I. Meşrutiyet
1875 ile 1876 yıllarında Bosna-Hersek ve Bulgaristan'da bağımsızlık talebiyle ayaklanmalar çıkmıştır. O dönemde Osmanlı dış politikasında isyanları destekleyen Rusya'ya bir yönelim hâkim olmuştur. Bu yönelime karşı 10/11 Mayıs 1876 tarihinde bir ayaklanma çıkmış, çıkan ayaklanma sonucunda Sadrazam Mahmud Nedim Paşa düşürülmüş ve diğer üstü düzey mevkilere yeni kişiler getirilmiştir. Böylece Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa sadrazam, Hasan Hayrullah Efendi şeyhülislam, ve Hüseyin Avni Paşa savaş dairesi başkanı olmuştur. Bu yeni isimler Midhat Paşa ile beraber Padişah Sultan Abdülaziz'i 30 Mayıs 1876 tarihinde tahttan düşürümüş ve yerine yeğeni Mehmed V. Murad Efendi'yi getirmişlerdir. İlerleyen zamanlarda bir anayasa çıkarmaya karşı olan Hüseyin Avni Paşa ile anayasa savunucu Midhat Paşa arasında büyük tartışmalar meydana gelmiştir. Sadrazam Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa, Hüseyin Avni Paşa tarafında yer almış ve V. Murad'ın ruh sağlığının bozuk olduğu gerekçesiyle bir anayasanın kabulü için uygun zaman olmadığını ve böyle bir şeyin söz konusu bile olamayacağını savunmuştur. Hüseyin Avni Paşa 15 Haziran 1876’da Midhat Paşa'nın evinde bir toplantı esnasında tahttan düşürülmüş ve öldürülmüş olan Sultan Abdülaziz'in bir taraftarı tarafından vurularak öldürülmüştür.
30 Temmuz 1876 tarihinde Sırbistan-Karadağ Osmanlı İmparatorluğu'na karşı savaş ilan etmişlerdir. Aynı zamanda İngiltere de yaklaşan Osmanlı-Rus Savaşını engellemek ve ayaklananlara büyük bir özerklik verilmesi amacıyla bir konferansın düzenlemesi için sıkıştırmıştır. Olası bir yabancı müdahaleye karşı koymak için Midhat Paşa bütün Osmanlı tebâasına eşit haklar sağlayacak ve planlanan konferanstan önce yürürlüğe girecek olan bir acil anayasanın çıkarılması konusunda ısrar etmiştir.
Midhat Paşa, V. Murad'ı tahttan indirebilmek için V. Murad'ın kardeşi Abdülhamit ile konuşur ve ona anayasayı kabul etmesi koşulu ile tahtı teklif eder. Abdülhamit anayasayı kabul edeceğini ilân ettikten sonra 31 Ağustos 1876 tarihinde II. Abdülhamit sıfatıyla tahta gelir. II. Abdülhamit tuttuğu sözü yerine getirmek için, özellikle de anayasa komisyonun görevlendirmek için kendine zaman verir, fakat Midhat Paşa'nın devam eden baskıları sonucu sözünü yerine getirir.
20 Ulema ve üst düzey devlet görevlilerinden oluşan ve gelişmeleri belirleyecek olan birinci danışma kurulu 30 Eylül 1876'da padişahın emri ile toplanmıştır. Kurula Midhat Paşa başkanlık yapmıştır. Kurula Midhat Paşa'nın hazırladığı 59 maddelik Kanûn-î Cedîd (قانون جديد) ile Said Paşa'nın Fransız Anayasası çevirisinden oluşan bir taslak sunulmuştur. Kurulda anayasa karşıtlarının da olması sebebiyle gazetelerin de haber ettiği büyük tartışmalar çıkmıştır. Bakanlar kurulu (Hey'et-i Vükelâ / هيئت وكلا) oluşturulduktan sadece bir hafta sonra var olan kurulun feshine ve yeni bir kurulun oluşturulmasına karar vermiştir.
