imagesenbuyuksavaslarvebarislar5ad1a7ca91013
Bunlar da hayatın getirileri, bazen en cetrefilli yollarda kesişir hayatlar, tam da en ac tokluğunda yine ve yeniden bir sınav geliverir yanı başına Şoyle endamıyla dikiliverir karşına, sen bakarsın, o bakar, bakışırsın onceleri, tanımak ve tanışmak istermişcesine
Ya duygularına ket vuracaksındır, ya inanışlarına ters duşeceksindir Seceneğin vardır elbet her zaman olduğu gibi, yine de secenekler de bile belli zoraki sorumlulukların vardır…
Duygular desen esir eder, istekler desen vezir eder, hisler desen uyarır, sezgi desen bas bas bağırır, ego desen şişinir, oylece git geller arasında bir o yana bir bu yana yalpalarken yine kendinle kalıp yeni bir savaşa girersin Zaten en buyuk savaşlar ve barışlar icle icindekindedir…
Bir zihin sarhoşluğu, dipsiz bir derinlik sarhoşluğuna doner, baktığın her şeyde tek renk gorur ve hucrelerine gark olmuş mutluluk senfonisini susturamazsın Bu alışılagelmiş olmaya başladığında fazlası gelir, hep fazlası, coklu azalmalar coğalır, coklu azlıklar azalır bu surecte…
İşte yeni bir sınavın koynuna girmiş, bir de kendini orda kaybetmişsindir Doğrular, eğriler, beklentiler, istekler, hepsi tek tek yuzeye gelir Beyninle gonlunun birleştiği yerde tortuları suzmek istersin, suzduğunu sanırken bir bakarsın ki suyu buyuk bir elekten elemeye calışıyorsundur Oysa aslında bir de suyun icindesindir hatta suyun kendisisindir
Yeni bir kayboluşun yatağında uyanırken, bir dirilişin kalıbında tekrar var olursun, tutunur ve kaybolursun, yakaladığın sandığın seni bir sefer daha yitirirsin, ayrışırsın, tek tek ayrışırsın, binlere, milyonlara bolunur tekrara vucut olursun sonra bir doğar bir kaybolursun, bir acar bir kapanırsın…
O dongulerde bazen aynı, bazen ayrı insanlarınla buluşursun, sesini duyurursun, elini tutturursun, gonlunu actırırsın, gozune baktırırsın Sonra bir zoraki sorumlulukta uyutur uyandırırsın Kendini kandırır sonra gerceğini hatırlatırsın, done done yine ona sarılırsın, zorunlu zorunluluğa kanat acar yine kendini ininde uyutursun…
Gonul yorgun, goz yorgun, el yorgun, hal yorgun, bir yatar uyutursun kendini ve bir sabaha yeniden gun gibi doğar sıfırı başa sardırır cemberinde doner durursun
Gelişler de olduğu gibi gidişlerde de yuruduğun cetrefilli yollarda, dikenler artık canını acıtmayınca, gulleri yerlerinde bırakınca, guzellikleri aslına aktarınca, sadece izleyici olduğunda ne zoraki sorumluluklar ne de zorunlu zorunluluklar kalır Orda yine bir sen ve bir sen daha saklıdır… Yol uzun, seyahat sonsuz, gidişler yeni gelişlere, gelişler de yeni gidişlere
İnna Sabirin
alıntıdır
Bunlar da hayatın getirileri, bazen en cetrefilli yollarda kesişir hayatlar, tam da en ac tokluğunda yine ve yeniden bir sınav geliverir yanı başına Şoyle endamıyla dikiliverir karşına, sen bakarsın, o bakar, bakışırsın onceleri, tanımak ve tanışmak istermişcesine
Ya duygularına ket vuracaksındır, ya inanışlarına ters duşeceksindir Seceneğin vardır elbet her zaman olduğu gibi, yine de secenekler de bile belli zoraki sorumlulukların vardır…
Duygular desen esir eder, istekler desen vezir eder, hisler desen uyarır, sezgi desen bas bas bağırır, ego desen şişinir, oylece git geller arasında bir o yana bir bu yana yalpalarken yine kendinle kalıp yeni bir savaşa girersin Zaten en buyuk savaşlar ve barışlar icle icindekindedir…
Bir zihin sarhoşluğu, dipsiz bir derinlik sarhoşluğuna doner, baktığın her şeyde tek renk gorur ve hucrelerine gark olmuş mutluluk senfonisini susturamazsın Bu alışılagelmiş olmaya başladığında fazlası gelir, hep fazlası, coklu azalmalar coğalır, coklu azlıklar azalır bu surecte…
İşte yeni bir sınavın koynuna girmiş, bir de kendini orda kaybetmişsindir Doğrular, eğriler, beklentiler, istekler, hepsi tek tek yuzeye gelir Beyninle gonlunun birleştiği yerde tortuları suzmek istersin, suzduğunu sanırken bir bakarsın ki suyu buyuk bir elekten elemeye calışıyorsundur Oysa aslında bir de suyun icindesindir hatta suyun kendisisindir
Yeni bir kayboluşun yatağında uyanırken, bir dirilişin kalıbında tekrar var olursun, tutunur ve kaybolursun, yakaladığın sandığın seni bir sefer daha yitirirsin, ayrışırsın, tek tek ayrışırsın, binlere, milyonlara bolunur tekrara vucut olursun sonra bir doğar bir kaybolursun, bir acar bir kapanırsın…
O dongulerde bazen aynı, bazen ayrı insanlarınla buluşursun, sesini duyurursun, elini tutturursun, gonlunu actırırsın, gozune baktırırsın Sonra bir zoraki sorumlulukta uyutur uyandırırsın Kendini kandırır sonra gerceğini hatırlatırsın, done done yine ona sarılırsın, zorunlu zorunluluğa kanat acar yine kendini ininde uyutursun…
Gonul yorgun, goz yorgun, el yorgun, hal yorgun, bir yatar uyutursun kendini ve bir sabaha yeniden gun gibi doğar sıfırı başa sardırır cemberinde doner durursun
Gelişler de olduğu gibi gidişlerde de yuruduğun cetrefilli yollarda, dikenler artık canını acıtmayınca, gulleri yerlerinde bırakınca, guzellikleri aslına aktarınca, sadece izleyici olduğunda ne zoraki sorumluluklar ne de zorunlu zorunluluklar kalır Orda yine bir sen ve bir sen daha saklıdır… Yol uzun, seyahat sonsuz, gidişler yeni gelişlere, gelişler de yeni gidişlere
İnna Sabirin
alıntıdır