Halkçılık İlkesi
Halk : Bir ülkede yaşayan insanların oluşturduğu topluluğa Halk denir.
Milletle arasındaki fark, Millet soyut bir kavram olmakla birlikte halk somut bir kavramdır. Millet geçmişten geleceğe doğru uzanan sürekli bir kavramdır. Halk ise milletin bugünkü uzantısıdır.
Halkçılık, halkın egemenliğini, iradesini temel almak, yönetimde halka dayanmak, halktan güç alarak ona hizmet etmektir. Halkçılık uygulamalarının Fransa İhtilali’nden sonra dünyada başlayıp yayılmaya başladıklarını görmekteyiz.19.yy. ortalarına kadar kanun karşısında eşitlik, ulusal egemenlik gibi kavramlar Osmanlı Devleti’ne girmemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda ulusal egemenliğe dayalı bir halk yönetimi hiçbir zaman olmamış, eşitlik ilkesi ise 19.yy. ortalarından sonra gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda vatandaşlar Müslüman olanlar ve olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Müslümanlar da, yöneticiler ve ulema kendilerini seçkin sınıf saymışlar kendilerinin dışında kalan insanlara Halk demişlerdir. Osmanlı Devleti’nde vatandaşlar arasında hukuk açısından tam bir eşitsizlik vardı. Tanzimat ve ıslahat fermanlarının etkisi ile toplumdaki hukuk eşitsizliği, giderilmeye çalışılmış, seçkinlerle halk arasındaki eşitsizlik ise ulusal egemenliğin
başlaması ile yani milli kurtuluş savaşının başlaması ile giderilmiştir.
Atatürk Halkçılığı:
Atatürk’ün halkçılık ilkesinde üç ana temel vardır. Bunlar :
a-Halk egemenliği
b-Eşitlik
c-Sosyal dayanışma, dır.
Halk Egemenliği:
Yeni kurulan devlet belli bir zümreye değil, belli çıkarlara sahip kimseye değil, halka dayanmıştır. Atatürk bu konuda şunları söylemektedir.”Yeni Türkiye devleti halka değer veren bir devlettir, halkın devletidir.”
“Bugünkü varlığımızın temel niteliği milletin genel eğilimini ispat etmiştir, o da halkçılık ve halk hükümetidir. “
"Bizim görüşümüz ki halkçılıktır, kuvvetin, kudretin, egemenliğin, idarenin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır, yine şüphe yok ki, bu dünyanın en kuvvetli bir esası, bir ilkesidir."
Halkın devletinde bütün güç halkındır, halk kendi geleceğine kendi sahip çıkar, “Bizim hükümet biçimimiz tam bir demokrat hükümetidir ve dilimizde bu hükümet halk hükümeti olarak ifade edilir"
Eşitlik:
Atatürk halkın içinde ki tabakaları, kümeleri yalnız iş alanları bakımından farklı görmektedir. Atatürk'ün halkçılık anlayışında bütün bireyler birbirine eşittir, her meslek sahibi de diğerleriyle aynı saygınlığa sahiptir, bütün vatandaşlar birbirine eşittir, kimsenin ayrıcalıyı yoktur.
"Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil ve fakat kişisel ve toplumsal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir olarak görmek esas ilkelerimizdendir.”
"Bizim halkımız çıkarları birbirinden farklı sınıf halinde değil aksine varlıkları ve çalışmalarının sonuçları birbirine lazım olan sınıflardan ibarettir."
Sosyal Dayanışma (Sınıfsızlık, İşbölümü):
Atatürk'e göre halkçılığın temel esaslarından biri de halkın mutluluğunun gene halkça bir bütün olarak sağlanmasıdır. Bunun için de herkes çalışmalıdır.
“Ne olduğumuzu bilelim. Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur bir halkız. Bundan dolayı her birimizin hakkı vardır yetkisi vardır. Fakat, çalışmak sayesinde bir hakkı kazanırız.Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını çalışmaktan uzak geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içinde yeri yoktur.”
O halde halkçılık toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir."
Çalışma sonuçları dengeli olarak değerlendirilecektir. Toplumdaki çeşitli kesimlerin çıkarları birbirine denk sayılmalıdır ki toplumsal barış kazanılsın ve sürdürülsün.
