Her Müslüman açısından büyük bir önem taşıyanİman İle Küfür Arasındaki Sınır konusunda birçok bilgi. Zira İslam dininde bu sınır çok önemli bir konudur ki bir çok insan bu konuda yanılabilmekte ve hatta Allah c.c muhafaza büyük günahlara düşebilmektedir.
İman Nedir?
“Hiçbiriniz, kendiniz için istediğini kardeşi için de istemedikçe (tam) iman etmiş olmaz.” (Buharî, İman, 7.)
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!” (Müslim, İman, 75.)
İman, Hazreti Peygamber’in getirdiklerinin tümünü tasdik, küfür inkar etmektir. iman ile küfrü belirleyen önemli ayıraç kalbin tasdikidir. Fakat kalbin tasdiki, insanlar tarafından bilinemediğinden, ikrar ve ikrarı gösteren dini görevleri yerine getirmek, amel, kalpteki imanın varlığının göstergesi olarak kabul edilmiştir.
Küfrün en bilinen alameti, dinin temel esaslarından birini ya da tümünü reddetmek yahut onları beğenmemek, değersiz saymaktır.
Müslüman olduğunu söyleyen bir kişinin, bu dünyada mümin kabul edilmesi ve İslam toplumundan dışlanmaması gerekir. Çünkü dünyada dış görünüşe ve ikrara göre işlem yapılmaktadır. İçten inanıp inanmadığını tespit ise Allah’a has ve ahirete ilişkin bir meseledir: “…Size selam verene dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, sen mümin değilsin demeyin…” (en-Nisa 4/94) buyrularak buna işaret edilir.
Küfürden Uzaklaşmak İçin Kelime-i Tevhidin Önemi
Hazreti Peygamber de imanda ikrarın değerini vurgulamak ve kelime-i tevhidi söyleyenin, Müslüman kabul edilmesi gereğine işaret etmek için şöyle buyurmuştur: “İnsanlar Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed O’nun elçisidir deyinceye kadar kendileriyle savaşmakla emir olundum. Ne zaman bunu söylerlerse, can ve mal güvenliğine sahip olmuş olurlar…”(Buhari, “Cihad”, 102; Müslim, “iman”, 8; Ebu Davud, “Cihad”, 104).
Bu sebeple imanını diliyle ikrar ettiği veya davranışlarına yansıttığı sürece herkesin İslam toplumunun tabii bir üyesi olarak görülmesi, can ve mal güvenliğine sahip olması, dünyevi-dini ahkam, sosyal ve beşeri ilişkiler yönünden de Müslümanın sahip olduğu tüm statü, hak ve sorumluluklara muhatap olması gerekir.
İman Nedir?
“Hiçbiriniz, kendiniz için istediğini kardeşi için de istemedikçe (tam) iman etmiş olmaz.” (Buharî, İman, 7.)
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!” (Müslim, İman, 75.)
İman, Hazreti Peygamber’in getirdiklerinin tümünü tasdik, küfür inkar etmektir. iman ile küfrü belirleyen önemli ayıraç kalbin tasdikidir. Fakat kalbin tasdiki, insanlar tarafından bilinemediğinden, ikrar ve ikrarı gösteren dini görevleri yerine getirmek, amel, kalpteki imanın varlığının göstergesi olarak kabul edilmiştir.
Küfrün en bilinen alameti, dinin temel esaslarından birini ya da tümünü reddetmek yahut onları beğenmemek, değersiz saymaktır.
Müslüman olduğunu söyleyen bir kişinin, bu dünyada mümin kabul edilmesi ve İslam toplumundan dışlanmaması gerekir. Çünkü dünyada dış görünüşe ve ikrara göre işlem yapılmaktadır. İçten inanıp inanmadığını tespit ise Allah’a has ve ahirete ilişkin bir meseledir: “…Size selam verene dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, sen mümin değilsin demeyin…” (en-Nisa 4/94) buyrularak buna işaret edilir.
Küfürden Uzaklaşmak İçin Kelime-i Tevhidin Önemi
Hazreti Peygamber de imanda ikrarın değerini vurgulamak ve kelime-i tevhidi söyleyenin, Müslüman kabul edilmesi gereğine işaret etmek için şöyle buyurmuştur: “İnsanlar Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed O’nun elçisidir deyinceye kadar kendileriyle savaşmakla emir olundum. Ne zaman bunu söylerlerse, can ve mal güvenliğine sahip olmuş olurlar…”(Buhari, “Cihad”, 102; Müslim, “iman”, 8; Ebu Davud, “Cihad”, 104).
Bu sebeple imanını diliyle ikrar ettiği veya davranışlarına yansıttığı sürece herkesin İslam toplumunun tabii bir üyesi olarak görülmesi, can ve mal güvenliğine sahip olması, dünyevi-dini ahkam, sosyal ve beşeri ilişkiler yönünden de Müslümanın sahip olduğu tüm statü, hak ve sorumluluklara muhatap olması gerekir.