zeberus1234
Yeni Üye
hz muhammedin eğitimle ilgili hadisleri,
peygamberimizin eğitimle ilgili sözleri,
hz muhammedin eğitim ile ilgili sözleriHz. Muhammed (s.a.v)' in Eğitim ve Öğretimle İlgili Sözleri
Eğitim ve öğretim iki ayrı unsur değil, birbirine sımsıkı kenetlenmiş bir bütündür. Peygamberimiz eğitirken öğretir, öğretirken de eğitirdi.
Bir hadisinde “ Ben insanlara muallim olarak gönderildim” buyuruyor. O, ALLAH’ın tayin ettiği bir öğretmen. Yapan bilir, bilen yapar kaidesince, insanların nasıl terbiye edileceğini en iyi bilen ALLAH, kitabında “Peygamberin verdiği her şeyi alınız ve yasakladığı her şeyden de kaçınınız” diye emrediyor. İnanan için, itaatten başka yol mu vardır?
Gaye: Şahsiyeti İslam’a göre tesis ve inşâdır. Sağlıklı toplumlar da ancak fertlerle kurulur.
Samimiyet: İlahi fermanda ALLAH ancak kendisi için yapılmış ibadeti kabul eder buyuruluyor. Bu emrin en güzel uygulaması Efendimizdedir. O her işinde olduğu gibi eğitiminde de ihlas ve samimiyet timsalidir. Ebu Talib’e, “Amcacığım, güneşi sağ elime, ayı da sol elime koysalar yine bu vazifeyi bırakmam” diyebilmiştir.
Merhamet: Hangi öğrenci kendisi için gözyaşı döken bir öğretmenin tesirinde kalmaz?
Söylediğini Yaşamak: Öğretmenin anlattığı konuları yaşaması, öğrenciye tesir eder. Eğitimci tavsiye ettiği meseleleri uygulamalıdır. Kendini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. Kuran-ı Kerim’de: “Niçin yapmadıklarınızı söylüyorsunuz?” diye ferman edilir. Ayrıca bildiğini yaşamayan alimler, kitap yüklü merkeplere benzetilir.
Örnek Olmak: Öğretmenin ahlak ve fazilet sahibi, örnek bir insan olması, güneşin parlaması kadar zaruridir. Isınmayan soba ısıtmadığı, ışıklanmayan lamba aydınlatmadığı gibi, güzel sıfatlarla süslenmeyen eğitimci de başkalarını eğitemez.
Sevgi: Eğitimle yakından ilgilenenler bilirler ki öğrencinin başarısında öğretmenin sevilmesi büyük rol oynar. Hocasını sevmeyen talebe onun dersini de sevmez. Dinlemek azap, çalışmak işkence olur. Fakat dersin öğretmenini seven öğrenciye başarının yolları açılır. Peygamberimiz sahabeleri tarafından, ALLAH’tan sonra en çok sevilen zattır.
Arzu: Zorla yapılan eğitimin faydası azdır. Talebe mecburiyet karşısında bazı meseleleri öğrense bile uygulamak istemez. Acıkmayan yemek yer mi? Susamayan su içer mi? Öğrenci de öğrenmeye karşı açlık duygusu bulunmalı, eğer yoksa bu his uyandırılmalıdır. Efendimiz bunu başarmıştır. İlmin önemini anlatmış, alimlerin ALLAH katındaki değerinden bahsetmiş, sonuçta büyük bir ilim arzusu uyandırmıştır.
İlmi Yaymak: O, insanları ilmi yaymaya da teşvik etmiştir. Hazır olup dinleyenler burada bulunmayanlara işittiğini anlatsın buyurur. İlmi yaymanın iki yolu vardır. Anlatmak ve yazmak. Yazılı kaynaklar kalıcıdır. Daha fazla insana tesir etme özelliği taşır. O, anne babaya da mesuliyet yükler. “Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın” buyurur. Bu işte babanın rolü de pek mühimdir. Bir baba çocuğuna güzel edepten daha efdal bir şey hediye edemez.
