İnsanlar günlük hayatlarında birbirleriyle farklı yollar aracılığıyla etkileşim içinde bulunurlar. Bu etkileşimleri, konuşma ve dil olmak üzere iki farklı boyutta incelenebilir. Dil, sosyal olarak paylaşılan kurallar zincirinden oluşan ve iletişim kurmamızı sağlayan bir kod sistemidir. Konuşma, sözel iletişim aracıdır ve dil bilgilerini iletmek için sesi kullanır. Dili iletmek için bir araçtır.
Dil ve konuşmayla ilgili bozukluklar da birbirinden farklıdır. Bir kişi diğerlerini anlamakta, düşüncelerini paylaşmakta güçlük çekiyorsa bu, dil bozukluğudur. Eğer bir kişi konuşma seslerini düzgün veya akıcı telaffuz edemiyorsa, konuşması akıcı değilse ya da sesiyle problemi varsa bukonuşma bozukluğudur.
Bir kişinin dil bozukluğu olmayıp yalnızca konuşma bozukluğu da olabilir.
Dil ve konuşma bozuklukları, bir arada görülebilir ya da birbirlerinden bağımsız ve ayrı olarak ortaya çıkabilirler. Her iki durumda da bir Dil ve Konuşma Terapisti tarafından yapılacak olan ölçüm, testler ve değerlendirme sonucunda çizilecek ve yine bu uzman kişi tarafından uygulanacak olan bir tedavi programı dil ve konuşma bozukluklarını tedavi etmenin tek yöntemi olacaktır.
Çocuklarda dilin kazanılmasını ve gelişimini etkileyen temel faktörler
Zihinsel engel:Dil ve konuşma gelişimini olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Özellikle nesne devamlılığı (Bir nesne veya kişinin görme alanının dışına çıktığında bile doğada kaybolmadığının farkına varılması), kavramların anlaşılması gibi temel becerilerin gelişimini geciktirebilmekte hatta engelleyebilmektedir.
Fiziksel bir yetersizlik: Yarık damak gibi bir problemin mırıldanmayı engellemesi, hem dil gelişimini hem de anne ve bebek arasındaki iletişimin niteliğini bozabilmektedir.
Duyusal engel:Çok ileri derecede işitme kaybı ve görme engeli gibi bazı duyusal kayıplar erken dil ve bilişsel gelişim için önemli olan deneyimleri engellemekte, koklama, tat alma ve dokunma algısına bağlı yetersizlikler ise çocuğu duyuların zengin kaynağından ve sonuç olarak bilgiden yoksun bırakmaktadır.
Duygusal engel:Çocuğun çevresini araştırma için gereksinim duyduğu güven duygusunun yetersizliği, sosyal ve iletişimsel becerilerin gelişimi için çok önemli olan anne-baba ve bebek arasındaki ilişkiyi zedeleyici olabilmektedir.
Uyaran ve uyarım eksikliği:Eğer bebeğin çevresinde ilgisini çeken uyaranlar yetersizse ya da yaşına uygun gelişimsel dil girdileri yoksa gelişimi daha yavaş olabilmektedir. Örneğin bazı çocuklar birçok güzel oyuncağa rağmen kendi hâllerine bırakıldıkları için yeterli uyarım alamamakta ve yetişkinlerin onlarla konuşmasına, oyun oynamasına ve kendilerine bazı uyarıcılar vermesine gereksinim duymaktadırlar.
Sık hastalanma: Hastaneye yatırılma ve aileden ayrılma, üst solunum yolu enfeksiyonları vb. çocuğun işitmesini ve sonuç olarak ilk konuşma algısını ve dil üretimini etkileyebilmektedir.
Gelişim aşamaları göz önüne alındığında bebekler;
9 aya kadar agulamıyorsa,
1 yaşına geldiği zaman bazı komutları anlamıyorsa,
15 ay civarında 3-5 kelime, 18 ay civarında yaklaşık olarak 10 kelime üretemediyse,
24 ayda basit düzeyde yönergeleri yerine getiremiyorsa,
3 yaşında üç kelimeli cümle kuramıyor, soru soramıyor, diğer çocuklarla iletişime geçemiyorsa,
4 yaşında yaklaşık 4-5 kelimeli cümle kuramıyorsa,
5 yaşında basit bir hikâyeyi anlatamıyorsa, kelime dağarcığının gelişiminde sınırlılık gösteriyorsa, gecikmiş konuşmadan bahsedilmelidir.
