Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), yedi yaşından önce başlayan kendini dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve dürtüsellikle gösteren nöropsikiyatrik bir bozukluktur (Barkley, 1996). DEHB de belirtiler üç ana başlık altında toplanabilir: Aşırı hareketlilik, dikkat eksikliği ve dürtüsellik. Aşırı hareketlilik; çok konuşma, dinleyebilmekte zorlanma, sürekli hareket halinde sanki bir motor tarafından sürükleniyormuş gibi olma ile belirgindir. Dikkat Eksikliği belirtilerinde ise; üzerine aldıkları bir işi bitirmekte zorlanma, bir işi bitirmeden hemen diğerine geçme, konuşulanı dinlemiyormuş görüntüsü, dışarıdan gelen uyarılarla hemen dikkatinin dağılması gözlenmektedir. Dürtüsellik (İmpulsivite) belirtileri gösterenlerin, sabırsızlık, sıra beklemekte güçlük ve yönergeleri dinlememe tipik özellikleridir. (Günay, Savran,Aksoy 2005)
DEHB okul öncesi dönemde başlayan, yetişkinlikte de devam eden, dikkati sürdürmede güçlük, aşırı hareketlilik ve dürtü kontrolü zorlukları ile karakterize, toplumsal ve aile ilişkilerini, iletişimini, bununla beraber sosyal yaşamı da etkileyen bir bozukluktur (Dang, Warrington, Tung, Baker, Pan, 2007). Çocukluk çağında en sık tanısı konulan bozukluktur ve DEHB diğer psikolojik bozukluklarla beraber de görülebilmektedir (Aktepe, Demirci, Çalışkan, Sönmez, 2010). DEHB etiyolojisi kesin olarak belirlenemeyen, heterojen bir bozukluktur. Araştırmalar, DEHB’nun genetik, çevresel ve psikososyal etmenlerden kaynaklandığını göstermektedir (Corrigan, Watson, Gracia, Slopen, Rasinski, Hall, 2005; Aktaran: Börekçi 2017).
DEHB belirtileri çocukluk döneminde başlayıp yaşam boyu devam edebilir. Bu tür bozukluğu olan çocukların genel olarak sosyal becerileri daha zayıftır, arkadaşlarıyla daha az grup oyunlarına katılırlar ve diğer çocuklara uyum sağlamakta zorluk çekerler ( Allessandri 1992, Dupaul ve ark. 2001). DEHB olan çocuklar, derslerde sessiz şekilde oturmakta zorlanırlar ve verilen göreve odaklanmaya ilişkin problem yaşayabilirler. Zihinsel kapasiteleri iyi olsa da, bu çocukların ev ödevlerini yapmayı unuttukları veya karmaşık görevlerde sebat gösteremedikleri için okul başarıları düşük olabilir. Günlük ev aktivitelerine uymakta ve öz bakımlarını yapmakta direnen DEHB'li çocuklarda, uyku problemleri, karşıt gelme davranışları, kazalara sebep olacak riskli davranışlar ve enürezis sıklıkla gözlenen davranış problemleridir. (Lahey ve ark. 1998, Szatmari ve ark. 1989).
