Depresif bozukluklar yazılı tarihin başlarından beri insanoğluyla birlikte var olmuştur İncil’de, Eyup’un olduğu gibi, Kral Davud da bu hastalıktan muzdarip olmuştur Hipokrat da depresyonu, kelime anlamı kara safra olan, melankoli ile tanımlamıştır Kara safra, kan, balgam ve sarı safra ile birlikte o zamanların temel tıbbi fizyoloji teorisini tanımlayan dort sıvı idi Klinik Depresyon olarak da adlandırılan depresyon, yuzyıllar boyunca edebiyat ve sanatta ele alınmıştır, fakat bugun depresif bozukluğa atıfta bulunduğumuzda aslında neyi kastediyoruz? 19 yuzyılda depresyon kalıtsal bir mizac zayıflığı olarak gorulmekteydi 20 yuzyılın ilk yarısında ise Freud depresyonun ortaya cıkmasını sucluluk ve catışmayla ilişkilendirmişti Bir yazar ve bir modern depresif bozukluk hastası olan John Cheever, anne babasıyla olan catışmalarının ve deneyimlerinin kendi yaşadığı depresyon uzerinde nasıl etkili olduğunu yazmıştı
1950’li ve 60’lı yıllarda depresyon endojen (icsel) ve norotik (sinirsel) olmak uzere iki ture ayrılmıştır Endojen (icsel), depresyonun vucudun icinden geldiğine, belki de genetik kokenli olduğuna ya da herhangi bir kaynağı olmadığına işaret eder Norotik (sinirsel) veya reaktif (tepkisel) depresyonun ise, eşin olumu ya da işin kaybedilmesi gibi ciddi bir kayıp olması şeklinde acık ve net bir cevresel tetikleyici faktoru vardır 1970’lerde ve 80’lerde ilgi odağı, depresyonun nedenlerinden cok bundan muzdarip kişiler uzerindeki etkilerine doğru kaymıştır Başka bir deyişle, sebebi her ne olursa olsun, belirli bir vakada depresif bozukluğu oluşturan, uzmanların uzerinde hemfikir olabileceği semptomlar ve işlev bozukluklarının neler olabileceği sorusuna odaklanılmıştır Bugun bile hala bazı tartışmalar olsa da (tıbbın her alanında olduğu gibi), uzmanların coğu aşağıda yazılanlar konusunda hemfikirdir:
Depresif bozukluk, normal bir uzuntu ya da kederin otesinde olan huzunlu veveya asabi ruh halini yansıtan bir sendromdur (semptomlar grubudur) Daha spesifik olmak gerekirse, depresyondaki uzuntu, normalden daha buyuk bir yoğunluk ve sure ile daha ciddi belirtiler ve işlev bozuklukları ile tanımlanırDepresif belirti ve semptomlar sadece olumsuz duşunce, duygu durumu ve davranışlarla değil, aynı zamanda vucut işlevlerinde spesifik bir takım değişikliklerle de kendini gosterir (orneğin; ağlama nobetleri, vucutta ağrılar, duşuk enerji ya da cinsel isteğin yanı sıra yemek yeme, kilo ya da uykuyla ilgili problemler) Klinik depresyonun yol actığı işlevsel değişiklikler genellikle norovejetatif (otonom sinir sistemine ait) belirtiler olarak adlandırılır Bunun anlamı şudur; beyindeki sinir sistemi değişiklikleri, faaliyetlere katılımda azalma ve aktivite duzeyinin azalması veya artması ile sonuclanan pek cok fiziksel semptoma neden olurBaşta bipolar depresyon (manik depresyon) olmak uzere, depresif bozukluğu olan bazı kişilerin bu duruma kalıtsal bir yatkınlığı olduğu varsayılırDepresif bozukluklar, milyonlarca insanı etkilemesi sebebiyle, cok buyuk bir halk sağlığı sorunudur Depresyonla ilgili verilere bakıldığında yetişkinlerin yaklaşık %10’u, ergenlerin %8’i ve ergenlik oncesi cocukların %2’si bir ceşit depresif bozukluk gecirmektedir Doğum sonrası (postpartum) depresyon ise doğum