kant ahlakı diye bir kavramın doğmasına neden olmuş, gayet oznel bir yorum olmakla birlikte, neredeyse butun fikirleri ağlaya ağlaya ayakta alkışlanası filozoftur
kant ahlakının onemi, en temel sloganı olan başkalarına arac gibi değil, amac gibi bakınız dan kaynaklanmaktadır kanımca ki, bu arac amac meselesi uzerinde, hala daha milyonlarca tartışma vardır altına tereddutsuz imzamı atabileceğim bir ahlak anlayışıdır, lakin, bu anlayışın yerleşmesinin mumkun olamayacağını, herzaman karşılıklı bir değişkenlik durumuyla karşı karşıya kalacağımız gibi pek cok tartışma karşısında, ceşitli soru işaretlerine gark olmaktayım ayrıca cok da populer bir soylem haline geldiği de bir gercektir; demokrasiyi arac mı yoksa amac mı olarak goreceğine karar veremeyen aklı karışık politikacılar dahil, neredeyse artık her konuda dile getirilen bir bakış acısı olmuştur
ama benim bu konuda asıl ilgimi ceken ve bu ahlakın yerleşmesinin, hep bir donuşumlu ilişki şeklinde olacağı konusundaki duşuncemi belki de yanılsamamı, bilemiyorum, destekleyen şeylerden biri de şu olmuştur;
bu ahlak anlayışını dile getiren kanta karşı, daha sonraları, bir varoluşcu olan kierkegaardın, kantın soylemini, şoyle, aslında gayet basit bir ornekle ve varoluşculuğun karamsar anlayışı ile harmanlayarak, curutmeye kalkışmış olmasıdır
kierkegaard, bu amac arac meselesi hakkında şoyle demiş;
başkalarına, arac değil, amac gibi bakalım guzel! anamın yanında kalırsam, ona arac gibi değil, amac gibi bakmış olurum şuphesiz ama korkarım ki, ozaman cevremde, biraz da benim icin kelle koltukta savaşanları arac yerine koymuş olurum savaşcılara katılırsam, onları amac yerine koymuş olurum ama bu kez de anamı arac saymak tehlikesi başgosterir
kanta (17241804) gore, evrende değer ureten, ozgurluğunu iyi iradeyle yaşayabilen, bir amac ortaya koyabilen biricik canlı, insandır o nedenle ahlak da, hukuk da ortaya amac koyabilen insanın urunleridir
insan aklı iradeyi yonlendirir; davranışlar arasında secim yapar irade aklın dışında olduğu zaman insan secim yapma gucunu yitirir
ozetle secim, aklın urunu olduğu surece insan iradesi ozgurdur
boylelikle kant, ahlak bilimini felsefenin bir parcası yapar ve evrensel boyutta iyi niyet yorungesine oturtur aklın işlevi, bir arac olarak değil, bir amac olarak iyi olana kendiliğinden koşmaktır, ulaşmaktır
kısacası kant, duşunceyi algıya yeğler, duyguyu odev bilinci duzeyine yukseltir
cunku, odev bilinci, davranışa ahlaksal değer katan kaynaktır
davranıştaki bu ahlaksal değer olcutu, bencilliği, makyavelizmi, hazcılığı, yararcılığı, cıkarcılığı ve aklı bunlara ulaşmak icin bir arac olarak kullanan cocukca ve bencilce kurnazlığı mahkUm ve reddeder, kant cunku, kanta gore, belli bir sonuca ya da amaca yahut da başarıya ulaşmak icin belli davranış(lar)ı benimsemek yetmez onemli olan, davranışın, aklın evrensel yasasına uymasıdır
bu yasa, kokenini insanın icindevicdanında bulan kutsal bir sestir, kanta gore bu yuzden akıl, eğer mutluluk, haz ve yararcıkar gibi değişkenlerle iradeyi yonlendirir ve davranışı belirlerse, ahlaksal değerini yitirmiş, ahlakın dışına taşmış olur
ahlakın dışında kalan gercekler, gorelidir, değişkendir sozgelimi, bir koye gitmek icin kara yolu varsa, demir yolu yapma zorunluluğu duyulmayabilir akıl, bu teknik buyruğu verebilir, kolaylıkla bunun ahlakla ilgisi yoktur
