İnsan sosyal bir varlıktır. En temel ihtiyaçlarından biri diğer insanlarla bir arada yaşamaktır. Bireyler duygularını sosyal ilişki halindeyken fark ederler. Değişik davranış biçimlerini yaşadıkları olaylara uygun birer tepki olarak geliştirirler. Bireyler yalnız yaşamaya değil, bir topluluk içinde diğer insanlarla ilişki içinde bulunmaya göre kurgulanmış varlıklardır. Karşı cinsle olan ilişkilerini de diğer insanlarla olan ilişkilerine olduğu gibi ihtiyaçları vardır. Beraberliklerin daha kabul gören ve toplum tarafından onaylanabilir hale gelmesi için bireylerin beraberliklerini evlilik kurallarıyla onaylatmaları gerekir. Kimi insanlar evliliği toplumsal yaşamın bir gereği olarak düşünerek, bu tür bir beraberliğin çok doğal ve gerekli olduğunu kabul ederek evlenmeye karar verirler. Kimi insanlar yalnızlıktan kurtulmak için gelecekte yaşamlarını yalnız sürdürmemek ihtiyacı ile evlenirler. Kimi insanlar ise ekonomik nedenlerle, maddi koşulları daha iyi olan ve kendilerine daha iyi bir gelecek sağlayacak insanlarla evlenmeyi tercih ederler. Bir kısım insanda çocuk sahibi olabilmek için evlenmeyi düşünür. Kimileri ise cinsel doyum sağlamak için evlenirler. Bazıları da evlilik kurumunu kadın ve erkek arasında bir iş ortaklığı gibi kabul ederek, evlilik kuralarını koyarak bir anlaşma yapar ve evlilik kurumunu kurallara bağlayarak kurar. (Çaplı, 1992)
Saygılı (2004) evlilik kurum ile ilgili; Son devirlerde ailelerin görevlenirde değişiklikler olduysa da şu dört temel fonksiyonu her zaman vardır ve var olacaktır:
1- Cinsel ihtiyaçların karşılanması:Toplumun huzurunu sağlamak amacıyla cinsel davranışla çeşitli kısıtlamalar getirilir; evlilik kuralları da bu kısıtlamalardandır. Ancak, cinsel ihtiyaçlar evliliğin tek amacı değildir.
2- Ekonomik işbirliğinin sağlanması: Ekonomik işbirliğinin sağlanması: Bilinen bütün insan topluluklarında cinsiyete göre bir iş bölümü ve işbirliği vardır. Erkeklere fiziki güçleri sebebiyle genelde daha ağır ve zorlayıcı görevler (avcılık, maden işleme, ağaç kesme vb. gibi) verilmektedir. Kadınlar için çocuk doğurma esas olduğundan bu görevin yanı sıra onlara çoğunlukla daha hafif işler (ev işi, yiyecek hazırlama, çocuk bakımı, kumaş dokuma, toprak çapalama vb. gibi) uygun görünmektedir. Kısacası, erkeğin ve kadının aileye ekonomik katkıları birbirini tamamlar mahiyettedir.
3- Üreme, çoğalma ortamının sağlanması
4- Çocuğun yetiştirilmesi, bakımı ve eğitimi (Sosyalleşme):Aile üyeleri bu konuda kendi paylarına düşeni yerine getirerek aile birliğine katkıda bulunurlar.
Evlilik yaşamının başarılı olup olmaması söz konusu evliliğin mevcut ölçülere uygun olup olmamasıyla anlaşılır. Ölçütler ailenin içinde oluşup geliştiği kültüre, coğrafi özelliklere evlilik kurumunun üyelerinin kişiliklerine göre biçimlenir. Bu yüzden evlilikte kesin bir başarı ölçütü düşünülemez. Doğal olarak evliliğin başarısı göreceli bir yargıdır. Bu yargının olumlu olması, eş seçiminin iyi yapılmış olmasına bağlıdır. İyi eş seçmek ise karşı cinsten kimselerin tanıma olanağına sahip olmaya bağlıdır. (Bilen, 1996)
Evlenecek kişiler (ister ilkel bir toplumun, isterse modern bir toplumun üyesi olsunlar) eş seçimi konusunda daima bir dizi kural ile karşı karşıyadırlar. (Gökçe, 1978)
Eş seçimi insan yaşantısındaki en önemli kararlardan biridir. Kişinin geri kalan yaşamı, vereceği bu kararla birlikte birçok yönden olumlu veya olumsuz yönde etkilenebilmektedir. Evlilik ilişkisi insanın yaşam süresinin yarıdan fazlasını, hatta bazen üçte ikisine ulaşan bir süreyi kapsayabildiği için, son derece önemli bir karardır. Eş seçimi kararı önemli ve bir o kadar da zor ve karmaşık bir süreçtir. Bu kararla birlikte yol alıp, gelişip değişeceğine, nasıl bir yaşam sürdüreceğine ve hatta kimden çocuk sahibi olup, kiminle birlikte çocuk yetiştireceğine karar vermiş olmaktadır. (Şenel, 2004)
Evlilik kurumu insanoğlunun sayısının devamını sağlamaya yönelik bir toplumsal kurumdur. İnsan bu kurum yoluyla kendi neslinin devamını garantiye almaya çalışmıştır. Aynı zamanda evlilik insanın düzenli yaşamasını ve bunun sonucu olarak da bireylerim toplumsal kurallara uymasını zorlayıcı bir kurumdur. Evlilik kurumu yoluyla kimin ne olduğu, nasıl denetlenebileceği kolayca bilinebilir. Bu önemli kurumun nasıl yaşatılacağı 1970-1990 yılları arasında tartışılan önemli konulardan biridir. Ailenin öldüğü, hastalandığı v.b. iddia edilmiştir.
Evliliğin kurulması konusu son yıllarda irdelenmeye başlayan bir konudur. (Bacanlı, 2002)
Eş seçme ve evlenme, geleneksel düzende tamamen bireyin ait olduğu “ailenin” bir sorumluluğu iken, bugün “bireylerin kişisel sorumluluğu haline gelmiş “görücü” yoluyla evlenme geleneği “bireylerin” bağımsız iradeleri ile eşlerini seçmeleri yöntemine dönüşmüştür. Bununla birlikte eş seçme ve evlenme kararı verecek bireylerin içinde yaşadığı toplumun değerlerinden tamamen bağımsız olarak serbest iradeleri ile kişisel olarak karar verdiklerini söylemek oldukça güçtür. Modern toplumlarda bireyler görünürde “özgür” bir seçimle evlendiklerini sanırlar, ancak bu seçimin tam bir özgürlüğe dayandığını söylemek olanaksızdır. Zira sosyal sınıf, statü, eğitim düzeyi, inançları, yaşam biçimleri, aile kökenleri gibi birçok toplumsal faktörlerin bireylerin eş seme ve eşe ilişkin nitelikler konusundaki, düşünce tercihlerini şartlandırmakta ve “eş seçimini” yönlendirmektedir. Eş seçme çok boyutlu değişkenleri içeren geleceğe yönelik bir karardır. (Özgüven, 2001)
Eş Seçmenin Önemi
Kızlar ve erkeklerin eş seçerken birbirlerinin özelliklerini iyi tanımaları, evliliği olabilir olup olmayacağı konusunda, bilinçli bir değerlendirme yapmaları gerekir.
Evlilikte mutluluk geniş çapta eş seçiminin iyi yapılmasına bağlıdır. Evlilikte, kişiliklerin farklı, değişik çevrelerden gelmiş iki kişinin birlikte olacağı ve yaşamı paylaşacakları gerçeği unutulmamalıdır. Bu nedenle eşler önce “kendilerini”, sonra “birbirlerini” iyi tanıyıp değerlendirmelidirler. Birbirlerinin kişisel niteliklerin ötesinde, karşılıklı olarak birbirlerinin yaşamdan, evlilikten, gelecekten ne beklediklerini bilmeli gerçek beklentiler amaçlar üzerinde durulmalı ve en önemli, olası sorunlar evlilikten önce tartışılmalı ve çözülmelidir. (Özgüven 2000)
Evlilik kararını vermeden önce kişi kendisini iyi tanıması gerektiğini belirtmiştik, nasıl biri olduğu, ne istediği, nasıl bir yaşam düşündüğü konusundaki sorulara doğru ve net cevaplar verilmelidir.
Kişinin kendisini tanıması hususunda şu nokta çok önemlidir. Bireyler, ebeveynlerinden öğrendikleri kalıpları çoğu zaman doğru bulmasalar dahi uygularlar. Yani fert ebeveynden gördüğü kalıbı iyi çözümlemelidir. Yoksa bu durumun etkisiyle ebeveyne çok benzeyen birisini eş olarak seçebilir. Çevremizde eşler arasında sıkça duyduğumuz şu sözler, bu durumun açık bir göstergesidir.
· Tıpkı anneme/babama benziyorsun
· Annem/babam gibi konuşuyorsun
· Giderek anneme/babam benziyorsun
Bireyler başkalarıyla ilişkilerinde öğrendiği yöntemleri seçer. Hatta kendi çocukluğunda bunlara karşı çıkmış da olsa. İşte evlenmeden önce her fert bu açıdan duygusal olarak ebeveyninden kopmalı onların yönetiminde olmaktan çıkmalıdır. (Yılmaz, 2007)
Evlilik öncesinde adayların evlilikle ilgili beklentilerini ölçmesi ne kadar zor olsa da evlilik uyumun sağlanabilmesi için beklentiler düşünülmeli yakın kişilerle bu konuda konuşulmalıdır. Evliliği bir kaçış değil başlangıç olarak değerlendiren Adler’in “Cinsiyetler arasında İşbirliği” kitabında bahsettiği evlilik uyumu hakkındaki görüşlerini inceleyelim:
“Evliliği yalnızca bir kaçış olarak gören genç kızları; yine evliliği yalnızca zorunlu bir bela olarak gören kadınları ve erkekler bir düşünün. Cinsler arasındaki bur gerginlikten kaynaklanan zorluklar, günümüzde devasa boyutlara ulaşmış durumdadır. Kadının çocukluğundan başlayarak kendisine zorlanan role başkaldırısı ne denli güçlü olursa, ya da aynı şekilde erkek kendisine biçilen “ayrıcalıklı” saçmalığına karşın oynamakta ne denli ısrarlıysa cinsler arasındaki çatışma da o denli şiddetli olur.”
“İyi bir evlilik, insanlığın gelecek kuşaklarını yetiştirmenin en iyi yoludur ve evlilikte bu nitelik her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Evlilik gerçekten bir görevdir, kendine has kuralları ve yasaları vardır; bu yeryüzü kabuğunun sonsuz yasası olan işbirliğini zedelemeden, o kural ve yasaların bir bölümünü benimseyip, bir bölümünü reddedemeyiz. Sorumluluğumuzu beş yılla sınırlarsak veya evliliği bir deneme süreci olarak yorumlarsak, aşkın o içten bağımlığına erişemeyiz. Erkekler veya kadınlar bu tür bahanelerle kaçış yolları ararlarsa üstlerine düşen görevi yerine getirmek için gerekli gücü toplayamazlar. Hayatın hiçbir ciddi görevinde buna benzer kaçış yolları aramayız. Sevmek ve sevgiyi sınırlamak bir arada yürümez.Hiç kimse bir başkasının davranışlarını sınırlandıramaz.Glasser (2005) Bir sevgi ortaklığı için hangi özelliklerin, gerekli olduğunu biliyoruz. Sadakat, doğruluk, dürüstlük, mesafeli olmamak, kişilik kanıtlamaya çalışmamak…
Eğer insan sadakatsizliğin her yerde geçerli olduğuna inanıyorsa, evliliğe doğru biçimde hazırlanmamış demektir. Her iki eş de kendi hürriyetlerini, kendi bağımsızlıklarını korumaya karar verirlerse gerçek bir arkadaşlık bile yürütülemez. Buna yoldaşlık denilemez. Yoldaşlıkta her konuda hür olmalıyız. Kendimizi işbirliğine bağımlı kılarız.”