Ayrıca gecikmiş konuşmanın devamında görülen olası artikülasyon bozukluklarının (kişinin konuşma seslerini yanlış veya eksik üretmesi) birinci sınıftaki akademik başarıyı nasıl etkilediği göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle çocukların geç konuşması ile ilgili bazı yanlış inançların bu süreçte bir kenara bırakılıp dil ve konuşma terapistlerinden yardım alınması en doğru yaklaşımdır.
Akıcılık bozuklukları ise kekemelik ve hızlı konuşma olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Akıcılık bozukluklarından en sık karşılaşılanı kekemeliktir. Kekemelik; konuşmanın ritminde, akışında, vurgularında, tizliğinde ve seslerin çıkarılışındaki bozukluktur. Okul öncesi ve okul çağı çocuklarında sıkça görülmektedir.
Dil ve konuşma gelişiminde gecikme olduğu düşünülen çocukların, mutlaka detaylı bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Gecikmiş konuşmanın nedenleri basit düzeyde olabileceği gibi daha büyük problemlerin de habercisi olabilmektedir. Bu durumda normal bir çocuğun gösterdiği gelişimin bilinmesi son derece önemlidir.
Eğer çocuğunuzda dil konuşma bozukluğu şüpheniz varsa muhakkak kapsamlı değerlendirme yapabilen (dil konuşma engeli heyet raporu verebilen) bir hastaneye gitmenizi öneririz.
Özgün dil bozukluğu olan çocuklar, normal işitme, normal zekâ, iyi duygusal ilişkiler ve normal artikülasyon becerileri (konuşmaya yardımcı olan organların belli bir şekle girerek konuşma seslerini oluşturması) olmasına rağmen yaşlarına uygun konuşmayı geliştiremezler. Gecikmiş konuşma ve özgün dil bozukluğu görülen çocukların erken tanılanması ve uygun dil-konuşma terapisinin planlanması gerekmektedir.
Artikülasyon bozuklukları seslerin üretildiği artikülatör bölgelerdeki (ağız, dil, dişler, yumuşak damak, dudaklar) anatomik-fizyolojik yetersizliklere, dil, dudak ve dişlerde görülen yapısal farklılıklara, damak yarığı gibi yapısal anomalilere ve işitme engeline ek olarak dizartri (konuşma ile ilgili kasların zayıflığı ya da aşırı gerginliği) gibi nörojenik (sinirsel) kaynaklı problemlere bağlı olarak gelişebilir. Artikülasyon bozukluğu herhangi bir yetersizlik olmadan da görülebilir. Ayrıca zihinsel engel, psikolojik sorunlar, otizm spektrum bozukluğu da artikülasyon bozukluğuna eşlik edebilir.
Artikülasyon bozukluğunun terapisinde çocuğa özellikle ebeveynler tarafından doğru model olunmadır. Çocuk sesleri yanlış ürettiğinde düzeltme yapılmaması gerekmektedir. Zira bunda başarılı olma şansı da çok düşüktür. Yapılan sesletim hataları aile fertleri ya da çevredekiler tarafından alay konusu edilmemelidir. Ya da çocukların yaptığı hatalar (örneğin “su” yerine “fu” dediğinde) aileler tarafından pekiştirilmemelidir. Bu durumda yapılması gereken uygun davranış, uygun model olmaktır. Hatalı üretilen sözcük doğru bir şekilde söylenerek işitsel girdi sağlanmalıdır. Örneğin çocuk “Töpet taçtı.” dediğinde aileler “Evet köpek kaçtı.” şeklinde doğru telaffuz etmelidir.
Gecikmiş konuşması olan çocuklar değerlendirilirken değerlendirme ekibinde pediatri uzmanı, pediatrik nörolog, genetik uzmanı, KBB hekimi, odyolog, dil ve konuşma terapisti, psikolog ve özel eğitim uzmanı yer almalıdır. Pediatri uzmanı tarafından fizik muayenesi, KBB hekimi ve odyolog tarafından işitme durumu ortaya konulmalıdır. Psikolog ve özel eğitim uzmanı tarafından da psikolojik ve davranış değerlendirmesi yapılmalıdır.
Eğer çocuğunuzda dil-konuşma bozukluğu şüpheniz varsa muhakkak kapsamlı değerlendirme yapabilen (dil konuşma engeli heyet raporu verebilen) bir hastaneye gitmenizi öneririz. Hastaneden alınan konuşma engelli heyet raporuna müteakip bağlı olduğunuz ilçe millî eğitim müdürlüğüne bağlı olan RAM’dan (rehberlik araştırma merkezi) alacağınız RAM raporu ile "Dil Konuşma Güçlüğü Modülü" olan rehabilitasyon merkezlerinde eğitim hakkınızdan faydalanmanızı öneririz.