8 Ekim 1876 tarihinde yeni anayasa kurulu (Cemiyet-i Mahsusa) üyelerinin isimleri açıklanmıştır. Birçok kaynağa göre üye sayısı 2 asker, 10 ulema ve 13 Müslüman ile 3 Hıristiyan olma üzere toplam 28'dir. Daha etkili çalışabilmek için çalışma gruplarları yönetim ile ilgili düzenlemeler konusunda eğitilmişlerdir.
Anayasa taslağı oluşturulurken Midhat Paşa ve Said Paşa'nın eserlerinin yanı sıra Süleyman Hüsnü Paşa'nın Kanûn-î Esasî müsveddesinden ve mümkün olduğunca Belçika ile Prusya Anayasalarından yararlanılmıştır. Anayasa taslakları (toplam üç taslak) padişahın isteği doğrultusunda seçilen memurlara, Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa ile bakanlar kuruluna Yıldız Sarayı'nda üzerinde çalışması için sunulmuştur. Son taslak 1 Aralık 1876'da son halini almış ve 6 Haziran'da bakanlar kurulunca kabul edilmiştir.
Yıldız Sarayı'nda padişahın sürgün hakkı üzerinde ısrarla durulmuştur. Böylelikle, 3. paragrafında padişaha sürgün hakkının verildiği 113. madde anayasaya eklenmiştir. Bu gelişme, özellikle özgürlük hakkını ve anayasal yönetimi savunduğu politik görüşünden dolayı Londra'ya kaçmış olan ve daha sonra affedilerek 2 Kasım 1876'da özel anayasa kurulunda üye olan Genç Osmanlılar'dan Namık Kemal'de öfkeye neden olmuştur. Anayasanın çıkarılması için baskı yapan Midhat Paşa da sonunda öfkeleri dindirebilmiş ve 19 Aralık 1876'da sadrazam olmuştur.
23 Aralık 1876'da Kanûn-î Esasî padişah tarafından kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiştir. Konstantinople Konferansına ( İstanbul Konferansı ) ev sahipliği yapmış olan hariciyeden sorumlu bakan Mehmed Esad Saffet Paşa 101 top atışıyla yeni anayasanın ilanı edildiğini ve bütün Osmanlı tebâasının eşit duruma getirlip haklarının ve özgürlüklerinin garanti altına alındığını duyurmuştur. Buna rağmen Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na kuşkuyla bakmaya devam etmiş ve bu anayasayı da öne alınnmış göstermelik bir çözüm olarak değerlendirmiştir. 5 Şubat 1877'de padişah sürgün hakkını ilk defa Midhat Paşa'yı görevinden alarak kullanmıştır. Tam 11 hafta sonra da kaybedilen Osmanlı-Rus Savaşı başlamıştır. Yıldız Sarayı'nın görüşüne göre anayasa amacını gerçekleştirememiştir. Padişah da bu yenilgiden sorumlu tutulmaktan korkmuş, bu yüzden parlamentoyu yenilginin suçlusu olarak göstererek 14 Şubat 1878'de 7. maddeyi kullanarak (padişahın olağanüstü durumlarda parlamentoyu askıya alması) parlamentoyu feshetmiş ve tam monarşik bir sistemle ülkeyi yönetmeğe devam etmiştir.