Konu: Eğitimde her konu aynı derecede ilgi uyandırmaz. Ruhlar Sultanı Efendimizin ise terbiyesinde yer verdiği meseleler fevkalade hayatidir. “ Nereden gelip, nereye gidiyoruz? Bizi bu dünyaya kim gönderdi? Niçin yaratıldık?..” Her ilim dalı için temel prensip niteliğinde bilgilerdir bunlar. Bu düsturlar İslam alimleri için birer pusula gibidir.
Öğrenciyi Tanımak: Ruhlar Sultanı Peygamberimiz muhataplarını tanımakta benzersizdir. Kabiliyetlerini keşfetmiş, seviyelerini tayin ve ihtiyaçlarını tespitten sonra ders vermiştir. Öğrencisini tanımayan ve kabiliyetlerini bilmeyen öğretmen, görünmez hedeflere kurşun atan avcı gibidir. Böyle bir eğitimin faydasından söz edilir mi? Efendimiz talebelerini dinlemekte gayet sabırlı ve anlayışlıdır. Muhataba göre eğitim meselesinde öğrencilerin anlayış dereceleri de nazara alınmalıdır. Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: “İnsanların akıllarının alacağı derecede söz söyleme emri aldı” buyurmuştur. Önemli olan muhatabı ikna ve tatmin etmektir.
Ferdi Eğitim: Akıllar muallimi Peygamberimizde ferdi eğitim önemli bir ter tutar. Bunu, göze bakıp kalbe hitap etmek diye tarif ediyoruz. Efendimiz bir kişidir, meşgul olmaya değmez diye düşünmemiş, gereken telkini yapmıştır. Hz. Enes’e: “Yavrum, kalbinde bir kimseye karşı kötülük düşüncesi olmadan gününü ve geceni geçirmeye çalış. Bu benim sünnetimdir. Kim sünnetini yaşatırsa beni sevmiştir. Beni seven de cennette benimle beraberdir.” Buyurmuştur.
Hayat İçi Eğitim: Peygamberimizin eğitiminde hayat içi eğitim büyük bir yer tutmaktadır. O, sınıfta ders verip, programı bitince evinde kabuğuna çekilen bir muallim değildir. Her an sahabelerle her an beraber yaşamaktadır. Birlikte harbe gitmiş, yemek yemiş, mescit inşaatında çalışmış, sohbetlerinde bulunmuştur.
Canlı Eğitim: Peygamberimiz bir adamın parmağında altın yüzük görür, çıkarıp atarak şöyle buyurur: “Sizden biriniz ateş parçasını alırda eline takar mı?” Adamın cevabı bir daha eline asla altın yüzük takmamak şeklindedir.
Dershane: Peygamber mescidi İslam tarihinin ilk yatılı üniversitesidir. Efendimizin dershanedeki huzur, sükun ve düzen büyük bir titizlikle korunmuştur. Dersi ihlal edecek hallere göz yumulmamış, sahabeler de bu konuda titizlik göstermişlerdir. Bir gün mescitte dağınık oturulduğunu görünce “Ne diye sizi dağınık bir halde görüyorum?” buyurarak onları ikaz etmiştir. Hutbe okurken insanları çiğneyerek ön saflara gelmeye çalışan birine hemen müdahale etmiş, “Otur, gerçekten işkence ettin!” buyurmuştur.
Program: Önce temel kabul edilen imani bilgiler, arkasından ibadet, daha sonra da dini hükümler başka bir ifadeyle helal ve harama dahil konular öğretilmiştir. Hakiki imanı kazanmayan kişiye helal ve haramdan bahsetmek herhalde abes olurdu. Kur’an-ı Kerim ayetlerinin inişi de bu sırayı takip eder. Ahlak eğitimi ise her dönemde devam etmiştir.
Yaş Sınırı: Peygamberimizin terbiyesinde yaş sınırı yoktur. Çocuklarla ihtiyarlar ders halkasında diz dize otururlar. Onun eğitiminde çocukluk ve ilk gençlik çağının ayrı bir önemi vardır. Temel eğitim anlayışı hakimdir. Her Müslüman buluğ çağına gelinceye kadar temel dini ve dünyevi bilgileri öğrenmek zorundadır.
