Son konular

F Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler ve Anlamları

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
54
Yaş
36
Coin
256,936
F Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler ve Anlamları

FÂCİR: 1. Fücûr sahibi, fena huylu. günahkâr.

FÂDIL-FÂZIL: Faziletli, fazilet sahibi, erdemli.

FADL-FAZL: İyilik, fazilet, erdem.

FAHR: Övgü, şeref, böbürlenme.

FAHR-İ KÂİNAT: Kâinatın övgüsü, şerefi; Hz. Peygamber (s.a.v.) .

FAHŞÂ: 1. Meşru olmayan cinsel ilişki, fuhuş. 2. Zekatı az verme, tamahkârlık. 3. Akla ve ahlâka uygun olmayan söz ve iş.

FÂİL: 1. İşleyen, yapan. 2. Te’sirli, etkili.

FÂİL-İ MUHTAR: İstediğini yapmakta serbest olan.

FAKR: Fakirlik, yoksulluk, züğürtlük.

FÂRİĞ: 1. Vazgeçmiş, çekilmiş. 2. Rahat, âsûde. 3. Boş, işini bitirmiş, işsiz.

FARÎZA: 1. Allah’ın emri, farz, vacip, gerek, vazife. 2. Mirasçılardan her birine şer’an düşen hisse, pay.

FART-I İZDİHAM: Fazla kalabalık.

FÂRUK: Haklıyı haksızı ayırmakta pek mahir olan. Hz. Ömer’in sıfatlarından biri.

FARZ: 1. İslâmiyette mazeret olmadıkça yapılması mecburi olan, terkedilmesi günah sayılan Tanrı buyruğu. 2. Zarurî, lüzumlu.


FARZ-I AYN: Kişinin bizzat yapması gereken farz. Herkese farz olan.

FARZ-I KİFÂYE: Bir kısım müslümanların yerine getirmesiyle diğerlerinden sakıt olan farz. Cenaze namazı gibi.

FASÂHAT: Güzel ve açık konuşma, uzdillilik, iyi söz söyleme kabiliyeti.

FÂSIK: Allah’ın emirlerini tanımayan, günah işleyen.

FÂSILA: 1. Aralık, ara, bölme. 2. Ayıran, bölen, Kur’ân-ı Kerim âyetlerinin sonları.

FÂSİD-FÂSİDE: 1. Kötü, fena, yanlış, bozuk. 2. Münafık, fesad çıkaran.

FASL: 1. Ayrıntı, ayırma, kesinti, bölüm. 2. Halletme, neticelendirme, kesip atma.

FÂTIR: Yaratan, yaratıcı.

FAZÂİL: İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye karşı devamlı ve değişmez istidatlar, güzel huylar.

FAZİLET: İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye olan devamlı ve değişmez istidat, güzel vasıf, iyi huy, erdem.

FAZL U İHSÂN: Cömertlik ve bağışta bulunmak.

FAZL U KEREM: Bilginlere, faziletli kişilere yaraşır olgunluk ve cömertlik.

FAZL U RAHMET: Faziletli kişinin lütfu, merhameti ve acıması.


FAZL: 1. Fazla, ziyade, artık, bâki. 2. Fazlalık, üstünlük.

FAZL-I AZÎM: Büyük değer, temelde var olan büyük meziyet.

FEBİHÂ: Ne alâ, ne güzel.

FECR: Fecir; sabaha karşı güneş doğmadan önce, ufkun aydınlığı, tan yerinin ağarması.

FECR-İ SADIK: (Hakiki fecir) şafak sökme.

FEDA: 1. Gözden çıkarma, uğruna verme. 2. Kurban.

FEHVÂ: Mânâ, anlam, mefhum, kavram, hüküm.

FELÂH: Kurtuluş, selâmet, onma, mutluluk, kutluluk.

FELÂK: 1. Tan zamanı. 2. Sabah aydınlığı.

FELÂSİFE: Filozoflar, felsefe ile uğraşanlar, âlimler, bilginler.

FELEK: 1. Gökyüzü, sema. 2. Âlem, dünya. 3. Talih, kader.


