Son konular

GERÇEKTEN AÇ MISINIZ?

Konuyu Yükselt

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
1
Çözümler
1
Tepkime
41
Puanları
318
Yaş
35
Coin
256,935
Psikoloji insan davranışlarını, zihinsel süreçleri ve bunların altında yatan

nedenleri kapsar. İnsanların olayları anlamlandırma ve yorumlama biçimlerini, şimdi ve

daha sonrasında olaylara verdikleri tepkileri, insan ilişkilerini, yaşam biçimlerini ve

tarzlarını etkiler.

Her sabah aynada gördüğümüz insanın bu sabah bize biraz sevimsiz ya da pırıl

pırıl bir gülümsemeyle bakmasını, kahvemizin tadının daha iyi ya da kötü olmasını,

komşumuzla kapıda karşılaştığımızda kocaman bir gülümsemeyle günaydın dememizi

ya da bakışlarında farklı anlamlar arayıp itici bulmamızı belirleyen şey nedir? Ruh

halimiz günlük hayatımızdan profesyonel yaşamımıza, ilişkilerimizden tavırlarımıza

kadar her şeyle yakından ilgilidir. “İş arkadaşıma neden surat astım aslında yetiştirmem

gereken proje yüzünden gerginim.” şeklinde kendimizi sorgularken ruh halimizin

davranışlarımıza yansıdığı anları bazen yakalayabiliyoruz. Bazense bu süreçler

davranışlarımızda o kadar otomatikleşiyor ki dikkatimizi yöneltmeden fark edilmesi

imkansız bir hal alıyor. Bu süreçlerin en sık gözlendiği alanların başında beslenme

geliyor.

Hiçbirimiz yaşamımızın günlük akışında yemek yemeden önce kendimizi

sorgulamayız. Yemek yemek hayati ve haz veren bir eylemdir. Bu nedenle

birçoğumuzun mottosu “Canımız istediğinde o yemek yenmeli”dir. Bunu ilke edinir son

raddeye gelene kadar asla sorgulamayız. Burada ifade ettiğim son radde kimilerimiz

için yaz aylarında bikiniden taşacak bir göbek kimilerimiz içinse nefes almamızı

zorlaştıracak kadar yağlanmış bir vücut olabilir. Tepe noktamız ne olursa olsun tam bu

anda yeme davranışlarımızı sorgulamaya başlamamız gerekir. Masaya otururken

gerçekten fizyolojik bir açlıkla mı oturuyoruz yoksa kendimizi daha iyi hissetmek,

rahatlamak için mi yiyoruz?

Ruh hallerimiz yeme davranışımızda, aldığımız kilolarda oldukça etkilidir.

Farkında olmadan üzüldüğümüzde, kızdığımızda, stresliyken ya da kendimizi mutlu

hissetmek istediğimizde yeme davranışına yönelebiliyoruz. Bu süreç o kadar

otomatikleşmiş ki fizyolojik açlığımızla duygusal açlığımızı ayıramıyoruz. Sonuç mu?

Aslında tok olan vücudunuza ihtiyacımız olamayan besinleri doyurulması gereken

duygularımız için yük olarak kabul ediyoruz. Bu süreçte bizi kaçınılmaz sona

götürüyor. Artan kilolarımıza çare olarak diyet yapmaya başladığımızda da duygusal

yememiz ruh hali değişimlerimizde “Beni ye, yemelisin, yemezsen mutlu olamazsın.”

şeklinde koşuşturan abur cubur figürleriyle bizi zorlamaya başlıyor. Karşı konulması

zor bir mekanizmayla çalışan bu sistem motivasyon problemlerine sebep oluyor,

başarısızlık hissini tetikliyor, diyet sürecimizi ve benlik algımızı olumsuz etkiliyor.

Psikolojimizin tüm hayatımızı dolayısıyla beslenme alışkanlıklarımızı da

derinden etkilediğinin bilincine varabilirsek duygu dalgalanmalarımızda karşımıza

çıkacak açlık ataklarımızın önüne daha kolay geçebiliriz. Biz duygularımızla,

davranışlarımızla, bedenimizle bir bütünüz. Bu bütünden biri zarar gördüğünde diğer

parçalarımız da otomatik olarak süreçten etkileneceğini bilmeliyiz. Unutmayın,

bedeninizi doyururken ruhunuzu aç bırakmayın.

Sevgiyle,

Psikolog Melisa Yener
 
Üst Alt