İslam dininin temel esaslarından biri olanİmanın Tanımı ve Önemi konusunda hazırlanmış bu yazı her Müslümanın bilmesi gereken İlmihalbir konudur.
İman demek sözlükte, “bir kişiyi söylediği sözde tasdik etmek, yada doğrulamak, söylediğini kabullenmek, benimsemek, şüpheye yer vermeyecek şekilde içten ve yürekten inanmak” manalarına gelir. Terim olarak ise, Hz. Peygamber’i, Allah Teala’dan getirdiği kesin bilinen hükümlerde tasdik etmek, onun haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip doğru olduğuna yürekten inanmak demektir.
Buna göre; İslam dininde imanın hakikati ve özü kalbin tasdikidir. Her kişi, neye inandığını bilir. İnanılacak esaslarla ilgili bilgiye iman denilebilmesi için, kişinin gönlünde ve kalbinde hür iradeye dayalı bir boyun eğişin, teslimiyetin ve tasdikin bulunması gerekir. İman edene sevap, etmeyene ceza verilmesinin sebebi, kişinin gönülden bağlılığının ve tasdikinin bulunup bulunmamasıdır. İmanın, bir kalp işi, kalbin tasdiki olduğunu gösteren ayet ve hadislerden bazıları şunlardır:
“Ey Peygamber, kalpleri iman etmediği halde, ağızlarıyla inandık diyenlerden ve Yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin…” (el-Mâide 5/41).
“Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm’a açar…” (el-En`âm 6/125).
“Allah cennetlikleri cennete, cehennemlikleri cehenneme koyacak, sonra da bakın kalbinde hardal tanesi kadar imanı olan birisini bulursanız onu cehennemden çıkarın diyecektir” (Buhari, “İman”, 15; Müslim, “İman”, 82).
imanın esası, inanılacak şeyleri kalbin tasdik etmesidir. Bir kimse diliyle inandığını söylese bile kalbiyle tasdik etmezse mümin olamaz. Buna karşılık kalbiyle tasdik edip inandığı halde, dilsizlik gibi bir özrü sebebiyle inancını diliyle açıklayamayan veya tehdit altında olduğu için kâfir ve inançsız olduğunu söyleyen kimse de mümin sayılır.
Sahabelerden Ammar b. Yasir, Kureyş müşriklerinin ağır baskılarına ve ölüm tehditlerine dayanamayarak kalben inanmakla birlikte, diliyle Müslüman olmadığını, Hz. Muhammed’in dininden çıktığını söylemiş, bu olay hakkında âyet-i kerîme inerek, Ammar’ın mümin bir kimse olduğu belirtilmiştir:“Kalbi imanla dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan kimse hariç, kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâr ederse ve kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah’ın gazabı bunlaradır. Onlar için büyük bir azap vardır” (en-Nahl 16/106).
Kalplerde neyin gizli olduğunu yalnız Allah bilir. Bir kimsenin iman ettiği, ya söylemesiyle veya cemaatle namaz kılmak gibi mümin olduğunu gösteren belli ibadetleri yapmasıyla anlaşılır. O zaman o kimse mümin olarak tanınır, Müslüman muamelesi görür, Müslüman bir hanımla evlenebilir. Kestiği hayvanın eti yenir, zekat ve öşür gibi dini vergilerle yükümlü tutulur. Ölünce de cenaze namazı kılınır, Müslüman mezarlığına defnedilir.
İmanda ikrarın önemli olduğunu Peygamber Efendimiz bu hadisleriyle dile getirmişlerdir:
“Kalbinde buğday, arpa ve zerre ölçüsü iman olduğu halde Allah’tan başka Tanrı yoktur. Muhammed Onun elçisidir diyen kimse cehennemden çıkar” (Buhari, “İman”, 33; Tirmizî, “Cehennem”, 9; İbn Mace, “Zühd”, 37).
“İnsanlar Allah’tan başka Tanrı yoktur. Muhammed O’nun elçisidir deyinceye kadar kendileriyle savaşmakla emir olundum. Ne zaman bunu söylerlerse can ve mal güvenliğine sahip olurlar. Ancak kamu hukuku gereği uygulanan cezalar bundan müstesnadır. İç yüzlerinin muhasebesi ise Allah’a aittir”(Buhari, “Cihad”, 102; Müslim, “İman”, 8; Ebu Davud, “Cihad”, 104).
Dil ile ikrar bu denli önemli olduğu için genellikle iman,“Kalp ile tasdik ve dil ile ikrardır” şeklinde tanımlanmıştır. Fakat imanı bu şekilde tanımlamak, kalbi ile inanmadığı halde inandım diyenin mümin olmasını gerektirmez. Bu konuda bir ayet-i kerimede, “İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde Allah’a ve âhiret gününe inandık derler” (el-Bakara 2/8) buyrulmuştur.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için Giriş yap veya üye ol. dininde Gönülden inanmadığı halde, diliyle inandığını söyleyen kimse -kalpteki inanç ve ikrarı bilinemediği için dünyada Müslüman gibi işlem görür. Fakat imanı bulunmadığı ve münafık olduğu için ahirette kafir olarak işlem görecek ve cehennemde ebedi kalacaktır.