Evlilik beklentilerinin kuşkusuz en büyüğü eşlerin ortak ve uyumlu bir yaşam sürdürebilme isteğidir. İlişkilere biraz daha uzaktan bakıldığında göreceğimiz şey, emek vermeden bu ortaklığın sağlanamayacağı gerçeğidir. Ürkmez ,Ogurtan, (2007)
Eş Seçme Yöntemleri
Birey yaşamında en önemli kararlardan biri olan “eş seçimi” pek çok değişken tarafından etkilenmektedir. Bireyin tercihini ve eş seçmeyi etkileyen çeşitli etmenler, eşlerin tercihlerindeki farklara ilişkin tutum ve değer yargıları konusunda ülkemizde ve yurt dışında yapılan araştırmalar, Özgüven’in (1994) “üniversite öğrencilerinin evlilik ve eş seçmeye ilişkin tercihleri” konusunda yaptığı araştırma sonuçları aşağıda özet olarak verilmiştir.
Eş seçmeyi etkileyen etmenlerle ilgili araştırma’da Özgüven (1994) öğrencilere kültürümüzün çeşitli kesimlerinde yer alan bazı evlenme yöntemleri verilmiş ve kendi tercihlerinin hangisi olduğu sorulmuştur. Bu soruya Ankara’da bulunan beş üniversiteden örnekleme dahil 350 öğrencinin %74’ü “Uzun bir arkadaşlık döneminden sonra evlenmeyi tercih ettikleri cevabını vermişlerdir. İkinci sırada %18 ile “mantık evliliği” yer almıştır. “Beşik kertmesi”, “görücü usulü” ve “ilk görüşte beğendiği birisi ile” gibi seçeneklere verilen cevapların frekansı ise çok düşük çıkmıştır. Cinsiyet gruplarına bakıldığında kız ve erkeklerin tercihlerinde bir paralellik bulunmakta, cinsiyet farkı olarak erkeklerin %13, kızların ise ancak %3 kadarı geleneksel eş seçme yöntemlerini benimsemesi dikkat çekicidir.
Evleneceği kişi ile tanışma şekilleri arasında “aynı mahalleden veya köyden olma”, “konut yakınlığı” gibi “mekan yakınlığı” faktörü tanışma nedenleri arasında en başta gelmektedir. Tanışma ve Evlenme yöntemi olarak “flört” etmekte oldukça yaygındır. Keimer’in (1971) flört konusundaki çalışmasına göre benlik saygısı yüksek kızlar daha çok flört etmekte (%71) ve yüksek öğrenimde flört eden kızlar, etmeyenlere göre, daha erken evlenmektedirler.
Ülkemizde Kayadibi (1992) tarafından yapılan bir araştırmaya göre de akademisyen olan kadınların %95’i flört ederek evlenmelerine karşı gecekondu bölgesindeki yaşayan kadınların sadece %31’i bu tür bir evlilik yapmışlardır.
Koçinoğlu (1971)’nun yaptığı bir araştırmaya göre de üst sosyo-ekonomik düzeydeki bireylerin çoğunluğu “anlaşarak” evlenmelerine karşın daha alt sosyo-ekonomik düzeydekiler çoğunlukla “görücü” usulü ile evlenmektedirler. Bir başka araştırmada deneklerin %75’i flörtü genç bu kız ile erkeğin birbirini tanıması için gerekli olduğunu belirtmişlerdir. (Esmer, 1991)
Ankara, Oran Semtinde oturan aileler üzerinde yapılan bir araştırmada da kadınların %71’inin ve erkeklerin ise %79’unun flörtle evlendikleri belirtilmiştir. (Küçükkaragöz 1979).
Flört etme durumun bireylerin sosyo-ekonomik düzeyleri ile ilgili olduğu kadar sosyo-ekonomik faktörlerden biri olan, öğrenim düzeyi ile de çok yakından bağlantılı olduğu saptanmıştır. Öğrenim düzeyi orta öğretimin altına düştüğünde, flört azalmakta, öğrenim düzeyi yükseldikçe artmaktadır. Yaşamını büyük kentlerde sürdürenlerde flörtle ilişkin tutum ve eğilimler artmakta yerleşim yeri küçüldükçe azalmaktadır. (Ünal, 1996)
Evlilik ve Eş Seçimi İle İlgili Bilgi Kaynakları
Araştırmada öğrencilere “evlilik ve eş seçme ile ilgili bilgileri hangi kaynaklardan edindikleri sorulmuş, “aile”, “arkadaş”, “yazılı kaynaklar” ve “diğerleri” gibi seçenekler verilmiştir. Öğrencilerin evlilikle ilgili bilgileri edindikleri kaynaklar arasında %35 ile “arkadaş çevresi” ile sırayı almış, bunu, %23 ile “yazılı kaynaklar” ve %21 ile “aile” cevabı izlemiştir.
Eş seçimine ilişkin kaynak tercihlerine ilişkin cevaplar cinsiyete göre incelendiğinde, evlilikle ilgili bilgi kaynağı olarak, erkeklerde “arkadaş çevresi” ile “yazılı kaynakların”, kızlarda ise, “arkadaş grubu” ve “ailenin” başta geldiği, kızların erkeklere göre aile çevresini daha çok ve yazılı kaynakları daha az tercih ettikleri anlaşılmıştır. Her iki cinste de “arkadaş grubu” bilgi kaynağı olarak birinci sırayı almaktadır. (Özgüven 1994)
Amerikan kültüründe 30 yıldır eş seçimi konusunda çalışan Waren’in sıraladığı özelliklerin toplumdan topluma ve aynı toplumda da zaman içinde değişebileceği unutulmamalıdır. Eş seçimi ile ilgili olarak, yarım asırdan fazla bir süre içinde yapılmış bir araştırma eş seçiminde önemli olan önceliklerin zaman içinde ve kültürden kültüre değiştiğini göstermektedir. Bu araştırmaya 1939’da başlanmış. ABD’nin farklı bölgelerinde 1956, 1967, 1977, 1984-1985 ve 1996 yıllarında aynı ölçeğin uygulanması ile devam edilmiştir. 57 yıl boyunca süren bu araştırmada eş seçimine ilişkin önceliklerde birçok değişik olduğu saptanmıştır. Bu değişiklikler şu şekilde sıralanmaktadır.
· Her iki cinsiyetin de fiziksel çekiciliğe verdiği önem artmış.
· Her iki cinsiyetin de (özellikle erkeklerin) maddi imkânlara verdikleri önem artmış.
· Her iki cinsin de karşılıklı olarak birbirini çekici bulmaya ve sevmeye verdiği önem artmış.
· İyi yemek yapma ve ev bakımı konularına verilen önem azalmış (Buss, Shpackelford Kirkpatrick ve Larsen, 2001)
Bu araştırmanın ortaya çıkardığı diğer bir bulgu da eş seçimine ilişkin önceliklerde bölgesel farklılıkların da olduğudur. Örneğin Teksas bölgesinden olanların bekârete ve benzer dini inançlara sahip olmaya verdikleri önemine daha fazla olduğu görülmüştür. Ayrıca erkeklerin, eşlerinin fiziksel çekiciliğe sahip olmasına verdikleri önem kadınlardan daha fazla, kadınların da eşlerinin sahip olduğu maddi olanaklara verdikleri önem daha fazla bulunmuştur. Eş seçimi tercihlerine ilişkin benzer bulgulara South’un (1994) 19-35 yaş arasındaki 2214 bekarla yaptığı araştırmada da rastlanmaktadır. (Şenel, 2004)
Eş seçme sürecinin bir boyutu olarak öğrencilere “evlenecekleri kimseyi kimin seçmesi gerektiği” sorusu yöneltilmiştir. Bu soruya verilen seçeneklerden “kendim” cevabı %80 ile birinci “aile ya da başkaları” seçeneği ise %20 ile ikinci sırada yer almıştır. Cevaplar cinsiyete göre incelendiğinde “evleneceğim kişi kendim seçerim” cevabı erkeklerin %81’i kızların ise %78’i tarafından tercih edilmiştir. Ancak kızların, evlenme kararının erkeklere göre aileleri ile daha çok paylaşma eğiliminde olduğu anlaşılmaktadır. (Durmazkul 1991, Özgüven 1994)
Bacanlı (2002), eş seçimini, evrim düşüncesine göre, insanın bugünkü eş seçimi stratejileri onun geçirmiş olduğu tarihsel evrimin bir sonucudur. Bu evrim sonucunda erkek ve kadınlar aynı stratejiler geliştirmek zorunda kalmışlardır. Buna göre, erkekler tarih boyunca öğrenmişlerdir ki, verimli olan kadınlarla eşlenebilenler soyadlarını sürdürmekte, verimli olmayan kadınlarla eşlenenler, soyadlarını sürdürememektedirler. Ayrıca gene öğrenmişlerdir ki, kadına yatırım yapmanın yanı sıra onu başkalarının da aynı kadına yaptırım yapması kimin soyunu sürdüğünü belirsiz bırakmaktadır. Bu yüzden erkek verimli olduğu düşünülen bir kadına sahip olmalı ve onu başkalarından korumalıdır. Bu karşılık kadınlarda öğrenmişlerdir ki, kadın kendisine ve doğacak çocuğa bakabilecek, onları bırakıp gitmeyecek bütün servetini onlara adayacak bir erkekle eşleşmeye çalışmalıdır. Çünkü tarih göstermiştir ki, fakir ve güvenilmez erkeklerle eşlen kadınlar sefil düşmüşler ve hem kendilerini hem de çocuklarını hayatta tutmayı başaramamışlardır. (Buss, 1994, 1989; Buss & Barnes 1986)
İkinci olarak, gene erkekler öğrenmişlerdir ki sağlıklı olan kadınlar, fiziksel açıdan çekici olan kadınlar verimli olmaktadır. Ayrıca bekaret, kadına başkalarının (henüz) yatırım yapmadığının bir göstergesidir. Bu yüzden erkek çekici, sağlıklı ve bakire kızlarla evlenmeye çalışacaktır. Buna karşılık kadınlar da öğrenmişlerdir ki, ekonomik açıdan gelecek vat eden, olgun, zeki, eğitimli, sağlıklı erkekler eşleşmeye daha uygundur. Erkeğin ekonomik durumunun iyi olup olmadığı ve kadına yatırım yapma hazır olup olmadığı erkeğin bahtsızlığına (evli / nişanlı olmamasına) ve ekonomik güç gösterilerine (pahalı hediyeler alması, giyim-kuşamının kalitesi) bakılarak anlaşılabilir. Zeki ve “okumuş” olan erkeklerin de bir şekilde gelecekle ilgili “umut vaat ettikleri” görülmüştür. Bu akıl yürütme erkek ve kadınların eş tercihleriyle ilgili şu sonucu doğurmaktadır. Erkekler kadınların fiziksel çekiciliklerine, kadınlar erkeklerin mal varlıklarına bakmaktadır. (Buss, 1994, 1989)
Türk Aile Yapısı araştırması’nda (SPGM, 1993) evli, eşi ölmüş, boşanmış ve ayrı yaşayan kimselere yöneltilen “kiminle evleneceğinize kim karar vermişti” sorusuna örneklemdeki kişilerin %52’i “ailesi” %23’ü “eşimle anlaşarak”, %20’i “kendim”, %4’ü “akrabalar” karar verdi şeklinde cevaplamışlardır. Kiminle evleneceğinize kim karar vermişti sorusuna verilen cevaplar, bireylerin öğrenim düzeyleri ile karşılaştırıldığında, öğrenim düzeyi yükseldikçe “eşimle anlaşarak” karar verdik diyenlerin oranı da artmaktadır. Eş seme konusu “cinsiyet”e göre incelendiğinde kendi karar verene ve eşi ile anlaşarak karar vereme erkek oranını, kadınlara göre daha yüksek olduğu, buna karşılık ailenin ve akrabaların karar vermesi durumunun kadınların eş seçiminde daha etkili olduğu dikkat çekmektedir. Yine aynı konuya “yaş grupları açısından bakıldığında 40 yaşın altındaki genç nüfus oranında eşimle anlaşarak cevabını verenlerin, orta yaşlı (40-50 yaşlar arası) grupta ise ailem karar verdi cevabını verenlerin yoğunlaştığı görülmüştür. (Özgüven, 2001)
Eş Seçiminde Ailenin Rolü
Araştırmada, üniversite öğrencilerine, “Eş seçiminde ailenin rolü ne olmalı” sorusu sorulmuş, verilen seçeneklerden “Ailenin görüşü alınmalıdır” cevabı %89 ile ilk sırayı almıştır. “Aile karışmamalı” cevabı %14 ile ikinci ve “Evlenme kararını aile vermeli” cevabı ise %1 ile en sonda gelmiştir.
