Biyolojik iç saatle ilgili yıllardır devam eden çalışmalar EPİFİZ bezine odaklanmıştı.
Epifiz; melatonin hormonu salgılar.
Ancak yapılan çalışmalarda göz ve epifiz bezi çıkarılan deney hayvanlarında biyolojik saatin aynen sürdüğü görüldü.
Sonraki çalışmalarda vücut iç dengesini sağlayan, sıcaklık, uyku, iştah, cinsellik gibi işlevleri düzenleyen Hipotalamus’da saptanan SUPRAKİYAZMATİK çekirdeğin ışığa duyarlı retina hücreleri üzerinde doğrudan etkili olduğu ve zaman ritmini doğrudan düzenlendiği görüldü.
Benzer bir buluş DİL konusunda gerçekleşmiştir. Afazik (dil sorunu olan) hastalarda yapılan 1800’lü yıllarda başlayan çalışmalarda Broca, Werbike gibi alanlar saptandı. Sadece dile hitap ettiği sanılan bu alanların bazı motor hareketleri de etkilediği günümüz teknolojisi (PET, QEEG vb) ile saptandı. (şu anda sağ, sol beyincik, sol ön korteks cingulate denen bölge incelemektedir.)
Şunu özellikle belirtmemiz gerekir; Broca alanı tetiklenen kişilerden 4 eylem istenir ve PET’le takip edilir;
Deney kelimelerini tekrarlama
Sadece dil o kelimeyi söyler gibi oynatma
Elini oynatma
Elini oynattığını düşünme
Çok ilginç bir sonuç alındı; 1. ve 2. ci olayda pozitif sonuç alındı, 3. olay beklendiği gibi negatifti ancak 4. sonuçta pozitif çıktı!
Genel hatları açısından beynin sol tarafı dil işlevleri açısından baskındır. Ancak şunu da bilmemizde önem vardır; çocuk doğar doğmaz konuşmaya başlamaz ama iletişim kurabilir. Bunu ise beynin sağ yarıküresinin üstlendiği düşünülmektedir.
(Nitekim çocuk büyüdüğünde de kavramlar, mizah, yüz ifadesi dolaylı istekleri anlama görevlerini sağ beyin üstlenmiştir.)
Dil gelişiminin organize olduğu 2 yaş öncesi çocuklarda kafa travması, sol fronto-perieto-temporal tümörler, apse, norkolepsi, migren, mitekondriyel sitopoti ve epilepsi (piknolepsi) nedeni ile oluşan mistizm; dil yitimine edinsel disfozi denir.
Aynı şekilde herpes simpleks virüsü (uçuk) önemsiz görünse de beyin iltihabı yapıp Wernice’yi etkiler. Hidrosefoli (beyin boşluklarında sıvı birikmesi) de kokteyl parti sendromu denen çok konuşma, ne konuştuğunu bilmeme, yersiz konuşma dibi durumlara yol açar.
Şimdi genel olarak iletişmi incelersek;
İletişim dili 3 bölgeden oluşur;
Paralinguistik(prosodi): Dilin melodisi
Nonlinguistik: Sözel olmayan iletişim( beden dili)
Metalinguistik: dilin düşünce ve niyetle ilişkisi
Dil bileşenleri ise;
Fonoloji: Ses bilgisi
Morfoloji: Biçim bilgisi
Sentoks: Söz dizimi
Semontik: Anlam bilgisi ve
Pragmatik: Kullanım bilgisi olarak tanımlanır.
Dil yolu ile konuşma bir çok organın birlikte hareketini gerektirir.
Ses telleri
Akciğer
Solunum yolları
Diyafram
Gırtlak(lorenks)
Yutak (forenks)
Sinüsler
Dil
Ağız
Çene kasları
Bunların tamamının çalışması ile ses üretimi gerçekleşir. Bu durumsa
Respirasyon(solunum)
Fonasyon _ ses tellerinin titreşimi
Rezonans_ farklı boyutta ses üretimi
Geçici dil/konuşma sorunları nüfusun büyük çoğunluğunda yaygındır. Bu daha çok ailenin psiko-sosyal yapısına da bağlıdır. Ayrıca erken doğum, gebeliğin ilk 3 ayında enfeksiyon kapma, annenin alkol alımı, ağır metal (kurşun, civa), radyasyon ve ototoksik (işitme sinirini yıpratan) ilaçların dolaylı alımı da çok önem taşır.
Sorunun kalıcılığını görmek için EEG, QEEG, videoloringostroboskopi, nazoferingoskopi, elektroglottogrofi, akustik gerodinomi tanı için kullanılan tekniklerdir.
Konuşma bozuklukları:
Dizatri: konuşma kaslarında güç kaybıdır.
Antikülasyon bozukluğu: disleksi ve benzeri
Sözel aproksi
Akıcılık bozuklukları bunlar sırası ileişitsel engeller, damak- dudak bozukluğu, çocukluk depresyonu (boşanmış ile, ailede ölüm) nörolojik açıdan sol yarıkürede DELTA ve THETA, BETA dalgalarında yükselme, ALFA’da düşme, mentol reterdasyon, otizim gibi sebeplere ilintilidir.
Bunun dışında Frojil – x sendromu, Down, CP(Serebral Palsi), Asperger, Londou- kleffner gibi sendromlarda da benzer konuşma bozuklukları belirir.
Nöroterapi bu alanda sonuç alınan başlıca terapi yöntemlerinden biridir.
Beynin sol yarıküresindeki yukarıda anılan dalga boylarının düzeyinin optimal seviyeye getirilmesi başka bir çok yöntem yolu ile desteklenmektedir.
