İzmir'in Kiliseleri Ve Sinagogları
XIX. yüzyılın sonunda ve XX. yüzyılın başlarında İzmir’de 35 kilise ve 17 havra bulunduğu bilinmektedir.
Bu kiliselerin en ünlülerinden birisi de Alsancak’ta (Punta) bulunan Ortodoks kilisesi olan Aya Fotini Kilisesi idi. Metropolit Hrisostomos’u barındıran bu kilise
Ege’yi ve İzmir’i Yunanistan’a bağlayan gizli örgütlerin yoğun biçimde örgütlendiği siyasi bir merkez konumunda idi. Bu nedenle dini görevinden tamamen uzaklaşan kilisenin
bodrumları cephaneliğe dönüştürülmüş, papazları ise militan konumuna getirilmiştir. Metropolit Hrisostomos yalnızca Rumların değil İzmir’de yaşayan diğer yabancılar üzerinde de
otorite kurmuş ve yöreyi Yunanistan’a bağlamak için her türlü çabayı göstermişti.
I. Dünya Savaşı sırasında İzmir’den sürülen ve daha sonra Mondros Mütarekesi ile İzmir’e dönen bu metropolit İzmir’in geri alınışı sırasında 9 Eylül 1922’de hükümet konağı önünde
Yörük Ali Efe tarafından cezalandırılmıştır.
ST.POLYCARP KİLİSESİ (MERKEZ)
İzmir il merkezinde bulunan bu kilise ilin en eski yapılarından olup, Kanuni Sultan Süleyman’ın izni ve Fransa Kralı XIII. Luis’in isteği üzerine 1625 yılında yapılmıştır.
Kilise MS.155 yılında Hıristiyan inancından ötürü Romalılar tarafından Kadifakale’de öldürülen Aziz Polycarp adına yapılmıştır. Sonraki yıllarda bu kiliseye bir manastır eklenmiş
1688 yılı depreminde hasar görmüş ve sonra da yanmıştır.
Kilise 1690 ve 1691 yıllarında yeniden yapılmıştır. Kilise kesme taş ve tuğladan bazilika planında yapılmış olup, üç neflidir. Apsid kısmı üç bölümlü olarak dışarıya taşkındır.
Kilisenin üzeri kırma çatı ile örtülmüş önüne kesme taştan çan kulesi eklenmiştir.
BETH İSRAEL SİNAGOGU (MERKEZ)
İzmir il merkezinde, Mithat Paşa Caddesi’nde, Göztepe ile Karantina arasındaki Karataş Mevkii’nde bulunan bu sinagog, Sultan II. Abdülhamit’in izni ile İzmir Valisi eski sadrazam
Kamil Paşa tarafından yaptırılmıştır. XIX. yüzyıl sonunda Karataş semtinde yaşayan Musevilerin dini gereksinimlerini sağlamak amacı ile yapılan bu sinagog İzmir’in en önemli sinagoglarındandır.
Sinagog 1950'li yıllarda Gizbar Avraam Rubi tarafından yeniden onarılmış ve bugünkü haline getirilmiştir.
Sinagogun yapımında maddi katkısı olan Nesim Levi aynı zamanda Karataş’ta Bet Levi ve Bet Ester isimli iki küçük sinagog ile Asansör’ün yapımında da yardımları olmuştur. Karataş’taki Bet Levi ve Bet Ester
isimli iki küçük sinagogun Yahudi cemaatinin ihtiyacını yeterince karşılayamamasından ötürü yeni bir sinagog yaptırılması için vilayet makamına başvurulmuş ve Nesim Levi’nin bu başvurusu üzerine 14 Şubat 1904’te
Sultan II. Abdülhamit’in izni ile yeni sinagogun yapımına başlanmıştır. Yahudi cemaatinin de yardımı ile sinagog 920 m2’lik bir alanda 717 m2’lik sinagogun yapımına 1905 yılında başlanmış ve 1907 yılında da ibadete açılmıştır.
Sinagogun yapımında İtalya’dan getirilen mimari malzeme kullanılmıştır. İç mekândaki bezemelerin tamamlanması için uzun bir süre daha çalışmalar sürmüştür. Dikdörtgen planlı, kesme taş ve tuğladan yapılmış olan sinagogun içerisine
masif maundan iki adet Tevah (Bimah) ile Ehal Akodeş blokları dönemin yabancı ustaları tarafından yapılmıştır. El yazması Tevratların saklandığı Ehal Akodeş blokunun sürme kapıları üzerine Tevrat’ta ismi geçen ve Tubişvat günü yenmesi
gelenekselleşmiş meyve kabartmalarına yer verilmiştir.
Sinagogun alt kısmı erkeklere, üst kısmı da kadınlara ayrılmıştır. Bunlardan erkekler kısmı dört yüz kişiyi alacak kapasitede olup, ara boşluklar ve giriş holünün sandalyelerle doldurulması ile de bu sayı altı yüze çıkmaktadır.
Sinagogun yapı üslubu ve oturma düzeni Türk-Musevi üslubundan farklıdır. Örneğin Ehal Akodeş doğu yönüne değil güneye yerleştirilmiştir. Sinagogun üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmesi düşünülmüş ancak, maddi olanaksızlıklar nedeni ile
küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Sinagogun doğusuna Tevrat üzerinde çalışma yapacak öğrencilere yönelik bir oda yapılmıştır. Sinagogun mermer kaidelerinde yapıya teberruda bulunan kişilerin isimleri yazılmıştır.
BİKKUR HOLİM SİNAGOGU (MERKEZ)
İzmir il merkezi, İkiçeşmelik Caddesi’nde bulunan Bikkur Holim Sinagogu İzmir’de yaşayan Hollanda asıllı Salamon de Ciaves tarafından yaptırılmıştır. Sinagog 1772 İzmir büyük yangınında tamamen yanmış,
1800 yılında Manuel de Ciaves tarafından yeniden yaptırılmıştır.
İzmir’in en görkemli sinagoglarından olan bu yapı kesme taş ve tuğladan dikdörtgen planlıdır. Üzeri kırma çatı ile örtülmüştür. Günümüzde iyi bir durumdadır.
İzmir’de bunların dışında 927.Sokak’ta Sinyora (Giveret ), Şalom, Algazi, Hevra; 1390.Sokak’ta Şaar Aşamayum; 937.Sokak’ta Est Hayim; 920.Sokak’ta Bet İlel ve Karataş 281.Sokak’ta Roşaar sinagogları bulunmaktadır.
SENT ANTUAN KATOLİK KİLİSESİ (MERKEZ)
İzmir Bayraklı’da bulunan bu kilisenin bulunduğu yerde 1898 yılında Transibulo Pittako isimli bir kişi bir köy kurmuştur. Daha sonra İzmir’den gelen Katolik aileler burada yazlık evler yapmışlardır. Bu yerleşim alanında Katoliklerin
çoğalması üzerine bir kilise yapılmasına karar verilmiştir. P.Giambattista da S.Lorenzo (Cappuccino) isimli iki rahip burada yaşayan Jamafta ailesini ziyarete gelmiştir. Bu aile mülkiyetlerindeki araziyi manastır ve kilise yapılmak üzere bu
iki rahibe vermişlerdir.
Osmanlı hükümetinden alınan izin ile 1902 yılında kilisenin temelleri atılmış ve birinci katı tamamlanmıştır. Bundan sonraki dönemlerde kilise yanındaki manastır, altı sınıflı bir İtalyan okulu yapılmış ve kilisenin yanına da günümüze gelemeyen bir mezarlık eklenmiştir.
Kilise dikdörtgen planlı kesme taştan ve tuğladan yapılmıştır. Üç bölümlü apsidi dışarıya doğru çıkıntılı olup, üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Kilisenin gotik üslupta ince uzun yuvarlak kemerli pencereleri bulunmaktadır. Kilisenin çan kulelerinden
biri deprem sırasında yıkılmış ve günümüze yalnızca ana mekâna bitişik olan kesme taştan kulesi gelebilmiştir.
Kilise 1966 yılı depreminde hasar görmüş, 1990 yılında yanındaki manastır ile birlikte onarılmış olup, günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.
