Efendimizin (Sav) Çocuklara Olan Özel İlgisi
EFENDİMİZ’E (sas) BAYRAMLARA VE ÇOCUKLARA DÂİR -
Ey Merhametin Kalbi, Şefkâtin Pınarı,
Nice kutlu günler gördü Efendim âlem seninle Sen olmasaydın âlem yaratılmazdı Efendim Âlem yaratılmış olsa bile; noksanlar tam, özler can olmazdı
Sen olmasaydın ateşin yaktığını söndüren, yağmurun ıslattığını kurutan olmazdı Sen olmasaydın merhamet ve şefkatten kim söz edebilirdi ki?
Biliyorum yüreğin dağlar kadar ama zarlardan daha ince ve hassastı Haksızlık ve küfür karşısında çelikleşen yüreğin, bir çocuğun gözyaşlarıyla eriyip giderdi
Hani bir bayram günüydü?
Bütün çocuklar bayramlıklarını giymişler, neşeyle gülüp oynuyorlardı Bir köşede, başını ellerinin arasına gömüp ağlayan, üstü başı perişan, garip bir çocuk görmüştün Yüreğine kızgın oklar saplandı o an biliyorum Usulca yaklaştın çocuğun yanına Başını okşadın Parmaklarınla gözyaşlarını sildin
Ve çocuğun kulaklarında Kainat ’ın en müşfik, en merhametli sesi çınladı
Sordun:
—Bütün çocuklar bayramlıklarını giymişler, gülüp oynuyorlar da, ya sen niçin böyle bir köşeye oturmuş, için için ağlamaktasın güzel evladım ?
Mahzundu çocuk, tesellisi çaresin bir keder içindeydi Başını kaldırmadan cevap verdi:
—Babam savaşa gitti ve öldü Annem de başka bir adamla evlendi Üvey babam da beni istemiyor Ben de böyle, ortalarda kaldım
Benim anam babam yok ki bayram yapayım!
Benim bayramlıklarım yok ki gülüp oynayayım!
Bu sözlerin her biri kızgın uçlarıyla dağladığından yüreğini, gözlerin yaşarmıştı, biliyorum Kendini toparladın ve çocuğu bağrına bastın En merhametli babaydın o an Ve çocuğa sordun:
—İster misin Peygamber deden olsun? İster misin Hasan ve Hüseyin kardeşlerin olsun?
Çocuğun gözleri parlamıştı birden Zira bu teklifin kimden geldiğini çok iyi anlamıştı Ve çocuğu, bir baba şefkatiyle evlat edinip sonra da çarşıya götürüp bayramlıklar almış giydirip sevindirmiştin
Çocuk; bayramlıklarını giyinmiş, mutlu bir çehreyle gülümseyerek arkadaşlarının yanına gelmişti Çocuklar merakla etrafına toplanmışlardı
— Hani biraz önce üstün başın perişan halde ağlıyordun? Şimdi yepyeni bayramlıklar içindesin ve mutlusun Ne oldu sana böyle?
— Peygamberimiz beni evlat edindi Hasan’la Hüseyin de kardeşim oldu
— Peki neden? Demişlerdi çocuklar merakla
— Çünkü babam savaşta şehit düştü benim, demişti çocuk
Bütün çocuklar O'na imrenip demişlerdi ki:
— Keşke bizim de babamız savaşta ölseydi de, Peygamberimiz bizim babamız olsaydı!
Ve bizim de yüreğimize keşkeler düğümlendi
Keşke benim de gözyaşlarımıza dokunsaydın şefkatle
Keşke bizim de bayramlıklarımız olmasaydı
Keşke bizim de başımızı okşasaydın
Keşke bir damlasında sonsuz merhamet ve şefkat olan gözyaşlarını kana kana içebilseydik
Ey Şefkat Pınarı,
Biliyordun ki bayramlar aynı zamanda çocukları da sevindirme zamanlarıdır Kurban da çocukların yaşama bayramıdır aslında İsmail’in (as) bıçak ağzından kurtuluş günüdür de Kurban İnsanı ve de çocukları yaşatma günüdür
Hani atan İbrahim Aleyhisselam bir vadiden geçerken günah işleyen bir adam görmüştü Öyle gazaplanmış öyle gazaplanmıştı ki dudaklarından döküleni o da bilememişti
‘’Ey Allahım, demişti, bu rezil kulunu Kahhar sıfatınla kahreyle!’’
İsmail (as) ile sınandıktan sonra da Rabbine seslenmişti İbrahim(as):
— Ey Rabbim, demişti, bunca Peygamberlerini türlü türlü sınarken neden beni canımın özü evladımı kesmekle sınadın Neden bana böylesi bir ağır imtihanı reva gördün?
Günah işleyen adama ettiği bedduayı hatırlatmıştı Rabbi
—Hani bir zamanlar günah işleyen birine kahır okumuştun ya, demişti Rabbi, İşte kahır neymiş gör diye seni böyle imtihan ettim
O günden sonra hiç kimseye kahır okumadı İbrahim Aleyhisselam
Merhametin Kalbi Efendim,
Senin de kahır okuduğunu duyan olmadı Hep merhamet ettin ashabına hep şefkat gösterdin En çok da çocuklara gösterdin şefkatini Ve en çok da bayramlarda gösterdin çocuklara şefkatini
Ah Merhametin Kalbi
Ah Şefkat Pınarı,
Yine Bayramdır,
Her ne kadar günahlarla kirlenmişsek de,
Bizim de başımızı okşayacaksın değil mi?
