insanlaraTebliğ metodu nasıl olmalıdır?
Tebliğde nelere dikkat etmek gerekir?
Hidayet Allah'dan; evet bu konuda ayet var Peki ben bunu nasıl anlamalıyım? Birisine anlata anlata bir şeyleri kabullendirmeye calışıyorum
Sizin kendinizi eksik gormeniz ve bu eksiklerinizi tamamlamanız icin calışmanız guzeldir Ancak unutulmamalıdır ki tebliğ bizden, hidayet Allah'tandır
Habibim! İnsanları Rabbi Teala'nın yoluna hikmetle (acık delillerle ve guzel vaazlarla) davet et Ve onlarla muhkem ve guzel mukaddimelerle, mulayim ve tatlı sozlerle mucadele et (ki davetin husni tesir hasıl etsin)(Nahl, 16125)
Peygamberimiz (asm) bu ve benzeri ayetleri ornek alarak muminleri ilim ve hikmetle irşat eder, bu irşadını delillere dayandırırdı
İrşadında ve ikazında hiddet ve şiddet gostermezdi Muhataplarını samimi bir hava icerisinde karşılar, onlara şefkat ve merhametle nasihatte bulunurdu Doğruyu ve gerceği anlatmakta daima tatlı dili, guzel sozu tercih ederdi Zihinlerde meydana gelen şuphe ve tereddutleri buyuk bir sabır ve anlayışla giderirdi Muhataplarına itibar eder ve onları ikna etmek icin fesahat ve belagatla tane tane konuşurdu Sorulan sualler yersiz de olsa tebessumle karşılar, ciddiye alırdı Vaaz ve nasihatlerindeki tesirin en buyuk bir sebebi de insanların kusurlarını bağışlayıp, onları affetmesiydi Hatta en cok sevdiği amcasını ve daha bircok akraba ve sahabelerini şehit eden ve ettirenleri Mekke'nin fethi sırasında affetmişti Halbuki, o gun butun guc ve kuvvet elindeydi Onları dilediği gibi cezalandırabilirdi
İşte boyle buyuk ve yuksek seciyelerle etrafındaki insanların ruhlarına tesir etti ve onların nuve halindeki kabiliyet ve yeteneklerini uyandırdı, inkişaf ettirdi Onları insanlık semasının birer yıldızı haline getirdi O asrı perdeleyen cehalet sislerini kaldırdı Alemin şeklini değiştirdi İnsanlar arasında adalet, muhabbet, yardımlaşma gibi yuksek seciyeleri hayata gecirdi Kişisel ve sosyal hayatı tehdit eden butun hastalıklara karşı şifalı ilaclar getirdi ve Allahın izniyle insanlık alemini tedavi etti
Tebliğ mesleğinin yolu, acz, fakr, şefkat ve tefekkur yoludur Bu dava, iman kurtarma davası İnsanları ahir zamanın dehşetli fitnelerinden sıyırıp, ulvi gayelere yonlendirme davası Beşeriyeti, nefsin, şeytanın ve akıl almaz derecede bozulmuş ictimai havanın tesirinden kurtarıp, ona kulluğun zevkini tattırma davası Bir insan bu yuksek ideali, bir İlahi lutuf olarak yakalayabildiği takdirde, ilk yapacağı şey, bu zor işi başarmaktaki aczini ve fakrını itiraf ile Rabbinin kudretine ve rahmetine istinat etmek olacaktır
Acz ve fakr, kulun iki zati hassası; insanın en bariz ozellikleri Nitekim Fatiha SUresini okurken, mealen, Yalnız sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz diyerek alemlerin Rabbi olan Rabbimize sığınır, dunyevi olsun, uhrevi olsun her işimizde Ondan medet bekleriz İşte iman ve Kuran hizmetinin erleri de insanların kalplerinde hidayetin sumbullenmesi icin butun gucleriyle calışmakla birlikte, bu buyuk neticeyi kendi kuvvet ve kudretleriyle elde edemeyeceklerini bilerek acz ve fakr ile Allahın dergahına iltica ederler
Ucuncu adım, kendilerini cehenneme hazırlayan asi ve gunahkar insanlara acımak ve yardımlarına bir doktor hassasiyeti ve bir anne şefkatiyle koşmak
Ve dorduncu adım, bu işi hikmet dairesinde yurutmek
Milli şairimiz, Merhum Mehmet Akifimizin,
Doğrudan doğruya Kurandan alıp ilhamı Asrın idrakine soyletmeliyiz İslamı
