Fazla Sütün Zararları
Eksikliği: Süt demir yönünden çok fakirdir. A.B.D Günlük Tavsiye Edilen Değerleri almak için bir çocuğun günde 31 litre süt içmesi gerekir. Süt ayrıca vücudun depoladığı demiri kullanarak bağırsaklardan atılmasına sebep olur.
Şeker Hastaları diyabetik 142 çocuk üzerinde yapılan güncel bir araştırmada inek sütü proteinine karşı hepsinin vücudunda yüksek oranda antitoksin üretildiği görülmüştür. Bu antitoksinlerin pankreasta insülin üreten hücreleri yok ettiği sanılıyor.
Kalsiyum: Lahana gibi yeşil ve geniş yapraklı sebzeler en az süt kadar hatta ondan daha iyi kalsiyum kaynaklarıdır.
Yağ oranı: Kaymağı alınmış olanlar hariç, süt ve süt ürünlerinin yağ seviyesi yüksektir.
SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİNDE YAĞ (toplam kalori yüzdesi cinsinden)
Besin kaynağı/Yağ yüzdesi
Tam yağlı Süt 49%
"2%"lik süt 35%*
Cheddar peyniri 74%
Tereyağı 100%
* Ağırlık cinsinden %2'si yağ.
Zehirleyici maddeler: Süt çoğunlukla aşırı D Vitamini yüklemesi ve antibiyotiklerle zehirlenir. Yakın zamanda test edilen 42 süt örneğinden sadece %12'si istenen D Vitamini oranına sahipti. On çocuk sütü örneğinden yedisi, etiketinde yazan D Vitamini miktarının iki katından fazla, bir tanesi etiketinin dört katından da fazla D vitamini içeriyordu.
Laktoz: Asya ve Afrika kültürlerinden gelen bir çok kişi süt şekeri laktozu hazmedemezler ve bu yüzden ishal ve gaz sorunu yaşarlar. Laktoz şekeri hazmedildiğinde, katarakt ve yumurtalık kanseriyle ilişkilendirilen daha basit bir şeker türü galaktoz meydana çıkar.
Allerji: Süt gıda zehirlenmelerinin en başta gelen sebebidir. Sık sık zehirlenme belirtileri göze çarpmaz yada bazen süte bağlanmaz.
Kolik: Süt proteinleri her beş çocuktan birisinin yakalandığı hazımsızlık sorunu kolik'e yol açar. Süt içen anneler, emzirdikleri bebeklerine inek sütü proteinlerini geçirebilir.
Fazla Sütün Çocuğa Zararları
Aileler tarafından fark edilmeyen, ancak her iki çocuktan birinde görülen demir eksikliğinin, beyin gelişimi ve öğrenmeyi olumsuz etkilediği vurgulandı.Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç.Dr.Nazan Sarper, yaptığı açıklamada, çocukların, büyüme çağlarında demire çok fazla gereksinimleri olduğunu söyleyerek, çocukların günde yarım kilodan fazla süt içmesinin demir eksikliğine bağlı kansızlık ve diş çürümelerine neden olduğunu belirtti.Çocuktaki demir eksikliğinin en önemli nedenlerinin anne sütünü yeterince alamaması ve et tüketmemesi olduğunu ifade edildi.Süt içerek kalori ihtiyacını alan çocuk yemek yiyemiyor ve bu da düzensiz beslenmesine neden oluyor. Anneler yemek yemeyen çocuğunu sürekli süt vererek tek yönlü besliyor, çünkü bu annenin kolayına geliyor.Çok fazla süt, aynı zamanda (biberon çürüğü) denilen diş çürümelerine neden oluyor.
AİLELER FARKETMİYOR
Demir eksikliğine bağlı kansızlık özellikle 6 ay ile 2 yaş arasında ve ergenlik döneminde çok sık görülüyor..
Aileler tarafından fark edilmeyen, ancak her iki çocuktan birinde görülen demir eksikliği, beyin gelişimi ve öğrenmeyi olumsuz etkiliyor.Kalbin çalışmasına da zararı dokunan demir eksikliği,çocukta bitkinlik,yorgunluk ve aşırı huysuzluk yapıyor. Bu durumda olan ve gece uykuları düzensizleşen çocuk sık hastalanıyor ve öğrenmede zorluk çekip,derslerinde başarısız görülüyor.Çocuğun ağrı ve sancısı olmadığından, aileler durumu fark edemiyor.Aile tarafından kanıksanan ve normal görülen bu durum, yüzü soluklaşan çocuğun doktora götürüldüğünde ortaya çıkıyor.
Kansızlığın tedavisi çok basit ve zahmetsiz. Önerilen beslenme diyeti ile zamanında ve yeterli dozda alınan ilaçlar, çocuğu 1 ya da 2 ayda normale döndürebiliyor.
süt hakkinda bilmediklerimiz
Açıktan aldığım sütün temiz ve hijyen koşullarında sağıldığına emin olduğum bir yerden alıyorum. Bunda bir sakınca var mı?
Nerden alınırsa alınsın açıkta olduğu sürece tehlikelidir. T.B. Eğer siz emin oluyorsanız benim söyleyeceğim, sütü kaynatmayın. Kaynatmanız gerekiyorsa bunu beş dakikadan fazla yapmayın. Buna ilave olarak beş dakikalık kaynatma dahi bazı vitaminlerde dolayısıyla sütün besin değerinde kayıpların olacağını hatırlayınız. Sütün kabızlık yapması pek bilinmemektedir. Ancak bazı özel bağırsak hastalıklarında bununla karşılaşmak söz konusu olabilir. Bu da ihmal edilebilecek oranlardadır. Aksine sütün ishal yaptığı şikayetleri daha yaygındır.
Sokak sütü ile fabrika sütü arasında görülen yağlılık oranı farkını nasıl açıklarsınız? Yani normal koşullar altında sokak sütünün bakteri kaynağı olarak kabul etsek de, halk arasında fabrikasyon sütler sütlendirilmiş su olarak nitelendiriliyor. Bir de minimum 6 ay dayanıklı olacak hale gelene kadar fabrikasyon sütlerine katılan katkı maddeleri hakkında muhteviyatından dolayı ciddi şüphelerimiz var.
Öncelikle işlemden geçmiş ister pastörize ister UHT süt olsun, hiçbir sütte katkı maddesi bulunmaz. Bulunursa mutlaka burada başka şeyler düşünmek gerekir. Örneğin sütü işleyen fabrikanın teknolojik sorunları olabilir, işlenmeye gelen sütten kaynaklanan bazı sorunlar olabilir. Ancak bir kez daha tekrarlamak gerekirse ister UHT süt olsun ister pastörize süt olsun, bu sütlerde hiçbir katkı maddesi bulunmaz. Bu teknolojilerde süte sadece ve sadece farklı ısıl işlemler uygulanır.
Sütün yağına gelince, inek sütü ele alınacak olursa (en çok tüketilen olması nedeniyle) inek sütünün yağ oranı sağıldığında % 3- 3.7 arasındadır. Pastörizasyon veya UHT ısıl işlemleri uygulanırken süt fabrikaya kabul edildikten sonra değişik aşamalardan geçer. Önemli bir aşamada homojenizasyon aşamasıdır. Yani süt yağının işlem sonunda sütün içerisine yedirilmesi aşamasıdır. Böylece sütün ambalajı açıldığında kaymak görmezsiniz. Eskiden özellikle şişe sütlerde bu yoğun olarak görülürdü. Bu süt yağının azltılmış olduğunun göstergezi hiçbir zaman olmaz.. Ancak teknoloji gereği süt yağı %3 civarına ayarlanır.
Osteoporoz hastası günde kaç litre süt içmelidir?
Osteoporoz hastası olduktan sonra içilen sütün, bu hastalığa yakalanmadan önce ve hatta çocukluktan itibaren içilmeye başlanan sütün faydası kadar olmayacağı açıktır. Ancak, osteoporoz hastalığının etkilerini azaltmak için verilen tıbbi tedavinin yanı sıra günde 2- 4 su bardağı süt içmenin faydası da açıktır. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta mevcuttur. Bu da, osteoporoz tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar ile sütte yoğun bulunan kalsiyum arasında istenmeyen bir etkileşim mevcuttur. Bu istenmeyen etkiden uzaklaşmak için bu ilaçların alınmasından yaklaşık bir saat öncesi ve sonrası süt içmemek gerekebilir. Bunu doktorunuzla konuşmanızda fayda vardır.
Çeşitli yaş ve durumlara göre günlük süt ihtiyacı ne kadardır? Fazla süt içmenin zararları olabilir mi? Süt içerken nelere dikkat edilmelidir?
Bir genelleme yapmak gerekirse; tüketilmesi istenen süt miktarı 2 - 4 su bardağı kadardır. Bu tüm yaş grupları için geçerli olacaktır. Ancak süt içilemiyorsa aynı miktarda yoğurt da bu işlevi görecektir. Sütü aşırı içmenin bebek ve çocuklar açısından bazı zararları olabilir. Sadece süt içen bebeklerde kansızlık görülme olasılığı vardır. Buna mutlaka dikkat etmek gerekir. Ayrıca, şeker, reçel bal gibi maddeler katılmış sütleri tüketen bireylerde diş sağlığına son derece dikkat etmek gerekir. Özellikle bu sorun yine biberon kullanan çocuklar için daha da önemlidir. Ağızada salgılanan tükrük miktarı ve kalitesini etkiliyeceğinden yine diş çürüklerine neden olabilecektir.
Sütlü tatlılar yapılırken sütü kaynatmak zorundayız. Uzun süreli kaynatma işlemi sütteki vitamini öldürüyorsa bu tür tatlıları yaparken ne yapmamız lazım?
Aslında yanıt sorunuzun içinde mevcut. Uzun süreli kaynatmamak. Eğer bir sütlaç veya muhallebi yapıyorsanız içine koyaağınız pirinç ve pirinç nişastası sütlü tatlınızın kıvamını ayarlamanıza neden olacaktır. Önemli diğer uyarı ise bu tür tatlılarda şekeri, ocaktan hemen önce eklemek olacaktır.
8 yaşında bir kızım var. Süt içmeyi ve yoğurt yemeyi sevmiyor. Fakat bol miktarda peynir tüketiyor. Tükettiği peynir sütün yerini tutar mı?
Biz genellikle süt tüketilmiyorsa yoğurdu önermekteyiz. Ancak yoğurt da tüketimiyorsa peynir tüketimi kabul edilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta peynirin tuz miktarı oldukça yüksektir. Tuz tüketiminin aşırı olması bazı hastalıklara zemin hazırlamasından dolayı istenmez. Bunu da düşünmek gerekir.
Açık süt kaynatıldığında bazen tortulaşıyor yani kesiliyor. Bu durum sütte aşırı derecede bakteri üremesinden mi kaynaklanıyor? Kesilen bu sütün kullanılması sakıncalı mıdır?
Sütün kesilmesi kimyasal açıdan bozuk olduğunun göstergesidir.
Sütün kesilmesi değişik nedenlerden olabilir. Bakteriler bunun tek başına nedeni olmayabilir. Kesilen sütü kullanmamak doğru bir yaklaşım olacaktır.
Süte meyve veya pekmez katarak tüketmek zarar verebilir mi?
Söylendiği gibi Türkiye'de süt tüketimi oldukça düşük. Bunu arttırmak gerekiyor. Süt tüketimini arttırırken uygun olan sütleri yani pastörize veya UHT sütü ama kesinlikle sokak sütü değil, içimini arttırmamız gerekiyor. Eğer bunu sütün içine meyve veya pekmez koyarak yapabiliryorsak yapalım. Ancak bunlarında bazı sakıncaları olabilir. Mutlaka iyi bir ağız ve diş bakımı gerekir. Ayrıca sütün içine konan bu maddelerin temizliğinden emin olmanız gerekir.
Şu an 46 yaşındayım ve osteoporoz tedavisi görüyorum. Bundan sonra içeceğim sütün ne kadar yararı var?