Anayasanın arkasındaki itici güç olan Midhat Paşa, Yıldız Mahkemesi'nin Sultan Abdülaziz'in katli hususundaki birinci dereceden sorumluluğu nedeniyle, ölüm fermânına ve mahkemeden bağımsız iki kurulun da bu idamı onaylamasına rağmen padişah tarafından affedilip sürgüne gönderilmiş ve sürgüne gittiği Hicaz'da 8 Mayıs 1884'de ölmüştür. Acı olan şu ki, Midhat Paşa Yıldız Mahkemesi'nin aleyhinde aldığı kararı işitir işitmez soluğu İzmir'deki Fransız konsolosluğunda almış ve bir zamanlar sadrazamlık ettiği devletin aleyhine iltica talebinde bulunmuştür. Osmanlı Tarihinin gördüğü en büyük hayalperesttir. ( Yılmaz Öztuna - Bir Darbenin Anatomisi )
1875 ile 1876 yıllarında Bosna-Hersek ve Bulgaristan'da bağımsızlık talebiyle ayaklanmalar çıkmıştır. O dönemde Osmanlı dış politikasında isyanları destekleyen Rusya'ya bir yönelim hâkim olmuştur. Bu yönelime karşı 10/11 Mayıs 1876 tarihinde bir ayaklanma çıkmış, çıkan ayaklanma sonucunda Sadrazam Mahmud Nedim Paşa düşürülmüş ve diğer üstü düzey mevkilere yeni kişiler getirilmiştir. Böylece Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa sadrazam, Hasan Hayrullah Efendi şeyhülislam, ve Hüseyin Avni Paşa savaş dairesi başkanı olmuştur. Bu yeni isimler Midhat Paşa ile beraber Padişah Sultan Abdülaziz'i 30 Mayıs 1876 tarihinde tahttan düşürümüş ve yerine yeğeni Mehmed V. Murad Efendi'yi getirmişlerdir. İlerleyen zamanlarda bir anayasa çıkarmaya karşı olan Hüseyin Avni Paşa ile anayasa savunucu Midhat Paşa arasında büyük tartışmalar meydana gelmiştir. Sadrazam Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa, Hüseyin Avni Paşa tarafında yer almış ve V. Murad'ın ruh sağlığının bozuk olduğu gerekçesiyle bir anayasanın kabulü için uygun zaman olmadığını ve böyle bir şeyin söz konusu bile olamayacağını savunmuştur. Hüseyin Avni Paşa 15 Haziran 1876’da Midhat Paşa'nın evinde bir toplantı esnasında tahttan düşürülmüş ve öldürülmüş olan Sultan Abdülaziz'in bir taraftarı tarafından vurularak öldürülmüştür.
30 Temmuz 1876 tarihinde Sırbistan-Karadağ Osmanlı İmparatorluğu'na karşı savaş ilan etmişlerdir. Aynı zamanda İngiltere de yaklaşan Osmanlı-Rus Savaşını engellemek ve ayaklananlara büyük bir özerklik verilmesi amacıyla bir konferansın düzenlemesi için sıkıştırmıştır. Olası bir yabancı müdahaleye karşı koymak için Midhat Paşa bütün Osmanlı tebâasına eşit haklar sağlayacak ve planlanan konferanstan önce yürürlüğe girecek olan bir acil anayasanın çıkarılması konusunda ısrar etmiştir.
Midhat Paşa, V. Murad'ı tahttan indirebilmek için V. Murad'ın kardeşi Abdülhamit ile konuşur ve ona anayasayı kabul etmesi koşulu ile tahtı teklif eder. Abdülhamit anayasayı kabul edeceğini ilân ettikten sonra 31 Ağustos 1876 tarihinde II. Abdülhamit sıfatıyla tahta gelir. II. Abdülhamit tuttuğu sözü yerine getirmek için, özellikle de anayasa komisyonun görevlendirmek için kendine zaman verir, fakat Midhat Paşa'nın devam eden baskıları sonucu sözünü yerine getirir.
20 Ulema ve üst düzey devlet görevlilerinden oluşan ve gelişmeleri belirleyecek olan birinci danışma kurulu 30 Eylül 1876'da padişahın emri ile toplanmıştır. Kurula Midhat Paşa başkanlık yapmıştır. Kurula Midhat Paşa'nın hazırladığı 59 maddelik Kanûn-î Cedîd (قانون جديد) ile Said Paşa'nın Fransız Anayasası çevirisinden oluşan bir taslak sunulmuştur. Kurulda anayasa karşıtlarının da olması sebebiyle gazetelerin de haber ettiği büyük tartışmalar çıkmıştır. Bakanlar kurulu (Hey'et-i Vükelâ / هيئت وكلا) oluşturulduktan sadece bir hafta sonra var olan kurulun feshine ve yeni bir kurulun oluşturulmasına karar vermiştir.
