Eşkinci ne demek - Eşkinciler ile ilgili bilgiler - Osmanlıda Eşkinciler - Osmanlılarda Eşkinci
Eşkinci
Osmanlılarda timarlı sipahilere ve cepheye çağrılan geri hizmet kıtalarına verilen ad.
Osmanlılar'da her timarlı sipahi bir savaş yükümlüsü olduğu için, eşkinci sayılırdı. Eşkincilerin mülk timar sahipleri bizzat sefere katılmazlar, yerlerine cebelü (silahlı asker) gönderirlerdi. Be-nevbet timarı olanlardan ise nöbet sırası gelenler sefere katılırlardı. Osmanlıların timar teşkilâtı içinde, ilk kuruluş devrinde teşkilâtlandırdıkları eşkinciler, devletin bir nevî, sayıları bilinen, hazır kuvveti durumundaydılar.
Yaya, müsellem, kızılca müsellem, yörük ve canbazlardan teşekkül eden eşkinciler, 1590 yılına kadar 20 şer, bu seneden sonra 30 ar kişilik ocaklara bölünmüşlerdi. Kanuna göre her ocaktan beş eşkinci sefere gitmek zorundaydı. Geri hizmetlerde kalanlara, yamak adı verilirdi. Yamaklar, ocak eşkincilerine, her sefer sırasında ellişer akçe ödemek zorundaydılar. Bu sebeple bunlar elliciler olarak da adlandırılmıştır. Sefere katılan eşkinciler, daha çok köprü, hisar ve yol inşaatıyla uğraşırlardı. Sefere çıkan her eşkinci, mensup olduğu orta büyük bölük sandıklarına, sefer sırasında yiyecek ihtiyaçlarının karşılanması için iki altın verirdi. Herhangi bir sebeple sefere katılamayan eşkinciden de bu para tahsil edilirdi.
Eşkincilerin maaş kâğıtlarına esâme adı verilirdi. Eşkincilerin bu esâmelerini başkalarına devretmeleri veya satmaları kesinlikle yasaktı. 1714 te Mora Seferinde Anapoli Kalesinin fethi sırasında gösterdikleri başarı sebebiyle, eşkincilere ulûfeleriyle emekli olma hakkı verildi. Ancak, zamanla kadrolarıyla emekli olan eşkinciler, devleti iki bakımdan zarara sürüklediler. Biri, sefere çıkacak eşkincilere yeni kadro bulma zorluğu; diğeri ise, emekli olan eşkincilerin, esâmelerini askerlikle ilgisi olmayanlara satmaları idi. Bu durum, timar sisteminin önemli ölçüde bozulmasına yol açtı.
Sultan İkinci Mahmud Han, daha da bozulan bu teşkilâtı, 25 Mayıs 1825 te düzenleyerek modern bir eşkinci ocağı kurdu.
Şeyhülislâm Tâhir Efendiden, askerî eğitimin lüzumlu olduğuna dair fetva alınıp, yeniçerilerin bütün adı verilen elli bir ortasından şimdilik yüz ellişerden 7650 asker, eşkinci adıyla kaydedilip, bir kanunnâme yazıldı.
Eşkinci askerlerinin başına Hacı Sâib Efendi getirilip, eğitiminden de Mısır Cihâdiye Askerî Binbaşılarından Davud Ağa ile eski Nizâm-ı Cedîd Yüzbaşılarından İbrahim Ağa sorumlu idi. Eşkinci yazılanların ayaklarına sıkı potur ile başlarına yeşil renkli Karadeniz kalpağı giydirilip, kundaklı tüfek ile birer kılıç verildi. Dua ve sena ile yeni elbiseleri giydirilip, silahları kuşatılan eşkinciler, 11 Haziran 1826 Pazar günü, At Meydanında eğitime başladı. Ancak, disiplini tamamen kaybolan yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra, eşkinci ocağı da yerini yeni kurulan Asâkîr-i Mansûre-i Muhammediye adlı orduya bıraktı.