Yanıt soruda saklı. Bizim toplum olarak maalesef sağlığımız elden gidince aklımız başına geliyor. Osteoporoz sorunuyla karşılaştıktan sonra süt ve sütün içindeki bileşenler bu hastalığı tedavi etmez. Süt tüketiminiz yeterli ise (2-3 su bardağı/gün) ve çocukluktan-bebeklikten itibaren süt tüketiyorsanız, süt içmeyenlere kıyasla bu hastalıkla karşılaşmanız daha zayıf bir ihtimal olarak kalacaktır. Yani süt tüketimi sağlığın korunmasında ve devamında önemli. Osteoporoz tedavisi esnasında da günde 2- 4 su bardağı süt veya yoğurt tüketmeniz doğru bir yaklaşımdır. Yanıt soruda saklı. Bizim toplum olarak maalesef sağlığımız elden gidince aklımız başına geliyor. Osteoporoz sorunuyla karşılaştıktan sonra süt ve sütün içindeki bileşenler bu hastalığı tedavi etmez. Süt tüketiminiz yeterli ise (2-3 su bardağı/gün) ve çocukluktan-bebeklikten itibaren süt tüketiyorsanız, süt içmeyenlere kıyasla bu hastalıkla karşılaşmanız daha zayıf bir ihtimal olarak kalacaktır. Yani süt tüketimi sağlığın korunmasında ve devamında önemli. Osteoporoz tedavisi esnasında da günde 2- 4 su bardağı süt veya yoğurt tüketmeniz doğru bir yaklaşımdır.
Yaşım gereği süt içmem gerektiğini biliyorum. Ancak süt mide ve bağırsaklarımda gaz yapıyor. Bunun nedeni nedir? Ne yapabilirim?
Sütün içinde, süt şekerini parçalayan bir enzim vardır. Bu şekilde bağırsakta emilme işlemi gerçekleşebilir. Bazı kişilerde bu enzimin miktarı azdır ya da yoktur. Türk halkında ve Akdeniz ülkelerinde sıkça rastlanan bir durumdur bu. Enzim yokluğunda süt şekeri parçalanamadığı için bu şeker bağırsakta başka yollarda parçalanır. Bu reaksiyondan da gaz çıkar ve bazı kişilerde gaz yapar. Bu durumun bir çaresi yoktur. Peynir tüketimlerini arttırabilirler.
Evet bazı durumlarda süt tüketimi böyle istenmeyen sorunlar oluşturabilir. Ancak bu oran oldukça düşüktür. Burada iki olguyu birbirinden ayırmak gerekir. Süt içme alışkanlığı olmayan bireylerde sütün şekerine (laktoz) karşı geçici bir intolars olabilir. Bu durumda süt tüketimi kesinlikle bırakılmamalı aksine artan oranlarda yavaş yavaş süt tüketimi arttırılmalıdır. Genellikle belli bir süre sonra süt tüketimine karşı bir problem kalmayacaktır. İkincisi ise gerçekten süt mideye rahatsızlık verebilir. Bu durumda süt tüketimi mümkün olduğunca yapılmalı, boş mideye alınma yerine yemeklerden sonra denenmelidir. Ayrıca yoğurt tüketimi de denenmelidir.
Süt içmemekte direnen çocuklara sütü nasıl sevdirebiliriz? Ayrıca süte katılan şekerin faydası var mıdır?
"Zorla güzellik olmaz" düşüncesiyle yola çıkmak gerekir. Süt ve yoğurt tüketimi ancak ve ancak davranış değişikliğiyle mevcuttur. Sütü sevdirmenin en önemli yolu; çocuğunuza sütün neden ihtiyacının olduğunun gösterilmesinden geçer. Ancak bunu işleyerek ve işlerken de çocuğunuza uygun yaklaşmaktan geçer. Süte şeker karıştırılması istenmez. Ancak başka türlü tüketmek mümkün olmuyorsa az miktarda katmak olabilir. Bunu yaparsanız ağız ve diş sağlığına ve temizliğine mutlaka dikkat etmek gerekir. Gerek süt gerekse de şeker artıkları ağız ortamını değiştirecekleri için bakteri üremesine neden olabilir. Buna özellikle yaşı ilerlemiş biberon alan çocuklarda dikkat etmek gerekir.
40 yaş üzerinde günde 1 ile 1.5 litre süt tüketiminin zararlı olabileceği söylenmekte. Doğruluk derecesi nedir?
Günde sağlıklı bireylerde 2-4 su bardağı süt tüketilmesi normaldir. Bu da 0.5 - 1 litre süte karşılık gelir. Ancak bazı sağlık problemleri mevcutsa (hipertansiyon, kalp rahatsızlıkları, şişmanlık vd) günlük diyetteki tüketilen süt miktarını kısıtlamak (2 su bardağı gibi) gerekebilir.
Sütün boy uzatmayla ilgisi var mı? 12 yaşındaki bir çocuk ne kadar süt içmeli?
Büyüme çağındaki çocuğun alacağı her türlü kaliteli besin ki süt bu çağ için en önemli en iyi besinlerdendir, çocuğun büyümesine yardımcı olacaktır. Ancak ailesel faktörleri de unutmamak gerekir. 12 yaş kız veya erkek çocuk için 3-4 su bardağı süt veya yoğurt uygun bir miktar olacaktır. Ancak tüm diğer besinlerden de yemek kaydıyla. Tek başına sütün de yeterli olmayacağı açıktır.
Süt nasıl içilmelidir. Pastörize ve UHT süt ısıtılıp içilebilir mi? Isıtılırsa besin değeri düşer mi?
Evet eğer ısıtmak istiyorsanız ısıtabilirsiniz (kaynatma değil). Yani 30 - 35 ºC yapabilirsiniz. Eğer ısıtma işlemini kaynatmaya dönüştürmüyorsanız ve buzdolabında çıkarıp kısık ateşte 1- 2 dakika tutuyorsanız besin öğelerindeki kayıplar oldukça sınırlı olacaktır. Ancak hatırlatmak gerekirse UHT sütte pastörize sütte hiç bir ısıl işlem uygulanmandan tüketilebilir.
Çocukların sürekli pastörize süt içmesinin normal bağırsak florasını olumsuz etkilediğini duymaktayız. Fikriniz nedir?
Böyle birşey doğru kabul edilemez.
Öncelikle pastörize sütün günlük süt olduğunu yani süt alındıktan sonra maksimum iki gün içersinde tüketilmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. Pastörize sütü bekletmek söz konusuysa mutlaka buzdolabında bekletmeniz gerekir. UHT süt için bunlar söz konusu değildir. Serin (normal oda ısısında) ve güneş ışığından uzak tutulmak kaydıyla üzeinde belirtilen tarihe kadar (4-6 ay) bekletebilirsiniz. Bu sütleri yani pastörize ve UHT sütleri ısıtmadan içmeniz mümkündür. Sütün bağırsak florasını olumsuz etkilediğine yönelik hiçbir veri olmadığı gibi olumlu etkilediğini gösteren bir çok veri mevcuttur.
Gece uykuda olan çocuğa süt vermenin boğaz enfeksiyonunu artırıcı özelliği var mıdır?
Boğaz enfeksiyonu açısından risk değildir ancak süt diş üzerinde kaldığı için diş çürümelerine neden olur. Çocuk süt içtikten sonra ağzı çalkalanmalıdır.
Evet böyle bir veri mevcut. Hele bir yaşından sonra biberonla süt vermeden vazgeçmek gerekir. En azından gece vermemek gerekir. Hele bu süte şeker katılmış ise sorunlar biraz daha artabilir. Boğaz enfeksiyonunun yanında bazı kulak ilgili problemlere yol açabileceği bilinmektedir.
Açıktan satılan süt yeterli düzeyde kaynatılarak yoğurt yoğurt amaçlı mayalanıyor. Bu yoğurdun besin değeri nedir?
Sütü yeterli düzeyde kaynatmaktan ne anlaşılıyor önemli olan bu. Kaynatma ile bir çok besin öğesinde kayıpların olacağını biliyoruz. Dolayısyla böyle sütlerden yapılan yoğurtların besin değeride iyi olmayacaktır. Yanlız mayalamadan dolayı folik asit gibi bazı vitaminlerde az da olsa artışlar mümkündür. En uygun yaklaşım sütü hiçbir koşulda kaynatmamak olacaktır.
Açık sütlerden çeşitli tatlılar yapıyoruz. O zamanda sütte bulunan mikroplar bizim ve çocuğumuz için sakıncalı mı? Bu tür tatlıları da pastörize sütlerle yapabilir miyiz?
Evet sorun olabilir. Kaynatmanın yapıldığı yani mikropların etkisizleştirildiğini düşündüğünüz zaman bile bu sefer besin kalitesinde önemli problemler olacaktır. Bundan dolayı bu işlem önerilmemektedir. Sütlü tatlı yapılacaksa ısıl işlem oldukça kısa süreli yapılmalı ve şeker en son(ocaktan indirilmeden hemen önce) eklenmelidir. Pek tabi bu tür tatlılar gerek pastörize gerekse de UHT sütlerle de yapılabilir.
İnsan sağlığı açısından en verimli süt hangi hayvandan elde edilir?
En çok tüketilen inek sütüdür. Bunun için özel süt üretim düzeyleri yüksek olan ırklar geliştirilmiştir (Montofon ırkı bunlardandır).
Sabah saat 10-10:30 civarında aldığım açık sütü 5-6 saat sonra kaynatınca ne gibi besin kaybı olur? Ayrıca evde yaptığım yoğurtları ne kadar sürede tüketmemiz gerekir?
Bekletme arkasından kaynatma besin kalitesinin tamamen bozulması demektir. Bu sütlerden yapacağınız yoğurtlarında besin kalitesi istenen kriterlere uymaz. Yoğurt yapıldıktan sonra bir haftaya kadar buzdolabı koşullarında saklanabilir. Bu süreçte besin değerinde bazı kayıplar olması kaçınılmazdır.
Sütün büyüme çağını geride bırakmış olan bir kişinin kemik gelişimine yararı olup olmadığını açıklar mısınız?
Kemik gelişimine değil, kemiğin mevcut durumunu devam ettirmesine yararı vardır. Onlar da tüketmelidir.
Sütü sadece kemik sağlığı açısından düşünmeyin. Sütün protein kalitesi de oldukça yüksektir. Doku yenilenmesinde sütün büyük önemi mevcuttur. Ayrıca kemik sağlığının daha kötüye gidişi engellenmiş ve olası rahatsızlıkların ortaya çıkışının gecikmesine ve çıktığında da daha az sorunlu bir tablonun gelişmesine engel olabilirsiniz.
Bazı bebekler anne sütü içmiyor. Pastörize sütten aynı vitaminleri alabilir mi?
Konuşmamızda söylendiği üzere, bebeğin ilk 4-6 aylık döneminde anne sütü mutlaka verilmelidir. Verilmemesini gerektiren çok az durum söz konusudur (bazı metabolik hastalıklar gibi). Anne sütü verilemiyorsa ve/veya yetersiz ise yerine geçebilecek en iyi besin süt olacaktır. Pastörize veya UHT süt bu işlevi yerine getirebilir. Ancak çocuk demir minerali (yetersiz alımında Türkiye de en çok görülen anemi-kansızlık nedenidir) ve C vitamini açısından özellikle çocuk yakından takip edilmelidir.
Kullandığımız sokak sütünü 15-20 dakika kaynattığımızda mikrobu ve vitamini ölüyor. Az kaynattığımızda ise mikroplar ölmüyor. Sokak sütü kullanım ve koruma şartları için ne yapmamız gerekiyor?
Sokaktan alınan süt kaynatılmadan kullanılamaz
Yanıt basit; sokak sütü kullanmayın. Diğer sütleri kullanın ve bu sütlerin kullanımı esnasında hiç bir ısıl işlem gerektirmediğini unutmayın. Isıtmak isterseniz çok ısıtıp (kaynatma değil) 35 - 40 º C sütü içebilirsiniz.
Sokak sütü dediğiniz maddeyi biz kendimiz üretiyoruz. Hayvanları makinelerle sağıyoruz. Bunların temiz olduğundan emin olduğumuz için kullanıyoruz. Peki yine de mikrop var diyebilir miyiz?