ST. HELEN KATOLİK KİLİSESİ (KARŞIYAKA)
İzmir ili Karşıyaka ilçesinde, 1729.Sokak’ta (Kilise Sokağı) bulunan bu kilise Karşıyaka’da (Kordelia) yaşayan Don Alfonso Vallery Papaz Cemaati olarak tanınan cemaatin verdiği arsa üzerine 1882 yılında yapılmıştır. Bu kilisenin yapımında Müslümanların da katkısı olmuştur.
Meyve bahçeli ve ağaçlıklı geniş bir avlu içerisindeki kilisenin planını Konak Saat Kulesi ve St.Polycap Kilisesi’nin kemerini çizen Mimar Raymond Pere çizmiştir. Kilisenin yapımı 1904 yılında tamamlanmış ve o yıllarda 150 Katolik aileye dini hizmet vermiştir.
Kilise kesme taştan dikdörtgen planlı olup, üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Gotik üslupta ince uzun, yuvarlak kemerli pencerelerle içerisi aydınlatılmıştır. Bu pencerelerin vitraylarında Aziz ve Azizelerin tasvirlerine yer verilmiştir. Bunlar günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.
İbadet mekânı içerisinde Hz. İsa’nın yaşamı ile ilgili İncil’den alınmış kabartma ve tasvirler bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Azize Helen ve Aziz Konstantin’in mermer heykelleri kilisenin dört köşesine yerleştirilmiştir.
Günümüze iyi bir durumda gelebilen kilise Cumartesi ve Pazar günleri ayin yapılmaktadır.
AZİZ YUHANNA’NIN KUTSAL KİLİSESİ (MERKEZ)
İzmir Bayraklı yakınında Hacı Mutso Tepesi’nde (Tepekule) bulunan bu kilise Aziz Yuhanna’nın yedi kutsal kilisesinden ikincisidir.
Aziz Paulos Smyrna’da yaşayan Hıristiyanlara mektuplar göndermiştir. Gerçekte burada Aziz Yuhanna’ya ithaf edilen bir kilise yapılmamış,
kilise sözcüğü ile buradaki cemaat tanımlanmak istenmiştir.
Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün burada yapmış olduğu kazılarda Roma dönemine ait kalıntılar ortaya çıkmıştır.
SANTA MARİA KİLİSESİ (BORNOVA)
İzmir ili Bornova ilçesi, Cumhuriyet Meydanı’nda Kars İlköğretim Okulu yanında bulunan bu kilise İzmir’de yerleşmiş İngiliz Kolonisi tarafından 1625 yılında yapılmıştır.
1630 yılında yanan kilisenin yerine İngiliz Kolonisi ve İngiltere Başkonsolosluğu tarafından 1898 yılında yeniden yapılmaya başlanmış ve 1899 yılında tamamlanmıştır. Kilise Aziz John Evangelist’e adanmıştır.
Kilise küçük bir yapı olup, içerisinde 150 kişinin oturabileceği bir mekân bulunmaktadır. Kilisenin yanına küçük bir de okul eklenmiştir. Kilise dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır. Tek neflidir.
Apsid kısmı iki mermer basamak ve mermer korkuluklarla ana mekândan ayrılmıştır. Liturjik kürsünün arkasında gotik üslupta sivri kemerli bir pencere bulunmaktadır. Pencere İncil'den alınma sahnelerle bezenmiştir.
Ana mekân iki yandaki sivri kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır. Kilise avlusuna sivri kemerli gotik üslupta bir kapıdan girilmektedir. Kilise günümüzde iyi bir durumdadır.
KIZIL KİLİSE (BERGAMA)
İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan Kızıl Kilise (Serapis Mabedi-Kızıl Avlu) MS. II. Yüzyılda Roma döneminde Mısır Tanrılarından Serapis (Osiris) adına yapılmıştır. Yapının üzerindeki mermer kaplamaları dökülmüş ve kırmızı tuğlalar ortaya çıkmıştır.
Bu yüzden de halk arasında Kızıl Avlu veya Kızıl Kilise ismi yakıştırılmıştır.
Bizans döneminde ana binanın içerisine Aziz Yuhannes’e adanmış bir kilise yapılmıştır. Bu kilisenin yapımında Serapis Mabedi’ne ait yapı malzemeleri kullanılmıştır. Bu arada Apsisinde bazı değişiklikler yapılarak kilise daha belirgin olarak ortaya çıkarılmıştır.
Bizans döneminde yapılan kilise iki nefli olup, ayrı bir apsis buraya eklenmiştir.
Bu yapı ile ilgili birbirinden farklı görüşler ortaya atılmıştır. Bazılarına göre agora, borsa dairesi, kent kütüphanesi, mahkeme, hamam olarak nitelenmiştir. Ancak 1932’de başlayıp 1938 yılına kadar süren Th.Wiegant’ın kazıları sonucunda burasının Mısır tanrısı
Serapis’e adanmış olduğu kanıtlanmış, güneydeki yuvarlak kulede bulunan iki insan büyüklüğündeki Mısır üslubunda yapılmış heykellerin parçaları da bu iddiayı kuvvetlendirmiştir.
Kilise ana bina ve iki yanındaki ek binalardan oluşmuştur. Bunlardan ön kısımdaki bölümde 200x100 m. ölçüsünde geniş bir avlu bulunmaktadır. Ana binanın 7.00x14.00 m. yüksekliğinde anıtsal bir girişi vardır. Bu girişin iki yanına beşer sütunlu revaklar yerleştirilmiştir.
Ayrıca girişin karşısında da 20 sütunlu bir başka revak sırası bulunmaktadır. Bu revakların ortadaki dört sütunu bir bakıma ikinci bir anıtsal girişi meydana getirmiştir. Bu giriş 7.50x2.00 m. ölçüsünde tek parça monolitik mermerden yapılmıştır.
Mermerlerin iki tarafında dikkati çeken beşer metre uzaklıktaki delikler de girişin tunç kapısına ait menteşe izleridir.
Yapının döşemesi ve duvarları tamamen mermerlerle kaplanmıştır. Duvarlar boyunca bütün bu mekânı saran sütunların üzerinde bir balkon bulunuyordu. Ancak bu balkon günümüze gelememiştir. Bu bölümdeki iki küçük çukur üzerindeki podyumda on metre yüksekliğinde
sanılan bir kült heykelin kaidesi bulunmaktadır. Bu podyumun içerisinden geçerek kaidenin ortasına çıkan rahiplerin Tanrı ile konuştuklarına inanılmıştır.
Ana binanın iki yanındaki kuleye benzer silindir şeklindeki bölümlerin önünde yuvarlak ve ince uzun havuzlara yer verilmiştir. Birbirlerinden 16.20 m. aralıklı olan bu kuleler 15 m. çapında olup, yükseklikleri 19 m.dir. Duvarları moloz taş, küçük yontma taş ve kireç harçla yapılmıştır.
Bunların üzerlerinin tuğla kubbelerle örtülü olduğu kemer izlerinden anlaşılmaktadır. Yan avlular da üç taraftan stoalarla kuşatılmış, bunların üzerine kadın ve erkek figürleri yerleştirilmiştir.
PROTESTAN KİLİSESİ (BUCA)
İzmir ili Buca ilçesinde bulunan Protestan Kilisesi 1838 yılında yapılmıştır. Kilise 1961 yılında Buca Belediyesine devredilmiş, 1991 yılına kadar Nikâh Salonu Belediye Meclis Salonu ve Emlâk Vergi Dairesi olarak kullanılmıştır.
Bunun ardından kilise Buca Kültür Sanat Merkezi’ne dönüştürülmüştür.
2001 yılında yapılan bir protokolle kilise restore edilmiş ve yeniden Protestanların ibadetine açılması kararlaştırılmıştır.
Kilise kesme taştan L planlı olarak yapılmıştır. Gotik üsluptaki kilisenin sivri kemerli giriş kapısı ve ince uzun pencereleri bu üslubu yansıtmaktadır. Kilisenin kısa kenarlarında üçlü gotik pencerelere yer verilmiştir.
Günümüzde iyi bir durumdadır.
ERMENİ KİLİSESİ (MENEMEN)
İzmir Menemen ilçesi, Esatpaşa Mahallesi’nde bulunan bu kilise XIX. yüzyılda yapılmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.