Disiplin: Efendimiz olumlu yönde bir disiplin uygulamıştır. Gördüğü hatalar karşısında susmamış, gereken ikaz vazifesini münasip bir lisanla yapmıştır.
Hz. Bilal(r.a.) siyahi olduğu için Hz. Ebu Zer(r.a.) tarafından ayıplandığında Peygamberimiz Hz. Ebu Zer’i kınamış ve “Sen, kendisinde cahiliyye ahlâkı bulunan bir adam mı olmak istiyorsun?” demiştir. Bunun üzerine Hz. Ebu Zer Hz. Bilal’den özür dileyerek bağışlanmasını istemiştir.
Peygamberimizin eğitiminde mükafatta büyük yer tutar. Hoşuna giden bir hareket yapıldığında yapanı takdir edip ödüllendirir. Sık sık Hz. Ebu Bekir(r.a.) ve Hz. Ömer(r.a.)’i takdir ettiğini belirtmiş, onlarında örnek alınmasını istemiştir.
Dersi Kolaylaştırmak: Sevgili Peygamberimiz: “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” buyurmakta ve hep bu prensiple hareket etmektedir. Tatlı bir dil, güler bir yüz, iyimser bir kalple yürütülen eğitim elbette başarıya ılaşır.
Ayrıntılar: Resulullah, ayrıntılarla öğrencinin zihnini bulandırmayı hoş görmez. Açık ve sade misaller verir. Yaptığı benzetmeler uygun ve hoştur. Anlattığı kıssalar ibret verici ve kolayca unutulmayacak kıssalardır. O, ayrıca tane tane ve anlaşılır biçimde konuşur.
Soru Cevap: Sual ilmin anahtarıdır. ALLAH Resulü soru sormaları için sahabelerini teşvik eder. Kur’an da da “eğer bilmiyorsanız ilim ehlinden sorun” buyurulur. Peygamberimiz kendisine sorulan her soruyu büyük bir ciddiyetle cevaplandırmış ve hiç birini cevapsız bırakmamıştır.
Dil Bilgisi: Öğretmenin bir konuyu iyi anlatabilmesi için dile hakim olması da gerekir. Kelimeleri seçemeyen, onları tam olarak telaffuz edemeyen, yahut manayı bozacak şekilde kullanan öğretmen öğrencisine iyi bir ders veremez. Efendimiz bu konuda da son derece kudretli bir insandı. Arapçayı O’ndan daha güzel konuşan ve O’ndan daha güzel hitap edebilen bir kimse yoktu.
Belagat: Peygamberimiz sözün az ve öz olmasına da çok dikkat ederdi. “Sözün hayırlısı az ve öz olandır” buyururdu. Ayrıca “Bana az sözle çok şey anlatma kabiliyeti verilmiştir” buyurmuştur.
Üslup: Üslup da eğitimci için önemli bir konudur. Resulullah Efendimizin de kendisine has hoş bir üslubu vardı. Aynı konuyu bir başkası anlatsa belki o kadar ilgi çekmez, fakat Efendimiz anlatsa büyük bir alaka ile dinlenirdi. Her muallimde kendine has bir üslup geliştirmenin yolunu bulmalıdır.
Netice: Peygamberimizin eğitim ve öğretim hususundaki başarısı açıkça görülmektedir. Demek ki O, en mükemmel teknikleri bulmuş, uygulamış ve sahabelerini yeryüzünün en üstün insanları olarak yetiştirmeyi başarmıştır. İmkanların kısıtlı olmasına ve şartların gerçekten ağır bulunmasına rağmen bütün bu olumlu başarıları elde eden Efendimizin örnek alınması ve kıyamete O’nun koyduğu prensiplere uyulması iyi bir eğitim için gereklidir. Bu husus yerli ve yabancı bütün araştırmacıların adeta ittifakla belirttiği bir husustur ve başarı kazanmanın gerçek yoludur.
