Son konular

Hz. MUHAMMED MUSTAFA (s.a.v) mekke dönemi...

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
56
Yaş
36
Coin
256,936
Canımızdan daha fazla sevdiğimiz, Sünnet-i Seniyyesine tabi olduğumuz, bütün amel, ahlak ve muamelatımızda örnek aldığımız, Allah-u Teâlâ’nın, peygamberlerin ve meleklerin övdüğü Kevser ve Makam-ı Mahmud sahibi, Rahmeten lil âlemin, Hatem’ül Enbiya, Seyyid’ül Evliya, Sahib’ül mi’raç, Habibullah Efendimiz Aleyhisselatü vesselam...



Geçen hafta Peygamber Efendimiz (sav)’in hayatını Medine’ye hicret ettiği zamana kadar anlatmıştık, bu yazımızda Medine dönemini ele alacağız.
Peygamber Efendimiz (sav) Medine’de her şeyden önce Müslümanların toplanacakları ve beraber cemaatle namaz kılacakları bir yer yapma ile işe başladı. Yedi ay kadar süren Mescid i Nebevî’nin inşaatı sırasında Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin evinde misafir kaldı. Mescid i Nebevî başta İslam daveti olmak üzere çeşitli toplumsal, sosyal faaliyetlerin merkezi oldu. Mescid i Nebevî ile beraber İslam medeniyeti ve mimarisinin merkezi camiler oldu. Mescid’in bitişiğinde Peygamber Efendimiz (sav)’in ailesi için evler yapıldı. İlim tahsil etmek isteyen veya kimsesiz Müslümanların barınması için Mescid’in arka tarafında Suffe adı verilen bir yer yapıldı. Zamanla burada barınan, İslamî eğitim gören ve davanın her işini yapmaya hazır olan bu insanlara Ashâb-ı Suffe denildi.

Kardeşlik akdi
Peygamber Efendimiz (sav) Muhacir ve Ensar arasında kardeşlik ilan etti. Ensar, bütün mal varlıklarını Mekke’de bırakan muhacirlere yardım elini uzattı. Kardeşleriyle her şeylerini paylaştı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) mülkiyeti Medinelilerde kalmak üzere muhacirlerin emekleri karşılığında ürüne ortak olabileceklerini bildirmiş, böylece birlikte çalışıp elde edilen kazanç paylaşılmış oldu. Onların bu hareketi Yüce Allah tarafından Kur’an-ı Kerim’de övüldü. Hicretin ilk yıllarında gerek Mekke’de gerekse de Medine dışında yaşayıp ta Müslüman olmak isteyenlere Medine’ye hicret etme şartı konuldu. Ayrıca Medine’den ayrılma hoş karşılanmadı.

Tarihin ilk yazılı anayasası
Medine’de halen Müslümanlığı kabullenmemiş müşrikler olduğu gibi üç Yahudi kabilesi de yaşıyordu. Şehirde beraberce yaşamanın kuralları olmalıydı. Bu amaçla Peygamber Efendimiz (sav)’in rehberliğinde bütün taraflar bir araya gelerek tarihin ilk yazılı anayasası yazılmış oldu. Bu anlaşmada şehrin iç huzurunun sağlanması, dıştan gelebilecek tehlikelerin önlenmesi, fertler arasındaki hukukî anlaşmazlıkların çözülmesinde yargı merciinin belirlenmesi ve bazı ekonomik yükümlülüklerin tespiti gibi hususlar yer alıyordu. Mescid-i Nebevî merkez olmak üzere şehrin planı yapıldı. Çarşı, Pazar, mezarlık yerleri tespit edildi.

İslâm’ın şiârı; ezan
Hicretin ilk yılında Müslümanları namaza çağırmak için ezan okundu. Böylece o günden bu yana ezan, İslâm’ın şiârı ve Müslüman varlığının bir sembolü oldu.

Tebliğ ve güç seriyeleri
Peygamber Efendimiz (sav) verdiği vaaz ve hutbelerle halkı bilinçlendirdi. Onlara Allah’ın kelamını okudu. Rablerine nasıl ibadet edeceklerini öğretti. Asr-ı saadet ortamını meydana getirdi.
Mekke müşrikleri bu durumu hazmedemiyorlardı. Bazı mektuplar yazarak Medine’li Müslümanları tehdit etmeye başladılar. Bütün Arap yarımadasının gözü kulağı Medine’deydi. İslam gün geçtikçe güç ve kuvvet kazanıyordu. Peygamber Efendimiz (sav)’Müslümanların artık bir güç olduğunu göstermek için bazı askerî operasyonlar yani seriyeler gerçekleştiriyordu. Aynı zamanda tebliğ grupları oluşturuyor ve çevredeki kabilelere gönderiyordu.

