İnsanlar arasında çıkarılmış en güzel örnek olmuş, insan olmak isteyen Onun yolundan gitmiştir. Onun Sünnet-i Seniyyesine sarılan bahtiyar olmuştur. Ne mutlu Sünnet-i Seniyyeye sarılanlara
Uhud’a yolculuk
Bedir’de yenilgiye uğrayan Mekkeli müşrikler Bedir savaşına sebep olan malları savaş hazırlığında kullandılar. 3 bin kişilik ordularıyla Medine yolunu tuttular. Bedir’in intikamının yanı sıra Mısır ve Suriye ticaret yolunu Müslümanların baskınlarından korumak için savaşmaya gelmişlerdi. Peygamber Efendimiz (sav) Medine içinde kalarak savaşmak istediyse de bin kişilik ordusuyla Medine’nin 5,5 km uzağında bulunan Uhud’a gitti. Yolda, münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl, 300 kadar adamıyla ordudan ayrılıp şehre geri döndü.
Ganimetler ve Ayneyn Tepesi
Savaş hazırlığına hemen başlayan Peygamber Efendimiz (sav) Ayneyn tepesine elli okçu yerleştirdi. Savaş başlamış ve Müslümanlar müşrikleri püskürtmüştü. Askerler artık ganimetleri toplamaya başlamıştı ki bu elli okçu asker de ganimet toplama için yerlerinden ayrıldılar. Bunu fark eden düşman ordusu Ayneyn tepesini aşarak İslam ordusunu arkadan kuşattı. Neye uğradığını şaşıran Müslümanlar kolay toparlanamadı.
Şehid’üş Şuheda
Başta Hz. Hamza olmak üzere yetmiş Müslüman şehid oldu. Peygamber Efendimiz (sav) yaralandı. Şehidlerin azaları kesildi. Hind binti Utbe, Hz. Hamza’nın ciğerini alıp çiğnedi.
Recî ve Bi’rimaûne kuyusu
Peygamber Efendimiz (sav) çevre kabilelere İslam davetini götürmeleri için heyetler gönderiyordu. Uhud savaşından birkaç ay sonra on kişilik bir heyet Recî kuyusu yanında baskına uğradı. Sekizi şehid olurken ikisi Mekkeli müşriklere satıldı. Hubeyb b. Adî ile Zeyd b. Desine işkenceyle şehid edildi. Bu olaydan kısa bir zaman sonra İslam’ı öğretmek için başka kabilelere giden Müslümanlar Bi’rimaûne’de baskına uğradı. Yetmiş Müslüman’dan üçü hariç hepsi şehid edildi. Peygamber Efendimiz (sav) otuz-kırk gün boyunca bu olayın faillerine beddua etti.
Benî Nadîr Gazvesi
Benî Nadîr Yahudileri gizli ve açık her şekilde Müslümanlara düşmanlık yapıyordu. Özellikle Ka‘b. Eşref şiirleriyle Müslümanların aleyhine kamuoyu oluşturuyor, bu uğurda servetini harcıyordu. İslam’ın aleyhindeki bu çalışmaları üzerine Peygamber Efendimiz (sav)’nin emriyle Ka‘b. Eşref öldürüldü. Benî Nadîr Yahudileri Peygamber Efendimiz (sav)’e çeşitli suikast hazırlıkları da yapmışlardı. Peygamber Efendimiz (sav) yanına Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali’yi alarak onlarla konuşmaya gitti. Oturdukları yerin damından taş yuvarlamak suretiyle kendilerine suikast planı yaptıları lakin başarılı olmadılar. Bunun üzerine geri dönen Peygamber Efendimiz (sav) haber göndererek on gün içinde şehri terk etmelerini istedi. Münafıkların yardımıyla yerlerini terk etmek istemeyen Nadîroğulları üzerine varan İslam ordularına dayanamayınca yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar.
