‘’Kızımın erkek arkadaşı var, bu nasıl olur!.. Bu yaş da sevgili olur mu?…Onlar sevgi nedir bilmezler!…. Bizim aileye bu tarz şeyler yakışmaz!…Çocuğum başkasına farklı gözle bakamaz!…Flört ya da karşı cinsle birliktelik bu yaşlarda olmaz, olamamalı!… Benim çocuğum bunu nasıl yapar?….’’
Sizlere güzel bir haber vereyim; son yıllarda ebeveyn tutumlarına bakıldığında karşı cinsle yakınlaşmalar ya da flört (arkadaşlık kurma) durumlarına aileler daha olumlu tepkiler verebiliyor. Aileler dönem özelliklerini bildikçe ve bu tarz şeylerin kaçınılmaz bir durum olduğuna önem verdikçe anne babalar çocuklarına karşı daha sevgiyle yaklaşabilmekte.
Ergenlik dönemindeki arkadaşlık ilişkileri önemli olduğu gibi romantik akran ilişkiler de bu dönemin önemli konularındandır. Yapılan araştırmalar sonucunda hangi yaş döneminde olursak olalım karşı cins ile arkadaşlık ilişkilerine baktığımızda (evlilik, birliktelik, nişanlılık veya tanışma evreleri) aile kültür ve düşünce yapısının etkilerinin büyük olduğunu görebiliyoruz.
Ergenlik döneminde, ergen yoğun bir biçimde fiziksel ve hormonal değişimler yaşamaktadır. Bu hızlı değişimlere ayak uydurmaya çalışırken bir taraftan da ergenler duygusal açıdan yeni, farklı hisleri oluşmaya başlamaktadır. Ergenlik yıllarında bilişsel, sözel ve mantıksal değişikliklerle birlikte sosyal ve duygusal açıdan da değişiklik olduğundan ergenin ailesi ve arkadaşlarıyla olan iletişimi de çeşitlenmektedir.
Ergenlik dönemini; ön ergenlik, orta ergenlik ve son ergenlik olmak üzere içe ayrılırken, karşı cinse olan aşırı ilgi eğilimi en çok orta ergenlik döneminde görülmektedir.
4-18 yaş arasındaki orta ergenlik döneminde gencin bedeninde, ruhsal gelişiminde ve cinsel gelişiminde, uyum sağlanması güç bir hız ve değişim vardır. Bu değişimlerin etkisi ile yaşadığı yoğun duygu akımı ve bağımsızlığını ortaya koyma çabası ile ergen, birine bağlanmaya ve bağımsızlık mücadelesinde birinin desteğine ve ilgisine ihtiyaç duyarlar.
Her insanın doğasında olan değerli olma ve farkedilme arzusu ergenlik dönemi ile birlikte yoğun hormonel değişimle birlikte üst seviyeye çıkmaktadır. Bu sebepten dolayı da fark edilmek ve karşı cinsin ilgisini çekmek için türlü yollar denenir, karşılıklı hoşlanmalar daha sonra arkadaşlığa (flört) dönüşür. İlk karşı cinsle arkadaşlık kurma yaşı kişiye göre değişir. Bu yaş hangi yaş dönemi olması gerekiyor kısmı ise tartışmaya açık bir konudur.
İster hem cinsleri arasında ister karşı cins ilişkisinde olsun; ergenlikte temel ihtiyaç, onaylanma, kabul edilme ve beğenilmedir. Ergenin karşı cins tarafından nasıl görüldüğü büyük merak konusudur. Kendi imajına dair fikirleri karşıdan gelecek tepkilerle şekillenir, başka bir söyleyişle kendisini tanımaya başlar. Bu açıdan bakıldığında, bu dönemde karşı cinsle yaşanan ilişkiler kişinin hem kendisini hem de karşı cinsi tanımak ve sınırlarını keşfetmek açısından çok öğreticidir ve geleceğe hazırlanmasında etkilidir.