Kilise 1922 yılına kadar kullanılmış, Ermenilerin Menemen’den ayrılmasının
ardından kendi haline bırakılmıştır. Bundan sonra bir süre askeri depo olarak kullanılmıştır.
Kilise kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri çatı ile örtülmüştür.
HIRİSTİYAN KİLİSESİ (MENEMEN)
İzmir Menemen ilçesi Camii Kebir Mahallesi’nde bulunan bu kilisenin de kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir.
Yapı üslubundan XIX. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Rumların Menemen’den Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ayrılmasının ardından kendi haline bırakılmıştır. Bir süre tuz fabrikası olarak kullanılmıştır.
Günümüzde Menemen Belediyesi Fen İşleri’nin deposudur.
Kilise kesme taş ve tuğladan dikdörtgen planlı bazilika tipinde bir yapıdır. İç mekânı sütunlarla üç nefe ayrılmıştır. Üzeri kırma çatı ile örtülüdür.
Günümüzde özelliğini yitirmiş olmasına
rağmen ana hatları ile ayakta durmaktadır.
ST. JEAN BSZİLİKASI (SELÇUK)
İzmir ili Selçuk ilçesinde, Selçuk Kalesi’nin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nin güneyinde bulunan bu kiliseyi Bizans İmparatoru Iustinianus (527–565) MS. VI.
yüzyılda Aziz St. Jean adına daha önceki
yapı kalıntılarının üzerine yaptırmıştır.
Tarihçi Eusibos’tan öğrenildiğine göre St. Jean MS.37–42 yıllarında Kudüs’ten ayrılmak zorunda kalmış, Anadolu’ya gelerek Hıristiyan dinini yaymaya çalışmıştır.
Aziz Paulos’un öldürülmesinden sonra Ephesos’ta
bulunan bugünkü yapıdan önce var olan bir kilisenin başına geçmiştir. Ölümünden sonra vasiyeti uyarınca bu kiliseye gömülmüştür. MS. VI. yüzyılda Hıristiyanlık Ephesos’ta güçlenince de
mezarının üzerine ahşap
çatılı bir bazilika yapılmıştır. Günümüze gelen kilise ise Bizans İmparatoru Iustinianus (527–565) tarafından MS. VI. yüzyılda yaptırılmıştır.
MS. VII. ve VIII. Yüzyıllarda Arap akınları Selçuk’ta da etkili olunca, kesme taş ve tuğladan yapılmış olan kilisenin çevresi surlarla kapatılmış ve böylece şehir ile birlikte koruma altına alınmıştır.
Kilisenin çevresi 20 kule ve surlarla çevrilmiş,
Ephesos’a yönelik görkemli bir de kapı yapılmıştır. Bu kapıdan içerisine girilen kilisenin duvarlarında Troia kahramanlarından Achileus’un yaşamı ile ilgili bir friz bulunuyordu ki bu friz günümüzde Abbey Galeri’sinde bulunmaktadır.
Kapıdan sonraki
Atrium 34.70x47.00 m. ölçüsünde olup, arazi konumu buradaki duvarların yükseltilmesi ile giderilmiştir. Bu Atrium diğer bazilika Atriumlarından farklı bir plana sahiptir. Orta avlu, portikler ve gezinme yerleri olmak üzere üç
bölümden meydana gelmiştir.
Oldukça yüksek platform üzerindeki bu alanı genişletmek için de altına bazı yapı tesisleri yerleştirilmiştir. Portikin çevre duvarlarında batıda 13, güneyde 10, kuzeyde de 10 niş bulunmaktadır. Atriumun doğusunda beş kapı vardır. Bu kapılardan üçü narteks ile orta avlu arasındadır.
Diğer iki kapı ise kuzey ve güney portiklerinin doğusundadır.
Atrium ile nefler arasında uzanan beş küçük kubbeli narteks ince uzun dikdörtgen planlıdır. Kilisenin ibadet bölümü haç planlı, üç nefli ve klasik bazilika plan düzenindedir. Bu bölümün üzeri altı büyük kubbe ile örtülmüştür. Bunlardan ikisi orta nefin, ikisi transeptlerin,
ikisi de orta mekânın üzerini örtmektedir. Kubbeleri taşıyan mermer ve tuğla ayaklar nefleri de birbirlerinden ayırmıştır. Sütun başlıklarının orta nefe bakan bölümlerinde İmparator Iustinianus ile karısı Theodora’nın monogramları görülmektedir. Aziz Jean’ın mezar odası ise orta nefin
sonunda ve apsidin de önündedir. Bu bölüm iki basamakla yükseltilmiş ve daha belirgin bir şekle sokulmuştur.
Kilisenin arkasında bulunan hazine binası X. yüzyılda şapele dönüştürülmüştür. Bu şapelin apsidine Hz. İsa’nın, Aziz Jean’ın ve diğer kilise büyüklerinin freskleri yapılmıştır. Bu şapelin yanı başındaki kuzey nef boyunca uzanan dar bir koridorun sonunda da vaftizhane bulunmaktadır.
Vaftizhane çevresinde dar koridor ile iki salon vardır. Buradaki salonun ortasına ise iki yanı merdivenli yuvarlak bir vaftiz havuzu yerleştirilmiştir. Bu vaftizhanenin İmparator Iustinianus’tan önce V. Yüzyılda yapılan ilk kiliseye ait olduğu sanılmaktadır.
St. Jean Kilisesi’ndeki çalışmalar ilk defa 1921–1922 yıllarında Yunanlılar tarafından başlamış, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da Avusturya Arkeoloji Enstitüsü 1927–1930 yıllarında buradaki çalışmaları sürdürmüştür. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü 1957–1958 yıllarında restorasyon
çalışmalarına başlamış,
kuzey nefteki ikinci kat sütunlarını ayağa kaldırmıştır. Bu arada Ord.Prof.Dr. Ekrem Akurgal başkanlığında, Efes Müzesi’nin de katkıları ile çevre düzenlemesi yapılmıştır. Günümüzde çalışmalar devam ettirilmektedir.
MERYEM ANA KİLİSESİ & EVİ (SELÇUK)
İzmir ili Selçuk ilçesine 9 km. uzaklıkta, 420 m. yükseklikteki Bülbül Dağı üzerinde bulunan Meryem Ana Kilisesi ve Evi Hıristiyan inancına göre kutsal sayılmaktadır. Panaya Kapulu olarak isimlendirilen bu yere Hz. İsa’nın ölümünden sonra
Aziz Jean tarafından Hz. Meryem’in getirildiğine inanılmıştır.
Bu olaydan 431 yıl sonra düzenlenen konsil tutanaklarında da bu konuya geniş yer verilmiştir.
Buna tutanaklara göre; Aziz Jean Hz. Meryem’i burada hazırlattığı eve götürmüştür. Clement Brentano 1878’de Meryem Ana’nın hayatı ile ilgili incelemeler yaparken bu evi de araştırmıştır. Bunun ardından İzmir Koleji Müdürü Lazarist ve rahip Eugene Poulin Brentano’nun
yazdıklarının doğruluk derecesini araştırmışlardır.
Bu nedenle de Efes’in güneyindeki dağlarda uzun süre dolaşmışlar ve sonunda bugün Meryem Ana Evi olarak bilinen Panaya Kapulu’daki evi bulmuşlardır. Bulunan ev Katherina Emmeric (1774–1824) ve Clement Brentano’nun söylediklerine aynen uyuyordu. Bundan sonra toplanan
Hıristiyan din adamları Hz. İsa’nın ölümünden sonra
Hz. Meryem’in Panaya Kapulu’da yaşadığı görüşünü benimsemişlerdir. Monsenyör Timoni 1892’de burada dini bir tören yapılmasına izin vermiştir. Katolik Kilisesi bu konu üzerinde önceleri çekimser kalmış ve Papa 23.Johannes 1961 yılında bu tartışmalara son vererek burasını bir haç
yeri olarak ilan etmiştir.
Günümüzde Ephesos Magnesia kapısından Bülbül Dağı’na uzanan yol Panaya Kapulu’ya gelmektedir. Buradaki küçük bir meydanda evin yanında yuvarlak sarnıç, tepenin çevresinde kemerli duvarlar görülmektedir. Ayrıca burada yapılan kazılarda da pişmiş topraktan iki lahit ve bazı mezar hediyeleri ile
karşılaşılmıştır.
