Diş eti hastalığı diş eti çizgisi boyunca diş etlerinin iltihaplanmasıdır. Bu iltihaplanmanın ilerlemesi durumunda dişleri çevreleyen ve destekleyen kemik de etkilenir.
Diş eti hastalıkları kendi kendine, antibiyotik, gargara, vitamin gibi tedavilerle iyileşmez; mutlaka bir diş hekimi tarafından tedavi edilmesi gerekir. Erken dönemde teşhis edilmesi, diş etleri kadar dişlerin de sağlığını koruyacaktır. Bu hastalıklar tedavi edilmediğinde, diş kaybedilebilir. Diş eti hastalıkları genellikle herhangi bir ağrı ile seyretmediğinden, çağımızda görülen en sık diş kaybetme nedenlerinden biridir.
DİŞETİ HASTALIKLARININ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Fırçalama ya da diş ipi ile temizlik sırasında kolayca kanayan diş etleri
Şişmiş, kırmızılaşmış ya da hassaslaşmış diş etleri
Çekilmiş ya da dişten uzaklaşmış diş etleri
İnatçı ağız kokusu ya da ağızda kötü tat
Sallanan dişler
Dişlerin dizilişinde bir farklılık
Kısmi protezin ağıza oturmasında farklılık
Diş ve diş etleri etrafında gözle görülür iltihap
Yemek çiğnerken keskin bir sızı
Soğuk ya da sıcağa aşırı hassas dişler
Dişlerin ve diş etlerinin ortak düşmanı olan bakteri plağı, dişler üzerinde birikerek diş çürüklerine ve diş eti hastalıklarına yol açan yapışkan ve renksiz bir mikrop tabakasıdır. Dişlerde çapraşıklık, çürükler, kötü yapılmış dolgular ve protezler, ağızdan solunum ve ağız kuruluğu gibi faktörler; mikrobiyal dental plak birikimini artırır.
Bakteri plağı, yediğimiz yemeklerdeki şeker ile birleşerek bir tür asit oluşturur. Bu asit zamanla diş minesini zayıflatır ve dişlerde çürümelere yol açar. Bakteri plağı yumuşaktır ve hasta tarafından kolaylıkla temizlenebilir. Eğer temizlenmez ve birikirse, tükürükten gelen kalsiyum ve fosfat iyonlarının etkisiyle sertleşerek diş taşları meydana gelir. Diş taşı, ancak hekim tarafından diş yüzeylerinden uzaklaştırılabilir. Diş taşları, diş eti hastalığına esas neden olan bakteri plağının dişler üzerinde daha rahat birikmesine neden olur. Dolayısıyla, diş taşlarını temizletmek zararlı değildir. Profesyonel olarak temizlenerek diş eti hastalığının ilerlemesi engellenmelidir.
DİŞETİ HASTALIĞI OLUŞMASINA NEDEN OLAN ETMENLER
Sigara: Sigara bilinen genel zararlarının yanında periodontal hastalık görülme riskini de arttırmaktadır. Sigara içenlerde içmeyenlere kıyasla daha fazla diş taşı oluştuğu, sigara içenlerin daha derin ceplere sahip oldukları ve kemik ve dişi destekleyen dokularda daha fazla kayıpları olduğu bildirilmiştir.
Ergenlik, Hamilelik ve Menapoz: Bu özel dönemlerde hormonlarda meydana gelen değişimlerden dolayı vücuttaki pek çok dokuda olduğu gibi dişeti dokusunda da etkilenmeler meydana gelir ve bu durumda dokuların mikroorganizmalara karşı cevabı daha fazla olur. Bu nedenle, bu dönemlerde bakteri plağını kontrol altında tutabilmek için günlük diş fırçalama ve diş ipi kullanımına ekstra özen göstermek çok büyük önem taşır.
Diabet: Kontrolsüz diabetiklerin ağızlarında kuruluk, yanma, tat duyu organı dil papillalarında kayıplar oluşabilir. Ayrıca diabetiklerde kan şekeri yükseldiğinde dişeti oluklarındaki glukoz miktarı da iki misli artar. Böylece ağızdaki tükürük bezlerinde ve dişetinde glukozun artmasıyla ağızda yaşayan bakteri florası da olumsuz etkilenir. Ayrıca diabetli hastalarda enfeksiyon gelişme riski yüksektir. Bu nedenle diabetlilerde periodontal hastalıklar daha kolay gelişebilir ve daha şiddetli yıkıma yol açabilir. Diabetiklerde ağız bakımı normal şartlarda olması gerekenden daha fazla olmalıdır. Diabetik hastaların ağız-diş bakımlarına özen göstermelerinin yanı sıra düzenli diş hekimi kontrolünde olmaları gerekir.
