Günah işlemek
Günah nedir? : Genellikle dinî bağlamda kullanılan bir terimdir. Allah’ın açıkladığı kanunlara karşı yapılan bilinçli ihmâlkârlık veya inkâr olarak da tanımlanabilir.
Günah her devir ve toplumda bulunan bir olgudur. Bir şeyin günah sayılması için öncelikle kasıt gerekir. Yani farkında olmadan günah işlemek diye bir şey olamaz. Dinen kötü veya yasak olduğu bilinen ve ”bilinçli” şekilde yapılan eylem ve davranışlar günah kapsamındadır. Bazılarının iddia ettiği gibi istemeden günah işlemek mümkün değildir. Kuran’da bu konuda ayetler bulunmaktadır:
Bakara 225: ”Allah sizi, yeminlerinizdeki boş, lüzumsuz sözlerden dolayı sorgulamaz. Fakat, kalplerinizin kazandığı şeylerden sizi sorgular. Ve Allah, Gafûr’dur, Halîm’dir.”
Ahzap 5: ”Hata ettiğiniz şeylerden dolayı sizin için günah yoktur. Fakat kalplerinizin taammüden (kasten) yaptığı şeylerden (günah vardır). Allah Gafur’dur, Rahîm’dir.”
Yalnız bilinmesi gereken bir husus var. ”Hata” günah kapsamında değildir fakat bazı hatalar dünyevi manada kefaret (Tazminat) gerektirir. Bu toplum düzeni için gereklidir. (Nisa Suresi, 92. ayet, Tahrim 2)
Günah olduğunu bilerek günah işlemek insan doğasının en büyük çelişkisidir. Toplumların helak olmasına veya büyük azaplar çekmesine genelde yaşam biçimi haline getirdikleri günahları sebep olmuştur. Kuran’a göre aslında doğal veya tesadüfmüş gibi gördüğümüz felaketlerin hiç biri kendiliğinden olmuyor.
Enfal 53: ” …Bir toplum nefislerinde olanı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği nimeti değiştirmez. Allah İşiten’dir, Bilen’dir.”
İnsan doğasında günah işlemeye yatkınlık var ama toplumları helaka götüren bireylerin işlediği günahlar değil bu günahların ”normalleşmesidir’‘. Tevbe kapısı her zaman açık ama insanlar yaptıklarını günah olarak görmemeye yada tevbe etmeyi gereksiz bulmaya başladılarsa artık helaka veya büyük azaplara doğru yaklaşmışlar demektir.
Nahl 61: ”Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen sorgulasaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları adı konulmuş bir ecele kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.”
Günah işlemek kader mi?
Bu saçma düşünceyi günümüzde olduğu gibi geçmişte de iddia edenler olmuş:
Enam 148: ”Müşrikler şöyle söyleyecekler: “Şâyet Allah dileseydi, bizde, babalarımızda şirk koşmazdık ve hiçbir şeyi haram etmezdik.” Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar işte böyle yalanladılar. De ki: “Sizin yanınızda ilimden bir şey var mı? Öyleyse (varsa) onu bize çıkarın. Siz ancak zanna tâbî oluyorsunuz. Ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
Kuran’da bize helak edildiği bildirilen kavimlerin durumuna baktığımızda hepsinin belli günahları yaşam biçimi haline getirip ”normalleştirdiklerini” görüyoruz. Mucizeler gösteren ve doğruyu anlatan bir peygamber aralarında olsa bile normalleşen günahlardan toplumların kurtularak doğru yola girmeleri tarihte pek görülen bir şey olmamış. (Kuran’da insanlık tarihinde sadece Yunus kavminin doğru yola girdiği anlatılır o da gelen bir azaptan sonra) Bu kavimlerin durumu bile bile günah işlemek değil artık bundan çok daha kötü olan yaptıklarını günah olarak görmemektir.
Örneğin Nuh kavmi için şirk bir din haline gelmişti anormal bir durum değildi. Onları uyaran, yaptıklarının yanlış olduğunu açıklayan bir Peygamberin aralarında olması da çok az bir insan dışında etki etmiyordu.
Lut kavmi için ise ileri seviye bir sapıklık olan eşcinsellik normalleşmişti. Toplumun geneli bunu sapıklık olarak görmüyordu. Hatta Kuran’da işi bu rezillikleri toplantılarında bile yapmaya ve yol kesmeye kadar götürdükleri anlatılmaktadır.