Evet, sokakta satılan süt kesinlikle mikropludur
Unutmayın pastörize ve UHT sütlerde hijyenik koşullarda sağılmış sütlerden yapılmaktadır. Eğer sağım ve diğer koşulların (hayvan sağlığı, sağım aletlerinin temizliği, ağıl koşulları gibi) uygun olduğunu düşünüyorsanız tabi kendi ürettiğiniz sütleri kullanabilirsiniz.
Sütün ileri yaşlarda alınmasının çok faydası olmadığı söyleniyor. Ne derece doğru? Bu tüketim çocukluk çağından mı gelmeli? Özellikle hanımlar menopoz döneminde telaşa kapılıyorlar. Menopoza giren bir bayanın süt içmesi halinde kemik erimesi engellenir mi?
Süt hangi yaşta içilirse içilsin çok yararlıdır. Erken yaşlardakilerde kemik ve diş gelişimi, ilerki yaşlarda özellikle bayanlarda menapozu ve ostrepoza iyi gelir.
Süt tüketiminin Türkiye de ne kadar düşük olduğunu söylendi. Dolayısyla süt tüketimi tüm yaş gruplarında; çocuklar, gençler, yetişkin ve kalpten genç olanlar, önemlidir ve süt tüketiminin arttırılması için her türlü olanak denenmelidir. Yaşlılar- Kalpten genç olanlar için süt adeta ideal bir besindir. Hatta ileri devrelerde süt ve sütten yapılmış ürünler bu yaş grubu için çok önemlidir. Bu yaş gruplarında özellikle besin alımı yeme güçlükleri, diş problemleri gibi nedenlerden dolayı azaldığından, sütün besin değerinin zenginliği ve tüketim şeklinin kolaylığı açısından mutlaka süt tüketilmelidir. Menapoza gelince, kemik sağlığı ve beslenme (kalsiyum vd) genç yaşlarda ve hatta bebeklikten itibaren önemlidir. Yapılan çalışmalarda bebeklikten itibaren süt tüketiminin istenen oranlarda olması kemik sağlığını arttırdığı bilinmektedir. Bu insanlarda kemik kırılmaları daha az görülmekte olup iyileşme de daha hızlı olmaktadır. Kadınlarda ise bu daha önemlidir.Menapoz sonrası kemik erimeleri yine süt ve türevlerini üst seviyelerde tüketenlerde diğer kadınlara göre daha yavaş ve sorunsuz olduğu bilinmektedir. Menapoz sonrası süt tüketimi yine çok önemlidir. Ancak kemiklerden oluşan kayıpların hepsini karşılıyamamaktadır. Hiç tüketilmemesindense tüketilmeli ancak bu noktaya gelmeden çok önce tedbirler alınmalıdır.
Halk arasında sokak sütlerine çamaşır suyunun katıldığını duyuyoruz. Bunun nedeni nedir?
Maalesef bunu rapor eden çalışmalar mevcuttur. Ancak bu bulaş (bulaş diyorum) sütlerin taşınmasında kullanılan tank ve kapların boşaldıktan sonra yıkanması sırasında kullanılan bu tür temizliyicelerin iyi akıtılmamasından kaynaklandığı bilinmektedir. Yoksa sütün yapısında bazı değişikliklere neden olmak amacıyla " nişasta " gibi kullanılmamaktadır.
Benim midem de gastrit var. Bu sebeple süt içemiyorum. Ne yapabilirim?
Hastaya ve hastanın bünyesine, savunma mekanizmasına göre değişir.
Evet bazı durumlarda süt tüketimi böyle istenmeyen sorunlar oluşturabilir. Ancak bu oran oldukça düşüktür. Burada iki olguyu birbirinden ayırmak gerekir. Süt içme alışkanlığı olmayan bireylerde sütün şekerine (laktoz) karşı geçici bir intolars olabilir. Bu durumda süt tüketimi kesinlikle bırakılmamalı aksine artan oranlarda yavaş yavaş süt tüketimi arttırılmalıdır. Genellikle belli bir süre sonra süt tüketimine karşı bir problem kalmıyacaktır. İkincisi ise gerçekten süt mideye rahatsızlık verebilir. Bu durumda süt tüketimi mümkün olduğunca yapılmalı, boş mideye alınma yerine yemeklerden sonra denenmelidir. Ayrıca yoğurt tüketimide denenmelidir.
Sütü sıcak mı soğuk mu içmeliyiz?
Kaynatmamak kaydıyla soğuk ve ya ılık da içilebilir.
İsteğe bağlıdır. Pastörize veya UHT süt hiçbir ısıl işlem gerektirmeden tüketilebilir. Vücut ısısına yakın (35 - 40 ºC) bir hale getirerek de içilebilir. Kaynatma kesinlikle yapılmamalıdır.
Kutu sütlerin kaymağı olmuyor. Ama açık sütlerin daha fazla kaymağı oluyor. Bunun nedeni nedir?
Bu tamamen normaldir ve istenen bir olgudur. UHT ve pastörize sütlerin işlenmesi esnasında sütün yağı homojenize edilerek belli bir yağ değerine ayarlanır. Kaymağın gözükmemesi sütün besin değerinin azlığını göstermediği gibi kaymağın olması da sütün besin değerinin fazla olduğunu göstermez.
PASTORİZE Mİ ÇİĞ Mİ?
Şimdi batı diyetinde en çok tartışmaya konu olmuş ve yanlış anlaşılmış kısma geldik.
Doğulular ve Afrikalılar geleneksel olarak, müshil amaçlı kullanımı hariç sütten uzak durmuşlardır. Ama batı dünyasında insanlara hayatları boyunca her gün süt içmeleri söylenir.
Doğaya baktığımızda, yavruların diğer yiyeceklerle sütten kesildiği zamana kadar yalnızca sütle beslendiğini görürüz. Sütün sindirimini sağlayan laktaz enziminin, ergenliğe geçişle birlikte insan sisteminden kendiliğinden yok olması; yetişkin insanların süte besin olarak kaplanlardan ya da şempanzelerden daha fazla ihtiyacı olmadığını gösteriyor.
Süt, çiğ olarak tüketildiğinde tam protein besin olmasına rağmen yağ da içerdiği için kendinden başka bir besinle zor karışır. Buna rağmen günümüzde yetişkinler diğer yiyecekleri devamlı soğuk sütle "yıkarlar". Süt mideye girdiğinde hemen kesilir ve mevcut başka bir yiyecek varsa kesilmiş süt tanecikleri diğer yiyecek taneciklerinin etrafında pıhtılaşır, onları
mide özsularından yalıtırak sindirimi geciktirir, çürüme başlangıcına ortam sağlar. Bu yüzden süt tüketimi ile ilgili ilk ve en önemli kural şudur: "Ya tek başına iç, ya da içme."
Bugün süt, içindeki doğal enzimleri yok eden ve nâzik proteinleri değiştiren pastörizasyonun her yerde uygulanması yüzünden, daha da sindirilemez hâle gelmiştir.
Çiğ süt, sütün sindirimini sağlayan laktaz ve lipaz aktif enzimlerine sahiptir. Canlılığını yitirmiş laktazı ve diğer aktif enzimleri içeren pastörize süt, yetişkin mideler tarafından gerektiği gibi sindirilemez.
Şişeyle beslenen bebeklerin yaşadığı karın ağrısı, pişik, solunum rahatsızlıkları, gaz ve diğer rahatsızlıkların da gösterdiği gibi çocuklar bile bu konuda sıkıntı çeker. Enzimlerin eksikliğinin ve hayâtî proteinlerin değişmesinin, sütteki kalsiyumu ve mineral elementleri erittiği de kuşku
götürmez.
1930'larda Dr. Francis M. Pottenger, pastörize ve çiğ sütle beslenmenin 900 kedi üzerindeki etkilerine ilişkin 10 yıllık bir çalışma yürüttü. Bir grup yalnızca çiğ süt alırken, diğer grup aynı kaynaktan alınan pastörize sütle beslendi.
Çiğ süt içen grup kuvvet bularak büyüdü, hayatı boyunca sağlıklı, aktif ve canlı kaldı ama pastörize sütle beslenen grup kısa süre sonra durgun, sersem ve normalde insanlarla ilişkilendirilen kalp krizi, böbrek yetmezliği, tiroit bozukluğu, solunum rahatsızlıkları, diş kaybı, kemik zayıflığı, karaciğer iltihabı gibi kronik yozlaştırıcı rahatsızlıklara karşı savunmasız hâle geldi.
Ama Dr. Pottenger'in en çok dikkatini çeken ikinci ve üçüncü nesillere olanlardı.
Pastörize sütle beslenen grubun yavrularının hepsi pastörize sütten kalsiyum emiliminin olmadığını gösteren zayıf ve küçük dişler, kalsiyum eksikliğinin açık ifadesi olan güçsüz kemiklerle doğdular.
Çiğ sütle beslenen grubun yavruları ebeveynleri gibi sağlıklı kaldı.
Pastörize sütle beslenen grubun üçüncü kuşak yavrularının birçoğu ölü doğarken,
kurtulanlar ise kısırdılar ve üreyemiyorlardı. Çiğ sütle beslenen grup soyunu
sürdürürken, pastörize sütle beslenen grupta dördüncü nesil olmadığı için deney bitmek durumunda kaldı.
Eğer bunlar pastörize sütün zararlı etkilerinin yeterli kanıtı değilse, ticârî süt endüstrisinin kabul etmekten tiksindiği, kendi annelerinden alınan pastörize sütle beslenen buzağıların genellikle 6 hafta* içinde öldüğü gerçeğini dikkate alın.
Çiğ sütün lehinde, pastörize sütün aleyinde bulunan bu gibi bilimsel kanıtlara ve yirminci yüzyılın başlarına kadar insan türünün çiğ sütle beslendiği gerçeğine rağmen bugün Amerika'da birkaç eyalet hariç çiğ süt satmak yasal değildir.
Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış süt, insan ömrünü uzatmada hiçbir fayda göstermezken; sütü pastörize etmek raf ömrünü uzattığından süt endüstrisi için daha kârlıdır. Dahası, pastörizasyon hepsini olmasa da bazı tehlikeli mikropları öldürerek sıhhî olmayan mandıralardaki hasta ineklerden alınan sütü göreceli olarak "zararsız" hâle getirir ve bu da süt endüstrisinin mâliyetlerini azaltır.
Dr. Pottenger'in pastörize sütle beslenmiş kedilerinin kısırlaşması ve gücünü yitirmesi için yalnızca üç kuşak geçmesi yeterli olmuştur. Amerikalıların ve Avrupalıların neredeyse aynı sayıdaki kuşağı pastörize sütle beslenmiştir. Bugün, kısırlık Amerikan çiftleri için başta gelen sorunlardan biriyken; kalsiyum eksikliği de öyle yayılmıştır ki,
Amerikalı çocukların yüzde doksanı kronik diş çürümesi sorunuyla karşı karşıyadır.
İşin daha kötüsü, şimdilerde kaymağının ayrılmasını önlemek için süt "homojenize" ediliyor. Bu, yağ moleküllerinin sütün geri kalanından ayrılmayacağı noktaya kadar mayalanmasını ve öğütülmesini gerektiriyor. Ama aynı zamanda bu durum, süt yağının küçük parçacıklarının ince bağırsağın duvarından kolayca geçmesine izin vererek, doğal niteliğini kaybetmiş yağ ve kolestrolün vücut tarafından emilme miktarını büyük oranda arttırıyor.
Aslında homojenize sütten, saf kremadan aldığınızdan daha fazla süt yağı alırsınız!
Kemik erimesi rahatsızlığı olan kadınların pastörize süt ürünleri ile ilgili gerçekleri dikkate almaları gerekir. Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu süt, bu durumu önlemek için yeterince kalsiyum sağlamaz.
Büyük miktarlarda pastörize süt ürünleri tüketen Amerikalı kadınlar, dünyanın en yüksek sayıdaki kemik erimesi vakalarından muzdariptirler.
Örneğin, çiğ lahana; herhangi bir miktar pastörize süt, yoğurt, çiftlik
peyniri veya doğal niteliği bozulmuş diğer süt ürünlerinden daha fazla
kalsiyum sağlar.
Kuzey Dakota'nın Grand Folks şehrindeki İnsan Araştırma Merkezi'nde yapılan
yeni çalışmalar gösteriyor ki, boron elementi kalsiyumun besinlerden emilmesinde ve kemik yapımında kullanılmasında temel bir role sahiptir.