Dil ve konuşmayla ilgili bozukluklar da birbirinden farklıdır. Bir kişi diğerlerini anlamakta, düşüncelerini paylaşmakta güçlük çekiyorsa bu, dil bozukluğudur. Eğer bir kişi konuşma seslerini düzgün veya akıcı telaffuz edemiyorsa, konuşması akıcı değilse ya da sesiyle problemi varsa bukonuşma bozukluğudur.
Bir kişinin dil bozukluğu olmayıp yalnızca konuşma bozukluğu da olabilir.
Dil ve konuşma bozuklukları, bir arada görülebilir ya da birbirlerinden bağımsız ve ayrı olarak ortaya çıkabilirler. Her iki durumda da bir Dil ve Konuşma Terapisti tarafından yapılacak olan ölçüm, testler ve değerlendirme sonucunda çizilecek ve yine bu uzman kişi tarafından uygulanacak olan bir tedavi programı dil ve konuşma bozukluklarını tedavi etmenin tek yöntemi olacaktır.
Çocuklarda dilin kazanılmasını ve gelişimini etkileyen temel faktörler
Zihinsel engel:Dil ve konuşma gelişimini olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Özellikle nesne devamlılığı (Bir nesne veya kişinin görme alanının dışına çıktığında bile doğada kaybolmadığının farkına varılması), kavramların anlaşılması gibi temel becerilerin gelişimini geciktirebilmekte hatta engelleyebilmektedir.
Fiziksel bir yetersizlik: Yarık damak gibi bir problemin mırıldanmayı engellemesi, hem dil gelişimini hem de anne ve bebek arasındaki iletişimin niteliğini bozabilmektedir.
Duyusal engel:Çok ileri derecede işitme kaybı ve görme engeli gibi bazı duyusal kayıplar erken dil ve bilişsel gelişim için önemli olan deneyimleri engellemekte, koklama, tat alma ve dokunma algısına bağlı yetersizlikler ise çocuğu duyuların zengin kaynağından ve sonuç olarak bilgiden yoksun bırakmaktadır.
Duygusal engel:Çocuğun çevresini araştırma için gereksinim duyduğu güven duygusunun yetersizliği, sosyal ve iletişimsel becerilerin gelişimi için çok önemli olan anne-baba ve bebek arasındaki ilişkiyi zedeleyici olabilmektedir.
Uyaran ve uyarım eksikliği:Eğer bebeğin çevresinde ilgisini çeken uyaranlar yetersizse ya da yaşına uygun gelişimsel dil girdileri yoksa gelişimi daha yavaş olabilmektedir. Örneğin bazı çocuklar birçok güzel oyuncağa rağmen kendi hâllerine bırakıldıkları için yeterli uyarım alamamakta ve yetişkinlerin onlarla konuşmasına, oyun oynamasına ve kendilerine bazı uyarıcılar vermesine gereksinim duymaktadırlar.
Sık hastalanma: Hastaneye yatırılma ve aileden ayrılma, üst solunum yolu enfeksiyonları vb. çocuğun işitmesini ve sonuç olarak ilk konuşma algısını ve dil üretimini etkileyebilmektedir.
Gelişim aşamaları göz önüne alındığında bebekler;
9 aya kadar agulamıyorsa,
1 yaşına geldiği zaman bazı komutları anlamıyorsa,
15 ay civarında 3-5 kelime, 18 ay civarında yaklaşık olarak 10 kelime üretemediyse,
24 ayda basit düzeyde yönergeleri yerine getiremiyorsa,
3 yaşında üç kelimeli cümle kuramıyor, soru soramıyor, diğer çocuklarla iletişime geçemiyorsa,
4 yaşında yaklaşık 4-5 kelimeli cümle kuramıyorsa,
5 yaşında basit bir hikâyeyi anlatamıyorsa, kelime dağarcığının gelişiminde sınırlılık gösteriyorsa, gecikmiş konuşmadan bahsedilmelidir.
Ayrıca gecikmiş konuşmanın devamında görülen olası artikülasyon bozukluklarının (kişinin konuşma seslerini yanlış veya eksik üretmesi) birinci sınıftaki akademik başarıyı nasıl etkilediği göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle çocukların geç konuşması ile ilgili bazı yanlış inançların bu süreçte bir kenara bırakılıp dil ve konuşma terapistlerinden yardım alınması en doğru yaklaşımdır.