Hıristiyanların kutsal olarak nitelendirdiği suyun bulunduğu sarnıcın yanındaki yolun sonunda haç planlı, üzeri küçük kubbe ile örtülmüş bir kilise bulunmaktadır. Moloz taş ve tuğladan yapılmış olan bu kilise
VII.-VIII. yüzyılda yapılmıştır. Meryem Ana Evi’nin kutsal haç yeri ilan edilmesinden sonra buradaki
Meryem Ana Evi’nin kalıntıları
üzerine küçük bir şapel yapılmıştır. Eski yapı ile sonradan yapılan şapelin duvarlarının birbirinden ayrılması için her ikisi arasına kırmızı renkte boya ile bir çizgi çekilmiştir.
İki tarafında nişler bulunan kemerli bir girişten sonra tonozlu bir sahanlığa gelinmektedir. Buradaki apsiste Hz. Meryem’in heykeli bulunmaktadır.
Bu heykelin XIX.
yüzyılda buraya konulduğu sanılmaktadır. Bunun önünde gri renkli taban mermerlerinden ayrılan bölümün ocak olduğu saptanmıştır. Nitekim burada yapılan kazılarda MS. I. yüzyıla tarihlendirilen ev temellerinin
kalıntıları ile kömür parçaları bulunmuştur. Bu bölümün güneyindeki küçük odanın doğusunda bir niş bulunmaktadır.
Bu odada Müslümanlar tarafından namaz kılınmaktadır.
Duvarlarında Kuran’da ismi geçen Meryem Ana ile ilgili surelere yer verilmiştir. Bazı araştırmacılar tarafından bu odanın Meryem Ana’ya ait yatak odası olduğu iddia edilmiştir.
Bu şapeli Papa VI.Paulus 1967’de Papa II.Johannes Paulus 1979’da ziyaret etmişlerdir.
AYİOS IOANES PRODROMOS (VAFTİZCİ YAHYA) KİLİSESİ (SELÇUK)
İzmir ili Selçuk ilçesi Şirince Köyü’nün batısında yüksek bir teras üzerinde bulunan ve Kubbeli Kilise olarak da nitelenen bu yapı, onarım kitabesinden öğrenildiğine göre
Vaftizci Yahya (Ayios Ioannes Prodomos) adına Heliapolis’in (Aydın) kutsal rahibinin emri ile Siphnoslu Kallinikos’un yardımları ile 1805 yılında yaptırılmıştır.
Ayrıca çevredeki Hıristiyanların da maddi katkıları olmuştur. Kilise büyük olasılıkla 1800 depreminde yıkılan eski kilisenin üzerine yapılmıştır. Kapı üzerindeki 1832 tarihli bir
kitabeden de ikinci kez bir onarım geçirdiği anlaşılmaktadır. Efes Müzesi ve Amerikan Enstitüsü tarafından 1990’lı yıllarda yeniden restore edilmiştir.
Günümüzde özel bir mülkiyetin bahçesinde kalan bu kilise, 13.40x20.20 m. ölçüsünde, üç nefli ve dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmış, üzeri ahşap çatı ile örtülmüştür.
Taş döşeli narteksten sonra naosa geçilmektedir. Mihrap nişi ve çevresinde bezeme elemanlarına rastlanmamaktadır.
Kilise girişinde okul veya rahip evi olan küçük bir avlu bulunmaktadır. Avludan kuzey yan nefine girilen kilisenin orta bölümü sütunlar ve ayaklarla üç nefe ayrılmıştır.
Bunlar iki kubbe ve tonozlarla örtülmüştür.
Ayrıca apsisin üzerinde de yarım bir kubbe bulunmaktadır. Her iki kubbe arasında da tonozlu bir geçit bulunmaktadır. Yan neflerin üzerinde çapraz tonozlar ve üçer tane de küçük oval kubbe bulunmaktadır.
Kilisenin günümüze gelebilen bezemeleri arasında, apsisin iki yanında küçük nişler halinde Hz. İsa figürleri bulunmaktadır. İsa’nın başının üzerinde son peygamber olduğunu belirten monogramlar bulunmaktadır.
Bu tür figüre Hıristiyan mozaik ve resim sanatında çok az rastlanmaktadır.
Kilise 1960’lı yıllara kadar sağlam durumda gelmiş, 1980 yılında batı kubbesi ile tonozları yıkılmıştır.
AYASOSTİ KİLİSESİ (AHŞAP TONOZLU KİLİSE) (SELÇUK)
İzmir ili Selçuk ilçesi Şirince Köyü’nün girişinde, tepe üzerinde bulunan bu kilise XIX. yüzyılda Şirince’de yaşayan Rumlar tarafından yaptırılmıştır. Kilisenin kitabesi
günümüze gelemediğinden gerçek ismi bilinmemektedir.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra mübadele sonucunda Yunanistan’dan gelen göçmenler tarafından bu kilisenin cami olarak kullanıldığı, çarpık bir mihrap izinden anlaşılmaktadır.
Kilise bazilika üslubunda dikdörtgen planlıdır. Narteks kısmı yıkılmış ve günümüze gelememiştir. Moloz taş ve ahşap, kâgir olan kilisenin üzeri kırma bir çatı ile örtülüdür.
Kilisenin mermer tabanı ve taş döşeli mekânlarındaki malzemelerden bazılarının Selçuk’taki İsa Bey Camisi ve St. Jean Bazilikası’ndan getirildiği iddia edilmektedir.
İbadet mekânı oldukça kalın söveli sekiz pencere ile aydınlatılmıştır.
Kilisenin naos kısmında bulunan üç yönlü mihrap ve duvarları fresklerle bezenmiştir. Günümüze gelebilen bu freskler panolar halinde olup, XIX. yüzyılın sonlarında yerel Rum sanatkârlar tarafından yapılmış
12 havari resimleri görülmektedir.
Bu resimlerden Andreas ve Markos’un isim ve resimleri iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir.
Kilise günümüzde harap bir durumdadır.
KONSÜL (ÇİFTE KİLİSELER) KİLİSESİ (SELÇUK)
İzmir Selçuk ilçesinde, antik Ephesos kentinin sınırları içerisinde, Bizans hamamlarının karşısında bulunan bu kilise, antik kentin güney kapısından girildikten sonra batıya uzanan yol üzerinde yer almaktadır.
Kilise büyük olasılıkla MS.
II. Yüzyılda İmparator Hadrianus (117–138) devrinde yapılmış Roma dönemine ait bir yapının üzerine Bizans döneminde bazilika olarak yapılmıştır. Bu dönemde Meryem Ana’ya adanan yapıda 431–438 yıllarında
konsül toplantıları yapılmıştır.
Bu kilisede 431.Konsil toplanmış ve Hz. Meryem’in Tanrı anası olduğu kabul edilmiştir.
Bu yapıyı J.Keil, Mousion olarak tanımlamış, E.Reisch bu yapının borsa binası (Deigma) olduğunu iddia etmiştir. Bu kalıntı üzerine yapılan kilise Aziz Markus adına izafe edilmiştir. Burada yapılan kazılarda 1904 yılında ortaya
çıkarılan bir kitabede de kilisenin
Hz. Meryem için yapıldığı belirtilmiştir. Bu bakımdan yapının kimin adına yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır.
Kilisenin ilk yapımında üç nefli olduğu, daha sonra yapılan ilavelerle beş nefe çevrildiği sanılmaktadır. Kilise 26.50x29.50 m. ölçüsündedir. MS. VII. Kilisenin apsidine açılan bir kapı ile geçilen ikinci bir kilise yanına yapılmış ve böylece kilisenin adı
Çifte Kiliseler’e dönüşmüştür.
Bunun yanına da papazların yaşadığı bölümler eklenmiştir.
Yapı kesme taştan dikdörtgen planlı olup, önünde sütunlu bir girişi bulunmaktadır. Kilisenin narteksi taban mozaikli olup, ayrıca vaftiz yerinin ortasına da vaftiz havuzu yapılmış ve bu bölümün duvarlarına kabartma haç motifleri yerleştirilmiştir.