Daha da dikkate değer bir nokta şudur: Yeterli miktarda boron verildiğinde kadınların kanındaki östrojen seviyesi, Batı'da kemik erimesine karşı genel bir geçici önlem olan östrojen yenileme terapisine duyulan ihtiyacı ortadan kaldırarak, iki katından daha fazla arttı. Boronu nereden bulabiliriz?
Özellikle elma, armut, üzüm, fındık, lahana ve diğer lifli sebzeler gibi kasiyumu da bulduğumuz taze meyve ve sebzelerden. Doğa zaten ihtiyacımız olan hayâtî besin kaynaklarının tümünü birbirini tamamlayan şekilde bolca sağlamıştır ama insan onları öldürene kadar pişirmekte ve işlemekte ısrar eder ve sonra diyetinin neden "işe yaramadığını" düşünür durur.
Yetişkinler harika bir besin olan çiğ sütü temin edemedikleri sürece, günlük diyetlerinde yer alan sütü yeniden gözden geçirmelidirler.
Çocukları "güçlü ve sağlıklı" büyüsünler diye pastörize sütle tıka basa doldurmak düpedüz deliliktir, çünkü en basitinden, onlar içindeki besinleri ayrıştıramazlar.
Aslında, doğal niteliğini yitirmiş süt ürünleri, bağırsakları tabaka tabaka balçık gibi çamurla tıkayarak organik besinlerin emilimine engel olduğundan; erkekler, kadınlar ve çocuklar diyetlerindeki tüm pastörize süt ürünlerini çıkarmalıdırlar.
İnek sütü buzağılar içindir ve bebekler de sütten kesilene kadar anne sütüyle beslenmelidir. Doğa her iki tip sütü ve sindirim sistemini buna göre tasarlamıştır.
Anne ineğin pastörize sütü ile beslenen buzağıların genellikle 6 hafta içinde öldüğü bilimsel olarak belgelenmiştir ki, bu da pastörize inek sütünün buzağı için olduğu gibi, insan için de sağlığa yararlı ve hayat veren bir besin olmadığını gösterir. Buna rağmen, yetişkin insanlar doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu salgıyı hem bebeklerine içirirler hem de kendileri tüketirler.
İnek sütü, insan sütünün 4 katı protein ve sadece yarısı kadar karbonhidrat içerir. Pastörizasyon, inek sütünün içinde bulunan yoğun proteinin sindirilmesini sağlayan doğal enzimi yok eder. Böylece; bu fazla süt proteini, bağırsakları çamurla tıkayarak, insanın sindirim yolunda çürür.
Bu çamurun bir kısmı kana sızar. Süt ürünlerinin günlük tüketimleriyle bu kokuşmuş çamur biriktikçe, vücut çamurun bir kısmını deriden (sivilce, leke ile) ve ciğerlerden (nezle ile) dışarı atarken kalanı içeride iltihaplanır, enfeksiyonlara sebep olan mukoz oluşturur, alerjik tepkilere yol açar, eklemleri kalsiyum tortularıyla sertleştirir.
Kronik astım, alerji, kulak enfeksiyonları ve sivilcenin birçok çeşidi süt ürünlerini diyetten çıkarmakla kolayca iyileştirilebilir.
İnek sütü ürünleri özellikle kadınlar için zararlıdır. Süt kadınların vücudundan dışarı akmalıdır, içeri değil. Pastörize inek sütünün kadınları güçten düşüren etkileri, süt üretimini arttırmak için ineklere enjekte edilen sentetik hormonlarla daha da şiddetlenir. Bu kimyasallar titizlikle dengelenmiş dişi endokrin sistemine çok zarar verir. Besin ve İyileşme (Food and Healing) adlı kitabında besin terapisti Anne Marie Colbin süt ürünlerinin kadınlar için yarattığı felaketi şöyle açıklar: "Süt, peynir, yoğurt ve dondurma gibi süt ürünlerinin tüketimiyle; yumurtalık tümörünü ve kistlerini, vajinal akıntıları ve enfeksiyonları da kapsayan dişi üreme sistemindeki çeşitli hastalıklar
kuvvetle bağlantılıdır. Bu bağlantının, süt ürünlerinin tüketimine son verdiklerinde problemlerin azaldığını veya yok olduğunu bildiren tanıdığım sayısız kadın tarafından defalarca doğrulandığını görüyorum. Lifli tümörlerin geçtiğini veya dağıldığını, rahim kanserinin durduğunu, ade üzensizliklerinin düzeldiğini duyuyorum. Kısırlık bile bu
yaklaşımla birkaç örnekte ortadan kalkmış görünüyor." Birçok kadın ve erkek, doktorları iyi bir kalsiyum kaynağı olduğunu söylediği için süt ürünleri tüketiyor. Bu bâtıl bir tavsiyedir.
Doğrudur, 100 gramında 33 gram kalsiyum bulunan insan sütü ile karşılaştırıldığında, inek sütü her 100 gramında 118 mg kalsiyum içerir.
Ama ayrıca, inek sütü 100 gramında insan sütünde 18 mg bulunan fosfordan 97 mg içerir. Fosfor, sindirim yolunda kalsiyum ile birleşir ve aslında kalsiyumun emilimini önler.
New York Devlet Üniversitesi tıp merkezinin pediatri bölüm başkanı Dr. Frank Oski şöyle diyor: "Yalnızca Kalsiyum-Fosfor oranı 2-1 olan besinler temel kalsiyum kaynağı olarak kullanılmalıdır. İnsan sütünün oranı 2.35'e 1, inek sütününki yalnızca 1.27'ye 1. İnek sütü ayrıca 100 gramında 16 mg sodyum içeren insan sütü ile karşılaştırıldığında 50 mg sodyum içerir, yani süt ürünleri muhtemelen modern batı dünyası diyetinin en yaygın aşırı sodyum kaynaklarından biridir."
Bununla beraber, inek sütü daha iyi sindirilen ve sağlığa yararlı olan diğer besinler kadar iyi bir kalsiyum deposu değildir. 100 gramında 118 mg kalsiyum bulunan inek sütünü diğer besinlerin 100 gramı ile karşılaştırın:
Badem (254 mg), brokoli (130 mg), kıvırcık lahana (187 mg), susam tohumu (1,160 mg), bir tür su yosunu olan kelp (1,093 mg) ve sardalya balığı (400mg).
Kemik erimesine gelirsek, bunun daha çok beslenmedeki kalsiyum eksikliğinden değil, özelikle şeker gibi kemiklerden ve dişlerden kalsiyumu süzen beslenme etkenlerinden kaynaklandığını görürüz.
Şeker, et, rafine nişasta ve alkolün tümü, kanda sürekli bir asit ortamı yaratır ve asidik kanın kemiklerden kalsiyumu çözdüğü bilinir. Osteoporozu düzeltmek için en iyi yol, yukarıda belirtilen süt ürünü haricindeki kalsiyumca zengin besinleri tüketirken aynı zamanda kemiklerden kalsiyum çalan asit arttırıcıları diyetten çıkarmaktır. 3 mg boron minerali takviyesinin de kemiklerin kalsiyumu emmesine ve tutmasına yardım ettiği
görülür.
Geleneksel Çin tıbbı açısından bakarsak, süt bir çeşit "cinsel öz"dür. İnsan türünün başka bir türün cinsel özünü içmesi özellikle kadınlar için sadece hastalığa yol açar, çünkü içerdiği hormonlar insanın endokrin sisteminin hassas dengesini bozar. Eğer süt ürünleri içmekte ısrarlıysanız, en iyi tercihiniz insan sütünün besinsel karışımına ve dengesine yaklaşan keçi sütü olmalıdır. İnek sütünden yapılmış yegane tehlikesiz ürünler sindirilebilen bir yağ olan taze tereyağı, laktobakteri tarafından sizin için önceden sindirilmiş taze mayalanmış yoğurttur. Ama bunlar bile mâkul ölçülerde ve mümkünse çiğ, pastörize olmayan sütten yapılmış olmalıdır.
SÜT HERKES İÇİN MİDİR?
Eğer süt çok faydalıysa neden hakkında bu kadar çok tartışma var?
1950'li yıllarda uluslararası yardım kuruluşları milyonlarca ton ihtiyaç fazlası sütü dünya çapında dağıtmaya başladı. Sütü içenlerden kramp, ciddi gaz sancıları ve ishal çektiklerine dair pek çok şikayet aldılar.
Uyuşmazlık 1965'te Johns Hopkins Tıp Okulu'ndan araştırmacı bir doktor grubunun sütü içtikten sonra ıstırap çekenlerin sütte bulunan kompleks bir şekeri, laktozu sindiremediklerini keşfetmeleri ile son haddine vardı.
Sütün içindeki büyük, kompleks şeker molekülleri basit şekere indirgenmeden ince bağırsağın duvarından geçemez. Bu transformasyonu laktaz enzimi sağlar.
Laktaz genellikle bütün genç memelilerde bulunur ama memeliler yaşlandıkça pek çoğu laktaz üretme kabiliyetlerini kaybederler: "laktoz hassasiyeti" yaşarlar. Bu sonuçlardan sütün yetişkinlere değil, sadece bebek memelilere uygun olduğu fikri çıktı.
Araştırmacılar pek çok yetişkin insanın bir bardak soğuk sütü içmekte güçlük çektiğine işaret ederek düşüncelerini kuvvetlendirdiler. Kuzey Avrupalıların en az laktoz hassasiyeti çekenler olmalarını da dikkate aldılar. Bundan dolayı bazı antropologlar açık derili olmakla süt içebilmenin ilişkili olduğunu ve Kuzey Avrupa genetik yapısının dışındaki insanlardan süt içmelerini beklemenin mantıksız olduğuna vardılar.
Fakat bu varsayım bin yıllar boyunca süt içen Afrikalı Masai çobanlarını ve Hindistan'daki insanları nasıl açıklar? Açıklamanın bir kısmı sütün nasıl tüketildiği ile ilgilidir.
Masailer sütü inekten taze ve sıcakken içerler. Hindistan'ın itibarlı tradisyonel tıp incelemesi Ayur Veda, direkt inekten alınan sıcak sütün nasıl güç verdiğini ve gerçekte sindirimi uyardığını ama soğuk sütün romatizma, mafsal iltihabı ve Johns Hopkins araştırmacılarının da fark ettiği gibi toksik gaza sebebiyet verdiğini açıklar.
Değinilmesi gereken ilginç bir nokta da Hindistan'da laktoz hassasiyetinin gerçekten hiç duyulmamasıdır. Bu durum, kesinlikle Hindistan'da sütün önce kaynatılması, sonra çok sıcakken tüketilmesi ve hep şeker ile tatlandırılması nedeniyledir. Sütün kaynatılması proteinleri indirger, bu sayede kolay sindirilir. Batıda, süt pastörize edilir ama kaynatılmaz. O da homojenleşmiştir ve insanlar soğuk içerler.
Hindistan'da süte genellikle safran, kakule ve diğer aromatik baharatlar katılır. Lezzet katmalarının yanında bunlar doğal olarak mukus oluşturma eğilimini hafifletirler. Sıcak süt sinirleri de yatıştırır. Bu sıcak sütün neden pek çok kültürde yaygın olarak yatma zamanı içeceği olarak kullanılmasını açıklar.
Ayrıca, Ayur Veda'ya göre sütün üzerindeki kalın krema tabakası (tiksinerek ayırma alışkanlığım vardı) güç ve erkeksiliği arttırır ve safra ile gaz oluşumunu hafifletir.
Sonunda, işte sizlere muhteşem basitlikte bir safranlı sıcak süt tarifi. İyi uykular.
Hazırlama süresi: 15 dakika
Miktar: 4 kişiye yeterlidir
bir tutam safran ipliği
bir tutam toz kakule tohumu
1 litre süt
Tatlandırmak için şeker ya da bal
Safranı bir kaşığın arkası ile kabaca ezin.
Sütü orta ateşe koyun. Safran ve kakuleyi ekleyin.
Karıştırarak sütü tam kaynamaya getirin, iki defa köpürmesine izin verin, ateşten alın.
Tatlandırıcıyı sütte eritin ve "yudumlanabilecek sıcaklıkta" servis yapın.