Alıntı
peygamberimizin eğitimle ilgili sözleri,
hz muhammedin eğitim ile ilgili sözleriHz. Muhammed (s.a.v)' in Eğitim ve Öğretimle İlgili Sözleri
Eğitim ve öğretim iki ayrı unsur değil, birbirine sımsıkı kenetlenmiş bir bütündür. Peygamberimiz eğitirken öğretir, öğretirken de eğitirdi.
Bir hadisinde “ Ben insanlara muallim olarak gönderildim” buyuruyor. O, ALLAH’ın tayin ettiği bir öğretmen. Yapan bilir, bilen yapar kaidesince, insanların nasıl terbiye edileceğini en iyi bilen ALLAH, kitabında “Peygamberin verdiği her şeyi alınız ve yasakladığı her şeyden de kaçınınız” diye emrediyor. İnanan için, itaatten başka yol mu vardır?
Gaye: Şahsiyeti İslam’a göre tesis ve inşâdır. Sağlıklı toplumlar da ancak fertlerle kurulur.
Samimiyet: İlahi fermanda ALLAH ancak kendisi için yapılmış ibadeti kabul eder buyuruluyor. Bu emrin en güzel uygulaması Efendimizdedir. O her işinde olduğu gibi eğitiminde de ihlas ve samimiyet timsalidir. Ebu Talib’e, “Amcacığım, güneşi sağ elime, ayı da sol elime koysalar yine bu vazifeyi bırakmam” diyebilmiştir.
Merhamet: Hangi öğrenci kendisi için gözyaşı döken bir öğretmenin tesirinde kalmaz?
Söylediğini Yaşamak: Öğretmenin anlattığı konuları yaşaması, öğrenciye tesir eder. Eğitimci tavsiye ettiği meseleleri uygulamalıdır. Kendini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. Kuran-ı Kerim’de: “Niçin yapmadıklarınızı söylüyorsunuz?” diye ferman edilir. Ayrıca bildiğini yaşamayan alimler, kitap yüklü merkeplere benzetilir.
Örnek Olmak: Öğretmenin ahlak ve fazilet sahibi, örnek bir insan olması, güneşin parlaması kadar zaruridir. Isınmayan soba ısıtmadığı, ışıklanmayan lamba aydınlatmadığı gibi, güzel sıfatlarla süslenmeyen eğitimci de başkalarını eğitemez.
Sevgi: Eğitimle yakından ilgilenenler bilirler ki öğrencinin başarısında öğretmenin sevilmesi büyük rol oynar. Hocasını sevmeyen talebe onun dersini de sevmez. Dinlemek azap, çalışmak işkence olur. Fakat dersin öğretmenini seven öğrenciye başarının yolları açılır. Peygamberimiz sahabeleri tarafından, ALLAH’tan sonra en çok sevilen zattır.
Arzu: Zorla yapılan eğitimin faydası azdır. Talebe mecburiyet karşısında bazı meseleleri öğrense bile uygulamak istemez. Acıkmayan yemek yer mi? Susamayan su içer mi? Öğrenci de öğrenmeye karşı açlık duygusu bulunmalı, eğer yoksa bu his uyandırılmalıdır. Efendimiz bunu başarmıştır. İlmin önemini anlatmış, alimlerin ALLAH katındaki değerinden bahsetmiş, sonuçta büyük bir ilim arzusu uyandırmıştır.
İlmi Yaymak: O, insanları ilmi yaymaya da teşvik etmiştir. Hazır olup dinleyenler burada bulunmayanlara işittiğini anlatsın buyurur. İlmi yaymanın iki yolu vardır. Anlatmak ve yazmak. Yazılı kaynaklar kalıcıdır. Daha fazla insana tesir etme özelliği taşır. O, anne babaya da mesuliyet yükler. “Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın” buyurur. Bu işte babanın rolü de pek mühimdir. Bir baba çocuğuna güzel edepten daha efdal bir şey hediye edemez.
