1 dunya savaşı ve ermeni meselesi, 1 dunya savaşı sırasında ermeni sorunu
Osmanlı yonetiminin butunleştirici politikasına karşın Ermeniler, yıkıcı ve ayrılıkcı tutumlarını Birinci Dunya Savaşı sırasında Rusyanın yanında yer alarak devam ettirmişlerdir Osmanlı devletinin seferberlik ilanından birkac gun sonra Andırında Ermenilerin Muslumanlara saldırısıyla başlayan olayların doğuda Van, Bitlis, Muş, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Sivas, Trabzon gibi yerleşim merkezlerinde Ermeni saldırıları şeklinde devam etmesi (Suslu 1995: 203) ve Ruslar tarafından silahlandırılan Ermenilerin duşman ordularının ilerlemesini kolaylaştırması, Osmanlı hukUmetini harekete gecirmiştir Osmanlı HukUmeti son care olarak 14 Mayıs 1915 tarihinde tehcir kanunu adıyla bilinen bir sevk ve iskan kanunu cıkarmıştır Bu kanunla devlete karşı casusluk ve hiyanetleri gorulenlerin ayrı ayrı veya birlikte savaş alanlarından uzak yerlere gonderilmesi hedeflenmiştir (Suslu 1995: 203) Bu kanunda Ermenilerle ilgili herhangi bir ozel ifade soz konusu değildir Sevk ve İskan Kanununun uygulanması da Ermeni isyanlarını durduramamıştır Kanun sonrasında bu isyanların batıya doğru kaydığı gorulmuştur Urfa, İzmit, Adapazarı, Bursa, Adana, Samsun, İzmir, Şarki karahisar ve Yozgat gibi yerleşim merkezlerinde Osmanlı yonetimini zor durumda bırakan isyanlar cıkmıştır (Talat Paşa 1986: 8694) Bu isyanlar ve saldırılar Birinci Dunya Savaşı sırasında Erzuruma giren Rus subayları tarafından da doğrulanmıştır (Talat Paşa 1986: 98 vd)
Bundan sonraki gunlerde savaş bolgelerinde bulunan Ermenilerin bir kısmının duşman saflarına katılmaları, Osmanlı askerini arkadan vurmaları ve casuslukta bulunmaları nedeniyle cephe gerilerine sevk edilmeye başlanmıştır Gocler ve isyanlar sırasında Ermenilerden olenlerin olması, gunumuze kadar devam eden soy kırım iddialarına kaynaklık teşkil etmiştir Oysa devletin başka bolgelere sevk ve iskan edilen Ermenilerle ilgili olarak resmi bir yok etme politikası olmadığı gibi, aksine Ermenilerin muhacirlere ayrılan tahsisattan yararlanması, mali ve ekonomik sorunlarının halledilmesi, gayrimenkullerinin muhafaza ve tanzim edilmesi, gittikleri yerlerde arazi, emlak ve iş sağlanması gibi kolaylıkların gercekleştirilmesi icin komisyonlar kurulmuştur (Suslu 1995: 204)
Osmanlı devletinin Birinci Dunya Savaşını kaybetmesi ve Mondros Mutarekesini imzalamasından sonraki donemde Ermeni gocu ve katliam iddiaları, Avrupalılar tarafından bir harp propagandası olarak ve yapılan işgallere gerekce anlamında kullanılmaya başlanmıştır Mondros Mutarekesinin 24 Maddesinde yer alan ifadelerden Doğuda bir Ermeni devletinin kurulması konusunda Batıdan destek alabileceklerini anlayan Ermeniler, 30 Kasım 1918de İtilaf Devletlerine başvurarak bağımsız bir Ermenistan kurulmasını istemişlerdir 18 Ocak 1919da toplanan Paris Barış Konferansında da bu isteklerini dile getiren Ermeniler (5), Milli Mucadele boyunca aynı hedeflere yonelik olarak, uc farklı coğrafyada faaliyetlerine hız vermişlerdir Oncelikle Fransız işgalinde bulunan Cukurova bolgesiyle Urfa, Antep ve Maraşta Turkler uzerinde baskı kurmak istemişler ve hatta Fransızların desteğinde 5000 kişilik bir jandarma birliği oluşturarak, Turkler uzerine saldırılar duzenlemişlerdir
