Bu yazıda çift ilişkisi ile ilgili çift terapisi başvurularında danışanlarımda sıklıkla gözlemlediğim ilişki hatalarını derleyip sizlerle paylaşıyorum. Çift dinamiklerini en çok zorlayan ve kimi zaman ilişkilerin sonlanmasına sebep olan bir takım davranış ve inanışları sıralayacak olursak;
İlişkide yaşanan problemlerin üstünü örtmek, yok saymak. Sanki hiçbir problem yokmuş gibi davranmak.
Savunmacı olmak ve eleştirel bir dil kullanmak.
Eşini suçlamak.
Zihin okumak ve eşini dinlememek.
“… Kesin böyle düşünüyor.” diyerek eşinin aklından geçen şeyleri bildiğini varsaymak.
Eşini değiştirmeye çalışmak, onu olduğu gibi kabul etmemek.
Evlilikten gerçek dışı beklentiler içinde olmak.
“Evlendikten sonra değişir, ben onu değiştiririm, biz hiç tartışmayız, hep çok mutlu olacağız…” vb. düşünceler içerisinde olmak.
Geçmişte yaşanan problemleri tekrar tekrar gündeme getirmek.
Farklılıklara kapalı olmak. Esnek olmayan siyah beyaz bir yapıyı benimsemek.
Eşini etiketlemek, yaşanan olayları genellemek.
“ Eşim bencil, düşüncesiz ... birisi ”, “ Her zaman böyle yapıyor… ”
Uzun süren küslükler, araya çok fazla mesafe koymak.
İlişkide yapılan hatalar konusunda bireyler önce kendi davranışlarını fark etmelidir. İlişkide eşini değiştirmeye çalışmak, suçlamaktan ziyade kendi davranışlarına bakarak bu soruna “ Benim katkım ne?, Ben ne yapabilirim?” sorusunu sormak çok daha işlevsel olacaktır. Umutsuzlukla birlikte sorunlar karşısında sürekli olarak eşini suçlamak, değişimin önündeki en büyük engellerdendir. Kişi sürekli olarak karşısındakini suçlu gördüğünde kendi davranışlarını fark etmesi zorlaşır ve beklentiyi karşı tarafa yöneltir. Oysa ilişkilerde yapılan hatalarda çözüm için önce kendi davranışlarını değiştirmek gerekir. Kişi sorunları belirleyip üzerine düşen sorumluluğu aldığında kabul etmesi kolaylaşır ve birlikte adımlar atmak için daha fazla motive olabilir. İki tarafın da çözüm için adımlar atması, işbirliği içinde olması çok önemlidir ve ortak çaba gerektirir.
İlişkide yapılan hatalar arasında karşındakinin zihnini okumak, onun düşündüklerini bildiğini varsaymak da yer alır ve ilişkide iletişimi keser. Kişi zihin okuduğunda karşısındakinin ne düşündüğünü sorma ihtiyacı duymaz. Yanlış anlamalar artar ve iletişim kurmaya gerek kalmaz. İletişim kurarken bir taraf kaybettiğinde, anlaşılmadığında mutsuz olur. Mutsuz bir kişi ise mutsuz bir ilişki getirir. Mutsuz bir ilişki iki tarafı da olumsuz etkiler.
İlişkide karşındaki kişiyi olumsuz sıfatlarla etiketlemek, sorunları çözmek yerine sorunun kendisi haline gelebilir. Eşinin olumsuz taraflarını tekrar tekrar dillendirmek ve etiketlemek problemi çözmez. İlişkide küslükler, tartışmalar illa ki olacaktır fakat çift barışma yollarını devreye sokarak çözümler üretmesi gerekir. Her barışma yaşanan sorunun çözümlendiği anlamına gelmez. Çözümle barışmayı birbirine karıştırmamak gerekir. Sorunun çözümü için sağlıklı bir iletişim kurulmalıdır.
Eşler arasında bireysel farklılıklar illa ki olacaktır. Ortak çözümler bulabilmek, sağlıklı iletişim kurmak çiftin baş etme yollarını güçlendirir. Evliliği, ilişkiyi bitiren bireysel farklılıklar değil, farklılıklarla yaşamayı öğrenememektir. Bireysel farklılıklar bizi zenginleştirir ve geliştirir.