Dikkat Eksiklği Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocukların Anne Baba Tutumları
Aile iletişiminde ve kurulan ilişki biçimlerinde sorunların varlığı, çocukta DEHB gidişini olumsuz etkilemektedir. Ebeveynlik tutumu ile ilgili yapılan çalışmalarda sıcak ve kabul edici anababalığın çocuğun gelişiminde olumlu bir etkisi olurken, düşmanca ve reddedici anababa tutumunun bozukluğun gidişine olumsuz etkileri olduğu iddia edilmektedir. Algılanan anne-baba reddediciliği ile çocuktaki düşmanca tutumlar arasında güçlü bir ilişki olduğu, yine bu durumun çocukta dikkat sorunlarına, suça eğilime ve saldırganlığa neden olabileceğine dair çalışmalar bulunmaktadır. Ayrıca İmren ve arkadaşlarının 2013 yılında yapmış oldukları bir çalışmada, DEHB olan çocuklarda karşıt olma karşı gelme bozukluğu ya da davranım bozukluğu eş tanısı olan grupta tüm alanlarda aile işlevselliğinde bozulma olduğu gösterilmiştir. Çocuklarda algılanan ebeveynlik tutumu değerlendirilmesiyle ilgili bir çalışmada, anababanın duygusal sıcaklığının düşük düzeyde olması, reddediciliklerinin ve/veya aşırı korumacılıklarının yüksek düzeyde olması çocukta dışa vuran davranışlar için temel belirleyiciler olarak saptanmıştır. Ayrıca, aile bireyleri ve/veya kişisel arkadaşların olumsuz tavır takındıkları bir dönemin olması halinde, anne kendini suçlu görmeye başlayabilmekte ve bu suçluluk duygusunun uygun ebeveynlik rolünün yerine getirilmesine daha fazla ket vurduğu bildirilmiştir. (Kilit 2017)
DEHB bireyin yaşamında yüksek düzeyde gelişimsel ve işlevsel güçlüklere yol açar, okul başarısında düşüş, sosyal ilişkilerde uyumsuzluk, ebeveynler ile çatışma, aile içi problemler olarak kendini gösterebilir. DEHB olan çocukların ebeveynleri, diğer ebeveynlere göre daha fazla enerji, zaman ve emek sarf etmek zorundadır. Balkwell ve arkadaşlarının yaptığı araştırmada bu durumun ebeveynlerde yorgunluğa, anksiyeteye, depresyona ve stresse sebep olduğu görülmüştür. Ebeveynlerin kendilerine ve birbirlerine zaman ayıramadıkça aile içi problemlerin arttığı ve ebeveynlik tutumlarının değiştiği görülmektedir (Balkwell ve Halverson, 1980; McHugh, 2003, Aktaran: Börekçi)
Çocukların davranışlarının anne-babayı açıkça etkilediği, olumsuz davranışların anne-babanın sıkıntısını artırdığı bilinmektedir. Anne-babalarla çocukların etkileşimlerinin iki yönlü olduğu ve aile ortamının DEHB’nin gidişini olumsuz etkilediği bildirilmektedir. Patterson, anne-babalık stresiyle çocuğun agresyonu arasında her sorunun diğerini artırmasıyla karakterize dinamik bir döngü tanımlamıştır. DEHB’li çocukların anneleri böyle bir döngüye özellikle daha yatkın görülmektedir. DEHB’li çocukların, çocukluk ve ergenlikte bakım gereksinimlerinin arttığı bilinmektedir. Artan gereksinim anne-babalık işlevinde aksamaya yol açarak anne-babaları olumsuz etkilemektedir. DEHB’li çocuklar sağlıklı kontrollere göre anne babalarıyla daha olumsuz etkileşim göstermektedir. Bu aileleri araştıran çalışmalar, ailelerin sağlıklı kontrollere göre daha yetersiz anne babalık duygusu, daha çok anne-babalık stresi yaşadıkları ve kendileriyle ilgili daha çok psikopatoloji bildirdikleri vurgulanmaktadır. DEHB’li çocukların olumsuz tutum ve davranışları anne-babaların psikiyatrik başvurularına neden olmaktadır. DEHB’li çocuğu olan annelerin, DEHB tanısı konmamış çocukların annelerine göre hem genel hem de annelik rolüne özgü psikolojik güçlükleri daha çok yaşadıkları, yetersiz annelik duygularına sahip oldukları görülmüştür. (Durukan ve ark. 2008)
DEHB olan çocuklar anne babalarına daha fazla karşı çıkarlar; sürekli dikkatin üzerlerinde olmasını isterler; daha çok yardım isterler ve anne babalarının sözlerini daha az dinlerler. Bu yüzden bu ebeveynler diğer ebeveynlere göre daha fazla komut verirler, uyarıda bulunurlar ve öneri verirler. Aynı zamanda bu ebeveynler çocuklarının başına bir şey geleceğinden korktukları için her zaman çocuklarının peşinden koşma, onları koruma, kollama ve gözlerinin önünde olmalarını isterler. Bu durum bazen ebeveynlerin kaygılarının artmasına sebep olabilir. DEHB olan çocukların ebeveynleri sürekli çocuklarına uyarılarda bulunur ve bu da kaygı ve stresi arttıran bir diğer etkendir. Aslında DEHB olan çocuğa yapılan uyarılar çok etkili olmamaktadır. Çünkü bu çocukların sürekli dikkatleri dağılır, yönergeleri takip ederken ve akılda tutarken zorlanırlar. Çocuklar için komutları sürekli olarak tekrar etmek bu uyarıların daha da etkisiz hale gelmesine neden olmaktadır ve uyarılar çok fazla tekrarlandığında zamanla çocuk bunları duymazdan gelir. Ebeveynler bu tutumu çözüm olarak görse de aslında kendilerinin dezavantajı olmaktadır. DEHB ebeveynlerde aşırı müdahaleci, otoriter veya hoşgörülü bir tutum sergilemelerine neden olabilir. Fakat çocuğu disipline etmek için kullanılan bazı tutumlar ebeveynlerde daha çok stres yaratmakta, çocuk ile ilişkisini bozmakta ve bunlara rağmen amacına ulaşamamaktadır.
