Dimebag Darrel

Tepkime
10
Yaş
36
Coin
2
Adına 'gitar' denilen o kutsal mekanizmanın 'efendi'lerinden biri, en sevdiği işi yaparken kurşunların hedefi oluyorsa, bu gezegenin insani vasıflara yenik düştüğü anlardan biri Rock 'n' Roll dünyasının dönmemesini sağlıyor, Heavy Metal çarklarının işlemesine engel oluyor demektir.



Huzur içinde yatmayacak o!!! Dünyadayken derdi huzurlu bir zaman geçirmek de değildi zaten... O artık Presley'in, Hendrix'in, Lennon'ın, Van Halen'in, Rhoads'un, Ramone'un, Scott'ın, Bonham'ın, Burton'ın, Cobain'in, Balloff'un ve Schuldiner'ın olduğu yerde deli-doluluğun sınırlarını ölçmeye devam edecek! Bu diyarda elinden hiç düşürmediği Jack Daniel's şişesi mi, yoksa 'axe' gitarı mı eşlik edecek ona oralarda bilmiyoruz. Tek bildiğimiz bu dünyada yarattığı müzikle hep var olacağı, unutulmayacağı ve hep özleneceği !!!


Dimebag hiç şüphesiz ki Heavy Metal'in bu dünyaya sunduğu en 'kaçık' canlılardan biriydi. Fiziksel anlamda var olduğu zaman zarfınca, her anını onun kadar eğlence ve keyif adına dolu geçirme derdinde olan bir gitarist daha gelmedi bu gezegene, gelmeyecektir de.

O artık o diyarın gitar kahramanı, delisi, kaçkını, ayyaşı, serserisi, uçuğu ve metal tanrılarından biri..!

Darrell, henüz 13 yaşında bir Kiss albümüyle bulaşmıştı Rock'n' Roll'a. Erkek kardeşi Vince'le birlikte Dallas, Texas'ın en sıkı Kiss hayranları oldukları dönemler ise 16 yaşlarına denk geliyor. O sıralarda elinden düşürmediği gitarıyla, şehrin züppe çocuklarıyla gitar çalma konusunda dalga bile geçmeye başlamış olan bu yetenekli çocuk, sürekli kazanmasından dolayı gitar yarışmalarına da artık alınmıyordu. Bir yıl boyunca katıldığı neredeyse 20'ye yakın ufak tefek yarışmanın hemen hepsinde birinci olmuş ve artık kendisine göre sıra; Vince'in bagetleri eline almasına gelmişti. Babaları Jerry Darrell'ın sahip olduğu kayıt stüdyosunda dönemin önemli Country ve Blues sanatçılarıyla büyüyen bu ikili, içlerindeki müzik aşkını da o stüdyo evde alevlendirmişlerdir.

Başta Kiss olmak üzere Deep Purple, Aerosmith ve Motorhead gibi 'kıç tekmeleyici'lerden öğrendikleri şeylerle müzik hayatlarına 1980'de başlayan Darrell-Vince ikilisi yanlarına Rex Brown (Bass) ve Terrence Lee'yi de (Vokal) katarak, 3 yıl sonra çıkardıkları 'Metal Magic' adlı albümle Heavy Metal tarihinde ilerleyen yıllarda çığır açacak olan bir ismi de dünya müzik tarihine sunmuşlardır : Pantera !...

'KÖTÜ ÇOCUKLAR SİYAH GİYER'

Uzun kabarık saçlı, dar pantolonlu, uzun çizmeli, gömlekli (yakalardan üç düğme açık ) kolye-bandana gibi aksesuarlı ve Glam Rock'ın büyüsü etkisindeki elemanlarıyla 5 yıl içinde üç albüm yapan Pantera, 87 yılında Terrence'in ayrılıp bir başka fırlama Philip'in vokale geçmesiyle kelimenin tam anlamıyla bir kimlik değişimi sürecine girmiştir. 80'li yıllarda bu kadronun son albümü 'Power Metal'in ardından ise önümüzdeki on yıla damgasını vuracak bir Heavy Metal devi için evrimin son aşamaları tamamlanmıştır.