Halk : Bir ülkede yaşayan insanların oluşturduğu topluluğa Halk denir.
Milletle arasındaki fark, Millet soyut bir kavram olmakla birlikte halk somut bir kavramdır. Millet geçmişten geleceğe doğru uzanan sürekli bir kavramdır. Halk ise milletin bugünkü uzantısıdır.
Halkçılık, halkın egemenliğini, iradesini temel almak, yönetimde halka dayanmak, halktan güç alarak ona hizmet etmektir. Halkçılık uygulamalarının Fransa İhtilali’nden sonra dünyada başlayıp yayılmaya başladıklarını görmekteyiz.19.yy. ortalarına kadar kanun karşısında eşitlik, ulusal egemenlik gibi kavramlar Osmanlı Devleti’ne girmemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda ulusal egemenliğe dayalı bir halk yönetimi hiçbir zaman olmamış, eşitlik ilkesi ise 19.yy. ortalarından sonra gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda vatandaşlar Müslüman olanlar ve olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Müslümanlar da, yöneticiler ve ulema kendilerini seçkin sınıf saymışlar kendilerinin dışında kalan insanlara Halk demişlerdir. Osmanlı Devleti’nde vatandaşlar arasında hukuk açısından tam bir eşitsizlik vardı. Tanzimat ve ıslahat fermanlarının etkisi ile toplumdaki hukuk eşitsizliği, giderilmeye çalışılmış, seçkinlerle halk arasındaki eşitsizlik ise ulusal egemenliğin
başlaması ile yani milli kurtuluş savaşının başlaması ile giderilmiştir.
Atatürk Halkçılığı:
Atatürk’ün halkçılık ilkesinde üç ana temel vardır. Bunlar :
a-Halk egemenliği
b-Eşitlik
c-Sosyal dayanışma, dır.
Halk Egemenliği:
Yeni kurulan devlet belli bir zümreye değil, belli çıkarlara sahip kimseye değil, halka dayanmıştır. Atatürk bu konuda şunları söylemektedir.”Yeni Türkiye devleti halka değer veren bir devlettir, halkın devletidir.”
“Bugünkü varlığımızın temel niteliği milletin genel eğilimini ispat etmiştir, o da halkçılık ve halk hükümetidir. “
"Bizim görüşümüz ki halkçılıktır, kuvvetin, kudretin, egemenliğin, idarenin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır, yine şüphe yok ki, bu dünyanın en kuvvetli bir esası, bir ilkesidir."
Halkın devletinde bütün güç halkındır, halk kendi geleceğine kendi sahip çıkar, “Bizim hükümet biçimimiz tam bir demokrat hükümetidir ve dilimizde bu hükümet halk hükümeti olarak ifade edilir"
Eşitlik:
Atatürk halkın içinde ki tabakaları, kümeleri yalnız iş alanları bakımından farklı görmektedir. Atatürk'ün halkçılık anlayışında bütün bireyler birbirine eşittir, her meslek sahibi de diğerleriyle aynı saygınlığa sahiptir, bütün vatandaşlar birbirine eşittir, kimsenin ayrıcalıyı yoktur.
"Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil ve fakat kişisel ve toplumsal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir olarak görmek esas ilkelerimizdendir.”
"Bizim halkımız çıkarları birbirinden farklı sınıf halinde değil aksine varlıkları ve çalışmalarının sonuçları birbirine lazım olan sınıflardan ibarettir."
Sosyal Dayanışma (Sınıfsızlık, İşbölümü):
Atatürk'e göre halkçılığın temel esaslarından biri de halkın mutluluğunun gene halkça bir bütün olarak sağlanmasıdır. Bunun için de herkes çalışmalıdır.
“Ne olduğumuzu bilelim. Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur bir halkız. Bundan dolayı her birimizin hakkı vardır yetkisi vardır. Fakat, çalışmak sayesinde bir hakkı kazanırız.Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını çalışmaktan uzak geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içinde yeri yoktur.”
O halde halkçılık toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir."
Çalışma sonuçları dengeli olarak değerlendirilecektir. Toplumdaki çeşitli kesimlerin çıkarları birbirine denk sayılmalıdır ki toplumsal barış kazanılsın ve sürdürülsün.