Karşıt Olma Karşıt Gelme Bozukluğu
Karşıt olma karşıt gelme bozukluğu çocuk veya ergende ailesine ya da otoriteye karşı gelme, kurallara uymak istememe, tartışmaya eğilim, düşmanca tavırlar ve uyumsuz davranışlar ile kendini gösteren bir bozukluktur. Bu hastalar çabuk hiddetlenen, sık sık tartışmalara giren, alıngan yapıda kişilerdir. Olaylarla ilgili başkalarını suçlama eğilimi ve kin gütme de gözlenebilir. (Tamam, Döngel 2017)
Araştırmalar karşıt olma karşıt gelme bozukluğu olan çocukların ebeveynlerine daha güvensiz bağlanma gösterdiklerini belirtmektedir. Çocukluğunda olumsuz deneyimler yaşayan çocukların sonraki yıllarda düşmanca bir bakış açısı geliştirdikleri üzerinde de durulmaktadır. Ailenin ilgisizliği, aile içi bağların zayıf oluşu, aile içi şiddet, çocuk istismarı gibi olumsuz yaşam koşulları da etiyolojik nedenler arasında sayılmaktadır. Sonuç olarak karşıt olma karşıt gelme bozukluğu çevresel, biyolojik, genetik ve sosyal faktörlerin birlikte rol alarak oluşturdukları, çoklu etiyolojisi olan bir bozukluktur
Karşıt olma karşıt gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu, DEHB ile çok sık birliktelik göstermektedir. Bu bozuklukların tek başlarında görüldüğü durumlarda ayırıcı tanı yapmak önemlidir. Davranım Bozukluklarına huzursuzluk ve dikkatsizlik eşlik edebilir. Ancak genellikle DEHB’deki davranış problemleri ayrı bir tanı almayacak kadar hafiftir. (Kayaalp 2008)
TARTIŞMA
DEHB İle KOKGB Arasındaki İlişki
Yapılan bir çalışmada DEHB’ye en sık eşlik eden psikiyatrik bozukluk KOKGB olmuştur. Birçok çalışmada DEHB tanısı alan çocuk ve ergenlerde en sık görülen psikiyatrik bozukluğun KOKGB olduğu ve %39-%59 oranında görüldüğü bildirilmiştir. Bazı araştırmacılar DEHB’yi KOKGB ve DB gelişimi için bir risk etmeni olarak değerlendirmiştir. DEHB belirtilerinin şiddetinin artması ile diğer yıkıcı davranış bozuklukların ortaya çıktığı, hafif düzeydeki karşıt olma belirtilerinin DEHB olarak, orta ve ağır düzeydeki belirtilerin ise KOKGB ve DB olarak kendini gösterdiği, bu nedenle de DEHB, KOKGB ve DB’nin bir yelpaze içerisinde birbirinin devamı olarak yorumlanabileceği öne sürülmüştür.