1990'da piyasaya çıkan ve barındırdığı baş yapıt niteliğinde birbirinden 'sarsıcı', birbirinden 'gaz' thrash bombalarıyla özellikle Amerikan Heavy Metal camiası başta olmak üzere dünyanın birçok yerindeki metal piyasalarının tüm dikkatlerini üzerine çeken efsanevi 'Cowboys From Hell' albümüyle; Pantera müzikal yaşamında adeta yeniden doğuyor ve sesini çok daha güçlü çıkarmaya başlıyordu.

Mucizevi thrash albümleri arasındaki o asi yerini günümüzde hâla koruyan 'Cowboys From Hell' kelimenin tam anlamıyla grubun 'mottosu' olmuştur. Bu albümle birlikte tüm grup elemanları isimlerinden imajlarına kadar birçok değişikliğe de gitmiştir. Bel üstü strech kotlar ve bağrı açık gömlekler gitmiş, yerine asi ve çılgın t-shirtler, uzun ve bol şortlar gelmiştir. Kollara birer adet 'CFH' dövmesi yaptırılmış, saçlar bellere kadar indirilmiştir. Bandanalar gitmiş yerine beyzbol şapkaları gelmiştir. İnce burunlu, uzun deri çizmelerin yerini, yırtık pırtık Converse'ler almıştır. Gözlerde ve suratlardaki o nahif gülümsemeler ise yerini asi ve kızgın bakışlara, alaycı ifadelere bırakmıştır. Vince 'Vinnie' olmuş, Philip 'Phil' olmuş, Darrell ise ceplerinden pek eksik etmediği bir maddeyi kendine lakap seçmiştir.




'CFH' grup üzerindeki bu tür görsel değişimlerin yanı sıra müzikal anlamda inanılmaz bir sertleşmeyi de gözler ve kulaklar önüne sermiştir. Albüm özellikle iki ismin harikalar yarattığı bir başyapıt niteliğindedir Heavy Metal aleminde. Birincisi ; o 'yırtık' gırtlağıyla, yerli yersiz kesik, ipince çığlıklarıyla ve daha sonra isminin yanında söylenecek olan 'hayvani' sesiyle Phil, diğeri ise dinleyenlerin ağzını açık bırakacak sertlikte ve tempodaki keskin jilet misali riffleriyle, usta işi soloların hızlandırılmış ve uçuklaştırılmış çeşitleriyle Dimebag Darrell'dır.

İlk albümün ardından bir anda Texas'ın Heavy Metal'deki gururu oluveren bu çılgın kovboylar, iki yıl sonra kaydettikleri 'Vulgar Display Of Power' ile artık Amerika'nın dışında da '' 90'ların metal kahramanları '' olarak lanse edilmeye başlamıştır. Artık grup gittiği her yerde kolay kolay unutulmayacak şovlara imza atmaya, artan popülarite ile birlikte kapalı gişe konserlerde izleyenlere büyülü, vahşi, şiddetli ve ateşli Heavy Metal çılgınlıkları sunmaktadırlar. İşte tüm bu şovların, o uzun ve yorucu turnelerin, akşamdan kalmaların, eğlence, kahkaha, alkol, muzurluk ve 'duman' sınırlarını zorlayan, dur durak bilmeyen partilerin en önemli elebaşı ise hep Dimebag olmuştur. Grubun en kaçık eğlence kaynağı, sahnedeki gücü, o vahşi sesin yaratıcısı ve müzikal kaptanı...

Grubun artık Slayer ve Metallica'nın tahtını sallayan isim olarak görüldüğü zamanlarda çıkardığı 'Far Beyond Driven' ve 'The Great Southern Trendkill' albümleri Pantera'nın efsane olarak anılmaya başlandığı dönemlere denk geliyor. Zira 94-98 yılları arasındaki bu dönem Sepultura'yla birlikte yıldızı parlayan Pantera'nın dönemi olarak bilinir tüm Heavy Metal dünyasında.