Ergenlikte akran ilişkileri ve duygusal ilişkiler kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Kız arkadaş ya da erkek arkadaş edinme biçimleri ve süreçleri farklı kültürlerde ele alındığında ülkemizde bu durumun giderek normalleşmeye başladığını görebiliyoruz. Toplum olarak bakış açımız farklılaştıkça çocuklarımıza verdiğimiz tepkiler de değişim göstermektedir. Ülkemizde önemli bir konu da ergenlerin yaşamlarında, gelecek kaygısı ve sınav korkusunun olmasıdır. Ön ergenlikten itibaren ilköğretim ikinci kademesine girme sınavları için çalışmaya başlayan ergen daha sonraları da meslek edinmek için kendini üniversite sınavına hazırlanmaya odaklamaktadır. Ülkemizdeki ergenlik döneminde yaşanan arkadaşlık ve romantik ilişkilerin boyutlarının sınav kaygısı ile birlikte daha önemli bir hal aldığını düşünürsek ergenin aslında bu dönemdeki en büyük ihtiyacının ‘’ güven ‘’ duygusu olduğunu görebiliriz.
Ergenler Ailesinden Gördüğü Şekilde İlişki Kuruyor
*Ergenlik döneminde ergenlerin bir kısmı karşı cinse karşı korku ve çekingenlik göstermektedir.
Bu çekingenliğin sebebi cinsel gelişimle ilgili eksik bilgiden ya da kötü şartlanmaktan, olumsuz akran yada aile ilişkilerinden vb. kaynaklanabilmektedir. Ergene bu durumunun geçici olduğu ve kız-erkek arkadaşlığının korkulacak bir durum olmadığı anlatılmalıdır. Eğer ergen aile içinde bu tarz konuları konuşamıyor ise veya bu konular açıldığında utandırılıyor ise kendisinden utanç duyması kaçınılmazdır.
*Bir diğer konu ise aile içinde anne ve babanın birbirlerine olan yaklaşımları.
Ergen aile içinde mutlu bir evliliğin temel taşları olan güven ve bireysel farklılıklara değer verme düşüncesini görebiliyor ve hissedebiliyor ise yaşadığı arkadaşlık ilişkilerinde de bunu yansıtacaktır. Örneğin; kız arkadaşına aşırı baskı yapan, emir cümleleri ile iletişim kuran bir erkek, ilişki başlatma ve sürdürme biçimini bu şekilde yorumlamayı nerden öğrenmiş olabilir?
Karşı cinsle ilişkiler konusu ebeveynleri kaygılandırıyor
Ergenliğin en temel özelliklerinden birisi arkadaş ortamında kendini ispatlama ve sosyal dış çevreye olan bağımlılıklarıdır. Eskisi gibi aile iletişimi güçlü olmayan ergen, kendisine yarattığı bir dünyada ailesinden sıyrılmaya çalışarak, kendini tamamlama çabası içerisine girer. Aileler genellikle bu süreci çok anlamlandırmakta zorluk çekerler, çünkü çocuklarının kendilerinden uzaklaştığını, aradaki bağların koptuğunu düşünen aile kendisini yetersiz hissetmeye başlar ve kızgınlık duygusu ile hareket etmeye başlarlar.
Özellikle genç ergenlerin çabuk etki altında kalmaları, bir arayış içerisinde olmaları, özellikle cinsellik ve karşı cinsle ilişkiler konusu ebeveynleri çok kaygılandırır hatta çocuklarına nasıl davranacaklarını bilemezler. Genellikle de bu kaygı, gençlere kısıtlamalar ve yasaklamalar şeklinde yansır. Aileler bu özel dönemle ilgili ne kadar çok bilgi sahibi olursa kaygıları da büyük oranda azalacaktır.
Ebeveynler, aynı yaş döneminde neredeyse dünyadaki bütün gençlerin benzer sorunları yaşadıklarını fark ederlerse, yalnız olmadıklarını düşünecek ve bu dönemi kolayca anlayacaklardır. Ergen bireyin karşı cinsle ilişkilerini de bu bağlamda değerlendirmek, paniğe kapılmadan izlemek doğru olur. Böylece gencin sorular sormasının ve yakın bulduğu ebeveyniyle bir şeyler paylaşmasının yolu açık tutulmuş olur.