sonrası kadınları etkileyen en sık gorulen ruh sağlığı hastalığıdırAmerika Birleşik Devletlerinde depresyonun yarattığı maliyetlerle ilgili istatistikler, tedaviye yonelik yuksek miktarlardaki doğrudan maliyetler ile verimlilik kaybı ve iş ya da okula gidememekten kaynaklanan dolaylı maliyetleri icermektedirDepresyondan muzdarip olan ergenler, Obezite geliştirme ve bu durumu surdurme riskiyle karşı karşıyadırYapılan buyuk bir tıbbi calışmada depresyonun, Artrit (eklem iltihabı), hipertansiyon, kronik akciğer hastalığı ve diyabeti (şeker hastalığı) olanlardan daha sık ve bazı durumlarda, kalp damar hastalığı olanlar kadar sık olmak uzere, ciddi işlevsel sorunlara neden olduğu ortaya konmuşturDepresyon; kalp damar hastalığı, HIV, astım ve başka pek cok hastalığa yakalanma riskini arttırabilir Depresyonun diğer komplikasyonları arasında, adı gecen ve daha pek cok başka tıbbi durumdan kaynaklanan morbidite (hastalıksağlık uzerinde olumsuz etkileri) ve mortaliteyi (olum) arttırma eğilimi yer almaktadırDepresyon neredeyse butun diğer ruh sağlığı hastalıklarıyla bir arada gorulebilir ve hem depresyon hem de başka bir ruh hastalığından muzdarip kişilerin durumunu ağırlaştırırYaşlılarda depresyon kronik olma eğilimindedir, iyileşme oranı duşuktur ve genellikle yetersiz tedavi edilir Yaşlı beyaz erkekler başta olmak uzere, yaşlı erkeklerin en yuksek intihar oranlarına sahip oldukları duşunulurse, bu durum ozellikle endişe vericidirDepresyon genelde ilk olarak, bir ruh sağlığı uzmanının muayenehanesinde değil, birinci basamak sağlık merkezinde tespit edilmektedir Ayrıca sıklıkla, ceşitli şekillerde kendini saklamış olduğu icin, depresyon genellikle eksik teşhis edilirAcık ve net araştırma delillerine ve tedaviye ilişkin klinik kılavuzlara rağmen depresyon genelde yetersiz tedavi edilmektedir Umuyoruz ki bu durum duzelirBir duygu durum bozukluğunun tam olarak iyileştirilebilmesi icin, ister tetikleyici bir faktor olsun ister sebepsiz yere ortaya cıkmış olsun, ilacla veveya Elektrokonvulsif Tedavi (EKT) (bkz aşağıdaki tartışma) ile psikoterapi gerekir
1950’li ve 60’lı yıllarda depresyon endojen (icsel) ve norotik (sinirsel) olmak uzere iki ture ayrılmıştır Endojen (icsel), depresyonun vucudun icinden geldiğine, belki de genetik kokenli olduğuna ya da herhangi bir kaynağı olmadığına işaret eder Norotik (sinirsel) veya reaktif (tepkisel) depresyonun ise, eşin olumu ya da işin kaybedilmesi gibi ciddi bir kayıp olması şeklinde acık ve net bir cevresel tetikleyici faktoru vardır 1970’lerde ve 80’lerde ilgi odağı, depresyonun nedenlerinden cok bundan muzdarip kişiler uzerindeki etkilerine doğru kaymıştır Başka bir deyişle, sebebi her ne olursa olsun, belirli bir vakada depresif bozukluğu oluşturan, uzmanların uzerinde hemfikir olabileceği semptomlar ve işlev bozukluklarının neler olabileceği sorusuna odaklanılmıştır Bugun bile hala bazı tartışmalar olsa da (tıbbın her alanında olduğu gibi), uzmanların coğu aşağıda yazılanlar konusunda hemfikirdir:
Depresif bozukluk, normal bir uzuntu ya da kederin otesinde olan huzunlu veveya asabi ruh halini yansıtan bir sendromdur (semptomlar grubudur) Daha spesifik olmak gerekirse, depresyondaki uzuntu, normalden daha buyuk bir yoğunluk ve sure ile daha ciddi belirtiler ve işlev bozuklukları ile tanımlanırDepresif belirti ve semptomlar sadece olumsuz duşunce, duygu durumu ve davranışlarla değil, aynı zamanda vucut işlevlerinde spesifik bir takım değişikliklerle de kendini gosterir (orneğin; ağlama nobetleri, vucutta ağrılar, duşuk enerji ya da cinsel isteğin yanı sıra yemek yeme, kilo ya da uykuyla ilgili problemler) Klinik depresyonun yol actığı işlevsel değişiklikler genellikle norovejetatif (otonom sinir sistemine ait) belirtiler olarak adlandırılır Bunun anlamı şudur; beyindeki sinir sistemi değişiklikleri, faaliyetlere katılımda azalma ve aktivite duzeyinin azalması veya artması ile sonuclanan pek cok fiziksel semptoma neden olurBaşta bipolar depresyon (manik depresyon) olmak uzere, depresif bozukluğu olan bazı kişilerin bu duruma kalıtsal bir yatkınlığı olduğu varsayılırDepresif bozukluklar, milyonlarca insanı etkilemesi sebebiyle, cok buyuk bir halk sağlığı sorunudur Depresyonla ilgili verilere bakıldığında yetişkinlerin yaklaşık %10’u, ergenlerin %8’i ve ergenlik oncesi cocukların %2’si bir ceşit depresif bozukluk gecirmektedir Doğum sonrası (postpartum) depresyon ise doğum sonrası kadınları etkileyen en sık gorulen ruh sağlığı hastalığıdırAmerika Birleşik Devletlerinde depresyonun yarattığı maliyetlerle ilgili istatistikler, tedaviye yonelik yuksek miktarlardaki doğrudan maliyetler ile verimlilik kaybı ve iş ya da okula gidememekten kaynaklanan dolaylı maliyetleri icermektedirDepresyondan muzdarip olan ergenler, Obezite geliştirme ve bu durumu surdurme riskiyle karşı karşıyadırYapılan buyuk bir tıbbi calışmada depresyonun, Artrit (eklem iltihabı), hipertansiyon, kronik akciğer hastalığı ve diyabeti (şeker hastalığı) olanlardan daha sık ve bazı durumlarda, kalp damar hastalığı olanlar kadar sık olmak uzere, ciddi işlevsel sorunlara neden olduğu ortaya konmuşturDepresyon; kalp damar hastalığı, HIV, astım ve başka pek cok hastalığa yakalanma riskini arttırabilir Depresyonun diğer komplikasyonları arasında, adı gecen ve daha pek cok başka tıbbi durumdan kaynaklanan morbidite (hastalıksağlık uzerinde olumsuz etkileri) ve mortaliteyi (olum) arttırma eğilimi yer almaktadırDepresyon neredeyse butun diğer ruh sağlığı hastalıklarıyla bir arada gorulebilir ve hem depresyon hem de başka bir ruh hastalığından muzdarip kişilerin durumunu ağırlaştırırYaşlılarda depresyon kronik olma eğilimindedir, iyileşme oranı duşuktur ve genellikle yetersiz tedavi edilir Yaşlı beyaz erkekler başta olmak uzere, yaşlı erkeklerin en yuksek intihar oranlarına sahip oldukları duşunulurse, bu durum ozellikle endişe vericidirDepresyon genelde ilk olarak, bir ruh sağlığı uzmanının muayenehanesinde değil, birinci basamak sağlık merkezinde tespit edilmektedir Ayrıca sıklıkla, ceşitli şekillerde kendini saklamış olduğu icin, depresyon genellikle eksik teşhis edilirAcık ve net araştırma delillerine ve tedaviye ilişkin klinik kılavuzlara rağmen depresyon genelde yetersiz tedavi edilmektedir Umuyoruz ki bu durum duzelirBir duygu durum bozukluğunun tam olarak iyileştirilebilmesi icin, ister tetikleyici bir faktor olsun ister sebepsiz yere ortaya cıkmış olsun, ilacla veveya Elektrokonvulsif Tedavi (EKT) (bkz aşağıdaki tartışma) ile psikoterapi gerekir