Dil semboller üzerinde uzlaşma sağlanarak oluşturulan karmaşık ve dinamik bir sistem olup amacı insanların düşüncelerini iletmek ve birbirleriyle iletişim kurmasını sağlamaktır. Bu açıdan bakıldığında dilin temel işlevi iletişimdir ve bu nedenle iletişim kurmayı öğrenme dil gelişiminin en üst aşamasıdır (Topbaş, 2005).
Bilindiği gibi dünya üzerindeki tüm insanlar benzer biçimde yürüme, koşma, hareket etme becerilerine sahip iken konuşulan diller farklılık gösterir. Bir birey, içinde doğduğu toplumun sahip olduğu dili edinerek konuşmaya başlar. Topbaş’ a göre (2001, 2005) bu süreç bebeklikten itibaren başlar ve birey anadilinin sistemini zaman içinde örtük bir bilgi olarak edinir. Bebeklikten itibaren başlayan bu dil edinim sürecinin temelini ise Topbaş (2011) bireyin konuşma seslerinin anlam değiştirebilme özellikleri, hecelerde bulunabilme pozisyonları, sözcüklerdeki dizilişleri ve ses değişimleri gibi fonolojik bilgiler olarak belirtmektedir.
Fonolojik farkındalık, bireyin bilinçli olarak dilde var olan sözcüğü oluşturan sesleri tanıma, ayırma, maniple etme ve ortak seslerden oluşan sözcükleri fark etme görevleri ile ilgilidir (Blachman, 1994). Alanda yapılan araştırmalar fonolojik farkındalık becerilerinin bireyin tüm hayatı boyunca gereksinim duyacağı okuma ve yazma becerisi ile yakından ilişkili olduğunu göstermektedir.
Okul öncesi dönemde, bireyin fonolojik farkındalık düzeyinin bireyin okumayı öğrenme sürecinde ve başarısında en önemli yordayıcı olduğu yapılan birçok araştırma ile ortaya konmuştur (Perfetti, Beck, Bell, & Hughes, 1987; Roth & Schneider, 2001). Araştırmalar fonolojik farkındalık ve okuma başarısı arasındaki bu güçlü ilişkinin okul döneminde de devam ettiğini göstermektedir (Bradley & Bryant, 1985; Goswami & Bryant, 1990; Lundberg, Frost, & Petersen, 1988).Araştırmalar okul öncesi dönemdeki fonolojik farkındalık becerisinin okul dönemindeki okuma ve yazma öğreniminde ve akademik başarıda en büyük etkiye sahip olan yordayıcı olduğunu göstermektedir (Heath ve Hogben, 2004).
Ayrıca yapılan araştırmalar düşük fonolojik farkındalık becerisine sahip olan çocukların % 90’nının daha düşük işitsel algılama ve daha zayıf okuma-yazma becerilerine sahip olduklarını ortaya koymaktadır (Metsala, Stanovich, ve Brown, 1998). Aynı şekilde iletişim becerileri düşük olan ve konuşma bozukluğu olan çocukların da genellikle düşük düzeyde fonolojik farkındalık becerilerine sahip oldukları araştırmalarda ortaya çıkan ortak sonuçlardandır (Rvachew, Ohberg, Grawberg, ve Heyding, 2003).
Çoğu çocuk belirli derecede bir fonolojik farkındalığı üç yaş civarı göstermeye başlar ve bu farkındalık sonraki iki sene boyunca hızla artarak devam eder (Dodd ve Gillon, 2001). Fonolojik farkındalık becerileri her dilde benzer ve tahmin edilebilir bir şekilde gelişim gösterir. Çocuklar öncelikle büyük ses ünitelerinin farkına varır ve zamanla daha küçük ses ünitelerine karşı duyarlı olmaya başlar; yani kelimelerden hecelere ve hecelerden seslere doğru bir farkındalık gelişimi mevcuttur. Aynı şekilde çocuklar sesleri maniple etmeyi öğrenmeden önce benzer ve farklı olan sesleri ayırt etmeyi öğrenir. Çocuğun fonolojik farkındalığını gösteren beceriler gittikçe karmaşıklaşan görevlerle devam eder.
