Dünyanın İlk Mezarı - Dünyanın İlk Mezarı Hakkında Bilgi
Ziyaretçiler, Suriye’nin başkenti Şam yakınlarında bulunan 6 metrelik mezarını ziyaret ederek Habil’in ruhuna Fatiha okuyor.. Genci, yaşlısı, kadını, erkeği dünyanın birçok ülkesinden gelen ziyaretçilerden bazıları ise 6 metrelik mezarı görünce şaşkınlığını gizleyemiyor
Habil’in mezarı Suriye’nin başkenti Şam’ın yaklaşık 40 kilo metre dışında Kasyun dağında bulunuyor.
İnsanlığın yeryüzüne gelişinden günümüze kadar ulaşabilen kabir, mermerlerle çevrilerek güzel bir görünüme kavuşturulmuş. Mezar ayrıca, çevresine bir türbe inşa edilerek koruma altına alınmış. Kabrin girişinde Habil’in kardeşi Kabil tarafından nasıl öldürüldüğü ile ilgili kıssayı anlatan bir yazı bulunuyor.
Gelen ziyaretçiler ilk olarak kabir başında Fatiha okuyor. Ardından okudukları Kuran’ı Kerim’i Habil’in ruhuna hediye ediyor. Bazıları ise kabrin yanında bulunan mescitte vakit namazını kılıyor.
Türkiye, İran, Ürdün, gibi ülkelerden gelen ziyaretçiler karşılarında 6 metrelik mezarı görünce şaşkınlıklarını gizleyemeyerek yaşadıkları anı ölümsüzleştirmek için kabrin yanında fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyor.
Öte yandan, ziyaretçilerin tüm ihtiyaçlarını karşılamaları için bir pazar yeri de oluşturulmuş. Ziyaretçiler Habil’in mezarını ziyaret ederken giyim, hediyelik eşya gibi bir çok ihtiyacını karşılama imkanı buluyor.
Habil’in mütevazı bir türbede bulunan kabri bölge halkı olan Dürziler tarafından korunuyor. Kabri büyük itina ile koruyan Dürziler, Habil’i bir peygamber olarak kabul ediyor.
ÖLÜMÜN NE OLDUĞUNU BİLMEYEN KATİL!
Suriye’de yaşayan Araştırmacı Yazar Erol Çalı, Habil’in yeryüzünün “ilk şehidi ve aynı zamanda mazlumların ilk atası” olduğuna işaret ediyor.
Habil’in ilk ölen insan olması itibariyle mezarının da dünyanın ilk mezarı olduğuna dikkat çeken Çalı, “Habil haksızlıkla öldürülmesi sebebiyle ilk şehit olarak kabul edilebilir. Hz. Adem’in oğlu Habil’e insanlığın ilk evladı, ilk şehidi, ilk mazlumu denilebilir. Hz. Adem ikiz evladından ikincisi olan Habil, ağabeyi Kabil tarafından öldürülmüştür. Habil insanoğlunun ilk şehidi olurken, Kabil ilk katil olma talihsizliğine düştü.” diyor.
Habil’in, kardeşi Kabil tarafından öldürülmesinin üzerinden binlerce yıl geçmesine rağmen hala ziyaret edilip dua aldığına dikkat çeken Çalı, Kabil’in ise sadece bir kardeş katili olarak hafızalarda yer ettiğini belirtiyor.
Şam hakkında yayınlanmış bir eseri de olan Erol Çakı’nın anlattığına göre Kabil’in, kardeşi Habil’i öldürmesi şu şekilde gerçekleşir:
“Hz. Adem ve Hz. Havva’nın her defasında ikiz olmak üzere 4 çocukları olur. İlk ikizler Kabil ile Lebuda ve ikinci doğumda ise Habil ile İklimya dünyaya gelir. Çocukları evlilik çağına geldiğinde Hz. Adem ilk erkek çocuk olan Kabil’i, Habil’in ikizi olan Lebuda ile evlendirmek ister. Kabil’le doğan kızı İklimya’yı da Habil’le evlendirmeyi düşünür. Böylece eşler arasında az da olsa uzaklık olacak, ikiz kardeşle evlenme engellenmiş olacaktır. Ancak Hz. Adem’in bu hükmüne Kabil razı olmaz ve ‘Herkes kendi ikiziyle evlensin.’ der ve kendi ikizi olan İklimya ile evlenmek istediğini söyler. Habil ise hem peygamber hem de babası olan Hz. Adem’e itaat eder.