Medyen kavmi ise ölçü ve tartıda hile yapmayı normalleştirmişti. Tabi ki bunun yanlış olduğunu biliyorlardı çünkü Kuran’da kendilerine aldıklarında tam aldıkları ama verdiklerinde hile yaptıkları anlatılmaktadır.(mutaffin 1-2-3) Yani kendi çıkarlarına gelince dürüstlük beklerken satış yaptıklarında buna uymuyorlardı.
Firavun ve kavmi ise işledikleri şirk günahı yanında, ülkelerinde bulunan insanları sınıflara ayırmıştı. İsrailoğullarını Kuranın tabiriyle en kötü azaplardan birine uğratarak oğullarını öldürüp kadınlarını bırakıyorlardı. Korkunç bir zulüm ve cinayet olan bu durum onlar için normalleşmişti.
Aslında bu toplumların tamamı yaptıklarının yanlış olduğunu gayet iyi biliyorlardı ama bu günahlardan sıyrılarak kendilerini düzeltmeye de pek istekli değillerdi. Çünkü yaşam biçimi haline gelen bu günahlar etrafında güçlü bir menfaat ağıda kurulmuş oluyordu. Normalleşen günahlardan nemalanan güç sahibi kişiler vardı. Toplumda onların etkisi altında şekilleniyordu. İnsanlar yaptıklarının yanlış olduğunu bildikleri halde rahatlarının bozulması endişesiyle uyarılara ya karşı çıkıyor yada duymamazlıktan geliyordu. Asıl mücadele konusu İslamda bilerek günah işlemek değil günahların toplumsal olarak alışkanlık haline getirilmesidir.
Kuran’da geçmiş kavimlerden verilen örnekler diğer kıssalar gibi okuyanlara hoş vakit geçirmek için anlatılmıyor. Bu kıssalardan ders çıkarılması aynı yanlışlara düşülmemesi için her biri öğüt olarak anlatılmaktadır.
Günümüzde ki durum ise helak edilen kavimlerin durumlarından çok daha vahim. Bu kavimler genelde bir kaç günah üzerinde uzmanlaşıp normalleştirirken maalesef günümüzde bu günahların tamamı hatta yeni günah türleri yaygın biçimde yaşanmakta ve en kötüsüde normalleşerek yaşam biçimi haline gelmiş bulunmaktadır.
1- Şirk-hurafe: Özellikle cemaat-tarikat oluşumları eliyle toplumun genelinde yaşanmaktadır.
2- Faiz: Artık kendine Müslüman diyen çoğu kişi tarafından ekonominin sıradan bir öğesi veya kazanç kapısı olarak görülmektedir.
3- Ticarette hile-dolandırıcılık: Fırsatını bulan genelde diğerini kazıklamayı marifet saymakta, hatta dürüst ticaret enayilik olarak görülmektedir. Günümüzde piyasada karşılıksız çek ve ödenmeyen borçlar rekor seviyelere ulaşmış ve dolandırıcılık salgın haline gelmiş bulunmaktadır.
4- Fuhuş: Neredeyse en küçük yerleşimlere kadar yaygınlaşmış, artık çoğu insan için sıradan bir durum haline gelmiştir.
5- Eşcinsellik: Artık sapıklık görülmesi bir yana övülmeye bile başlanmıştır. Özellikle sanatçı adı altında bu tarz kişiler kendine Müslüman diyen toplum tarafından el üstünde tutulmakta, lüks içinde yaşatılmaktadır. Sorsanız hiç biride evlatlarının böyle olmasını istemezler.
6- Cinayet, şiddet, zulüm: Bu suçlarda da büyük bir artış var. İnsanlar ortak değerlerini kaybettiklerinde birbirlerine olan tahammül ve hoş görüleri de azalır. Şiddet olaylarının kökeninde televizyon-internet tarafından körüklenen çevresel etkenlerin yanında özellikle din gibi ortak değerlerin kaybedilmesi ile oluşan hoşgörüsüzlüğün büyük payı vardır.
7- İçki, Kumar: İçki üretimi ve milli piyango idaresi adı altında kumar bizzat devlet eliyle ticari bir sektör olarak kurulmuştur. At yarışı, iddia, sayısal loto vs. gibi kumar oyunları devlet tarafından işletilmekte ve enteresan bir akıl tutulması olarak gene aynı devlet tarafından da kumar kötüdür temalı kamu spotları televizyonlarda yayınlamaktadır. Kanunen yasak gibi görünen, mekanlarda (kahvehane, dernek, lokal vs.) oynanan kumarın ise neredeyse olmadığı yer yok diyebiliriz.