XIX. yüzyılın sonunda ve XX. yüzyılın başlarında İzmir’de 35 kilise ve 17 havra bulunduğu bilinmektedir.
Bu kiliselerin en ünlülerinden birisi de Alsancak’ta (Punta) bulunan Ortodoks kilisesi olan Aya Fotini Kilisesi idi. Metropolit Hrisostomos’u barındıran bu kilise
Ege’yi ve İzmir’i Yunanistan’a bağlayan gizli örgütlerin yoğun biçimde örgütlendiği siyasi bir merkez konumunda idi. Bu nedenle dini görevinden tamamen uzaklaşan kilisenin
bodrumları cephaneliğe dönüştürülmüş, papazları ise militan konumuna getirilmiştir. Metropolit Hrisostomos yalnızca Rumların değil İzmir’de yaşayan diğer yabancılar üzerinde de
otorite kurmuş ve yöreyi Yunanistan’a bağlamak için her türlü çabayı göstermişti.
I. Dünya Savaşı sırasında İzmir’den sürülen ve daha sonra Mondros Mütarekesi ile İzmir’e dönen bu metropolit İzmir’in geri alınışı sırasında 9 Eylül 1922’de hükümet konağı önünde
Yörük Ali Efe tarafından cezalandırılmıştır.
ST.POLYCARP KİLİSESİ (MERKEZ)
İzmir il merkezinde bulunan bu kilise ilin en eski yapılarından olup, Kanuni Sultan Süleyman’ın izni ve Fransa Kralı XIII. Luis’in isteği üzerine 1625 yılında yapılmıştır.
Kilise MS.155 yılında Hıristiyan inancından ötürü Romalılar tarafından Kadifakale’de öldürülen Aziz Polycarp adına yapılmıştır. Sonraki yıllarda bu kiliseye bir manastır eklenmiş
1688 yılı depreminde hasar görmüş ve sonra da yanmıştır.
Kilise 1690 ve 1691 yıllarında yeniden yapılmıştır. Kilise kesme taş ve tuğladan bazilika planında yapılmış olup, üç neflidir. Apsid kısmı üç bölümlü olarak dışarıya taşkındır.
Kilisenin üzeri kırma çatı ile örtülmüş önüne kesme taştan çan kulesi eklenmiştir.
BETH İSRAEL SİNAGOGU (MERKEZ)
İzmir il merkezinde, Mithat Paşa Caddesi’nde, Göztepe ile Karantina arasındaki Karataş Mevkii’nde bulunan bu sinagog, Sultan II. Abdülhamit’in izni ile İzmir Valisi eski sadrazam
Kamil Paşa tarafından yaptırılmıştır. XIX. yüzyıl sonunda Karataş semtinde yaşayan Musevilerin dini gereksinimlerini sağlamak amacı ile yapılan bu sinagog İzmir’in en önemli sinagoglarındandır.
Sinagog 1950'li yıllarda Gizbar Avraam Rubi tarafından yeniden onarılmış ve bugünkü haline getirilmiştir.
Sinagogun yapımında maddi katkısı olan Nesim Levi aynı zamanda Karataş’ta Bet Levi ve Bet Ester isimli iki küçük sinagog ile Asansör’ün yapımında da yardımları olmuştur. Karataş’taki Bet Levi ve Bet Ester
isimli iki küçük sinagogun Yahudi cemaatinin ihtiyacını yeterince karşılayamamasından ötürü yeni bir sinagog yaptırılması için vilayet makamına başvurulmuş ve Nesim Levi’nin bu başvurusu üzerine 14 Şubat 1904’te
Sultan II. Abdülhamit’in izni ile yeni sinagogun yapımına başlanmıştır. Yahudi cemaatinin de yardımı ile sinagog 920 m2’lik bir alanda 717 m2’lik sinagogun yapımına 1905 yılında başlanmış ve 1907 yılında da ibadete açılmıştır.
Sinagogun yapımında İtalya’dan getirilen mimari malzeme kullanılmıştır. İç mekândaki bezemelerin tamamlanması için uzun bir süre daha çalışmalar sürmüştür. Dikdörtgen planlı, kesme taş ve tuğladan yapılmış olan sinagogun içerisine
masif maundan iki adet Tevah (Bimah) ile Ehal Akodeş blokları dönemin yabancı ustaları tarafından yapılmıştır. El yazması Tevratların saklandığı Ehal Akodeş blokunun sürme kapıları üzerine Tevrat’ta ismi geçen ve Tubişvat günü yenmesi
gelenekselleşmiş meyve kabartmalarına yer verilmiştir.
Sinagogun alt kısmı erkeklere, üst kısmı da kadınlara ayrılmıştır. Bunlardan erkekler kısmı dört yüz kişiyi alacak kapasitede olup, ara boşluklar ve giriş holünün sandalyelerle doldurulması ile de bu sayı altı yüze çıkmaktadır.
Sinagogun yapı üslubu ve oturma düzeni Türk-Musevi üslubundan farklıdır. Örneğin Ehal Akodeş doğu yönüne değil güneye yerleştirilmiştir. Sinagogun üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmesi düşünülmüş ancak, maddi olanaksızlıklar nedeni ile
küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Sinagogun doğusuna Tevrat üzerinde çalışma yapacak öğrencilere yönelik bir oda yapılmıştır. Sinagogun mermer kaidelerinde yapıya teberruda bulunan kişilerin isimleri yazılmıştır.
BİKKUR HOLİM SİNAGOGU (MERKEZ)
İzmir il merkezi, İkiçeşmelik Caddesi’nde bulunan Bikkur Holim Sinagogu İzmir’de yaşayan Hollanda asıllı Salamon de Ciaves tarafından yaptırılmıştır. Sinagog 1772 İzmir büyük yangınında tamamen yanmış,
1800 yılında Manuel de Ciaves tarafından yeniden yaptırılmıştır.
İzmir’in en görkemli sinagoglarından olan bu yapı kesme taş ve tuğladan dikdörtgen planlıdır. Üzeri kırma çatı ile örtülmüştür. Günümüzde iyi bir durumdadır.
İzmir’de bunların dışında 927.Sokak’ta Sinyora (Giveret ), Şalom, Algazi, Hevra; 1390.Sokak’ta Şaar Aşamayum; 937.Sokak’ta Est Hayim; 920.Sokak’ta Bet İlel ve Karataş 281.Sokak’ta Roşaar sinagogları bulunmaktadır.
SENT ANTUAN KATOLİK KİLİSESİ (MERKEZ)
İzmir Bayraklı’da bulunan bu kilisenin bulunduğu yerde 1898 yılında Transibulo Pittako isimli bir kişi bir köy kurmuştur. Daha sonra İzmir’den gelen Katolik aileler burada yazlık evler yapmışlardır. Bu yerleşim alanında Katoliklerin
çoğalması üzerine bir kilise yapılmasına karar verilmiştir. P.Giambattista da S.Lorenzo (Cappuccino) isimli iki rahip burada yaşayan Jamafta ailesini ziyarete gelmiştir. Bu aile mülkiyetlerindeki araziyi manastır ve kilise yapılmak üzere bu
iki rahibe vermişlerdir.
Osmanlı hükümetinden alınan izin ile 1902 yılında kilisenin temelleri atılmış ve birinci katı tamamlanmıştır. Bundan sonraki dönemlerde kilise yanındaki manastır, altı sınıflı bir İtalyan okulu yapılmış ve kilisenin yanına da günümüze gelemeyen bir mezarlık eklenmiştir.
Kilise dikdörtgen planlı kesme taştan ve tuğladan yapılmıştır. Üç bölümlü apsidi dışarıya doğru çıkıntılı olup, üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Kilisenin gotik üslupta ince uzun yuvarlak kemerli pencereleri bulunmaktadır. Kilisenin çan kulelerinden
biri deprem sırasında yıkılmış ve günümüze yalnızca ana mekâna bitişik olan kesme taştan kulesi gelebilmiştir.
Kilise 1966 yılı depreminde hasar görmüş, 1990 yılında yanındaki manastır ile birlikte onarılmış olup, günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.