Bunun üzerine Hz. Adem, iki kardeşe kurban kesmelerini; kimin kurbanı kabul olursa İklimya’yı onun almasını teklif eder. Kabil de, Habil de kabul eder. Kabil çiftçilikle, Habil ise hayvancılıkla uğraşmaktadır. Rivayete göre o dönemde kurbanlar bir meydana bırakılmakta ve semadan bir nur gelip o kurbanın üzerini aydınlatmaktadır.
Kabil bir demet buğday, Habil de bir koyun getirir. Beklenen nur semadan iner Habil’in kurbanını aydınlatır. Ancak bu durum Kabil’i öfkelendirir ve Habil’e ‘Seni mutlaka öldüreceğim.’ der.
Aslında Kabil ölümün nasıl bir şey olduğunu bilmiyordur ve Habil’i öfkesi dininceye kadar dövmeyi düşünmektedir. Sonunda bir gün Kasiyun Dağı’nda koyunlarını otlatırken Habil’e arkasından yaklaşır ve eline aldığı taşla başına vurur. Habil cansız bir şekilde olduğu yere yığılır. Ölümün ne olduğunu bilmeyen Kabil, bir süre kardeşinin başında kalkmasını bekler. Bakar ki kalkmıyor, ses vermiyor. Tutup kendisi kaldırır, sallar bakar. Hiçbir tepki olmayınca da korkusundan kaçar.
Daha sonra belki kalkmıştır umuduyla geriye gelir; ancak kardeşi hâlâ yerde cansız yatmaktadır. Yanına oturur, sabaha kadar bekler. Ne yapacağını bilemez halde sağa sola koşuşturur. Alıp götürmek ister ama babasından çekinir.
Bu sırada kavga etmekte olan iki karga görür ve bir süre sonra kargalardan biri, diğerini öldürür. Kavgada ayakta kalan karga toprağı eşeler, küçük bir çukur açar, yere serilen kargayı bu çukurun içine çekerek gömer ve üzerine toprak atar, sonra uçar gider. Bu manzarayı izleyen Kabil de kardeşini Şam’ın dışında bulunan Kasyun dağına gömer.
Alıntı
Ziyaretçiler, Suriye’nin başkenti Şam yakınlarında bulunan 6 metrelik mezarını ziyaret ederek Habil’in ruhuna Fatiha okuyor.. Genci, yaşlısı, kadını, erkeği dünyanın birçok ülkesinden gelen ziyaretçilerden bazıları ise 6 metrelik mezarı görünce şaşkınlığını gizleyemiyor
Habil’in mezarı Suriye’nin başkenti Şam’ın yaklaşık 40 kilo metre dışında Kasyun dağında bulunuyor.
İnsanlığın yeryüzüne gelişinden günümüze kadar ulaşabilen kabir, mermerlerle çevrilerek güzel bir görünüme kavuşturulmuş. Mezar ayrıca, çevresine bir türbe inşa edilerek koruma altına alınmış. Kabrin girişinde Habil’in kardeşi Kabil tarafından nasıl öldürüldüğü ile ilgili kıssayı anlatan bir yazı bulunuyor.
Gelen ziyaretçiler ilk olarak kabir başında Fatiha okuyor. Ardından okudukları Kuran’ı Kerim’i Habil’in ruhuna hediye ediyor. Bazıları ise kabrin yanında bulunan mescitte vakit namazını kılıyor.
Türkiye, İran, Ürdün, gibi ülkelerden gelen ziyaretçiler karşılarında 6 metrelik mezarı görünce şaşkınlıklarını gizleyemeyerek yaşadıkları anı ölümsüzleştirmek için kabrin yanında fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyor.
Öte yandan, ziyaretçilerin tüm ihtiyaçlarını karşılamaları için bir pazar yeri de oluşturulmuş. Ziyaretçiler Habil’in mezarını ziyaret ederken giyim, hediyelik eşya gibi bir çok ihtiyacını karşılama imkanı buluyor.
Habil’in mütevazı bir türbede bulunan kabri bölge halkı olan Dürziler tarafından korunuyor. Kabri büyük itina ile koruyan Dürziler, Habil’i bir peygamber olarak kabul ediyor.
ÖLÜMÜN NE OLDUĞUNU BİLMEYEN KATİL!
