalıdır. Millî Eğitim sistemi, çağdaş gereklere, bilimsel ve toplumsal ihtiyaçlara göre durmadan yenilenebilmesi için de
inkılâpçı olmak zorundadır.
c) Milli Eğitim Sisteminin Gözeteceği Esaslar:
Milli eğitim; Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerini ve Atatürk ilkelerini bütünüyle gözönünde tutmalı, bunları kökleştirmelidir. Bunun sağlanması için gözetilecek başlıca esaslar şunlardır;
* Öğretim birliği ilkesine uyulmalıdır.
* Erkek ve kız çocukların eşit şekilde eğitilmesine önem verilmelidir.
* Eğitim yaygınlaştırılmalı, kolaylaştırılmalı ve bilgisizlik yok edilmelidir
* Eğitimde fikir ve hareket birlikte yürütülmeli, uygulamaya önem verilmelidir.
* Eğitim programları sosyal hayatın ve çağımızın ihtiyaçlarını karşılayacak özellikte olmalıdır.
* Eğitim programları bilimsel olmalıdır.
* Eğitim ve öğretimde sevgi ve sorumluluk duygusuyla sağlanan disiplin ilkesine uyulmalıdır.
* Öğretmenlik mesleği çekici hale getirilmeli, yetenekli ve birikimli öğretmenler yetiştirilmelidir.
Türk Dilinin Gelişmesi:
Dil; düşünme, konuşma, yazışma ve anlaşma aracıdır' Her türlü eğitimin, bütün bilimlerin temelidir. Millî kültürün nesilden nesile aktarılmasında başlıca unsurdur. Millî birlik ve beraberliğin, ayrıca milletin sürekliliğinin güvencesidir. Atatürk, milletin bağımsızlığı ve yükselişi ile dil arasında çok sıkı bir bağ olduğuna inanıyordu. Bu sebeple, tarih konusuna olduğu gibi, dil konusuna da büyük önem ve emek vermiştir. Atatürk'ün Türk dili ile ilgili görüşlerinden bazıları şunlardır: "Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada, en güzel en zengin ve önem kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır... Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlâkının, geleneklerinin, hatıralarının kısaca bugün kendi milliyetini yapan herşeyin dili sayesinde kurulduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir." Türk dilinin sadeleştirilmesi ve geliştirilmesi, Atatürk'ün önemle üzerinde durduğu konulardan biri olmuştur. Atatürk, bunu şu sözlerle açıklamıştır. "Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır." Bu anlayışın bir sonucu olarak, "Türk Dil Kurumu" kurulmuştur (1932). Bu kurum, Türk yazı dilindeki yabancı kelimelerin atılması, konuşma dili ile yazı dilinin aydın dili ile halk dilinin birleştirilmesi gibi konularda önemli çalışmalar yapmıştır.
Millî Kültür
Kültür bir toplumun maddî ve manevî olarak ürettiği değerler bütünüdür. Kültürün doğmasındaki en büyük etken dil olduğu için, aynı dili konuşanlar genellikle aynı ve birbirine çok benzer kültür değerleri üretirler. Dil birliği; ortak amaçlar, bir bütünlük gösteren coğrafî alanlar içinde kendini belli ederse "millî kültür"ler doğar.
Millî kültürün temelleri millî tarihtir. Ayrıca millî kültürde bir dinamizm vardır. Bu sebeple, millî kültürün geçmişte sağladığı büyük başarıları öğrenmek ve öğretmek yetmez.Gelişmeye devam etmek için millî kültür gereklidir ve onu güç kaynağı olarak kullanmak şarttır. Canlılığını kaybeden, devamlı olarak ileriye gidemeyen bir kültür yok olur. Bunun için Atatürk, "Millî kültürümüzü çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız" diyerek bu konudaki hedefimizi açıkça ortaya koymuştur. Bu hedefe varmak için çok çalışmalı bilgi ve teknoloji üretecek bir güce ulaşmalıyız.
Güzel Sanatlar:
Atatürkçü düşüncede güzel sanatlar, uygar olmanın belirtisidir.Aynı zamanda, fikir hayatının can damarı ve kültürlü insan yetiştirmede en önemli eğitim araçlarından biridir. Atatürk'ün sanat ve sanatçı konusundaki görüşlerinden bazıları şunlardır: "Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, yontma, oyma ile olursa heykeltraşlık, bina ile olursa mimarlık...olur."
"Sanatkâr toplumda uzun mücadele ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır." Atatürkçülükte güzel sanatların amacı, insanların birbirlerini sevmelerini, gelecek kuşaklar için çalışmalarını ve kalıcı eserler vermelerini sağlamaktır. Sanatçı bu görevi başardığı için hem kendi milletine, hem de insanlığa hizmet eder. Bu yüzden sanatçı, insanlığın ortak değeridir. Cumhuriyet döneminde güzel sanatlara verilen önem her dalda birçok sanatçının yetişmesine zemin hazırladı. Bu sanatçılar, ortaya koydukları eserlerle hem yurt içinde, hem de yurt dışında göğsümüzü kabartan başarılar elde ettiler.