İlaçlar: Bazı ilaçlar dişetinde özel değişiklikler meydana getirerek ve ağız içi diğer dokuları etkileyerek ağız sağlığı üzerinde olumsuz etki gösterirler. Bunlar; doğum kontrol hapları, antidepresanlar, bazı tansiyon-kalp ilaçları, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar, sara tedavisinde kullanılan ilaçlar, astım tedavisinde kullanılan ve kortizon içeren sprey formundaki bazı ilaçlardır.
Stres: Stresin periodontal hastalık açısından da bir risk faktörü olduğu yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur. Bu çalışmalar stresin enfeksiyonlarla mücadeleyi zorlaştırdığını ve periodontal hastalığa yatkınlığı arttırdığını göstermiştir.
Yetersiz beslenme : Yetersiz ve kötü beslenme vücudun bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkileyerek enfeksiyonlarla mücadelesini zorlaştırır. Periodontal hastalıklar da ciddi enfeksiyonlardır, yetersiz beslenme durumunda dişeti iltihabının şiddeti artabilmektedir.
Bu tür enfeksiyonlar sadece ağız içini etkilemekle kalmaz, bakterilerin kan dolaşımına katılmasıyla bireyin genel sağlığını da etkiler. Son yıllardaki çalışmalar, diş eti iltihabına sahip bireylerde bazı sistemik hastalıkların gelişme riskinin arttığını göstermiştir. Bu çalışmalar sonucunda; diş eti iltihabının diyabet, kalp-damar hastalıkları, ateroskleroz, bazı solunum sistemi hastalıkları, bebeklerde düşük doğum kilosu ve erken doğum riskiyle ilişkisi saptanmıştır. Son yıllarda yapılan araştırmalar; dişlerinizdeki çürükler ve dişetlerinizin sağlığı ile kalp krizi geçirme, hatta ve hatta daha da ileri gidersek inme geçirme riskinizle direkt bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor.
Ağız sağlığı doğumsal kalp hastalığı olan çocuklarda ve kalp kapak hastalığı olan erişkinlerde de çok önemlidir. Çürük dişlerde ve hastalıklı diş etlerinde oluşan bakterilerin yapılacak tedavilerde kana karışması ve daha sonra zaten enfeksiyona yatkın bir bölge olan kalbin sorunlu bölgesine yerleşerek burada çoğalmasına 'İnfektif endokardit' adı verilir. Bu durum, kalbin iç yüzeyini kaplayan dokunun enfeksiyonuna yol açar. Bu nedenle bu riske sahip olan bireylerin, diğer insanlardan daha fazla diş ve diş eti bakımına özen göstermesi gerekmektedir.
Diş eti hastalıkları çiğneme bozuklukları ve kilo alımına da neden olabilmektedir. Ağız ve diş sağlığının bozulması sonucunda bir çok dişini kaybeden hastalarımız artık yeterli çiğneme yapamamaktadır. Yeterli bir çiğneme fonksiyonun olmadığı durumlarda ağızda başlaması gereken sindirim işlemi eksik kalarak besinler sindirilmeden mideye gönderilmektedir. Sindirilmeden sisteme katılan besinler mide ve diğer sindirim organları tarafından çok daha fazla enerji harcanarak işleme alınmaya çalışılır. Böylelikle kalp ve dolaşım sistemi çok daha fazla efor sarf etmek zorunda kalır. Birçok kez tekrarlanan bu alışkanlık sonucunda kalp ve damar sistemi besinleri depolamaya kendine ek enerji depoları oluşturmaya gerek duyar. Sağlıklı diş ve dişeti sağlığı sonucunda ağızda başlayan sindirim sistemi genel vücut sağlığınızı ve kilonuzu denge tutmaktadır. Dolayısıyla dişler ve ağız dokuları, vücudun ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmeli, sağlık ve hastalık durumlarının vücudun bütünü üzerinde etkilerini gösterdikleri unutulmamalıdır.