Heavy Metal'in yaşayan tüm efsanevi gruplarıyla turlamış olan ve Ozzfestler'de kendilerini Heavy Metal'in kralı olarak tanıtan grup, 2001'de çıkardığı 'Reinventing The Steel' albümüyle kariyerinin son albümüne de imza atmıştır. Bu albümün ardından artık zirvede olan grup; Phil'in tüm dünyadaki Metal severleri dumura uğratacak bir açıklamasıyla dağılmıştır. Kişisel sebeplerden dolayı gruptan ayrıldığını ve Pantera'nın yoluna artık onsuz devam etmesi gerektiğini söyleyen Phil, bu kararını açıkladığında dünya üzerinde en çok hayranı olan, en karizma ön adamlardan biriydi. Bu olayla taraflı tarafsız tüm Heavy Metal alemini üzüntüye boğan 'sayko solist'in ardından diğer grup elemanları; Pantera'nın bir aile olduğunu ve o aileden bir kişi eksik devam etmenin mümkün olmadığını açıklayarak, grubu bitirdiklerini beyan ettiler. O sıralarda, bir efsanenin ve bir Thrash Metal mucizesinin hüzünlü, gereksiz, anlamsız ve saçma sonuna tanık oluyordu grubun hayranları.

Ne yapıldıysa olmadı ve tam 10 yıl boyunca müzikleriyle dünyayı domine eden dörtlü, üçe ayrıldı. Phil Anselmo, sayısını kimsenin bilemediği yan projelerinden sonuncusu olan Superjoint Ritual'da uzun vadeli karar kılarken, Rex bir süre Crowbar'da takılmış, Vinnie ve Dime kardeşler ise Damageplan adıyla ortalığı sallamaya devam etmişlerdir.

Uzun bir süre elemanların birbiri hakkında yorumları duyulmazken, birkaç yıl sonra Philip Anselmo'nun Pantera'dan ayrılma sebebi olarak Dime'ı göstermesi ve yaptığı açıklamalarda onu suçlayan, sert bir tavır takınması grubun o efsanevi dönemine gölge düşürecek nitelikteydi. Son yıllarda konserlerde de durup dururken (aşırı dozun etkisi yüksek ihtimal) Pantera'ya küfürler yağdırıp, artık onların yüzünü bile görmek istemediğini bağıran Phil, yıllarca o eşsiz şarkılarla nefesini kestiği seyircilerin yuhalamalarına sebep olmuştur. Ardından ise 8 Aralık 2004 tarihinde Columbus, Ohio'da, Alrosa Villa adlı gece kulübünde bir Damageplan konseri başlarında sahneye atlayan gencin önce Dime'a bir şeyler söyleyerek etrafa kurşun yağdırması ve sonrasında gelen katliam...


ÇILGINLIK, EĞLENCE, MÜZİK, ENERJİ, MARIJUANA, ALKOL, SAF GÜÇ VE TUTKU, UÇUK BİR GİTAR...

20 Ağustos 1966'da Dallas, Texas'ta dünyaya gelen bu huysuz çocuğun büyüyünce ne olacağı, babasının sahip olduğu kayıt stüdyosunda fazla takılmasından anlaşılabiliyordu aslında. Henüz çocuk yaşlarda birçok Blues ve Country sanatçısıyla ve onların şarkılarıyla büyüyen Darrell'ın en göze çarpan özelliği, gördüklerini çabuk kapması ve etrafındaki insanları sürekli 'eğlendirme' çabasıydı. Zaten babası da okulla arası pek iyi olmayan ve takımın antrenmanlarında bile muzurca hareketlerinden ya da kavgalardan dolayı sürekli atılan bu yaramazın eline gitar almasındaki en büyük teşvikçilerden biriydi.