Aileler gerçek kaygılarını dile getiremiyorlar
Ailelerin yaşadığı yoğun kaygı ve panik, aileleri yanlış tutum ve davranışlarda bulunmaya itiyor. Zaman zaman aşırı kısıtlamalar ve özel alanlara aşırı müdahale etme, karşı cinsle iletişimi engelleme, yasaklar koyma gibi davranışlar gençleri daha güvensiz kılmakta olup, aile içi iletişimin de günden güne kötüye gitmesine neden oluyor. Sonuç olarak, gençler ailelerin gerçekte olan kaygılarını anlayamıyorlar ve gençler daha çok arkadaşlarıyla bu durumu paylaşarak rahatlamaya çalışıyor. Aile içindeki kaygıların nedeni ise gencin başına kötü bir şey geleceği, zarar göreceği ve üzüleceği korkusudur. Anne-babaların bu zorlu süreçte yapması gereken, çocuklarına destek olmak ve onlara ne kadar değerli olduklarını hissettirmektir. Değerli olduğunu bilen, sevilen, önemsenen bir genç, kendisini kanıtlamak için başını derde sokacak tecrübelere ihtiyaç duymayacak ve kendisini korumayı bilecektir. Unutulmaması gerekir ki ergenlik boyunca biriken gözlemler, deneyimler, yapılan yanlışlar ve doğrular bir araya gelerek kişiliğin oluşmasında önemli rol oynar.
Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:
*Çocuklarımıza kendi dönemlerimizdeki yaşadıklarımızı onları şimdiki dönemleri ile kıyaslamayın. Unutmayın.. Aynı zamanda yaşamıyorsunuz..
*Çocuklarınızın duygularını yok saymayın. Hissettiklerine değer verip, onları utandırmayın.
*Çocuklarınızın erkek arkadaş ya da kız arkadaş deneyimlerini paylaşmaları için onlara güven verin. Duygularını güvendiği kişlere ifade etmeleri onlar için önemlidir.
*Çocuklarınızın telefon, bilgisayar… gibi özel alanlarına aşırı müdahale etmek yerine çocuklarınıza gereken önemi ve güveni vermek daha doğrudur.
*Karşı cins denince aklımıza geleceğe dair kötü senaryolar üretip çocuklarımızla paylaşmayalım. Her arkadaşlık tehlikeli olmayabilir, tam tersi iyileştirici ve destekleyici de olabilir.
*Ergen çocuğunuzun karşı cinsle arkadaşı olduğunu öğrendiğimizde aile bireylerinden gizlenmesi gereken bir şey olmadığını aktarmak önemlidir. Örneğin; Türk toplumunda annelerin kız çocuklarının bu gibi durumlarını babalarından gizlemeleri.. gibi.
*Her genç çocuk yaşadığı karşı cinsle olan arkadaşlığından dolayı akademik yetersizlik veya başarısızlık yaşamaz. Bu yüzden, çocuklarınız akademik anlamda istemedikleri sonuçlarla karşı karşıya kaldıklarında sorunu tek bir sebebe bağlı olarak değil, bir bütün olarak ele almalıyız.
Sizlere güzel bir haber vereyim; son yıllarda ebeveyn tutumlarına bakıldığında karşı cinsle yakınlaşmalar ya da flört (arkadaşlık kurma) durumlarına aileler daha olumlu tepkiler verebiliyor. Aileler dönem özelliklerini bildikçe ve bu tarz şeylerin kaçınılmaz bir durum olduğuna önem verdikçe anne babalar çocuklarına karşı daha sevgiyle yaklaşabilmekte.
Ergenlik dönemindeki arkadaşlık ilişkileri önemli olduğu gibi romantik akran ilişkiler de bu dönemin önemli konularındandır. Yapılan araştırmalar sonucunda hangi yaş döneminde olursak olalım karşı cins ile arkadaşlık ilişkilerine baktığımızda (evlilik, birliktelik, nişanlılık veya tanışma evreleri) aile kültür ve düşünce yapısının etkilerinin büyük olduğunu görebiliyoruz.
Ergenlik döneminde, ergen yoğun bir biçimde fiziksel ve hormonal değişimler yaşamaktadır. Bu hızlı değişimlere ayak uydurmaya çalışırken bir taraftan da ergenler duygusal açıdan yeni, farklı hisleri oluşmaya başlamaktadır. Ergenlik yıllarında bilişsel, sözel ve mantıksal değişikliklerle birlikte sosyal ve duygusal açıdan da değişiklik olduğundan ergenin ailesi ve arkadaşlarıyla olan iletişimi de çeşitlenmektedir.
Ergenlik dönemini; ön ergenlik, orta ergenlik ve son ergenlik olmak üzere içe ayrılırken, karşı cinse olan aşırı ilgi eğilimi en çok orta ergenlik döneminde görülmektedir.
4-18 yaş arasındaki orta ergenlik döneminde gencin bedeninde, ruhsal gelişiminde ve cinsel gelişiminde, uyum sağlanması güç bir hız ve değişim vardır. Bu değişimlerin etkisi ile yaşadığı yoğun duygu akımı ve bağımsızlığını ortaya koyma çabası ile ergen, birine bağlanmaya ve bağımsızlık mücadelesinde birinin desteğine ve ilgisine ihtiyaç duyarlar.