Rutter’ın öne sürdüğü aile-çevre etmenleri olarak kabul edilen; ciddi evlilik uyuşmazlıkları, düşük sosyal sınıf, geniş aile yapısı, babaların suça eğilimlerinin yüksek olması, anne tarafında ruhsal bozukluk öyküsünün bulunması ve koruyucu aile yanına yerleştirilme gibi güçlük belirleyicilerinin DEHB’li çocuklarda prognozu olumsuz yönde etkilediği ileri sürülmektedir. Çocuk aile ilişkisinde ve aile işlevselliğindeki bozuklukların DEHB’ye KOGKB ve DB tanısının eklenmesinde önemli rol oynadığı bildirilmektedir.
Türkbay ve ark.nın 2002 yılında yaptıkları çalışmada; DEHB ile DEHB’ye eşlik eden KOKGB’si olan çocukların aile işlevleri karşılaştırılmıştır. Ebeveynleri, davranış kontrollü alanında, babaları hem davranış kontrolü, hem de gereken ilgiyi gösterme alanında DEHB’ye KOKGB eşlik eden çocuklarda daha fazla sorun bildirmişlerdir. Özcan ve ark. 2003 yılında yaptıkları çalışmada; DEHB ve DEHB’ye eşlik eden KOGBB’si olan çocukların aile işlevlerini karşılaştırılmış ve DEHB’ye eşlik eden KOGBB’si olan çocukların ailelerinde davranış kontrolü alanında sorun olduğu belirlenmiştir. Kılıç ve Şener’in 2005 yılında yaptıkları çalışmada; DEHB’ye eşlik eden KOKGB/DB’si olan çocukların, DEHB’li çocukların ailelerine göre roller ve davranış kontrolü alanlarında daha fazla sorun yaşadıkları saptanmıştır. (Çakaloz, 2007)
Kaynaklara göre DEHB+KOKGB birlikteliği %40-95 olarak bildirilmektedir. KOKGB’nun DEHB ile çok sık birlikte görülmesi DEHB+KOKGB’nun DEHB’nin bir alt tipi olabileceği varsayımını destekleyebilir. Bu iki bozukluk ortak etiyolojik etmenlerden kaynaklanabilir. Örneğin her iki bozuklukta da serotonerjik işlev bozukluğunun ön planda olduğu düşünülmektedir. (Pekcanlar ve ark. 2001). Ayrıca DEHB’li vakalarda sık olarak görülen itkisellik (impulsivity) ve anne, baba, çocuk ilişkisindeki problemler KOKGB gelişimine yol açmış olabilir. (Aktepe 2011)
Doyurucu olmayan ebeveyn-çocuk ilişkisinin çocuklarda söz dinlememe, karşı gelme ve saldırgan davranış özelliklerine yol açtığı, çocukluktaki davranış sorunlarının süreğen bir hal alarak ileriki dönemlerde yıkıcı davranış bozukluklarına dönüşmesine neden olabileceği bildirilmektedir. Doyurucu ve uygun olmayan iletişim ve aile işlevlerindeki sorunlar ruhsal bozukluğun şiddetlenmesine, dolayısıyla da erken yaşta DEHB’ye KOKGB’nin eklenmesine yol açıyor olabileceği düşünülebilir. Bu çalışmanın sonuçları yazında; DEHB’ye eklenen KOKGB veya DB’si olan çocukların ailelerinde aile işlevlerinde sorun olduğunu gösteren çalışmalarla uyumludur. Aile işlevleri ile ailelerin çocuk yetiştirmedeki uyguladıkları tutumlar birbiri ile ilişkilidir. Ailelerin çocuk yetiştirmede uyguladıkları tutumlar ruhsal bozukluğun hem gelişiminde ve hem de gidişinde önemli rol oynar. Yazında; çocuk yetiştirmede, katı-tutarsız tutumların, cezalandırıcı disiplinin çocuklarda yıkıcı davranışlarla ilişkili olduğu belirtilmektedir. Fiziksel şiddet içeren ebeveyn tutumlarının çocuktaki saldırgan davranışlar ile sevgi/ içtenlikten yoksun ebeveyn tutumları çocuktaki karşı gelme davranışı ile ilişkili olduğu belirtilmektedir. Ebeveyn ile çocuk arasındaki iletişimin olumsuz olmasının DEHB’li çocuklarda KOKGB’nin açığa çıkmasında önemli olduğu vurgulanmaktadır. (Çakaloz 2006)
SONUÇ
KOKGB çevresel, biyolojik, genetik ve sosyal faktörlerin neden olduğu bir bozukluktur ve çoğunlukla DEHB ile birlikte görülür. DEHB olan çocukların davranışları, ebeveynlerinin tutumlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Ebeveynlerin çocuk ile iletişimlerinin kötü olması ve tutumlarının olumsuz olması DEHB tanısı alan çocukların KOKBG’na olan eğilimlerini arttırmaktadır.