8- Gıybet, riya: Adına magazin denilen programlarla halka nasıl gıybet yapılacağı uygulamalı olarak yıllardır öğretilmektedir. Riyakarlık ise çoğu kişi için sıradan bir karakter özelliği haline gelmiştir.
9- İsraf, lüks merakı: Kendini muhazakar olarak tanımlayan insanlarda bile müthiş bir lüks tüketim merakı yayılmaktadır. Hayır yapmayı, zekat vermeyi senede bir defa fitre adı altında verdikleri 50-100 tl’den ibaret zanneden bu sözde dindar insanlar belki sene de bir defa bile kullanmayarak sadece vitrinde sergileyecekleri süslü eşyalara binlerce lira vermektan hiç çekinmemektedir. İstedikleri her türlü donanımı barındırdığı halde normal bir otomobil yerine hava atmak için çoğu insanın bir ömür kazanamayacağı parayı lüks otomobillere vermektedirler.
10- Çocuk istismarı: Müthiş bir hızla yaygınlaşan bu suç için toplumda normalleşmiştir diyemeyiz hala büyük infial uyandırmaktadır ama bu suçun önlenmesi için gerekli tedbirler alınmazsa belki size şimdilik inanması zor gelsede yakın gelecekte bu suç da diğerleri gibi toplum için normalleşecektir.
Yazımın ana fikrine tekrar dikkat çekmek istiyorum. Burada anlatılan günahlar eskiden yok muydu diye sorabilirsiniz. Elbette eskiden de vardı ama hiç bir dönemde günümüzde olduğu kadar yaygın değildi ve en kötüsü de bu kadar günah çeşidi birden ”normalleştirilmemişti.” Kavimlerin helakına bireylerin günah işlemesinin değil toplumun bu günahları ”normalleştirmesinin” sebep olduğunu unutmayalım.
Akıllara şöyle bir soruda gelebilir: ”Peki madem eski devirlerden beri kavimler bu normalleşen günahları sebebiyle helak edildi şimdi neden Dünyada topluca helak edilen kavimler görmüyoruz?”
Cevabı basit küreselleşen Dünya artık tek bir kavim haline gelmiştir ve artık aramızda da bir peygamber de olmadığına göre bu helakın nasıl olacağını anlamamız da zor olmaz.
Bakara 177: ”İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte onlar takva sahipleridir.”
Günah nedir? : Genellikle dinî bağlamda kullanılan bir terimdir. Allah’ın açıkladığı kanunlara karşı yapılan bilinçli ihmâlkârlık veya inkâr olarak da tanımlanabilir.
Günah her devir ve toplumda bulunan bir olgudur. Bir şeyin günah sayılması için öncelikle kasıt gerekir. Yani farkında olmadan günah işlemek diye bir şey olamaz. Dinen kötü veya yasak olduğu bilinen ve ”bilinçli” şekilde yapılan eylem ve davranışlar günah kapsamındadır. Bazılarının iddia ettiği gibi istemeden günah işlemek mümkün değildir. Kuran’da bu konuda ayetler bulunmaktadır:
Bakara 225: ”Allah sizi, yeminlerinizdeki boş, lüzumsuz sözlerden dolayı sorgulamaz. Fakat, kalplerinizin kazandığı şeylerden sizi sorgular. Ve Allah, Gafûr’dur, Halîm’dir.”
Ahzap 5: ”Hata ettiğiniz şeylerden dolayı sizin için günah yoktur. Fakat kalplerinizin taammüden (kasten) yaptığı şeylerden (günah vardır). Allah Gafur’dur, Rahîm’dir.”
Yalnız bilinmesi gereken bir husus var. ”Hata” günah kapsamında değildir fakat bazı hatalar dünyevi manada kefaret (Tazminat) gerektirir. Bu toplum düzeni için gereklidir. (Nisa Suresi, 92. ayet, Tahrim 2)
Günah olduğunu bilerek günah işlemek insan doğasının en büyük çelişkisidir. Toplumların helak olmasına veya büyük azaplar çekmesine genelde yaşam biçimi haline getirdikleri günahları sebep olmuştur. Kuran’a göre aslında doğal veya tesadüfmüş gibi gördüğümüz felaketlerin hiç biri kendiliğinden olmuyor.
Enfal 53: ” …Bir toplum nefislerinde olanı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği nimeti değiştirmez. Allah İşiten’dir, Bilen’dir.”
