Fibromiyalji ya da diğer adıyla yumuşak doku romatizması bu hastalığı çekenlerin her yönünü öğrenmeye çalıştıkları, hastalığı çekmeyenlerin ise bir şekilde duyduğu bir hastalık. Uykuyu etkilemesi, yorgunluk, halsizliğe neden olması, çoğu kez gezici ağrılar ile karakterize bu hastalık uzun sürmesi ve ağrıların artıp azalması ile sürmesi nedeniyle hastaları bezdiren, yaşam kalitesini bozan bir hastalık. İşin aslı bir hekim için fibromiyalji tanısı koymak o kadar zor değil. Genel ağrı yapan faktörleri, enfeksiyon veya iltihaplı romatizma yapan hastalıkları dışladığımızda, hastayı dinleyerek ve muayene ile tanıyı hemen koyuveririz. Özellikle hastanın öyküsü zaten hemen hekimi yönlendirir. Tanı kolaydır da tedavi, hem hasta hem de doktor için zorlayıcıdır.
Fibromiyalji tedavisi için literatürde tedavi rehberlerine bakıldığında hastanın hangi klinik özelliği ön planda ise ona göre tedavi planlanması önerilmektedir. Bu klinik özellikler şöyle sıralanmaktadır; uyku bozukluğu ön planda olan hastalar, ağrı ön planda olan hastalar, depresyon/anksiyete gibi ruhsal problemleri ön planda olan hastalar ve bu problemlerinin işe bile gitmesine engel olan hastalar. Her bir alt başlık için çeşitli ilaçlar önerilmekte, işe bile gidemeyecek hastalar içinse multimodal tedavi denen ilaç ile birlikte bilişsel davranışsal tedavi (bir çeşit davranış değiştirmeye dayalı psikolojik tedavi) önerilmektedir.
Fibromiyalji hastalarının doktor başvuruları genellikle ağrılarının iyice şiddetlendiği, artık baş edemedikleri durumda gerçekleşir. İlaçlar veya ilaç kombinasyonları hastanın çok ağrılı olduğu alevlenme durumlarda hızla hastanın uyku, ağrı ve halsizlik sorununa çözüm üretebilmektedir. Belirtileri azalmış olan hasta bir süre bu ilaçları kullanır ve iyilik halini görerek tabii ki ilaçları bırakır ki düzenli doktor kontrolüne gelenlere de doktor tarafından bırakması önerilebilir. İlaçlar kesildikten bir süre sonra ise bazen ağrılar bazen uyku bozuklukları ile beraber belirtiler yeniden başlar ve en başa dönülür. O halde buradaki sorunlu noktaların bulunması ve tedavinin ona göre takibi hekimin temel görevidir.
Fibromiyalji zor bir hastalık, bazen fiziksel bazen duygusal bazen ruhsal ufak tefek bile olsa travmalar, bazense yenilen yemekten bile ağrılar tekrar edebilir. Önemli olan hastanın tekrar doktor doktor dolaşıp umutsuzluğa sürüklenmesini önlemektir. Bunun için elbette ilk aşama hastanın hastalığı hakkında bilgilendirilmesidir. Bu bilgilendirme fibromiyaljinin hastalık oluşturucu mekanizmalarının detaylı bir şekilde anlatılmasını içermelidir. Hastanın fibromiyalji hastalığını “kabul edip onunla yaşamayı öğrenmesi” yerine “hastalığın tedavi edilebilir olduğu, tedavi için yapılması gerekenlerin mantığı” anlatılmalıdır. Çünkü ilaç yazmak aslında en kolayıdır ve elbette ilk aşamada özellikle şiddetli hastalığı kontrol altına alabilmek için kısa süreli kullanılabilir. Peki sonra?
O halde şimdi tedavi için yapılması gerekenlere bakalım. Fibromiyalji hastalığı pek çok nedensel faktöre bağlı olduğu için bu nedensel faktörlerin ortaya konması ve hastanın bireysel özellikleri ile birleştirilerek bir plan oluşturulması esastır. Çünkü haliyle tedavide yapılması gerekenler nedensel faktörlere yönelik olmalıdır.