Epifiz; melatonin hormonu salgılar.
Ancak yapılan çalışmalarda göz ve epifiz bezi çıkarılan deney hayvanlarında biyolojik saatin aynen sürdüğü görüldü.
Sonraki çalışmalarda vücut iç dengesini sağlayan, sıcaklık, uyku, iştah, cinsellik gibi işlevleri düzenleyen Hipotalamus’da saptanan SUPRAKİYAZMATİK çekirdeğin ışığa duyarlı retina hücreleri üzerinde doğrudan etkili olduğu ve zaman ritmini doğrudan düzenlendiği görüldü.
Benzer bir buluş DİL konusunda gerçekleşmiştir. Afazik (dil sorunu olan) hastalarda yapılan 1800’lü yıllarda başlayan çalışmalarda Broca, Werbike gibi alanlar saptandı. Sadece dile hitap ettiği sanılan bu alanların bazı motor hareketleri de etkilediği günümüz teknolojisi (PET, QEEG vb) ile saptandı. (şu anda sağ, sol beyincik, sol ön korteks cingulate denen bölge incelemektedir.)
Şunu özellikle belirtmemiz gerekir; Broca alanı tetiklenen kişilerden 4 eylem istenir ve PET’le takip edilir;
Deney kelimelerini tekrarlama
Sadece dil o kelimeyi söyler gibi oynatma
Elini oynatma
Elini oynattığını düşünme
Çok ilginç bir sonuç alındı; 1. ve 2. ci olayda pozitif sonuç alındı, 3. olay beklendiği gibi negatifti ancak 4. sonuçta pozitif çıktı!
Genel hatları açısından beynin sol tarafı dil işlevleri açısından baskındır. Ancak şunu da bilmemizde önem vardır; çocuk doğar doğmaz konuşmaya başlamaz ama iletişim kurabilir. Bunu ise beynin sağ yarıküresinin üstlendiği düşünülmektedir.
(Nitekim çocuk büyüdüğünde de kavramlar, mizah, yüz ifadesi dolaylı istekleri anlama görevlerini sağ beyin üstlenmiştir.)
Dil gelişiminin organize olduğu 2 yaş öncesi çocuklarda kafa travması, sol fronto-perieto-temporal tümörler, apse, norkolepsi, migren, mitekondriyel sitopoti ve epilepsi (piknolepsi) nedeni ile oluşan mistizm; dil yitimine edinsel disfozi denir.
Aynı şekilde herpes simpleks virüsü (uçuk) önemsiz görünse de beyin iltihabı yapıp Wernice’yi etkiler. Hidrosefoli (beyin boşluklarında sıvı birikmesi) de kokteyl parti sendromu denen çok konuşma, ne konuştuğunu bilmeme, yersiz konuşma dibi durumlara yol açar.
Şimdi genel olarak iletişmi incelersek;
İletişim dili 3 bölgeden oluşur;
Paralinguistik(prosodi): Dilin melodisi
Nonlinguistik: Sözel olmayan iletişim( beden dili)
Metalinguistik: dilin düşünce ve niyetle ilişkisi
Dil bileşenleri ise;
Fonoloji: Ses bilgisi
Morfoloji: Biçim bilgisi
Sentoks: Söz dizimi
Semontik: Anlam bilgisi ve
Pragmatik: Kullanım bilgisi olarak tanımlanır.
Dil yolu ile konuşma bir çok organın birlikte hareketini gerektirir.
Ses telleri
Akciğer
Solunum yolları
Diyafram
Gırtlak(lorenks)
Yutak (forenks)
Sinüsler
Dil
Ağız
Çene kasları
Bunların tamamının çalışması ile ses üretimi gerçekleşir. Bu durumsa
Respirasyon(solunum)
Fonasyon _ ses tellerinin titreşimi
Rezonans_ farklı boyutta ses üretimi
Geçici dil/konuşma sorunları nüfusun büyük çoğunluğunda yaygındır. Bu daha çok ailenin psiko-sosyal yapısına da bağlıdır. Ayrıca erken doğum, gebeliğin ilk 3 ayında enfeksiyon kapma, annenin alkol alımı, ağır metal (kurşun, civa), radyasyon ve ototoksik (işitme sinirini yıpratan) ilaçların dolaylı alımı da çok önem taşır.
Sorunun kalıcılığını görmek için EEG, QEEG, videoloringostroboskopi, nazoferingoskopi, elektroglottogrofi, akustik gerodinomi tanı için kullanılan tekniklerdir.
Konuşma bozuklukları:
Dizatri: konuşma kaslarında güç kaybıdır.
Antikülasyon bozukluğu: disleksi ve benzeri
Sözel aproksi
Akıcılık bozuklukları bunlar sırası ileişitsel engeller, damak- dudak bozukluğu, çocukluk depresyonu (boşanmış ile, ailede ölüm) nörolojik açıdan sol yarıkürede DELTA ve THETA, BETA dalgalarında yükselme, ALFA’da düşme, mentol reterdasyon, otizim gibi sebeplere ilintilidir.
Bunun dışında Frojil – x sendromu, Down, CP(Serebral Palsi), Asperger, Londou- kleffner gibi sendromlarda da benzer konuşma bozuklukları belirir.
Nöroterapi bu alanda sonuç alınan başlıca terapi yöntemlerinden biridir.
Beynin sol yarıküresindeki yukarıda anılan dalga boylarının düzeyinin optimal seviyeye getirilmesi başka bir çok yöntem yolu ile desteklenmektedir.