Benî Mustalik ve İfk Hadisesi
Mekkeli müşriklerle ittifak kuran ve Medine’ye saldırmak için asker toplamaya çalışan Benî Mustalik kabilesinin faaliyetlerini duyan Peygamber Efendimiz (sav) 626 tarihinde 600 kişilik bir ordu ile üzerlerine yürüdü. Zafer kazanan İslam ordusuna bol miktarda ganimet kaldığı gibi 600-700 civarında esir de alındı. Peygamber Efendimiz (sav) kabile reisi Hâris b. Ebû Dırâr’ın kızı Cüveyriye ile evlenince artık Müslümanlarla akraba olma şerefine eren Benî Mustalik kabilesinin bütün esirleri böylece serbest bırakıldı. Bunun üzerine bütün kabile İslamı seçti. Medine’ye dönüş yolunda münafıklar Muhacir ve Ensar arasında fitne çıkardı. Münâfikûn sûresinin bu olaylar üzerine nâzil olduğu rivâyet edilmektedir. Tarihte “İfk Hadisesi” olarak geçen Hz. Âişe’ye iftira olayı da bu yolculuk sırasında meydana gelmişti.
Hizipler birleşiyor
Ahzâb savaşı olarak da bilinen Hendek savaşı; Kureyşlilerin Müslümanlara karşı son saldırı hareketi olmakla beraber Arap yarımadasındaki İslam düşmanı kabilelerin birleşerek İslam’ı yok etmek için Medine’ye saldırmalarıdır. Benî Nadîr ve Medine’de halen oturmakta olan Benî Kurayza Yahudileri, Mekkeli müşrikler, Gatafan, Fezâre, Süleym, Kinâne ve Sakîf kabilelerinin ittifakıyla oluşmuş bu ordu 10-12 bin kişilik dev bir orduydu.
Yahudiler müşrikleri kışkırtıyor
Yahudilerin müşrikleri kışkırtması ve yönlendirmesiyle bir araya gelen bu topluluğa karşı Peygamber Efendimiz (sav) Medine’nin etrafına hendek kazarak karşı durdu. Kazılan hendek, yaklaşık 5,5 km. uzunluğunda olup genişliği 9 m., derinliği ise 4,5 m. kadardı.
Hendek şaşırtıyor
İslam ordusu 3 bin kişilikti. Hendeğin zayıf noktalarında nöbetçiler bekliyordu. Düşman ordusu hendekle karşılaşınca şaşırdı. Böyle bir savunma ile ilk defa karşılaşmışlardı. Çeşitli noktalardan şehre sızmaya çalıştılar ama başarılı olamadılar. İki ordu arasında karşılıkla ot ve taş atışları yapıldı. Hz. Ali ile hendeğin bu tarafına geçebilen Amr b. Abdüved arasında mübâreze çıktı. Hz. Ali onu öldürdü. Buna benzer küçük çatışmalarla uzun bir zaman geçti.
Savaş stratejisi
Peygamber Efendimiz (sav) düşman ittifakını bozmak için yeni Müslüman olmuş Nu‘aym b. Mes‘ûd ile planlar yaptı ve uyguladı. Nu‘aym, Benî Kurayza ve Kureyş’i birbirine düşürdü. Hava soğuktu, düşman ordusunun yiyeceği kalmamıştı. Bu arada Hayber Yahudilerinin gönderdiği yirmi deve yükü yiyecek maddesi ve hayvan yemi Müslümanların eline geçti. Şiddetli rüzgârlar çadırları alt üst etti. Düşman ordusu bir sonuç alamayacağını anlayınca panikledi. Ordu komutanı Ebû Süfyân kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı. İslâm tarihinde bir dönüm noktası olan Hendek Gazvesi’nde altı Müslüman şehid oldu; buna karşılık sekiz düşman askeri öldürüldü.