İnsan doğasında günah işlemeye yatkınlık var ama toplumları helaka götüren bireylerin işlediği günahlar değil bu günahların ”normalleşmesidir’‘. Tevbe kapısı her zaman açık ama insanlar yaptıklarını günah olarak görmemeye yada tevbe etmeyi gereksiz bulmaya başladılarsa artık helaka veya büyük azaplara doğru yaklaşmışlar demektir.
Nahl 61: ”Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen sorgulasaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları adı konulmuş bir ecele kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.”
Günah işlemek kader mi?
Bu saçma düşünceyi günümüzde olduğu gibi geçmişte de iddia edenler olmuş:
Enam 148: ”Müşrikler şöyle söyleyecekler: “Şâyet Allah dileseydi, bizde, babalarımızda şirk koşmazdık ve hiçbir şeyi haram etmezdik.” Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar işte böyle yalanladılar. De ki: “Sizin yanınızda ilimden bir şey var mı? Öyleyse (varsa) onu bize çıkarın. Siz ancak zanna tâbî oluyorsunuz. Ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
Kuran’da bize helak edildiği bildirilen kavimlerin durumuna baktığımızda hepsinin belli günahları yaşam biçimi haline getirip ”normalleştirdiklerini” görüyoruz. Mucizeler gösteren ve doğruyu anlatan bir peygamber aralarında olsa bile normalleşen günahlardan toplumların kurtularak doğru yola girmeleri tarihte pek görülen bir şey olmamış. (Kuran’da insanlık tarihinde sadece Yunus kavminin doğru yola girdiği anlatılır o da gelen bir azaptan sonra) Bu kavimlerin durumu bile bile günah işlemek değil artık bundan çok daha kötü olan yaptıklarını günah olarak görmemektir.
Örneğin Nuh kavmi için şirk bir din haline gelmişti anormal bir durum değildi. Onları uyaran, yaptıklarının yanlış olduğunu açıklayan bir Peygamberin aralarında olması da çok az bir insan dışında etki etmiyordu.
Lut kavmi için ise ileri seviye bir sapıklık olan eşcinsellik normalleşmişti. Toplumun geneli bunu sapıklık olarak görmüyordu. Hatta Kuran’da işi bu rezillikleri toplantılarında bile yapmaya ve yol kesmeye kadar götürdükleri anlatılmaktadır.
Medyen kavmi ise ölçü ve tartıda hile yapmayı normalleştirmişti. Tabi ki bunun yanlış olduğunu biliyorlardı çünkü Kuran’da kendilerine aldıklarında tam aldıkları ama verdiklerinde hile yaptıkları anlatılmaktadır.(mutaffin 1-2-3) Yani kendi çıkarlarına gelince dürüstlük beklerken satış yaptıklarında buna uymuyorlardı.
Firavun ve kavmi ise işledikleri şirk günahı yanında, ülkelerinde bulunan insanları sınıflara ayırmıştı. İsrailoğullarını Kuranın tabiriyle en kötü azaplardan birine uğratarak oğullarını öldürüp kadınlarını bırakıyorlardı. Korkunç bir zulüm ve cinayet olan bu durum onlar için normalleşmişti.
Aslında bu toplumların tamamı yaptıklarının yanlış olduğunu gayet iyi biliyorlardı ama bu günahlardan sıyrılarak kendilerini düzeltmeye de pek istekli değillerdi. Çünkü yaşam biçimi haline gelen bu günahlar etrafında güçlü bir menfaat ağıda kurulmuş oluyordu. Normalleşen günahlardan nemalanan güç sahibi kişiler vardı. Toplumda onların etkisi altında şekilleniyordu. İnsanlar yaptıklarının yanlış olduğunu bildikleri halde rahatlarının bozulması endişesiyle uyarılara ya karşı çıkıyor yada duymamazlıktan geliyordu. Asıl mücadele konusu İslamda bilerek günah işlemek değil günahların toplumsal olarak alışkanlık haline getirilmesidir.
Kuran’da geçmiş kavimlerden verilen örnekler diğer kıssalar gibi okuyanlara hoş vakit geçirmek için anlatılmıyor. Bu kıssalardan ders çıkarılması aynı yanlışlara düşülmemesi için her biri öğüt olarak anlatılmaktadır.
Günümüzde ki durum ise helak edilen kavimlerin durumlarından çok daha vahim. Bu kavimler genelde bir kaç günah üzerinde uzmanlaşıp normalleştirirken maalesef günümüzde bu günahların tamamı hatta yeni günah türleri yaygın biçimde yaşanmakta ve en kötüsüde normalleşerek yaşam biçimi haline gelmiş bulunmaktadır.
1- Şirk-hurafe: Özellikle cemaat-tarikat oluşumları eliyle toplumun genelinde yaşanmaktadır.