Fibromiyalji ve diğer hemen hemen bütün kronik ağrıların altında otonom sinir sistemi dengesizliği vardır. Otonom sinir sistemi 2 ayrı organizasyondan oluşur; bunlardan biri strese karşı vücudu alarme eden sistem (sempatik sinir sistemi), diğeri ise sakinleştirici sistem (parasempatik sinir sistemi). İkisi de çok gerekli ve yaşamın temelidir. Vücudumuzun kendi kendine muhteşem bir ahenk içinde çalışmasını sağlayan sistemlerdir. Sempatik sistemin yaşamı tehdit eden durumlarda aktifleşir. Aktifleşince kalp atım hızı, solunum sayısı artar, tansiyon yükselir, kan şekeri yükselir. Yani vücudu savaşmaya hazır hale getirir. Bu zaman zarfında sempatik sistem aktif iken parasempatik sistem otomatik olarak geri çekilir. Çünkü parasempatik sistem yavaşlatıcı, sakinleştirici etkiye sahiptir. Hayati tehlike varsa yavaşlamamak gerekir çünkü. Ama bir kişi sürekli stres altındaysa sempatik sistem devamlı aktif kalır, sakinleşmeye zaman kalmaz ve insan vücudu bu yüksek tempoya bir süre sonra dayanamaz hale gelir. Uyku bozulur, yorgunluk artar, baş ağrıları, kas ağrıları, çene sıkma gibi oldukça geniş aralıkta belirtiler ortaya çıkmaya başlar. Kişinin zayıf halkası neresiyse o bölge ile ilgili belirtiler daha baskın hale gelir. Bu durumda tedavide yapılması gereken sempatik sistemin aktivitesini azaltmak, parasempatik sistemin aktivitesini arttırmaktır. İlaçlar bunu yapabilir mi? Dolaylı olarak ve kullanıldıkları süre içinde kısmen sempatik aktiviteyi azaltabilirler, ama parasempatik aktiviteyi arttırmaları daha zordur.
Peki otonom sinir sitemindeki dengeyi kurmanın başka yolları var mı? İyi haber şu ki var: Hem de birden fazla. Bu amaçla nöral terapi ve akupunktur en fazla kullanılan ve en iyi sonuçların alınabileceği iki yöntem. Bu iki yöntemle kısa sürede ağrı ve diğer fonksiyonel bozuklukların kontrol altına alınması mümkündür. Bu yöntemlerin ikisiyle de sempatik sistem aktivitesini azaltıp parasempatik aktiviteyi arttırmak mümkündür.
Otonom sinir sitemi dengesizliği dışında fibromiyaljili hastalarda bir diğer nedensel faktör bu hastalarda toksik yükün fazla olmasıdır. Biriken toksik yük bağışıklık sistemini ve antioksidan sistemi bozar. Bu iki sistemin bozulması demek vücutta enflamasyon denen yangısal tablonun oluşması ve hücre içi temizleme mekanizmalarının çalışmaması demektir. Özetle vücudun ağrı ve diğer fonksiyonel bozukluklarla baş etme yeteneği bozulur, artan toksik yük ve enflamasyon fibromiyalji gibi görünen ve görünmeyen pek çok hastalığın nedeni olmaya başlar. Burada yine nöral terapi ve ozon tedavisi bu problemlerin giderilmesi için etkin bir tedavi imkanı sağlar. Bu iki tedavi yöntemi, bağışıklık sistemini destekler, toksinlerin hem hücre içi hem de hücreler arası alandan atılmasına yardımcı olur. Nöral terapi ve ozonun ayrıca kan ve lenf dolaşımı üzerindeki olumlu etkileri sempatik sistem baskınlığından kaynaklanan kan dolaşımı bozukluklarının da iyileşmesini sağlayacaktır.
Size bu tedavileri yapacak bir meslektaşımızı bulduğunuzda tedavi tamamlanıyor mu? Ne yazık ki hayır. Fibromiyaljili hastalarda hekimin yaptığı bu tedaviler bir anlamda akut dönem tedavisi gibi düşünülebilir. Yani ağrının şiddetli olduğu bir dönemde nedensel faktörlerin hızla düzeltilmesi ve dengelenmesi için çok güzel bir fırsat penceresi açarlar. Hasta kendisini vücut sisteminin rezervi oranında bir süre iyi hissedecektir. Zamanla devam edegelen kronik stres, toksik yük, kan ve lenf dolaşımının bozulması fiziksel veya duygusal bir stresin yarattığı son bir darbe ile hastalığın ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu nedenle hastanın kendisinin de yapması gereken tedavi yaklaşımlarının ağrının geçtiği veya azaldığı dönemde bir yaşam biçimi halinde hastanın hayatına sokulmalıdır.