Eş seçimine “kim karar vermeli” ve “ailenin rolüne” ilişkin iki soru birlikte değerlendirildiğinde, öğrencilerin evlenme kararını büyük bir çoğunlukla kendilerinin vermesi gerektiği, ancak ailenin görüşünün de alınmasının uygun olduğu kanısında birleştikleri görülmektedir. Evlenme kararına ailenin karışıp karışmaması konusunda kız ve erkeklerin cevaplarında paralellik görülmektedir. (Özgüven 1994)
Evlilik kararında ailenin etkisi dolaylı ve doğrudan olarak ele alınabilir. Dolaylı yoldan etki, çocukluk döneminde yaşanan olayların şekli verdiği düşünce ve davranış kalıplarıyla gerçekleşir. Kadının erkek, erkeğinde kadın modeliyle ilgili davranış ve düşünce kalıplarını daha çok anne ve baba şekillendirir. Örneğin, bir kız çocuğunun babası ya da ağabeyi ile kurduğu ilişki, beyninde bir erkek modeli oluşturur. Bu model onun karşı cinsle ilgili tavrını etkiler. Evlilik kararında da, kişinin karşı tarafta aradığı özellikler ve ondan beklentilerini anne ya da baba merkezli düşünce ve davranış kalıpları belirler. Ancak bu dolaylı etki gerçekçi değildir. Çünkü evlenilecek kişi ile anne ya da babanın aynı kişiliğe sahip olması mümkün değildir.
Evlilik kararında ailenin doğrudan etkisi ise, anne babanın çocuğunun doğru kararı vermesini istemesinden onun bu önemli kararı hususunda sorumluluk hissetmesinden kaynaklanır. Geleneksel aile yapımızda çocuğun “yuva kurmasını sağlamak” anne babanın hem maddi hem de manevi görevi olarak algılandığından, evlilik sürecinde aile önemli bir rol üstlenir. Bu nedenle anne baba çocuğun kiminle evleneceği konusunda söz sahibi de olmak ister. (Tarhan, 2006)
Eş Seçimi İçin En İyi Ortam
Eş seçme sürecinin bir diğer boyutu, olan olanakların elverişliliği konusuna ilişkin olarak öğrencilere “Eş seçimi için en iyi ortam” sorulmuş, verilen seçenekler arasında %44 ile “Genelde arkadaş çevresi” ilk sırayı almıştır. Bunu, %25 ile “Üniversite çevresi, %18 ile “Aile çevresi” ve %13 ile “İş çevresi” cevapları izlemiştir.
Soruyu cevaplandıranların arkadaşlarının çoğunun üniversite içinde ve dışında olabileceği düşünülürse, yaklaşık üçte ikisinin (%69) üniversite yıllarını kapsayan dönemdeki arkadaşlık ortamının eş seçmek için iyi bir ortam oluşturduğu görüşünde oldukları anlaşılmaktadır. Eş seçimi için uygun ortam konusu cinsiyete göre incelendiğinde, kız ve erkeklerin eş seçme konusunda “Arkadaş” ve “Üniversite” çevresinin en iyi ortam olduğunda birleştikleri, ancak, erkeklerden farklı olarak kızların (%12) aile ortamını seçtikleri aileye daha çok bağlandıkları görülmektedir. (Özgüven 1994).
Seçilecek Eşde Aranan Nitelikler
Üniversite öğrencilerinin eş olarak düşündükleri kişide aradıkları nitelikler hakkında bir dizi soru yöneltilmiş ve alınan cevaplar aşağıda özet olarak verilmiştir.
Eş Seçiminde Aranan Fiziki ve Maddi Nitelikler
Evlenilecek kişinin fiziksel özellikler kapsamında boyu, kilosu, vücut yapısı ve yüz güzelliğine ilişkin değerlendirmeler yapılır.kişinin evlenmeyi düşündüğü kişinin fiziksel özelliklerini nasıl bulduğu beğenip beğenmediği de son derce önemlidir.Çünkü bu durum o kişiye hissedilenlerin yanı sıra o kişinin yanında hissedilenleri de etkileyecektir.Araştırma sonuçlarında da görüldüğü gibi evlenilecek kişinin fiziksel görüntüsü , özellikle erkekler tarafından vazgeçilemez bir öncelik olarak algılanmaktadır.Şenel (2004)
Araştırmada, öğrencilere, seçenekleri eş ile ilgili olarak beş nitelik verilmiş, bunlardan en önemli gördükleri üç tanesi işaretlemeleri istenmiştir. Verilen seçeneklerden ilk sırayı %33 ile “Eşin eğitim düzeyi” almış ve bunu %20 ile “fiziki görünüm”, %20 “Sağlık durum”, %16 ile Eşin ekonomik durumu” ve en sonunda da %11 ile “Yaş farkı” izlemiştir. Bu soruya verilen cevaplar cinsiyete göre incelendiğinde “Eğitim düzeyi” kız ve erkeklerde ilk sırada yer almıştır. Erkeklerde “Fiziki görünüm” kızlarda ise “Ekonomik durum” ikinci sırayı almış, “sağlık” her iki cins için de üçüncü sırada belirtilmiştir. Bu ilk üç sırayı erkeklerde, sıra ile “yaş farkı” ve en sonda da “ekonomik durum” kızlarda ise “fiziki görünüm” ve “Yaş farkı” izlemiştir. Kızlarda “Ekonomik durum”un, erkeklerde ise “Fiziki görünüm”ün ikinci sırada yer alması cinsiyet farkları olarak dikkat çekmektedir.
İlgili konuda yapılan diğer bazı araştırmalarda iyi bir evliliğin oluşturulabilmesi için “eşe sadakat” ve “mutlu bir cinsel yaşam” en önemli değerler arasında gösterilirken, sevgi, aşk, dini değerleri paylaşmak ve ekonomik etkenlerin daha az önemli olduğu vurgulanmıştır. Erkeklerin genellikle çalışan bir bayanla evlenmek istedikleri ve eşlerin evlilik öncesi ilişkileri konusunda kızlara oranla daha hassas davrandıkları saptanmıştır. (Esmer, 1991)
Üniversite öğrencileri üzerinde yaptığı bir araştırmada, Townsend (1989) kızların kendilerinden daha “düşük”, erkeklerin ise “daha yüksek” sosyo-ekonomik düzeydeki kişilerle evlenmek istediklerini belirtmektedir. Ülkemizde araştırmalarda ise bunun aksi sonuçlar elde edilmesi kültürel farkların varlığını düşündürmektedir. Aynı araştırmada erkeklerin %85’i kızların ise %30’u fiziksel çekiciliğin eş seçiminde önemli bulduklarını belirtmişlerdir.
Eş Seçiminde Tercih Edilen Kişilik ve Karakter Özellikleri
Öğrencilerin eş tercihlerinde aradıkları kişilik ve karakter özellikleri ile ilgili bir diğer soruda yedi seçenek verilmiş, bunlardan önemli buldukları üç tanesini işaretlemeleri istenmiştir. Verilen cevaplarda “Sevgi” %29 ile ilk sırayı almıştır. Diğer seçenekler ise yüzdelik sırasına göre “Dürüstlük” (%24), “Hayat Görüşü” (%13), “Sosyo-Kültürel Yakınlık” (%12), “İnanç Birliği” (%11), “Eşlerin Kişilik özelliklerindeki benzerlik” (%10) ve en sonda “Siyasi Görüş” (%1) olarak sıralanmıştır.
Tercih edilen kişilik ve karakter özellikleri sorusuna verilen cevaplar, cinsiyete göre incelendiğinde, kız ve erkeklerde “Sevgi” ile “Dürüstlük” ilk sırayı almıştır. Ancak aradaki sıralarda cinsler arasında farklar görülmüştür. Erkekler üçüncü sırayı “İnanç Birliği” kızlarda ise “Sosyo-Kültürel yakınlık” her iki cinste dördüncü sırada “Hayat Görüşü” ve son sırada da “Siyasi görüş” yer almıştır. (Özgüven 2000)
Eşini tercih nedenleri ve özelliklerle ilgili bir diğer araştırma da eş seçim nedeni olarak “mutlu olduğun ve sevgiyi paylaştığım için” diyenlerin oranı %51, “kişiliğimiz uyuştuğu için” diyenler %26 düzeyde olan kızlar, alt sosyo-ekonomik düzeydeki kızlara oranla eşlerini daha yüksek oranda “kişilik uyuşması” nedeniyle seçtiklerini söylemişlerdir (Ünal, 1996)
Eş Seçiminde Kişinin Sosyo-Ekonomik Durumu
Eş seçimini etkileyen etmenler araştırmasında Özgüven (1994) öğrencilere, “eş olarak seçecekleri kişinin sosyo-ekonomik durumunun nasıl olmasını istedikleri sorulmuştur. Verilen cevaplarda öğrencilerin %50’si seçeceği eşin sosyo-ekonomik düzeyinin “kendisinin ki kadar” olmasını %28’i kendisinden daha yüksek olmasını tercih ettiklerini %22’si ise kendileri için “önemsiz olduğunu belirtmişlerdir. Soruya verilen cevaplar erkek ve kızlara göre incelendiğinde, kızların %41 seçeceği erkeğin sosyo-ekonomik durumunun “kendilerinkinden daha yüksek” olmasını tercih ederken, erkeklerin ancak %13’ü bu tercihi benimsemişlerdir. Erkeklerin %54’ü eş olarak seçecekleri kızın sosyo-ekonomik durumunun “kendisininki kadar ya da daha az” olmasını istemişlerdir. Erkeklerin %33’ü eş seçiminde sosyo-ekonomik düzeyin “önemsiz olduğunu belirtirken, kızların ancak %11 bu görüşe katılmışlardır.
Saygılı (2004) Eş seçiminde maddi destek ve ekonomik güven konusunda eşlerin birbirlerini mağdur etmemeleri, karşılıklı konuşarak iki tarafı da memnun eden bir yol bulmaları gerektiğini belirtmiştir.
Görüldüğü üzere, kızlar seçeceği eşin sosyo-ekonomik düzeyini önemli görmekte ve yüksel olmasını istemekte, erkekler de bir ölçüde önemsemekle birlikte, sosyo-ekonomik düzeyi kendilerinki kadar ya da daha az olmasını tercih etmektedirler. Genel bir eğilim olarak eş seçiminde “yaş ve eğitimin” etkisi birlikte incelendiğinde, gençlerin kültürel, eğitimsel niteliklere yaşlı ve eğitim düzeyi düşük bireylerin ise ekonomik niteliklere daha fazla önem verdikleri gözlenmektedir. Kızlar eşlerinin eğitim düzeyinin kendileriyle eşit veya daha yüksek olmasını istemektedirler. (Özgüven 1994)
Başka bir araştırmada da, eş seçiminde sosyo-ekonomik değişkenlerle ilgili olarak öğrencilere “ekonomik bağımsızlığını henüz elde etmemiş kişiler evlenmeli midir? Şeklinde soru yöneltilmiştir. Bu soruya genelde öğrencilerin %78’i ekonomik bağımsızlığa ulaşmayan bireyler evlenmemelidir. %22 ise evlenebilir şeklinde cevap vermişlerdir. Cevaplar cinsiyete göre değerlendirildiğinde ise kızların %81’i erkeklerin ise %75’i bu soruyu “Hayır” şeklinde cevaplandırmışlardır. Genelde her iki cins ve özellikle kızlar ekonomik bağımsızlığa ulaşamayan kişilerin evlenmesinin doğru olmadığı görüşünde birleşmektedirler. (Özgüven 2000)
Eş Seçmede Bireyin Eğitim Düzeyi
Evlenilecek kişi ile benzer veya yakın eğitim düzeyine sahip olmak da eş arasında ki anlaşma ve uyum için son derce gerekli özelliklerden biridir.Kişilerin eğitim düzeylerinin yakınlığı onların zihinsel kapasitelerinin, olayları ele alış biçimlerini ve verecekleri kararların da daha benzer ve uyumlu olmasını sağlayacaktır.Şenel (2004)
Bir sosyo-ekonomik ve kültürel değişken olarak öğrencilere "Evlenecekleri kişinin eğitim düzeyinin nasıl olması gerektiği" sorulmuş ve dört seçenek verilmiştir. Öğrencilerin %63'ü seçecekleri eşin eğitim düzeyinin "Kendilerininki ile aynı düzeyde" olmasını tercih etmişlerdir. Geri kalan öğrencilerin %19'u kendilerininkinden daha "düşük", %19'u "önemsiz" olduğunu, %18'i ise "kendi öğrenim düzeylerinden daha yüksek" olmasını tercih etmişlerdir. Cevaplar cinsiyete göre incelendiğinde, kızların %91'i erkeklerin ise %70'i seçeceği eşin eğitim düzeyinin "Kendilerininki kadar" ya da "daha yüksek" olmasını tercih etmişlerdir. Eşinin eğitim düzeyini "kendisininkinden daha yüksek" olmasını isteyen erkekler %1 iken kızlarda bu oran, %32'dir.