İlişkide yaşanan problemlerin üstünü örtmek, yok saymak. Sanki hiçbir problem yokmuş gibi davranmak.
Savunmacı olmak ve eleştirel bir dil kullanmak.
Eşini suçlamak.
Zihin okumak ve eşini dinlememek.
“… Kesin böyle düşünüyor.” diyerek eşinin aklından geçen şeyleri bildiğini varsaymak.
Eşini değiştirmeye çalışmak, onu olduğu gibi kabul etmemek.
Evlilikten gerçek dışı beklentiler içinde olmak.
“Evlendikten sonra değişir, ben onu değiştiririm, biz hiç tartışmayız, hep çok mutlu olacağız…” vb. düşünceler içerisinde olmak.
Geçmişte yaşanan problemleri tekrar tekrar gündeme getirmek.
Farklılıklara kapalı olmak. Esnek olmayan siyah beyaz bir yapıyı benimsemek.
Eşini etiketlemek, yaşanan olayları genellemek.
“ Eşim bencil, düşüncesiz ... birisi ”, “ Her zaman böyle yapıyor… ”
Uzun süren küslükler, araya çok fazla mesafe koymak.
İlişkide yapılan hatalar konusunda bireyler önce kendi davranışlarını fark etmelidir. İlişkide eşini değiştirmeye çalışmak, suçlamaktan ziyade kendi davranışlarına bakarak bu soruna “ Benim katkım ne?, Ben ne yapabilirim?” sorusunu sormak çok daha işlevsel olacaktır. Umutsuzlukla birlikte sorunlar karşısında sürekli olarak eşini suçlamak, değişimin önündeki en büyük engellerdendir. Kişi sürekli olarak karşısındakini suçlu gördüğünde kendi davranışlarını fark etmesi zorlaşır ve beklentiyi karşı tarafa yöneltir. Oysa ilişkilerde yapılan hatalarda çözüm için önce kendi davranışlarını değiştirmek gerekir. Kişi sorunları belirleyip üzerine düşen sorumluluğu aldığında kabul etmesi kolaylaşır ve birlikte adımlar atmak için daha fazla motive olabilir. İki tarafın da çözüm için adımlar atması, işbirliği içinde olması çok önemlidir ve ortak çaba gerektirir.
İlişkide yapılan hatalar arasında karşındakinin zihnini okumak, onun düşündüklerini bildiğini varsaymak da yer alır ve ilişkide iletişimi keser. Kişi zihin okuduğunda karşısındakinin ne düşündüğünü sorma ihtiyacı duymaz. Yanlış anlamalar artar ve iletişim kurmaya gerek kalmaz. İletişim kurarken bir taraf kaybettiğinde, anlaşılmadığında mutsuz olur. Mutsuz bir kişi ise mutsuz bir ilişki getirir. Mutsuz bir ilişki iki tarafı da olumsuz etkiler.
İlişkide karşındaki kişiyi olumsuz sıfatlarla etiketlemek, sorunları çözmek yerine sorunun kendisi haline gelebilir. Eşinin olumsuz taraflarını tekrar tekrar dillendirmek ve etiketlemek problemi çözmez. İlişkide küslükler, tartışmalar illa ki olacaktır fakat çift barışma yollarını devreye sokarak çözümler üretmesi gerekir. Her barışma yaşanan sorunun çözümlendiği anlamına gelmez. Çözümle barışmayı birbirine karıştırmamak gerekir. Sorunun çözümü için sağlıklı bir iletişim kurulmalıdır.
Eşler arasında bireysel farklılıklar illa ki olacaktır. Ortak çözümler bulabilmek, sağlıklı iletişim kurmak çiftin baş etme yollarını güçlendirir. Evliliği, ilişkiyi bitiren bireysel farklılıklar değil, farklılıklarla yaşamayı öğrenememektir. Bireysel farklılıklar bizi zenginleştirir ve geliştirir.