Konu: Eğitimde her konu aynı derecede ilgi uyandırmaz. Ruhlar Sultanı Efendimizin ise terbiyesinde yer verdiği meseleler fevkalade hayatidir. “ Nereden gelip, nereye gidiyoruz? Bizi bu dünyaya kim gönderdi? Niçin yaratıldık?..” Her ilim dalı için temel prensip niteliğinde bilgilerdir bunlar. Bu düsturlar İslam alimleri için birer pusula gibidir.
Öğrenciyi Tanımak: Ruhlar Sultanı Peygamberimiz muhataplarını tanımakta benzersizdir. Kabiliyetlerini keşfetmiş, seviyelerini tayin ve ihtiyaçlarını tespitten sonra ders vermiştir. Öğrencisini tanımayan ve kabiliyetlerini bilmeyen öğretmen, görünmez hedeflere kurşun atan avcı gibidir. Böyle bir eğitimin faydasından söz edilir mi? Efendimiz talebelerini dinlemekte gayet sabırlı ve anlayışlıdır. Muhataba göre eğitim meselesinde öğrencilerin anlayış dereceleri de nazara alınmalıdır. Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: “İnsanların akıllarının alacağı derecede söz söyleme emri aldı” buyurmuştur. Önemli olan muhatabı ikna ve tatmin etmektir.
Ferdi Eğitim: Akıllar muallimi Peygamberimizde ferdi eğitim önemli bir ter tutar. Bunu, göze bakıp kalbe hitap etmek diye tarif ediyoruz. Efendimiz bir kişidir, meşgul olmaya değmez diye düşünmemiş, gereken telkini yapmıştır. Hz. Enes’e: “Yavrum, kalbinde bir kimseye karşı kötülük düşüncesi olmadan gününü ve geceni geçirmeye çalış. Bu benim sünnetimdir. Kim sünnetini yaşatırsa beni sevmiştir. Beni seven de cennette benimle beraberdir.” Buyurmuştur.
Hayat İçi Eğitim: Peygamberimizin eğitiminde hayat içi eğitim büyük bir yer tutmaktadır. O, sınıfta ders verip, programı bitince evinde kabuğuna çekilen bir muallim değildir. Her an sahabelerle her an beraber yaşamaktadır. Birlikte harbe gitmiş, yemek yemiş, mescit inşaatında çalışmış, sohbetlerinde bulunmuştur.
Canlı Eğitim: Peygamberimiz bir adamın parmağında altın yüzük görür, çıkarıp atarak şöyle buyurur: “Sizden biriniz ateş parçasını alırda eline takar mı?” Adamın cevabı bir daha eline asla altın yüzük takmamak şeklindedir.
Dershane: Peygamber mescidi İslam tarihinin ilk yatılı üniversitesidir. Efendimizin dershanedeki huzur, sükun ve düzen büyük bir titizlikle korunmuştur. Dersi ihlal edecek hallere göz yumulmamış, sahabeler de bu konuda titizlik göstermişlerdir. Bir gün mescitte dağınık oturulduğunu görünce “Ne diye sizi dağınık bir halde görüyorum?” buyurarak onları ikaz etmiştir. Hutbe okurken insanları çiğneyerek ön saflara gelmeye çalışan birine hemen müdahale etmiş, “Otur, gerçekten işkence ettin!” buyurmuştur.
Program: Önce temel kabul edilen imani bilgiler, arkasından ibadet, daha sonra da dini hükümler başka bir ifadeyle helal ve harama dahil konular öğretilmiştir. Hakiki imanı kazanmayan kişiye helal ve haramdan bahsetmek herhalde abes olurdu. Kur’an-ı Kerim ayetlerinin inişi de bu sırayı takip eder. Ahlak eğitimi ise her dönemde devam etmiştir.
Yaş Sınırı: Peygamberimizin terbiyesinde yaş sınırı yoktur. Çocuklarla ihtiyarlar ders halkasında diz dize otururlar. Onun eğitiminde çocukluk ve ilk gençlik çağının ayrı bir önemi vardır. Temel eğitim anlayışı hakimdir. Her Müslüman buluğ çağına gelinceye kadar temel dini ve dünyevi bilgileri öğrenmek zorundadır.
