Son konular

Dilin Sınıflandırılması Hakkında Bilgi

Konuyu Yükselt

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
1
Çözümler
1
Tepkime
41
Puanları
318
Yaş
35
Coin
256,935
doğal diller - konuşulan diller - halk dilleri - yapay dil - yazı dili - konuşma dili

İnsanlar tarafından konuşulan bir dil veya tarihi ve art zamanı bulunan bir dil olan işaret dili Linguistik çerçevesinde doğal dil olarak tanımlanır. Bilişimsel dilbilim içerisinde “doğal bir dilin” karakteristik özelliği, dilsel bir konuşma sistemi yeterliliği ve dilsel ifadeleri benimsemek olarak tanımlanır. Bu ifadeler tam bir cümleden oluşmalıdır ve tek bir cümleden birçok anlam çıkarılmalıdır. Bunun yanı sıra “doğal dilleri anlama” ve “karşılıklı ses verme” arasında fark vardır. Her bir sözcüğün ve tonların anlaşılması sınırlıdır.

Dilin ve dil kullanımının bütün yönleriyle ve tek tek somut diller ile uğraşan bilim dalı Linguistik veya dilbilimdir. Bunun yanı sıra, genel dilbilim insana özgü dilleri bir sistem olarak araştırır, ayrıca dilin genel ilkelerini, kurallarını ve koşullarını araştırır. Uygulamalı dilbilim, dilin somut kullanımı bağlamında ortaya çıkan konuları ele alır. Tarihsel dilbilim, dillerin tarihsel gelişimini ve genetik akrabalıklarını araştırır, bunu genel anlamda dil değişimi gibi tek tek dillerin öğelerinin tarihini göz önünde bulundurarak yapar. Karşılaştırmalı dilbilim, diller arasındaki farklılıkları ve ortak özellikleri araştırarak elde eder ve bunları belirli kriterlere göre sınıflandırır. Ayrıca dil önermelerini yani bütün dillerde veya birçok dilde ortak olan özellikleri araştırarak ortaya çıkarmaya çalışır.

Doğal diller, özellikle yapısal ve sözcükle ilgili anlaşılmazlıklar ve belirsizlikler bakımından doğal olmayan dillerden farklıdır. Bu doğal olmayan dillere programlama dilleri örnek gösterilebilir. Böyle bir tanımlamaya göre Esperanto gibi yapay diller doğal olmayan dil olarak sınıflandırılır, çünkü bu gibi dillerin bağımsız tarihi bir gelişimi söz konusu değildir. Doğal diller de yapay diller de jest, mimik ve iletişimdeki ton değişimleri için ses melodisi gibi aksan ve şiveleri kullanır.


Dilbiliminin içinde, dilin özel yönleriyle uğraşan çok sayıda büyük ve küçük alanlar vardır. Bunlar; dil ve düşünce, dil ve gerçeklik veya dil ve kültür arasındaki ilişki ile sözlü ve yazılı dillerdir. İnsanlığın ana dili üzerine varsayımlar özellikle kurgusaldır, söylentiye dayanır; bu paleo dilbilim alanın araştırma konusudur. Dilin kullanımı, kural değeri taşıyan bakış açıları altında sözlüklerde (imla kılavuzlarında, yazı biçimi sözlüklerinde) ve dil bilgisi kullanımlarında tanımlanır.

Belirli dilbilimsel alanların yanı sıra, dilin etkisini, yaratıcı gelişimini ve anlamını yoğun olarak özellikle açıklayan bilimsel alanlar vardır. Bu alanlara; söz sanatlarını inceleme bilgisi (retorik), edebiyat bilimi, hem felsefenin hem de dilbiliminin alt alanı olarak dil felsefesi ve etnoloji dâhildir.

Biçimsel diller

Doğal dillerin aksine biçimsel diller mantık ve kitle öğreniminin araçlarıyla tanımlanabilir (temel ifadelerin sayılabilir çokluğu, düzyazı kuralları, biçim olarak güzel ifadeler). Biçimsel mantığın tanımlama ilkeleri de doğal dilleri kullanır; bu alandaki öncü çalışmaları Amerikan Mantıkçı Richard Montague yapmıştır. Tamamıyla bir yeniden oluşturma elbette mümkün değildir. Çünkü mantık da doğal dillerden türemiştir. Sonuç olarak doğal dillerdeki her şeyi kararlaştırmak zorundayız (Ludwig Wittgenstein).