FELEKİYYÂT: Gök ve heyet ilmine ait şeyler, astronomik.

FENA: 1. Yok olma, yokluk. "Beka"nın zıddı. (Tasavvufta maddî varlıktan sıyrılıp hakka ulaşma). 2. İyi olmayan, kötü.

FERÂŞE: Pervane (gece kelebeği).

FERC: 1. Aralık, yarık, çatlak. 2. Dişilerde üreme organı, avret.

FERİK: 1. İnsan topluluğu, cemaat. 2. Askerî kolordu kumandanı. 3. Körpe, buğday tanesinin yarı olgunu, firik.

FERMAN: Emir, buyruk, padişah tarafından verilen yazılı emir.

FERMAN-I İLÂHÎ: Allah buyruğu.

FERŞ: 1. Döşeme, yayma. 2. Yayılan şey. 3. Seccade, hasır, 4. Yeryüzü, kır, sahra.

FESAD: Fenalık, kötülük, arabozuculuk. Kargaşalık, karışıklık.

FESH: Bozma, bozulma, dağıtma, dağılma, yürürlükten kalkma.

FETÂNET: Fatinlik, zihin açıklığı, zihnin yaratılıştan bir şeyi çabuk ve iyi anlamak hususundaki istidadı, zeyreklik.

FETH: 1. Açma, açılma. 2. Bir yeri savaşla ele geçirme.

FETH-İ MÜBİN: Açık ve parlak zafer.

FETİŞ: Sahibine uğur getirdiğine ve tabiatüstü özellikler taşıdığına inanılan nesne veya hayvan.

FETRET: 1. İki peygamber veya padişah arasında peygambersiz veya padişahsız geçen zaman. 2. İki vakıa arasındaki zaman.

FETTAH: 1. Zafer kazanmış, üstün gelmiş. 2. Fetheden, açan. 3. Kullarının kapalı işlerini açan, Cenab-ı Hakk.

FETTAN: 1. Fitne ve fesada teşvik eden, ayartan. 2. Cazibeli, gönül alıcı, oynak kadın.

FEVÂHİŞ: 1. Kötülükler. 2. Fahişeler, kahpeler.

FEVÂİD: Faydalar, menfaatler, kârlar, kazançlar.

FEVC: Bölük, takım, cemaat.

FEVERAN: 1. Kaynama, galeyân etme. 2. Damar, vurma, su fışkırtma.

FEVK: Üst, üst taraf, yukarı (maddî-manevî) .

FEVKALÂDE: Âdetin üstünde, duyulmadık, görülmedik, olağanüstü.

FEVKA’L-BEŞER: İnsanüstü.

FEVKA’T-TABİA: Tabiatüstü.

FEVREN: Çarçabuk, birden bire.

FEVT: 1. Bir daha ele geçmemek üzere kaybetmek, elden çıkarma, kaçırma, 2. Ölüm.

FEVZ: Galiplik, zafer, üstünlük, selamet, kurtuluş.


FEVZ-İ AZÎM: Büyük kurtuluş, büyük selamet, büyük başarı.

FEY’: Savaşta elde edilen mal ve ganimet.

FEY’ÜZ GANÂİM: Savaşta elde edilen mallar ve ganimetler.

FEYYAZ: Feyiz, bereket ve bolluk veren. Allah.

FEYZ: 1. Suyun taşıp akması. 2. Bolluk, fazlalık, gürlük. 3. İlim, irfan.

FEZÂ’: Korkma, dayanamama, ümitsizlik.

FEZÂ: Uzay; ucu bucağı bulunmayan boşluk, kâinatın sonsuz genişliği.

FEZÂİL: Faziletler, meziyetler, üstün özellikler.

FEZÂİL-İ MÜTENEVVİA: Türlü hüner, marifet ve meziyetler.

FEZLEKE: Hülâsa, netice, özet.

FIKH-I HANEFİ: Hanefî fıkhı.

FIKH-I İSLÂM: İslâm fıkhı.

FIKIH-FIKH: 1. Bir şeyi anlayıp bilme, 2. Şeriat ilmi, şeriatın usül ve hükümleri, amelî ve şer’î meseleler bilgisi. Hukuk bilgisi.

