FEODALİTE NEDİR?
Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra barbar kavimler, Avrupa´nın çeşitli bölgelerinde devletler kurdular. Krallar, Roma kanunları ile kendi geleneklerini birleştirerek yeni düzenlemeler yaptılar ve ülkelerini kontluklara, onları da daha küçük idari birimlere ayırdılar. Buralara barbar şeflerini atayarak bazı ayrıcalıklar verdiler.
Kavimler Göçü´yle başlayan karışıklıkların etkisiyle büyük toprak sahipleri ve çiftçiler, hayatlarını devam ettirebilmek için güçlü kişilerin koruması altına girdiler. Halkın himayesi altına girdiği kişilere süzeren, himaye edilen halka da vassal adı verildi. Senyörler, bağlılıkları karşılığında sahip oldukları toprağın işleme hakkını kira karşılığında verdiler.
Feodalitenin temel özelliği siyasi bölünmüşlük ve sosyal eşitsizliktir. Senyörler, topraklarında yaşayan insanların üzerinde mutlak haklara sahiptirler. Her senyör, ayrı bir silahlı güce sahiptir ve her senyörün bölgesinde ayrı kurallar geçerlidir.
Avrupa´da siyasal ve sosyal bölünmüşlük, bölgesel ekonomik faaliyetler, insanlar arasında dil, davranış ve dünya görüşü bakımından farklılıklar doğmasına neden olmuştur.
Feodalite, bütün Ortaçağ boyunca devam etti. 15. yüzyılda; barutun ateşli silahlarda kullanılmasıyla sona erdi. Feodalitenin yıkılması, mutlak krallıkların güçlenmesini sağladı. Yeniçağ başında Almanya dışında feodalite yıkıldı. Almanya´da ise Yakınçağ´da ortadan kalktı. Feodalite devam ettiği süre içerisinde Avrupa´da sosyal adalet kurulmamış, bu nedenle halk, çeşitli sınıflara ayrılmıştır:
Asiller
Ortaçağ Avrupası´nın en imtiyazlı sınıfı asillerdi. Bunların en üstünde senyör denilen derebeyleri bulunurdu. Senyörlerin en büyüğü kraldı. Derebeylerden sonra sırasıyla dükler, kontlar, baronlar, vikontlar ve şövalyeler yer almıştır. Asiller, her türlü hakka sahipti.
Rahipler
Asillerden sonra en imtiyazlı sınıftı. Papa´ya bağlı olarak çalışırlardı. Kilise topraklarında senyörler gibi yaşarlardı. Ortaçağ´da önemli miktarda toprak elde ederek zenginleşmişlerdi. Vergi ve askerlikten muaf tutulmuşlardı. Hem devlet hem de din işleriyle uğramışlardır.
Burjuvalar
Kasaba ve şehirlerde oturup ticaret ve sanayi ile uğraşanlara burjuva denirdi. Senyörlere belli miktarda para vererek onların himayesinde yaşarlardı. Zamanla zenginleşen burjuvalar, senyörlerden para ile bağımsızlıklarını satın alarak tam serbestlik gibi imtiyazlar elde etmişlerdir.
Köylüler
Ortaçağ Avrupası´nda en kötü şartlar altında bulunan sınıftı. Köylüler iki kısma ayrılmıştı. Serf adı verilen köylülerin hiçbir hakları yoktu. Efendileri için tarlalarda çalışırlar ve kazançlarını onlara verirlerdi. Toprakla beraber alınıp satılırlardı. Araziden ayrılma imkânları kesinlikle yoktu. Serbest Köylüler, ekip biçtikleri topraklardan kazandıklarının bir kısmını senyöre vergi olarak verirlerdi. İstedikleri zaman başka bir yere gidebilirlerdi. Malları da çocuklarına kalırdı.
Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra barbar kavimler, Avrupa´nın çeşitli bölgelerinde devletler kurdular. Krallar, Roma kanunları ile kendi geleneklerini birleştirerek yeni düzenlemeler yaptılar ve ülkelerini kontluklara, onları da daha küçük idari birimlere ayırdılar. Buralara barbar şeflerini atayarak bazı ayrıcalıklar verdiler.
Kavimler Göçü´yle başlayan karışıklıkların etkisiyle büyük toprak sahipleri ve çiftçiler, hayatlarını devam ettirebilmek için güçlü kişilerin koruması altına girdiler. Halkın himayesi altına girdiği kişilere süzeren, himaye edilen halka da vassal adı verildi. Senyörler, bağlılıkları karşılığında sahip oldukları toprağın işleme hakkını kira karşılığında verdiler.
Feodalitenin temel özelliği siyasi bölünmüşlük ve sosyal eşitsizliktir. Senyörler, topraklarında yaşayan insanların üzerinde mutlak haklara sahiptirler. Her senyör, ayrı bir silahlı güce sahiptir ve her senyörün bölgesinde ayrı kurallar geçerlidir.
Avrupa´da siyasal ve sosyal bölünmüşlük, bölgesel ekonomik faaliyetler, insanlar arasında dil, davranış ve dünya görüşü bakımından farklılıklar doğmasına neden olmuştur.
Feodalite, bütün Ortaçağ boyunca devam etti. 15. yüzyılda; barutun ateşli silahlarda kullanılmasıyla sona erdi. Feodalitenin yıkılması, mutlak krallıkların güçlenmesini sağladı. Yeniçağ başında Almanya dışında feodalite yıkıldı. Almanya´da ise Yakınçağ´da ortadan kalktı. Feodalite devam ettiği süre içerisinde Avrupa´da sosyal adalet kurulmamış, bu nedenle halk, çeşitli sınıflara ayrılmıştır:
Asiller
Ortaçağ Avrupası´nın en imtiyazlı sınıfı asillerdi. Bunların en üstünde senyör denilen derebeyleri bulunurdu. Senyörlerin en büyüğü kraldı. Derebeylerden sonra sırasıyla dükler, kontlar, baronlar, vikontlar ve şövalyeler yer almıştır. Asiller, her türlü hakka sahipti.
Rahipler
Asillerden sonra en imtiyazlı sınıftı. Papa´ya bağlı olarak çalışırlardı. Kilise topraklarında senyörler gibi yaşarlardı. Ortaçağ´da önemli miktarda toprak elde ederek zenginleşmişlerdi. Vergi ve askerlikten muaf tutulmuşlardı. Hem devlet hem de din işleriyle uğramışlardır.
Burjuvalar
Kasaba ve şehirlerde oturup ticaret ve sanayi ile uğraşanlara burjuva denirdi. Senyörlere belli miktarda para vererek onların himayesinde yaşarlardı. Zamanla zenginleşen burjuvalar, senyörlerden para ile bağımsızlıklarını satın alarak tam serbestlik gibi imtiyazlar elde etmişlerdir.
Köylüler
Ortaçağ Avrupası´nda en kötü şartlar altında bulunan sınıftı. Köylüler iki kısma ayrılmıştı. Serf adı verilen köylülerin hiçbir hakları yoktu. Efendileri için tarlalarda çalışırlar ve kazançlarını onlara verirlerdi. Toprakla beraber alınıp satılırlardı. Araziden ayrılma imkânları kesinlikle yoktu. Serbest Köylüler, ekip biçtikleri topraklardan kazandıklarının bir kısmını senyöre vergi olarak verirlerdi. İstedikleri zaman başka bir yere gidebilirlerdi. Malları da çocuklarına kalırdı.