DEHB okul öncesi dönemde başlayan, yetişkinlikte de devam eden, dikkati sürdürmede güçlük, aşırı hareketlilik ve dürtü kontrolü zorlukları ile karakterize, toplumsal ve aile ilişkilerini, iletişimini, bununla beraber sosyal yaşamı da etkileyen bir bozukluktur (Dang, Warrington, Tung, Baker, Pan, 2007). Çocukluk çağında en sık tanısı konulan bozukluktur ve DEHB diğer psikolojik bozukluklarla beraber de görülebilmektedir (Aktepe, Demirci, Çalışkan, Sönmez, 2010). DEHB etiyolojisi kesin olarak belirlenemeyen, heterojen bir bozukluktur. Araştırmalar, DEHB’nun genetik, çevresel ve psikososyal etmenlerden kaynaklandığını göstermektedir (Corrigan, Watson, Gracia, Slopen, Rasinski, Hall, 2005; Aktaran: Börekçi 2017).
DEHB belirtileri çocukluk döneminde başlayıp yaşam boyu devam edebilir. Bu tür bozukluğu olan çocukların genel olarak sosyal becerileri daha zayıftır, arkadaşlarıyla daha az grup oyunlarına katılırlar ve diğer çocuklara uyum sağlamakta zorluk çekerler ( Allessandri 1992, Dupaul ve ark. 2001). DEHB olan çocuklar, derslerde sessiz şekilde oturmakta zorlanırlar ve verilen göreve odaklanmaya ilişkin problem yaşayabilirler. Zihinsel kapasiteleri iyi olsa da, bu çocukların ev ödevlerini yapmayı unuttukları veya karmaşık görevlerde sebat gösteremedikleri için okul başarıları düşük olabilir. Günlük ev aktivitelerine uymakta ve öz bakımlarını yapmakta direnen DEHB'li çocuklarda, uyku problemleri, karşıt gelme davranışları, kazalara sebep olacak riskli davranışlar ve enürezis sıklıkla gözlenen davranış problemleridir. (Lahey ve ark. 1998, Szatmari ve ark. 1989).
Dikkat Eksiklği Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocukların Anne Baba Tutumları
Aile iletişiminde ve kurulan ilişki biçimlerinde sorunların varlığı, çocukta DEHB gidişini olumsuz etkilemektedir. Ebeveynlik tutumu ile ilgili yapılan çalışmalarda sıcak ve kabul edici anababalığın çocuğun gelişiminde olumlu bir etkisi olurken, düşmanca ve reddedici anababa tutumunun bozukluğun gidişine olumsuz etkileri olduğu iddia edilmektedir. Algılanan anne-baba reddediciliği ile çocuktaki düşmanca tutumlar arasında güçlü bir ilişki olduğu, yine bu durumun çocukta dikkat sorunlarına, suça eğilime ve saldırganlığa neden olabileceğine dair çalışmalar bulunmaktadır. Ayrıca İmren ve arkadaşlarının 2013 yılında yapmış oldukları bir çalışmada, DEHB olan çocuklarda karşıt olma karşı gelme bozukluğu ya da davranım bozukluğu eş tanısı olan grupta tüm alanlarda aile işlevselliğinde bozulma olduğu gösterilmiştir. Çocuklarda algılanan ebeveynlik tutumu değerlendirilmesiyle ilgili bir çalışmada, anababanın duygusal sıcaklığının düşük düzeyde olması, reddediciliklerinin ve/veya aşırı korumacılıklarının yüksek düzeyde olması çocukta dışa vuran davranışlar için temel belirleyiciler olarak saptanmıştır. Ayrıca, aile bireyleri ve/veya kişisel arkadaşların olumsuz tavır takındıkları bir dönemin olması halinde, anne kendini suçlu görmeye başlayabilmekte ve bu suçluluk duygusunun uygun ebeveynlik rolünün yerine getirilmesine daha fazla ket vurduğu bildirilmiştir. (Kilit 2017)