ST. HELEN KATOLİK KİLİSESİ (KARŞIYAKA)
İzmir ili Karşıyaka ilçesinde, 1729.Sokak’ta (Kilise Sokağı) bulunan bu kilise Karşıyaka’da (Kordelia) yaşayan Don Alfonso Vallery Papaz Cemaati olarak tanınan cemaatin verdiği arsa üzerine 1882 yılında yapılmıştır. Bu kilisenin yapımında Müslümanların da katkısı olmuştur.
Meyve bahçeli ve ağaçlıklı geniş bir avlu içerisindeki kilisenin planını Konak Saat Kulesi ve St.Polycap Kilisesi’nin kemerini çizen Mimar Raymond Pere çizmiştir. Kilisenin yapımı 1904 yılında tamamlanmış ve o yıllarda 150 Katolik aileye dini hizmet vermiştir.
Kilise kesme taştan dikdörtgen planlı olup, üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Gotik üslupta ince uzun, yuvarlak kemerli pencerelerle içerisi aydınlatılmıştır. Bu pencerelerin vitraylarında Aziz ve Azizelerin tasvirlerine yer verilmiştir. Bunlar günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.
İbadet mekânı içerisinde Hz. İsa’nın yaşamı ile ilgili İncil’den alınmış kabartma ve tasvirler bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Azize Helen ve Aziz Konstantin’in mermer heykelleri kilisenin dört köşesine yerleştirilmiştir.
Günümüze iyi bir durumda gelebilen kilise Cumartesi ve Pazar günleri ayin yapılmaktadır.
AZİZ YUHANNA’NIN KUTSAL KİLİSESİ (MERKEZ)
İzmir Bayraklı yakınında Hacı Mutso Tepesi’nde (Tepekule) bulunan bu kilise Aziz Yuhanna’nın yedi kutsal kilisesinden ikincisidir.
Aziz Paulos Smyrna’da yaşayan Hıristiyanlara mektuplar göndermiştir. Gerçekte burada Aziz Yuhanna’ya ithaf edilen bir kilise yapılmamış,
kilise sözcüğü ile buradaki cemaat tanımlanmak istenmiştir.
Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün burada yapmış olduğu kazılarda Roma dönemine ait kalıntılar ortaya çıkmıştır.
SANTA MARİA KİLİSESİ (BORNOVA)
İzmir ili Bornova ilçesi, Cumhuriyet Meydanı’nda Kars İlköğretim Okulu yanında bulunan bu kilise İzmir’de yerleşmiş İngiliz Kolonisi tarafından 1625 yılında yapılmıştır.
1630 yılında yanan kilisenin yerine İngiliz Kolonisi ve İngiltere Başkonsolosluğu tarafından 1898 yılında yeniden yapılmaya başlanmış ve 1899 yılında tamamlanmıştır. Kilise Aziz John Evangelist’e adanmıştır.
Kilise küçük bir yapı olup, içerisinde 150 kişinin oturabileceği bir mekân bulunmaktadır. Kilisenin yanına küçük bir de okul eklenmiştir. Kilise dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır. Tek neflidir.
Apsid kısmı iki mermer basamak ve mermer korkuluklarla ana mekândan ayrılmıştır. Liturjik kürsünün arkasında gotik üslupta sivri kemerli bir pencere bulunmaktadır. Pencere İncil'den alınma sahnelerle bezenmiştir.
Ana mekân iki yandaki sivri kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır. Kilise avlusuna sivri kemerli gotik üslupta bir kapıdan girilmektedir. Kilise günümüzde iyi bir durumdadır.
KIZIL KİLİSE (BERGAMA)
İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan Kızıl Kilise (Serapis Mabedi-Kızıl Avlu) MS. II. Yüzyılda Roma döneminde Mısır Tanrılarından Serapis (Osiris) adına yapılmıştır. Yapının üzerindeki mermer kaplamaları dökülmüş ve kırmızı tuğlalar ortaya çıkmıştır.
Bu yüzden de halk arasında Kızıl Avlu veya Kızıl Kilise ismi yakıştırılmıştır.
Bizans döneminde ana binanın içerisine Aziz Yuhannes’e adanmış bir kilise yapılmıştır. Bu kilisenin yapımında Serapis Mabedi’ne ait yapı malzemeleri kullanılmıştır. Bu arada Apsisinde bazı değişiklikler yapılarak kilise daha belirgin olarak ortaya çıkarılmıştır.
Bizans döneminde yapılan kilise iki nefli olup, ayrı bir apsis buraya eklenmiştir.
Bu yapı ile ilgili birbirinden farklı görüşler ortaya atılmıştır. Bazılarına göre agora, borsa dairesi, kent kütüphanesi, mahkeme, hamam olarak nitelenmiştir. Ancak 1932’de başlayıp 1938 yılına kadar süren Th.Wiegant’ın kazıları sonucunda burasının Mısır tanrısı
Serapis’e adanmış olduğu kanıtlanmış, güneydeki yuvarlak kulede bulunan iki insan büyüklüğündeki Mısır üslubunda yapılmış heykellerin parçaları da bu iddiayı kuvvetlendirmiştir.
Kilise ana bina ve iki yanındaki ek binalardan oluşmuştur. Bunlardan ön kısımdaki bölümde 200x100 m. ölçüsünde geniş bir avlu bulunmaktadır. Ana binanın 7.00x14.00 m. yüksekliğinde anıtsal bir girişi vardır. Bu girişin iki yanına beşer sütunlu revaklar yerleştirilmiştir.
Ayrıca girişin karşısında da 20 sütunlu bir başka revak sırası bulunmaktadır. Bu revakların ortadaki dört sütunu bir bakıma ikinci bir anıtsal girişi meydana getirmiştir. Bu giriş 7.50x2.00 m. ölçüsünde tek parça monolitik mermerden yapılmıştır.
Mermerlerin iki tarafında dikkati çeken beşer metre uzaklıktaki delikler de girişin tunç kapısına ait menteşe izleridir.
Yapının döşemesi ve duvarları tamamen mermerlerle kaplanmıştır. Duvarlar boyunca bütün bu mekânı saran sütunların üzerinde bir balkon bulunuyordu. Ancak bu balkon günümüze gelememiştir. Bu bölümdeki iki küçük çukur üzerindeki podyumda on metre yüksekliğinde
sanılan bir kült heykelin kaidesi bulunmaktadır. Bu podyumun içerisinden geçerek kaidenin ortasına çıkan rahiplerin Tanrı ile konuştuklarına inanılmıştır.
Ana binanın iki yanındaki kuleye benzer silindir şeklindeki bölümlerin önünde yuvarlak ve ince uzun havuzlara yer verilmiştir. Birbirlerinden 16.20 m. aralıklı olan bu kuleler 15 m. çapında olup, yükseklikleri 19 m.dir. Duvarları moloz taş, küçük yontma taş ve kireç harçla yapılmıştır.
Bunların üzerlerinin tuğla kubbelerle örtülü olduğu kemer izlerinden anlaşılmaktadır. Yan avlular da üç taraftan stoalarla kuşatılmış, bunların üzerine kadın ve erkek figürleri yerleştirilmiştir.
PROTESTAN KİLİSESİ (BUCA)
İzmir ili Buca ilçesinde bulunan Protestan Kilisesi 1838 yılında yapılmıştır. Kilise 1961 yılında Buca Belediyesine devredilmiş, 1991 yılına kadar Nikâh Salonu Belediye Meclis Salonu ve Emlâk Vergi Dairesi olarak kullanılmıştır.
Bunun ardından kilise Buca Kültür Sanat Merkezi’ne dönüştürülmüştür.
2001 yılında yapılan bir protokolle kilise restore edilmiş ve yeniden Protestanların ibadetine açılması kararlaştırılmıştır.
Kilise kesme taştan L planlı olarak yapılmıştır. Gotik üsluptaki kilisenin sivri kemerli giriş kapısı ve ince uzun pencereleri bu üslubu yansıtmaktadır. Kilisenin kısa kenarlarında üçlü gotik pencerelere yer verilmiştir.
Günümüzde iyi bir durumdadır.
ERMENİ KİLİSESİ (MENEMEN)
İzmir Menemen ilçesi, Esatpaşa Mahallesi’nde bulunan bu kilise XIX. yüzyılda yapılmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.