FIRAK: 1. Tümenler, alaylar, bölükler. 2. Partiler. 3. Takımlar, kalabalıklar, ehl-i sünnet ve cemaatten ayrılan mezhepler.

FIRAK-I İSLÂMİYYE: İslâm fırkaları, mezhepleri.

FIRKA: 1. İnsan kalabalığı grubu. 2. Tümen.

FIRKA-İ NÂCİYYE: Selâmet yolunu bulmuş, müslüman grubu.

FISK U FÜCÛR: Sefahet ve günaha batma.

FISK: 1. Hak yolundan çıkmak, Allah’a karşı isyan etmek. 2. Sefahete dalma, ahlâksızlık, gü-nahkârlık.

FITRA: Fitre: Ramazan’da bölünmeden verilmesi şer’ân vacip olan fıtr, sadaka.

FITRAT: Yaratılış, huy, tabiat, mizaç.

FITRAT-I MUHAMMEDİYE: Hz. Muhammed (s.a.v.)’in huyu, yaratılışı.

FÎ EMRİLLÂH: Allah’ın emrinde.

FÎ SEBİLİLLAH: Allah yolunda, karşılık beklemeksizin.

FÎ: 1. İçinde – de. 2. Tarih bildirir.

FİDÂ: Bir esiri kurtarmak için verilen şey, fidye.

FİDYE: Can kurtarma karşılığı verilen akçe vesaire.

FİİL-Fİ’L: 1. İş, kâr, amel, zamanla ilgili olup mânâya yol açan kelime. 2. Eylem.


FİKR: 1. Fikir, düşünce. 2. İdrak, 3. Zihin, akıl. 4. Hatır.

Fİ’L-İ HAKİKİ: Gerçek eylem, hakiki fiil.

Fİ’L-İ İHTİYÂRİ: Yapılıp yapılmaması insanın kendi seçimine bağlı olan fiil.

Fİ’L-İ KAVLÎ: Kavli fiil, sözle yapılan eylem.

FİRÂK: 1. Ayrılık, ayrılma. 2. Hüzün, keder, sıkıntı.

FİRÂSET: 1. Anlayışlı, çabuk seziş, 2. Binicilik, at yetiştirme bilgisi. 3. Yiğitlik, mertlik.

FİRÂŞ: Döşek, yatak, şilte, hasır, halı.

FİR’AVN: Firavun, eski Mısır hükümdarlarına verilen ünvan. 2. Tanrılık iddiasında bulunduğu için Hz. Musa’nın mücadele ettiği Mısır hükümdarı. 3. Çok kibirli, gururlu ve inat adam, Firavn.

FUAD: Kalp, yürek, gönül.

FUHŞ: 1. Haddini aşma. 2. Kötülük, namusa aykırı hareket.

FUHŞ-U KELÂM: Edep ve terbiye dışı söz.

FUKAHÂ (Fakih): Fakihler, İslâm hukukçuları, Fıkıh âlimleri.

FUKARA: Fakirler, yoksullar.

FUKARA-İ MÜSLİMÎN: Müslüman fakirler.

FUKARA-İ SÂBİRİN: Sabreden, dayanan, oruç açmayan fakirler.

FURKAN: 1. Hak ile batılı ayırmak, iyi ile kötüyü ayırd etmek. 2. Kur’ân-ı Kerim’in adlarından biri.

FUSÛL: 1. Fasıllar, mevsimler. 2. Bölümler, kısımlar.

FÜLÂN: Belirsiz bir şey, filan.

FÜNÛN: 1. Nev’iler, çeşitler, sınıflar, tabakalar. 2. Hünerler, sanatlar, ilimler, fenler.

FÜNÛN-I TABİİYYE: Tabiat ilminin çeşitleri.

FÜRS Ü RÛM: İran ve Anadolu.

FÜRS: 1. Farslılar, Fars milleti. 2. Eski İran.

FÜRÛ’: Dallar, budaklar, ayrıntılar.

FÜTUHÂT: Fetihler, zaferler.

FÜTÛR: Zayıflık, gevşeklik, bezginlik, endişe.
 
Üst Alt