DEHB bireyin yaşamında yüksek düzeyde gelişimsel ve işlevsel güçlüklere yol açar, okul başarısında düşüş, sosyal ilişkilerde uyumsuzluk, ebeveynler ile çatışma, aile içi problemler olarak kendini gösterebilir. DEHB olan çocukların ebeveynleri, diğer ebeveynlere göre daha fazla enerji, zaman ve emek sarf etmek zorundadır. Balkwell ve arkadaşlarının yaptığı araştırmada bu durumun ebeveynlerde yorgunluğa, anksiyeteye, depresyona ve stresse sebep olduğu görülmüştür. Ebeveynlerin kendilerine ve birbirlerine zaman ayıramadıkça aile içi problemlerin arttığı ve ebeveynlik tutumlarının değiştiği görülmektedir (Balkwell ve Halverson, 1980; McHugh, 2003, Aktaran: Börekçi)
Çocukların davranışlarının anne-babayı açıkça etkilediği, olumsuz davranışların anne-babanın sıkıntısını artırdığı bilinmektedir. Anne-babalarla çocukların etkileşimlerinin iki yönlü olduğu ve aile ortamının DEHB’nin gidişini olumsuz etkilediği bildirilmektedir. Patterson, anne-babalık stresiyle çocuğun agresyonu arasında her sorunun diğerini artırmasıyla karakterize dinamik bir döngü tanımlamıştır. DEHB’li çocukların anneleri böyle bir döngüye özellikle daha yatkın görülmektedir. DEHB’li çocukların, çocukluk ve ergenlikte bakım gereksinimlerinin arttığı bilinmektedir. Artan gereksinim anne-babalık işlevinde aksamaya yol açarak anne-babaları olumsuz etkilemektedir. DEHB’li çocuklar sağlıklı kontrollere göre anne babalarıyla daha olumsuz etkileşim göstermektedir. Bu aileleri araştıran çalışmalar, ailelerin sağlıklı kontrollere göre daha yetersiz anne babalık duygusu, daha çok anne-babalık stresi yaşadıkları ve kendileriyle ilgili daha çok psikopatoloji bildirdikleri vurgulanmaktadır. DEHB’li çocukların olumsuz tutum ve davranışları anne-babaların psikiyatrik başvurularına neden olmaktadır. DEHB’li çocuğu olan annelerin, DEHB tanısı konmamış çocukların annelerine göre hem genel hem de annelik rolüne özgü psikolojik güçlükleri daha çok yaşadıkları, yetersiz annelik duygularına sahip oldukları görülmüştür. (Durukan ve ark. 2008)
DEHB olan çocuklar anne babalarına daha fazla karşı çıkarlar; sürekli dikkatin üzerlerinde olmasını isterler; daha çok yardım isterler ve anne babalarının sözlerini daha az dinlerler. Bu yüzden bu ebeveynler diğer ebeveynlere göre daha fazla komut verirler, uyarıda bulunurlar ve öneri verirler. Aynı zamanda bu ebeveynler çocuklarının başına bir şey geleceğinden korktukları için her zaman çocuklarının peşinden koşma, onları koruma, kollama ve gözlerinin önünde olmalarını isterler. Bu durum bazen ebeveynlerin kaygılarının artmasına sebep olabilir. DEHB olan çocukların ebeveynleri sürekli çocuklarına uyarılarda bulunur ve bu da kaygı ve stresi arttıran bir diğer etkendir. Aslında DEHB olan çocuğa yapılan uyarılar çok etkili olmamaktadır. Çünkü bu çocukların sürekli dikkatleri dağılır, yönergeleri takip ederken ve akılda tutarken zorlanırlar. Çocuklar için komutları sürekli olarak tekrar etmek bu uyarıların daha da etkisiz hale gelmesine neden olmaktadır ve uyarılar çok fazla tekrarlandığında zamanla çocuk bunları duymazdan gelir. Ebeveynler bu tutumu çözüm olarak görse de aslında kendilerinin dezavantajı olmaktadır. DEHB ebeveynlerde aşırı müdahaleci, otoriter veya hoşgörülü bir tutum sergilemelerine neden olabilir. Fakat çocuğu disipline etmek için kullanılan bazı tutumlar ebeveynlerde daha çok stres yaratmakta, çocuk ile ilişkisini bozmakta ve bunlara rağmen amacına ulaşamamaktadır.