Periodontal hastalıklar, büyük oranda önlenebilen ve kontrol altına alınabilen hastalıklardır. Diş eti hastalığını önlemede en önemli aşama günde en az iki kere doğru diş fırçalama, en az bir kere diş ipi kullanımı, altı ayda bir düzenli diş hekimi ziyaretidir. Diş eti hastalığının erken döneminde özel aletler kullanılarak plak ve diş taşları, diş eti cebinden uzaklaştırılır.
Periodontal tedavi sonrası hastaların düzenli olarak diş hekimi tarafından muayene edilmesi, plak kontrolü ve yeni diş taşı birikimlerinin ortamdan uzaklaştırılması gereklidir. Fakat unutmamak gerekir ki; periodontal tedavi ile elde edilenlerin sürdürülmesi için yapılan hiçbir işlem, kişinin günlük ağız bakımı işlemlerini etkin bir şekilde uygulamasından daha yararlı olamaz. Diş taşı temizliği çok sık yapılıyorsa ağız hijyeniniz iyi değil anlamına gelir. ”Nasılsa diş hekimim temizler” mantığı ile ağız hijyen uygulamalarından uzak durmak her işlemden sonra diş taşı birikimine çanak tutar. Önemli olan diş taşlarını temizletmek değil, dişleri temiz tutmaktır. Düzenli ve doğru fırçalama diş taşı oluşumunu engeller. İyi bir fırçalama yapılmadığı için diş taşı temizliğinin sık aralıklarla uygulanması kesinlikle önerilmemektedir.
Bazen aşırı diş taşı olan ağızlarda temizlik sonrası büyük boşluklar hissedilebilir veya açığa çıkan kök yüzeyleri hassasiyet oluşturabilir; böyle durumlarda hastalar temizliğin kendilerine zarar verdiğini düşünerek yanlış bir inanışa yönelirler. Oysa böyle vakalar tedaviye geç kalınması nedeniyle oluşur. Unutmayın ki, diş taşı temizliği kozmetik bir iş değil, bir tedavi biçimidir. Diş taşlarının temizlenmemesi dişeti hastalığına, dolayısı ile diş eti çekilmelerine, kötü ağız kokusuna ve uzun vadede dişlerin kendiliklerinden sallanarak dökülmelerine neden olur.
Diş eti hastalıkları kendi kendine, antibiyotik, gargara, vitamin gibi tedavilerle iyileşmez; mutlaka bir diş hekimi tarafından tedavi edilmesi gerekir. Erken dönemde teşhis edilmesi, diş etleri kadar dişlerin de sağlığını koruyacaktır. Bu hastalıklar tedavi edilmediğinde, diş kaybedilebilir. Diş eti hastalıkları genellikle herhangi bir ağrı ile seyretmediğinden, çağımızda görülen en sık diş kaybetme nedenlerinden biridir.
DİŞETİ HASTALIKLARININ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Fırçalama ya da diş ipi ile temizlik sırasında kolayca kanayan diş etleri
Şişmiş, kırmızılaşmış ya da hassaslaşmış diş etleri
Çekilmiş ya da dişten uzaklaşmış diş etleri
İnatçı ağız kokusu ya da ağızda kötü tat
Sallanan dişler
Dişlerin dizilişinde bir farklılık
Kısmi protezin ağıza oturmasında farklılık
Diş ve diş etleri etrafında gözle görülür iltihap
Yemek çiğnerken keskin bir sızı
Soğuk ya da sıcağa aşırı hassas dişler
Dişlerin ve diş etlerinin ortak düşmanı olan bakteri plağı, dişler üzerinde birikerek diş çürüklerine ve diş eti hastalıklarına yol açan yapışkan ve renksiz bir mikrop tabakasıdır. Dişlerde çapraşıklık, çürükler, kötü yapılmış dolgular ve protezler, ağızdan solunum ve ağız kuruluğu gibi faktörler; mikrobiyal dental plak birikimini artırır.