Tek tek diller

Dil, özel anlamda Almanca, Japonca veya Svahili dili (asıl adıyla Kiswahili, Doğu Afrika'da kullanılan bir dildir) gibi belirli tek tek dilleri belirtir. İnsanlığın sözlü dilleri, dil aileleri içerisindeki genetik akrabalıklarına göre sınıflandırılır; bu sınıflandırma dil kodlamaları aracılığıyla her ayrı dile göre uluslar arası alanda ISO 639”a göre yapılır (ISO=Uluslararası Standart Organizasyonu 639 standartlarına göre). 2005 yılında yayımlanan “National Geographic” dergisine göre dünya genelinde 6912 dil aktif olarak kullanılmaktadır. Fakat günümüzde var olan aşağı yukarı 6500 dilin neredeyse yarısından fazlası yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır, çünkü bu diller artık ya hiç konuşulmuyor ya da artık yeni nesillere aktarılmıyorlar. Bu durum muhtemelen, günümüzde halen var olan dillerin büyük bir kısmının önümüzdeki 100 yıl içerisinde yok olmasına sebep olacaktır. Toplum, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan dillerle ilgilenmeyi ve insanlığın mirası kabul edilen bazı dilleri belgelendirmeyi destekliyor. Ayrıca bu dillerin, üzerinde çalışılan özellikleri vasıtasıyla sınıflandırılmasını da destekliyor.

Dil yaşayan bir canlıdır. Dil doğar, zaman içerisinde değişir ve tekrar yok olur gider, ama bu yok oluş biyolojik anlamda değildir, aksine gelecek kuşaklara aktarılma anlamında bir yok oluştur; burada canlı olma, işlevlerin çeşitliliği için mevcuttur. Günlük hayatta artık kullanılmayan yani ölü diller olarak kabul edilen diller kendi yerlerini alan dillerde izlerini bırakırlar; örneğin Roman dillerinde (İtalyanca, Fransızca, Rumence vb.) ve diğer başka dillerde de çoğunlukla dilsel ifadelerin alınması yoluyla Latincenin izleri görülür.

Diller, kökenlerine göre etnik diller ve yapay diller diye sınıflandırılırlar. Bir etnik dil veya halk dili, örneğin bir kök dil Peru ve Bolivya arasındaki Titikaka (Titicaca) gölü kıyısındaki “Aymara” olabilir. Örneğin bir yapay dil ise Martin Luther tarafından yapılan İncil çevirisi zamanındaki Almancadır, çünkü ondan önce çok sayıda, tamamen farklı Almanca kök diller vardı ve bu kök diller de kelime dağarcığında birçok farklılıklar gösteriyordu. En çok tanınan, kendine özgü ve çok yaygın bir yapay dil örneği Esperantodur ama Esperanto dünya dili olarak kabul edilmeye henüz çok uzaktır. (Orijinal adı “Lingvo Internacia” olan “Esperanto”, kendini “Dr. Esperanto” olarak tanıtan Polonyalı göz doktoru “Ludwik Lejzer Zamenhof” tarafından, farklı dilleri konuşan kişiler arasındaki iletişim zorluklarının, öğrenilmesi kolay bir ortak dil ile aşılabileceği düşüncesiyle 1887 yılında üretilen bir yapay dildir.)

Konuşulan diller

Konuşulan diller, var olan bir dilin sözlü ifadelerinin bütünüdür. Konuşulan dillerin yazılı dillerden farklı olarak görsel ve el ile oluşturulmuş işaret dili ve konuşma dışı iletişim (Parasprache) gösterilebilir. Konuşulan diller insanlığın dilinin ilk ve temel biçimidir. Bazı kültürlerde yazı dili geçmişte yoktu ve hala da yok.

Konuşulan diller kendiliğinden ve özgür biçimde ifade edilen konuşmalardır. Bu konuşmalar düzenlenmemiş ve gözlemlenmemiş iletişim durumlarıdır ve bu konuşmalar iki veya daha fazla konuşmacı arasında gerçekleştirilir. Bu durum yazılı olarak önceden ifade edilen konuşmalarda hariç tutulur. Konuşulan dillerin özel oluşum durumları, kısıtlı normalleştirmesinin yanı sıra konuşmanın duruma bağlılığına, etkileşimliliğine ve az da olsa işleme zamanına aittir. Konuşulan dillerin özelliklerine elips oluşturma da dâhildir. Bu sözdizimsel olarak tamamlanmamış cümleler anlamına gelmektedir. Ayrıca ünlemlerin kullanımını ve dinleyici ve konuşmacı işareti gibi sınıflandırma işareti olarak adlandırılan farklı düzeltilmiş olguları da ifade eder.