Benî Kurayza imha ediliyor
Medine sözleşmesine göre Benî Kurayza da şehri savunması gerekirdi. Benî Kurayza’nın tam aksine düşman ordularıyla ittifak kurdu. Peygamber Efendimiz (sav) hemen ordusunu hazırlayarak üzerlerine vardı. İslam’a davet edildiler, kabul etmeyince teslim olmaları teklif edildi. Bunu da kabullenmeyen Benî Kurayza ile çatışmalar başladı. 15-25 gün sonra bazı şartlarla teslim olmak istediler. Lakin Benî Nadîr gibi hıyanet etmeleri düşünülerek teklifleri reddedildi. Kayıtsız, şartsız teslim olmaları istendi. Neticede eli silah tutanlar öldürüldü, kadın ve çocukları esir alındı ve malları ganimet olarak Müslümanlar arasında paylaşıldı.
Umre ziyareti
Peygamber Efendimiz (sav) gördüğü rüya üzerine Mekke’ye gitmek umre yapmak istedi. Ashabını da davet etti. 1400-1500 civarında Müslüman ihram giyip yanlarında kurbanlıklarını da alarak 628 tarihinde yola koyuldular. Yanlarına savaş teçhizatı almayan Müslümanlar Mekke’ye 17 km. uzaklıktaki Hudeybiye’de konakladılar. Müşrikler, Müslümanların amacının sadece umre ziyareti olduğunu yakinen öğrendikleri halde savaş hazırlıklarına başladılar.
Rıdvan Biatı
Peygamber Efendimiz (sav) Hz. Osman’ı elçi olarak gönderdi. Teklifleri kabul etmeyen müşrikler onu tutukladılar. Bu haber Hz. Osman şehid edildi diye Müslümanlara ulaştı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) bütün ashabını toplayarak kanlarının son damlasına kadar savaşacaklarına dair biat aldı. Bu biata “Bey‘atür Rıdvan” denildi. Müslümanların bu biatından telaşa düşen müşrikler Hz. Osman’ı serbest bırakarak antlaşma için bir heyet yolladılar.
Hudeybiye antlaşması
Yapılan müzakerelerden şu sonuçlar çıktı: Müslümanlar o yıl Mekke’ye girmeksizin geri dönecekler, umre için ertesi yıl gelecek ve şehirde üç gün kalabileceklerdi. Mekkeli biri Medine’ye kaçarsa iade edilecek, Medine’den Mekke’ye kaçanlarsa iade edilmeyecekti. Barış on yıl sürecek, ticaret kervanlarının geçişi, hac ve umre için emniyet tesis edilecek. İlk bakışta Müslümanların aleyhine görünen bu antlaşmaya Hz. Ömer başta olmak üzere sahabîler tepki gösterdi. Peygamber Efendimiz(sav)’in ısrarı üzerine kabullenmek zorunda kalıp Medine’ye geri döndüler. O güne kadar Müslümanları muhatap saymayan Kureyşli müşrikler, bu antlaşma ile Müslümanları kendileriyle denk bir taraf olarak kabul etmiş oldular. İslamiyet bu tarihten sonra Arap yarımadasında hızla yayıldı. Bu büyük bir siyasi zaferdi. Müslümanlar bir yıl sonra umre ziyaretine gittiler.
Ebû Basîr ve kuvvetleri
Yapılan antlaşma gereği Ebû Cendel adındaki Müslüman o gün müşrik babasına teslim edilmesi Müslümanlara çok ağır geldi. Antlaşmadan bir süre sonra Mekke’de İslam’ı seçen Ebû Basîr Medine’ye kaçtı. Peygamber Efendimiz (sav) antlaşma gereği onu müşriklere teslim etmek zorunda kaldı. Yolda Müşriklerin elinden kurtulan Ebû Basîr, Mekke-Şam ticaret yolunda bir mevkiye yerleşti. Zamanla Mekke’den kaçabilen Müslümanlar orada bir araya geldi. Sayıları bazı rivayete göre yetmiş, bazılarına göre de üç yüz oldu. Mekke kervanlarına saldırıp Şam’a geçmelerini önleyen bu Müslümanlardan muzdarip olan müşrikler Peygamber Efendimiz (sav)’den rica ederek antlaşmanın bu maddesini kaldırdılar. Böylece bu Müslümanlar Medine’ye girebildiler.
