Günümüz de karşımıza sıklıkla çıkan hastalıklardan bir tanesi olan kanser gün geçtikçe bizleri daha da korkutuyor. Kanser genetik faktörlerin yanı sıra beslenme düzeninin de yol açtığı bir hastalıktır. Obezite sınırının üzerinde olan bireylerin kanser olma ihtimali normal bireylere göre daha yüksektir. Fazla vücut yağı hormonların döngüsü, glikoz metabolizması ve yağ metabolizmasını bozmaktadır.
2015 Lancet onkolojide yayımlanan uluslararası çalışma; kanserli kadınların %5,4’ünün kanserli erkeklerin %1,9’unun BMI değerinin yüksek olduğunu göstermiştir.
BMI’deki %1’lik artış (29’dan 30’a) bahsedilen kanser tiplerine yakalanma riskini %3-10 arttırmaktadır.
Beslenmenin kanseri %70’e varan oranda etkilediği yapılan çalışmalarda görülmüştür. Yani yapmamız gereken şu ki genetik bilgilerimizi değiştirip kanserden kurtulamıyorsak beslenme düzenimizi değiştirerek hayat kalitemizi arttırabiliriz düşüncesini benimsemek ve çevremize bu düşünceyi yaymak.
Kanser olmak istemiyorsak riski azaltmak için neler yapabiliriz?
Alkol ve sigara kullanımını azaltmak
Radyasyondan korunmak
Aşırı yağlı ve şekerli beslenmemek
Posa tüketimini arttırmak
Tuzlanmış besinlerin tüketimine dikkat etmek
Antioksidan içeriği yüksek besinlerin tüketimini arttırmak
Taze meyve ve sebze tüketimini arttırmak
Kimyasal olan maddeleri az tüketmek
KURUBAKLAGİL VE TAM TAHIL TÜKETİMİ, Kurubaklagiller ve tahıllar posadan zengindir. Posadan zengin beslenmek ve yağ tüketimini azaltmak kolon kanserine karşı koruyucu bir yöntemdir. Posa sindirim sistemimizin çalışmasına yarar sağlarken bağırsaklarımızda bulunan kansere yardımcı maddelerin atımında görevlidir.
MEYVE VE SEBZE TÜKETİMİ, Günde en az 3 porsiyon meyve, 2 porsiyon sebze tüketilmelidir. Kabuğu ile yenilebilen meyvelerin kabuklu tüketilmesi posa tüketiminin artmasına sağlar. Meyve, sebzeler A vitamini öncülü olan B-karoten, C vitamini, E vitamini ve selenyum içerir. A vitamini, C vitamini, E vitamini ve selenyum anti-oksidandır ve hücrelerimizi koruduğu için tüketilmeleri önemli bir yer tutar. İmmün sistemimizi güçlendirirken posa ve fitokimyasallar (brokoli ve yeşil yapraklı sebzelerde: lutein – domateste: likopen) için kaynağımız olurlar. Yağda eriyen vitaminlerin(A,D,E,K) emilimi için az miktarda yağ ile tüketilmeleri önem taşımaktadır.
YAĞ, ŞEKER VE TUZ TÜKETİMİ, Basit karbonhidratlardansa kompleks karbonhidratlar daha çok tercih edilmelidir. Yağlı beslenmenin kalp-damar hastalıklarına olan zararı biliniyor fakat sadece onunla sınırlı olduğu sanılıyor ancak fazla yağlı beslenmek meme, kolon veya prostat kanseri gibi birçok kanser türünü tetiklemektedir. Hayvansal yağların doymuş yağ içeriği yüksektir. Yağ tüketiminin azalması kadar doymuş yağ oranının da azalması önemlidir. Tuzun fazla tüketilmesi mide kanseri riskini arttırmaktadır. Günde önerilen sodyum miktarı 2300mg’dır. (1tatlı kaşığı deniz tuzu).
