zeberus1234
Yeni Üye
Stravinsky
Igor Stravinsky (1882-1971), ilk bestelerinde Rus halk stilini kullandı. Onun modern müziği bir çok açıdan Picasso'nun modern resmine denk düşer. Stravinsky ve Picasso'nun adlarının öne çıkışı 2. Dünya Savaşı'ndan sonra gelişti ve hâlâ ikisi de, 1. Dünya Savaşı'ndan önceki yıllarda Paris'te çalışırken nasıl anılmışlarsa yine bu gün o önemle anılıyorlar.
Picasso ve Braque, Kübizm'e öncülük ettikleri zaman, Stravinsky'nin en önemli (en ünlü) eserleri olan üç balesi de ilk kez sunuldu. İlk balesi Ateşkuşu (1910) Rus milliyetçiliğinin egzotik renklerini anlatan bir Rus hikâyesidir ve büyük bir başarı elde etmiştir. İkinci balesi Petrushka (1911), kuklaları ve Rusya'nın cadde panayırlarını anlatan bir baleydi, o da popüler bir başarı elde etti.
Fakat üçüncü balesi La Sacre du Printems (Bahar Ayini) bir kargaşaya ve çatışmaya neden oldu. Bahar Ayini Debussy'nin Pr
lude'ünde ve Ravel'in bazı çalışmalarında olduğu gibi, bir pastoraldi ve benzer bitişlere sahipti. Bu eserde; tatlı bir ormandaki hayal ürünü varlıklar yerine insanoğlunun kurban edildiği ilkel insanlarla dolu bir Rusya vardır. Giriş, hüznü ve kederi anlatan bir solo ile başlar. Diğer üflemeli çalgılar soloya katılırlar ve müzik, yıllık bahar zamanı kurban törenlerinin ilk saatlerindeki karanlık ormanın heyecan ve telaşını anlatır. Ayinin birinci bölümü; Dance of the Youth & Maidens'da telli çalgılarla tekrarlanan toplu seslerin güçlü, sağlam bir ritmi vardır. Dört vuruşlu düzenli ritmin monotonluğu, güçlü vurguların düzensiz yerleştirilmesiyle yok olur. Böyle bir kalıp, geleneksel vurgu kalıplarına uymaz : Serttir. Ritim bazen kesilir ve nefesliler ile kornoların iniltileri ve çığlıkları ritme karışır. Bunu izleyen bölümler, halk ezgileri ile süslenmiştir.
Bölümler arasındaki geçişleri ve hatta her bir bölümün bütünlüğünü belirlemek zordur. Çünkü, bir bölüm, bir sonraki bölümün içine girmiş, onunla karışmış gibidir. Tüm bölümler sert ve şiddetli değildir. Ama en yumuşağı, en sakini bile, hareketli, kıpır kıpır ritimlerle ve sanki insanı astrolojik translara çağıran seslerle doludur. Sacrificial Dance (Kurban Dansı) isimli son bölümün müziği ise, vahşi, şiddetle sarsan, çırpındıran ritimleriyle, bize kurban olarak seçilen kişinin ölüme gidişini anlatan güçlü bir çatırtıyla son bulur.
Stravinsky'nin Bahar Ayini adlı bu eserindeki asıl önem verilmesi gereken yaklaşımı, müziksel etkide ilkel melodileri ve ritimleri kullanmayı istemesindedir. Bahar Ayini'nin en önemli özelliği önceden sezilmeyen, beklenmeyen müthiş şiddetli ritimleridir.
1913 yılının halkına göre bu ritimler duygusuz, anlamsız ve hatta iğrenç bulunuyordu. Buna karşın Stravinsky'nin balesi yine de kendi alanında oldukça uzun süreli bir etki yarattı. Bu eser bir kısım müzik insanının değerlendirmelerine göre, müziksel dilin öğelerini bir daha eskisi gibi bir araya getirilemeyecek şekilde dağıtan, sarsan bir patlamaydı: Bu eser, bu kadar radikal ve anlamlı bulunmaktadır.
