J Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler ve Anlamları
J Osmanlı alfabesinin ondördüncü harfi olup, ebced hesabında “” harfi gibi, 7 sayısına tekabül eder.
JAJE f. Bâtıl, edebsizce olan söz.
JAJHA f. Saçma sapan söyliyen. Mânâsız ve boş konuşan.
JAJHAYAN f. Saçma sapan söz söyleyenler. Mânâsız ve boş konuşanlar.
JAJHAYÎ f. Mânâsız söyleyicilik.
JAJHOR f. Mânâsız ve mâlâyani şeyler konuşan.
JAJÎ f. Tereyağı ile karışık peynirin tuluma konan şekli.
JAKETATAY Fr. Arkası yırtmaçlı, etekleri uzun ve ön köşeleri yuvarlakça kesilmiş olan resmi ceket.
JALE f. Çiğ. Kırağı. (Bak: Şebnem)
JALE-İ EŞK Gözyaşı jâlesi. Kırağı tânesine benziyen gözyaşı.
JALEDAR f. Üzerine çiğ düşmüş, kırağılanmış.
JALERİZ f. Çiğ saçan, kırağı saçan.
JANDARMA Fr. Yurt içinde asayişi sağlamak gayesiyle meydana getirilen ve orduya mensup silâhlı kuvvet. Ve bu kuvvette yer alan asker.
JAR Zaif, takatsiz, bitkin.
JARDİNİYER Fr. Salonlara süs için konulan ve içine çiçek ekilmek üzere bir sandığı bulunan bir mobilya.
JARTİYER Fr. Çorap bağı.
JEAN Dev. Gayet büyük. Dev cüsseli.
JEGALE f. Çığlık, nâra. * Darı ekmeği.
JEGAND f. Sağlamlık, metanet. * Vahşi ve yırtıcı hayvanların korkunç sesi.
JEGAR f. Küf, kir, pas. * Yüksek ses, nâra.
JEH f. Siğil, sivilce.
JELATİN Fr. Tıbda ve fotoğrafçılıkta kullanılan şeffaf, renksiz ve kokusuz bir cisim. Hayvanların kemik ve kıkırdak gibi kısımlarından elde edilir. * Bir cins kâğıt.
JENDE f. Yamalı, eski. * Eski-püskü. Pejmürde.
JENDEPUŞ f. Yamalı hırka giyen kimse. Fakir.
JENG f. Pas, küf, kir.
JENG-ÂLUD Paslı.
JENGAR f. Kir, küf, pas. * Bakır pası.
JENGARÎ f. Bakır yeşili. Bakır pası renginde olan boya.
JENG-BAR f. Pas saçan.
JENG-BESTE f. Paslı, kirli, küflü, pas tutmuş.
JENGDAN f. Çan. Çıngırak.
JENG-DAR f. Küflü, paslı, kirli.
JENGELE f. Çatal tırnaklı hayvan. * Hayvanda bulunan çatal tırnak.
JENG-PEZİR Paslı, küflü, kirli.
JENG-YAB f. Paslı, küflü, kirli.
JENK Yüzde hâsıl olan buruşukluk.
JEOLOĞ yun. Yer (Arz) ilmi ile uğraşan.
JEOLOJİ yun. Yerin (Arzın) yapı kütlelerini inceleyen ilim kolu.
JERD f. Çok yiyen, obur.
JERF (JERFA) f. Derin. Suyun derin yeri.
JERFBÎN f. Dikkat sâhibi, dikkatli.
JERFÎ f. Derinlik.
JERFİN f. Kapı sürmesi. Kapının ardına konulan dayak.
JEST Fr. Çalım. Mânâlı ve gösterişli hareket.
JETON Fr. Para yerine kullanılan marka. * Telefonlarda veya garsonların kasa ile hasaplaşmasında kullanılır.
JEY f. Göl. * Irmak.
JIYAN f. Kükremiş, kızgın. (Ey yâreli şir-i jiyan, bu hâb-ı gafletten uyan.)
JİK f. Yağmur damlası. * Kirpi.
JİKASE f. Kirpi.
JİLE Yelek.
JİMNASTİK (Bak: Cimnastik)
JİMNAZ Bazı memleketlerde orta tahsil müesseselerine verilen isim. İdadî mektebi.
JİR f. Göl. Havuz.
JİRNET Fırıldak. Rüzgârın istikametini gösteren âlet.
JİVE f. Civa.
JİYAN f. Kızgın, kükremiş, hışımlı. (Bu tabir, ekseriyetle arslanlar hakkında kullanılır.)
JÖN TÜRK Fr. Genç Türk. 1868′den sonra, Avrupa’daki gibi, güya yenilik ve terakki isteyen Genç Osmanlılara Avrupalılarca takılan isim.
JUN f. Sanem, put.
JURNAL Fr. İlk önce gazete ve rapor mânasına kullanılırken sonradan “hükümete ihbar” gibi olan hâdiselere denilmeğe başlandı. İhbar, şikâyet, polis raporu. İnsanı kötüleyerek verilen haber veya rapor.
JÜGAL f. Kömür. Maden kömürü.
JÜLİDE f. Dağınık, perişan, karma karışık.
JÜRİ ing. Herhangi bir mes’ele için hüküm vermek üzere toplanan hey’et, cemaat.
