G Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler ve Anlamları
GADDÂR: Hain, zalim.
GÂDİR: Gadreden, hıyanet eden, fenalık eden.
GADR: Hainlik, vefasızlık, zulüm, merhametsizlik, haksızlık.
GAFLET: Gafillik, boş bulunma, dalgınlık, ihtiyatsızlık.
GAFÛR: Çok bağışlayan, çok affeden. (Allah’ın adlarından biri) .
GAİT: 1. İnsan pisliği, necaset, 2. Çukur yer, düz ve geniş yer.
GALAT: Yanlış, yanılma.
GALEBE-İ İLMİYYE: İlmî üstünlük.
GALÎZ: Çirkin, terbiye dışı, kaba, ağır.
GALLE: 1. Gelir, varidat, küçük kasa. 2. Zahire, mahsul, ekin.
GAMGÜSÂR: Gam ve kederi def eden, teselli veren.
GAMMAZ: "Gamz"dan. İftiracı, fitne koğucu. Birine iftira ederek zarar veren kimse.
GAMZE: 1. Göz kırpma, gözle işaret, Nâz ile bakma, süzgün bakış. 2. Çene veya yanak çukurluğu.
GANÎ: 1. Zengin, 2. Muhtaç olmayan. 3. Bol, fazla.
GANÎMET: Savaşta düşmandan alınan mal.
GÂR: Mağara.
GARAM: Aşk, sevda, şiddetli arzu.
GARANİK OLAYI: (Bak: Necm Sûresi) .
GARAZ: Maksat, gaye, niyet.
GÂR-İ HIRA: Hıra mağarası.
GARÎZA: Yaratılıştan olan, huy.
GARK: Batmak, suda boğulmak.
GARÛR: Aldatan, aldatıcı.
GÂSIK: Gece, karanlık.
GAYB: 1. Gizli olan, gözle görülmeyen şey. 2. Belirsiz, bilinmeyen şey.
GAYBET (Gıybet): 1. Kaybolma. 2. Aleyhinde bulunma, arkasından söyleme, çekiştirme dedikodu yapma.
GÂYETÜ’L-GÂYE: En son derecede, hedeflenen son amaç.
GAYR-İ FITRÎ: Fıtrî olmayan. Doğuştan olmayan.
GAYR-İ MUNSARİF: Cerr ve tenvin kabul etmeyen isim.
GAYR-İ MÜSLİM: Müslüman olmayan.
GAYZ U KÎN: Hiddet ve kin.
GAYZ: Hiddet, öfke, hınç.
GAZA: Din uğrunda kâfirlere karşı yapılan savaş, cihad.
GILAF: Kılıç, kın, muhafaza.
GILL U GIŞŞ: Şüphe ve tereddüt, kararsızlık. Kin ve hile. Hiyanet ve düşmanlık.
GILMÂN: Hizmet gören delikanlılar. Köleler, esirler.
GITÂ: Örtü, örtülecek şey.
GİL: Kil, çamur, balçık.
GİRÂN: 1. Ağır, sakil. 2. Fenâ, kokmuş. 3. Bıktırıcı, usandırıcı.
GİRİFTÂR: 1. Tutulmuş, esir, yakalanmış. 2. Düşkün.
GİRİZGÂH: 1. Kaçacak yer, melce, 2. Giriş.
GUBÂR: Toz.
GUBÂR-ÂVER: Toz götüren. Tozkoparan.
GUBÂR-I HÜZÜN: Üzüntü dalgası, üzüntü tozları.
GUFRAN: Mağfiret, bağış.
GULŞEN U GÜLZÂR: Gül bahçesi ve gül tarlası.
GUNNE: Şeddeli "nun" ile şeddeli "mim"in teğanni ile okunması.
GURBET: 1. Gariplik, yabancılık. 2. Yabancı memleket, yabancı diyar, vatan dışı, yâdel.
GURFE: Oda, çadır, çardak, cumba.
GURRE: 1. Parlaklık, aklık. 2. Atın alnındaki beyazlık. 3. Arabi ayın ilk günü.
GURUB: Batma, batış.
GURUB-İ ŞEMS: Güneşin batışı.
GUZÂT: Gâziler. Düşmanla savaşmış İslâm askerleri.
GÜRÛH: Cemaat, bölük, takım, topluluk, çete.