O dönemlerde babasının stüdyosuna en çok gelen Blues gitaristlerinden C.Frank Brown, Darrell için şunları söylüyordu: '' O hep yaramaz bir çocuktu. Müziği çok sevdiğini anlamak için gitar çalmayı öğrenmeye başladığı zamanları hatırlamam yeterli. Sadece elinde gitarı varken uslu ve sessizdi. Çalarken sürekli parmaklarına bakıyordu fakat bir süre sonra ayna karşısında yüzüne bakarak çalmaya başlamıştı. Çok çabuk öğrendi bu aleti çalmayı. İlk elektro gitarını aldığı zaman, yani 70'lerin sonlarında ben artık bu işi bırakmış, New York'a taşınma hazırlıkları yapıyordum.''

Dimebag, Heavy Metal'in kimlik değiştirme sürecinde ortaya çıkmış ve kendi 'trademark'ı hâline getirdiği 'kesik' riffleriyle tüm geleneksel thrash kalıbının adeta DNA'sıyla oynamıştır.

Dave Mustaine'in Megadeth'in 'Rust In Peace' albümü sonrasında grubuna katmak için girişimlerde bulunduğu fakat bu teklifleri 'Pantera benim ailem ve ben ailemi bırakamam' diyerek geri çeviren Darrell, birkaç notayla şarkıların vokal altı bölümlerinde nasıl mucizeler yaratılabildiğine dair Heavy Metal'deki en yegâne örneklerden de biridir.

Pantera'nın 20 yıllık geçmişinde kardeşi Vinnie'yle birlikte grubun adını taşıyan tüm albümlerde müzikal lider konumuna da sahip olan bu 'uçuk' gitarist, özellikle grubun 90 sonrası ilk iki albümünün ardından bu müziğin en büyük ilham kaynaklarından biri hâline gelmiş, kendine has gitar tonları, gitar çalış tarzı, sahne hareketliliği, giyim-kuşamı ve hatta demeçleri ve yazdığı sözlerle 90'lı yıllardan itibaren bu müzikle uğraşan sayısız gence o ruhu aşılamıştır.

Tüm Pantera videolarının (özellikle 'Watch It Go') izleyenler üzerinde kalıcı etkisi büyüktür. Kasetin / cd'nin sonuna gelindiğinde hemen herkesin aklında ortak bir soru belirir : Bu kadar çılgın, bu kadar alkol, eğlence, dağıtma, hasar verme düşkünü olan 4 insan, nasıl oluyor da böylesine zor ve büyük bir disiplin ve çalışma gerektiren albümler yaratabiliyor? Buna verilebilecek en kısa cevap ise 'doğal yeteneklerin imkânlarla buluşması' olmuştur hep.

Kırmızı keçi sakalıyla, kabarık, uzun ve kıvırcık saçlarıyla, sevgi ve neşe dolu gözleri, o kirli suratıyla, uzun ve salaş şortlarıyla, kovboy şapkası ve Converse'leriyle, jilet kolyesi ve jilet riffleriyle, kendisiyle özdeşleşen Washburn gitarıyla, elinden düşürmediği yarılanmış şişelerle, thrash metale yeni ve oldukça heyecan verici bir boyut kazandıran 5 eşsiz albümle ve yarattığı o mükemmel şarkılarla, melodilerle, rifflerle ve sololarla Heavy Metal dünyasına adını 'metal harflerle' kazımış olan, Tanrının yanındaki Darrell'a, onu tanıyamamış, ona ulaşamamış, onu canlı izleyememiş olan ve ona km.lerce uzak olmalarına rağmen kalplerdeki sevgi, tutku ve heyecanları aynı yerde olan tüm hayranları adına sonsuz teşekkürler.
 

Create an account or login to comment

You must be a member in order to leave a comment

Create account

Create an account on our community. It's easy!

Log in

Already have an account? Log in here.

Üst Alt