Akıcılık bozuklukları ise kekemelik ve hızlı konuşma olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Akıcılık bozukluklarından en sık karşılaşılanı kekemeliktir. Kekemelik; konuşmanın ritminde, akışında, vurgularında, tizliğinde ve seslerin çıkarılışındaki bozukluktur. Okul öncesi ve okul çağı çocuklarında sıkça görülmektedir.
Dil ve konuşma gelişiminde gecikme olduğu düşünülen çocukların, mutlaka detaylı bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Gecikmiş konuşmanın nedenleri basit düzeyde olabileceği gibi daha büyük problemlerin de habercisi olabilmektedir. Bu durumda normal bir çocuğun gösterdiği gelişimin bilinmesi son derece önemlidir.
Eğer çocuğunuzda dil konuşma bozukluğu şüpheniz varsa muhakkak kapsamlı değerlendirme yapabilen (dil konuşma engeli heyet raporu verebilen) bir hastaneye gitmenizi öneririz.
Özgün dil bozukluğu olan çocuklar, normal işitme, normal zekâ, iyi duygusal ilişkiler ve normal artikülasyon becerileri (konuşmaya yardımcı olan organların belli bir şekle girerek konuşma seslerini oluşturması) olmasına rağmen yaşlarına uygun konuşmayı geliştiremezler. Gecikmiş konuşma ve özgün dil bozukluğu görülen çocukların erken tanılanması ve uygun dil-konuşma terapisinin planlanması gerekmektedir.
Artikülasyon bozuklukları seslerin üretildiği artikülatör bölgelerdeki (ağız, dil, dişler, yumuşak damak, dudaklar) anatomik-fizyolojik yetersizliklere, dil, dudak ve dişlerde görülen yapısal farklılıklara, damak yarığı gibi yapısal anomalilere ve işitme engeline ek olarak dizartri (konuşma ile ilgili kasların zayıflığı ya da aşırı gerginliği) gibi nörojenik (sinirsel) kaynaklı problemlere bağlı olarak gelişebilir. Artikülasyon bozukluğu herhangi bir yetersizlik olmadan da görülebilir. Ayrıca zihinsel engel, psikolojik sorunlar, otizm spektrum bozukluğu da artikülasyon bozukluğuna eşlik edebilir.
Artikülasyon bozukluğunun terapisinde çocuğa özellikle ebeveynler tarafından doğru model olunmadır. Çocuk sesleri yanlış ürettiğinde düzeltme yapılmaması gerekmektedir. Zira bunda başarılı olma şansı da çok düşüktür. Yapılan sesletim hataları aile fertleri ya da çevredekiler tarafından alay konusu edilmemelidir. Ya da çocukların yaptığı hatalar (örneğin “su” yerine “fu” dediğinde) aileler tarafından pekiştirilmemelidir. Bu durumda yapılması gereken uygun davranış, uygun model olmaktır. Hatalı üretilen sözcük doğru bir şekilde söylenerek işitsel girdi sağlanmalıdır. Örneğin çocuk “Töpet taçtı.” dediğinde aileler “Evet köpek kaçtı.” şeklinde doğru telaffuz etmelidir.
Gecikmiş konuşması olan çocuklar değerlendirilirken değerlendirme ekibinde pediatri uzmanı, pediatrik nörolog, genetik uzmanı, KBB hekimi, odyolog, dil ve konuşma terapisti, psikolog ve özel eğitim uzmanı yer almalıdır. Pediatri uzmanı tarafından fizik muayenesi, KBB hekimi ve odyolog tarafından işitme durumu ortaya konulmalıdır. Psikolog ve özel eğitim uzmanı tarafından da psikolojik ve davranış değerlendirmesi yapılmalıdır.
Eğer çocuğunuzda dil-konuşma bozukluğu şüpheniz varsa muhakkak kapsamlı değerlendirme yapabilen (dil konuşma engeli heyet raporu verebilen) bir hastaneye gitmenizi öneririz. Hastaneden alınan konuşma engelli heyet raporuna müteakip bağlı olduğunuz ilçe millî eğitim müdürlüğüne bağlı olan RAM’dan (rehberlik araştırma merkezi) alacağınız RAM raporu ile "Dil Konuşma Güçlüğü Modülü" olan rehabilitasyon merkezlerinde eğitim hakkınızdan faydalanmanızı öneririz.