GADDÂR: Hain, zalim.
GÂDİR: Gadreden, hıyanet eden, fenalık eden.
GADR: Hainlik, vefasızlık, zulüm, merhametsizlik, haksızlık.
GAFLET: Gafillik, boş bulunma, dalgınlık, ihtiyatsızlık.
GAFÛR: Çok bağışlayan, çok affeden. (Allah’ın adlarından biri) .
GAİT: 1. İnsan pisliği, necaset, 2. Çukur yer, düz ve geniş yer.
GALAT: Yanlış, yanılma.
GALEBE-İ İLMİYYE: İlmî üstünlük.
GALÎZ: Çirkin, terbiye dışı, kaba, ağır.
GALLE: 1. Gelir, varidat, küçük kasa. 2. Zahire, mahsul, ekin.
GAMGÜSÂR: Gam ve kederi def eden, teselli veren.
GAMMAZ: "Gamz"dan. İftiracı, fitne koğucu. Birine iftira ederek zarar veren kimse.
GAMZE: 1. Göz kırpma, gözle işaret, Nâz ile bakma, süzgün bakış. 2. Çene veya yanak çukurluğu.
GANÎ: 1. Zengin, 2. Muhtaç olmayan. 3. Bol, fazla.
GANÎMET: Savaşta düşmandan alınan mal.
GÂR: Mağara.
GARAM: Aşk, sevda, şiddetli arzu.
GARANİK OLAYI: (Bak: Necm Sûresi) .
GARAZ: Maksat, gaye, niyet.
GÂR-İ HIRA: Hıra mağarası.
GARÎZA: Yaratılıştan olan, huy.
GARK: Batmak, suda boğulmak.
GARÛR: Aldatan, aldatıcı.
GÂSIK: Gece, karanlık.
GAYB: 1. Gizli olan, gözle görülmeyen şey. 2. Belirsiz, bilinmeyen şey.
GAYBET (Gıybet): 1. Kaybolma. 2. Aleyhinde bulunma, arkasından söyleme, çekiştirme dedikodu yapma.
GÂYETÜ’L-GÂYE: En son derecede, hedeflenen son amaç.
GAYR-İ FITRÎ: Fıtrî olmayan. Doğuştan olmayan.
GAYR-İ MUNSARİF: Cerr ve tenvin kabul etmeyen isim.
GAYR-İ MÜSLİM: Müslüman olmayan.
GAYZ U KÎN: Hiddet ve kin.
GAYZ: Hiddet, öfke, hınç.
GAZA: Din uğrunda kâfirlere karşı yapılan savaş, cihad.
GILAF: Kılıç, kın, muhafaza.
GILL U GIŞŞ: Şüphe ve tereddüt, kararsızlık. Kin ve hile. Hiyanet ve düşmanlık.
GILMÂN: Hizmet gören delikanlılar. Köleler, esirler.
GITÂ: Örtü, örtülecek şey.
GİL: Kil, çamur, balçık.
GİRÂN: 1. Ağır, sakil. 2. Fenâ, kokmuş. 3. Bıktırıcı, usandırıcı.
GİRİFTÂR: 1. Tutulmuş, esir, yakalanmış. 2. Düşkün.
GİRİZGÂH: 1. Kaçacak yer, melce, 2. Giriş.
GUBÂR: Toz.
GUBÂR-ÂVER: Toz götüren. Tozkoparan.
GUBÂR-I HÜZÜN: Üzüntü dalgası, üzüntü tozları.
GUFRAN: Mağfiret, bağış.
GULŞEN U GÜLZÂR: Gül bahçesi ve gül tarlası.
GUNNE: Şeddeli "nun" ile şeddeli "mim"in teğanni ile okunması.
GURBET: 1. Gariplik, yabancılık. 2. Yabancı memleket, yabancı diyar, vatan dışı, yâdel.
GURFE: Oda, çadır, çardak, cumba.
GURRE: 1. Parlaklık, aklık. 2. Atın alnındaki beyazlık. 3. Arabi ayın ilk günü.
GURUB: Batma, batış.
GURUB-İ ŞEMS: Güneşin batışı.
GUZÂT: Gâziler. Düşmanla savaşmış İslâm askerleri.
GÜRÛH: Cemaat, bölük, takım, topluluk, çete.