J Osmanlı alfabesinin ondördüncü harfi olup, ebced hesabında “” harfi gibi, 7 sayısına tekabül eder.
JAJE f. Bâtıl, edebsizce olan söz.
JAJHA f. Saçma sapan söyliyen. Mânâsız ve boş konuşan.
JAJHAYAN f. Saçma sapan söz söyleyenler. Mânâsız ve boş konuşanlar.
JAJHAYÎ f. Mânâsız söyleyicilik.
JAJHOR f. Mânâsız ve mâlâyani şeyler konuşan.
JAJÎ f. Tereyağı ile karışık peynirin tuluma konan şekli.
JAKETATAY Fr. Arkası yırtmaçlı, etekleri uzun ve ön köşeleri yuvarlakça kesilmiş olan resmi ceket.
JALE f. Çiğ. Kırağı. (Bak: Şebnem)
JALE-İ EŞK Gözyaşı jâlesi. Kırağı tânesine benziyen gözyaşı.
JALEDAR f. Üzerine çiğ düşmüş, kırağılanmış.
JALERİZ f. Çiğ saçan, kırağı saçan.
JANDARMA Fr. Yurt içinde asayişi sağlamak gayesiyle meydana getirilen ve orduya mensup silâhlı kuvvet. Ve bu kuvvette yer alan asker.
JAR Zaif, takatsiz, bitkin.
JARDİNİYER Fr. Salonlara süs için konulan ve içine çiçek ekilmek üzere bir sandığı bulunan bir mobilya.
JARTİYER Fr. Çorap bağı.
JEAN Dev. Gayet büyük. Dev cüsseli.
JEGALE f. Çığlık, nâra. * Darı ekmeği.
JEGAND f. Sağlamlık, metanet. * Vahşi ve yırtıcı hayvanların korkunç sesi.
JEGAR f. Küf, kir, pas. * Yüksek ses, nâra.
JEH f. Siğil, sivilce.
JELATİN Fr. Tıbda ve fotoğrafçılıkta kullanılan şeffaf, renksiz ve kokusuz bir cisim. Hayvanların kemik ve kıkırdak gibi kısımlarından elde edilir. * Bir cins kâğıt.
JENDE f. Yamalı, eski. * Eski-püskü. Pejmürde.
JENDEPUŞ f. Yamalı hırka giyen kimse. Fakir.
JENG f. Pas, küf, kir.
JENG-ÂLUD Paslı.
JENGAR f. Kir, küf, pas. * Bakır pası.
JENGARÎ f. Bakır yeşili. Bakır pası renginde olan boya.
JENG-BAR f. Pas saçan.
JENG-BESTE f. Paslı, kirli, küflü, pas tutmuş.
JENGDAN f. Çan. Çıngırak.
JENG-DAR f. Küflü, paslı, kirli.
JENGELE f. Çatal tırnaklı hayvan. * Hayvanda bulunan çatal tırnak.
JENG-PEZİR Paslı, küflü, kirli.
JENG-YAB f. Paslı, küflü, kirli.
JENK Yüzde hâsıl olan buruşukluk.
JEOLOĞ yun. Yer (Arz) ilmi ile uğraşan.
JEOLOJİ yun. Yerin (Arzın) yapı kütlelerini inceleyen ilim kolu.
JERD f. Çok yiyen, obur.
JERF (JERFA) f. Derin. Suyun derin yeri.
JERFBÎN f. Dikkat sâhibi, dikkatli.
JERFÎ f. Derinlik.
JERFİN f. Kapı sürmesi. Kapının ardına konulan dayak.
JEST Fr. Çalım. Mânâlı ve gösterişli hareket.
JETON Fr. Para yerine kullanılan marka. * Telefonlarda veya garsonların kasa ile hasaplaşmasında kullanılır.
JEY f. Göl. * Irmak.
JIYAN f. Kükremiş, kızgın. (Ey yâreli şir-i jiyan, bu hâb-ı gafletten uyan.)
JİK f. Yağmur damlası. * Kirpi.
JİKASE f. Kirpi.
JİLE Yelek.
JİMNASTİK (Bak: Cimnastik)
JİMNAZ Bazı memleketlerde orta tahsil müesseselerine verilen isim. İdadî mektebi.
JİR f. Göl. Havuz.
JİRNET Fırıldak. Rüzgârın istikametini gösteren âlet.
JİVE f. Civa.
JİYAN f. Kızgın, kükremiş, hışımlı. (Bu tabir, ekseriyetle arslanlar hakkında kullanılır.)
JÖN TÜRK Fr. Genç Türk. 1868′den sonra, Avrupa’daki gibi, güya yenilik ve terakki isteyen Genç Osmanlılara Avrupalılarca takılan isim.
JUN f. Sanem, put.
JURNAL Fr. İlk önce gazete ve rapor mânasına kullanılırken sonradan “hükümete ihbar” gibi olan hâdiselere denilmeğe başlandı. İhbar, şikâyet, polis raporu. İnsanı kötüleyerek verilen haber veya rapor.
JÜGAL f. Kömür. Maden kömürü.
JÜLİDE f. Dağınık, perişan, karma karışık.
JÜRİ ing. Herhangi bir mes’ele için hüküm vermek üzere toplanan hey’et, cemaat.