Ermenilerin Doğu Anadoluda bir devlet kurma girişimlerine Milli Mucadelenin ilk gunlerinden itibaren tedbirler alınmaya başlanmış ve Erzurum ile Sivas Kongreleriyle Ermeni hedeflerinin onune set cekilmesi yolunda kararlar alınmıştır
Diğer taraftan Sovyet sınırları icinde kalan Ermenistanda kurulan hukUmet de Mondros Mutarekesiyle Turklerin icine duştuğu olumsuz koşullardan yararlanarak, doğudan saldırıya gecmiştir
İtilaf Devletleri ise Osmanlı hukUmetleri uzerinde baskı kurarak, Birinci Dunya Savaşı sırasındaki sevk ve iskan uygulamasıyla ilgili olarak cok sayıda asker ve burokratın tutuklanmasını ve cezalandırılmasını sağlamışlardır İtilaf Devletleri bu yolla bir yandan Ermenileri tumuyle kendi taraflarına cekerken, diğer yandan yurtseverler ve işgale karşı cıkanlar uzerinde ciddi bir baskı kurmuşlardır Bu politikaya keskin bir İttihatcı duşmanı olan Damat Ferit ve hukUmetlerinin de canak tutmuş olması, İtilaf Devletlerinin işini oldukca kolaylaştırmıştır (6) Ermenilerin Doğu Anadoluda bir devlet kurulması yolunda en ileri adımının 10 Ağustos 1920de imzalanan Sevr Antlaşmasının olduğu soylenebilir Sevr Antlaşmasında yer alan Doğu Anadoluda bir Ermeni devletinin kurulmasıyla ilgili hukum (7), Batılı devletlerin Şark Meselesinin (Doğu Sorunu) Ermeni boyutunu cozme girişimlerinde en ileri noktaya ulaştıkları gelişmedir Bu antlaşma ile bir Ermeni devletinin varlığı, ilk kez bir siyasal belgede somut olarak yer almıştır Ancak Anadolu topraklarının boluşulmesi ve uzerinde yeni devletler kurulmasını ongoren Sevr Antlaşmasının TBMM tarafından kabul edilmemesi, doğal olarak Ermeni devletinin kurulması projesinin de uygulamaya sokulmasını imkansız hale getirmiştir
Ayrıca Turk tarafının elinde bulunan ve Sevr Antlaşmasıyla taban tabana zıt bir nitelik taşıyan Misakı Millinin de ulke butunluğu ve tam bağımsızlık konularındaki tavizsiz niteliği, daha en başından itibaren Ermenilerin Doğu Anadoluda bir devlet kurma projelerinin ham bir hayalden oteye gecemeyeceğini gostermiştir
Ermeni konusundaki donum noktalarından bir diğeri, TBMM HukUmeti ile Ermenistan arasında 23 Aralık 1920de imzalanan Gumru Antlaşmasıdır Kazım Karabekir komutasındaki ordular tarafından puskurtulen Ermenilerin isteği sonucu imzalanan bu antlaşmayla Ermenistan HukUmeti, TBMMnin varlığını kabul etmiş, Misakı Milliyi tanımış ve hepsinden onemlisi Turk topraklarındaki taleplerinden vazgectiğini acıklamıştır (Soysal 1983: 1723) Gumru Barışı bu niteliğiyle 1878den beri gundemde bulunan Ermeni Sorununun ortadan kalkmış olduğunu kanıtlamaktadır Cunku bu tarihe kadar uluslar arası antlaşmalarla ortulu ya da acık olan gundeme getirilen Ermeni Sorunu veya Ermeni yurdu konusu, bu kez doğrudan doğruya Turklerle Ermeniler arasında imzalanan bir ikili antlaşma sonunda tartışılmaz bir bicimde sonuclandırılmıştır Kaldı ki, Ermenilerle ilgili olarak imzalanan daha onceki antlaşmaların hemen hepsi cok taraflıdır ve hepsinden onemlisi de Ermeniler doğrudan kendilerini temsil etmemişlerdir Bu kez Ermenilerin doğrudan katıldığı ve taraf olduğu bir ikili antlaşmayla Turk vatanının butunluğunun tanınmış olması, konunun cozumu acısından gercekten onemli bir adımdır