Yapay dil

Diğer birçok dilin aksine yapay diller kaynağı belli olan dillerdir. Yapay diller, o dili oluşturan kişi ya da komisyonun adı bilinir olan dillerdir. Yapay dillerin dil bilgisi yapıları tarihin akışı içerisinde insanların günlük kabulleri ya da yönelimleriyle belirlenmiş ve tamamen insan eliyle yapılandırılmış olan dillerdir. Örnekler: Esperanto, Elfçe, Kiril Türkçesi, İdo dili, Kotava, Toki Pona,Torozek,Futsch,Apotamkin.

Halk dili

Halk dili bir halkın her yerde konuştuğu dile verilen isimdir. Halk dili, eski bir dil biçimi veya dinde, bilimde veya sahnede kullanılan bir yabancı dildir. Bu durum birçok kültür çevresinde eskiden de böyleydi, bugün de böyledir.

Halk dili terminolojisine dair

Halk dili kısmen ülke diline ve ana dile anlamca yakın kullanılır. Halk dili kavramı öncelikle şu şekilde ortaya çıkmıştır: Yöresel dil yabancı bir dile karşı oluşur veya halk dili “daha düşük bir dil seviyesi” bağlamında yüksek dil seviyesinden ayrılış olarak görülür. Halk dili özellikle dinin ve bilimin dili olarak görülür.

Halk dillerinin rolü

Orta ve Batı Avrupa’da ayrı ayrı halk dilleri yüzyıllar boyunca dini ayinlerin ve edebiyatın dili olan Latince karşısında ortaya çıkmıştır. “Şarlman” (Karl der Große) zamanında Almanca, inançların arabuluculuğu için halk dili olarak büyük anlam kazandı. Ayrıca Martin Luther’in İncil çevirisi de bu amaca hizmet etmişti, çünkü bu İncil çevirisi de konuşma dilinden basit bir aktarım değildi. “Halk dillerine yönelmede”, Yeni Çağ’ın başlarında bütün Avrupa’da gözlemlenen bir eğilim söz konusudur.

Halk dilinin diğer safhaları

Helenizm çağında Yunan dili Koini’nin yanı sıra başka birçok halk dili ortaya çıkmıştır. (Koini, Helenistik Dönemde Attik Diyalekt'ten sonra gelişmiştir. Koini ayrıca Yunanistan dışındaki bölgelerde de kullanılmıştır, bu yüzden de sadece Yunanların değil, Yunan olmayanların da kullandıkları bir halk lehçesidir. Aynı zamanda Koini, Romalıların Yunanlarla anlaşmak için kullandığı lehçedir.)

Hindistan’da halk dilleri kutsal Sanskritçeden oldukça uzaklaşmıştır.

Arapça yazı dili sadece camilerde, yazışmada ve uluslararası alanlarda kullanılır. Arap yazışma dili, Arap halk dillerinin farklı türlerinden belirgin bir biçimde ayrılmaktadır.

Eski Doğu’ya ait Hıristiyanlar günümüzde hâlâ dini ayinler için İsa tarafından konuşulan Süryanice (Aramice ya da Aramca) dilini kullanmaktadırlar.

Avrupa’nın kültür ve yazışma dilleri, sömürgecilik sonrası Afrika’da, yöresel halk dillerinin yanı sıra ve hatta bu halk dillerinin üzerinde resmi dil olarak büyük ölçüde kullanılmaktadır. İngilizce, Fransızca, Portekizce gibi.

Yazı dili

Yazı dili, resmi olarak tespit edilmemiş bir işaretler sistemini belirtir. Ancak yazı dili özel kurallara uyar ve yazı dilinin bir yazı sistemi mevcuttur.

Yazı dili metinlerde kendini gösterir. Yazı dilinde en başta daima sözcük, düşünce ve kesinlikle ulaşılabilir bir fikir yer alır. Oysa yazı dilinde fiziksel durumda; yazı araştırmalarının belgeleri, evrakları vb. hizmete sunulur.