Eksikliği: Süt demir yönünden çok fakirdir. A.B.D Günlük Tavsiye Edilen Değerleri almak için bir çocuğun günde 31 litre süt içmesi gerekir. Süt ayrıca vücudun depoladığı demiri kullanarak bağırsaklardan atılmasına sebep olur.
Şeker Hastaları diyabetik 142 çocuk üzerinde yapılan güncel bir araştırmada inek sütü proteinine karşı hepsinin vücudunda yüksek oranda antitoksin üretildiği görülmüştür. Bu antitoksinlerin pankreasta insülin üreten hücreleri yok ettiği sanılıyor.
Kalsiyum: Lahana gibi yeşil ve geniş yapraklı sebzeler en az süt kadar hatta ondan daha iyi kalsiyum kaynaklarıdır.
Yağ oranı: Kaymağı alınmış olanlar hariç, süt ve süt ürünlerinin yağ seviyesi yüksektir.
SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİNDE YAĞ (toplam kalori yüzdesi cinsinden)
Besin kaynağı/Yağ yüzdesi
Tam yağlı Süt 49%
"2%"lik süt 35%*
Cheddar peyniri 74%
Tereyağı 100%
* Ağırlık cinsinden %2'si yağ.
Zehirleyici maddeler: Süt çoğunlukla aşırı D Vitamini yüklemesi ve antibiyotiklerle zehirlenir. Yakın zamanda test edilen 42 süt örneğinden sadece %12'si istenen D Vitamini oranına sahipti. On çocuk sütü örneğinden yedisi, etiketinde yazan D Vitamini miktarının iki katından fazla, bir tanesi etiketinin dört katından da fazla D vitamini içeriyordu.
Laktoz: Asya ve Afrika kültürlerinden gelen bir çok kişi süt şekeri laktozu hazmedemezler ve bu yüzden ishal ve gaz sorunu yaşarlar. Laktoz şekeri hazmedildiğinde, katarakt ve yumurtalık kanseriyle ilişkilendirilen daha basit bir şeker türü galaktoz meydana çıkar.
Allerji: Süt gıda zehirlenmelerinin en başta gelen sebebidir. Sık sık zehirlenme belirtileri göze çarpmaz yada bazen süte bağlanmaz.
Kolik: Süt proteinleri her beş çocuktan birisinin yakalandığı hazımsızlık sorunu kolik'e yol açar. Süt içen anneler, emzirdikleri bebeklerine inek sütü proteinlerini geçirebilir.
Fazla Sütün Çocuğa Zararları
Aileler tarafından fark edilmeyen, ancak her iki çocuktan birinde görülen demir eksikliğinin, beyin gelişimi ve öğrenmeyi olumsuz etkilediği vurgulandı.Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç.Dr.Nazan Sarper, yaptığı açıklamada, çocukların, büyüme çağlarında demire çok fazla gereksinimleri olduğunu söyleyerek, çocukların günde yarım kilodan fazla süt içmesinin demir eksikliğine bağlı kansızlık ve diş çürümelerine neden olduğunu belirtti.Çocuktaki demir eksikliğinin en önemli nedenlerinin anne sütünü yeterince alamaması ve et tüketmemesi olduğunu ifade edildi.Süt içerek kalori ihtiyacını alan çocuk yemek yiyemiyor ve bu da düzensiz beslenmesine neden oluyor. Anneler yemek yemeyen çocuğunu sürekli süt vererek tek yönlü besliyor, çünkü bu annenin kolayına geliyor.Çok fazla süt, aynı zamanda (biberon çürüğü) denilen diş çürümelerine neden oluyor.
AİLELER FARKETMİYOR
Demir eksikliğine bağlı kansızlık özellikle 6 ay ile 2 yaş arasında ve ergenlik döneminde çok sık görülüyor..
Aileler tarafından fark edilmeyen, ancak her iki çocuktan birinde görülen demir eksikliği, beyin gelişimi ve öğrenmeyi olumsuz etkiliyor.Kalbin çalışmasına da zararı dokunan demir eksikliği,çocukta bitkinlik,yorgunluk ve aşırı huysuzluk yapıyor. Bu durumda olan ve gece uykuları düzensizleşen çocuk sık hastalanıyor ve öğrenmede zorluk çekip,derslerinde başarısız görülüyor.Çocuğun ağrı ve sancısı olmadığından, aileler durumu fark edemiyor.Aile tarafından kanıksanan ve normal görülen bu durum, yüzü soluklaşan çocuğun doktora götürüldüğünde ortaya çıkıyor.
Kansızlığın tedavisi çok basit ve zahmetsiz. Önerilen beslenme diyeti ile zamanında ve yeterli dozda alınan ilaçlar, çocuğu 1 ya da 2 ayda normale döndürebiliyor.
süt hakkinda bilmediklerimiz
Açıktan aldığım sütün temiz ve hijyen koşullarında sağıldığına emin olduğum bir yerden alıyorum. Bunda bir sakınca var mı?
Nerden alınırsa alınsın açıkta olduğu sürece tehlikelidir. T.B. Eğer siz emin oluyorsanız benim söyleyeceğim, sütü kaynatmayın. Kaynatmanız gerekiyorsa bunu beş dakikadan fazla yapmayın. Buna ilave olarak beş dakikalık kaynatma dahi bazı vitaminlerde dolayısıyla sütün besin değerinde kayıpların olacağını hatırlayınız. Sütün kabızlık yapması pek bilinmemektedir. Ancak bazı özel bağırsak hastalıklarında bununla karşılaşmak söz konusu olabilir. Bu da ihmal edilebilecek oranlardadır. Aksine sütün ishal yaptığı şikayetleri daha yaygındır.
Sokak sütü ile fabrika sütü arasında görülen yağlılık oranı farkını nasıl açıklarsınız? Yani normal koşullar altında sokak sütünün bakteri kaynağı olarak kabul etsek de, halk arasında fabrikasyon sütler sütlendirilmiş su olarak nitelendiriliyor. Bir de minimum 6 ay dayanıklı olacak hale gelene kadar fabrikasyon sütlerine katılan katkı maddeleri hakkında muhteviyatından dolayı ciddi şüphelerimiz var.
Öncelikle işlemden geçmiş ister pastörize ister UHT süt olsun, hiçbir sütte katkı maddesi bulunmaz. Bulunursa mutlaka burada başka şeyler düşünmek gerekir. Örneğin sütü işleyen fabrikanın teknolojik sorunları olabilir, işlenmeye gelen sütten kaynaklanan bazı sorunlar olabilir. Ancak bir kez daha tekrarlamak gerekirse ister UHT süt olsun ister pastörize süt olsun, bu sütlerde hiçbir katkı maddesi bulunmaz. Bu teknolojilerde süte sadece ve sadece farklı ısıl işlemler uygulanır.
Sütün yağına gelince, inek sütü ele alınacak olursa (en çok tüketilen olması nedeniyle) inek sütünün yağ oranı sağıldığında % 3- 3.7 arasındadır. Pastörizasyon veya UHT ısıl işlemleri uygulanırken süt fabrikaya kabul edildikten sonra değişik aşamalardan geçer. Önemli bir aşamada homojenizasyon aşamasıdır. Yani süt yağının işlem sonunda sütün içerisine yedirilmesi aşamasıdır. Böylece sütün ambalajı açıldığında kaymak görmezsiniz. Eskiden özellikle şişe sütlerde bu yoğun olarak görülürdü. Bu süt yağının azltılmış olduğunun göstergezi hiçbir zaman olmaz.. Ancak teknoloji gereği süt yağı %3 civarına ayarlanır.
Osteoporoz hastası günde kaç litre süt içmelidir?
Osteoporoz hastası olduktan sonra içilen sütün, bu hastalığa yakalanmadan önce ve hatta çocukluktan itibaren içilmeye başlanan sütün faydası kadar olmayacağı açıktır. Ancak, osteoporoz hastalığının etkilerini azaltmak için verilen tıbbi tedavinin yanı sıra günde 2- 4 su bardağı süt içmenin faydası da açıktır. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta mevcuttur. Bu da, osteoporoz tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar ile sütte yoğun bulunan kalsiyum arasında istenmeyen bir etkileşim mevcuttur. Bu istenmeyen etkiden uzaklaşmak için bu ilaçların alınmasından yaklaşık bir saat öncesi ve sonrası süt içmemek gerekebilir. Bunu doktorunuzla konuşmanızda fayda vardır.
Çeşitli yaş ve durumlara göre günlük süt ihtiyacı ne kadardır? Fazla süt içmenin zararları olabilir mi? Süt içerken nelere dikkat edilmelidir?
Bir genelleme yapmak gerekirse; tüketilmesi istenen süt miktarı 2 - 4 su bardağı kadardır. Bu tüm yaş grupları için geçerli olacaktır. Ancak süt içilemiyorsa aynı miktarda yoğurt da bu işlevi görecektir. Sütü aşırı içmenin bebek ve çocuklar açısından bazı zararları olabilir. Sadece süt içen bebeklerde kansızlık görülme olasılığı vardır. Buna mutlaka dikkat etmek gerekir. Ayrıca, şeker, reçel bal gibi maddeler katılmış sütleri tüketen bireylerde diş sağlığına son derece dikkat etmek gerekir. Özellikle bu sorun yine biberon kullanan çocuklar için daha da önemlidir. Ağızada salgılanan tükrük miktarı ve kalitesini etkiliyeceğinden yine diş çürüklerine neden olabilecektir.
Sütlü tatlılar yapılırken sütü kaynatmak zorundayız. Uzun süreli kaynatma işlemi sütteki vitamini öldürüyorsa bu tür tatlıları yaparken ne yapmamız lazım?
Aslında yanıt sorunuzun içinde mevcut. Uzun süreli kaynatmamak. Eğer bir sütlaç veya muhallebi yapıyorsanız içine koyaağınız pirinç ve pirinç nişastası sütlü tatlınızın kıvamını ayarlamanıza neden olacaktır. Önemli diğer uyarı ise bu tür tatlılarda şekeri, ocaktan hemen önce eklemek olacaktır.
8 yaşında bir kızım var. Süt içmeyi ve yoğurt yemeyi sevmiyor. Fakat bol miktarda peynir tüketiyor. Tükettiği peynir sütün yerini tutar mı?
Biz genellikle süt tüketilmiyorsa yoğurdu önermekteyiz. Ancak yoğurt da tüketimiyorsa peynir tüketimi kabul edilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta peynirin tuz miktarı oldukça yüksektir. Tuz tüketiminin aşırı olması bazı hastalıklara zemin hazırlamasından dolayı istenmez. Bunu da düşünmek gerekir.
Açık süt kaynatıldığında bazen tortulaşıyor yani kesiliyor. Bu durum sütte aşırı derecede bakteri üremesinden mi kaynaklanıyor? Kesilen bu sütün kullanılması sakıncalı mıdır?
Sütün kesilmesi kimyasal açıdan bozuk olduğunun göstergesidir.
Sütün kesilmesi değişik nedenlerden olabilir. Bakteriler bunun tek başına nedeni olmayabilir. Kesilen sütü kullanmamak doğru bir yaklaşım olacaktır.
Süte meyve veya pekmez katarak tüketmek zarar verebilir mi?
Söylendiği gibi Türkiye'de süt tüketimi oldukça düşük. Bunu arttırmak gerekiyor. Süt tüketimini arttırırken uygun olan sütleri yani pastörize veya UHT sütü ama kesinlikle sokak sütü değil, içimini arttırmamız gerekiyor. Eğer bunu sütün içine meyve veya pekmez koyarak yapabiliryorsak yapalım. Ancak bunlarında bazı sakıncaları olabilir. Mutlaka iyi bir ağız ve diş bakımı gerekir. Ayrıca sütün içine konan bu maddelerin temizliğinden emin olmanız gerekir.
Şu an 46 yaşındayım ve osteoporoz tedavisi görüyorum. Bundan sonra içeceğim sütün ne kadar yararı var?