2- Faiz: Artık kendine Müslüman diyen çoğu kişi tarafından ekonominin sıradan bir öğesi veya kazanç kapısı olarak görülmektedir.
3- Ticarette hile-dolandırıcılık: Fırsatını bulan genelde diğerini kazıklamayı marifet saymakta, hatta dürüst ticaret enayilik olarak görülmektedir. Günümüzde piyasada karşılıksız çek ve ödenmeyen borçlar rekor seviyelere ulaşmış ve dolandırıcılık salgın haline gelmiş bulunmaktadır.
4- Fuhuş: Neredeyse en küçük yerleşimlere kadar yaygınlaşmış, artık çoğu insan için sıradan bir durum haline gelmiştir.
5- Eşcinsellik: Artık sapıklık görülmesi bir yana övülmeye bile başlanmıştır. Özellikle sanatçı adı altında bu tarz kişiler kendine Müslüman diyen toplum tarafından el üstünde tutulmakta, lüks içinde yaşatılmaktadır. Sorsanız hiç biride evlatlarının böyle olmasını istemezler.
6- Cinayet, şiddet, zulüm: Bu suçlarda da büyük bir artış var. İnsanlar ortak değerlerini kaybettiklerinde birbirlerine olan tahammül ve hoş görüleri de azalır. Şiddet olaylarının kökeninde televizyon-internet tarafından körüklenen çevresel etkenlerin yanında özellikle din gibi ortak değerlerin kaybedilmesi ile oluşan hoşgörüsüzlüğün büyük payı vardır.
7- İçki, Kumar: İçki üretimi ve milli piyango idaresi adı altında kumar bizzat devlet eliyle ticari bir sektör olarak kurulmuştur. At yarışı, iddia, sayısal loto vs. gibi kumar oyunları devlet tarafından işletilmekte ve enteresan bir akıl tutulması olarak gene aynı devlet tarafından da kumar kötüdür temalı kamu spotları televizyonlarda yayınlamaktadır. Kanunen yasak gibi görünen, mekanlarda (kahvehane, dernek, lokal vs.) oynanan kumarın ise neredeyse olmadığı yer yok diyebiliriz.
8- Gıybet, riya: Adına magazin denilen programlarla halka nasıl gıybet yapılacağı uygulamalı olarak yıllardır öğretilmektedir. Riyakarlık ise çoğu kişi için sıradan bir karakter özelliği haline gelmiştir.
9- İsraf, lüks merakı: Kendini muhazakar olarak tanımlayan insanlarda bile müthiş bir lüks tüketim merakı yayılmaktadır. Hayır yapmayı, zekat vermeyi senede bir defa fitre adı altında verdikleri 50-100 tl’den ibaret zanneden bu sözde dindar insanlar belki sene de bir defa bile kullanmayarak sadece vitrinde sergileyecekleri süslü eşyalara binlerce lira vermektan hiç çekinmemektedir. İstedikleri her türlü donanımı barındırdığı halde normal bir otomobil yerine hava atmak için çoğu insanın bir ömür kazanamayacağı parayı lüks otomobillere vermektedirler.
10- Çocuk istismarı: Müthiş bir hızla yaygınlaşan bu suç için toplumda normalleşmiştir diyemeyiz hala büyük infial uyandırmaktadır ama bu suçun önlenmesi için gerekli tedbirler alınmazsa belki size şimdilik inanması zor gelsede yakın gelecekte bu suç da diğerleri gibi toplum için normalleşecektir.
Yazımın ana fikrine tekrar dikkat çekmek istiyorum. Burada anlatılan günahlar eskiden yok muydu diye sorabilirsiniz. Elbette eskiden de vardı ama hiç bir dönemde günümüzde olduğu kadar yaygın değildi ve en kötüsü de bu kadar günah çeşidi birden ”normalleştirilmemişti.” Kavimlerin helakına bireylerin günah işlemesinin değil toplumun bu günahları ”normalleştirmesinin” sebep olduğunu unutmayalım.
Akıllara şöyle bir soruda gelebilir: ”Peki madem eski devirlerden beri kavimler bu normalleşen günahları sebebiyle helak edildi şimdi neden Dünyada topluca helak edilen kavimler görmüyoruz?”
Cevabı basit küreselleşen Dünya artık tek bir kavim haline gelmiştir ve artık aramızda da bir peygamber de olmadığına göre bu helakın nasıl olacağını anlamamız da zor olmaz.
Bakara 177: ”İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte onlar takva sahipleridir.”