Eşlerin eğitim düzeyinin farklı olmasının evlilik üzerindeki etkisinin ne olacağı konusunda sorulan tamamlayıcı bir soruya, öğrencilerin %76'sı "eşler anlayışlı kişilerse mutlu olabilirler" %24'ü ise "Böyle bir evliliğin yürümeyeceği" görüşlerini ifade etmişlerdir. Aynı soruya verilen cevaplar cinsiyete göre değerlendirildiğinde erkeklerin %84'ü eşler anlayışlı olurlarsa mutlu olabilirler derken, kızların ancak %68'i bu görüşü paylaşmışlardır. Kızların %32'si erkeklerin %16'sı evliliğin yürüyemeyeceği görüşünü ifade etmişlerdir.
Evlenmek isteyen iki kişinin eğitim düzeyleri arasında aşırı fark olması, ilgi, ihtiyaç ve arkadaşlık gibi alanlarda da farklı olmaları sonucunu doğurmaktadır. Ayrıca eşlerin iletişim kurma ve kişiler arası ilişkileri yöneltme becerileri de oldukça farklı olmakta, eşlerin iletişim kurmalarını güçleştirmektedir. Aslında bireylerin eğitim düzeyi eğitim için verdiği yıllar ve aldığı diplomalar ile sırlandırılamayacak ise de, "yapılan araştırmalar eğitim düzeylerindeki denge ile evlilikteki mutluluk arasında çok yakın ilişki olduğunu ortaya koymaktadır."
Eş Seçmede Bireylerin Yaşları
Evlilik ve eş seçimi gibi önemli bir karar söz konusu olduğunda “doğru kişi’’ kadar “doğru zaman” faktörü de önem teşkil ediyor... Kişinin, gerek kişisel gerekse yaşamsal anlamda evliliğe hazır olması gerek...
Evlilik kararının ne anlama geldiğini idrak edebilecek ve evliliğin getirdiği sorumlulukları taşıyabilecek yaş ve olgunlukta olmak önemli unsurların belki de ilki. İstatistiklere göre, erken yaşlarda verilen evlilik kararının sağlıksız ve isabetsiz olma riski yüksek !10’lu yaşlarında evlenen çiftler, 20’li ve 30’lu yaşlarda evlenen çiftlere göre yaklaşık 3 kat fazla boşanma riski taşıyor. Aynı zamanda, 21-22 yaşlarında evlenenlerde, 25-26 yaşlarında evlenenlere kıyasla 2 kat fazla boşanmaya rastlanıyor.
Eş seçmede önemli sayılan bir diğer boyut olarak, öğrencilere "Evleneceğiniz kişinin yaşı size göre nasıl olmalı?" şeklinde bir soru sorulmuş ve dört seçenek verilmiştir. Seçeneklere verilen cevapların %41'i, "seçeceğim kişinin yaşı benimki kadar olmalı" cevabında toplanmış, bunu %35 ile "yaşı benden büyük" ve %11 ise "benden küçük" cevaplan izlemiştir. Öğrencilerin %13'Ü ise eş seçmede yaşın önemsiz olduğunu ifade etmişlerdir. Erkeklerin %20'si ve kızların %13'ü ise eş seçmede yaşın önemsiz olduğu görüşünü belirtmişlerdir. Yaş konusunu tamamlayıcı bir başka soruda, "ideal evlenme yaşını" kızların %60'ı ve erkeklerin %48'i, 21-25 yaşlan olduğunu belirtmişlerdir (Özgüven 1994).
Eşler Arası Yaş Farkı
Genellikle erkeğin, yaşının kadından birkaç yaş daha büyük olması normal kabul edilmekle birlikte, eşlerin, kadın-erkek her iki yönde de aralarında birkaç yıllık fark olması büyük tehlike olarak düşünülmemektedir. Ancak, eşler arası yaş farkı 10-15 yılı geçerse, evlilik ilişkilerinin tehlikeye girme olasılığı artabilir. Buna karşın yaş farkı her durumda ve herkes için mutlaka bir tehlike olarak kabul edilmemektedir.
Erken yaşta, yasaların tayin ettiği yaşa erişmeden evlenmeler genellikle sorun yaratmaktadır. Eş seçimine temel olan değer ve beklentilerin, kişilerin zevkleri, evlilikten beklediği gayeler, yaşam felsefeleri kararlı hale gelmeden yapılan erken yaşlardaki evlilikler, sonraları çok şey değiştiği için uzun ömürlü olma şansı oldukça düşük olmaktadır. Erken evlilikler ile eşler arasında on yılı aşan yaş farkı olan evliliklerin problemli olma olasılığının yüksek olabileceği kabul edilmektedir.
Eş Seçmede Bireylerin Fiziki Güzelliği
Eş seçmenin önemli bir boyutu sayılan "Fiziki yapı ve güzellik" konusu ile ilgili olarak gençlere "eş olarak seçecekleri kişinin fizik güzelliği hakkındaki tercihleri" sorulmuş ve dört seçenek verilmiştir. Toplam olarak öğrencilerin %53'ü "kendisi kadar güzel" olmasını tercih ettiklerini, %21'i güzelliğin eş seçmede "önemsiz" olduğunu, %20'si "kendisinden daha güzel" olmasını ve %6 kadarı da "kendisinden daha az güzel olmasını" istemişlerdir. Fiziki güzellik konusu, cinsiyete göre incelendiğinde erkeklerin %75'i ve kızların ise %71'i eşlerinin "kendileri kadar ve daha güzel" olmasının istemişlerdir. Erkeklerin %18 ve kızların ise %24'ü eş seçiminde fiziki güzelliğin "önemsiz" olduğunu belirtmişlerdir(Özgüven 1994).
Bu sonuçlara göre, erkek ve kızların her ikisi de yaklaşık dörtte üç oranında eşlerinin güzel olmasını istiyorlar, ancak, erkekler kızlardan biraz daha çok eşlerinin güzel olmasını önemli buluyorlar. Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir başka araştırmada da, ideal eş özellikleri arasında "güvenilir olmak", "zeki olmak" ön sıralarda yer alırken "cazip görünüşün" daha az önemsendiği belirtilmiştir (Bilen, 1983).
Eş Seçmede Dini İnanç
Tarafların dini inançlarının eş seçmede ne derecede önemli olduğuna ilişkin soruya toplam öğrencilerin %86'sı "çok önemli" ve "kısmen önemli" ve %14'ü ise "önemsiz" olduğu cevabını vermişlerdir. Dini inancın önemi konusu cinsiyete göre incelendiğinde erkekler eş seçmede dini inancı %82, kızlar ise %89 oranında "önemli ve kısmen önemli" olarak belirtmişlerdir. Erkeklerin %18'i ve kızların ise %11'i eş seçmede dini inancın "önemli olmadığını" ifade etmişlerdir. Eş seçmede dini inancın her iki cins içinde önemli bir boyut oluşturduğu ve kızların bu konuda daha konservatif bir tutum içinde olduğu, evlenecekleri kimsenin dini inançlarının kendilerinkine benzer olmasını tercih ettikleri görülmektedir.
Eşlerin dini inançları arasındaki farklılık ailenin mutluluğunu etkileyebilir. Çünkü dini inanç farkları eşlerin tutumlarını, yeme, içme ve eğlenme şekillerini yaşam kurallarını özellikle çocukların dini eğitimlerini etkiler, çocukların göreceklerini din eğitimi ana-baba arasında tartışmalı hale gelir. Dini bu farklılıkların kurulan evliliklerin mutluluğunu da etkilemeyebilir.
Eş Seçiminde Bekaret Konusu
Araştırmada, "evlenme kararı verirken bekâret konusu sizce önemli midir?" sorusuna toplam öğrencilerin %66'sı, evlenme kararı verirken "bekaret" konusunun farklı derecelerde de olsa önemli olduğunu %34'ü ise bekaretin önemsiz olduğunu ifade etmişlerdir.
Konu cinsiyete göre incelendiğinde erkeklerin %37'si ve kızların ise %30'u bekaret konusunu önemli bulmuşlardır. Bekâret konusunun erkekler tarafından daha önemli bulunduğu görülmektedir (Özgüven 1996).
Eşte Aranan Niteliklerin Kararlılık Düzeyi
Üniversite öğrencilerinin, eşlerin de aradıkları yedi kişisel özelliğin sıralarında değişiklik olup olmadığını araştıran Hudson (1967) 28 yıl için de bu özelliklerin hiç değişmediğini saptamıştır. Bu temel özellikler, "güvenilir karakter", "dengeli olmak", "duygusallık", "sevimli mizaç", "karşılıklı çekicilik", "sağlıklı oluş", "yuva ve çocuk isteği" ve "zarafet ve inceliktir". Bu kişilik özellikleri 1939 ile 1967 yılları arasında geçen 28 yıl içinde, farklı yıllarda üç araştırma üzerinde, yapılmış, eşde aranan bu niteliklerin önem sıralarında, dikkate değer bir değişiklik görülmemiştir.
Ülkemizde Başaran’ın (1984) yaptığı araştırmada "ideal eşin sahip olduğu nitelikleri" incelenmiş, ideal eş olarak erkeklerin kadında aradığı nitelikler ise "ahlak, karakter, güzellik, iyi huy", kadınların ise "ahlak, karakter, iyi bir meslek ve iyi huy"un ideal eşte bulunması gereken önemli nitelikler olarak bulunmuştur. Eş seçimini etkileyen etmenler araştırmasında da ,Özgüven (1994) genel çerçevesi yönünden benzer sonuçlar elde edilmiştir. Araştırmalarda "ideal eşte" aranan özelliklerin önem sırası oldukça benzerlik göstermekle birlikte, kültürler arası farklılıktan erkek ve kadın olarak cinsiyetler arasında farklılıklardan dolayı önem sırasının değişmesi doğal sayılmaktadır.
Ailelerin Çocuklarının Eşlerine İlişkin Tercihleri
Ailelerin çocuklarının eşlerinde bulunmasını istediği nitelikler konusunda, Sosyal Planlama Genel Müdürlüğünün (1993) yaptığı bir araştırmada, aileler tarafından belirtilen nitelikler TABLO 4.1'de verilmiştir.