En başta beslenme düzenlenmelidir. Enflamasyonu, toksik yükü azaltan, antioksidan özelliği yüksek gıdalarla beslenmeye geçilmelidir. Kısaca anlatmak gerekirse; şeker ve şeker türevleri, tahıllar kesilmeli; bol sebze, meyve, lif içeren gıdalar alınmalı (farklı renkte sebze ve meyveler, özellikle koyu renkli olanlar); yeterli su içilmeli; organik ve doğal kökenli gıdalar ön planda tutulmalı; sebze ve meyvelerin pestisit artıklarından kaçınmak için karbonatlı suyla yıkanmaları sağlanmalı; mutfakta pişirme ve saklama malzemelerinde de toksik ürünlerden kaçınılmalıdır.
Uyku vücudun bir anlamda “resetlendiği” çok önemli bir zaman dilimidir. Sağlıklı uyku için hastanın gerekli önlemleri alması, uyku hijyenine dikkat etmesi önemlidir. Geç saatte yatmamak, karanlık ve serin bir odada uyumak, uykudan 3 saat önce bilgisayar, tablet, telefon kullanımını bırakmak, uyku rutini oluşturmak için uyku öncesi ılık duş, sakinleştirici bitki çaylarından (papatya, melisa) faydalanmak ilk akla gelenlerdir.
Fibromiyalji gibi ağırlıklı olarak kas iskelet sistemini ilgilendiren bir hastalıktan bahsederken egzersizin önemine değinmemek olmaz. Egzersiz kan dolaşımını düzenleyerek, vücudun oksijen alımını arttırarak, kas gücü, esneklik ve dayanıklılığı arttırarak etki gösterir. Ayrıca egzersiz mutluluk ve ağrı kesici hormonlar olan endorfin ve seratoninin artmasına aracılık eder. Düzenli yapılan egzersiz 8 hafta içinde olumlu etkilerini göstermeye başlar. Fibromiyaljili hastalar için esneklik ve aerobik egzersizler ön planda önerilmektedir. Oysa ağırlıkla yapılan egzersizlerin endorfin ve seratonin arttırma etkileri daha fazladır. Fibromiyaljili hastaların dikkat etmesi gereken en önemli husus egzersize hızlı ve yoğun tempoda başlamamaktır. Vücuda alışmadığı yüklenmeler fiziksel stres olarak algılanarak ağrının artmasına neden olabilir. Temel anlayış hastanın sevdiği bir sportif aktiviteyi yavaş ve düşük yoğunlukla başlayarak uzun soluklu devam etmesidir. Yapılan çalışmalar yüzme, yoga, thai chi ve pilates egzersizlerinin olumlu etkilerini bildirmektedir.
Sonuç olarak fibromiyalji hastalığı bir açıdan tedavi edilen bir açıdan da yönetilebilen bir hastalıktır. Hastanın hem tedavi hem de yönetebilme konusunda bilgili olması ve hekimle işbirliği en iyi sonuca ulaşan kapının anahtarıdır.
Fibromiyalji tedavisi için literatürde tedavi rehberlerine bakıldığında hastanın hangi klinik özelliği ön planda ise ona göre tedavi planlanması önerilmektedir. Bu klinik özellikler şöyle sıralanmaktadır; uyku bozukluğu ön planda olan hastalar, ağrı ön planda olan hastalar, depresyon/anksiyete gibi ruhsal problemleri ön planda olan hastalar ve bu problemlerinin işe bile gitmesine engel olan hastalar. Her bir alt başlık için çeşitli ilaçlar önerilmekte, işe bile gidemeyecek hastalar içinse multimodal tedavi denen ilaç ile birlikte bilişsel davranışsal tedavi (bir çeşit davranış değiştirmeye dayalı psikolojik tedavi) önerilmektedir.
Fibromiyalji hastalarının doktor başvuruları genellikle ağrılarının iyice şiddetlendiği, artık baş edemedikleri durumda gerçekleşir. İlaçlar veya ilaç kombinasyonları hastanın çok ağrılı olduğu alevlenme durumlarda hızla hastanın uyku, ağrı ve halsizlik sorununa çözüm üretebilmektedir. Belirtileri azalmış olan hasta bir süre bu ilaçları kullanır ve iyilik halini görerek tabii ki ilaçları bırakır ki düzenli doktor kontrolüne gelenlere de doktor tarafından bırakması önerilebilir. İlaçlar kesildikten bir süre sonra ise bazen ağrılar bazen uyku bozuklukları ile beraber belirtiler yeniden başlar ve en başa dönülür. O halde buradaki sorunlu noktaların bulunması ve tedavinin ona göre takibi hekimin temel görevidir.
