Tüm kişisel gelişim ve büyüme aynı basit farkındalıktan ortaya çıkar ve gelişir. Bizler birey olarak dışsal etkenler ne olursa olsun yaşamımızdaki herşeyden sorumluyuz. Başımıza gelenleri kontrol edemeyiz .Ama başımıza gelenleri nasıl yorumladığımızı ve nasıl tepki gösterdiğimizi her zaman kontrol edebiliriz. Bilinçli olarak kabul etsek de etmesek de her zaman deneyimlerimizden sorumluyuz. Hayatımızdaki olaylara tepki göstermemek de tepki göstermenin bir şeklidir.İster beğenelim ister beğenmeyelim başımıza gelenlerde ve içimizde olup bitenlerde her zaman etkin bir rolümüz vardır. Her zaman her anın her olayın anlamını yorumlarız. Yaşayacağımız değer yargılarını ve başımıza gelen herşeyi ölçtüğümüz ölçütleri her zaman seçeriz. Sıklıkla seçtiğimiz ölçüte göre aynı olayın iyi de kötü de olabileceğini görürüz. Kabul etsek de etmesek de her zaman seçeriz her zaman . Gerçekte hiç kafaya takmamak diye bişey yoktur.Bu imkansızdır. Hepimiz bir şeyleri kafaya takarız. Hiç bir şeyi kafaya takmamak da bir şeyi kafaya takmaktır. Gerçek soru şudur :Neyi kafaya takmamayı seçiyoruz ? Eylemlerimizi hangi değerlerle temellendiriyoruz ?Hayatımızı ölçmek için hangi ölçütleri seçiyoruz ?Bunlar iyi seçimler mi ,iyi değerler ,iyi ölçütler mi ?Yaşamlarını hemen herşey hakkında pozitif olmakla ölçerler vardır. Gerçek şu ki hayat bazen berbattır ve yapabileceğiniz en sağlıklı şey bunu kabul etmektir. Negatif duyguları inkar etmek daha derin ve daha uzun ömürlü negatif duygulara ve duygusal işlev bozukluklarına neden olur. Sürekli pozitif olmak geçerli bir çözüm değil inkardır. İşler ters gidebilir,insanlar bizi üzer ,kazalar olur. Bu duyguların da ifade edilmesi gerekir. Sorunlar hayatımıza anlam ve önem katar.Freud 'un bir zamanlar söylediği gibi "Bir gün geriye dönüp baktığınızda mücadele günlerinizin en güzel günleriniz olduğunu göreceksiniz "
İyi bir ilişki için öncelikle sağlıklı iki birey gerekir. Partneriniz dışında yeterli ve anlamlı sosyal bağlarınız olmalıdır. İlişki ,bireylerin o ilişki dışında başkalarıyla kurdukları ilişkiden beslenir. Sizin ve ilişkinizin dışarı açılan pencereleri olsun. Yeni tanışlara ,arkadaşlara ,dostlara açık olun. Bütün kapalı sistemler mütemadiyen sorun yaratır. Kendimizi birinin sahibi kılıyorsak o ilişkide temel bir sorun vardır. Bu duygunun tümleyeni kaybetme korkusudur. Özellikle derin katmanda kurulan bağlar ,karşılıklı anlayış ve dayanışma zeminindeki ilişkiler mutsuzluğa ve hayatın zorluklarına direnişin en güçlü desteğidir. İlişkide bir taraf sürekli verir (ilgi ,şefkat, maddi -manevi destek) diğer taraf sürekli alırsa alma verme dengesi bozulur. Sürekli veren almak için sürekli alan da ödenmesi güçleşen borçların yarattığı suçluluk duygusundan kurtulmak için ilişki duşuna savrulabilir. Ötekini kendine bağlama ,kışkırtma ,kıskandırma yönetme taktikleri içeren ilişki oyunları yıpratıcıdır. Hayatta yeterince iş ve angarya varken bu taktik mesaisi niye ? En iyisi kendiliğinden ve otantik bir varoluşla ilişkiye yerleşmektir. Öpüşleriniz ,dokunuşlarınız ,kucaklaşmalarınız ,sevgi sözcükleriniz ,duygu ve bilgi içermeli .Bunları ezbere mi yapıyorsunuz ,yoksa bütün varlığınızla orada olarak birlikte yaşanan anı paylaşabiliyormusunuz? Sahte samimiyet ve içeriksiz sevgi ilgi jestleri ilişki içindeki gerçeklik algınızı bozar ,zamanla ilişkiyi aşındırır. Çifte kumrular gibi görünmeye değil ,doğal ve orada olmaya çalışın. Yapay duygulanım kişinin gerçek duygularına erişimi aksadığında ortaya çıkar. Görünürde herşeyi doğru yapar ,iyi davranır ama karşı taraf yakınlığı hissetmediği için öfkelenir,anlaşılmamış ,eşlik edilmemiş hisseder. İnsan ölümlü . Hayatı yaşarken yakalayabilmek için yaşanan ana tutunun .İlişkinize ,aranızdaki bağa ,kendi duygularınıza ve onun duygularına açık ve uyanık olun .Sevdiğinize her gün yeni gözlerle bakın ve her gününüzü son gününüz gibi yaşayın ...