8 Ekim 1876 tarihinde yeni anayasa kurulu (Cemiyet-i Mahsusa) üyelerinin isimleri açıklanmıştır. Birçok kaynağa göre üye sayısı 2 asker, 10 ulema ve 13 Müslüman ile 3 Hıristiyan olma üzere toplam 28'dir. Daha etkili çalışabilmek için çalışma gruplarları yönetim ile ilgili düzenlemeler konusunda eğitilmişlerdir.
Anayasa taslağı oluşturulurken Midhat Paşa ve Said Paşa'nın eserlerinin yanı sıra Süleyman Hüsnü Paşa'nın Kanûn-î Esasî müsveddesinden ve mümkün olduğunca Belçika ile Prusya Anayasalarından yararlanılmıştır. Anayasa taslakları (toplam üç taslak) padişahın isteği doğrultusunda seçilen memurlara, Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa ile bakanlar kuruluna Yıldız Sarayı'nda üzerinde çalışması için sunulmuştur. Son taslak 1 Aralık 1876'da son halini almış ve 6 Haziran'da bakanlar kurulunca kabul edilmiştir.
Yıldız Sarayı'nda padişahın sürgün hakkı üzerinde ısrarla durulmuştur. Böylelikle, 3. paragrafında padişaha sürgün hakkının verildiği 113. madde anayasaya eklenmiştir. Bu gelişme, özellikle özgürlük hakkını ve anayasal yönetimi savunduğu politik görüşünden dolayı Londra'ya kaçmış olan ve daha sonra affedilerek 2 Kasım 1876'da özel anayasa kurulunda üye olan Genç Osmanlılar'dan Namık Kemal'de öfkeye neden olmuştur. Anayasanın çıkarılması için baskı yapan Midhat Paşa da sonunda öfkeleri dindirebilmiş ve 19 Aralık 1876'da sadrazam olmuştur.
23 Aralık 1876'da Kanûn-î Esasî padişah tarafından kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiştir. Konstantinople Konferansına ( İstanbul Konferansı ) ev sahipliği yapmış olan hariciyeden sorumlu bakan Mehmed Esad Saffet Paşa 101 top atışıyla yeni anayasanın ilanı edildiğini ve bütün Osmanlı tebâasının eşit duruma getirlip haklarının ve özgürlüklerinin garanti altına alındığını duyurmuştur. Buna rağmen Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na kuşkuyla bakmaya devam etmiş ve bu anayasayı da öne alınnmış göstermelik bir çözüm olarak değerlendirmiştir. 5 Şubat 1877'de padişah sürgün hakkını ilk defa Midhat Paşa'yı görevinden alarak kullanmıştır. Tam 11 hafta sonra da kaybedilen Osmanlı-Rus Savaşı başlamıştır. Yıldız Sarayı'nın görüşüne göre anayasa amacını gerçekleştirememiştir. Padişah da bu yenilgiden sorumlu tutulmaktan korkmuş, bu yüzden parlamentoyu yenilginin suçlusu olarak göstererek 14 Şubat 1878'de 7. maddeyi kullanarak (padişahın olağanüstü durumlarda parlamentoyu askıya alması) parlamentoyu feshetmiş ve tam monarşik bir sistemle ülkeyi yönetmeğe devam etmiştir.
Anayasanın arkasındaki itici güç olan Midhat Paşa, Yıldız Mahkemesi'nin Sultan Abdülaziz'in katli hususundaki birinci dereceden sorumluluğu nedeniyle, ölüm fermânına ve mahkemeden bağımsız iki kurulun da bu idamı onaylamasına rağmen padişah tarafından affedilip sürgüne gönderilmiş ve sürgüne gittiği Hicaz'da 8 Mayıs 1884'de ölmüştür. Acı olan şu ki, Midhat Paşa Yıldız Mahkemesi'nin aleyhinde aldığı kararı işitir işitmez soluğu İzmir'deki Fransız konsolosluğunda almış ve bir zamanlar sadrazamlık ettiği devletin aleyhine iltica talebinde bulunmuştür. Osmanlı Tarihinin gördüğü en büyük hayalperesttir. ( Yılmaz Öztuna - Bir Darbenin Anatomisi )