Karşıt Olma Karşıt Gelme Bozukluğu
Karşıt olma karşıt gelme bozukluğu çocuk veya ergende ailesine ya da otoriteye karşı gelme, kurallara uymak istememe, tartışmaya eğilim, düşmanca tavırlar ve uyumsuz davranışlar ile kendini gösteren bir bozukluktur. Bu hastalar çabuk hiddetlenen, sık sık tartışmalara giren, alıngan yapıda kişilerdir. Olaylarla ilgili başkalarını suçlama eğilimi ve kin gütme de gözlenebilir. (Tamam, Döngel 2017)
Araştırmalar karşıt olma karşıt gelme bozukluğu olan çocukların ebeveynlerine daha güvensiz bağlanma gösterdiklerini belirtmektedir. Çocukluğunda olumsuz deneyimler yaşayan çocukların sonraki yıllarda düşmanca bir bakış açısı geliştirdikleri üzerinde de durulmaktadır. Ailenin ilgisizliği, aile içi bağların zayıf oluşu, aile içi şiddet, çocuk istismarı gibi olumsuz yaşam koşulları da etiyolojik nedenler arasında sayılmaktadır. Sonuç olarak karşıt olma karşıt gelme bozukluğu çevresel, biyolojik, genetik ve sosyal faktörlerin birlikte rol alarak oluşturdukları, çoklu etiyolojisi olan bir bozukluktur
Karşıt olma karşıt gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu, DEHB ile çok sık birliktelik göstermektedir. Bu bozuklukların tek başlarında görüldüğü durumlarda ayırıcı tanı yapmak önemlidir. Davranım Bozukluklarına huzursuzluk ve dikkatsizlik eşlik edebilir. Ancak genellikle DEHB’deki davranış problemleri ayrı bir tanı almayacak kadar hafiftir. (Kayaalp 2008)
TARTIŞMA
DEHB İle KOKGB Arasındaki İlişki
Yapılan bir çalışmada DEHB’ye en sık eşlik eden psikiyatrik bozukluk KOKGB olmuştur. Birçok çalışmada DEHB tanısı alan çocuk ve ergenlerde en sık görülen psikiyatrik bozukluğun KOKGB olduğu ve %39-%59 oranında görüldüğü bildirilmiştir. Bazı araştırmacılar DEHB’yi KOKGB ve DB gelişimi için bir risk etmeni olarak değerlendirmiştir. DEHB belirtilerinin şiddetinin artması ile diğer yıkıcı davranış bozuklukların ortaya çıktığı, hafif düzeydeki karşıt olma belirtilerinin DEHB olarak, orta ve ağır düzeydeki belirtilerin ise KOKGB ve DB olarak kendini gösterdiği, bu nedenle de DEHB, KOKGB ve DB’nin bir yelpaze içerisinde birbirinin devamı olarak yorumlanabileceği öne sürülmüştür.
Rutter’ın öne sürdüğü aile-çevre etmenleri olarak kabul edilen; ciddi evlilik uyuşmazlıkları, düşük sosyal sınıf, geniş aile yapısı, babaların suça eğilimlerinin yüksek olması, anne tarafında ruhsal bozukluk öyküsünün bulunması ve koruyucu aile yanına yerleştirilme gibi güçlük belirleyicilerinin DEHB’li çocuklarda prognozu olumsuz yönde etkilediği ileri sürülmektedir. Çocuk aile ilişkisinde ve aile işlevselliğindeki bozuklukların DEHB’ye KOGKB ve DB tanısının eklenmesinde önemli rol oynadığı bildirilmektedir.