Aslında evlilik ne kutsal ,ne romantik,ne de doğaldır. Gel gör ki bir parçası olduğumuz makro sistemde çocuk yapmak ve onun sorumluluğunu paylaşmak için henüz daha uygun bir çözüm yolu bulunamadı. Evlilik bu yüzden işlevsel .Evlilik aşkı öldürür mü ?Aşkı öldüren evlilik değil ,ötekinin gerçekliğini çıplak gözle görmektir. Evlenip aynı çatı altında yaşamaya başlayınca gündelik hayatın sıradanlığı ,idealize edilmiş aşk ilişkisini seyreltir ve aşk illüzyonu hızla erir. Aşk zaten ölecektir.Evlilik bunu hızlandırır. Evlilik ilişkinin halka ilan edilip tescillenmesidir.Bu durum elbetteki ilişki dengelerini değiştirir. Değişim evlilik öncesi süreçte başlar .Aileler tanışır ,söz ,nişan derken her kafadan bir ses çıkar . Çift birbirini yeterince iyi tanımıyor ve birbirlerine güvenmiyorlarsa bu süreci iyi yönetemez ve büyük çatışmalar ya da kopuşlar yaşanabilir. Bu bakımdan evlilik kararı almadan önce tarafların birlikte yeterince zaman geçirmeleri ,ilişkilerinde güven ve dayanışmayı tesis etmeleri aynı eve yerleşmeden önce ilişkiye yerleşmeleri tavsiye olunur . Türk ve Amerikan geleneklerinin füzyona uğradığı ,aşırı detaylı,masraflı düğün organizasyonları moda oldu. Bu durum çiftleri yoruyor ve yıpratıyor.İlişki yüzlerce ayrıntı ,eşya çoğu zaman çatışan tercih ve görüşler nedeniyle bunalıyor. Düğünde herşeyin en iyisi olsun diyen aileler de birikimlerini harcıyor ve borca giriyorlar. Genellikle bu harcamalar karşı tarafın hanesine borç olarak yazılır ve ilişkide bir şeyler ters gittiğinde ya da olası ayrılık durumunda son derece tatsız durumlar yaratır. Kişinin düğüne atfettiği önem ,değer ve anlam evlilikten beklentisini ortaya koyar .Düğününde tahta çıkmak isteyen ,evlenince hayatına kral /kraliçe olarak devam edeceği yanılgısında olan kişidir. Düğün çılgınları ,düğün bittiğinde günlük hayatın sıradanlığıyla yüzleşmekte zorlanırlar. Ve çoğu zaman bunun faturası ilişkiye ya da karşı tarafa kesilir. İlişkinin sağlığı ,tarafların huzuru için evlilikten ve düğünden beklentileri sade ve sakin tutmakta fayda var. Evliliğe ne kadar rasyonel bakarsanız ,evlenmekten o kadar fayda görürsünüz .