Büyük ticaret kervanı
Peygamber Efendimiz (sav), Ebû Süfyân’ın idaresinde Kureyşliler’den birçok kimsenin katıldığı büyük bir ticaret kervanının Suriye’den dönmekte olduğu haberini aldı. Kervan, bin develikti ve 50.000 dinar değerindeydi. Müslümanların Mekke’de bıraktığı mallara müşrikler tarafından el konulmuştu ve bu kervanda o mallar da vardı. Kureyş kervanına Bedir’de baskın düzenlemeyi planlayan Peygamber Efendimiz (sav) Medine’den hareket etti.

Savaş hazırlığı ve oruç
İslâm ordusu yetmiş dördü Muhâcir, geri kalanı Ensâr’dan olmak üzere 305 kişiden oluşuyordu. Orduda yetmiş deve ve iki de at bulunuyordu. Müslümanlar bir veya iki gün oruçlu olarak yola devam ettikten sonra Hz. Peygamber’in emri üzerine oruçlarını açtılar.

Müşrikler savaşa hazırlanıyor
Baskın haberini alan kervanın idarecisi Ebu Süfyan hemen müşriklere haber verdi ve yolunu değiştirdi. Haber alan müşrikler hemen 1000 kişilik bir ordu hazırladı ve yola çıktı. Bu orduda 700 deve ve 100 at vardı. Müşrikler kervanın kurtulduğunu haber aldıkları halde Bedir’e doğru yol almaya devam ettiler.

Mübareze başlıyor
Bedir kuyularına evvel varan İslam ordusu su kuyularına hâkim bir şekilde mevzilendi. Nihayet 13 Mart 624 tarihinde iki ordu karşı karşıya geldi. Önce mübareze yapıldı. Hz. Hamza, Hz. Ali ve Hz. Ubeyde karşılarına çıkan müşrikleri öldürdüler. Mübarezeye Peygamber Efendimiz (sav)’in en yakınlarının çıkması dikkate şayandır.

Bedir zaferi
Savaş aynı gün ikindiye doğru Müslümanların kesin zaferiyle sonuçlandı. Müşriklerden başta Ebû Cehil olmak üzere yetmiş kişi öldürüldü, yetmiş kişi esir alındı. Müslümanlardan şehid olanların sayısı da on dörttü. Esirler fidye karşılığında ve on Müslümana okuma yazma öğretmek şartıyla serbest bırakıldı.
Kur’an-ı Kerim’de Bedir’de elde edilen zaferin Allah’ın yardımıyla gerçekleştiği ve ordunun meleklerle desteklendiği ifade edilmektedir. Bedir zaferi Müslümanlara büyük bir itibar kazandırdı.
Sevîk Gazvesi
Ebû Süfyân, Bedir yenilgisinden iki buçuk ay kadar sonra iki yüz kişilik bir kuvvetle Medine’ye kadar gelip şehrin dış mahallelerine saldırdı. İki Müslümanı şehid edip tarlalarını ateşe verdikten sonra kaçtı. Hz. Peygamber iki yüz kişilik bir birlikle kendisini takibe çıktıysa da Ebû Süfyan ve askerleri, beraberinde getirdikleri kavrulmuş un (sevîk) torbalarını ağırlık teşkil etmesin diye yerlere atıp uzaklaşmıştı. Bu sebeple bu takip Sevîk Gazvesi olarak bilinmektedir.

Medine Yahudileri
Hz. Peygamber Medine’ye hicret ettiği sırada şehrin yarıya yakın nüfusunu Benî Kaynuka‘, Benî Nadîr ve Benî Kurayza kabilelerine mensup Yahudiler teşkil ediyordu. Bu kabileler zamanla Yesrib’e hâkim olmuş özellikle ekonomik alanda şehri ele geçirmişlerdi. İki büyük kabile olan Evs ve Hazrec kabilelerini aralarında bölüşerek desteklemişlerdi. Böylece bu iki kabile Buâs harplerinde olduğu gibi yıllar boyunca savaşıp durmuşlardı.

Yahudiler kendi kuyularını kazıyor
Yahudiler, genel olarak yakın zamanda gelecek peygambere tâbi olacaklarını ve düşmanlarına üstünlük sağlayacaklarını söyleyerek Evs ve Hazrec mensuplarını tehdit ettikleri halde bekledikleri peygamber yahudilerden gelmediği için Resûl-i Ekrem’in risâletini benimsemediler. Ayrıca Müslümanlar arasında fitne çıkarmaya çalıştılar ve Peygamber Efendimiz (sav)’i tehdit ettiler. Müslümanlar ile Benî Kaynukâ Yahudileri arasında gerginlik had safhaya varmıştı. Benî Kaynukâ Yahudileri kuyumculuk yapardı. Nihayet Müslüman bir kadın, Benî Kaynukâ’lılara ait bir kuyumcu dükkânında tacize uğradı. İmdadına koşan bir Müslüman onlardan birini öldürünce bu Müslümanı şehid ettiler. Bunun üzerine İslam ordusu Benî Kaynukâ’nın üzerine vardı. Savaşamayan Yahudiler Medine’yi terk etmek zorunda kaldı. Geride bıraktıkları mallar ganimet olarak Müslümanlara paylaştırıldı. DEVAM EDECEK
kaynak: doğruhaber gazetesi
 
Üst Alt