Türkbay ve ark.nın 2002 yılında yaptıkları çalışmada; DEHB ile DEHB’ye eşlik eden KOKGB’si olan çocukların aile işlevleri karşılaştırılmıştır. Ebeveynleri, davranış kontrollü alanında, babaları hem davranış kontrolü, hem de gereken ilgiyi gösterme alanında DEHB’ye KOKGB eşlik eden çocuklarda daha fazla sorun bildirmişlerdir. Özcan ve ark. 2003 yılında yaptıkları çalışmada; DEHB ve DEHB’ye eşlik eden KOGBB’si olan çocukların aile işlevlerini karşılaştırılmış ve DEHB’ye eşlik eden KOGBB’si olan çocukların ailelerinde davranış kontrolü alanında sorun olduğu belirlenmiştir. Kılıç ve Şener’in 2005 yılında yaptıkları çalışmada; DEHB’ye eşlik eden KOKGB/DB’si olan çocukların, DEHB’li çocukların ailelerine göre roller ve davranış kontrolü alanlarında daha fazla sorun yaşadıkları saptanmıştır. (Çakaloz, 2007)
Kaynaklara göre DEHB+KOKGB birlikteliği %40-95 olarak bildirilmektedir. KOKGB’nun DEHB ile çok sık birlikte görülmesi DEHB+KOKGB’nun DEHB’nin bir alt tipi olabileceği varsayımını destekleyebilir. Bu iki bozukluk ortak etiyolojik etmenlerden kaynaklanabilir. Örneğin her iki bozuklukta da serotonerjik işlev bozukluğunun ön planda olduğu düşünülmektedir. (Pekcanlar ve ark. 2001). Ayrıca DEHB’li vakalarda sık olarak görülen itkisellik (impulsivity) ve anne, baba, çocuk ilişkisindeki problemler KOKGB gelişimine yol açmış olabilir. (Aktepe 2011)
Doyurucu olmayan ebeveyn-çocuk ilişkisinin çocuklarda söz dinlememe, karşı gelme ve saldırgan davranış özelliklerine yol açtığı, çocukluktaki davranış sorunlarının süreğen bir hal alarak ileriki dönemlerde yıkıcı davranış bozukluklarına dönüşmesine neden olabileceği bildirilmektedir. Doyurucu ve uygun olmayan iletişim ve aile işlevlerindeki sorunlar ruhsal bozukluğun şiddetlenmesine, dolayısıyla da erken yaşta DEHB’ye KOKGB’nin eklenmesine yol açıyor olabileceği düşünülebilir. Bu çalışmanın sonuçları yazında; DEHB’ye eklenen KOKGB veya DB’si olan çocukların ailelerinde aile işlevlerinde sorun olduğunu gösteren çalışmalarla uyumludur. Aile işlevleri ile ailelerin çocuk yetiştirmedeki uyguladıkları tutumlar birbiri ile ilişkilidir. Ailelerin çocuk yetiştirmede uyguladıkları tutumlar ruhsal bozukluğun hem gelişiminde ve hem de gidişinde önemli rol oynar. Yazında; çocuk yetiştirmede, katı-tutarsız tutumların, cezalandırıcı disiplinin çocuklarda yıkıcı davranışlarla ilişkili olduğu belirtilmektedir. Fiziksel şiddet içeren ebeveyn tutumlarının çocuktaki saldırgan davranışlar ile sevgi/ içtenlikten yoksun ebeveyn tutumları çocuktaki karşı gelme davranışı ile ilişkili olduğu belirtilmektedir. Ebeveyn ile çocuk arasındaki iletişimin olumsuz olmasının DEHB’li çocuklarda KOKGB’nin açığa çıkmasında önemli olduğu vurgulanmaktadır. (Çakaloz 2006)
SONUÇ
KOKGB çevresel, biyolojik, genetik ve sosyal faktörlerin neden olduğu bir bozukluktur ve çoğunlukla DEHB ile birlikte görülür. DEHB olan çocukların davranışları, ebeveynlerinin tutumlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Ebeveynlerin çocuk ile iletişimlerinin kötü olması ve tutumlarının olumsuz olması DEHB tanısı alan çocukların KOKBG’na olan eğilimlerini arttırmaktadır.