Disiplin: Efendimiz olumlu yönde bir disiplin uygulamıştır. Gördüğü hatalar karşısında susmamış, gereken ikaz vazifesini münasip bir lisanla yapmıştır.
Hz. Bilal(r.a.) siyahi olduğu için Hz. Ebu Zer(r.a.) tarafından ayıplandığında Peygamberimiz Hz. Ebu Zer’i kınamış ve “Sen, kendisinde cahiliyye ahlâkı bulunan bir adam mı olmak istiyorsun?” demiştir. Bunun üzerine Hz. Ebu Zer Hz. Bilal’den özür dileyerek bağışlanmasını istemiştir.
Peygamberimizin eğitiminde mükafatta büyük yer tutar. Hoşuna giden bir hareket yapıldığında yapanı takdir edip ödüllendirir. Sık sık Hz. Ebu Bekir(r.a.) ve Hz. Ömer(r.a.)’i takdir ettiğini belirtmiş, onlarında örnek alınmasını istemiştir.
Dersi Kolaylaştırmak: Sevgili Peygamberimiz: “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” buyurmakta ve hep bu prensiple hareket etmektedir. Tatlı bir dil, güler bir yüz, iyimser bir kalple yürütülen eğitim elbette başarıya ılaşır.
Ayrıntılar: Resulullah, ayrıntılarla öğrencinin zihnini bulandırmayı hoş görmez. Açık ve sade misaller verir. Yaptığı benzetmeler uygun ve hoştur. Anlattığı kıssalar ibret verici ve kolayca unutulmayacak kıssalardır. O, ayrıca tane tane ve anlaşılır biçimde konuşur.
Soru Cevap: Sual ilmin anahtarıdır. ALLAH Resulü soru sormaları için sahabelerini teşvik eder. Kur’an da da “eğer bilmiyorsanız ilim ehlinden sorun” buyurulur. Peygamberimiz kendisine sorulan her soruyu büyük bir ciddiyetle cevaplandırmış ve hiç birini cevapsız bırakmamıştır.
Dil Bilgisi: Öğretmenin bir konuyu iyi anlatabilmesi için dile hakim olması da gerekir. Kelimeleri seçemeyen, onları tam olarak telaffuz edemeyen, yahut manayı bozacak şekilde kullanan öğretmen öğrencisine iyi bir ders veremez. Efendimiz bu konuda da son derece kudretli bir insandı. Arapçayı O’ndan daha güzel konuşan ve O’ndan daha güzel hitap edebilen bir kimse yoktu.
Belagat: Peygamberimiz sözün az ve öz olmasına da çok dikkat ederdi. “Sözün hayırlısı az ve öz olandır” buyururdu. Ayrıca “Bana az sözle çok şey anlatma kabiliyeti verilmiştir” buyurmuştur.
Üslup: Üslup da eğitimci için önemli bir konudur. Resulullah Efendimizin de kendisine has hoş bir üslubu vardı. Aynı konuyu bir başkası anlatsa belki o kadar ilgi çekmez, fakat Efendimiz anlatsa büyük bir alaka ile dinlenirdi. Her muallimde kendine has bir üslup geliştirmenin yolunu bulmalıdır.
Netice: Peygamberimizin eğitim ve öğretim hususundaki başarısı açıkça görülmektedir. Demek ki O, en mükemmel teknikleri bulmuş, uygulamış ve sahabelerini yeryüzünün en üstün insanları olarak yetiştirmeyi başarmıştır. İmkanların kısıtlı olmasına ve şartların gerçekten ağır bulunmasına rağmen bütün bu olumlu başarıları elde eden Efendimizin örnek alınması ve kıyamete O’nun koyduğu prensiplere uyulması iyi bir eğitim için gereklidir. Bu husus yerli ve yabancı bütün araştırmacıların adeta ittifakla belirttiği bir husustur ve başarı kazanmanın gerçek yoludur.
Alıntı