beytiyle ortaya koyduğu buyuk ideal, Risalei Nur Kulliyatında kemaliyle tahakkuk etmiştir Neden ve nicinlerle dolu bu asrın carşısında, ancak hem akla, hem de kalbe hitab eden, davasını hem sevdiren, hem de ispat eden bir kulliyat revac bulabilirdi ve buldu da
Bu tespitlerden birincisi İslamı gerek kendi vatandaşlarımıza, gerekse butun bir insanlık alemine ulaştırabilmemiz icin en buyuk şartın, Kuran ahlakıyla ahlaklanmak olduğunu ders verir Diğeri ise, iman ve Kuran hakikatlerini muhtaclara ulaştırabilmek icin iktisadi yonden kalkınmak gerektiğini tespit eder
Bu iki yaramızı tam kabul ile tedavisine calışmamız gerek Bundan gaflet ederek, gecici ve kararsız siyasi formullere bel bağladığımız surece, surunmeye devam edecek ve bununla da kalmayıp, İslamın muhtac gonullere ulaşmasına perde ve engel olmanın mesuliyetini de cekeceğiz
Her Musluman uzerine duşen gorevi yapmakla sorumludur Bir insanın toplumda bulunduğu konum ona bazı sorumluluklar yukler Her Musluman da o konumuna gore sorumlu olur Bu konuya bir hadisi şerifle bakabiliriz:
Bir kotuluk gorduğunuz zaman elinizle, gucunuz yetmezse dilinizle, ona da gucunuz yetmezse kalben buğz ediniz buyuruluyor
Herkes her durumda bu hadisi kendine gore yorumlayamaz Mesela, yolda bir kotuluk gorsek, onu elimizle duzeltmeye kalksak ve o kişiye zarar versek, o adam da davacı olsa, bu durumda bize de ceza tatbik edilir Oyleyse hadisi şerifin manasını nasıl anlamalıyız?
El ile duzeltmek vazifeli insanların, yani devletin ve emniyetin gorevi; dil ile duzeltmek alimlerin vazifesi; kalben buğz etmek ise diğerlerinindir
Bu nedenle bir Musluman once İslamı hakkıyla yaşamalıdır Sonra, eğer zarar vermeyecekse uygun ve tatlı bir dille anlatmalıdır Bundan sonrasını da Allah'a bırakmalıdır
sourlarla islamiyet
Tebliğde nelere dikkat etmek gerekir?
Hidayet Allah'dan; evet bu konuda ayet var Peki ben bunu nasıl anlamalıyım? Birisine anlata anlata bir şeyleri kabullendirmeye calışıyorum
Sizin kendinizi eksik gormeniz ve bu eksiklerinizi tamamlamanız icin calışmanız guzeldir Ancak unutulmamalıdır ki tebliğ bizden, hidayet Allah'tandır
Habibim! İnsanları Rabbi Teala'nın yoluna hikmetle (acık delillerle ve guzel vaazlarla) davet et Ve onlarla muhkem ve guzel mukaddimelerle, mulayim ve tatlı sozlerle mucadele et (ki davetin husni tesir hasıl etsin)(Nahl, 16125)
Peygamberimiz (asm) bu ve benzeri ayetleri ornek alarak muminleri ilim ve hikmetle irşat eder, bu irşadını delillere dayandırırdı
İrşadında ve ikazında hiddet ve şiddet gostermezdi Muhataplarını samimi bir hava icerisinde karşılar, onlara şefkat ve merhametle nasihatte bulunurdu Doğruyu ve gerceği anlatmakta daima tatlı dili, guzel sozu tercih ederdi Zihinlerde meydana gelen şuphe ve tereddutleri buyuk bir sabır ve anlayışla giderirdi Muhataplarına itibar eder ve onları ikna etmek icin fesahat ve belagatla tane tane konuşurdu Sorulan sualler yersiz de olsa tebessumle karşılar, ciddiye alırdı Vaaz ve nasihatlerindeki tesirin en buyuk bir sebebi de insanların kusurlarını bağışlayıp, onları affetmesiydi Hatta en cok sevdiği amcasını ve daha bircok akraba ve sahabelerini şehit eden ve ettirenleri Mekke'nin fethi sırasında affetmişti Halbuki, o gun butun guc ve kuvvet elindeydi Onları dilediği gibi cezalandırabilirdi