Stravinsky, böyle olağanüstü, gösterişli bir eserle tanındıktan sonra, eserlerini orkestrada çalınacak biçimde işleme gereksinimi yaşamıştır. The Soldier's Tale (Askerin Öyküsü) adlı eser danslarıyla eğlenceli bir gösteridir. Yazarın Rus stilinden uzaklaştığını gösteren bu eser, savaş zamanında yedi çalgıcı için yazılmıştır. Bu çalışmada The Rite of Spring (Bahar Ayini)'de olduğu gibi ritme çok önem verilmiştir. Ayrıca ritimleri oldukça yaratıcıdır. Son bölümdeki davul uygulaması daha çok Amerikan Jazz'ında duymaya alıştığımız gibidir. Stravinsky bu tür bir sese ilgi duyduğunu "Rag Time" (1918) ve "Piano Rag Music" (1919) isimli eserlerinde göstermiştir. "Pulcinella" (1919) küçük bir orkestrada çalınacak şekilde işlenmiş bir baledir. Bu bale, Stravinsky'nin, kostümlerini Picasso'nun hazırladığı tek projesidir. Gala gecesinden dokuz gün sonra Picasso, bestecinin yandan görülen meşhur portresini yapmıştır. 18. Yüzyıl müziğinden gelen İtalyan besteci Giovanni Battista Pergolesi'nin müziğinden esinlenerek yazdığı "Pulcinella" adlı eserinde Stravinsky kendi neo-klasik (yeni-klasik) döneminin sinyallerini vermiştir. Bu dönem birkaç yıl sürer. Bu stildeki çalışmalar uyumsuz, şaşırtan ve tuhaf ritimleriyle Stravinsky'nin sürprizlerle dolu kişiliğini yansıtır. Symphony of Psalms (İlahiler Senfonisi-1930) adlı eseri ise, Stravinsky'nin neo-klasik döneminin en iyi örneğidir. Bu çalışma birçokları tarafından 20. yüzyılın başyapıtı olarak görülür.
Kariyerinin son dönemlerinde Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşarken, Stravinsky, Schoenberg ve taraftarlarının öncülüğünü ettikleri 12 ton müzik tekniğini, kendi ihtiyaçlarına göre uyarladı. Stravinsky, sistemi çok bireysel, orijinal ve temkinli bir şekilde kullandı. Hatta, bu olağanüstü, dikkate değer kariyeri bitmeden önce besteci, dönüp Rus Milliyetçiliği tarzında eserler yazdı. Bu eserlerde; Strauss, Debussy ve halk üslubundan etkiler duyulur. Besteci, ilkellikteki serüveni, Amerikan jazz'ından esintileri, Neo-Klasizm'deki ilk gelenekleri canlandırması ve 12-ton sistemini geliştirmesiyle müzik dünyasını şok etmiştir. Bestecinin eserleri arasında; birçok bale, koro müziği, iki tane opera ve senfoniler vardır. Bu eser çeşitliliği arasında, her bir esere sinen Stravinsky stili ortaya çıkar: açık, berrak ve kuru ton, sade, süssüz zıtlıklar, önceden tahmin edilemeyen, sürpriz-beklenmeyen ritimler ve hepsinin ötesinde, Müziksel Heyecan...
Igor Stravinsky (1882-1971), ilk bestelerinde Rus halk stilini kullandı. Onun modern müziği bir çok açıdan Picasso'nun modern resmine denk düşer. Stravinsky ve Picasso'nun adlarının öne çıkışı 2. Dünya Savaşı'ndan sonra gelişti ve hâlâ ikisi de, 1. Dünya Savaşı'ndan önceki yıllarda Paris'te çalışırken nasıl anılmışlarsa yine bu gün o önemle anılıyorlar.
Picasso ve Braque, Kübizm'e öncülük ettikleri zaman, Stravinsky'nin en önemli (en ünlü) eserleri olan üç balesi de ilk kez sunuldu. İlk balesi Ateşkuşu (1910) Rus milliyetçiliğinin egzotik renklerini anlatan bir Rus hikâyesidir ve büyük bir başarı elde etmiştir. İkinci balesi Petrushka (1911), kuklaları ve Rusya'nın cadde panayırlarını anlatan bir baleydi, o da popüler bir başarı elde etti.
Fakat üçüncü balesi La Sacre du Printems (Bahar Ayini) bir kargaşaya ve çatışmaya neden oldu. Bahar Ayini Debussy'nin Pr
lude'ünde ve Ravel'in bazı çalışmalarında olduğu gibi, bir pastoraldi ve benzer bitişlere sahipti. Bu eserde; tatlı bir ormandaki hayal ürünü varlıklar yerine insanoğlunun kurban edildiği ilkel insanlarla dolu bir Rusya vardır. Giriş, hüznü ve kederi anlatan bir solo ile başlar. Diğer üflemeli çalgılar soloya katılırlar ve müzik, yıllık bahar zamanı kurban törenlerinin ilk saatlerindeki karanlık ormanın heyecan ve telaşını anlatır. Ayinin birinci bölümü; Dance of the Youth & Maidens'da telli çalgılarla tekrarlanan toplu seslerin güçlü, sağlam bir ritmi vardır. Dört vuruşlu düzenli ritmin monotonluğu, güçlü vurguların düzensiz yerleştirilmesiyle yok olur. Böyle bir kalıp, geleneksel vurgu kalıplarına uymaz : Serttir. Ritim bazen kesilir ve nefesliler ile kornoların iniltileri ve çığlıkları ritme karışır. Bunu izleyen bölümler, halk ezgileri ile süslenmiştir.