Her insanın doğasında olan değerli olma ve farkedilme arzusu ergenlik dönemi ile birlikte yoğun hormonel değişimle birlikte üst seviyeye çıkmaktadır. Bu sebepten dolayı da fark edilmek ve karşı cinsin ilgisini çekmek için türlü yollar denenir, karşılıklı hoşlanmalar daha sonra arkadaşlığa (flört) dönüşür. İlk karşı cinsle arkadaşlık kurma yaşı kişiye göre değişir. Bu yaş hangi yaş dönemi olması gerekiyor kısmı ise tartışmaya açık bir konudur.
İster hem cinsleri arasında ister karşı cins ilişkisinde olsun; ergenlikte temel ihtiyaç, onaylanma, kabul edilme ve beğenilmedir. Ergenin karşı cins tarafından nasıl görüldüğü büyük merak konusudur. Kendi imajına dair fikirleri karşıdan gelecek tepkilerle şekillenir, başka bir söyleyişle kendisini tanımaya başlar. Bu açıdan bakıldığında, bu dönemde karşı cinsle yaşanan ilişkiler kişinin hem kendisini hem de karşı cinsi tanımak ve sınırlarını keşfetmek açısından çok öğreticidir ve geleceğe hazırlanmasında etkilidir.
Ergenlikte akran ilişkileri ve duygusal ilişkiler kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Kız arkadaş ya da erkek arkadaş edinme biçimleri ve süreçleri farklı kültürlerde ele alındığında ülkemizde bu durumun giderek normalleşmeye başladığını görebiliyoruz. Toplum olarak bakış açımız farklılaştıkça çocuklarımıza verdiğimiz tepkiler de değişim göstermektedir. Ülkemizde önemli bir konu da ergenlerin yaşamlarında, gelecek kaygısı ve sınav korkusunun olmasıdır. Ön ergenlikten itibaren ilköğretim ikinci kademesine girme sınavları için çalışmaya başlayan ergen daha sonraları da meslek edinmek için kendini üniversite sınavına hazırlanmaya odaklamaktadır. Ülkemizdeki ergenlik döneminde yaşanan arkadaşlık ve romantik ilişkilerin boyutlarının sınav kaygısı ile birlikte daha önemli bir hal aldığını düşünürsek ergenin aslında bu dönemdeki en büyük ihtiyacının ‘’ güven ‘’ duygusu olduğunu görebiliriz.
Ergenler Ailesinden Gördüğü Şekilde İlişki Kuruyor
*Ergenlik döneminde ergenlerin bir kısmı karşı cinse karşı korku ve çekingenlik göstermektedir.
Bu çekingenliğin sebebi cinsel gelişimle ilgili eksik bilgiden ya da kötü şartlanmaktan, olumsuz akran yada aile ilişkilerinden vb. kaynaklanabilmektedir. Ergene bu durumunun geçici olduğu ve kız-erkek arkadaşlığının korkulacak bir durum olmadığı anlatılmalıdır. Eğer ergen aile içinde bu tarz konuları konuşamıyor ise veya bu konular açıldığında utandırılıyor ise kendisinden utanç duyması kaçınılmazdır.
*Bir diğer konu ise aile içinde anne ve babanın birbirlerine olan yaklaşımları.
Ergen aile içinde mutlu bir evliliğin temel taşları olan güven ve bireysel farklılıklara değer verme düşüncesini görebiliyor ve hissedebiliyor ise yaşadığı arkadaşlık ilişkilerinde de bunu yansıtacaktır. Örneğin; kız arkadaşına aşırı baskı yapan, emir cümleleri ile iletişim kuran bir erkek, ilişki başlatma ve sürdürme biçimini bu şekilde yorumlamayı nerden öğrenmiş olabilir?
Karşı cinsle ilişkiler konusu ebeveynleri kaygılandırıyor
Ergenliğin en temel özelliklerinden birisi arkadaş ortamında kendini ispatlama ve sosyal dış çevreye olan bağımlılıklarıdır. Eskisi gibi aile iletişimi güçlü olmayan ergen, kendisine yarattığı bir dünyada ailesinden sıyrılmaya çalışarak, kendini tamamlama çabası içerisine girer. Aileler genellikle bu süreci çok anlamlandırmakta zorluk çekerler, çünkü çocuklarının kendilerinden uzaklaştığını, aradaki bağların koptuğunu düşünen aile kendisini yetersiz hissetmeye başlar ve kızgınlık duygusu ile hareket etmeye başlarlar.