Fibromiyalji zor bir hastalık, bazen fiziksel bazen duygusal bazen ruhsal ufak tefek bile olsa travmalar, bazense yenilen yemekten bile ağrılar tekrar edebilir. Önemli olan hastanın tekrar doktor doktor dolaşıp umutsuzluğa sürüklenmesini önlemektir. Bunun için elbette ilk aşama hastanın hastalığı hakkında bilgilendirilmesidir. Bu bilgilendirme fibromiyaljinin hastalık oluşturucu mekanizmalarının detaylı bir şekilde anlatılmasını içermelidir. Hastanın fibromiyalji hastalığını “kabul edip onunla yaşamayı öğrenmesi” yerine “hastalığın tedavi edilebilir olduğu, tedavi için yapılması gerekenlerin mantığı” anlatılmalıdır. Çünkü ilaç yazmak aslında en kolayıdır ve elbette ilk aşamada özellikle şiddetli hastalığı kontrol altına alabilmek için kısa süreli kullanılabilir. Peki sonra?
O halde şimdi tedavi için yapılması gerekenlere bakalım. Fibromiyalji hastalığı pek çok nedensel faktöre bağlı olduğu için bu nedensel faktörlerin ortaya konması ve hastanın bireysel özellikleri ile birleştirilerek bir plan oluşturulması esastır. Çünkü haliyle tedavide yapılması gerekenler nedensel faktörlere yönelik olmalıdır.
Fibromiyalji ve diğer hemen hemen bütün kronik ağrıların altında otonom sinir sistemi dengesizliği vardır. Otonom sinir sistemi 2 ayrı organizasyondan oluşur; bunlardan biri strese karşı vücudu alarme eden sistem (sempatik sinir sistemi), diğeri ise sakinleştirici sistem (parasempatik sinir sistemi). İkisi de çok gerekli ve yaşamın temelidir. Vücudumuzun kendi kendine muhteşem bir ahenk içinde çalışmasını sağlayan sistemlerdir. Sempatik sistemin yaşamı tehdit eden durumlarda aktifleşir. Aktifleşince kalp atım hızı, solunum sayısı artar, tansiyon yükselir, kan şekeri yükselir. Yani vücudu savaşmaya hazır hale getirir. Bu zaman zarfında sempatik sistem aktif iken parasempatik sistem otomatik olarak geri çekilir. Çünkü parasempatik sistem yavaşlatıcı, sakinleştirici etkiye sahiptir. Hayati tehlike varsa yavaşlamamak gerekir çünkü. Ama bir kişi sürekli stres altındaysa sempatik sistem devamlı aktif kalır, sakinleşmeye zaman kalmaz ve insan vücudu bu yüksek tempoya bir süre sonra dayanamaz hale gelir. Uyku bozulur, yorgunluk artar, baş ağrıları, kas ağrıları, çene sıkma gibi oldukça geniş aralıkta belirtiler ortaya çıkmaya başlar. Kişinin zayıf halkası neresiyse o bölge ile ilgili belirtiler daha baskın hale gelir. Bu durumda tedavide yapılması gereken sempatik sistemin aktivitesini azaltmak, parasempatik sistemin aktivitesini arttırmaktır. İlaçlar bunu yapabilir mi? Dolaylı olarak ve kullanıldıkları süre içinde kısmen sempatik aktiviteyi azaltabilirler, ama parasempatik aktiviteyi arttırmaları daha zordur.
Peki otonom sinir sitemindeki dengeyi kurmanın başka yolları var mı? İyi haber şu ki var: Hem de birden fazla. Bu amaçla nöral terapi ve akupunktur en fazla kullanılan ve en iyi sonuçların alınabileceği iki yöntem. Bu iki yöntemle kısa sürede ağrı ve diğer fonksiyonel bozuklukların kontrol altına alınması mümkündür. Bu yöntemlerin ikisiyle de sempatik sistem aktivitesini azaltıp parasempatik aktiviteyi arttırmak mümkündür.
Otonom sinir sitemi dengesizliği dışında fibromiyaljili hastalarda bir diğer nedensel faktör bu hastalarda toksik yükün fazla olmasıdır. Biriken toksik yük bağışıklık sistemini ve antioksidan sistemi bozar. Bu iki sistemin bozulması demek vücutta enflamasyon denen yangısal tablonun oluşması ve hücre içi temizleme mekanizmalarının çalışmaması demektir. Özetle vücudun ağrı ve diğer fonksiyonel bozukluklarla baş etme yeteneği bozulur, artan toksik yük ve enflamasyon fibromiyalji gibi görünen ve görünmeyen pek çok hastalığın nedeni olmaya başlar. Burada yine nöral terapi ve ozon tedavisi bu problemlerin giderilmesi için etkin bir tedavi imkanı sağlar. Bu iki tedavi yöntemi, bağışıklık sistemini destekler, toksinlerin hem hücre içi hem de hücreler arası alandan atılmasına yardımcı olur. Nöral terapi ve ozonun ayrıca kan ve lenf dolaşımı üzerindeki olumlu etkileri sempatik sistem baskınlığından kaynaklanan kan dolaşımı bozukluklarının da iyileşmesini sağlayacaktır.