Yanıt soruda saklı. Bizim toplum olarak maalesef sağlığımız elden gidince aklımız başına geliyor. Osteoporoz sorunuyla karşılaştıktan sonra süt ve sütün içindeki bileşenler bu hastalığı tedavi etmez. Süt tüketiminiz yeterli ise (2-3 su bardağı/gün) ve çocukluktan-bebeklikten itibaren süt tüketiyorsanız, süt içmeyenlere kıyasla bu hastalıkla karşılaşmanız daha zayıf bir ihtimal olarak kalacaktır. Yani süt tüketimi sağlığın korunmasında ve devamında önemli. Osteoporoz tedavisi esnasında da günde 2- 4 su bardağı süt veya yoğurt tüketmeniz doğru bir yaklaşımdır. Yanıt soruda saklı. Bizim toplum olarak maalesef sağlığımız elden gidince aklımız başına geliyor. Osteoporoz sorunuyla karşılaştıktan sonra süt ve sütün içindeki bileşenler bu hastalığı tedavi etmez. Süt tüketiminiz yeterli ise (2-3 su bardağı/gün) ve çocukluktan-bebeklikten itibaren süt tüketiyorsanız, süt içmeyenlere kıyasla bu hastalıkla karşılaşmanız daha zayıf bir ihtimal olarak kalacaktır. Yani süt tüketimi sağlığın korunmasında ve devamında önemli. Osteoporoz tedavisi esnasında da günde 2- 4 su bardağı süt veya yoğurt tüketmeniz doğru bir yaklaşımdır.
Yaşım gereği süt içmem gerektiğini biliyorum. Ancak süt mide ve bağırsaklarımda gaz yapıyor. Bunun nedeni nedir? Ne yapabilirim?
Sütün içinde, süt şekerini parçalayan bir enzim vardır. Bu şekilde bağırsakta emilme işlemi gerçekleşebilir. Bazı kişilerde bu enzimin miktarı azdır ya da yoktur. Türk halkında ve Akdeniz ülkelerinde sıkça rastlanan bir durumdur bu. Enzim yokluğunda süt şekeri parçalanamadığı için bu şeker bağırsakta başka yollarda parçalanır. Bu reaksiyondan da gaz çıkar ve bazı kişilerde gaz yapar. Bu durumun bir çaresi yoktur. Peynir tüketimlerini arttırabilirler.
Evet bazı durumlarda süt tüketimi böyle istenmeyen sorunlar oluşturabilir. Ancak bu oran oldukça düşüktür. Burada iki olguyu birbirinden ayırmak gerekir. Süt içme alışkanlığı olmayan bireylerde sütün şekerine (laktoz) karşı geçici bir intolars olabilir. Bu durumda süt tüketimi kesinlikle bırakılmamalı aksine artan oranlarda yavaş yavaş süt tüketimi arttırılmalıdır. Genellikle belli bir süre sonra süt tüketimine karşı bir problem kalmayacaktır. İkincisi ise gerçekten süt mideye rahatsızlık verebilir. Bu durumda süt tüketimi mümkün olduğunca yapılmalı, boş mideye alınma yerine yemeklerden sonra denenmelidir. Ayrıca yoğurt tüketimi de denenmelidir.
Süt içmemekte direnen çocuklara sütü nasıl sevdirebiliriz? Ayrıca süte katılan şekerin faydası var mıdır?
"Zorla güzellik olmaz" düşüncesiyle yola çıkmak gerekir. Süt ve yoğurt tüketimi ancak ve ancak davranış değişikliğiyle mevcuttur. Sütü sevdirmenin en önemli yolu; çocuğunuza sütün neden ihtiyacının olduğunun gösterilmesinden geçer. Ancak bunu işleyerek ve işlerken de çocuğunuza uygun yaklaşmaktan geçer. Süte şeker karıştırılması istenmez. Ancak başka türlü tüketmek mümkün olmuyorsa az miktarda katmak olabilir. Bunu yaparsanız ağız ve diş sağlığına ve temizliğine mutlaka dikkat etmek gerekir. Gerek süt gerekse de şeker artıkları ağız ortamını değiştirecekleri için bakteri üremesine neden olabilir. Buna özellikle yaşı ilerlemiş biberon alan çocuklarda dikkat etmek gerekir.
40 yaş üzerinde günde 1 ile 1.5 litre süt tüketiminin zararlı olabileceği söylenmekte. Doğruluk derecesi nedir?
Günde sağlıklı bireylerde 2-4 su bardağı süt tüketilmesi normaldir. Bu da 0.5 - 1 litre süte karşılık gelir. Ancak bazı sağlık problemleri mevcutsa (hipertansiyon, kalp rahatsızlıkları, şişmanlık vd) günlük diyetteki tüketilen süt miktarını kısıtlamak (2 su bardağı gibi) gerekebilir.
Sütün boy uzatmayla ilgisi var mı? 12 yaşındaki bir çocuk ne kadar süt içmeli?
Büyüme çağındaki çocuğun alacağı her türlü kaliteli besin ki süt bu çağ için en önemli en iyi besinlerdendir, çocuğun büyümesine yardımcı olacaktır. Ancak ailesel faktörleri de unutmamak gerekir. 12 yaş kız veya erkek çocuk için 3-4 su bardağı süt veya yoğurt uygun bir miktar olacaktır. Ancak tüm diğer besinlerden de yemek kaydıyla. Tek başına sütün de yeterli olmayacağı açıktır.
Süt nasıl içilmelidir. Pastörize ve UHT süt ısıtılıp içilebilir mi? Isıtılırsa besin değeri düşer mi?
Evet eğer ısıtmak istiyorsanız ısıtabilirsiniz (kaynatma değil). Yani 30 - 35 ºC yapabilirsiniz. Eğer ısıtma işlemini kaynatmaya dönüştürmüyorsanız ve buzdolabında çıkarıp kısık ateşte 1- 2 dakika tutuyorsanız besin öğelerindeki kayıplar oldukça sınırlı olacaktır. Ancak hatırlatmak gerekirse UHT sütte pastörize sütte hiç bir ısıl işlem uygulanmandan tüketilebilir.
Çocukların sürekli pastörize süt içmesinin normal bağırsak florasını olumsuz etkilediğini duymaktayız. Fikriniz nedir?
Böyle birşey doğru kabul edilemez.
Öncelikle pastörize sütün günlük süt olduğunu yani süt alındıktan sonra maksimum iki gün içersinde tüketilmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. Pastörize sütü bekletmek söz konusuysa mutlaka buzdolabında bekletmeniz gerekir. UHT süt için bunlar söz konusu değildir. Serin (normal oda ısısında) ve güneş ışığından uzak tutulmak kaydıyla üzeinde belirtilen tarihe kadar (4-6 ay) bekletebilirsiniz. Bu sütleri yani pastörize ve UHT sütleri ısıtmadan içmeniz mümkündür. Sütün bağırsak florasını olumsuz etkilediğine yönelik hiçbir veri olmadığı gibi olumlu etkilediğini gösteren bir çok veri mevcuttur.
Gece uykuda olan çocuğa süt vermenin boğaz enfeksiyonunu artırıcı özelliği var mıdır?
Boğaz enfeksiyonu açısından risk değildir ancak süt diş üzerinde kaldığı için diş çürümelerine neden olur. Çocuk süt içtikten sonra ağzı çalkalanmalıdır.
Evet böyle bir veri mevcut. Hele bir yaşından sonra biberonla süt vermeden vazgeçmek gerekir. En azından gece vermemek gerekir. Hele bu süte şeker katılmış ise sorunlar biraz daha artabilir. Boğaz enfeksiyonunun yanında bazı kulak ilgili problemlere yol açabileceği bilinmektedir.
Açıktan satılan süt yeterli düzeyde kaynatılarak yoğurt yoğurt amaçlı mayalanıyor. Bu yoğurdun besin değeri nedir?
Sütü yeterli düzeyde kaynatmaktan ne anlaşılıyor önemli olan bu. Kaynatma ile bir çok besin öğesinde kayıpların olacağını biliyoruz. Dolayısyla böyle sütlerden yapılan yoğurtların besin değeride iyi olmayacaktır. Yanlız mayalamadan dolayı folik asit gibi bazı vitaminlerde az da olsa artışlar mümkündür. En uygun yaklaşım sütü hiçbir koşulda kaynatmamak olacaktır.
Açık sütlerden çeşitli tatlılar yapıyoruz. O zamanda sütte bulunan mikroplar bizim ve çocuğumuz için sakıncalı mı? Bu tür tatlıları da pastörize sütlerle yapabilir miyiz?
Evet sorun olabilir. Kaynatmanın yapıldığı yani mikropların etkisizleştirildiğini düşündüğünüz zaman bile bu sefer besin kalitesinde önemli problemler olacaktır. Bundan dolayı bu işlem önerilmemektedir. Sütlü tatlı yapılacaksa ısıl işlem oldukça kısa süreli yapılmalı ve şeker en son(ocaktan indirilmeden hemen önce) eklenmelidir. Pek tabi bu tür tatlılar gerek pastörize gerekse de UHT sütlerle de yapılabilir.
İnsan sağlığı açısından en verimli süt hangi hayvandan elde edilir?
En çok tüketilen inek sütüdür. Bunun için özel süt üretim düzeyleri yüksek olan ırklar geliştirilmiştir (Montofon ırkı bunlardandır).
Sabah saat 10-10:30 civarında aldığım açık sütü 5-6 saat sonra kaynatınca ne gibi besin kaybı olur? Ayrıca evde yaptığım yoğurtları ne kadar sürede tüketmemiz gerekir?
Bekletme arkasından kaynatma besin kalitesinin tamamen bozulması demektir. Bu sütlerden yapacağınız yoğurtlarında besin kalitesi istenen kriterlere uymaz. Yoğurt yapıldıktan sonra bir haftaya kadar buzdolabı koşullarında saklanabilir. Bu süreçte besin değerinde bazı kayıplar olması kaçınılmazdır.
Sütün büyüme çağını geride bırakmış olan bir kişinin kemik gelişimine yararı olup olmadığını açıklar mısınız?
Kemik gelişimine değil, kemiğin mevcut durumunu devam ettirmesine yararı vardır. Onlar da tüketmelidir.
Sütü sadece kemik sağlığı açısından düşünmeyin. Sütün protein kalitesi de oldukça yüksektir. Doku yenilenmesinde sütün büyük önemi mevcuttur. Ayrıca kemik sağlığının daha kötüye gidişi engellenmiş ve olası rahatsızlıkların ortaya çıkışının gecikmesine ve çıktığında da daha az sorunlu bir tablonun gelişmesine engel olabilirsiniz.
Bazı bebekler anne sütü içmiyor. Pastörize sütten aynı vitaminleri alabilir mi?
Konuşmamızda söylendiği üzere, bebeğin ilk 4-6 aylık döneminde anne sütü mutlaka verilmelidir. Verilmemesini gerektiren çok az durum söz konusudur (bazı metabolik hastalıklar gibi). Anne sütü verilemiyorsa ve/veya yetersiz ise yerine geçebilecek en iyi besin süt olacaktır. Pastörize veya UHT süt bu işlevi yerine getirebilir. Ancak çocuk demir minerali (yetersiz alımında Türkiye de en çok görülen anemi-kansızlık nedenidir) ve C vitamini açısından özellikle çocuk yakından takip edilmelidir.
Kullandığımız sokak sütünü 15-20 dakika kaynattığımızda mikrobu ve vitamini ölüyor. Az kaynattığımızda ise mikroplar ölmüyor. Sokak sütü kullanım ve koruma şartları için ne yapmamız gerekiyor?
Sokaktan alınan süt kaynatılmadan kullanılamaz
Yanıt basit; sokak sütü kullanmayın. Diğer sütleri kullanın ve bu sütlerin kullanımı esnasında hiç bir ısıl işlem gerektirmediğini unutmayın. Isıtmak isterseniz çok ısıtıp (kaynatma değil) 35 - 40 º C sütü içebilirsiniz.
Sokak sütü dediğiniz maddeyi biz kendimiz üretiyoruz. Hayvanları makinelerle sağıyoruz. Bunların temiz olduğundan emin olduğumuz için kullanıyoruz. Peki yine de mikrop var diyebilir miyiz?
Evet, sokakta satılan süt kesinlikle mikropludur
Unutmayın pastörize ve UHT sütlerde hijyenik koşullarda sağılmış sütlerden yapılmaktadır. Eğer sağım ve diğer koşulların (hayvan sağlığı, sağım aletlerinin temizliği, ağıl koşulları gibi) uygun olduğunu düşünüyorsanız tabi kendi ürettiğiniz sütleri kullanabilirsiniz.
