zeberus1234
Yeni Üye
On yedinci yüzyıl Anadolu velîlerinden. İsmi Ahmed, mahlası Gavsî'dir. Gavsî Ahmed Dede diye meşhur olmuştur. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin tasavvuftaki yolu olanMevleviyye'ye mensuptur. Gelibolulu Yazıcızâdeler sülâlesindendir. Büyük velî Ahmed-i Bîcân hazretlerinin torunlarındandır. Doğum târihi belli değildir. İstanbul'da doğmuştur. 1697 (H.1109) senesinde İstanbul'da vefât etti. Kabri Galata Mevlevîhânesi bahçesindedir.
Âlim ve asîl bir âileye mensûb olan Gavsî Ahmed Dede, küçük yaştan îtibâren ilim tahsîline başladı. Zamânının usûlüne göre aklî ve naklî ilimleri tahsîl edip icâzet, diploma aldı. Selânik kâdısı İmâmzâde'nin yanında nâiblik yaptı. Bu vazîfeyi adâletle yürüttü. Bu sırada kalbine düşen bir aşk ateşi ile tasavvufa ve tasavvuf ehline karşı büyük alâka duydu. Dünyâ makam ve zevklerini terk edip, bir gönül ehlinin eteğinden yapışmaya karar verdi.Bir Allah adamına talebe olmak niyetiyle Selânik'ten ayrılıp Bursa'ya geldi. Bursa Mevlevîhânesi Şeyhi olan Sâlih Dede Efendiye talebe oldu. Onun hizmet ve sohbetlerinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Dört sene müddetle Sâlih Dede Efendinin hizmetinde kaldı. Zâten ilimde yüksek bir âlim olan Gavsî Dede, fazîlet ve güzel ahlâk sâhibi bir velî oldu. Hocasının emir ve tavsiyesi üzerine Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin memleketi olan Konya'ya gitti. Uzun müddet Konya'da kalıp Mevlevî dergâhının usûlüne göre hırka giydi. Talebe yetiştirmek ve mevlevî dervişlerinin ihtiyaçlarını temin etmek için çalıştı. On altı sene müddetle değişik memleketlere seyâhat edip insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı. Pekçok kimse onun sohbetlerinde bulunup, istifâde etti. Bu sırada Horasan'a kadar gittiği, kaynaklarda bildirilmektedir.
Gavsî Ahmed Dede, hocası Sâlih Dede Efendinin vefâtından sonra İstanbul'a geldi. Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Ârızî Dedenin yanında Mesnevîhân yâni Mesnevî okuyucusu oldu. Bu sırada birçok nât-ı şerîfler yanında, tasavvufî şiirler söyledi. Yazdığı şiirleri Ârizî Dedeye okuyunca, Ârizî Dede ona teberrüken Gavsî mahlasını verdi. Bundan sonra Gavsî diye meşhur oldu. Bu vazîfeye devâm ederken aldığı mânevî bir işâret üzerine Fâtih'te SultanSelîm Câmii yakınındaki evinde inzivâya çekildi. İbâdet ve Allahü teâlânın ismini anıp zikirle meşgul oldu. Kasımpaşa Şeyhi Seyyid Halil Dede Efendiyle zaman zaman görüşüp sohbette bulundu. Seyyid Halil Dede'nin teşvikiyle Mevlevîhâne şeyhliğini istemek üzereEdirne'de bulunan pâdişâhın huzûruna gitmeye karar verdi. Bu yolculuğa çıkmadan önce Mevlânâ Dergâhı şeyhi Çelebi Efendi tarafından kendisinin Galata Mevlevîhânesi Postnişînliğine tâyin edildiği bildirildi. Fakat Gavsî Ahmed Dede kendisinin bu vazîfeyle vazîfelendirilmesini pâdişâha arz etmek üzere Edirne'ye gitti. Pâdişâha durumu arz edip konuyla ilgili berâtını alarak İstanbul'a döndü. Yirmi bir sene bu makamda kalıp insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı.
Nâyî Osman Dedenin kayınpederi olan Gavsî Ahmed Dede, Galata Mevlevîhânesi şeyhi olarak vazîfe yaptığı sırada 1697 (H.1109) senesinde vefât etti.Vazîfe yaptığı Galata Mevlevîhânesi bahçesine defnedildi.
Ârifâne şiirleri bulunan Gavsî Ahmed Dedenin Dîvân'ı vardır.