TABLO 4.1
Ailelerin çocuklarının evleneceği kişide aradığı özellikler
Önem Sırası
Nitelikler
Yüzdelik
(1)
Köklü bir aileden olması
%42
(2)
İyi bir meslek ve iş sahibi olması
%41
(3)
Dinine bağlı ve ahlaklı olması
%29
(4)
Çalışkan ve becerikli olması
%28
(5)
Tahsilli olması
%27
(6)
Aynı siyasi görüşte olması
%21
(7)
Zengin olması
%13
(8)
Güzel, yakışıklı olması
%03
Sonuç ve Öneriler
Eş seçimini etkileyen etmenlerle ilgili pek çok araştırma yapılmıştır.Bu araştırmalar cinsiyetlere göre ayrılmış , bireylerin v erdiği cevaplar kategorilere ayrılmıştır.Her insanın fikir yapısı evlilik ile ilgili düşünceleri birbirinden farklıdır.Bu sadece eş seçimi için değil her zaman böyledir.Eş seçimi konusu da titizlikle incelenmesi gereken bir konudur.Biraz öncede söylediğim gibi pek çok araştırma yapılmış öneriler ortaya konulmuş ancak yaşantımızda bizi yargılamayan, yada değişmemizi istemeyen birisiyle olmak kendimizi gayet iyi hissetmemizi sağlayacağını düşünüyorum
Saygılı (2004) evlilik kurum ile ilgili; Son devirlerde ailelerin görevlenirde değişiklikler olduysa da şu dört temel fonksiyonu her zaman vardır ve var olacaktır:
1- Cinsel ihtiyaçların karşılanması:Toplumun huzurunu sağlamak amacıyla cinsel davranışla çeşitli kısıtlamalar getirilir; evlilik kuralları da bu kısıtlamalardandır. Ancak, cinsel ihtiyaçlar evliliğin tek amacı değildir.
2- Ekonomik işbirliğinin sağlanması: Ekonomik işbirliğinin sağlanması: Bilinen bütün insan topluluklarında cinsiyete göre bir iş bölümü ve işbirliği vardır. Erkeklere fiziki güçleri sebebiyle genelde daha ağır ve zorlayıcı görevler (avcılık, maden işleme, ağaç kesme vb. gibi) verilmektedir. Kadınlar için çocuk doğurma esas olduğundan bu görevin yanı sıra onlara çoğunlukla daha hafif işler (ev işi, yiyecek hazırlama, çocuk bakımı, kumaş dokuma, toprak çapalama vb. gibi) uygun görünmektedir. Kısacası, erkeğin ve kadının aileye ekonomik katkıları birbirini tamamlar mahiyettedir.
3- Üreme, çoğalma ortamının sağlanması
4- Çocuğun yetiştirilmesi, bakımı ve eğitimi (Sosyalleşme):Aile üyeleri bu konuda kendi paylarına düşeni yerine getirerek aile birliğine katkıda bulunurlar.
Evlilik yaşamının başarılı olup olmaması söz konusu evliliğin mevcut ölçülere uygun olup olmamasıyla anlaşılır. Ölçütler ailenin içinde oluşup geliştiği kültüre, coğrafi özelliklere evlilik kurumunun üyelerinin kişiliklerine göre biçimlenir. Bu yüzden evlilikte kesin bir başarı ölçütü düşünülemez. Doğal olarak evliliğin başarısı göreceli bir yargıdır. Bu yargının olumlu olması, eş seçiminin iyi yapılmış olmasına bağlıdır. İyi eş seçmek ise karşı cinsten kimselerin tanıma olanağına sahip olmaya bağlıdır. (Bilen, 1996)
Evlenecek kişiler (ister ilkel bir toplumun, isterse modern bir toplumun üyesi olsunlar) eş seçimi konusunda daima bir dizi kural ile karşı karşıyadırlar. (Gökçe, 1978)
Eş seçimi insan yaşantısındaki en önemli kararlardan biridir. Kişinin geri kalan yaşamı, vereceği bu kararla birlikte birçok yönden olumlu veya olumsuz yönde etkilenebilmektedir. Evlilik ilişkisi insanın yaşam süresinin yarıdan fazlasını, hatta bazen üçte ikisine ulaşan bir süreyi kapsayabildiği için, son derece önemli bir karardır. Eş seçimi kararı önemli ve bir o kadar da zor ve karmaşık bir süreçtir. Bu kararla birlikte yol alıp, gelişip değişeceğine, nasıl bir yaşam sürdüreceğine ve hatta kimden çocuk sahibi olup, kiminle birlikte çocuk yetiştireceğine karar vermiş olmaktadır. (Şenel, 2004)
Evlilik kurumu insanoğlunun sayısının devamını sağlamaya yönelik bir toplumsal kurumdur. İnsan bu kurum yoluyla kendi neslinin devamını garantiye almaya çalışmıştır. Aynı zamanda evlilik insanın düzenli yaşamasını ve bunun sonucu olarak da bireylerim toplumsal kurallara uymasını zorlayıcı bir kurumdur. Evlilik kurumu yoluyla kimin ne olduğu, nasıl denetlenebileceği kolayca bilinebilir. Bu önemli kurumun nasıl yaşatılacağı 1970-1990 yılları arasında tartışılan önemli konulardan biridir. Ailenin öldüğü, hastalandığı v.b. iddia edilmiştir.
Evliliğin kurulması konusu son yıllarda irdelenmeye başlayan bir konudur. (Bacanlı, 2002)
Eş seçme ve evlenme, geleneksel düzende tamamen bireyin ait olduğu “ailenin” bir sorumluluğu iken, bugün “bireylerin kişisel sorumluluğu haline gelmiş “görücü” yoluyla evlenme geleneği “bireylerin” bağımsız iradeleri ile eşlerini seçmeleri yöntemine dönüşmüştür. Bununla birlikte eş seçme ve evlenme kararı verecek bireylerin içinde yaşadığı toplumun değerlerinden tamamen bağımsız olarak serbest iradeleri ile kişisel olarak karar verdiklerini söylemek oldukça güçtür. Modern toplumlarda bireyler görünürde “özgür” bir seçimle evlendiklerini sanırlar, ancak bu seçimin tam bir özgürlüğe dayandığını söylemek olanaksızdır. Zira sosyal sınıf, statü, eğitim düzeyi, inançları, yaşam biçimleri, aile kökenleri gibi birçok toplumsal faktörlerin bireylerin eş seme ve eşe ilişkin nitelikler konusundaki, düşünce tercihlerini şartlandırmakta ve “eş seçimini” yönlendirmektedir. Eş seçme çok boyutlu değişkenleri içeren geleceğe yönelik bir karardır. (Özgüven, 2001)
Eş Seçmenin Önemi
Kızlar ve erkeklerin eş seçerken birbirlerinin özelliklerini iyi tanımaları, evliliği olabilir olup olmayacağı konusunda, bilinçli bir değerlendirme yapmaları gerekir.
Evlilikte mutluluk geniş çapta eş seçiminin iyi yapılmasına bağlıdır. Evlilikte, kişiliklerin farklı, değişik çevrelerden gelmiş iki kişinin birlikte olacağı ve yaşamı paylaşacakları gerçeği unutulmamalıdır. Bu nedenle eşler önce “kendilerini”, sonra “birbirlerini” iyi tanıyıp değerlendirmelidirler. Birbirlerinin kişisel niteliklerin ötesinde, karşılıklı olarak birbirlerinin yaşamdan, evlilikten, gelecekten ne beklediklerini bilmeli gerçek beklentiler amaçlar üzerinde durulmalı ve en önemli, olası sorunlar evlilikten önce tartışılmalı ve çözülmelidir. (Özgüven 2000)
Evlilik kararını vermeden önce kişi kendisini iyi tanıması gerektiğini belirtmiştik, nasıl biri olduğu, ne istediği, nasıl bir yaşam düşündüğü konusundaki sorulara doğru ve net cevaplar verilmelidir.
Kişinin kendisini tanıması hususunda şu nokta çok önemlidir. Bireyler, ebeveynlerinden öğrendikleri kalıpları çoğu zaman doğru bulmasalar dahi uygularlar. Yani fert ebeveynden gördüğü kalıbı iyi çözümlemelidir. Yoksa bu durumun etkisiyle ebeveyne çok benzeyen birisini eş olarak seçebilir. Çevremizde eşler arasında sıkça duyduğumuz şu sözler, bu durumun açık bir göstergesidir.
· Tıpkı anneme/babama benziyorsun
· Annem/babam gibi konuşuyorsun
· Giderek anneme/babam benziyorsun
Bireyler başkalarıyla ilişkilerinde öğrendiği yöntemleri seçer. Hatta kendi çocukluğunda bunlara karşı çıkmış da olsa. İşte evlenmeden önce her fert bu açıdan duygusal olarak ebeveyninden kopmalı onların yönetiminde olmaktan çıkmalıdır. (Yılmaz, 2007)
Evlilik öncesinde adayların evlilikle ilgili beklentilerini ölçmesi ne kadar zor olsa da evlilik uyumun sağlanabilmesi için beklentiler düşünülmeli yakın kişilerle bu konuda konuşulmalıdır. Evliliği bir kaçış değil başlangıç olarak değerlendiren Adler’in “Cinsiyetler arasında İşbirliği” kitabında bahsettiği evlilik uyumu hakkındaki görüşlerini inceleyelim:
“Evliliği yalnızca bir kaçış olarak gören genç kızları; yine evliliği yalnızca zorunlu bir bela olarak gören kadınları ve erkekler bir düşünün. Cinsler arasındaki bur gerginlikten kaynaklanan zorluklar, günümüzde devasa boyutlara ulaşmış durumdadır. Kadının çocukluğundan başlayarak kendisine zorlanan role başkaldırısı ne denli güçlü olursa, ya da aynı şekilde erkek kendisine biçilen “ayrıcalıklı” saçmalığına karşın oynamakta ne denli ısrarlıysa cinsler arasındaki çatışma da o denli şiddetli olur.”
“İyi bir evlilik, insanlığın gelecek kuşaklarını yetiştirmenin en iyi yoludur ve evlilikte bu nitelik her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Evlilik gerçekten bir görevdir, kendine has kuralları ve yasaları vardır; bu yeryüzü kabuğunun sonsuz yasası olan işbirliğini zedelemeden, o kural ve yasaların bir bölümünü benimseyip, bir bölümünü reddedemeyiz. Sorumluluğumuzu beş yılla sınırlarsak veya evliliği bir deneme süreci olarak yorumlarsak, aşkın o içten bağımlığına erişemeyiz. Erkekler veya kadınlar bu tür bahanelerle kaçış yolları ararlarsa üstlerine düşen görevi yerine getirmek için gerekli gücü toplayamazlar. Hayatın hiçbir ciddi görevinde buna benzer kaçış yolları aramayız. Sevmek ve sevgiyi sınırlamak bir arada yürümez.Hiç kimse bir başkasının davranışlarını sınırlandıramaz.Glasser (2005) Bir sevgi ortaklığı için hangi özelliklerin, gerekli olduğunu biliyoruz. Sadakat, doğruluk, dürüstlük, mesafeli olmamak, kişilik kanıtlamaya çalışmamak…
Eğer insan sadakatsizliğin her yerde geçerli olduğuna inanıyorsa, evliliğe doğru biçimde hazırlanmamış demektir. Her iki eş de kendi hürriyetlerini, kendi bağımsızlıklarını korumaya karar verirlerse gerçek bir arkadaşlık bile yürütülemez. Buna yoldaşlık denilemez. Yoldaşlıkta her konuda hür olmalıyız. Kendimizi işbirliğine bağımlı kılarız.”
Evlilik beklentilerinin kuşkusuz en büyüğü eşlerin ortak ve uyumlu bir yaşam sürdürebilme isteğidir. İlişkilere biraz daha uzaktan bakıldığında göreceğimiz şey, emek vermeden bu ortaklığın sağlanamayacağı gerçeğidir. Ürkmez ,Ogurtan, (2007)
Eş Seçme Yöntemleri
Birey yaşamında en önemli kararlardan biri olan “eş seçimi” pek çok değişken tarafından etkilenmektedir. Bireyin tercihini ve eş seçmeyi etkileyen çeşitli etmenler, eşlerin tercihlerindeki farklara ilişkin tutum ve değer yargıları konusunda ülkemizde ve yurt dışında yapılan araştırmalar, Özgüven’in (1994) “üniversite öğrencilerinin evlilik ve eş seçmeye ilişkin tercihleri” konusunda yaptığı araştırma sonuçları aşağıda özet olarak verilmiştir.