Sütün ileri yaşlarda alınmasının çok faydası olmadığı söyleniyor. Ne derece doğru? Bu tüketim çocukluk çağından mı gelmeli? Özellikle hanımlar menopoz döneminde telaşa kapılıyorlar. Menopoza giren bir bayanın süt içmesi halinde kemik erimesi engellenir mi?
Süt hangi yaşta içilirse içilsin çok yararlıdır. Erken yaşlardakilerde kemik ve diş gelişimi, ilerki yaşlarda özellikle bayanlarda menapozu ve ostrepoza iyi gelir.
Süt tüketiminin Türkiye de ne kadar düşük olduğunu söylendi. Dolayısyla süt tüketimi tüm yaş gruplarında; çocuklar, gençler, yetişkin ve kalpten genç olanlar, önemlidir ve süt tüketiminin arttırılması için her türlü olanak denenmelidir. Yaşlılar- Kalpten genç olanlar için süt adeta ideal bir besindir. Hatta ileri devrelerde süt ve sütten yapılmış ürünler bu yaş grubu için çok önemlidir. Bu yaş gruplarında özellikle besin alımı yeme güçlükleri, diş problemleri gibi nedenlerden dolayı azaldığından, sütün besin değerinin zenginliği ve tüketim şeklinin kolaylığı açısından mutlaka süt tüketilmelidir. Menapoza gelince, kemik sağlığı ve beslenme (kalsiyum vd) genç yaşlarda ve hatta bebeklikten itibaren önemlidir. Yapılan çalışmalarda bebeklikten itibaren süt tüketiminin istenen oranlarda olması kemik sağlığını arttırdığı bilinmektedir. Bu insanlarda kemik kırılmaları daha az görülmekte olup iyileşme de daha hızlı olmaktadır. Kadınlarda ise bu daha önemlidir.Menapoz sonrası kemik erimeleri yine süt ve türevlerini üst seviyelerde tüketenlerde diğer kadınlara göre daha yavaş ve sorunsuz olduğu bilinmektedir. Menapoz sonrası süt tüketimi yine çok önemlidir. Ancak kemiklerden oluşan kayıpların hepsini karşılıyamamaktadır. Hiç tüketilmemesindense tüketilmeli ancak bu noktaya gelmeden çok önce tedbirler alınmalıdır.
Halk arasında sokak sütlerine çamaşır suyunun katıldığını duyuyoruz. Bunun nedeni nedir?
Maalesef bunu rapor eden çalışmalar mevcuttur. Ancak bu bulaş (bulaş diyorum) sütlerin taşınmasında kullanılan tank ve kapların boşaldıktan sonra yıkanması sırasında kullanılan bu tür temizliyicelerin iyi akıtılmamasından kaynaklandığı bilinmektedir. Yoksa sütün yapısında bazı değişikliklere neden olmak amacıyla " nişasta " gibi kullanılmamaktadır.
Benim midem de gastrit var. Bu sebeple süt içemiyorum. Ne yapabilirim?
Hastaya ve hastanın bünyesine, savunma mekanizmasına göre değişir.
Evet bazı durumlarda süt tüketimi böyle istenmeyen sorunlar oluşturabilir. Ancak bu oran oldukça düşüktür. Burada iki olguyu birbirinden ayırmak gerekir. Süt içme alışkanlığı olmayan bireylerde sütün şekerine (laktoz) karşı geçici bir intolars olabilir. Bu durumda süt tüketimi kesinlikle bırakılmamalı aksine artan oranlarda yavaş yavaş süt tüketimi arttırılmalıdır. Genellikle belli bir süre sonra süt tüketimine karşı bir problem kalmıyacaktır. İkincisi ise gerçekten süt mideye rahatsızlık verebilir. Bu durumda süt tüketimi mümkün olduğunca yapılmalı, boş mideye alınma yerine yemeklerden sonra denenmelidir. Ayrıca yoğurt tüketimide denenmelidir.
Sütü sıcak mı soğuk mu içmeliyiz?
Kaynatmamak kaydıyla soğuk ve ya ılık da içilebilir.
İsteğe bağlıdır. Pastörize veya UHT süt hiçbir ısıl işlem gerektirmeden tüketilebilir. Vücut ısısına yakın (35 - 40 ºC) bir hale getirerek de içilebilir. Kaynatma kesinlikle yapılmamalıdır.
Kutu sütlerin kaymağı olmuyor. Ama açık sütlerin daha fazla kaymağı oluyor. Bunun nedeni nedir?
Bu tamamen normaldir ve istenen bir olgudur. UHT ve pastörize sütlerin işlenmesi esnasında sütün yağı homojenize edilerek belli bir yağ değerine ayarlanır. Kaymağın gözükmemesi sütün besin değerinin azlığını göstermediği gibi kaymağın olması da sütün besin değerinin fazla olduğunu göstermez.
PASTORİZE Mİ ÇİĞ Mİ?
Şimdi batı diyetinde en çok tartışmaya konu olmuş ve yanlış anlaşılmış kısma geldik.
Doğulular ve Afrikalılar geleneksel olarak, müshil amaçlı kullanımı hariç sütten uzak durmuşlardır. Ama batı dünyasında insanlara hayatları boyunca her gün süt içmeleri söylenir.
Doğaya baktığımızda, yavruların diğer yiyeceklerle sütten kesildiği zamana kadar yalnızca sütle beslendiğini görürüz. Sütün sindirimini sağlayan laktaz enziminin, ergenliğe geçişle birlikte insan sisteminden kendiliğinden yok olması; yetişkin insanların süte besin olarak kaplanlardan ya da şempanzelerden daha fazla ihtiyacı olmadığını gösteriyor.
Süt, çiğ olarak tüketildiğinde tam protein besin olmasına rağmen yağ da içerdiği için kendinden başka bir besinle zor karışır. Buna rağmen günümüzde yetişkinler diğer yiyecekleri devamlı soğuk sütle "yıkarlar". Süt mideye girdiğinde hemen kesilir ve mevcut başka bir yiyecek varsa kesilmiş süt tanecikleri diğer yiyecek taneciklerinin etrafında pıhtılaşır, onları
mide özsularından yalıtırak sindirimi geciktirir, çürüme başlangıcına ortam sağlar. Bu yüzden süt tüketimi ile ilgili ilk ve en önemli kural şudur: "Ya tek başına iç, ya da içme."
Bugün süt, içindeki doğal enzimleri yok eden ve nâzik proteinleri değiştiren pastörizasyonun her yerde uygulanması yüzünden, daha da sindirilemez hâle gelmiştir.
Çiğ süt, sütün sindirimini sağlayan laktaz ve lipaz aktif enzimlerine sahiptir. Canlılığını yitirmiş laktazı ve diğer aktif enzimleri içeren pastörize süt, yetişkin mideler tarafından gerektiği gibi sindirilemez.
Şişeyle beslenen bebeklerin yaşadığı karın ağrısı, pişik, solunum rahatsızlıkları, gaz ve diğer rahatsızlıkların da gösterdiği gibi çocuklar bile bu konuda sıkıntı çeker. Enzimlerin eksikliğinin ve hayâtî proteinlerin değişmesinin, sütteki kalsiyumu ve mineral elementleri erittiği de kuşku
götürmez.
1930'larda Dr. Francis M. Pottenger, pastörize ve çiğ sütle beslenmenin 900 kedi üzerindeki etkilerine ilişkin 10 yıllık bir çalışma yürüttü. Bir grup yalnızca çiğ süt alırken, diğer grup aynı kaynaktan alınan pastörize sütle beslendi.
Çiğ süt içen grup kuvvet bularak büyüdü, hayatı boyunca sağlıklı, aktif ve canlı kaldı ama pastörize sütle beslenen grup kısa süre sonra durgun, sersem ve normalde insanlarla ilişkilendirilen kalp krizi, böbrek yetmezliği, tiroit bozukluğu, solunum rahatsızlıkları, diş kaybı, kemik zayıflığı, karaciğer iltihabı gibi kronik yozlaştırıcı rahatsızlıklara karşı savunmasız hâle geldi.
Ama Dr. Pottenger'in en çok dikkatini çeken ikinci ve üçüncü nesillere olanlardı.
Pastörize sütle beslenen grubun yavrularının hepsi pastörize sütten kalsiyum emiliminin olmadığını gösteren zayıf ve küçük dişler, kalsiyum eksikliğinin açık ifadesi olan güçsüz kemiklerle doğdular.
Çiğ sütle beslenen grubun yavruları ebeveynleri gibi sağlıklı kaldı.
Pastörize sütle beslenen grubun üçüncü kuşak yavrularının birçoğu ölü doğarken,
kurtulanlar ise kısırdılar ve üreyemiyorlardı. Çiğ sütle beslenen grup soyunu
sürdürürken, pastörize sütle beslenen grupta dördüncü nesil olmadığı için deney bitmek durumunda kaldı.
Eğer bunlar pastörize sütün zararlı etkilerinin yeterli kanıtı değilse, ticârî süt endüstrisinin kabul etmekten tiksindiği, kendi annelerinden alınan pastörize sütle beslenen buzağıların genellikle 6 hafta* içinde öldüğü gerçeğini dikkate alın.
Çiğ sütün lehinde, pastörize sütün aleyinde bulunan bu gibi bilimsel kanıtlara ve yirminci yüzyılın başlarına kadar insan türünün çiğ sütle beslendiği gerçeğine rağmen bugün Amerika'da birkaç eyalet hariç çiğ süt satmak yasal değildir.
Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış süt, insan ömrünü uzatmada hiçbir fayda göstermezken; sütü pastörize etmek raf ömrünü uzattığından süt endüstrisi için daha kârlıdır. Dahası, pastörizasyon hepsini olmasa da bazı tehlikeli mikropları öldürerek sıhhî olmayan mandıralardaki hasta ineklerden alınan sütü göreceli olarak "zararsız" hâle getirir ve bu da süt endüstrisinin mâliyetlerini azaltır.
Dr. Pottenger'in pastörize sütle beslenmiş kedilerinin kısırlaşması ve gücünü yitirmesi için yalnızca üç kuşak geçmesi yeterli olmuştur. Amerikalıların ve Avrupalıların neredeyse aynı sayıdaki kuşağı pastörize sütle beslenmiştir. Bugün, kısırlık Amerikan çiftleri için başta gelen sorunlardan biriyken; kalsiyum eksikliği de öyle yayılmıştır ki,
Amerikalı çocukların yüzde doksanı kronik diş çürümesi sorunuyla karşı karşıyadır.
İşin daha kötüsü, şimdilerde kaymağının ayrılmasını önlemek için süt "homojenize" ediliyor. Bu, yağ moleküllerinin sütün geri kalanından ayrılmayacağı noktaya kadar mayalanmasını ve öğütülmesini gerektiriyor. Ama aynı zamanda bu durum, süt yağının küçük parçacıklarının ince bağırsağın duvarından kolayca geçmesine izin vererek, doğal niteliğini kaybetmiş yağ ve kolestrolün vücut tarafından emilme miktarını büyük oranda arttırıyor.
Aslında homojenize sütten, saf kremadan aldığınızdan daha fazla süt yağı alırsınız!
Kemik erimesi rahatsızlığı olan kadınların pastörize süt ürünleri ile ilgili gerçekleri dikkate almaları gerekir. Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu süt, bu durumu önlemek için yeterince kalsiyum sağlamaz.
Büyük miktarlarda pastörize süt ürünleri tüketen Amerikalı kadınlar, dünyanın en yüksek sayıdaki kemik erimesi vakalarından muzdariptirler.
Örneğin, çiğ lahana; herhangi bir miktar pastörize süt, yoğurt, çiftlik
peyniri veya doğal niteliği bozulmuş diğer süt ürünlerinden daha fazla
kalsiyum sağlar.
Kuzey Dakota'nın Grand Folks şehrindeki İnsan Araştırma Merkezi'nde yapılan
yeni çalışmalar gösteriyor ki, boron elementi kalsiyumun besinlerden emilmesinde ve kemik yapımında kullanılmasında temel bir role sahiptir.
