Hz.Peygamber (sav)’i gerçekten seven bir müminde bulunması gereken bazı vasıflar vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1. Hz.Peygamber (sav)’in sünnet-i seniyyesine uymak; O’nun hayat tarzına hayatımızı uydurmak. Nitekim Cenab-ı Allah:
“Andolsun ki Allah’ın Resulünde sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 33/21.) buyurmaktadır.
Allah’ın rızası ve sevgisi Hz.Peygamber (sav)’in sünnetine uymakla elde edilebilir. Bir müminin en büyük ideali, kendisini Allah’a sevdirmektir. Yani O’nun rızasını kazanmak, gazabından korunmaktır.
Allah’ı sevenler, “Ben özümü Allah’a teslim ettim, bana uyanlar da öyle.” (Al-i İmran, 3/20.) diyen ve bu ilahî emri tebliğ eyleyen Resulullah’a karşı gelmemek ve onun gibi ihlas ve samimiyetle, “Ben özümü Allah’a teslim ettim.” deyip dininde ve şeriatında ona ve onun öğretim ve bildirilerine uymak ve onu örnek almak lazım gelir. Bunun zıddı, “Ben Allah’ı severim, ama emrini dinlemem, O’nun sevdiğini sevmem, O’nu sevenleri, O’nun yolunu gösterenleri, O’nun seçip gönderdiklerini sevmem, onlara benzemek istemem.” demektir ki, bu da, “Ben kendimden başka bir şey sevmem, tevhid yolunda yürümek istemem.” demektir. Allah’ın Resulüne uymak istememek, Allah’ı sevmemek ve rahmetinden mahrum olmaktır.
Allah’ın veli kullarından olan Sehl b.Abdullah et-Tüsterî şöyle demektedir: “Allah’ı sevmenin alameti, Kur’an’ı sevip anlamaktır. Kur’an’ı sevmenin alameti, Rasulullah Efendimizi sevmektir. Rasulullah’ı sevmenin alameti, O’nun sünnetini severek yerine getirmektir.”
“Allah’ı, Kur’an’ı, Peygamberi ve Sünnetini sevmenin alameti ise, ahireti sevmek ve ona hazırlanmaktır. Ahireti sevmenin alameti, kendini bilip sevmektir. Kendini sevmenin alameti, dünyanın aldatıcı, oyalayıcı yanlarını sevmemektir. Bunun da alameti, insanı amaca ulaştıracak kadar rızkı helâl yoldan elde etmektir.” (Yıldırım, Celal, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yay., İzmir, trs, II, 884.)
2. Hz.Peygamber (sav)’in sözünü kabul edip, hükmüne razı olmak. Bir ayet-i kerimede Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Hayır; Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükme karşı, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olamazlar.” (Nisâ, 4/65.)
Yüce Allah bu ayette şu üç noktaya dikkatimizi çekiyor:
a. Her meselede Rasulullah’ın hakemliğine başvurmak.
b. O’nun verdiği hükümden dolayı içimizde hiçbir sıkıntı ve rahatsızlık duymamak.
c. Tam bir teslimiyetle O’na boyun eğmek.
Kur’an-ı Kerim, müminlerin mutlak teslimiyetten öte başka bir tercih haklarının da olmadığını kesin bir ifade ile haber veriyor:
“Mümin bir erkek ve kadın için, Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, artık onlar için hiç bir tercih hakkı yoktur...” (Ahzab, 33/36.)
3. İnsanlar arasında O’nun dini olan İslamı yaymak, tevhid bayrağını yükseltmek ve Yüce Allah’ın kesinlikle izin vermediği putperestliği ortadan kaldırmak.
4. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, Allah için, kitabı için, Peygamberi için ve bütün Müslümanlar için nasihatte bulunmak. Nitekim Ümmet-i Muhammed’in en hayırlı ümmet olmasının sebeplerinden birinin, iyiliği emretmeleri ve kötülükten sakındırmaları olduğunu Yüce Allah şöyle açıklamaktadır:
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a iman edersiniz...” (Al-i İmrân, 3/110.)
5. Hz.Peygamber (sav)’in güzel ahlâkıyla ahlâklanmak ve bütün kötü ahlâk ve davranışlardan sakınmak. Çünkü Sevgili Peygamberimiz; “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”buyurmaktadır. (Tirmîzî, Hüsnü'l-Huluk, 8.)
Hz.Peygamber’in yolundan gitmek, onun ahlâkıyla ahlâklanmakla olacağına göre, herkesin kendisini, yaptıklarını ve kimin yolundan gittiğini ve kimin ahlâkıyla ahlâklandığını bilmesi ve kontrol etmesi lazımdır.