bir de erişilmek istenen amaca bir arac olarak bir başka şeyi buyuran koşullu olankesin olmayan buyruk vardır sozgelimi, sınavı başarmak istiyorsan, calışmalısın buyruğu gibi boylece ortaya, bir başka şeye bağımlı olan eğerli bir buyruk cıkar elbette bu buyruğa uyulması zorunlu değildir zira, koşullu olankesin olmayan buyruk, ahlaksal değer ve duzey acısından yalnızca bir oğutten ibarettir o kadar
buna karşılık, kanta gore bir de kesinkoşulsuz buyruk vardır matematik kadar değişmez gercekliği, oncelliği (a priori) ve evrenselliği olan, hicbir ayrık kural tanımayan ahlaksal zorunluluk yasasının buyruğu
bu buyruğun ozune, ahlak ve hukuktaki yansımalarına bir başka yazımda değineceğim
kantın ozetlemeye cabaladığım bu ulkucu ahlak goruşu, hic kuşkusuz butun zamanlar icin gecerlidir: her davranışınızda, kendinizde ve başkalarında olan insanlığı amac edinin, onu asla arac kılmayın
buradan yola cıkan kant, ahlakın, hukukun yasalarını, ilkelerini kotarır
gercekten hicbir duşunur, ahlaka, hukuka kant gibi yaklaşmamıştır
o, ahlaksal akıl ve zorunluluk ile kesinkoşulsuz buyruk kavramlarından yola cıkar, ulpianustan esinlenir, uc değişmez odeve değinir: onurlu yaşa (honeste vive), yani ilişkilerde kendini arac kılma, amac ol, değerini koru kimseye zarar verme (neminem laede) cok acık değil mi? herkese hakkını ver (suum cuique tribue) bu da cok acık
pratik aklın eleştirisinde, şoyle demişti, kant: insan ruhunu surekli olarak hayranlık ve saygıyla dolduran iki şey vardır: uzerimdeki yıldızlı gokyuzu, icimdekivicdanımdaki ahlak yasası
kantın yaşamını ve felsefesini ozetleyen bu son cumle, mezar taşına yazıldı
herkes bir kez daha okusun ve sonsuza dek duşunsun diye
kant ahlakının onemi, en temel sloganı olan başkalarına arac gibi değil, amac gibi bakınız dan kaynaklanmaktadır kanımca ki, bu arac amac meselesi uzerinde, hala daha milyonlarca tartışma vardır altına tereddutsuz imzamı atabileceğim bir ahlak anlayışıdır, lakin, bu anlayışın yerleşmesinin mumkun olamayacağını, herzaman karşılıklı bir değişkenlik durumuyla karşı karşıya kalacağımız gibi pek cok tartışma karşısında, ceşitli soru işaretlerine gark olmaktayım ayrıca cok da populer bir soylem haline geldiği de bir gercektir; demokrasiyi arac mı yoksa amac mı olarak goreceğine karar veremeyen aklı karışık politikacılar dahil, neredeyse artık her konuda dile getirilen bir bakış acısı olmuştur
ama benim bu konuda asıl ilgimi ceken ve bu ahlakın yerleşmesinin, hep bir donuşumlu ilişki şeklinde olacağı konusundaki duşuncemi belki de yanılsamamı, bilemiyorum, destekleyen şeylerden biri de şu olmuştur;
bu ahlak anlayışını dile getiren kanta karşı, daha sonraları, bir varoluşcu olan kierkegaardın, kantın soylemini, şoyle, aslında gayet basit bir ornekle ve varoluşculuğun karamsar anlayışı ile harmanlayarak, curutmeye kalkışmış olmasıdır
kierkegaard, bu amac arac meselesi hakkında şoyle demiş;
başkalarına, arac değil, amac gibi bakalım guzel! anamın yanında kalırsam, ona arac gibi değil, amac gibi bakmış olurum şuphesiz ama korkarım ki, ozaman cevremde, biraz da benim icin kelle koltukta savaşanları arac yerine koymuş olurum savaşcılara katılırsam, onları amac yerine koymuş olurum ama bu kez de anamı arac saymak tehlikesi başgosterir