Bakteri plağı, yediğimiz yemeklerdeki şeker ile birleşerek bir tür asit oluşturur. Bu asit zamanla diş minesini zayıflatır ve dişlerde çürümelere yol açar. Bakteri plağı yumuşaktır ve hasta tarafından kolaylıkla temizlenebilir. Eğer temizlenmez ve birikirse, tükürükten gelen kalsiyum ve fosfat iyonlarının etkisiyle sertleşerek diş taşları meydana gelir. Diş taşı, ancak hekim tarafından diş yüzeylerinden uzaklaştırılabilir. Diş taşları, diş eti hastalığına esas neden olan bakteri plağının dişler üzerinde daha rahat birikmesine neden olur. Dolayısıyla, diş taşlarını temizletmek zararlı değildir. Profesyonel olarak temizlenerek diş eti hastalığının ilerlemesi engellenmelidir.
DİŞETİ HASTALIĞI OLUŞMASINA NEDEN OLAN ETMENLER
Sigara: Sigara bilinen genel zararlarının yanında periodontal hastalık görülme riskini de arttırmaktadır. Sigara içenlerde içmeyenlere kıyasla daha fazla diş taşı oluştuğu, sigara içenlerin daha derin ceplere sahip oldukları ve kemik ve dişi destekleyen dokularda daha fazla kayıpları olduğu bildirilmiştir.
Ergenlik, Hamilelik ve Menapoz: Bu özel dönemlerde hormonlarda meydana gelen değişimlerden dolayı vücuttaki pek çok dokuda olduğu gibi dişeti dokusunda da etkilenmeler meydana gelir ve bu durumda dokuların mikroorganizmalara karşı cevabı daha fazla olur. Bu nedenle, bu dönemlerde bakteri plağını kontrol altında tutabilmek için günlük diş fırçalama ve diş ipi kullanımına ekstra özen göstermek çok büyük önem taşır.
Diabet: Kontrolsüz diabetiklerin ağızlarında kuruluk, yanma, tat duyu organı dil papillalarında kayıplar oluşabilir. Ayrıca diabetiklerde kan şekeri yükseldiğinde dişeti oluklarındaki glukoz miktarı da iki misli artar. Böylece ağızdaki tükürük bezlerinde ve dişetinde glukozun artmasıyla ağızda yaşayan bakteri florası da olumsuz etkilenir. Ayrıca diabetli hastalarda enfeksiyon gelişme riski yüksektir. Bu nedenle diabetlilerde periodontal hastalıklar daha kolay gelişebilir ve daha şiddetli yıkıma yol açabilir. Diabetiklerde ağız bakımı normal şartlarda olması gerekenden daha fazla olmalıdır. Diabetik hastaların ağız-diş bakımlarına özen göstermelerinin yanı sıra düzenli diş hekimi kontrolünde olmaları gerekir.
İlaçlar: Bazı ilaçlar dişetinde özel değişiklikler meydana getirerek ve ağız içi diğer dokuları etkileyerek ağız sağlığı üzerinde olumsuz etki gösterirler. Bunlar; doğum kontrol hapları, antidepresanlar, bazı tansiyon-kalp ilaçları, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar, sara tedavisinde kullanılan ilaçlar, astım tedavisinde kullanılan ve kortizon içeren sprey formundaki bazı ilaçlardır.
Stres: Stresin periodontal hastalık açısından da bir risk faktörü olduğu yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur. Bu çalışmalar stresin enfeksiyonlarla mücadeleyi zorlaştırdığını ve periodontal hastalığa yatkınlığı arttırdığını göstermiştir.
Yetersiz beslenme : Yetersiz ve kötü beslenme vücudun bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkileyerek enfeksiyonlarla mücadelesini zorlaştırır. Periodontal hastalıklar da ciddi enfeksiyonlardır, yetersiz beslenme durumunda dişeti iltihabının şiddeti artabilmektedir.
Bu tür enfeksiyonlar sadece ağız içini etkilemekle kalmaz, bakterilerin kan dolaşımına katılmasıyla bireyin genel sağlığını da etkiler. Son yıllardaki çalışmalar, diş eti iltihabına sahip bireylerde bazı sistemik hastalıkların gelişme riskinin arttığını göstermiştir. Bu çalışmalar sonucunda; diş eti iltihabının diyabet, kalp-damar hastalıkları, ateroskleroz, bazı solunum sistemi hastalıkları, bebeklerde düşük doğum kilosu ve erken doğum riskiyle ilişkisi saptanmıştır. Son yıllarda yapılan araştırmalar; dişlerinizdeki çürükler ve dişetlerinizin sağlığı ile kalp krizi geçirme, hatta ve hatta daha da ileri gidersek inme geçirme riskinizle direkt bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor.