Turklerle Ermeniler kendi iradeleriyle sorununun cozumu yolunda onemli bir aşama kaydederken, konuyla doğrudan ilgili olmayan Batılı devletler, Doğu Sorununun cozumunde en ileri noktaya ulaştıkları Sevr Antlaşmasının hayata gecirilmesinden umutlarını kesmemişlerdir Batılı devletler Doğu Sorununu kendi cıkarları doğrultusunda cozmek ve Sevri kabul ettirmek icin Doğu Anadoluda ve Cukurovada Ermenileri kullanırken, Batı cephesinde ise Yunanlılardan yararlanmışlardır Yunan ilerlemesinin 11 Ocak 1921de TBMM Ordusu tarafından durdurulması uzerine Sevr Barışını goruşmelerle kabul ettirme yoluna yonelmişlerdir Turk direnişi karşısında Londra'da bir konferans duzenleyen İtilaf Devletleri, İstanbul HukUmetinin yanı sıra TBMM HukUmetini de davet ettikleri konferans sırasında Ermeni yurdu konusunu bir kez daha gundeme getirmişlerdir Londra Konferansında Milletler Cemiyetinin bir Ermeni yurdu kurulması icin Doğu illerinden Ermenistana bırakılacak arazinin tespiti hususunda bir komisyon oluşturulması ve Turkiyenin bu komisyonu kabul etmesişeklinde bir teklif getirilmiştir (Ataturk 1960: 753) Bu oneri kısmen bir yumuşama gibi gorunse de, Sevrin ozu değişmemiş ve Misakı Milliye olan aykırılık devam etmiştir Doğal olarak da İtilaf Devletlerinin bu yeni onerisi TBMM HukUmeti temsilcisi tarafından kabul edilmemiş ve konferans başarısızlıkla sonuclanmıştır
Bu arada Sakarya Zaferi sonrasında 13 Ekim 1921de imzalanan Kars Antlaşmasıyla daha once imzalanmış olan Gumru ve Moskova Antlaşmaları geliştirilmiş ve Sovyet sınırları icindeki Ermenistan HukUmeti, Misakı Milli ile belirlenen Turk sınırlarını bir kez daha kabul etmiştir (Soysal 1983: 3947)
Yine Sakarya Zaferi sonrasında Fransa ile de 20 Ekim 1921de Ankara Antlaşmasında imzalanmıştır (Soysal 1983: 4860) Bu antlaşmada Ermenilerle ilgili hicbir ifadeye yer verilmemiş olması, daha onceleri Guney Cephesinde Ermenilere yardım eden ve gerektiğinde de yardım alan Fransızların, bu politikalarının başarısızlığını kabul ettikleri şeklinde yorumlanabilir
İtilaf Devletlerinin Milli Mucadele doneminde Ermeni Sorunuyla ilgili girişimleri bunlarla sınırlı kalmamıştır Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında Batılı devletlerin Turk tarafına Mart 1922de onerdikleri barış taslağında Ermeni yurduyla ilgili olarak Sevr mantığına dayalı yeni yaklaşımlar yer almıştır Bu barış taslağında da bir Ermeni yurdu kurulması konusunda Milletler Cemiyeti'nin yardımına başvurulması ongorulmektedir (Ataturk 1960: 753) Bu teklif de Misakı Milli konusundaki kararlılığından sapma olmayan TBMM HukUmeti tarafından reddedilmiştir
Bu son barış taslağı Turk tarafının sadece Yunan işgali kaldırmak icin değil, Ermeni Sorununun cozumu icin de Batı Cephesinde kapsamlı ve kesin sonuclu bir askeri harekata girişmesinin şart olduğunu gostermiştir Turk ordusunun, Yunan ordusunu Anadoludan cıkarması, Yunan işgalinin sona erdirilmesinin yanı sıra, Ermeni sorununu da nihai olarak cozumleyecek bir adım olarak gorulmuştur
26 Ağustos 1922de başlayan Buyuk Taarruz sonucu Yunan ordusu Anadoludan tumuyle cıkarılmış ve 3 Ekimde Mudanya Mutarekesi goruşmeleri başlamıştır 11 Ekim 1922de imzalanan Mudanya Mutarekesi ile TurkYunan catışması sona ermekle kalmamış, aynı zamanda İtilaf Devletleri TBMMnin varlığını ilk birlikte hareket ederek kabul etmek zorunda kalmışlardır Mudanya Mutarekesi sonrasında ise barış antlaşması icin yoğun bir tartışma ve goruş alışverişi donemi başlamıştır