Devam Edecek
Uhud’a yolculuk
Bedir’de yenilgiye uğrayan Mekkeli müşrikler Bedir savaşına sebep olan malları savaş hazırlığında kullandılar. 3 bin kişilik ordularıyla Medine yolunu tuttular. Bedir’in intikamının yanı sıra Mısır ve Suriye ticaret yolunu Müslümanların baskınlarından korumak için savaşmaya gelmişlerdi. Peygamber Efendimiz (sav) Medine içinde kalarak savaşmak istediyse de bin kişilik ordusuyla Medine’nin 5,5 km uzağında bulunan Uhud’a gitti. Yolda, münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl, 300 kadar adamıyla ordudan ayrılıp şehre geri döndü.
Ganimetler ve Ayneyn Tepesi
Savaş hazırlığına hemen başlayan Peygamber Efendimiz (sav) Ayneyn tepesine elli okçu yerleştirdi. Savaş başlamış ve Müslümanlar müşrikleri püskürtmüştü. Askerler artık ganimetleri toplamaya başlamıştı ki bu elli okçu asker de ganimet toplama için yerlerinden ayrıldılar. Bunu fark eden düşman ordusu Ayneyn tepesini aşarak İslam ordusunu arkadan kuşattı. Neye uğradığını şaşıran Müslümanlar kolay toparlanamadı.
Şehid’üş Şuheda
Başta Hz. Hamza olmak üzere yetmiş Müslüman şehid oldu. Peygamber Efendimiz (sav) yaralandı. Şehidlerin azaları kesildi. Hind binti Utbe, Hz. Hamza’nın ciğerini alıp çiğnedi.
Recî ve Bi’rimaûne kuyusu
Peygamber Efendimiz (sav) çevre kabilelere İslam davetini götürmeleri için heyetler gönderiyordu. Uhud savaşından birkaç ay sonra on kişilik bir heyet Recî kuyusu yanında baskına uğradı. Sekizi şehid olurken ikisi Mekkeli müşriklere satıldı. Hubeyb b. Adî ile Zeyd b. Desine işkenceyle şehid edildi. Bu olaydan kısa bir zaman sonra İslam’ı öğretmek için başka kabilelere giden Müslümanlar Bi’rimaûne’de baskına uğradı. Yetmiş Müslüman’dan üçü hariç hepsi şehid edildi. Peygamber Efendimiz (sav) otuz-kırk gün boyunca bu olayın faillerine beddua etti.
Benî Nadîr Gazvesi
Benî Nadîr Yahudileri gizli ve açık her şekilde Müslümanlara düşmanlık yapıyordu. Özellikle Ka‘b. Eşref şiirleriyle Müslümanların aleyhine kamuoyu oluşturuyor, bu uğurda servetini harcıyordu. İslam’ın aleyhindeki bu çalışmaları üzerine Peygamber Efendimiz (sav)’nin emriyle Ka‘b. Eşref öldürüldü. Benî Nadîr Yahudileri Peygamber Efendimiz (sav)’e çeşitli suikast hazırlıkları da yapmışlardı. Peygamber Efendimiz (sav) yanına Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali’yi alarak onlarla konuşmaya gitti. Oturdukları yerin damından taş yuvarlamak suretiyle kendilerine suikast planı yaptıları lakin başarılı olmadılar. Bunun üzerine geri dönen Peygamber Efendimiz (sav) haber göndererek on gün içinde şehri terk etmelerini istedi. Münafıkların yardımıyla yerlerini terk etmek istemeyen Nadîroğulları üzerine varan İslam ordularına dayanamayınca yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar.