Fonolojik farkındalıkta 11 göreve dikkat çeken Hempenstall (1997) bu görevleri şu şekilde sıralamaktadır:
1. Cümlelerin sözcüklerden meydana geldiğinin farkına varma
2. Sözcüklerin uyaklı olabileceğinin farkına varma
3. Sözcüklerin aynı sesle başlayabileceğinin farkına varma
4. Sözcüklerin aynı sesle bitebileceğinin farkına varma
5. Sözcüklerin ortasında aynı sesin olabileceğinin farkına varma
6. Sözcüklerin hecelere ayrılabileceğinin farkına varma
7. Sözcüklerin ilk ve son sese ayrılabileceğinin farkına varma
8. Sözcüklerin tek tek seslere ayrılabileceğinin farkına varma
9. Sözcüklerden sesler çıkarıldığında yeni sözcükler olacağının farkına varma
10. Sözcükler yapmak için sesleri harmanlayabileceğinin farkına varma
11. Sözcüklerin seslere ayrılabileceğinin farkına varma
Fonolojik Bozukluk
Bowen (2009) fonolojinin dilbilimin bir parçası olduğunu ve zihinde konuşma seslerinin nasıl organize olduğunu açıkladığını belirtir. Fonolojik bozukluklar Bowen (2009) tarafından dilin kendine özgü dilbilgisi kurallarının temelini oluşturan sesbilgisini edinme güçlüğü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle fonolojik bozukluk çocuk konuşmak için dildeki bazı sesleri yaşıtlarına göre normal olarak kabul edilen düzeyde üretmeyi başaramadığında ortaya çıkan bir durum olarak nitelendirilebilinir.
Topbaş (2005) bu durumu kısaca bireyin anadilinin seslerini üretmede ve kullanmada zorluk yaşaması olarak tanımlamaktadır. Bu durum birey konuşma seslerini edinim aşamasındayken kendini gösterir. Fonolojik bozuklukta alta yatan yapısal bir sorun yoktur ve çoğunlukla bozukluğun nedeni belirsizdir. Bozukluk sonucu hatalı seslerin sayısı ve bu seslerin hangi sesler olduğuna göre çocuğun konuşma anlaşılırlığı etkilenir. Pek çok sesin bir arada etkilenmesi sonucu konuşma anlaşılırlığı çok ciddi olarak düşebilir. F
letcher ve Garman (1986) fonolojik yeterliliği, konuşma seslerini dil bağlamında kurallara uygun kullanmayı bilme becerisi olarak tanımlar. Fonolojik bozukluklar ise Grunwell’e (1992) göre konuşmanın temelini oluşturan ses bilgisini edinme güçlüğüdür ve Grunwell fonolojik bozuklukları 3 başlık altında toplanarak tanımlanabileceğini belirtir. Bunlar:
1. Yaşına ve lehçesine uygun, gelişimsel olarak çıkartması beklenen sesleri çıkaramama (yanlış sesler çıkarma, atlamalar yapma).
2. Konuşma sesi çıkarmadaki bozuklukların okul başarısını, mesleki başarıyı ya da toplumsal iletişimi bozması.
3. Zekâ geriliği, konuşmayla ilgili motor ya da duyusal bir bozukluk ya da çevre yoksunluğu varsa bile konuşma zorlukları genelde buna eşlik edenden çok daha fazladır.
Fonolojik bozuklukların nedenlerine ilişkin motor programlama güçlüğü, minimal nörolojik hasarla ilgili çeşitli görüşler öne sürülse de çoğunlukla belirgin bir neden açıklanamamaktadır. Grunwell (1992) bu bilgiler ışığında fonolojik bozuklukları betimleyici hata örüntüleri altında üç alt kümeye ayırmaktadır. Bu alt kümeler:
1. Fonolojik gelişimde gecikme: Fonolojik süreçlerin aşama ve sırasının beklenen yaş düzeyine göre geciktiği görülür.
2. Tutarlı fonolojik bozukluk: Bu kümede yer alan çocukların fonolojik gelişiminde sapma görülür. Gecikmenin yanı sıra olağan dışı, alışılmadık ses değişikleri yapılır ancak fonolojik analiz ile hataların sistematik düzeni ve kurallara uygunluğu kestirilebilir.
3. Tutarsız- değişken fonolojik bozukluk: Bu kümede yer alan çocuklarda fonolojik gelişimde ileri derecede sapma görülür. Hatalar çocuklara özgü bireysel farklılıklar; alışılmadık ve tutarsız kullanımlar içerir. Hataların sistematik düzeni ve kurallara uygunluğu kestirilemeyecek kadardır.
Fonoloji sorunları erken çocukluk çağından itibaren gözlenebilir. Doğal dil gelişim süreci yaklaşık 4-5 yaş civarında tamamlanır ve bu süreçte çocuklar pek çok hata yaparak yetişkin dil düzeyine erişirler. Çocukların yapmış oldukları hatalar bilişsel ve sosyal potansiyeline bağlı olarak ileri yaşlara kadar devam ettiğinde sorun olarak nitelendirilir. Düzeltilmeyen sorunlar okul çağlarına ve erişkinliğe kadar devam edebilir.