Eş seçmeyi etkileyen etmenlerle ilgili araştırma’da Özgüven (1994) öğrencilere kültürümüzün çeşitli kesimlerinde yer alan bazı evlenme yöntemleri verilmiş ve kendi tercihlerinin hangisi olduğu sorulmuştur. Bu soruya Ankara’da bulunan beş üniversiteden örnekleme dahil 350 öğrencinin %74’ü “Uzun bir arkadaşlık döneminden sonra evlenmeyi tercih ettikleri cevabını vermişlerdir. İkinci sırada %18 ile “mantık evliliği” yer almıştır. “Beşik kertmesi”, “görücü usulü” ve “ilk görüşte beğendiği birisi ile” gibi seçeneklere verilen cevapların frekansı ise çok düşük çıkmıştır. Cinsiyet gruplarına bakıldığında kız ve erkeklerin tercihlerinde bir paralellik bulunmakta, cinsiyet farkı olarak erkeklerin %13, kızların ise ancak %3 kadarı geleneksel eş seçme yöntemlerini benimsemesi dikkat çekicidir.
Evleneceği kişi ile tanışma şekilleri arasında “aynı mahalleden veya köyden olma”, “konut yakınlığı” gibi “mekan yakınlığı” faktörü tanışma nedenleri arasında en başta gelmektedir. Tanışma ve Evlenme yöntemi olarak “flört” etmekte oldukça yaygındır. Keimer’in (1971) flört konusundaki çalışmasına göre benlik saygısı yüksek kızlar daha çok flört etmekte (%71) ve yüksek öğrenimde flört eden kızlar, etmeyenlere göre, daha erken evlenmektedirler.
Ülkemizde Kayadibi (1992) tarafından yapılan bir araştırmaya göre de akademisyen olan kadınların %95’i flört ederek evlenmelerine karşı gecekondu bölgesindeki yaşayan kadınların sadece %31’i bu tür bir evlilik yapmışlardır.
Koçinoğlu (1971)’nun yaptığı bir araştırmaya göre de üst sosyo-ekonomik düzeydeki bireylerin çoğunluğu “anlaşarak” evlenmelerine karşın daha alt sosyo-ekonomik düzeydekiler çoğunlukla “görücü” usulü ile evlenmektedirler. Bir başka araştırmada deneklerin %75’i flörtü genç bu kız ile erkeğin birbirini tanıması için gerekli olduğunu belirtmişlerdir. (Esmer, 1991)
Ankara, Oran Semtinde oturan aileler üzerinde yapılan bir araştırmada da kadınların %71’inin ve erkeklerin ise %79’unun flörtle evlendikleri belirtilmiştir. (Küçükkaragöz 1979).
Flört etme durumun bireylerin sosyo-ekonomik düzeyleri ile ilgili olduğu kadar sosyo-ekonomik faktörlerden biri olan, öğrenim düzeyi ile de çok yakından bağlantılı olduğu saptanmıştır. Öğrenim düzeyi orta öğretimin altına düştüğünde, flört azalmakta, öğrenim düzeyi yükseldikçe artmaktadır. Yaşamını büyük kentlerde sürdürenlerde flörtle ilişkin tutum ve eğilimler artmakta yerleşim yeri küçüldükçe azalmaktadır. (Ünal, 1996)
Evlilik ve Eş Seçimi İle İlgili Bilgi Kaynakları
Araştırmada öğrencilere “evlilik ve eş seçme ile ilgili bilgileri hangi kaynaklardan edindikleri sorulmuş, “aile”, “arkadaş”, “yazılı kaynaklar” ve “diğerleri” gibi seçenekler verilmiştir. Öğrencilerin evlilikle ilgili bilgileri edindikleri kaynaklar arasında %35 ile “arkadaş çevresi” ile sırayı almış, bunu, %23 ile “yazılı kaynaklar” ve %21 ile “aile” cevabı izlemiştir.
Eş seçimine ilişkin kaynak tercihlerine ilişkin cevaplar cinsiyete göre incelendiğinde, evlilikle ilgili bilgi kaynağı olarak, erkeklerde “arkadaş çevresi” ile “yazılı kaynakların”, kızlarda ise, “arkadaş grubu” ve “ailenin” başta geldiği, kızların erkeklere göre aile çevresini daha çok ve yazılı kaynakları daha az tercih ettikleri anlaşılmıştır. Her iki cinste de “arkadaş grubu” bilgi kaynağı olarak birinci sırayı almaktadır. (Özgüven 1994)
Amerikan kültüründe 30 yıldır eş seçimi konusunda çalışan Waren’in sıraladığı özelliklerin toplumdan topluma ve aynı toplumda da zaman içinde değişebileceği unutulmamalıdır. Eş seçimi ile ilgili olarak, yarım asırdan fazla bir süre içinde yapılmış bir araştırma eş seçiminde önemli olan önceliklerin zaman içinde ve kültürden kültüre değiştiğini göstermektedir. Bu araştırmaya 1939’da başlanmış. ABD’nin farklı bölgelerinde 1956, 1967, 1977, 1984-1985 ve 1996 yıllarında aynı ölçeğin uygulanması ile devam edilmiştir. 57 yıl boyunca süren bu araştırmada eş seçimine ilişkin önceliklerde birçok değişik olduğu saptanmıştır. Bu değişiklikler şu şekilde sıralanmaktadır.
· Her iki cinsiyetin de fiziksel çekiciliğe verdiği önem artmış.
· Her iki cinsiyetin de (özellikle erkeklerin) maddi imkânlara verdikleri önem artmış.
· Her iki cinsin de karşılıklı olarak birbirini çekici bulmaya ve sevmeye verdiği önem artmış.
· İyi yemek yapma ve ev bakımı konularına verilen önem azalmış (Buss, Shpackelford Kirkpatrick ve Larsen, 2001)
Bu araştırmanın ortaya çıkardığı diğer bir bulgu da eş seçimine ilişkin önceliklerde bölgesel farklılıkların da olduğudur. Örneğin Teksas bölgesinden olanların bekârete ve benzer dini inançlara sahip olmaya verdikleri önemine daha fazla olduğu görülmüştür. Ayrıca erkeklerin, eşlerinin fiziksel çekiciliğe sahip olmasına verdikleri önem kadınlardan daha fazla, kadınların da eşlerinin sahip olduğu maddi olanaklara verdikleri önem daha fazla bulunmuştur. Eş seçimi tercihlerine ilişkin benzer bulgulara South’un (1994) 19-35 yaş arasındaki 2214 bekarla yaptığı araştırmada da rastlanmaktadır. (Şenel, 2004)
Eş seçme sürecinin bir boyutu olarak öğrencilere “evlenecekleri kimseyi kimin seçmesi gerektiği” sorusu yöneltilmiştir. Bu soruya verilen seçeneklerden “kendim” cevabı %80 ile birinci “aile ya da başkaları” seçeneği ise %20 ile ikinci sırada yer almıştır. Cevaplar cinsiyete göre incelendiğinde “evleneceğim kişi kendim seçerim” cevabı erkeklerin %81’i kızların ise %78’i tarafından tercih edilmiştir. Ancak kızların, evlenme kararının erkeklere göre aileleri ile daha çok paylaşma eğiliminde olduğu anlaşılmaktadır. (Durmazkul 1991, Özgüven 1994)
Bacanlı (2002), eş seçimini, evrim düşüncesine göre, insanın bugünkü eş seçimi stratejileri onun geçirmiş olduğu tarihsel evrimin bir sonucudur. Bu evrim sonucunda erkek ve kadınlar aynı stratejiler geliştirmek zorunda kalmışlardır. Buna göre, erkekler tarih boyunca öğrenmişlerdir ki, verimli olan kadınlarla eşlenebilenler soyadlarını sürdürmekte, verimli olmayan kadınlarla eşlenenler, soyadlarını sürdürememektedirler. Ayrıca gene öğrenmişlerdir ki, kadına yatırım yapmanın yanı sıra onu başkalarının da aynı kadına yaptırım yapması kimin soyunu sürdüğünü belirsiz bırakmaktadır. Bu yüzden erkek verimli olduğu düşünülen bir kadına sahip olmalı ve onu başkalarından korumalıdır. Bu karşılık kadınlarda öğrenmişlerdir ki, kadın kendisine ve doğacak çocuğa bakabilecek, onları bırakıp gitmeyecek bütün servetini onlara adayacak bir erkekle eşleşmeye çalışmalıdır. Çünkü tarih göstermiştir ki, fakir ve güvenilmez erkeklerle eşlen kadınlar sefil düşmüşler ve hem kendilerini hem de çocuklarını hayatta tutmayı başaramamışlardır. (Buss, 1994, 1989; Buss & Barnes 1986)
İkinci olarak, gene erkekler öğrenmişlerdir ki sağlıklı olan kadınlar, fiziksel açıdan çekici olan kadınlar verimli olmaktadır. Ayrıca bekaret, kadına başkalarının (henüz) yatırım yapmadığının bir göstergesidir. Bu yüzden erkek çekici, sağlıklı ve bakire kızlarla evlenmeye çalışacaktır. Buna karşılık kadınlar da öğrenmişlerdir ki, ekonomik açıdan gelecek vat eden, olgun, zeki, eğitimli, sağlıklı erkekler eşleşmeye daha uygundur. Erkeğin ekonomik durumunun iyi olup olmadığı ve kadına yatırım yapma hazır olup olmadığı erkeğin bahtsızlığına (evli / nişanlı olmamasına) ve ekonomik güç gösterilerine (pahalı hediyeler alması, giyim-kuşamının kalitesi) bakılarak anlaşılabilir. Zeki ve “okumuş” olan erkeklerin de bir şekilde gelecekle ilgili “umut vaat ettikleri” görülmüştür. Bu akıl yürütme erkek ve kadınların eş tercihleriyle ilgili şu sonucu doğurmaktadır. Erkekler kadınların fiziksel çekiciliklerine, kadınlar erkeklerin mal varlıklarına bakmaktadır. (Buss, 1994, 1989)
Türk Aile Yapısı araştırması’nda (SPGM, 1993) evli, eşi ölmüş, boşanmış ve ayrı yaşayan kimselere yöneltilen “kiminle evleneceğinize kim karar vermişti” sorusuna örneklemdeki kişilerin %52’i “ailesi” %23’ü “eşimle anlaşarak”, %20’i “kendim”, %4’ü “akrabalar” karar verdi şeklinde cevaplamışlardır. Kiminle evleneceğinize kim karar vermişti sorusuna verilen cevaplar, bireylerin öğrenim düzeyleri ile karşılaştırıldığında, öğrenim düzeyi yükseldikçe “eşimle anlaşarak” karar verdik diyenlerin oranı da artmaktadır. Eş seme konusu “cinsiyet”e göre incelendiğinde kendi karar verene ve eşi ile anlaşarak karar vereme erkek oranını, kadınlara göre daha yüksek olduğu, buna karşılık ailenin ve akrabaların karar vermesi durumunun kadınların eş seçiminde daha etkili olduğu dikkat çekmektedir. Yine aynı konuya “yaş grupları açısından bakıldığında 40 yaşın altındaki genç nüfus oranında eşimle anlaşarak cevabını verenlerin, orta yaşlı (40-50 yaşlar arası) grupta ise ailem karar verdi cevabını verenlerin yoğunlaştığı görülmüştür. (Özgüven, 2001)
Eş Seçiminde Ailenin Rolü
Araştırmada, üniversite öğrencilerine, “Eş seçiminde ailenin rolü ne olmalı” sorusu sorulmuş, verilen seçeneklerden “Ailenin görüşü alınmalıdır” cevabı %89 ile ilk sırayı almıştır. “Aile karışmamalı” cevabı %14 ile ikinci ve “Evlenme kararını aile vermeli” cevabı ise %1 ile en sonda gelmiştir.