Bölümler arasındaki geçişleri ve hatta her bir bölümün bütünlüğünü belirlemek zordur. Çünkü, bir bölüm, bir sonraki bölümün içine girmiş, onunla karışmış gibidir. Tüm bölümler sert ve şiddetli değildir. Ama en yumuşağı, en sakini bile, hareketli, kıpır kıpır ritimlerle ve sanki insanı astrolojik translara çağıran seslerle doludur. Sacrificial Dance (Kurban Dansı) isimli son bölümün müziği ise, vahşi, şiddetle sarsan, çırpındıran ritimleriyle, bize kurban olarak seçilen kişinin ölüme gidişini anlatan güçlü bir çatırtıyla son bulur.
Stravinsky'nin Bahar Ayini adlı bu eserindeki asıl önem verilmesi gereken yaklaşımı, müziksel etkide ilkel melodileri ve ritimleri kullanmayı istemesindedir. Bahar Ayini'nin en önemli özelliği önceden sezilmeyen, beklenmeyen müthiş şiddetli ritimleridir.
1913 yılının halkına göre bu ritimler duygusuz, anlamsız ve hatta iğrenç bulunuyordu. Buna karşın Stravinsky'nin balesi yine de kendi alanında oldukça uzun süreli bir etki yarattı. Bu eser bir kısım müzik insanının değerlendirmelerine göre, müziksel dilin öğelerini bir daha eskisi gibi bir araya getirilemeyecek şekilde dağıtan, sarsan bir patlamaydı: Bu eser, bu kadar radikal ve anlamlı bulunmaktadır.
Stravinsky, böyle olağanüstü, gösterişli bir eserle tanındıktan sonra, eserlerini orkestrada çalınacak biçimde işleme gereksinimi yaşamıştır. The Soldier's Tale (Askerin Öyküsü) adlı eser danslarıyla eğlenceli bir gösteridir. Yazarın Rus stilinden uzaklaştığını gösteren bu eser, savaş zamanında yedi çalgıcı için yazılmıştır. Bu çalışmada The Rite of Spring (Bahar Ayini)'de olduğu gibi ritme çok önem verilmiştir. Ayrıca ritimleri oldukça yaratıcıdır. Son bölümdeki davul uygulaması daha çok Amerikan Jazz'ında duymaya alıştığımız gibidir. Stravinsky bu tür bir sese ilgi duyduğunu "Rag Time" (1918) ve "Piano Rag Music" (1919) isimli eserlerinde göstermiştir. "Pulcinella" (1919) küçük bir orkestrada çalınacak şekilde işlenmiş bir baledir. Bu bale, Stravinsky'nin, kostümlerini Picasso'nun hazırladığı tek projesidir. Gala gecesinden dokuz gün sonra Picasso, bestecinin yandan görülen meşhur portresini yapmıştır. 18. Yüzyıl müziğinden gelen İtalyan besteci Giovanni Battista Pergolesi'nin müziğinden esinlenerek yazdığı "Pulcinella" adlı eserinde Stravinsky kendi neo-klasik (yeni-klasik) döneminin sinyallerini vermiştir. Bu dönem birkaç yıl sürer. Bu stildeki çalışmalar uyumsuz, şaşırtan ve tuhaf ritimleriyle Stravinsky'nin sürprizlerle dolu kişiliğini yansıtır. Symphony of Psalms (İlahiler Senfonisi-1930) adlı eseri ise, Stravinsky'nin neo-klasik döneminin en iyi örneğidir. Bu çalışma birçokları tarafından 20. yüzyılın başyapıtı olarak görülür.
Kariyerinin son dönemlerinde Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşarken, Stravinsky, Schoenberg ve taraftarlarının öncülüğünü ettikleri 12 ton müzik tekniğini, kendi ihtiyaçlarına göre uyarladı. Stravinsky, sistemi çok bireysel, orijinal ve temkinli bir şekilde kullandı. Hatta, bu olağanüstü, dikkate değer kariyeri bitmeden önce besteci, dönüp Rus Milliyetçiliği tarzında eserler yazdı. Bu eserlerde; Strauss, Debussy ve halk üslubundan etkiler duyulur. Besteci, ilkellikteki serüveni, Amerikan jazz'ından esintileri, Neo-Klasizm'deki ilk gelenekleri canlandırması ve 12-ton sistemini geliştirmesiyle müzik dünyasını şok etmiştir. Bestecinin eserleri arasında; birçok bale, koro müziği, iki tane opera ve senfoniler vardır. Bu eser çeşitliliği arasında, her bir esere sinen Stravinsky stili ortaya çıkar: açık, berrak ve kuru ton, sade, süssüz zıtlıklar, önceden tahmin edilemeyen, sürpriz-beklenmeyen ritimler ve hepsinin ötesinde, Müziksel Heyecan...