Eşkinci
Osmanlılarda timarlı sipahilere ve cepheye çağrılan geri hizmet kıtalarına verilen ad.
Osmanlılar'da her timarlı sipahi bir savaş yükümlüsü olduğu için, eşkinci sayılırdı. Eşkincilerin mülk timar sahipleri bizzat sefere katılmazlar, yerlerine cebelü (silahlı asker) gönderirlerdi. Be-nevbet timarı olanlardan ise nöbet sırası gelenler sefere katılırlardı. Osmanlıların timar teşkilâtı içinde, ilk kuruluş devrinde teşkilâtlandırdıkları eşkinciler, devletin bir nevî, sayıları bilinen, hazır kuvveti durumundaydılar.
Yaya, müsellem, kızılca müsellem, yörük ve canbazlardan teşekkül eden eşkinciler, 1590 yılına kadar 20 şer, bu seneden sonra 30 ar kişilik ocaklara bölünmüşlerdi. Kanuna göre her ocaktan beş eşkinci sefere gitmek zorundaydı. Geri hizmetlerde kalanlara, yamak adı verilirdi. Yamaklar, ocak eşkincilerine, her sefer sırasında ellişer akçe ödemek zorundaydılar. Bu sebeple bunlar elliciler olarak da adlandırılmıştır. Sefere katılan eşkinciler, daha çok köprü, hisar ve yol inşaatıyla uğraşırlardı. Sefere çıkan her eşkinci, mensup olduğu orta büyük bölük sandıklarına, sefer sırasında yiyecek ihtiyaçlarının karşılanması için iki altın verirdi. Herhangi bir sebeple sefere katılamayan eşkinciden de bu para tahsil edilirdi.
Eşkincilerin maaş kâğıtlarına esâme adı verilirdi. Eşkincilerin bu esâmelerini başkalarına devretmeleri veya satmaları kesinlikle yasaktı. 1714 te Mora Seferinde Anapoli Kalesinin fethi sırasında gösterdikleri başarı sebebiyle, eşkincilere ulûfeleriyle emekli olma hakkı verildi. Ancak, zamanla kadrolarıyla emekli olan eşkinciler, devleti iki bakımdan zarara sürüklediler. Biri, sefere çıkacak eşkincilere yeni kadro bulma zorluğu; diğeri ise, emekli olan eşkincilerin, esâmelerini askerlikle ilgisi olmayanlara satmaları idi. Bu durum, timar sisteminin önemli ölçüde bozulmasına yol açtı.
Sultan İkinci Mahmud Han, daha da bozulan bu teşkilâtı, 25 Mayıs 1825 te düzenleyerek modern bir eşkinci ocağı kurdu.
Şeyhülislâm Tâhir Efendiden, askerî eğitimin lüzumlu olduğuna dair fetva alınıp, yeniçerilerin bütün adı verilen elli bir ortasından şimdilik yüz ellişerden 7650 asker, eşkinci adıyla kaydedilip, bir kanunnâme yazıldı.
Eşkinci askerlerinin başına Hacı Sâib Efendi getirilip, eğitiminden de Mısır Cihâdiye Askerî Binbaşılarından Davud Ağa ile eski Nizâm-ı Cedîd Yüzbaşılarından İbrahim Ağa sorumlu idi. Eşkinci yazılanların ayaklarına sıkı potur ile başlarına yeşil renkli Karadeniz kalpağı giydirilip, kundaklı tüfek ile birer kılıç verildi. Dua ve sena ile yeni elbiseleri giydirilip, silahları kuşatılan eşkinciler, 11 Haziran 1826 Pazar günü, At Meydanında eğitime başladı. Ancak, disiplini tamamen kaybolan yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra, eşkinci ocağı da yerini yeni kurulan Asâkîr-i Mansûre-i Muhammediye adlı orduya bıraktı.