Eş seçimine “kim karar vermeli” ve “ailenin rolüne” ilişkin iki soru birlikte değerlendirildiğinde, öğrencilerin evlenme kararını büyük bir çoğunlukla kendilerinin vermesi gerektiği, ancak ailenin görüşünün de alınmasının uygun olduğu kanısında birleştikleri görülmektedir. Evlenme kararına ailenin karışıp karışmaması konusunda kız ve erkeklerin cevaplarında paralellik görülmektedir. (Özgüven 1994)
Evlilik kararında ailenin etkisi dolaylı ve doğrudan olarak ele alınabilir. Dolaylı yoldan etki, çocukluk döneminde yaşanan olayların şekli verdiği düşünce ve davranış kalıplarıyla gerçekleşir. Kadının erkek, erkeğinde kadın modeliyle ilgili davranış ve düşünce kalıplarını daha çok anne ve baba şekillendirir. Örneğin, bir kız çocuğunun babası ya da ağabeyi ile kurduğu ilişki, beyninde bir erkek modeli oluşturur. Bu model onun karşı cinsle ilgili tavrını etkiler. Evlilik kararında da, kişinin karşı tarafta aradığı özellikler ve ondan beklentilerini anne ya da baba merkezli düşünce ve davranış kalıpları belirler. Ancak bu dolaylı etki gerçekçi değildir. Çünkü evlenilecek kişi ile anne ya da babanın aynı kişiliğe sahip olması mümkün değildir.
Evlilik kararında ailenin doğrudan etkisi ise, anne babanın çocuğunun doğru kararı vermesini istemesinden onun bu önemli kararı hususunda sorumluluk hissetmesinden kaynaklanır. Geleneksel aile yapımızda çocuğun “yuva kurmasını sağlamak” anne babanın hem maddi hem de manevi görevi olarak algılandığından, evlilik sürecinde aile önemli bir rol üstlenir. Bu nedenle anne baba çocuğun kiminle evleneceği konusunda söz sahibi de olmak ister. (Tarhan, 2006)
Eş Seçimi İçin En İyi Ortam
Eş seçme sürecinin bir diğer boyutu, olan olanakların elverişliliği konusuna ilişkin olarak öğrencilere “Eş seçimi için en iyi ortam” sorulmuş, verilen seçenekler arasında %44 ile “Genelde arkadaş çevresi” ilk sırayı almıştır. Bunu, %25 ile “Üniversite çevresi, %18 ile “Aile çevresi” ve %13 ile “İş çevresi” cevapları izlemiştir.
Soruyu cevaplandıranların arkadaşlarının çoğunun üniversite içinde ve dışında olabileceği düşünülürse, yaklaşık üçte ikisinin (%69) üniversite yıllarını kapsayan dönemdeki arkadaşlık ortamının eş seçmek için iyi bir ortam oluşturduğu görüşünde oldukları anlaşılmaktadır. Eş seçimi için uygun ortam konusu cinsiyete göre incelendiğinde, kız ve erkeklerin eş seçme konusunda “Arkadaş” ve “Üniversite” çevresinin en iyi ortam olduğunda birleştikleri, ancak, erkeklerden farklı olarak kızların (%12) aile ortamını seçtikleri aileye daha çok bağlandıkları görülmektedir. (Özgüven 1994).
Seçilecek Eşde Aranan Nitelikler
Üniversite öğrencilerinin eş olarak düşündükleri kişide aradıkları nitelikler hakkında bir dizi soru yöneltilmiş ve alınan cevaplar aşağıda özet olarak verilmiştir.
Eş Seçiminde Aranan Fiziki ve Maddi Nitelikler
Evlenilecek kişinin fiziksel özellikler kapsamında boyu, kilosu, vücut yapısı ve yüz güzelliğine ilişkin değerlendirmeler yapılır.kişinin evlenmeyi düşündüğü kişinin fiziksel özelliklerini nasıl bulduğu beğenip beğenmediği de son derce önemlidir.Çünkü bu durum o kişiye hissedilenlerin yanı sıra o kişinin yanında hissedilenleri de etkileyecektir.Araştırma sonuçlarında da görüldüğü gibi evlenilecek kişinin fiziksel görüntüsü , özellikle erkekler tarafından vazgeçilemez bir öncelik olarak algılanmaktadır.Şenel (2004)
Araştırmada, öğrencilere, seçenekleri eş ile ilgili olarak beş nitelik verilmiş, bunlardan en önemli gördükleri üç tanesi işaretlemeleri istenmiştir. Verilen seçeneklerden ilk sırayı %33 ile “Eşin eğitim düzeyi” almış ve bunu %20 ile “fiziki görünüm”, %20 “Sağlık durum”, %16 ile Eşin ekonomik durumu” ve en sonunda da %11 ile “Yaş farkı” izlemiştir. Bu soruya verilen cevaplar cinsiyete göre incelendiğinde “Eğitim düzeyi” kız ve erkeklerde ilk sırada yer almıştır. Erkeklerde “Fiziki görünüm” kızlarda ise “Ekonomik durum” ikinci sırayı almış, “sağlık” her iki cins için de üçüncü sırada belirtilmiştir. Bu ilk üç sırayı erkeklerde, sıra ile “yaş farkı” ve en sonda da “ekonomik durum” kızlarda ise “fiziki görünüm” ve “Yaş farkı” izlemiştir. Kızlarda “Ekonomik durum”un, erkeklerde ise “Fiziki görünüm”ün ikinci sırada yer alması cinsiyet farkları olarak dikkat çekmektedir.
İlgili konuda yapılan diğer bazı araştırmalarda iyi bir evliliğin oluşturulabilmesi için “eşe sadakat” ve “mutlu bir cinsel yaşam” en önemli değerler arasında gösterilirken, sevgi, aşk, dini değerleri paylaşmak ve ekonomik etkenlerin daha az önemli olduğu vurgulanmıştır. Erkeklerin genellikle çalışan bir bayanla evlenmek istedikleri ve eşlerin evlilik öncesi ilişkileri konusunda kızlara oranla daha hassas davrandıkları saptanmıştır. (Esmer, 1991)
Üniversite öğrencileri üzerinde yaptığı bir araştırmada, Townsend (1989) kızların kendilerinden daha “düşük”, erkeklerin ise “daha yüksek” sosyo-ekonomik düzeydeki kişilerle evlenmek istediklerini belirtmektedir. Ülkemizde araştırmalarda ise bunun aksi sonuçlar elde edilmesi kültürel farkların varlığını düşündürmektedir. Aynı araştırmada erkeklerin %85’i kızların ise %30’u fiziksel çekiciliğin eş seçiminde önemli bulduklarını belirtmişlerdir.
Eş Seçiminde Tercih Edilen Kişilik ve Karakter Özellikleri
Öğrencilerin eş tercihlerinde aradıkları kişilik ve karakter özellikleri ile ilgili bir diğer soruda yedi seçenek verilmiş, bunlardan önemli buldukları üç tanesini işaretlemeleri istenmiştir. Verilen cevaplarda “Sevgi” %29 ile ilk sırayı almıştır. Diğer seçenekler ise yüzdelik sırasına göre “Dürüstlük” (%24), “Hayat Görüşü” (%13), “Sosyo-Kültürel Yakınlık” (%12), “İnanç Birliği” (%11), “Eşlerin Kişilik özelliklerindeki benzerlik” (%10) ve en sonda “Siyasi Görüş” (%1) olarak sıralanmıştır.
Tercih edilen kişilik ve karakter özellikleri sorusuna verilen cevaplar, cinsiyete göre incelendiğinde, kız ve erkeklerde “Sevgi” ile “Dürüstlük” ilk sırayı almıştır. Ancak aradaki sıralarda cinsler arasında farklar görülmüştür. Erkekler üçüncü sırayı “İnanç Birliği” kızlarda ise “Sosyo-Kültürel yakınlık” her iki cinste dördüncü sırada “Hayat Görüşü” ve son sırada da “Siyasi görüş” yer almıştır. (Özgüven 2000)
Eşini tercih nedenleri ve özelliklerle ilgili bir diğer araştırma da eş seçim nedeni olarak “mutlu olduğun ve sevgiyi paylaştığım için” diyenlerin oranı %51, “kişiliğimiz uyuştuğu için” diyenler %26 düzeyde olan kızlar, alt sosyo-ekonomik düzeydeki kızlara oranla eşlerini daha yüksek oranda “kişilik uyuşması” nedeniyle seçtiklerini söylemişlerdir (Ünal, 1996)
Eş Seçiminde Kişinin Sosyo-Ekonomik Durumu
Eş seçimini etkileyen etmenler araştırmasında Özgüven (1994) öğrencilere, “eş olarak seçecekleri kişinin sosyo-ekonomik durumunun nasıl olmasını istedikleri sorulmuştur. Verilen cevaplarda öğrencilerin %50’si seçeceği eşin sosyo-ekonomik düzeyinin “kendisinin ki kadar” olmasını %28’i kendisinden daha yüksek olmasını tercih ettiklerini %22’si ise kendileri için “önemsiz olduğunu belirtmişlerdir. Soruya verilen cevaplar erkek ve kızlara göre incelendiğinde, kızların %41 seçeceği erkeğin sosyo-ekonomik durumunun “kendilerinkinden daha yüksek” olmasını tercih ederken, erkeklerin ancak %13’ü bu tercihi benimsemişlerdir. Erkeklerin %54’ü eş olarak seçecekleri kızın sosyo-ekonomik durumunun “kendisininki kadar ya da daha az” olmasını istemişlerdir. Erkeklerin %33’ü eş seçiminde sosyo-ekonomik düzeyin “önemsiz olduğunu belirtirken, kızların ancak %11 bu görüşe katılmışlardır.
Saygılı (2004) Eş seçiminde maddi destek ve ekonomik güven konusunda eşlerin birbirlerini mağdur etmemeleri, karşılıklı konuşarak iki tarafı da memnun eden bir yol bulmaları gerektiğini belirtmiştir.
Görüldüğü üzere, kızlar seçeceği eşin sosyo-ekonomik düzeyini önemli görmekte ve yüksel olmasını istemekte, erkekler de bir ölçüde önemsemekle birlikte, sosyo-ekonomik düzeyi kendilerinki kadar ya da daha az olmasını tercih etmektedirler. Genel bir eğilim olarak eş seçiminde “yaş ve eğitimin” etkisi birlikte incelendiğinde, gençlerin kültürel, eğitimsel niteliklere yaşlı ve eğitim düzeyi düşük bireylerin ise ekonomik niteliklere daha fazla önem verdikleri gözlenmektedir. Kızlar eşlerinin eğitim düzeyinin kendileriyle eşit veya daha yüksek olmasını istemektedirler. (Özgüven 1994)
Başka bir araştırmada da, eş seçiminde sosyo-ekonomik değişkenlerle ilgili olarak öğrencilere “ekonomik bağımsızlığını henüz elde etmemiş kişiler evlenmeli midir? Şeklinde soru yöneltilmiştir. Bu soruya genelde öğrencilerin %78’i ekonomik bağımsızlığa ulaşmayan bireyler evlenmemelidir. %22 ise evlenebilir şeklinde cevap vermişlerdir. Cevaplar cinsiyete göre değerlendirildiğinde ise kızların %81’i erkeklerin ise %75’i bu soruyu “Hayır” şeklinde cevaplandırmışlardır. Genelde her iki cins ve özellikle kızlar ekonomik bağımsızlığa ulaşamayan kişilerin evlenmesinin doğru olmadığı görüşünde birleşmektedirler. (Özgüven 2000)
Eş Seçmede Bireyin Eğitim Düzeyi
Evlenilecek kişi ile benzer veya yakın eğitim düzeyine sahip olmak da eş arasında ki anlaşma ve uyum için son derce gerekli özelliklerden biridir.Kişilerin eğitim düzeylerinin yakınlığı onların zihinsel kapasitelerinin, olayları ele alış biçimlerini ve verecekleri kararların da daha benzer ve uyumlu olmasını sağlayacaktır.Şenel (2004)
Bir sosyo-ekonomik ve kültürel değişken olarak öğrencilere "Evlenecekleri kişinin eğitim düzeyinin nasıl olması gerektiği" sorulmuş ve dört seçenek verilmiştir. Öğrencilerin %63'ü seçecekleri eşin eğitim düzeyinin "Kendilerininki ile aynı düzeyde" olmasını tercih etmişlerdir. Geri kalan öğrencilerin %19'u kendilerininkinden daha "düşük", %19'u "önemsiz" olduğunu, %18'i ise "kendi öğrenim düzeylerinden daha yüksek" olmasını tercih etmişlerdir. Cevaplar cinsiyete göre incelendiğinde, kızların %91'i erkeklerin ise %70'i seçeceği eşin eğitim düzeyinin "Kendilerininki kadar" ya da "daha yüksek" olmasını tercih etmişlerdir. Eşinin eğitim düzeyini "kendisininkinden daha yüksek" olmasını isteyen erkekler %1 iken kızlarda bu oran, %32'dir.