İstiklal Marşı Şairimiz:
Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir,
Davransana eller de senin, baş da senindir. (Ersoy, Mehmet Akif, Safahat, İst, trs, I, 400.) demektedir. Gerçekten, eller bizim elimizse ve taşıdığımız baş da bizim diyebiliyorsak, başımızı iki elimizin arasına alıp, biz neyiz ve kimin yolundayız diye düşünmemiz lazımdır.
6. Hz.Peygamber (sav)’e saygı ve hürmet göstermek. Sahâbîler (Allah onlardan razı olsun) Hz.Peygamber (sav)’e saygılarından dolayı seslerini O’nun sesinden fazla yükseltmezlerdi. Hz. Peygamber (sav)’e bu derece saygı ve hürmet gösterirlerdi. Nitekim Yüce Allah: “Ey inananlar, seslerinizi, Peygamberin sesinin üstüne çıkarmayın, birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla da öyle yüksek sesle konuşmayın, yoksa siz farkında olmadan, amelleriniz boşa gider.” (Hucurât, 49/2.) buyurmaktadır.
7. Hz.Peygamber (sav)’e daima salat ve selamda bulunmak. Zîrâ Yüce Allah bu hususta şöyle buyurmaktadır:
“Allah ve Melekleri, Peygambere salât etmekte (onun şerefini gözetmeye, şânını yüceltmeye özen göstermekte) dir. Ey inanlar! siz de O’na salât edin, (O’nun şânını yüceltmeye özen gösterin) içtenlikle selam edin (O’na esenlik dileyin.)” (Ahzâb, 33/56.)
Yüce Allah, bu ayet-i kerimede bütün müminlere Peygamberine salât ve selâm etmelerini emretmekte ve O’na saygı göstermelerini istemektedir. “Allahümme Salli alâ Muhammed.” demek salât, “Esselâmü aleyke eyyühen-nebiy.” demek selamdır. Hz. Peygamber (sav)’den rivayet edilen çok sayıda Salavât-ı Şerife vardır. Bunları okumak, mümkün olduğu kadar çok salãt ve selâm getirmek, Peygamber (sav)’in sevgisini celb eder, şefaatine sebep olur.
İşte Hz.Peygamber (sav)’i gerçekten seven her Müslümanda bu vasıfların bulunması gerekir. Aksi halde insan tam manasıyla imanın meyvesinden istifade edemez ve Hz. Peygamber (sav)’in şefaatine nâil olamaz.
_alıntı _
1. Hz.Peygamber (sav)’in sünnet-i seniyyesine uymak; O’nun hayat tarzına hayatımızı uydurmak. Nitekim Cenab-ı Allah:
“Andolsun ki Allah’ın Resulünde sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 33/21.) buyurmaktadır.
Allah’ın rızası ve sevgisi Hz.Peygamber (sav)’in sünnetine uymakla elde edilebilir. Bir müminin en büyük ideali, kendisini Allah’a sevdirmektir. Yani O’nun rızasını kazanmak, gazabından korunmaktır.
Allah’ı sevenler, “Ben özümü Allah’a teslim ettim, bana uyanlar da öyle.” (Al-i İmran, 3/20.) diyen ve bu ilahî emri tebliğ eyleyen Resulullah’a karşı gelmemek ve onun gibi ihlas ve samimiyetle, “Ben özümü Allah’a teslim ettim.” deyip dininde ve şeriatında ona ve onun öğretim ve bildirilerine uymak ve onu örnek almak lazım gelir. Bunun zıddı, “Ben Allah’ı severim, ama emrini dinlemem, O’nun sevdiğini sevmem, O’nu sevenleri, O’nun yolunu gösterenleri, O’nun seçip gönderdiklerini sevmem, onlara benzemek istemem.” demektir ki, bu da, “Ben kendimden başka bir şey sevmem, tevhid yolunda yürümek istemem.” demektir. Allah’ın Resulüne uymak istememek, Allah’ı sevmemek ve rahmetinden mahrum olmaktır.
Allah’ın veli kullarından olan Sehl b.Abdullah et-Tüsterî şöyle demektedir: “Allah’ı sevmenin alameti, Kur’an’ı sevip anlamaktır. Kur’an’ı sevmenin alameti, Rasulullah Efendimizi sevmektir. Rasulullah’ı sevmenin alameti, O’nun sünnetini severek yerine getirmektir.”
“Allah’ı, Kur’an’ı, Peygamberi ve Sünnetini sevmenin alameti ise, ahireti sevmek ve ona hazırlanmaktır. Ahireti sevmenin alameti, kendini bilip sevmektir. Kendini sevmenin alameti, dünyanın aldatıcı, oyalayıcı yanlarını sevmemektir. Bunun da alameti, insanı amaca ulaştıracak kadar rızkı helâl yoldan elde etmektir.” (Yıldırım, Celal, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yay., İzmir, trs, II, 884.)