Suriye’de yaşayan Araştırmacı Yazar Erol Çalı, Habil’in yeryüzünün “ilk şehidi ve aynı zamanda mazlumların ilk atası” olduğuna işaret ediyor.
Habil’in ilk ölen insan olması itibariyle mezarının da dünyanın ilk mezarı olduğuna dikkat çeken Çalı, “Habil haksızlıkla öldürülmesi sebebiyle ilk şehit olarak kabul edilebilir. Hz. Adem’in oğlu Habil’e insanlığın ilk evladı, ilk şehidi, ilk mazlumu denilebilir. Hz. Adem ikiz evladından ikincisi olan Habil, ağabeyi Kabil tarafından öldürülmüştür. Habil insanoğlunun ilk şehidi olurken, Kabil ilk katil olma talihsizliğine düştü.” diyor.
Habil’in, kardeşi Kabil tarafından öldürülmesinin üzerinden binlerce yıl geçmesine rağmen hala ziyaret edilip dua aldığına dikkat çeken Çalı, Kabil’in ise sadece bir kardeş katili olarak hafızalarda yer ettiğini belirtiyor.
Şam hakkında yayınlanmış bir eseri de olan Erol Çakı’nın anlattığına göre Kabil’in, kardeşi Habil’i öldürmesi şu şekilde gerçekleşir:
“Hz. Adem ve Hz. Havva’nın her defasında ikiz olmak üzere 4 çocukları olur. İlk ikizler Kabil ile Lebuda ve ikinci doğumda ise Habil ile İklimya dünyaya gelir. Çocukları evlilik çağına geldiğinde Hz. Adem ilk erkek çocuk olan Kabil’i, Habil’in ikizi olan Lebuda ile evlendirmek ister. Kabil’le doğan kızı İklimya’yı da Habil’le evlendirmeyi düşünür. Böylece eşler arasında az da olsa uzaklık olacak, ikiz kardeşle evlenme engellenmiş olacaktır. Ancak Hz. Adem’in bu hükmüne Kabil razı olmaz ve ‘Herkes kendi ikiziyle evlensin.’ der ve kendi ikizi olan İklimya ile evlenmek istediğini söyler. Habil ise hem peygamber hem de babası olan Hz. Adem’e itaat eder.
Bunun üzerine Hz. Adem, iki kardeşe kurban kesmelerini; kimin kurbanı kabul olursa İklimya’yı onun almasını teklif eder. Kabil de, Habil de kabul eder. Kabil çiftçilikle, Habil ise hayvancılıkla uğraşmaktadır. Rivayete göre o dönemde kurbanlar bir meydana bırakılmakta ve semadan bir nur gelip o kurbanın üzerini aydınlatmaktadır.
Kabil bir demet buğday, Habil de bir koyun getirir. Beklenen nur semadan iner Habil’in kurbanını aydınlatır. Ancak bu durum Kabil’i öfkelendirir ve Habil’e ‘Seni mutlaka öldüreceğim.’ der.
Aslında Kabil ölümün nasıl bir şey olduğunu bilmiyordur ve Habil’i öfkesi dininceye kadar dövmeyi düşünmektedir. Sonunda bir gün Kasiyun Dağı’nda koyunlarını otlatırken Habil’e arkasından yaklaşır ve eline aldığı taşla başına vurur. Habil cansız bir şekilde olduğu yere yığılır. Ölümün ne olduğunu bilmeyen Kabil, bir süre kardeşinin başında kalkmasını bekler. Bakar ki kalkmıyor, ses vermiyor. Tutup kendisi kaldırır, sallar bakar. Hiçbir tepki olmayınca da korkusundan kaçar.
Daha sonra belki kalkmıştır umuduyla geriye gelir; ancak kardeşi hâlâ yerde cansız yatmaktadır. Yanına oturur, sabaha kadar bekler. Ne yapacağını bilemez halde sağa sola koşuşturur. Alıp götürmek ister ama babasından çekinir.
Bu sırada kavga etmekte olan iki karga görür ve bir süre sonra kargalardan biri, diğerini öldürür. Kavgada ayakta kalan karga toprağı eşeler, küçük bir çukur açar, yere serilen kargayı bu çukurun içine çekerek gömer ve üzerine toprak atar, sonra uçar gider. Bu manzarayı izleyen Kabil de kardeşini Şam’ın dışında bulunan Kasyun dağına gömer.
Alıntı