İşte boyle buyuk ve yuksek seciyelerle etrafındaki insanların ruhlarına tesir etti ve onların nuve halindeki kabiliyet ve yeteneklerini uyandırdı, inkişaf ettirdi Onları insanlık semasının birer yıldızı haline getirdi O asrı perdeleyen cehalet sislerini kaldırdı Alemin şeklini değiştirdi İnsanlar arasında adalet, muhabbet, yardımlaşma gibi yuksek seciyeleri hayata gecirdi Kişisel ve sosyal hayatı tehdit eden butun hastalıklara karşı şifalı ilaclar getirdi ve Allahın izniyle insanlık alemini tedavi etti
Tebliğ mesleğinin yolu, acz, fakr, şefkat ve tefekkur yoludur Bu dava, iman kurtarma davası İnsanları ahir zamanın dehşetli fitnelerinden sıyırıp, ulvi gayelere yonlendirme davası Beşeriyeti, nefsin, şeytanın ve akıl almaz derecede bozulmuş ictimai havanın tesirinden kurtarıp, ona kulluğun zevkini tattırma davası Bir insan bu yuksek ideali, bir İlahi lutuf olarak yakalayabildiği takdirde, ilk yapacağı şey, bu zor işi başarmaktaki aczini ve fakrını itiraf ile Rabbinin kudretine ve rahmetine istinat etmek olacaktır
Acz ve fakr, kulun iki zati hassası; insanın en bariz ozellikleri Nitekim Fatiha SUresini okurken, mealen, Yalnız sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz diyerek alemlerin Rabbi olan Rabbimize sığınır, dunyevi olsun, uhrevi olsun her işimizde Ondan medet bekleriz İşte iman ve Kuran hizmetinin erleri de insanların kalplerinde hidayetin sumbullenmesi icin butun gucleriyle calışmakla birlikte, bu buyuk neticeyi kendi kuvvet ve kudretleriyle elde edemeyeceklerini bilerek acz ve fakr ile Allahın dergahına iltica ederler
Ucuncu adım, kendilerini cehenneme hazırlayan asi ve gunahkar insanlara acımak ve yardımlarına bir doktor hassasiyeti ve bir anne şefkatiyle koşmak
Ve dorduncu adım, bu işi hikmet dairesinde yurutmek
Milli şairimiz, Merhum Mehmet Akifimizin,
Doğrudan doğruya Kurandan alıp ilhamı Asrın idrakine soyletmeliyiz İslamı
beytiyle ortaya koyduğu buyuk ideal, Risalei Nur Kulliyatında kemaliyle tahakkuk etmiştir Neden ve nicinlerle dolu bu asrın carşısında, ancak hem akla, hem de kalbe hitab eden, davasını hem sevdiren, hem de ispat eden bir kulliyat revac bulabilirdi ve buldu da
Bu tespitlerden birincisi İslamı gerek kendi vatandaşlarımıza, gerekse butun bir insanlık alemine ulaştırabilmemiz icin en buyuk şartın, Kuran ahlakıyla ahlaklanmak olduğunu ders verir Diğeri ise, iman ve Kuran hakikatlerini muhtaclara ulaştırabilmek icin iktisadi yonden kalkınmak gerektiğini tespit eder
Bu iki yaramızı tam kabul ile tedavisine calışmamız gerek Bundan gaflet ederek, gecici ve kararsız siyasi formullere bel bağladığımız surece, surunmeye devam edecek ve bununla da kalmayıp, İslamın muhtac gonullere ulaşmasına perde ve engel olmanın mesuliyetini de cekeceğiz
Her Musluman uzerine duşen gorevi yapmakla sorumludur Bir insanın toplumda bulunduğu konum ona bazı sorumluluklar yukler Her Musluman da o konumuna gore sorumlu olur Bu konuya bir hadisi şerifle bakabiliriz:
Bir kotuluk gorduğunuz zaman elinizle, gucunuz yetmezse dilinizle, ona da gucunuz yetmezse kalben buğz ediniz buyuruluyor
Herkes her durumda bu hadisi kendine gore yorumlayamaz Mesela, yolda bir kotuluk gorsek, onu elimizle duzeltmeye kalksak ve o kişiye zarar versek, o adam da davacı olsa, bu durumda bize de ceza tatbik edilir Oyleyse hadisi şerifin manasını nasıl anlamalıyız?
El ile duzeltmek vazifeli insanların, yani devletin ve emniyetin gorevi; dil ile duzeltmek alimlerin vazifesi; kalben buğz etmek ise diğerlerinindir
Bu nedenle bir Musluman once İslamı hakkıyla yaşamalıdır Sonra, eğer zarar vermeyecekse uygun ve tatlı bir dille anlatmalıdır Bundan sonrasını da Allah'a bırakmalıdır
sourlarla islamiyet