Size bu tedavileri yapacak bir meslektaşımızı bulduğunuzda tedavi tamamlanıyor mu? Ne yazık ki hayır. Fibromiyaljili hastalarda hekimin yaptığı bu tedaviler bir anlamda akut dönem tedavisi gibi düşünülebilir. Yani ağrının şiddetli olduğu bir dönemde nedensel faktörlerin hızla düzeltilmesi ve dengelenmesi için çok güzel bir fırsat penceresi açarlar. Hasta kendisini vücut sisteminin rezervi oranında bir süre iyi hissedecektir. Zamanla devam edegelen kronik stres, toksik yük, kan ve lenf dolaşımının bozulması fiziksel veya duygusal bir stresin yarattığı son bir darbe ile hastalığın ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu nedenle hastanın kendisinin de yapması gereken tedavi yaklaşımlarının ağrının geçtiği veya azaldığı dönemde bir yaşam biçimi halinde hastanın hayatına sokulmalıdır.
En başta beslenme düzenlenmelidir. Enflamasyonu, toksik yükü azaltan, antioksidan özelliği yüksek gıdalarla beslenmeye geçilmelidir. Kısaca anlatmak gerekirse; şeker ve şeker türevleri, tahıllar kesilmeli; bol sebze, meyve, lif içeren gıdalar alınmalı (farklı renkte sebze ve meyveler, özellikle koyu renkli olanlar); yeterli su içilmeli; organik ve doğal kökenli gıdalar ön planda tutulmalı; sebze ve meyvelerin pestisit artıklarından kaçınmak için karbonatlı suyla yıkanmaları sağlanmalı; mutfakta pişirme ve saklama malzemelerinde de toksik ürünlerden kaçınılmalıdır.
Uyku vücudun bir anlamda “resetlendiği” çok önemli bir zaman dilimidir. Sağlıklı uyku için hastanın gerekli önlemleri alması, uyku hijyenine dikkat etmesi önemlidir. Geç saatte yatmamak, karanlık ve serin bir odada uyumak, uykudan 3 saat önce bilgisayar, tablet, telefon kullanımını bırakmak, uyku rutini oluşturmak için uyku öncesi ılık duş, sakinleştirici bitki çaylarından (papatya, melisa) faydalanmak ilk akla gelenlerdir.
Fibromiyalji gibi ağırlıklı olarak kas iskelet sistemini ilgilendiren bir hastalıktan bahsederken egzersizin önemine değinmemek olmaz. Egzersiz kan dolaşımını düzenleyerek, vücudun oksijen alımını arttırarak, kas gücü, esneklik ve dayanıklılığı arttırarak etki gösterir. Ayrıca egzersiz mutluluk ve ağrı kesici hormonlar olan endorfin ve seratoninin artmasına aracılık eder. Düzenli yapılan egzersiz 8 hafta içinde olumlu etkilerini göstermeye başlar. Fibromiyaljili hastalar için esneklik ve aerobik egzersizler ön planda önerilmektedir. Oysa ağırlıkla yapılan egzersizlerin endorfin ve seratonin arttırma etkileri daha fazladır. Fibromiyaljili hastaların dikkat etmesi gereken en önemli husus egzersize hızlı ve yoğun tempoda başlamamaktır. Vücuda alışmadığı yüklenmeler fiziksel stres olarak algılanarak ağrının artmasına neden olabilir. Temel anlayış hastanın sevdiği bir sportif aktiviteyi yavaş ve düşük yoğunlukla başlayarak uzun soluklu devam etmesidir. Yapılan çalışmalar yüzme, yoga, thai chi ve pilates egzersizlerinin olumlu etkilerini bildirmektedir.
Sonuç olarak fibromiyalji hastalığı bir açıdan tedavi edilen bir açıdan da yönetilebilen bir hastalıktır. Hastanın hem tedavi hem de yönetebilme konusunda bilgili olması ve hekimle işbirliği en iyi sonuca ulaşan kapının anahtarıdır.