Osmanlı yonetiminin butunleştirici politikasına karşın Ermeniler, yıkıcı ve ayrılıkcı tutumlarını Birinci Dunya Savaşı sırasında Rusyanın yanında yer alarak devam ettirmişlerdir Osmanlı devletinin seferberlik ilanından birkac gun sonra Andırında Ermenilerin Muslumanlara saldırısıyla başlayan olayların doğuda Van, Bitlis, Muş, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Sivas, Trabzon gibi yerleşim merkezlerinde Ermeni saldırıları şeklinde devam etmesi (Suslu 1995: 203) ve Ruslar tarafından silahlandırılan Ermenilerin duşman ordularının ilerlemesini kolaylaştırması, Osmanlı hukUmetini harekete gecirmiştir Osmanlı HukUmeti son care olarak 14 Mayıs 1915 tarihinde tehcir kanunu adıyla bilinen bir sevk ve iskan kanunu cıkarmıştır Bu kanunla devlete karşı casusluk ve hiyanetleri gorulenlerin ayrı ayrı veya birlikte savaş alanlarından uzak yerlere gonderilmesi hedeflenmiştir (Suslu 1995: 203) Bu kanunda Ermenilerle ilgili herhangi bir ozel ifade soz konusu değildir Sevk ve İskan Kanununun uygulanması da Ermeni isyanlarını durduramamıştır Kanun sonrasında bu isyanların batıya doğru kaydığı gorulmuştur Urfa, İzmit, Adapazarı, Bursa, Adana, Samsun, İzmir, Şarki karahisar ve Yozgat gibi yerleşim merkezlerinde Osmanlı yonetimini zor durumda bırakan isyanlar cıkmıştır (Talat Paşa 1986: 8694) Bu isyanlar ve saldırılar Birinci Dunya Savaşı sırasında Erzuruma giren Rus subayları tarafından da doğrulanmıştır (Talat Paşa 1986: 98 vd)
Bundan sonraki gunlerde savaş bolgelerinde bulunan Ermenilerin bir kısmının duşman saflarına katılmaları, Osmanlı askerini arkadan vurmaları ve casuslukta bulunmaları nedeniyle cephe gerilerine sevk edilmeye başlanmıştır Gocler ve isyanlar sırasında Ermenilerden olenlerin olması, gunumuze kadar devam eden soy kırım iddialarına kaynaklık teşkil etmiştir Oysa devletin başka bolgelere sevk ve iskan edilen Ermenilerle ilgili olarak resmi bir yok etme politikası olmadığı gibi, aksine Ermenilerin muhacirlere ayrılan tahsisattan yararlanması, mali ve ekonomik sorunlarının halledilmesi, gayrimenkullerinin muhafaza ve tanzim edilmesi, gittikleri yerlerde arazi, emlak ve iş sağlanması gibi kolaylıkların gercekleştirilmesi icin komisyonlar kurulmuştur (Suslu 1995: 204)
Osmanlı devletinin Birinci Dunya Savaşını kaybetmesi ve Mondros Mutarekesini imzalamasından sonraki donemde Ermeni gocu ve katliam iddiaları, Avrupalılar tarafından bir harp propagandası olarak ve yapılan işgallere gerekce anlamında kullanılmaya başlanmıştır Mondros Mutarekesinin 24 Maddesinde yer alan ifadelerden Doğuda bir Ermeni devletinin kurulması konusunda Batıdan destek alabileceklerini anlayan Ermeniler, 30 Kasım 1918de İtilaf Devletlerine başvurarak bağımsız bir Ermenistan kurulmasını istemişlerdir 18 Ocak 1919da toplanan Paris Barış Konferansında da bu isteklerini dile getiren Ermeniler (5), Milli Mucadele boyunca aynı hedeflere yonelik olarak, uc farklı coğrafyada faaliyetlerine hız vermişlerdir Oncelikle Fransız işgalinde bulunan Cukurova bolgesiyle Urfa, Antep ve Maraşta Turkler uzerinde baskı kurmak istemişler ve hatta Fransızların desteğinde 5000 kişilik bir jandarma birliği oluşturarak, Turkler uzerine saldırılar duzenlemişlerdir