Halk diline özgü yazı kültüründe 13. yüzyıldan bu yana şehir kültürünün gelişmesiyle belirgin bir canlanma yaşanmıştır. Bu canlanma sadece soylular ve din adamlarına değil, aynı zamanda da diğer toplumsal sınıfların da yazı diline geçişlerini mümkün kılmaya yardımcı olmuştur. 14. ve 15. yüzyıllarda kavramsal olarak sözlü konuşmanın işaretleri giderek ortadan kaybolmuştur. Sözlü dil, kavramsal yazı dilinin ortaya çıkmasıyla ortadan kaybolmuştur. Günümüzde yazı yazanların yazı biçiminde yeniden düzenlenmesinin zamanı için hangi kültürel, sosyolojik ve geçici koşullara bağlı arka plana sahip olduğu çoğunlukla pek önemsenmemektedir. Arka plan bilgisi yazarın niyetini anlayabilmek için çok büyük bir öneme sahiptir. Ayrıca yazım tarzı, yazma aracı gibi “yazının göstergeleri” az dikkat çeker. Daktilo ve bilgisayar gibi aletler konuşma dilinin kayıt altına alınmasını önemli ölçüde kolaylaştırmıştır. Çünkü bunlarla konuşma dili, sözlü ve yazılı olarak kayıt altına alınabilmektedir.

Konuşma dili

Günlük dil veya genel dil olarak da adlandırılan konuşma dili günlük toplumsal ilişkilerde kullanılan standart dil değildir. Konuşma dili bir lehçe olabilir veya konuşma dili standart dil olan yüksek dil ile lehçe arasındaki bir ara durum olarak kabul edilebilir. Özellikle de konuşmacının eğitim durumu, sosyal çevresi gibi sosyolojik ve dini gerçeklikler konuşma dilini etkilemektedir. Konuşma dilsel ifade biçimleri bazen eşanlamlı (sinonim) olarak “halk dilsel” olarak da tanımlanmaktadır. Buradaki halk dilsel ifadesi genel anlamda halk dilini karşılamaktadır.

Konuşma dilinin arka planı

Türkiye çerçevesinden bakıldığında konuşma dili olarak işlev gören standart bir yüksek dil bulunmamaktadır. Türkiye göz önüne alındığında yazı diline en yakın konuşma İstanbul Türkçesi olduğu için en duru konuşma dili olarak İstanbul Türkçesi kabul edilmektedir.

Dilin bölgesel egemenlik ilişkisinin uzun süredir devam eden tarihi çeşitliliği konuşma dilsel tutumlarda güçlü biçimde izlerini bırakmıştır. Standartlaşamamış olan konuşma dili de bazı tekdüzeliklere mağlup olmaktadır. Bu tekdüzelikler konuşanının diğer konuşanların konumunu belirlemesinde ve onlara uyum sağlamasında ortaya çıkmaktadır.

Konuşma diline dair genel bilgiler

Konuşma dili yüksek dil olarak tanımlanabilen İstanbul Türkçesinden, kamusal konuşmadan, tiyatro oyunundan, şiirden farklıdır. Fakat aynı zamanda da popüler olarak görülen yüksek konuşma dilinin bir ara katmanıdır. Bu popüler yüksek konuşma diline günümüzdeki deneme yazıları, gazete makaleleri, radyo ve televizyon dilleri veya televizyon Türkçesi örnek olarak gösterilebilir.

Konuşmacının kendisi bunu normalde konuşma dili olarak adlandırmaz. Örnek olarak eğer uzman olmayan kişiler teknik dil, tıp dili gibi özel ifadeler ile uzmanlık dillerini doğru kullanamazlarsa bu durum geçerli olmaktadır. Konuşma dili ile uzmanlık dilleri arasındaki tutarsızlıklar tekdüze değildirler. Bunlar daha çok duruma ve bağlama göre değişkenlik gösterir. Belirli meslek guruplarına ait kişilerle uzman olmayan kişiler arasındaki farklı değerler yüzünden kesin ve net olarak tanımlanmış farklılıklar bulunmaktadır.

Örneğin eğer uzman kişi kesin bir teşhis koymuşsa tıbbî bir bulgu bu uzman bir kişi için “negatif”tir. Hasta kişi bunu duyar ve konuşma dilindeki “negatif” ifadesinden, tespit edilen hastalıktan korkar.

Detaylar

Dilin gelişmesi için geçerli olan dilsel biçim çoğunlukla çıkış maddesidir. Almanya’da Martin Luther’in İncil çevirisi, Birleşik Krallıkta kraliyet ailesinin konuştuğu İngilizce, Fransa’da Paris’te konuşulan konuşma dili, Rusya’da ulusal şair Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’in bir eseri ve Türkiye için İstanbul’da konuşulan İstanbul Türkçesi dilin gelişmesine katkı sağlayabilecek örnekler olarak kabul edilebilmektedirler.

