SoruCevap
Yeni Üye
Horlama Sorunu Olanlara Alternatif Tedavi Yöntemler
Yaptığımız çalışmalar erişkin insanların yaklaşık %45-50 sinin aralıklı, %20-30 unun sürekli horladığını göstermektedir. Horlamanın sebepleri incelendiğinde: İleri yaşa bağlı dil ve boğaz kaslarının tonusunun azalması (40 yaş üstü), çocuklarda tıkayıcı büyüklüğe ulaşan bademcik ve geniz eti, aşırı kiloya bağlı kalın ve kısa boyun, erkeklerde erkek tipi yağlanma neticesi küçük dil ve yumuşak damağın şişmesi, uzaması, burun tıkanıklıkları karşımıza çıkmaktadır.
Horlama hem sosyal sağlığımızı, hem de tıbbi sağlığımızı bozmaktadır. Gündüz dikkatsizlik, konsantrasyon bozukluğu, uykuya meyil, iş yaşamında başarısızlık, eşler arasında geçimsizlik, tatil ve iş gezilerinde istenmeyen kişi, cinsel yetersizlik ve isteksizlik, sosyal problemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Tıbbi olarak uykuda ani ölümler, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları, depresyon, akciğer hastalıkları görülmektedir.
Horlayan hastalarda uykuda 10 sn'i aşan solunum durmaları ve bir saat içinde 7'den fazla solunum durması ani ölüm riskini getirmektedir. Horlama ve uykuda solunum durmasının oluşumu incelendiğinde: uykunun başlaması ile boğaz kasları gevşer küçük dil ve yumuşak damak boğaz arka duvarına yatar, solunum yolu tıkanır, horlama başlar, vücudun oksijenlenmesi azalır, karbon dioksit oranı artar, kalp atım sayısı düşer, beynin oksijenlenmesi azalır, adrenalin salgılanır, kişi uyanmaya başlar oksijenlenme artar, böylece kişi bir türlü derin uyku fazına giremez. Horlama şikayeti ile başvuran hastalarda yapılacak dikkatli bir sorgulama, kulak burun boğaz muayenesi ve uyku testi teşhisi ve uygulanacak tedavi şeklini belirler. Aşır kilo, sedanter yaşam, alkol, sigara, uyku öncesi alınan sakinleştiriciler, ağır akşam yemekleri horlamayı arttırır.
Dünyada
TRAFİK KAZALARININ sebepleri içerisinde horlama neticesinde ertesi gün uykuya meyil, dikkatsizlik ilk sıralarda yer almaktadır. Bu kadar ciddi bir hastalığın mutlaka tedavisi gerekmektedir. Günümüze kadar ençok uygulanan tedavi metodu cerrahi yöntemlerdir (Küçük dil ve yumuşak damağın kısaltılması ve sertleştirilmesi, büyük dilimizin arkaya kaymasını önleyen cerrahi girişimler gibi). Ayrıca ağız içi cihazlar, spreyler, laser cerrahisi yöntemleri de uygulanmaktadır.
SON YILLARDA tüm dünyada ve yurdumuzda RADYOFREKANS yöntemi popularite kazanmıştır. Radyofrekans yüksek frekanslı radyo dalgaları kullanılan bir yöntem olup ısı enejisi minimal olan, doku ölümü yapmayan bir yöntemdir. Lokal anestezi ile ofis şartarında uygulanabilen, ağrı yapmayan, hastanın günlük yaşantısını engellemeyen, küçük dil ve yumuşak damağa 2 dakika gibi kısa bir sure uygulanan, bu yüzden kullanımı gittikçe artan bir yöntem. Genellikle birer ay ara ile 3 seans olarak uyguladığımız bu yöntem uygun vakalarda ve usulüne uygun uygulamalarda %70-90 a varan başarılı sonuçlar bize sunmaktadır. İlk uygulama yıllarında pahalı bir yöntem olarak tanımlandı ancak uygulayıcı sayısı ve teknolojiyi satan firmalar arttıkça pahalılığı ortadan kalkmıştır.