Bilindiği gibi dünya üzerindeki tüm insanlar benzer biçimde yürüme, koşma, hareket etme becerilerine sahip iken konuşulan diller farklılık gösterir. Bir birey, içinde doğduğu toplumun sahip olduğu dili edinerek konuşmaya başlar. Topbaş’ a göre (2001, 2005) bu süreç bebeklikten itibaren başlar ve birey anadilinin sistemini zaman içinde örtük bir bilgi olarak edinir. Bebeklikten itibaren başlayan bu dil edinim sürecinin temelini ise Topbaş (2011) bireyin konuşma seslerinin anlam değiştirebilme özellikleri, hecelerde bulunabilme pozisyonları, sözcüklerdeki dizilişleri ve ses değişimleri gibi fonolojik bilgiler olarak belirtmektedir.
Fonolojik farkındalık, bireyin bilinçli olarak dilde var olan sözcüğü oluşturan sesleri tanıma, ayırma, maniple etme ve ortak seslerden oluşan sözcükleri fark etme görevleri ile ilgilidir (Blachman, 1994). Alanda yapılan araştırmalar fonolojik farkındalık becerilerinin bireyin tüm hayatı boyunca gereksinim duyacağı okuma ve yazma becerisi ile yakından ilişkili olduğunu göstermektedir.
Okul öncesi dönemde, bireyin fonolojik farkındalık düzeyinin bireyin okumayı öğrenme sürecinde ve başarısında en önemli yordayıcı olduğu yapılan birçok araştırma ile ortaya konmuştur (Perfetti, Beck, Bell, & Hughes, 1987; Roth & Schneider, 2001). Araştırmalar fonolojik farkındalık ve okuma başarısı arasındaki bu güçlü ilişkinin okul döneminde de devam ettiğini göstermektedir (Bradley & Bryant, 1985; Goswami & Bryant, 1990; Lundberg, Frost, & Petersen, 1988).Araştırmalar okul öncesi dönemdeki fonolojik farkındalık becerisinin okul dönemindeki okuma ve yazma öğreniminde ve akademik başarıda en büyük etkiye sahip olan yordayıcı olduğunu göstermektedir (Heath ve Hogben, 2004).
Ayrıca yapılan araştırmalar düşük fonolojik farkındalık becerisine sahip olan çocukların % 90’nının daha düşük işitsel algılama ve daha zayıf okuma-yazma becerilerine sahip olduklarını ortaya koymaktadır (Metsala, Stanovich, ve Brown, 1998). Aynı şekilde iletişim becerileri düşük olan ve konuşma bozukluğu olan çocukların da genellikle düşük düzeyde fonolojik farkındalık becerilerine sahip oldukları araştırmalarda ortaya çıkan ortak sonuçlardandır (Rvachew, Ohberg, Grawberg, ve Heyding, 2003).
Çoğu çocuk belirli derecede bir fonolojik farkındalığı üç yaş civarı göstermeye başlar ve bu farkındalık sonraki iki sene boyunca hızla artarak devam eder (Dodd ve Gillon, 2001). Fonolojik farkındalık becerileri her dilde benzer ve tahmin edilebilir bir şekilde gelişim gösterir. Çocuklar öncelikle büyük ses ünitelerinin farkına varır ve zamanla daha küçük ses ünitelerine karşı duyarlı olmaya başlar; yani kelimelerden hecelere ve hecelerden seslere doğru bir farkındalık gelişimi mevcuttur. Aynı şekilde çocuklar sesleri maniple etmeyi öğrenmeden önce benzer ve farklı olan sesleri ayırt etmeyi öğrenir. Çocuğun fonolojik farkındalığını gösteren beceriler gittikçe karmaşıklaşan görevlerle devam eder.