Eşlerin eğitim düzeyinin farklı olmasının evlilik üzerindeki etkisinin ne olacağı konusunda sorulan tamamlayıcı bir soruya, öğrencilerin %76'sı "eşler anlayışlı kişilerse mutlu olabilirler" %24'ü ise "Böyle bir evliliğin yürümeyeceği" görüşlerini ifade etmişlerdir. Aynı soruya verilen cevaplar cinsiyete göre değerlendirildiğinde erkeklerin %84'ü eşler anlayışlı olurlarsa mutlu olabilirler derken, kızların ancak %68'i bu görüşü paylaşmışlardır. Kızların %32'si erkeklerin %16'sı evliliğin yürüyemeyeceği görüşünü ifade etmişlerdir.
Evlenmek isteyen iki kişinin eğitim düzeyleri arasında aşırı fark olması, ilgi, ihtiyaç ve arkadaşlık gibi alanlarda da farklı olmaları sonucunu doğurmaktadır. Ayrıca eşlerin iletişim kurma ve kişiler arası ilişkileri yöneltme becerileri de oldukça farklı olmakta, eşlerin iletişim kurmalarını güçleştirmektedir. Aslında bireylerin eğitim düzeyi eğitim için verdiği yıllar ve aldığı diplomalar ile sırlandırılamayacak ise de, "yapılan araştırmalar eğitim düzeylerindeki denge ile evlilikteki mutluluk arasında çok yakın ilişki olduğunu ortaya koymaktadır."
Eş Seçmede Bireylerin Yaşları
Evlilik ve eş seçimi gibi önemli bir karar söz konusu olduğunda “doğru kişi’’ kadar “doğru zaman” faktörü de önem teşkil ediyor... Kişinin, gerek kişisel gerekse yaşamsal anlamda evliliğe hazır olması gerek...
Evlilik kararının ne anlama geldiğini idrak edebilecek ve evliliğin getirdiği sorumlulukları taşıyabilecek yaş ve olgunlukta olmak önemli unsurların belki de ilki. İstatistiklere göre, erken yaşlarda verilen evlilik kararının sağlıksız ve isabetsiz olma riski yüksek !10’lu yaşlarında evlenen çiftler, 20’li ve 30’lu yaşlarda evlenen çiftlere göre yaklaşık 3 kat fazla boşanma riski taşıyor. Aynı zamanda, 21-22 yaşlarında evlenenlerde, 25-26 yaşlarında evlenenlere kıyasla 2 kat fazla boşanmaya rastlanıyor.
Eş seçmede önemli sayılan bir diğer boyut olarak, öğrencilere "Evleneceğiniz kişinin yaşı size göre nasıl olmalı?" şeklinde bir soru sorulmuş ve dört seçenek verilmiştir. Seçeneklere verilen cevapların %41'i, "seçeceğim kişinin yaşı benimki kadar olmalı" cevabında toplanmış, bunu %35 ile "yaşı benden büyük" ve %11 ise "benden küçük" cevaplan izlemiştir. Öğrencilerin %13'Ü ise eş seçmede yaşın önemsiz olduğunu ifade etmişlerdir. Erkeklerin %20'si ve kızların %13'ü ise eş seçmede yaşın önemsiz olduğu görüşünü belirtmişlerdir. Yaş konusunu tamamlayıcı bir başka soruda, "ideal evlenme yaşını" kızların %60'ı ve erkeklerin %48'i, 21-25 yaşlan olduğunu belirtmişlerdir (Özgüven 1994).
Eşler Arası Yaş Farkı
Genellikle erkeğin, yaşının kadından birkaç yaş daha büyük olması normal kabul edilmekle birlikte, eşlerin, kadın-erkek her iki yönde de aralarında birkaç yıllık fark olması büyük tehlike olarak düşünülmemektedir. Ancak, eşler arası yaş farkı 10-15 yılı geçerse, evlilik ilişkilerinin tehlikeye girme olasılığı artabilir. Buna karşın yaş farkı her durumda ve herkes için mutlaka bir tehlike olarak kabul edilmemektedir.
Erken yaşta, yasaların tayin ettiği yaşa erişmeden evlenmeler genellikle sorun yaratmaktadır. Eş seçimine temel olan değer ve beklentilerin, kişilerin zevkleri, evlilikten beklediği gayeler, yaşam felsefeleri kararlı hale gelmeden yapılan erken yaşlardaki evlilikler, sonraları çok şey değiştiği için uzun ömürlü olma şansı oldukça düşük olmaktadır. Erken evlilikler ile eşler arasında on yılı aşan yaş farkı olan evliliklerin problemli olma olasılığının yüksek olabileceği kabul edilmektedir.
Eş Seçmede Bireylerin Fiziki Güzelliği
Eş seçmenin önemli bir boyutu sayılan "Fiziki yapı ve güzellik" konusu ile ilgili olarak gençlere "eş olarak seçecekleri kişinin fizik güzelliği hakkındaki tercihleri" sorulmuş ve dört seçenek verilmiştir. Toplam olarak öğrencilerin %53'ü "kendisi kadar güzel" olmasını tercih ettiklerini, %21'i güzelliğin eş seçmede "önemsiz" olduğunu, %20'si "kendisinden daha güzel" olmasını ve %6 kadarı da "kendisinden daha az güzel olmasını" istemişlerdir. Fiziki güzellik konusu, cinsiyete göre incelendiğinde erkeklerin %75'i ve kızların ise %71'i eşlerinin "kendileri kadar ve daha güzel" olmasının istemişlerdir. Erkeklerin %18 ve kızların ise %24'ü eş seçiminde fiziki güzelliğin "önemsiz" olduğunu belirtmişlerdir(Özgüven 1994).
Bu sonuçlara göre, erkek ve kızların her ikisi de yaklaşık dörtte üç oranında eşlerinin güzel olmasını istiyorlar, ancak, erkekler kızlardan biraz daha çok eşlerinin güzel olmasını önemli buluyorlar. Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir başka araştırmada da, ideal eş özellikleri arasında "güvenilir olmak", "zeki olmak" ön sıralarda yer alırken "cazip görünüşün" daha az önemsendiği belirtilmiştir (Bilen, 1983).
Eş Seçmede Dini İnanç
Tarafların dini inançlarının eş seçmede ne derecede önemli olduğuna ilişkin soruya toplam öğrencilerin %86'sı "çok önemli" ve "kısmen önemli" ve %14'ü ise "önemsiz" olduğu cevabını vermişlerdir. Dini inancın önemi konusu cinsiyete göre incelendiğinde erkekler eş seçmede dini inancı %82, kızlar ise %89 oranında "önemli ve kısmen önemli" olarak belirtmişlerdir. Erkeklerin %18'i ve kızların ise %11'i eş seçmede dini inancın "önemli olmadığını" ifade etmişlerdir. Eş seçmede dini inancın her iki cins içinde önemli bir boyut oluşturduğu ve kızların bu konuda daha konservatif bir tutum içinde olduğu, evlenecekleri kimsenin dini inançlarının kendilerinkine benzer olmasını tercih ettikleri görülmektedir.
Eşlerin dini inançları arasındaki farklılık ailenin mutluluğunu etkileyebilir. Çünkü dini inanç farkları eşlerin tutumlarını, yeme, içme ve eğlenme şekillerini yaşam kurallarını özellikle çocukların dini eğitimlerini etkiler, çocukların göreceklerini din eğitimi ana-baba arasında tartışmalı hale gelir. Dini bu farklılıkların kurulan evliliklerin mutluluğunu da etkilemeyebilir.
Eş Seçiminde Bekaret Konusu
Araştırmada, "evlenme kararı verirken bekâret konusu sizce önemli midir?" sorusuna toplam öğrencilerin %66'sı, evlenme kararı verirken "bekaret" konusunun farklı derecelerde de olsa önemli olduğunu %34'ü ise bekaretin önemsiz olduğunu ifade etmişlerdir.
Konu cinsiyete göre incelendiğinde erkeklerin %37'si ve kızların ise %30'u bekaret konusunu önemli bulmuşlardır. Bekâret konusunun erkekler tarafından daha önemli bulunduğu görülmektedir (Özgüven 1996).
Eşte Aranan Niteliklerin Kararlılık Düzeyi
Üniversite öğrencilerinin, eşlerin de aradıkları yedi kişisel özelliğin sıralarında değişiklik olup olmadığını araştıran Hudson (1967) 28 yıl için de bu özelliklerin hiç değişmediğini saptamıştır. Bu temel özellikler, "güvenilir karakter", "dengeli olmak", "duygusallık", "sevimli mizaç", "karşılıklı çekicilik", "sağlıklı oluş", "yuva ve çocuk isteği" ve "zarafet ve inceliktir". Bu kişilik özellikleri 1939 ile 1967 yılları arasında geçen 28 yıl içinde, farklı yıllarda üç araştırma üzerinde, yapılmış, eşde aranan bu niteliklerin önem sıralarında, dikkate değer bir değişiklik görülmemiştir.
Ülkemizde Başaran’ın (1984) yaptığı araştırmada "ideal eşin sahip olduğu nitelikleri" incelenmiş, ideal eş olarak erkeklerin kadında aradığı nitelikler ise "ahlak, karakter, güzellik, iyi huy", kadınların ise "ahlak, karakter, iyi bir meslek ve iyi huy"un ideal eşte bulunması gereken önemli nitelikler olarak bulunmuştur. Eş seçimini etkileyen etmenler araştırmasında da ,Özgüven (1994) genel çerçevesi yönünden benzer sonuçlar elde edilmiştir. Araştırmalarda "ideal eşte" aranan özelliklerin önem sırası oldukça benzerlik göstermekle birlikte, kültürler arası farklılıktan erkek ve kadın olarak cinsiyetler arasında farklılıklardan dolayı önem sırasının değişmesi doğal sayılmaktadır.
Ailelerin Çocuklarının Eşlerine İlişkin Tercihleri
Ailelerin çocuklarının eşlerinde bulunmasını istediği nitelikler konusunda, Sosyal Planlama Genel Müdürlüğünün (1993) yaptığı bir araştırmada, aileler tarafından belirtilen nitelikler TABLO 4.1'de verilmiştir.
TABLO 4.1
Ailelerin çocuklarının evleneceği kişide aradığı özellikler
Önem Sırası
Nitelikler
Yüzdelik
(1)
Köklü bir aileden olması
%42
(2)
İyi bir meslek ve iş sahibi olması
%41
(3)
Dinine bağlı ve ahlaklı olması
%29
(4)
Çalışkan ve becerikli olması
%28
(5)
Tahsilli olması
%27
(6)
Aynı siyasi görüşte olması
%21
(7)
Zengin olması
%13
(8)
Güzel, yakışıklı olması
%03
Sonuç ve Öneriler
Eş seçimini etkileyen etmenlerle ilgili pek çok araştırma yapılmıştır.Bu araştırmalar cinsiyetlere göre ayrılmış , bireylerin v erdiği cevaplar kategorilere ayrılmıştır.Her insanın fikir yapısı evlilik ile ilgili düşünceleri birbirinden farklıdır.Bu sadece eş seçimi için değil her zaman böyledir.Eş seçimi konusu da titizlikle incelenmesi gereken bir konudur.Biraz öncede söylediğim gibi pek çok araştırma yapılmış öneriler ortaya konulmuş ancak yaşantımızda bizi yargılamayan, yada değişmemizi istemeyen birisiyle olmak kendimizi gayet iyi hissetmemizi sağlayacağını düşünüyorum