DÂVETE İCÂBET
Galata Mevlevîhânesi şeyhliği sırasında Halvetiyye yolu büyüklerinden Muhammed Nasûhî Üsküdârî hazretleri ile görüşüp sohbette bulundu. Muhammed Nasûhî hazretleri, Üsküdar'da yaptırdığı dergâhın açılışı sırasında Gavsî Ahmed Dedeyi de dâvet etti.
Gavsî Ahmed Dede, dâveti kabûl etti. Fakat Üsküdar'a gidecekleri gün sâhile vardıkları zaman hava rüzgarlı ve denizin dalgalı olduğunu gördüler. Bu sebeple kayıklar yolcu taşıyamıyorlardı. Bâzı kayıkları dalgalar deniz dışına atmış, bâzıları da dalgalar arasında bir o tarafa bir bu tarafa yatıyordu. Gavsî Ahmed Dedenin yanında bulunan bâzı kimseler bu fırtınalı havada yola çıkılamayacağını söylediler. Halbuki Gavsî Dede, verdiğimiz sözde durmalıyız ve Üsküdar'a gitmeliyiz diyordu. Gavsî Dedenin büyük bir velî olduğunu bilen bâzı arkadaşları ise, ona teslim olup gitmek istiyorlardı. O sırada deniz üzerinde bir gemi peyda oldu. Gavsî Dede ve onun büyüklüğünü bilen talebeleri hemen gemiye bindiler. Gavsî Dedenin büyük bir velî olduğunu bilmeyenler ise tereddüd ettiler. Fakat diğerleri binince onlar da bindiler. Deniz bir müddet durgunlaştı. Allahü teâlâya tevekkül edip gemiye binen Gavsî Dede, yanındakilerle birlikte sağ ve sâlim Üsküdar'a ulaştı.
Allahü teâlâ Gavsî Dedeye verdiği sözde durmak istemesi, kendisine tam tevekkül ile bağlı olması sebebiyle kerâmet olarak bu hâli ihsân etti. Gavsî Dedenin büyüklüğünü bilmeyen diğer dervişleri de onun büyüklüğünü anladılar. Gavsî Dede, Nasûhî Muhammed Efendinin dâvetine icâbet edip, dergâhının açılışında bulundu. Onunla uzun sohbet edip biribirlerinden istifâde ettiler.
1) Selîm Tezkiresi; s.494
2) Vekâyiü'l-Füdelâ; c.2, s.198
3) Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân; c.5, s.144
4) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.101
Âlim ve asîl bir âileye mensûb olan Gavsî Ahmed Dede, küçük yaştan îtibâren ilim tahsîline başladı. Zamânının usûlüne göre aklî ve naklî ilimleri tahsîl edip icâzet, diploma aldı. Selânik kâdısı İmâmzâde'nin yanında nâiblik yaptı. Bu vazîfeyi adâletle yürüttü. Bu sırada kalbine düşen bir aşk ateşi ile tasavvufa ve tasavvuf ehline karşı büyük alâka duydu. Dünyâ makam ve zevklerini terk edip, bir gönül ehlinin eteğinden yapışmaya karar verdi.Bir Allah adamına talebe olmak niyetiyle Selânik'ten ayrılıp Bursa'ya geldi. Bursa Mevlevîhânesi Şeyhi olan Sâlih Dede Efendiye talebe oldu. Onun hizmet ve sohbetlerinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Dört sene müddetle Sâlih Dede Efendinin hizmetinde kaldı. Zâten ilimde yüksek bir âlim olan Gavsî Dede, fazîlet ve güzel ahlâk sâhibi bir velî oldu. Hocasının emir ve tavsiyesi üzerine Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin memleketi olan Konya'ya gitti. Uzun müddet Konya'da kalıp Mevlevî dergâhının usûlüne göre hırka giydi. Talebe yetiştirmek ve mevlevî dervişlerinin ihtiyaçlarını temin etmek için çalıştı. On altı sene müddetle değişik memleketlere seyâhat edip insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı. Pekçok kimse onun sohbetlerinde bulunup, istifâde etti. Bu sırada Horasan'a kadar gittiği, kaynaklarda bildirilmektedir.