Ermenilerin Doğu Anadoluda bir devlet kurma girişimlerine Milli Mucadelenin ilk gunlerinden itibaren tedbirler alınmaya başlanmış ve Erzurum ile Sivas Kongreleriyle Ermeni hedeflerinin onune set cekilmesi yolunda kararlar alınmıştır
Diğer taraftan Sovyet sınırları icinde kalan Ermenistanda kurulan hukUmet de Mondros Mutarekesiyle Turklerin icine duştuğu olumsuz koşullardan yararlanarak, doğudan saldırıya gecmiştir
İtilaf Devletleri ise Osmanlı hukUmetleri uzerinde baskı kurarak, Birinci Dunya Savaşı sırasındaki sevk ve iskan uygulamasıyla ilgili olarak cok sayıda asker ve burokratın tutuklanmasını ve cezalandırılmasını sağlamışlardır İtilaf Devletleri bu yolla bir yandan Ermenileri tumuyle kendi taraflarına cekerken, diğer yandan yurtseverler ve işgale karşı cıkanlar uzerinde ciddi bir baskı kurmuşlardır Bu politikaya keskin bir İttihatcı duşmanı olan Damat Ferit ve hukUmetlerinin de canak tutmuş olması, İtilaf Devletlerinin işini oldukca kolaylaştırmıştır (6) Ermenilerin Doğu Anadoluda bir devlet kurulması yolunda en ileri adımının 10 Ağustos 1920de imzalanan Sevr Antlaşmasının olduğu soylenebilir Sevr Antlaşmasında yer alan Doğu Anadoluda bir Ermeni devletinin kurulmasıyla ilgili hukum (7), Batılı devletlerin Şark Meselesinin (Doğu Sorunu) Ermeni boyutunu cozme girişimlerinde en ileri noktaya ulaştıkları gelişmedir Bu antlaşma ile bir Ermeni devletinin varlığı, ilk kez bir siyasal belgede somut olarak yer almıştır Ancak Anadolu topraklarının boluşulmesi ve uzerinde yeni devletler kurulmasını ongoren Sevr Antlaşmasının TBMM tarafından kabul edilmemesi, doğal olarak Ermeni devletinin kurulması projesinin de uygulamaya sokulmasını imkansız hale getirmiştir
Ayrıca Turk tarafının elinde bulunan ve Sevr Antlaşmasıyla taban tabana zıt bir nitelik taşıyan Misakı Millinin de ulke butunluğu ve tam bağımsızlık konularındaki tavizsiz niteliği, daha en başından itibaren Ermenilerin Doğu Anadoluda bir devlet kurma projelerinin ham bir hayalden oteye gecemeyeceğini gostermiştir
Ermeni konusundaki donum noktalarından bir diğeri, TBMM HukUmeti ile Ermenistan arasında 23 Aralık 1920de imzalanan Gumru Antlaşmasıdır Kazım Karabekir komutasındaki ordular tarafından puskurtulen Ermenilerin isteği sonucu imzalanan bu antlaşmayla Ermenistan HukUmeti, TBMMnin varlığını kabul etmiş, Misakı Milliyi tanımış ve hepsinden onemlisi Turk topraklarındaki taleplerinden vazgectiğini acıklamıştır (Soysal 1983: 1723) Gumru Barışı bu niteliğiyle 1878den beri gundemde bulunan Ermeni Sorununun ortadan kalkmış olduğunu kanıtlamaktadır Cunku bu tarihe kadar uluslar arası antlaşmalarla ortulu ya da acık olan gundeme getirilen Ermeni Sorunu veya Ermeni yurdu konusu, bu kez doğrudan doğruya Turklerle Ermeniler arasında imzalanan bir ikili antlaşma sonunda tartışılmaz bir bicimde sonuclandırılmıştır Kaldı ki, Ermenilerle ilgili olarak imzalanan daha onceki antlaşmaların hemen hepsi cok taraflıdır ve hepsinden onemlisi de Ermeniler doğrudan kendilerini temsil etmemişlerdir Bu kez Ermenilerin doğrudan katıldığı ve taraf olduğu bir ikili antlaşmayla Turk vatanının butunluğunun tanınmış olması, konunun cozumu acısından gercekten onemli bir adımdır