İyi bir ilişki için öncelikle sağlıklı iki birey gerekir. Partneriniz dışında yeterli ve anlamlı sosyal bağlarınız olmalıdır. İlişki ,bireylerin o ilişki dışında başkalarıyla kurdukları ilişkiden beslenir. Sizin ve ilişkinizin dışarı açılan pencereleri olsun. Yeni tanışlara ,arkadaşlara ,dostlara açık olun. Bütün kapalı sistemler mütemadiyen sorun yaratır. Kendimizi birinin sahibi kılıyorsak o ilişkide temel bir sorun vardır. Bu duygunun tümleyeni kaybetme korkusudur. Özellikle derin katmanda kurulan bağlar ,karşılıklı anlayış ve dayanışma zeminindeki ilişkiler mutsuzluğa ve hayatın zorluklarına direnişin en güçlü desteğidir. İlişkide bir taraf sürekli verir (ilgi ,şefkat, maddi -manevi destek) diğer taraf sürekli alırsa alma verme dengesi bozulur. Sürekli veren almak için sürekli alan da ödenmesi güçleşen borçların yarattığı suçluluk duygusundan kurtulmak için ilişki duşuna savrulabilir. Ötekini kendine bağlama ,kışkırtma ,kıskandırma yönetme taktikleri içeren ilişki oyunları yıpratıcıdır. Hayatta yeterince iş ve angarya varken bu taktik mesaisi niye ? En iyisi kendiliğinden ve otantik bir varoluşla ilişkiye yerleşmektir. Öpüşleriniz ,dokunuşlarınız ,kucaklaşmalarınız ,sevgi sözcükleriniz ,duygu ve bilgi içermeli .Bunları ezbere mi yapıyorsunuz ,yoksa bütün varlığınızla orada olarak birlikte yaşanan anı paylaşabiliyormusunuz? Sahte samimiyet ve içeriksiz sevgi ilgi jestleri ilişki içindeki gerçeklik algınızı bozar ,zamanla ilişkiyi aşındırır. Çifte kumrular gibi görünmeye değil ,doğal ve orada olmaya çalışın. Yapay duygulanım kişinin gerçek duygularına erişimi aksadığında ortaya çıkar. Görünürde herşeyi doğru yapar ,iyi davranır ama karşı taraf yakınlığı hissetmediği için öfkelenir,anlaşılmamış ,eşlik edilmemiş hisseder. İnsan ölümlü . Hayatı yaşarken yakalayabilmek için yaşanan ana tutunun .İlişkinize ,aranızdaki bağa ,kendi duygularınıza ve onun duygularına açık ve uyanık olun .Sevdiğinize her gün yeni gözlerle bakın ve her gününüzü son gününüz gibi yaşayın ...
Aslında evlilik ne kutsal ,ne romantik,ne de doğaldır. Gel gör ki bir parçası olduğumuz makro sistemde çocuk yapmak ve onun sorumluluğunu paylaşmak için henüz daha uygun bir çözüm yolu bulunamadı. Evlilik bu yüzden işlevsel .Evlilik aşkı öldürür mü ?Aşkı öldüren evlilik değil ,ötekinin gerçekliğini çıplak gözle görmektir. Evlenip aynı çatı altında yaşamaya başlayınca gündelik hayatın sıradanlığı ,idealize edilmiş aşk ilişkisini seyreltir ve aşk illüzyonu hızla erir. Aşk zaten ölecektir.Evlilik bunu hızlandırır. Evlilik ilişkinin halka ilan edilip tescillenmesidir.Bu durum elbetteki ilişki dengelerini değiştirir. Değişim evlilik öncesi süreçte başlar .Aileler tanışır ,söz ,nişan derken her kafadan bir ses çıkar . Çift birbirini yeterince iyi tanımıyor ve birbirlerine güvenmiyorlarsa bu süreci iyi yönetemez ve büyük çatışmalar ya da kopuşlar yaşanabilir. Bu bakımdan evlilik kararı almadan önce tarafların birlikte yeterince zaman geçirmeleri ,ilişkilerinde güven ve dayanışmayı tesis etmeleri aynı eve yerleşmeden önce ilişkiye yerleşmeleri tavsiye olunur . Türk ve Amerikan geleneklerinin füzyona uğradığı ,aşırı detaylı,masraflı düğün organizasyonları moda oldu. Bu durum çiftleri yoruyor ve yıpratıyor.İlişki yüzlerce ayrıntı ,eşya çoğu zaman çatışan tercih ve görüşler nedeniyle bunalıyor. Düğünde herşeyin en iyisi olsun diyen aileler de birikimlerini harcıyor ve borca giriyorlar. Genellikle bu harcamalar karşı tarafın hanesine borç olarak yazılır ve ilişkide bir şeyler ters gittiğinde ya da olası ayrılık durumunda son derece tatsız durumlar yaratır. Kişinin düğüne atfettiği önem ,değer ve anlam evlilikten beklentisini ortaya koyar .Düğününde tahta çıkmak isteyen ,evlenince hayatına kral /kraliçe olarak devam edeceği yanılgısında olan kişidir. Düğün çılgınları ,düğün bittiğinde günlük hayatın sıradanlığıyla yüzleşmekte zorlanırlar. Ve çoğu zaman bunun faturası ilişkiye ya da karşı tarafa kesilir. İlişkinin sağlığı ,tarafların huzuru için evlilikten ve düğünden beklentileri sade ve sakin tutmakta fayda var. Evliliğe ne kadar rasyonel bakarsanız ,evlenmekten o kadar fayda görürsünüz .