Fonolojik farkındalıkta 11 göreve dikkat çeken Hempenstall (1997) bu görevleri şu şekilde sıralamaktadır:
1. Cümlelerin sözcüklerden meydana geldiğinin farkına varma
2. Sözcüklerin uyaklı olabileceğinin farkına varma
3. Sözcüklerin aynı sesle başlayabileceğinin farkına varma
4. Sözcüklerin aynı sesle bitebileceğinin farkına varma
5. Sözcüklerin ortasında aynı sesin olabileceğinin farkına varma
6. Sözcüklerin hecelere ayrılabileceğinin farkına varma
7. Sözcüklerin ilk ve son sese ayrılabileceğinin farkına varma
8. Sözcüklerin tek tek seslere ayrılabileceğinin farkına varma
9. Sözcüklerden sesler çıkarıldığında yeni sözcükler olacağının farkına varma
10. Sözcükler yapmak için sesleri harmanlayabileceğinin farkına varma
11. Sözcüklerin seslere ayrılabileceğinin farkına varma
Fonolojik Bozukluk
Bowen (2009) fonolojinin dilbilimin bir parçası olduğunu ve zihinde konuşma seslerinin nasıl organize olduğunu açıkladığını belirtir. Fonolojik bozukluklar Bowen (2009) tarafından dilin kendine özgü dilbilgisi kurallarının temelini oluşturan sesbilgisini edinme güçlüğü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle fonolojik bozukluk çocuk konuşmak için dildeki bazı sesleri yaşıtlarına göre normal olarak kabul edilen düzeyde üretmeyi başaramadığında ortaya çıkan bir durum olarak nitelendirilebilinir.
Topbaş (2005) bu durumu kısaca bireyin anadilinin seslerini üretmede ve kullanmada zorluk yaşaması olarak tanımlamaktadır. Bu durum birey konuşma seslerini edinim aşamasındayken kendini gösterir. Fonolojik bozuklukta alta yatan yapısal bir sorun yoktur ve çoğunlukla bozukluğun nedeni belirsizdir. Bozukluk sonucu hatalı seslerin sayısı ve bu seslerin hangi sesler olduğuna göre çocuğun konuşma anlaşılırlığı etkilenir. Pek çok sesin bir arada etkilenmesi sonucu konuşma anlaşılırlığı çok ciddi olarak düşebilir. F
letcher ve Garman (1986) fonolojik yeterliliği, konuşma seslerini dil bağlamında kurallara uygun kullanmayı bilme becerisi olarak tanımlar. Fonolojik bozukluklar ise Grunwell’e (1992) göre konuşmanın temelini oluşturan ses bilgisini edinme güçlüğüdür ve Grunwell fonolojik bozuklukları 3 başlık altında toplanarak tanımlanabileceğini belirtir. Bunlar:
1. Yaşına ve lehçesine uygun, gelişimsel olarak çıkartması beklenen sesleri çıkaramama (yanlış sesler çıkarma, atlamalar yapma).
2. Konuşma sesi çıkarmadaki bozuklukların okul başarısını, mesleki başarıyı ya da toplumsal iletişimi bozması.
3. Zekâ geriliği, konuşmayla ilgili motor ya da duyusal bir bozukluk ya da çevre yoksunluğu varsa bile konuşma zorlukları genelde buna eşlik edenden çok daha fazladır.
Fonolojik bozuklukların nedenlerine ilişkin motor programlama güçlüğü, minimal nörolojik hasarla ilgili çeşitli görüşler öne sürülse de çoğunlukla belirgin bir neden açıklanamamaktadır. Grunwell (1992) bu bilgiler ışığında fonolojik bozuklukları betimleyici hata örüntüleri altında üç alt kümeye ayırmaktadır. Bu alt kümeler:
1. Fonolojik gelişimde gecikme: Fonolojik süreçlerin aşama ve sırasının beklenen yaş düzeyine göre geciktiği görülür.
2. Tutarlı fonolojik bozukluk: Bu kümede yer alan çocukların fonolojik gelişiminde sapma görülür. Gecikmenin yanı sıra olağan dışı, alışılmadık ses değişikleri yapılır ancak fonolojik analiz ile hataların sistematik düzeni ve kurallara uygunluğu kestirilebilir.
3. Tutarsız- değişken fonolojik bozukluk: Bu kümede yer alan çocuklarda fonolojik gelişimde ileri derecede sapma görülür. Hatalar çocuklara özgü bireysel farklılıklar; alışılmadık ve tutarsız kullanımlar içerir. Hataların sistematik düzeni ve kurallara uygunluğu kestirilemeyecek kadardır.
Fonoloji sorunları erken çocukluk çağından itibaren gözlenebilir. Doğal dil gelişim süreci yaklaşık 4-5 yaş civarında tamamlanır ve bu süreçte çocuklar pek çok hata yaparak yetişkin dil düzeyine erişirler. Çocukların yapmış oldukları hatalar bilişsel ve sosyal potansiyeline bağlı olarak ileri yaşlara kadar devam ettiğinde sorun olarak nitelendirilir. Düzeltilmeyen sorunlar okul çağlarına ve erişkinliğe kadar devam edebilir.