Alıntı
Yaptığımız çalışmalar erişkin insanların yaklaşık %45-50 sinin aralıklı, %20-30 unun sürekli horladığını göstermektedir. Horlamanın sebepleri incelendiğinde: İleri yaşa bağlı dil ve boğaz kaslarının tonusunun azalması (40 yaş üstü), çocuklarda tıkayıcı büyüklüğe ulaşan bademcik ve geniz eti, aşırı kiloya bağlı kalın ve kısa boyun, erkeklerde erkek tipi yağlanma neticesi küçük dil ve yumuşak damağın şişmesi, uzaması, burun tıkanıklıkları karşımıza çıkmaktadır.
Horlama hem sosyal sağlığımızı, hem de tıbbi sağlığımızı bozmaktadır. Gündüz dikkatsizlik, konsantrasyon bozukluğu, uykuya meyil, iş yaşamında başarısızlık, eşler arasında geçimsizlik, tatil ve iş gezilerinde istenmeyen kişi, cinsel yetersizlik ve isteksizlik, sosyal problemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Tıbbi olarak uykuda ani ölümler, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları, depresyon, akciğer hastalıkları görülmektedir.
Horlayan hastalarda uykuda 10 sn'i aşan solunum durmaları ve bir saat içinde 7'den fazla solunum durması ani ölüm riskini getirmektedir. Horlama ve uykuda solunum durmasının oluşumu incelendiğinde: uykunun başlaması ile boğaz kasları gevşer küçük dil ve yumuşak damak boğaz arka duvarına yatar, solunum yolu tıkanır, horlama başlar, vücudun oksijenlenmesi azalır, karbon dioksit oranı artar, kalp atım sayısı düşer, beynin oksijenlenmesi azalır, adrenalin salgılanır, kişi uyanmaya başlar oksijenlenme artar, böylece kişi bir türlü derin uyku fazına giremez. Horlama şikayeti ile başvuran hastalarda yapılacak dikkatli bir sorgulama, kulak burun boğaz muayenesi ve uyku testi teşhisi ve uygulanacak tedavi şeklini belirler. Aşır kilo, sedanter yaşam, alkol, sigara, uyku öncesi alınan sakinleştiriciler, ağır akşam yemekleri horlamayı arttırır.
Dünyada
TRAFİK KAZALARININ sebepleri içerisinde horlama neticesinde ertesi gün uykuya meyil, dikkatsizlik ilk sıralarda yer almaktadır. Bu kadar ciddi bir hastalığın mutlaka tedavisi gerekmektedir. Günümüze kadar ençok uygulanan tedavi metodu cerrahi yöntemlerdir (Küçük dil ve yumuşak damağın kısaltılması ve sertleştirilmesi, büyük dilimizin arkaya kaymasını önleyen cerrahi girişimler gibi). Ayrıca ağız içi cihazlar, spreyler, laser cerrahisi yöntemleri de uygulanmaktadır.
SON YILLARDA tüm dünyada ve yurdumuzda RADYOFREKANS yöntemi popularite kazanmıştır. Radyofrekans yüksek frekanslı radyo dalgaları kullanılan bir yöntem olup ısı enejisi minimal olan, doku ölümü yapmayan bir yöntemdir. Lokal anestezi ile ofis şartarında uygulanabilen, ağrı yapmayan, hastanın günlük yaşantısını engellemeyen, küçük dil ve yumuşak damağa 2 dakika gibi kısa bir sure uygulanan, bu yüzden kullanımı gittikçe artan bir yöntem. Genellikle birer ay ara ile 3 seans olarak uyguladığımız bu yöntem uygun vakalarda ve usulüne uygun uygulamalarda %70-90 a varan başarılı sonuçlar bize sunmaktadır. İlk uygulama yıllarında pahalı bir yöntem olarak tanımlandı ancak uygulayıcı sayısı ve teknolojiyi satan firmalar arttıkça pahalılığı ortadan kalkmıştır.
Alıntı