Benî Mustalik ve İfk Hadisesi
Mekkeli müşriklerle ittifak kuran ve Medine’ye saldırmak için asker toplamaya çalışan Benî Mustalik kabilesinin faaliyetlerini duyan Peygamber Efendimiz (sav) 626 tarihinde 600 kişilik bir ordu ile üzerlerine yürüdü. Zafer kazanan İslam ordusuna bol miktarda ganimet kaldığı gibi 600-700 civarında esir de alındı. Peygamber Efendimiz (sav) kabile reisi Hâris b. Ebû Dırâr’ın kızı Cüveyriye ile evlenince artık Müslümanlarla akraba olma şerefine eren Benî Mustalik kabilesinin bütün esirleri böylece serbest bırakıldı. Bunun üzerine bütün kabile İslamı seçti. Medine’ye dönüş yolunda münafıklar Muhacir ve Ensar arasında fitne çıkardı. Münâfikûn sûresinin bu olaylar üzerine nâzil olduğu rivâyet edilmektedir. Tarihte “İfk Hadisesi” olarak geçen Hz. Âişe’ye iftira olayı da bu yolculuk sırasında meydana gelmişti.
Hizipler birleşiyor
Ahzâb savaşı olarak da bilinen Hendek savaşı; Kureyşlilerin Müslümanlara karşı son saldırı hareketi olmakla beraber Arap yarımadasındaki İslam düşmanı kabilelerin birleşerek İslam’ı yok etmek için Medine’ye saldırmalarıdır. Benî Nadîr ve Medine’de halen oturmakta olan Benî Kurayza Yahudileri, Mekkeli müşrikler, Gatafan, Fezâre, Süleym, Kinâne ve Sakîf kabilelerinin ittifakıyla oluşmuş bu ordu 10-12 bin kişilik dev bir orduydu.
Yahudiler müşrikleri kışkırtıyor
Yahudilerin müşrikleri kışkırtması ve yönlendirmesiyle bir araya gelen bu topluluğa karşı Peygamber Efendimiz (sav) Medine’nin etrafına hendek kazarak karşı durdu. Kazılan hendek, yaklaşık 5,5 km. uzunluğunda olup genişliği 9 m., derinliği ise 4,5 m. kadardı.
Hendek şaşırtıyor
İslam ordusu 3 bin kişilikti. Hendeğin zayıf noktalarında nöbetçiler bekliyordu. Düşman ordusu hendekle karşılaşınca şaşırdı. Böyle bir savunma ile ilk defa karşılaşmışlardı. Çeşitli noktalardan şehre sızmaya çalıştılar ama başarılı olamadılar. İki ordu arasında karşılıkla ot ve taş atışları yapıldı. Hz. Ali ile hendeğin bu tarafına geçebilen Amr b. Abdüved arasında mübâreze çıktı. Hz. Ali onu öldürdü. Buna benzer küçük çatışmalarla uzun bir zaman geçti.
Savaş stratejisi
Peygamber Efendimiz (sav) düşman ittifakını bozmak için yeni Müslüman olmuş Nu‘aym b. Mes‘ûd ile planlar yaptı ve uyguladı. Nu‘aym, Benî Kurayza ve Kureyş’i birbirine düşürdü. Hava soğuktu, düşman ordusunun yiyeceği kalmamıştı. Bu arada Hayber Yahudilerinin gönderdiği yirmi deve yükü yiyecek maddesi ve hayvan yemi Müslümanların eline geçti. Şiddetli rüzgârlar çadırları alt üst etti. Düşman ordusu bir sonuç alamayacağını anlayınca panikledi. Ordu komutanı Ebû Süfyân kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı. İslâm tarihinde bir dönüm noktası olan Hendek Gazvesi’nde altı Müslüman şehid oldu; buna karşılık sekiz düşman askeri öldürüldü.