kanta (17241804) gore, evrende değer ureten, ozgurluğunu iyi iradeyle yaşayabilen, bir amac ortaya koyabilen biricik canlı, insandır o nedenle ahlak da, hukuk da ortaya amac koyabilen insanın urunleridir
insan aklı iradeyi yonlendirir; davranışlar arasında secim yapar irade aklın dışında olduğu zaman insan secim yapma gucunu yitirir
ozetle secim, aklın urunu olduğu surece insan iradesi ozgurdur
boylelikle kant, ahlak bilimini felsefenin bir parcası yapar ve evrensel boyutta iyi niyet yorungesine oturtur aklın işlevi, bir arac olarak değil, bir amac olarak iyi olana kendiliğinden koşmaktır, ulaşmaktır
kısacası kant, duşunceyi algıya yeğler, duyguyu odev bilinci duzeyine yukseltir
cunku, odev bilinci, davranışa ahlaksal değer katan kaynaktır
davranıştaki bu ahlaksal değer olcutu, bencilliği, makyavelizmi, hazcılığı, yararcılığı, cıkarcılığı ve aklı bunlara ulaşmak icin bir arac olarak kullanan cocukca ve bencilce kurnazlığı mahkUm ve reddeder, kant cunku, kanta gore, belli bir sonuca ya da amaca yahut da başarıya ulaşmak icin belli davranış(lar)ı benimsemek yetmez onemli olan, davranışın, aklın evrensel yasasına uymasıdır
bu yasa, kokenini insanın icindevicdanında bulan kutsal bir sestir, kanta gore bu yuzden akıl, eğer mutluluk, haz ve yararcıkar gibi değişkenlerle iradeyi yonlendirir ve davranışı belirlerse, ahlaksal değerini yitirmiş, ahlakın dışına taşmış olur
ahlakın dışında kalan gercekler, gorelidir, değişkendir sozgelimi, bir koye gitmek icin kara yolu varsa, demir yolu yapma zorunluluğu duyulmayabilir akıl, bu teknik buyruğu verebilir, kolaylıkla bunun ahlakla ilgisi yoktur
bir de erişilmek istenen amaca bir arac olarak bir başka şeyi buyuran koşullu olankesin olmayan buyruk vardır sozgelimi, sınavı başarmak istiyorsan, calışmalısın buyruğu gibi boylece ortaya, bir başka şeye bağımlı olan eğerli bir buyruk cıkar elbette bu buyruğa uyulması zorunlu değildir zira, koşullu olankesin olmayan buyruk, ahlaksal değer ve duzey acısından yalnızca bir oğutten ibarettir o kadar
buna karşılık, kanta gore bir de kesinkoşulsuz buyruk vardır matematik kadar değişmez gercekliği, oncelliği (a priori) ve evrenselliği olan, hicbir ayrık kural tanımayan ahlaksal zorunluluk yasasının buyruğu
bu buyruğun ozune, ahlak ve hukuktaki yansımalarına bir başka yazımda değineceğim
kantın ozetlemeye cabaladığım bu ulkucu ahlak goruşu, hic kuşkusuz butun zamanlar icin gecerlidir: her davranışınızda, kendinizde ve başkalarında olan insanlığı amac edinin, onu asla arac kılmayın
buradan yola cıkan kant, ahlakın, hukukun yasalarını, ilkelerini kotarır
gercekten hicbir duşunur, ahlaka, hukuka kant gibi yaklaşmamıştır
o, ahlaksal akıl ve zorunluluk ile kesinkoşulsuz buyruk kavramlarından yola cıkar, ulpianustan esinlenir, uc değişmez odeve değinir: onurlu yaşa (honeste vive), yani ilişkilerde kendini arac kılma, amac ol, değerini koru kimseye zarar verme (neminem laede) cok acık değil mi? herkese hakkını ver (suum cuique tribue) bu da cok acık
pratik aklın eleştirisinde, şoyle demişti, kant: insan ruhunu surekli olarak hayranlık ve saygıyla dolduran iki şey vardır: uzerimdeki yıldızlı gokyuzu, icimdekivicdanımdaki ahlak yasası
kantın yaşamını ve felsefesini ozetleyen bu son cumle, mezar taşına yazıldı
herkes bir kez daha okusun ve sonsuza dek duşunsun diye