Daha da dikkate değer bir nokta şudur: Yeterli miktarda boron verildiğinde kadınların kanındaki östrojen seviyesi, Batı'da kemik erimesine karşı genel bir geçici önlem olan östrojen yenileme terapisine duyulan ihtiyacı ortadan kaldırarak, iki katından daha fazla arttı. Boronu nereden bulabiliriz?
Özellikle elma, armut, üzüm, fındık, lahana ve diğer lifli sebzeler gibi kasiyumu da bulduğumuz taze meyve ve sebzelerden. Doğa zaten ihtiyacımız olan hayâtî besin kaynaklarının tümünü birbirini tamamlayan şekilde bolca sağlamıştır ama insan onları öldürene kadar pişirmekte ve işlemekte ısrar eder ve sonra diyetinin neden "işe yaramadığını" düşünür durur.
Yetişkinler harika bir besin olan çiğ sütü temin edemedikleri sürece, günlük diyetlerinde yer alan sütü yeniden gözden geçirmelidirler.
Çocukları "güçlü ve sağlıklı" büyüsünler diye pastörize sütle tıka basa doldurmak düpedüz deliliktir, çünkü en basitinden, onlar içindeki besinleri ayrıştıramazlar.
Aslında, doğal niteliğini yitirmiş süt ürünleri, bağırsakları tabaka tabaka balçık gibi çamurla tıkayarak organik besinlerin emilimine engel olduğundan; erkekler, kadınlar ve çocuklar diyetlerindeki tüm pastörize süt ürünlerini çıkarmalıdırlar.
İnek sütü buzağılar içindir ve bebekler de sütten kesilene kadar anne sütüyle beslenmelidir. Doğa her iki tip sütü ve sindirim sistemini buna göre tasarlamıştır.
Anne ineğin pastörize sütü ile beslenen buzağıların genellikle 6 hafta içinde öldüğü bilimsel olarak belgelenmiştir ki, bu da pastörize inek sütünün buzağı için olduğu gibi, insan için de sağlığa yararlı ve hayat veren bir besin olmadığını gösterir. Buna rağmen, yetişkin insanlar doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu salgıyı hem bebeklerine içirirler hem de kendileri tüketirler.
İnek sütü, insan sütünün 4 katı protein ve sadece yarısı kadar karbonhidrat içerir. Pastörizasyon, inek sütünün içinde bulunan yoğun proteinin sindirilmesini sağlayan doğal enzimi yok eder. Böylece; bu fazla süt proteini, bağırsakları çamurla tıkayarak, insanın sindirim yolunda çürür.
Bu çamurun bir kısmı kana sızar. Süt ürünlerinin günlük tüketimleriyle bu kokuşmuş çamur biriktikçe, vücut çamurun bir kısmını deriden (sivilce, leke ile) ve ciğerlerden (nezle ile) dışarı atarken kalanı içeride iltihaplanır, enfeksiyonlara sebep olan mukoz oluşturur, alerjik tepkilere yol açar, eklemleri kalsiyum tortularıyla sertleştirir.
Kronik astım, alerji, kulak enfeksiyonları ve sivilcenin birçok çeşidi süt ürünlerini diyetten çıkarmakla kolayca iyileştirilebilir.
İnek sütü ürünleri özellikle kadınlar için zararlıdır. Süt kadınların vücudundan dışarı akmalıdır, içeri değil. Pastörize inek sütünün kadınları güçten düşüren etkileri, süt üretimini arttırmak için ineklere enjekte edilen sentetik hormonlarla daha da şiddetlenir. Bu kimyasallar titizlikle dengelenmiş dişi endokrin sistemine çok zarar verir. Besin ve İyileşme (Food and Healing) adlı kitabında besin terapisti Anne Marie Colbin süt ürünlerinin kadınlar için yarattığı felaketi şöyle açıklar: "Süt, peynir, yoğurt ve dondurma gibi süt ürünlerinin tüketimiyle; yumurtalık tümörünü ve kistlerini, vajinal akıntıları ve enfeksiyonları da kapsayan dişi üreme sistemindeki çeşitli hastalıklar
kuvvetle bağlantılıdır. Bu bağlantının, süt ürünlerinin tüketimine son verdiklerinde problemlerin azaldığını veya yok olduğunu bildiren tanıdığım sayısız kadın tarafından defalarca doğrulandığını görüyorum. Lifli tümörlerin geçtiğini veya dağıldığını, rahim kanserinin durduğunu, ade üzensizliklerinin düzeldiğini duyuyorum. Kısırlık bile bu
yaklaşımla birkaç örnekte ortadan kalkmış görünüyor." Birçok kadın ve erkek, doktorları iyi bir kalsiyum kaynağı olduğunu söylediği için süt ürünleri tüketiyor. Bu bâtıl bir tavsiyedir.
Doğrudur, 100 gramında 33 gram kalsiyum bulunan insan sütü ile karşılaştırıldığında, inek sütü her 100 gramında 118 mg kalsiyum içerir.
Ama ayrıca, inek sütü 100 gramında insan sütünde 18 mg bulunan fosfordan 97 mg içerir. Fosfor, sindirim yolunda kalsiyum ile birleşir ve aslında kalsiyumun emilimini önler.
New York Devlet Üniversitesi tıp merkezinin pediatri bölüm başkanı Dr. Frank Oski şöyle diyor: "Yalnızca Kalsiyum-Fosfor oranı 2-1 olan besinler temel kalsiyum kaynağı olarak kullanılmalıdır. İnsan sütünün oranı 2.35'e 1, inek sütününki yalnızca 1.27'ye 1. İnek sütü ayrıca 100 gramında 16 mg sodyum içeren insan sütü ile karşılaştırıldığında 50 mg sodyum içerir, yani süt ürünleri muhtemelen modern batı dünyası diyetinin en yaygın aşırı sodyum kaynaklarından biridir."
Bununla beraber, inek sütü daha iyi sindirilen ve sağlığa yararlı olan diğer besinler kadar iyi bir kalsiyum deposu değildir. 100 gramında 118 mg kalsiyum bulunan inek sütünü diğer besinlerin 100 gramı ile karşılaştırın:
Badem (254 mg), brokoli (130 mg), kıvırcık lahana (187 mg), susam tohumu (1,160 mg), bir tür su yosunu olan kelp (1,093 mg) ve sardalya balığı (400mg).
Kemik erimesine gelirsek, bunun daha çok beslenmedeki kalsiyum eksikliğinden değil, özelikle şeker gibi kemiklerden ve dişlerden kalsiyumu süzen beslenme etkenlerinden kaynaklandığını görürüz.
Şeker, et, rafine nişasta ve alkolün tümü, kanda sürekli bir asit ortamı yaratır ve asidik kanın kemiklerden kalsiyumu çözdüğü bilinir. Osteoporozu düzeltmek için en iyi yol, yukarıda belirtilen süt ürünü haricindeki kalsiyumca zengin besinleri tüketirken aynı zamanda kemiklerden kalsiyum çalan asit arttırıcıları diyetten çıkarmaktır. 3 mg boron minerali takviyesinin de kemiklerin kalsiyumu emmesine ve tutmasına yardım ettiği
görülür.
Geleneksel Çin tıbbı açısından bakarsak, süt bir çeşit "cinsel öz"dür. İnsan türünün başka bir türün cinsel özünü içmesi özellikle kadınlar için sadece hastalığa yol açar, çünkü içerdiği hormonlar insanın endokrin sisteminin hassas dengesini bozar. Eğer süt ürünleri içmekte ısrarlıysanız, en iyi tercihiniz insan sütünün besinsel karışımına ve dengesine yaklaşan keçi sütü olmalıdır. İnek sütünden yapılmış yegane tehlikesiz ürünler sindirilebilen bir yağ olan taze tereyağı, laktobakteri tarafından sizin için önceden sindirilmiş taze mayalanmış yoğurttur. Ama bunlar bile mâkul ölçülerde ve mümkünse çiğ, pastörize olmayan sütten yapılmış olmalıdır.
SÜT HERKES İÇİN MİDİR?
Eğer süt çok faydalıysa neden hakkında bu kadar çok tartışma var?
1950'li yıllarda uluslararası yardım kuruluşları milyonlarca ton ihtiyaç fazlası sütü dünya çapında dağıtmaya başladı. Sütü içenlerden kramp, ciddi gaz sancıları ve ishal çektiklerine dair pek çok şikayet aldılar.
Uyuşmazlık 1965'te Johns Hopkins Tıp Okulu'ndan araştırmacı bir doktor grubunun sütü içtikten sonra ıstırap çekenlerin sütte bulunan kompleks bir şekeri, laktozu sindiremediklerini keşfetmeleri ile son haddine vardı.
Sütün içindeki büyük, kompleks şeker molekülleri basit şekere indirgenmeden ince bağırsağın duvarından geçemez. Bu transformasyonu laktaz enzimi sağlar.
Laktaz genellikle bütün genç memelilerde bulunur ama memeliler yaşlandıkça pek çoğu laktaz üretme kabiliyetlerini kaybederler: "laktoz hassasiyeti" yaşarlar. Bu sonuçlardan sütün yetişkinlere değil, sadece bebek memelilere uygun olduğu fikri çıktı.
Araştırmacılar pek çok yetişkin insanın bir bardak soğuk sütü içmekte güçlük çektiğine işaret ederek düşüncelerini kuvvetlendirdiler. Kuzey Avrupalıların en az laktoz hassasiyeti çekenler olmalarını da dikkate aldılar. Bundan dolayı bazı antropologlar açık derili olmakla süt içebilmenin ilişkili olduğunu ve Kuzey Avrupa genetik yapısının dışındaki insanlardan süt içmelerini beklemenin mantıksız olduğuna vardılar.
Fakat bu varsayım bin yıllar boyunca süt içen Afrikalı Masai çobanlarını ve Hindistan'daki insanları nasıl açıklar? Açıklamanın bir kısmı sütün nasıl tüketildiği ile ilgilidir.
Masailer sütü inekten taze ve sıcakken içerler. Hindistan'ın itibarlı tradisyonel tıp incelemesi Ayur Veda, direkt inekten alınan sıcak sütün nasıl güç verdiğini ve gerçekte sindirimi uyardığını ama soğuk sütün romatizma, mafsal iltihabı ve Johns Hopkins araştırmacılarının da fark ettiği gibi toksik gaza sebebiyet verdiğini açıklar.
Değinilmesi gereken ilginç bir nokta da Hindistan'da laktoz hassasiyetinin gerçekten hiç duyulmamasıdır. Bu durum, kesinlikle Hindistan'da sütün önce kaynatılması, sonra çok sıcakken tüketilmesi ve hep şeker ile tatlandırılması nedeniyledir. Sütün kaynatılması proteinleri indirger, bu sayede kolay sindirilir. Batıda, süt pastörize edilir ama kaynatılmaz. O da homojenleşmiştir ve insanlar soğuk içerler.
Hindistan'da süte genellikle safran, kakule ve diğer aromatik baharatlar katılır. Lezzet katmalarının yanında bunlar doğal olarak mukus oluşturma eğilimini hafifletirler. Sıcak süt sinirleri de yatıştırır. Bu sıcak sütün neden pek çok kültürde yaygın olarak yatma zamanı içeceği olarak kullanılmasını açıklar.
Ayrıca, Ayur Veda'ya göre sütün üzerindeki kalın krema tabakası (tiksinerek ayırma alışkanlığım vardı) güç ve erkeksiliği arttırır ve safra ile gaz oluşumunu hafifletir.
Sonunda, işte sizlere muhteşem basitlikte bir safranlı sıcak süt tarifi. İyi uykular.
Hazırlama süresi: 15 dakika
Miktar: 4 kişiye yeterlidir
bir tutam safran ipliği
bir tutam toz kakule tohumu
1 litre süt
Tatlandırmak için şeker ya da bal
Safranı bir kaşığın arkası ile kabaca ezin.
Sütü orta ateşe koyun. Safran ve kakuleyi ekleyin.
Karıştırarak sütü tam kaynamaya getirin, iki defa köpürmesine izin verin, ateşten alın.
Tatlandırıcıyı sütte eritin ve "yudumlanabilecek sıcaklıkta" servis yapın.