Bizi de bayramlarda mutlu edeceksin değil mi?
EFENDİMİZ’E (sas) BAYRAMLARA VE ÇOCUKLARA DÂİR -
Ey Merhametin Kalbi, Şefkâtin Pınarı,
Nice kutlu günler gördü Efendim âlem seninle Sen olmasaydın âlem yaratılmazdı Efendim Âlem yaratılmış olsa bile; noksanlar tam, özler can olmazdı
Sen olmasaydın ateşin yaktığını söndüren, yağmurun ıslattığını kurutan olmazdı Sen olmasaydın merhamet ve şefkatten kim söz edebilirdi ki?
Biliyorum yüreğin dağlar kadar ama zarlardan daha ince ve hassastı Haksızlık ve küfür karşısında çelikleşen yüreğin, bir çocuğun gözyaşlarıyla eriyip giderdi
Hani bir bayram günüydü?
Bütün çocuklar bayramlıklarını giymişler, neşeyle gülüp oynuyorlardı Bir köşede, başını ellerinin arasına gömüp ağlayan, üstü başı perişan, garip bir çocuk görmüştün Yüreğine kızgın oklar saplandı o an biliyorum Usulca yaklaştın çocuğun yanına Başını okşadın Parmaklarınla gözyaşlarını sildin
Ve çocuğun kulaklarında Kainat ’ın en müşfik, en merhametli sesi çınladı
Sordun:
—Bütün çocuklar bayramlıklarını giymişler, gülüp oynuyorlar da, ya sen niçin böyle bir köşeye oturmuş, için için ağlamaktasın güzel evladım ?
Mahzundu çocuk, tesellisi çaresin bir keder içindeydi Başını kaldırmadan cevap verdi:
—Babam savaşa gitti ve öldü Annem de başka bir adamla evlendi Üvey babam da beni istemiyor Ben de böyle, ortalarda kaldım
Benim anam babam yok ki bayram yapayım!
Benim bayramlıklarım yok ki gülüp oynayayım!
Bu sözlerin her biri kızgın uçlarıyla dağladığından yüreğini, gözlerin yaşarmıştı, biliyorum Kendini toparladın ve çocuğu bağrına bastın En merhametli babaydın o an Ve çocuğa sordun:
—İster misin Peygamber deden olsun? İster misin Hasan ve Hüseyin kardeşlerin olsun?
Çocuğun gözleri parlamıştı birden Zira bu teklifin kimden geldiğini çok iyi anlamıştı Ve çocuğu, bir baba şefkatiyle evlat edinip sonra da çarşıya götürüp bayramlıklar almış giydirip sevindirmiştin
Çocuk; bayramlıklarını giyinmiş, mutlu bir çehreyle gülümseyerek arkadaşlarının yanına gelmişti Çocuklar merakla etrafına toplanmışlardı
— Hani biraz önce üstün başın perişan halde ağlıyordun? Şimdi yepyeni bayramlıklar içindesin ve mutlusun Ne oldu sana böyle?
— Peygamberimiz beni evlat edindi Hasan’la Hüseyin de kardeşim oldu
— Peki neden? Demişlerdi çocuklar merakla
— Çünkü babam savaşta şehit düştü benim, demişti çocuk
Bütün çocuklar O'na imrenip demişlerdi ki:
— Keşke bizim de babamız savaşta ölseydi de, Peygamberimiz bizim babamız olsaydı!
Ve bizim de yüreğimize keşkeler düğümlendi
Keşke benim de gözyaşlarımıza dokunsaydın şefkatle
Keşke bizim de bayramlıklarımız olmasaydı
Keşke bizim de başımızı okşasaydın
Keşke bir damlasında sonsuz merhamet ve şefkat olan gözyaşlarını kana kana içebilseydik
Ey Şefkat Pınarı,
Biliyordun ki bayramlar aynı zamanda çocukları da sevindirme zamanlarıdır Kurban da çocukların yaşama bayramıdır aslında İsmail’in (as) bıçak ağzından kurtuluş günüdür de Kurban İnsanı ve de çocukları yaşatma günüdür
Hani atan İbrahim Aleyhisselam bir vadiden geçerken günah işleyen bir adam görmüştü Öyle gazaplanmış öyle gazaplanmıştı ki dudaklarından döküleni o da bilememişti
‘’Ey Allahım, demişti, bu rezil kulunu Kahhar sıfatınla kahreyle!’’
İsmail (as) ile sınandıktan sonra da Rabbine seslenmişti İbrahim(as):
— Ey Rabbim, demişti, bunca Peygamberlerini türlü türlü sınarken neden beni canımın özü evladımı kesmekle sınadın Neden bana böylesi bir ağır imtihanı reva gördün?
Günah işleyen adama ettiği bedduayı hatırlatmıştı Rabbi
—Hani bir zamanlar günah işleyen birine kahır okumuştun ya, demişti Rabbi, İşte kahır neymiş gör diye seni böyle imtihan ettim
O günden sonra hiç kimseye kahır okumadı İbrahim Aleyhisselam
Merhametin Kalbi Efendim,
Senin de kahır okuduğunu duyan olmadı Hep merhamet ettin ashabına hep şefkat gösterdin En çok da çocuklara gösterdin şefkatini Ve en çok da bayramlarda gösterdin çocuklara şefkatini
Ah Merhametin Kalbi
Ah Şefkat Pınarı,
Yine Bayramdır,
Her ne kadar günahlarla kirlenmişsek de,
Bizim de başımızı okşayacaksın değil mi?
Bizi de bayramlarda mutlu edeceksin değil mi?