Ağız sağlığı doğumsal kalp hastalığı olan çocuklarda ve kalp kapak hastalığı olan erişkinlerde de çok önemlidir. Çürük dişlerde ve hastalıklı diş etlerinde oluşan bakterilerin yapılacak tedavilerde kana karışması ve daha sonra zaten enfeksiyona yatkın bir bölge olan kalbin sorunlu bölgesine yerleşerek burada çoğalmasına 'İnfektif endokardit' adı verilir. Bu durum, kalbin iç yüzeyini kaplayan dokunun enfeksiyonuna yol açar. Bu nedenle bu riske sahip olan bireylerin, diğer insanlardan daha fazla diş ve diş eti bakımına özen göstermesi gerekmektedir.
Diş eti hastalıkları çiğneme bozuklukları ve kilo alımına da neden olabilmektedir. Ağız ve diş sağlığının bozulması sonucunda bir çok dişini kaybeden hastalarımız artık yeterli çiğneme yapamamaktadır. Yeterli bir çiğneme fonksiyonun olmadığı durumlarda ağızda başlaması gereken sindirim işlemi eksik kalarak besinler sindirilmeden mideye gönderilmektedir. Sindirilmeden sisteme katılan besinler mide ve diğer sindirim organları tarafından çok daha fazla enerji harcanarak işleme alınmaya çalışılır. Böylelikle kalp ve dolaşım sistemi çok daha fazla efor sarf etmek zorunda kalır. Birçok kez tekrarlanan bu alışkanlık sonucunda kalp ve damar sistemi besinleri depolamaya kendine ek enerji depoları oluşturmaya gerek duyar. Sağlıklı diş ve dişeti sağlığı sonucunda ağızda başlayan sindirim sistemi genel vücut sağlığınızı ve kilonuzu denge tutmaktadır. Dolayısıyla dişler ve ağız dokuları, vücudun ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmeli, sağlık ve hastalık durumlarının vücudun bütünü üzerinde etkilerini gösterdikleri unutulmamalıdır.
Periodontal hastalıklar, büyük oranda önlenebilen ve kontrol altına alınabilen hastalıklardır. Diş eti hastalığını önlemede en önemli aşama günde en az iki kere doğru diş fırçalama, en az bir kere diş ipi kullanımı, altı ayda bir düzenli diş hekimi ziyaretidir. Diş eti hastalığının erken döneminde özel aletler kullanılarak plak ve diş taşları, diş eti cebinden uzaklaştırılır.
Periodontal tedavi sonrası hastaların düzenli olarak diş hekimi tarafından muayene edilmesi, plak kontrolü ve yeni diş taşı birikimlerinin ortamdan uzaklaştırılması gereklidir. Fakat unutmamak gerekir ki; periodontal tedavi ile elde edilenlerin sürdürülmesi için yapılan hiçbir işlem, kişinin günlük ağız bakımı işlemlerini etkin bir şekilde uygulamasından daha yararlı olamaz. Diş taşı temizliği çok sık yapılıyorsa ağız hijyeniniz iyi değil anlamına gelir. ”Nasılsa diş hekimim temizler” mantığı ile ağız hijyen uygulamalarından uzak durmak her işlemden sonra diş taşı birikimine çanak tutar. Önemli olan diş taşlarını temizletmek değil, dişleri temiz tutmaktır. Düzenli ve doğru fırçalama diş taşı oluşumunu engeller. İyi bir fırçalama yapılmadığı için diş taşı temizliğinin sık aralıklarla uygulanması kesinlikle önerilmemektedir.
Bazen aşırı diş taşı olan ağızlarda temizlik sonrası büyük boşluklar hissedilebilir veya açığa çıkan kök yüzeyleri hassasiyet oluşturabilir; böyle durumlarda hastalar temizliğin kendilerine zarar verdiğini düşünerek yanlış bir inanışa yönelirler. Oysa böyle vakalar tedaviye geç kalınması nedeniyle oluşur. Unutmayın ki, diş taşı temizliği kozmetik bir iş değil, bir tedavi biçimidir. Diş taşlarının temizlenmemesi dişeti hastalığına, dolayısı ile diş eti çekilmelerine, kötü ağız kokusuna ve uzun vadede dişlerin kendiliklerinden sallanarak dökülmelerine neden olur.