İman demek sözlükte, “bir kişiyi söylediği sözde tasdik etmek, yada doğrulamak, söylediğini kabullenmek, benimsemek, şüpheye yer vermeyecek şekilde içten ve yürekten inanmak” manalarına gelir. Terim olarak ise, Hz. Peygamber’i, Allah Teala’dan getirdiği kesin bilinen hükümlerde tasdik etmek, onun haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip doğru olduğuna yürekten inanmak demektir.
Buna göre; İslam dininde imanın hakikati ve özü kalbin tasdikidir. Her kişi, neye inandığını bilir. İnanılacak esaslarla ilgili bilgiye iman denilebilmesi için, kişinin gönlünde ve kalbinde hür iradeye dayalı bir boyun eğişin, teslimiyetin ve tasdikin bulunması gerekir. İman edene sevap, etmeyene ceza verilmesinin sebebi, kişinin gönülden bağlılığının ve tasdikinin bulunup bulunmamasıdır. İmanın, bir kalp işi, kalbin tasdiki olduğunu gösteren ayet ve hadislerden bazıları şunlardır:
“Ey Peygamber, kalpleri iman etmediği halde, ağızlarıyla inandık diyenlerden ve Yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin…” (el-Mâide 5/41).
“Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm’a açar…” (el-En`âm 6/125).
“Allah cennetlikleri cennete, cehennemlikleri cehenneme koyacak, sonra da bakın kalbinde hardal tanesi kadar imanı olan birisini bulursanız onu cehennemden çıkarın diyecektir” (Buhari, “İman”, 15; Müslim, “İman”, 82).
imanın esası, inanılacak şeyleri kalbin tasdik etmesidir. Bir kimse diliyle inandığını söylese bile kalbiyle tasdik etmezse mümin olamaz. Buna karşılık kalbiyle tasdik edip inandığı halde, dilsizlik gibi bir özrü sebebiyle inancını diliyle açıklayamayan veya tehdit altında olduğu için kâfir ve inançsız olduğunu söyleyen kimse de mümin sayılır.
Sahabelerden Ammar b. Yasir, Kureyş müşriklerinin ağır baskılarına ve ölüm tehditlerine dayanamayarak kalben inanmakla birlikte, diliyle Müslüman olmadığını, Hz. Muhammed’in dininden çıktığını söylemiş, bu olay hakkında âyet-i kerîme inerek, Ammar’ın mümin bir kimse olduğu belirtilmiştir:“Kalbi imanla dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan kimse hariç, kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâr ederse ve kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah’ın gazabı bunlaradır. Onlar için büyük bir azap vardır” (en-Nahl 16/106).
Kalplerde neyin gizli olduğunu yalnız Allah bilir. Bir kimsenin iman ettiği, ya söylemesiyle veya cemaatle namaz kılmak gibi mümin olduğunu gösteren belli ibadetleri yapmasıyla anlaşılır. O zaman o kimse mümin olarak tanınır, Müslüman muamelesi görür, Müslüman bir hanımla evlenebilir. Kestiği hayvanın eti yenir, zekat ve öşür gibi dini vergilerle yükümlü tutulur. Ölünce de cenaze namazı kılınır, Müslüman mezarlığına defnedilir.
İmanda ikrarın önemli olduğunu Peygamber Efendimiz bu hadisleriyle dile getirmişlerdir:
“Kalbinde buğday, arpa ve zerre ölçüsü iman olduğu halde Allah’tan başka Tanrı yoktur. Muhammed Onun elçisidir diyen kimse cehennemden çıkar” (Buhari, “İman”, 33; Tirmizî, “Cehennem”, 9; İbn Mace, “Zühd”, 37).
“İnsanlar Allah’tan başka Tanrı yoktur. Muhammed O’nun elçisidir deyinceye kadar kendileriyle savaşmakla emir olundum. Ne zaman bunu söylerlerse can ve mal güvenliğine sahip olurlar. Ancak kamu hukuku gereği uygulanan cezalar bundan müstesnadır. İç yüzlerinin muhasebesi ise Allah’a aittir”(Buhari, “Cihad”, 102; Müslim, “İman”, 8; Ebu Davud, “Cihad”, 104).
Dil ile ikrar bu denli önemli olduğu için genellikle iman,“Kalp ile tasdik ve dil ile ikrardır” şeklinde tanımlanmıştır. Fakat imanı bu şekilde tanımlamak, kalbi ile inanmadığı halde inandım diyenin mümin olmasını gerektirmez. Bu konuda bir ayet-i kerimede, “İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde Allah’a ve âhiret gününe inandık derler” (el-Bakara 2/8) buyrulmuştur.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için Giriş yap veya üye ol. dininde Gönülden inanmadığı halde, diliyle inandığını söyleyen kimse -kalpteki inanç ve ikrarı bilinemediği için dünyada Müslüman gibi işlem görür. Fakat imanı bulunmadığı ve münafık olduğu için ahirette kafir olarak işlem görecek ve cehennemde ebedi kalacaktır.