Yüksek dil ve konuşma dili

Bir yüksek dilin eğitim, gelişme ve bakım süreci yaşayan konuşma dilinin sürekli bir gözlemine dayanmaktadır. Bu gözlem kültürel kurumlar sayesinde günümüzde birçok ülkede bulunmaktadır. Bu kurumlar bu görevi kendileri üstlenmişlerdir veya devlet tarafından görevlendirilmişlerdir. Ulusal tarihe göre modern ülkelerde yazı dili ve konuşma dili çok farklı biçimde gelişmişlerdir.

Buna göre konuşma dilinin öneminin değerlendirilmesi de farklılık göstermektedir ve yüksek dilin tasarlanması için var olan ilgili kurumların etkisi de aynı durumdadır.

Konuşma dili ve günümüzdeki dil değişimi

Yüksek orandaki değişim hareketliliği, yabancıların diğer ülkelere seyahatleri, kitle iletişimi, elektronik bilgi işlem ve bunlar gibi diğer etmenler günümüzde günlük dilin gelişimini hızlandırmaktadır. Diğer taraftan da televizyonun yerleşik etkileri ve esnek olan lehçe sınırlarının etkileri günlük dilin gelişimini yavaşlatmaktadır. Bir dilin biçimsel tanımlamaları nasıl olsa konuşma diline dayanmaktadır.

Konuşma dilinin etkileri

Özellikle gençlerin dili ve diğer sosyal çevre dilleri yeni neslin konuşma dilini her zaman etkilemektedir. Asıl önemli olan askeri dil, hapishane dili, öğrenci dili, dağcı dili, avcı dili, uzmanlık alanı dili, bölgesel dil, konuşma dili, lehçe ve şiveler gibi özel guruplarda sınırlandırılmış olmasıdır. Günümüzdeki hareketlilik ve kitle iletişim araçları şivelerin ve lehçelerin sayısını sürekli olarak azaltmaktadır. Aynı zamanda konuşma dilsel unsurların bölgesel karakteri de ortadan kaybolmaktadır.

vikipedi
 

Similar threads

  • Soru
dilin bilimsel tanımı - dilin doğuşu - dilin özellikleri - dilin iletişimsel unsuru Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir araçtır; dil kendi kanunları içerisinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlıktır. Dil bir milleti birleştiren, koruyan ve o milletin ortak malı olan sosyal bir...
Cevaplar
0
Görüntüleme
20
  • Soru
Dilbilimin inceleme alanı dildir Dilbilim insan dili denilen olgunun özelliklerini araştırır ve onun niteliğini ve işleyiş düzenini ortaya çıkarmayı amaçlar Betimlemeli dilbilim, dillerin kendilerine özgü birim ve kurallarını inceler Her dilin sesbilimsel, sözdizimsel, biçimbilimsel ve...
Cevaplar
0
Görüntüleme
11
  • Soru
Diller arasındaki benzerliklerin dil ailelerinin oluşumundaki onemi nedir? Diller İnsanlık tarihinin buyuk bir bolumu boyunca, dillerin dağılımı kesintili ve boluk porcuk olmuş, insan grupları dağıldıkca, diller de birbirinden uzaklaşmış ve coğalmıştır Gunumuzdeki dil haritasının temelleri...
Cevaplar
0
Görüntüleme
14
  • Soru
işaret dilinin tarihçesi - işitme engellilerde iletişim - işaret dili yazısı - uluslararası işaret dili Özellikle dilsiz ve ağır biçimde duyma kaybı olan kimselerin iletişimde kullandıkları kendine özgü, görsel olarak algılanan doğal dil sistemi, işaret dili olarak tanımlanmaktadır. İşaret dili...
Cevaplar
0
Görüntüleme
8
  • Soru
Bir dilin, hususiyet taşıyan en kucuk koludur Diyalekt, Latincede dialectus, Grekcede dialektos olarak gecer Lehce kendi kelime dağarcığı ve grameri olan sozel (sozlu veya işaretli olan ama mutlaka yazılı olmayabilen) bir iletisim sistemidir; ağız da denmektedir Diyalektle uğraşan ilim kolu ise...
Cevaplar
0
Görüntüleme
20
Üst Alt