Özellikle genç ergenlerin çabuk etki altında kalmaları, bir arayış içerisinde olmaları, özellikle cinsellik ve karşı cinsle ilişkiler konusu ebeveynleri çok kaygılandırır hatta çocuklarına nasıl davranacaklarını bilemezler. Genellikle de bu kaygı, gençlere kısıtlamalar ve yasaklamalar şeklinde yansır. Aileler bu özel dönemle ilgili ne kadar çok bilgi sahibi olursa kaygıları da büyük oranda azalacaktır.
Ebeveynler, aynı yaş döneminde neredeyse dünyadaki bütün gençlerin benzer sorunları yaşadıklarını fark ederlerse, yalnız olmadıklarını düşünecek ve bu dönemi kolayca anlayacaklardır. Ergen bireyin karşı cinsle ilişkilerini de bu bağlamda değerlendirmek, paniğe kapılmadan izlemek doğru olur. Böylece gencin sorular sormasının ve yakın bulduğu ebeveyniyle bir şeyler paylaşmasının yolu açık tutulmuş olur.
Aileler gerçek kaygılarını dile getiremiyorlar
Ailelerin yaşadığı yoğun kaygı ve panik, aileleri yanlış tutum ve davranışlarda bulunmaya itiyor. Zaman zaman aşırı kısıtlamalar ve özel alanlara aşırı müdahale etme, karşı cinsle iletişimi engelleme, yasaklar koyma gibi davranışlar gençleri daha güvensiz kılmakta olup, aile içi iletişimin de günden güne kötüye gitmesine neden oluyor. Sonuç olarak, gençler ailelerin gerçekte olan kaygılarını anlayamıyorlar ve gençler daha çok arkadaşlarıyla bu durumu paylaşarak rahatlamaya çalışıyor. Aile içindeki kaygıların nedeni ise gencin başına kötü bir şey geleceği, zarar göreceği ve üzüleceği korkusudur. Anne-babaların bu zorlu süreçte yapması gereken, çocuklarına destek olmak ve onlara ne kadar değerli olduklarını hissettirmektir. Değerli olduğunu bilen, sevilen, önemsenen bir genç, kendisini kanıtlamak için başını derde sokacak tecrübelere ihtiyaç duymayacak ve kendisini korumayı bilecektir. Unutulmaması gerekir ki ergenlik boyunca biriken gözlemler, deneyimler, yapılan yanlışlar ve doğrular bir araya gelerek kişiliğin oluşmasında önemli rol oynar.
Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:
*Çocuklarımıza kendi dönemlerimizdeki yaşadıklarımızı onları şimdiki dönemleri ile kıyaslamayın. Unutmayın.. Aynı zamanda yaşamıyorsunuz..
*Çocuklarınızın duygularını yok saymayın. Hissettiklerine değer verip, onları utandırmayın.
*Çocuklarınızın erkek arkadaş ya da kız arkadaş deneyimlerini paylaşmaları için onlara güven verin. Duygularını güvendiği kişlere ifade etmeleri onlar için önemlidir.
*Çocuklarınızın telefon, bilgisayar… gibi özel alanlarına aşırı müdahale etmek yerine çocuklarınıza gereken önemi ve güveni vermek daha doğrudur.
*Karşı cins denince aklımıza geleceğe dair kötü senaryolar üretip çocuklarımızla paylaşmayalım. Her arkadaşlık tehlikeli olmayabilir, tam tersi iyileştirici ve destekleyici de olabilir.
*Ergen çocuğunuzun karşı cinsle arkadaşı olduğunu öğrendiğimizde aile bireylerinden gizlenmesi gereken bir şey olmadığını aktarmak önemlidir. Örneğin; Türk toplumunda annelerin kız çocuklarının bu gibi durumlarını babalarından gizlemeleri.. gibi.
*Her genç çocuk yaşadığı karşı cinsle olan arkadaşlığından dolayı akademik yetersizlik veya başarısızlık yaşamaz. Bu yüzden, çocuklarınız akademik anlamda istemedikleri sonuçlarla karşı karşıya kaldıklarında sorunu tek bir sebebe bağlı olarak değil, bir bütün olarak ele almalıyız.