Kilise 1922 yılına kadar kullanılmış, Ermenilerin Menemen’den ayrılmasının
ardından kendi haline bırakılmıştır. Bundan sonra bir süre askeri depo olarak kullanılmıştır.
Kilise kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri çatı ile örtülmüştür.
HIRİSTİYAN KİLİSESİ (MENEMEN)
İzmir Menemen ilçesi Camii Kebir Mahallesi’nde bulunan bu kilisenin de kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir.
Yapı üslubundan XIX. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Rumların Menemen’den Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ayrılmasının ardından kendi haline bırakılmıştır. Bir süre tuz fabrikası olarak kullanılmıştır.
Günümüzde Menemen Belediyesi Fen İşleri’nin deposudur.
Kilise kesme taş ve tuğladan dikdörtgen planlı bazilika tipinde bir yapıdır. İç mekânı sütunlarla üç nefe ayrılmıştır. Üzeri kırma çatı ile örtülüdür.
Günümüzde özelliğini yitirmiş olmasına
rağmen ana hatları ile ayakta durmaktadır.
ST. JEAN BSZİLİKASI (SELÇUK)
İzmir ili Selçuk ilçesinde, Selçuk Kalesi’nin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nin güneyinde bulunan bu kiliseyi Bizans İmparatoru Iustinianus (527–565) MS. VI.
yüzyılda Aziz St. Jean adına daha önceki
yapı kalıntılarının üzerine yaptırmıştır.
Tarihçi Eusibos’tan öğrenildiğine göre St. Jean MS.37–42 yıllarında Kudüs’ten ayrılmak zorunda kalmış, Anadolu’ya gelerek Hıristiyan dinini yaymaya çalışmıştır.
Aziz Paulos’un öldürülmesinden sonra Ephesos’ta
bulunan bugünkü yapıdan önce var olan bir kilisenin başına geçmiştir. Ölümünden sonra vasiyeti uyarınca bu kiliseye gömülmüştür. MS. VI. yüzyılda Hıristiyanlık Ephesos’ta güçlenince de
mezarının üzerine ahşap
çatılı bir bazilika yapılmıştır. Günümüze gelen kilise ise Bizans İmparatoru Iustinianus (527–565) tarafından MS. VI. yüzyılda yaptırılmıştır.
MS. VII. ve VIII. Yüzyıllarda Arap akınları Selçuk’ta da etkili olunca, kesme taş ve tuğladan yapılmış olan kilisenin çevresi surlarla kapatılmış ve böylece şehir ile birlikte koruma altına alınmıştır.
Kilisenin çevresi 20 kule ve surlarla çevrilmiş,
Ephesos’a yönelik görkemli bir de kapı yapılmıştır. Bu kapıdan içerisine girilen kilisenin duvarlarında Troia kahramanlarından Achileus’un yaşamı ile ilgili bir friz bulunuyordu ki bu friz günümüzde Abbey Galeri’sinde bulunmaktadır.
Kapıdan sonraki
Atrium 34.70x47.00 m. ölçüsünde olup, arazi konumu buradaki duvarların yükseltilmesi ile giderilmiştir. Bu Atrium diğer bazilika Atriumlarından farklı bir plana sahiptir. Orta avlu, portikler ve gezinme yerleri olmak üzere üç
bölümden meydana gelmiştir.
Oldukça yüksek platform üzerindeki bu alanı genişletmek için de altına bazı yapı tesisleri yerleştirilmiştir. Portikin çevre duvarlarında batıda 13, güneyde 10, kuzeyde de 10 niş bulunmaktadır. Atriumun doğusunda beş kapı vardır. Bu kapılardan üçü narteks ile orta avlu arasındadır.
Diğer iki kapı ise kuzey ve güney portiklerinin doğusundadır.
Atrium ile nefler arasında uzanan beş küçük kubbeli narteks ince uzun dikdörtgen planlıdır. Kilisenin ibadet bölümü haç planlı, üç nefli ve klasik bazilika plan düzenindedir. Bu bölümün üzeri altı büyük kubbe ile örtülmüştür. Bunlardan ikisi orta nefin, ikisi transeptlerin,
ikisi de orta mekânın üzerini örtmektedir. Kubbeleri taşıyan mermer ve tuğla ayaklar nefleri de birbirlerinden ayırmıştır. Sütun başlıklarının orta nefe bakan bölümlerinde İmparator Iustinianus ile karısı Theodora’nın monogramları görülmektedir. Aziz Jean’ın mezar odası ise orta nefin
sonunda ve apsidin de önündedir. Bu bölüm iki basamakla yükseltilmiş ve daha belirgin bir şekle sokulmuştur.
Kilisenin arkasında bulunan hazine binası X. yüzyılda şapele dönüştürülmüştür. Bu şapelin apsidine Hz. İsa’nın, Aziz Jean’ın ve diğer kilise büyüklerinin freskleri yapılmıştır. Bu şapelin yanı başındaki kuzey nef boyunca uzanan dar bir koridorun sonunda da vaftizhane bulunmaktadır.
Vaftizhane çevresinde dar koridor ile iki salon vardır. Buradaki salonun ortasına ise iki yanı merdivenli yuvarlak bir vaftiz havuzu yerleştirilmiştir. Bu vaftizhanenin İmparator Iustinianus’tan önce V. Yüzyılda yapılan ilk kiliseye ait olduğu sanılmaktadır.
St. Jean Kilisesi’ndeki çalışmalar ilk defa 1921–1922 yıllarında Yunanlılar tarafından başlamış, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da Avusturya Arkeoloji Enstitüsü 1927–1930 yıllarında buradaki çalışmaları sürdürmüştür. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü 1957–1958 yıllarında restorasyon
çalışmalarına başlamış,
kuzey nefteki ikinci kat sütunlarını ayağa kaldırmıştır. Bu arada Ord.Prof.Dr. Ekrem Akurgal başkanlığında, Efes Müzesi’nin de katkıları ile çevre düzenlemesi yapılmıştır. Günümüzde çalışmalar devam ettirilmektedir.
MERYEM ANA KİLİSESİ & EVİ (SELÇUK)
İzmir ili Selçuk ilçesine 9 km. uzaklıkta, 420 m. yükseklikteki Bülbül Dağı üzerinde bulunan Meryem Ana Kilisesi ve Evi Hıristiyan inancına göre kutsal sayılmaktadır. Panaya Kapulu olarak isimlendirilen bu yere Hz. İsa’nın ölümünden sonra
Aziz Jean tarafından Hz. Meryem’in getirildiğine inanılmıştır.
Bu olaydan 431 yıl sonra düzenlenen konsil tutanaklarında da bu konuya geniş yer verilmiştir.
Buna tutanaklara göre; Aziz Jean Hz. Meryem’i burada hazırlattığı eve götürmüştür. Clement Brentano 1878’de Meryem Ana’nın hayatı ile ilgili incelemeler yaparken bu evi de araştırmıştır. Bunun ardından İzmir Koleji Müdürü Lazarist ve rahip Eugene Poulin Brentano’nun
yazdıklarının doğruluk derecesini araştırmışlardır.
Bu nedenle de Efes’in güneyindeki dağlarda uzun süre dolaşmışlar ve sonunda bugün Meryem Ana Evi olarak bilinen Panaya Kapulu’daki evi bulmuşlardır. Bulunan ev Katherina Emmeric (1774–1824) ve Clement Brentano’nun söylediklerine aynen uyuyordu. Bundan sonra toplanan
Hıristiyan din adamları Hz. İsa’nın ölümünden sonra
Hz. Meryem’in Panaya Kapulu’da yaşadığı görüşünü benimsemişlerdir. Monsenyör Timoni 1892’de burada dini bir tören yapılmasına izin vermiştir. Katolik Kilisesi bu konu üzerinde önceleri çekimser kalmış ve Papa 23.Johannes 1961 yılında bu tartışmalara son vererek burasını bir haç
yeri olarak ilan etmiştir.
Günümüzde Ephesos Magnesia kapısından Bülbül Dağı’na uzanan yol Panaya Kapulu’ya gelmektedir. Buradaki küçük bir meydanda evin yanında yuvarlak sarnıç, tepenin çevresinde kemerli duvarlar görülmektedir. Ayrıca burada yapılan kazılarda da pişmiş topraktan iki lahit ve bazı mezar hediyeleri ile
karşılaşılmıştır.