Turklerle Ermeniler kendi iradeleriyle sorununun cozumu yolunda onemli bir aşama kaydederken, konuyla doğrudan ilgili olmayan Batılı devletler, Doğu Sorununun cozumunde en ileri noktaya ulaştıkları Sevr Antlaşmasının hayata gecirilmesinden umutlarını kesmemişlerdir Batılı devletler Doğu Sorununu kendi cıkarları doğrultusunda cozmek ve Sevri kabul ettirmek icin Doğu Anadoluda ve Cukurovada Ermenileri kullanırken, Batı cephesinde ise Yunanlılardan yararlanmışlardır Yunan ilerlemesinin 11 Ocak 1921de TBMM Ordusu tarafından durdurulması uzerine Sevr Barışını goruşmelerle kabul ettirme yoluna yonelmişlerdir Turk direnişi karşısında Londra'da bir konferans duzenleyen İtilaf Devletleri, İstanbul HukUmetinin yanı sıra TBMM HukUmetini de davet ettikleri konferans sırasında Ermeni yurdu konusunu bir kez daha gundeme getirmişlerdir Londra Konferansında Milletler Cemiyetinin bir Ermeni yurdu kurulması icin Doğu illerinden Ermenistana bırakılacak arazinin tespiti hususunda bir komisyon oluşturulması ve Turkiyenin bu komisyonu kabul etmesişeklinde bir teklif getirilmiştir (Ataturk 1960: 753) Bu oneri kısmen bir yumuşama gibi gorunse de, Sevrin ozu değişmemiş ve Misakı Milliye olan aykırılık devam etmiştir Doğal olarak da İtilaf Devletlerinin bu yeni onerisi TBMM HukUmeti temsilcisi tarafından kabul edilmemiş ve konferans başarısızlıkla sonuclanmıştır
Bu arada Sakarya Zaferi sonrasında 13 Ekim 1921de imzalanan Kars Antlaşmasıyla daha once imzalanmış olan Gumru ve Moskova Antlaşmaları geliştirilmiş ve Sovyet sınırları icindeki Ermenistan HukUmeti, Misakı Milli ile belirlenen Turk sınırlarını bir kez daha kabul etmiştir (Soysal 1983: 3947)
Yine Sakarya Zaferi sonrasında Fransa ile de 20 Ekim 1921de Ankara Antlaşmasında imzalanmıştır (Soysal 1983: 4860) Bu antlaşmada Ermenilerle ilgili hicbir ifadeye yer verilmemiş olması, daha onceleri Guney Cephesinde Ermenilere yardım eden ve gerektiğinde de yardım alan Fransızların, bu politikalarının başarısızlığını kabul ettikleri şeklinde yorumlanabilir
İtilaf Devletlerinin Milli Mucadele doneminde Ermeni Sorunuyla ilgili girişimleri bunlarla sınırlı kalmamıştır Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında Batılı devletlerin Turk tarafına Mart 1922de onerdikleri barış taslağında Ermeni yurduyla ilgili olarak Sevr mantığına dayalı yeni yaklaşımlar yer almıştır Bu barış taslağında da bir Ermeni yurdu kurulması konusunda Milletler Cemiyeti'nin yardımına başvurulması ongorulmektedir (Ataturk 1960: 753) Bu teklif de Misakı Milli konusundaki kararlılığından sapma olmayan TBMM HukUmeti tarafından reddedilmiştir
Bu son barış taslağı Turk tarafının sadece Yunan işgali kaldırmak icin değil, Ermeni Sorununun cozumu icin de Batı Cephesinde kapsamlı ve kesin sonuclu bir askeri harekata girişmesinin şart olduğunu gostermiştir Turk ordusunun, Yunan ordusunu Anadoludan cıkarması, Yunan işgalinin sona erdirilmesinin yanı sıra, Ermeni sorununu da nihai olarak cozumleyecek bir adım olarak gorulmuştur
26 Ağustos 1922de başlayan Buyuk Taarruz sonucu Yunan ordusu Anadoludan tumuyle cıkarılmış ve 3 Ekimde Mudanya Mutarekesi goruşmeleri başlamıştır 11 Ekim 1922de imzalanan Mudanya Mutarekesi ile TurkYunan catışması sona ermekle kalmamış, aynı zamanda İtilaf Devletleri TBMMnin varlığını ilk birlikte hareket ederek kabul etmek zorunda kalmışlardır Mudanya Mutarekesi sonrasında ise barış antlaşması icin yoğun bir tartışma ve goruş alışverişi donemi başlamıştır