2. Hz.Peygamber (sav)’in sözünü kabul edip, hükmüne razı olmak. Bir ayet-i kerimede Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Hayır; Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükme karşı, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olamazlar.” (Nisâ, 4/65.)
Yüce Allah bu ayette şu üç noktaya dikkatimizi çekiyor:
a. Her meselede Rasulullah’ın hakemliğine başvurmak.
b. O’nun verdiği hükümden dolayı içimizde hiçbir sıkıntı ve rahatsızlık duymamak.
c. Tam bir teslimiyetle O’na boyun eğmek.
Kur’an-ı Kerim, müminlerin mutlak teslimiyetten öte başka bir tercih haklarının da olmadığını kesin bir ifade ile haber veriyor:
“Mümin bir erkek ve kadın için, Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, artık onlar için hiç bir tercih hakkı yoktur...” (Ahzab, 33/36.)
3. İnsanlar arasında O’nun dini olan İslamı yaymak, tevhid bayrağını yükseltmek ve Yüce Allah’ın kesinlikle izin vermediği putperestliği ortadan kaldırmak.
4. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, Allah için, kitabı için, Peygamberi için ve bütün Müslümanlar için nasihatte bulunmak. Nitekim Ümmet-i Muhammed’in en hayırlı ümmet olmasının sebeplerinden birinin, iyiliği emretmeleri ve kötülükten sakındırmaları olduğunu Yüce Allah şöyle açıklamaktadır:
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a iman edersiniz...” (Al-i İmrân, 3/110.)
5. Hz.Peygamber (sav)’in güzel ahlâkıyla ahlâklanmak ve bütün kötü ahlâk ve davranışlardan sakınmak. Çünkü Sevgili Peygamberimiz; “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”buyurmaktadır. (Tirmîzî, Hüsnü'l-Huluk, 8.)
Hz.Peygamber’in yolundan gitmek, onun ahlâkıyla ahlâklanmakla olacağına göre, herkesin kendisini, yaptıklarını ve kimin yolundan gittiğini ve kimin ahlâkıyla ahlâklandığını bilmesi ve kontrol etmesi lazımdır.
İstiklal Marşı Şairimiz:
Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir,
Davransana eller de senin, baş da senindir. (Ersoy, Mehmet Akif, Safahat, İst, trs, I, 400.) demektedir. Gerçekten, eller bizim elimizse ve taşıdığımız baş da bizim diyebiliyorsak, başımızı iki elimizin arasına alıp, biz neyiz ve kimin yolundayız diye düşünmemiz lazımdır.
6. Hz.Peygamber (sav)’e saygı ve hürmet göstermek. Sahâbîler (Allah onlardan razı olsun) Hz.Peygamber (sav)’e saygılarından dolayı seslerini O’nun sesinden fazla yükseltmezlerdi. Hz. Peygamber (sav)’e bu derece saygı ve hürmet gösterirlerdi. Nitekim Yüce Allah: “Ey inananlar, seslerinizi, Peygamberin sesinin üstüne çıkarmayın, birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla da öyle yüksek sesle konuşmayın, yoksa siz farkında olmadan, amelleriniz boşa gider.” (Hucurât, 49/2.) buyurmaktadır.
7. Hz.Peygamber (sav)’e daima salat ve selamda bulunmak. Zîrâ Yüce Allah bu hususta şöyle buyurmaktadır:
“Allah ve Melekleri, Peygambere salât etmekte (onun şerefini gözetmeye, şânını yüceltmeye özen göstermekte) dir. Ey inanlar! siz de O’na salât edin, (O’nun şânını yüceltmeye özen gösterin) içtenlikle selam edin (O’na esenlik dileyin.)” (Ahzâb, 33/56.)
Yüce Allah, bu ayet-i kerimede bütün müminlere Peygamberine salât ve selâm etmelerini emretmekte ve O’na saygı göstermelerini istemektedir. “Allahümme Salli alâ Muhammed.” demek salât, “Esselâmü aleyke eyyühen-nebiy.” demek selamdır. Hz. Peygamber (sav)’den rivayet edilen çok sayıda Salavât-ı Şerife vardır. Bunları okumak, mümkün olduğu kadar çok salãt ve selâm getirmek, Peygamber (sav)’in sevgisini celb eder, şefaatine sebep olur.
İşte Hz.Peygamber (sav)’i gerçekten seven her Müslümanda bu vasıfların bulunması gerekir. Aksi halde insan tam manasıyla imanın meyvesinden istifade edemez ve Hz. Peygamber (sav)’in şefaatine nâil olamaz.
_alıntı _