Gavsî Ahmed Dede, hocası Sâlih Dede Efendinin vefâtından sonra İstanbul'a geldi. Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Ârızî Dedenin yanında Mesnevîhân yâni Mesnevî okuyucusu oldu. Bu sırada birçok nât-ı şerîfler yanında, tasavvufî şiirler söyledi. Yazdığı şiirleri Ârizî Dedeye okuyunca, Ârizî Dede ona teberrüken Gavsî mahlasını verdi. Bundan sonra Gavsî diye meşhur oldu. Bu vazîfeye devâm ederken aldığı mânevî bir işâret üzerine Fâtih'te SultanSelîm Câmii yakınındaki evinde inzivâya çekildi. İbâdet ve Allahü teâlânın ismini anıp zikirle meşgul oldu. Kasımpaşa Şeyhi Seyyid Halil Dede Efendiyle zaman zaman görüşüp sohbette bulundu. Seyyid Halil Dede'nin teşvikiyle Mevlevîhâne şeyhliğini istemek üzereEdirne'de bulunan pâdişâhın huzûruna gitmeye karar verdi. Bu yolculuğa çıkmadan önce Mevlânâ Dergâhı şeyhi Çelebi Efendi tarafından kendisinin Galata Mevlevîhânesi Postnişînliğine tâyin edildiği bildirildi. Fakat Gavsî Ahmed Dede kendisinin bu vazîfeyle vazîfelendirilmesini pâdişâha arz etmek üzere Edirne'ye gitti. Pâdişâha durumu arz edip konuyla ilgili berâtını alarak İstanbul'a döndü. Yirmi bir sene bu makamda kalıp insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı.
Nâyî Osman Dedenin kayınpederi olan Gavsî Ahmed Dede, Galata Mevlevîhânesi şeyhi olarak vazîfe yaptığı sırada 1697 (H.1109) senesinde vefât etti.Vazîfe yaptığı Galata Mevlevîhânesi bahçesine defnedildi.
Ârifâne şiirleri bulunan Gavsî Ahmed Dedenin Dîvân'ı vardır.
DÂVETE İCÂBET
Galata Mevlevîhânesi şeyhliği sırasında Halvetiyye yolu büyüklerinden Muhammed Nasûhî Üsküdârî hazretleri ile görüşüp sohbette bulundu. Muhammed Nasûhî hazretleri, Üsküdar'da yaptırdığı dergâhın açılışı sırasında Gavsî Ahmed Dedeyi de dâvet etti.
Gavsî Ahmed Dede, dâveti kabûl etti. Fakat Üsküdar'a gidecekleri gün sâhile vardıkları zaman hava rüzgarlı ve denizin dalgalı olduğunu gördüler. Bu sebeple kayıklar yolcu taşıyamıyorlardı. Bâzı kayıkları dalgalar deniz dışına atmış, bâzıları da dalgalar arasında bir o tarafa bir bu tarafa yatıyordu. Gavsî Ahmed Dedenin yanında bulunan bâzı kimseler bu fırtınalı havada yola çıkılamayacağını söylediler. Halbuki Gavsî Dede, verdiğimiz sözde durmalıyız ve Üsküdar'a gitmeliyiz diyordu. Gavsî Dedenin büyük bir velî olduğunu bilen bâzı arkadaşları ise, ona teslim olup gitmek istiyorlardı. O sırada deniz üzerinde bir gemi peyda oldu. Gavsî Dede ve onun büyüklüğünü bilen talebeleri hemen gemiye bindiler. Gavsî Dedenin büyük bir velî olduğunu bilmeyenler ise tereddüd ettiler. Fakat diğerleri binince onlar da bindiler. Deniz bir müddet durgunlaştı. Allahü teâlâya tevekkül edip gemiye binen Gavsî Dede, yanındakilerle birlikte sağ ve sâlim Üsküdar'a ulaştı.
Allahü teâlâ Gavsî Dedeye verdiği sözde durmak istemesi, kendisine tam tevekkül ile bağlı olması sebebiyle kerâmet olarak bu hâli ihsân etti. Gavsî Dedenin büyüklüğünü bilmeyen diğer dervişleri de onun büyüklüğünü anladılar. Gavsî Dede, Nasûhî Muhammed Efendinin dâvetine icâbet edip, dergâhının açılışında bulundu. Onunla uzun sohbet edip biribirlerinden istifâde ettiler.
1) Selîm Tezkiresi; s.494
2) Vekâyiü'l-Füdelâ; c.2, s.198
3) Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân; c.5, s.144
4) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.101