Benî Kurayza imha ediliyor
Medine sözleşmesine göre Benî Kurayza da şehri savunması gerekirdi. Benî Kurayza’nın tam aksine düşman ordularıyla ittifak kurdu. Peygamber Efendimiz (sav) hemen ordusunu hazırlayarak üzerlerine vardı. İslam’a davet edildiler, kabul etmeyince teslim olmaları teklif edildi. Bunu da kabullenmeyen Benî Kurayza ile çatışmalar başladı. 15-25 gün sonra bazı şartlarla teslim olmak istediler. Lakin Benî Nadîr gibi hıyanet etmeleri düşünülerek teklifleri reddedildi. Kayıtsız, şartsız teslim olmaları istendi. Neticede eli silah tutanlar öldürüldü, kadın ve çocukları esir alındı ve malları ganimet olarak Müslümanlar arasında paylaşıldı.
Umre ziyareti
Peygamber Efendimiz (sav) gördüğü rüya üzerine Mekke’ye gitmek umre yapmak istedi. Ashabını da davet etti. 1400-1500 civarında Müslüman ihram giyip yanlarında kurbanlıklarını da alarak 628 tarihinde yola koyuldular. Yanlarına savaş teçhizatı almayan Müslümanlar Mekke’ye 17 km. uzaklıktaki Hudeybiye’de konakladılar. Müşrikler, Müslümanların amacının sadece umre ziyareti olduğunu yakinen öğrendikleri halde savaş hazırlıklarına başladılar.
Rıdvan Biatı
Peygamber Efendimiz (sav) Hz. Osman’ı elçi olarak gönderdi. Teklifleri kabul etmeyen müşrikler onu tutukladılar. Bu haber Hz. Osman şehid edildi diye Müslümanlara ulaştı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) bütün ashabını toplayarak kanlarının son damlasına kadar savaşacaklarına dair biat aldı. Bu biata “Bey‘atür Rıdvan” denildi. Müslümanların bu biatından telaşa düşen müşrikler Hz. Osman’ı serbest bırakarak antlaşma için bir heyet yolladılar.
Hudeybiye antlaşması
Yapılan müzakerelerden şu sonuçlar çıktı: Müslümanlar o yıl Mekke’ye girmeksizin geri dönecekler, umre için ertesi yıl gelecek ve şehirde üç gün kalabileceklerdi. Mekkeli biri Medine’ye kaçarsa iade edilecek, Medine’den Mekke’ye kaçanlarsa iade edilmeyecekti. Barış on yıl sürecek, ticaret kervanlarının geçişi, hac ve umre için emniyet tesis edilecek. İlk bakışta Müslümanların aleyhine görünen bu antlaşmaya Hz. Ömer başta olmak üzere sahabîler tepki gösterdi. Peygamber Efendimiz(sav)’in ısrarı üzerine kabullenmek zorunda kalıp Medine’ye geri döndüler. O güne kadar Müslümanları muhatap saymayan Kureyşli müşrikler, bu antlaşma ile Müslümanları kendileriyle denk bir taraf olarak kabul etmiş oldular. İslamiyet bu tarihten sonra Arap yarımadasında hızla yayıldı. Bu büyük bir siyasi zaferdi. Müslümanlar bir yıl sonra umre ziyaretine gittiler.
Ebû Basîr ve kuvvetleri
Yapılan antlaşma gereği Ebû Cendel adındaki Müslüman o gün müşrik babasına teslim edilmesi Müslümanlara çok ağır geldi. Antlaşmadan bir süre sonra Mekke’de İslam’ı seçen Ebû Basîr Medine’ye kaçtı. Peygamber Efendimiz (sav) antlaşma gereği onu müşriklere teslim etmek zorunda kaldı. Yolda Müşriklerin elinden kurtulan Ebû Basîr, Mekke-Şam ticaret yolunda bir mevkiye yerleşti. Zamanla Mekke’den kaçabilen Müslümanlar orada bir araya geldi. Sayıları bazı rivayete göre yetmiş, bazılarına göre de üç yüz oldu. Mekke kervanlarına saldırıp Şam’a geçmelerini önleyen bu Müslümanlardan muzdarip olan müşrikler Peygamber Efendimiz (sav)’den rica ederek antlaşmanın bu maddesini kaldırdılar. Böylece bu Müslümanlar Medine’ye girebildiler.
Devam Edecek