Hıristiyanların kutsal olarak nitelendirdiği suyun bulunduğu sarnıcın yanındaki yolun sonunda haç planlı, üzeri küçük kubbe ile örtülmüş bir kilise bulunmaktadır. Moloz taş ve tuğladan yapılmış olan bu kilise
VII.-VIII. yüzyılda yapılmıştır. Meryem Ana Evi’nin kutsal haç yeri ilan edilmesinden sonra buradaki
Meryem Ana Evi’nin kalıntıları
üzerine küçük bir şapel yapılmıştır. Eski yapı ile sonradan yapılan şapelin duvarlarının birbirinden ayrılması için her ikisi arasına kırmızı renkte boya ile bir çizgi çekilmiştir.
İki tarafında nişler bulunan kemerli bir girişten sonra tonozlu bir sahanlığa gelinmektedir. Buradaki apsiste Hz. Meryem’in heykeli bulunmaktadır.
Bu heykelin XIX.
yüzyılda buraya konulduğu sanılmaktadır. Bunun önünde gri renkli taban mermerlerinden ayrılan bölümün ocak olduğu saptanmıştır. Nitekim burada yapılan kazılarda MS. I. yüzyıla tarihlendirilen ev temellerinin
kalıntıları ile kömür parçaları bulunmuştur. Bu bölümün güneyindeki küçük odanın doğusunda bir niş bulunmaktadır.
Bu odada Müslümanlar tarafından namaz kılınmaktadır.
Duvarlarında Kuran’da ismi geçen Meryem Ana ile ilgili surelere yer verilmiştir. Bazı araştırmacılar tarafından bu odanın Meryem Ana’ya ait yatak odası olduğu iddia edilmiştir.
Bu şapeli Papa VI.Paulus 1967’de Papa II.Johannes Paulus 1979’da ziyaret etmişlerdir.
AYİOS IOANES PRODROMOS (VAFTİZCİ YAHYA) KİLİSESİ (SELÇUK)
İzmir ili Selçuk ilçesi Şirince Köyü’nün batısında yüksek bir teras üzerinde bulunan ve Kubbeli Kilise olarak da nitelenen bu yapı, onarım kitabesinden öğrenildiğine göre
Vaftizci Yahya (Ayios Ioannes Prodomos) adına Heliapolis’in (Aydın) kutsal rahibinin emri ile Siphnoslu Kallinikos’un yardımları ile 1805 yılında yaptırılmıştır.
Ayrıca çevredeki Hıristiyanların da maddi katkıları olmuştur. Kilise büyük olasılıkla 1800 depreminde yıkılan eski kilisenin üzerine yapılmıştır. Kapı üzerindeki 1832 tarihli bir
kitabeden de ikinci kez bir onarım geçirdiği anlaşılmaktadır. Efes Müzesi ve Amerikan Enstitüsü tarafından 1990’lı yıllarda yeniden restore edilmiştir.
Günümüzde özel bir mülkiyetin bahçesinde kalan bu kilise, 13.40x20.20 m. ölçüsünde, üç nefli ve dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmış, üzeri ahşap çatı ile örtülmüştür.
Taş döşeli narteksten sonra naosa geçilmektedir. Mihrap nişi ve çevresinde bezeme elemanlarına rastlanmamaktadır.
Kilise girişinde okul veya rahip evi olan küçük bir avlu bulunmaktadır. Avludan kuzey yan nefine girilen kilisenin orta bölümü sütunlar ve ayaklarla üç nefe ayrılmıştır.
Bunlar iki kubbe ve tonozlarla örtülmüştür.
Ayrıca apsisin üzerinde de yarım bir kubbe bulunmaktadır. Her iki kubbe arasında da tonozlu bir geçit bulunmaktadır. Yan neflerin üzerinde çapraz tonozlar ve üçer tane de küçük oval kubbe bulunmaktadır.
Kilisenin günümüze gelebilen bezemeleri arasında, apsisin iki yanında küçük nişler halinde Hz. İsa figürleri bulunmaktadır. İsa’nın başının üzerinde son peygamber olduğunu belirten monogramlar bulunmaktadır.
Bu tür figüre Hıristiyan mozaik ve resim sanatında çok az rastlanmaktadır.
Kilise 1960’lı yıllara kadar sağlam durumda gelmiş, 1980 yılında batı kubbesi ile tonozları yıkılmıştır.
AYASOSTİ KİLİSESİ (AHŞAP TONOZLU KİLİSE) (SELÇUK)
İzmir ili Selçuk ilçesi Şirince Köyü’nün girişinde, tepe üzerinde bulunan bu kilise XIX. yüzyılda Şirince’de yaşayan Rumlar tarafından yaptırılmıştır. Kilisenin kitabesi
günümüze gelemediğinden gerçek ismi bilinmemektedir.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra mübadele sonucunda Yunanistan’dan gelen göçmenler tarafından bu kilisenin cami olarak kullanıldığı, çarpık bir mihrap izinden anlaşılmaktadır.
Kilise bazilika üslubunda dikdörtgen planlıdır. Narteks kısmı yıkılmış ve günümüze gelememiştir. Moloz taş ve ahşap, kâgir olan kilisenin üzeri kırma bir çatı ile örtülüdür.
Kilisenin mermer tabanı ve taş döşeli mekânlarındaki malzemelerden bazılarının Selçuk’taki İsa Bey Camisi ve St. Jean Bazilikası’ndan getirildiği iddia edilmektedir.
İbadet mekânı oldukça kalın söveli sekiz pencere ile aydınlatılmıştır.
Kilisenin naos kısmında bulunan üç yönlü mihrap ve duvarları fresklerle bezenmiştir. Günümüze gelebilen bu freskler panolar halinde olup, XIX. yüzyılın sonlarında yerel Rum sanatkârlar tarafından yapılmış
12 havari resimleri görülmektedir.
Bu resimlerden Andreas ve Markos’un isim ve resimleri iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir.
Kilise günümüzde harap bir durumdadır.
KONSÜL (ÇİFTE KİLİSELER) KİLİSESİ (SELÇUK)
İzmir Selçuk ilçesinde, antik Ephesos kentinin sınırları içerisinde, Bizans hamamlarının karşısında bulunan bu kilise, antik kentin güney kapısından girildikten sonra batıya uzanan yol üzerinde yer almaktadır.
Kilise büyük olasılıkla MS.
II. Yüzyılda İmparator Hadrianus (117–138) devrinde yapılmış Roma dönemine ait bir yapının üzerine Bizans döneminde bazilika olarak yapılmıştır. Bu dönemde Meryem Ana’ya adanan yapıda 431–438 yıllarında
konsül toplantıları yapılmıştır.
Bu kilisede 431.Konsil toplanmış ve Hz. Meryem’in Tanrı anası olduğu kabul edilmiştir.
Bu yapıyı J.Keil, Mousion olarak tanımlamış, E.Reisch bu yapının borsa binası (Deigma) olduğunu iddia etmiştir. Bu kalıntı üzerine yapılan kilise Aziz Markus adına izafe edilmiştir. Burada yapılan kazılarda 1904 yılında ortaya
çıkarılan bir kitabede de kilisenin
Hz. Meryem için yapıldığı belirtilmiştir. Bu bakımdan yapının kimin adına yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır.
Kilisenin ilk yapımında üç nefli olduğu, daha sonra yapılan ilavelerle beş nefe çevrildiği sanılmaktadır. Kilise 26.50x29.50 m. ölçüsündedir. MS. VII. Kilisenin apsidine açılan bir kapı ile geçilen ikinci bir kilise yanına yapılmış ve böylece kilisenin adı
Çifte Kiliseler’e dönüşmüştür.
Bunun yanına da papazların yaşadığı bölümler eklenmiştir.
Yapı kesme taştan dikdörtgen planlı olup, önünde sütunlu bir girişi bulunmaktadır. Kilisenin narteksi taban mozaikli olup, ayrıca vaftiz yerinin ortasına da vaftiz havuzu yapılmış ve bu bölümün duvarlarına kabartma haç motifleri yerleştirilmiştir.