ALKOL VE SİGARA KULLANIMI, Fazla alkol tüketimi karaciğerinizi yoracaktır ve karaciğer kanseri olma riskinizi arttıracaktır bu nedenle kullanmamaya dikkat ediniz. Fakat kullanmak durumundaysanız erkeklerin en fazla 2 kadeh, kadınların ise en fazla 1 kadeh kırmızı şarap tercih etmesi önerilebilir. Sigara içildiği takdirde ağız, gırtlak, boğaz ve yemek borusu kanseri olma ihtimali artmaktadır. Hem sigara hem alkol tüketimi ise bu riski oldukça arttırmaktadır. Toplumda kadınlar meme kanserinden oldukça korkmaktadır fakat yapılan çalışmalar göstermiştir ki akciğer kanserinden vefat eden bayanlar meme kanserine göre daha yüksek orandadır. Bu nedenle hem alkol hem sigara tüketilmemelidir en azından azaltılmalıdır.
FİZİKSEL AKTİVİTE, Obezite birçok kanser türüyle ilişkilidir. Bu nedenle kilo kontrolü önemlidir. Vücut ağırlığının kontrol yolunun en iyisi beslenme düzeniyken fiziksel aktiviteye önem vermeye dikkat edilmelidir.
GÜNEŞTEN KORUNUN, Güneşte uzun süreler boyunca kalmak cilt kanseri olma riskinizi arttıracaktır. Özellikle yaz mevsiminde 11.00-16.00 arası güneşe çıkılmamasına dikkat edilmelidir.
Bu kurallara dikkat ettiğimiz takdirde yüksek oranda kendimizi kanserden korumuş oluruz.
Bir de bizleri kanserden koruyan bazı maddeler vardır bunları sıralayacak olursak: Proteaz engelleyiciler, biyoflavanoidler, özel koku ve tat veren maddeler, oksitlenmeyi önleyiciler ve kükürtlü maddelerdir.
Peki, bu maddeler hangi besinlerde bulunmaktadır?
Soya fasulyesi, mercimek, kuru fasulye, nohut ve bezelye proteaz engelleyici maddeleri içerir. Meyve, ceviz, fındık ve sert kabuklu meyveler oksitlenmeyi önleyici maddeler içerir. Turunçgiller, kayısı, karadut, kızılcık, kiraz, vişne biyoflavanoidleri içerir. Lahana, karnabahar, ıspanak, şalgam ve pancar yaprakları özel tat ve koku veren maddeler içerir. Sarımsak, soğan kükürtlü maddeleri içerir. Bu besinlerin tüketilmesi önerilmektedir.
Ne yendiği kadar besinlerin nasıl pişirildiği de önemlidir. Bu nokta da pişirme yöntemlerine dikkat edilmelidir. Kızartma, kavurma yöntemleri yerine haşlama yöntemi tercih edilmelidir. Özellikle ızgara yapılıyorsa et ile ateş arasında 15 cm mesafe olmasına ve fazla yakılmamasına dikkat edilmelidir.
Besinler saklanırken de hijyen hataları yapılmaktadır ve bunlar da kansere neden olabilmektedir. Bu nedenle dikkat edilmelidir. Birkaç tane örnek verecek olursak:
Ekmek bekletildiği zaman, kuruyemişler nemli yerlerde saklandığında ve tuzlanmamış peynirler iyi saklanmazsa küf toksinleri oluşur bu da kanserojen etki yapmaktadır.
Etli, yumurtalı, sütlü gıdaların oda sıcaklığında bekletilmesi mikrop çoğalmasına nedendir ve vitamin kayıpları gözlenir.
Teneke kutuda olan gıdaların açıldıktan sonra bekletilmesi mineral ve vitamin kaybına neden olurken kurşun miktarının artmasına neden olur bu da istenmeyen bir durumdur.
Yoğurt, pekmez, salça gibi gıdaların kullanılmış petlerde, sırlı kaplarda veya ilaç boyalarında saklanması durumunda kanser yapıcı maddelerin besinlere geçişi ile kanserojen etki oluşturmaları.
2015 Lancet onkolojide yayımlanan uluslararası çalışma; kanserli kadınların %5,4’ünün kanserli erkeklerin %1,9’unun BMI değerinin yüksek olduğunu göstermiştir.
BMI’deki %1’lik artış (29’dan 30’a) bahsedilen kanser tiplerine yakalanma riskini %3-10 arttırmaktadır.
Beslenmenin kanseri %70’e varan oranda etkilediği yapılan çalışmalarda görülmüştür. Yani yapmamız gereken şu ki genetik bilgilerimizi değiştirip kanserden kurtulamıyorsak beslenme düzenimizi değiştirerek hayat kalitemizi arttırabiliriz düşüncesini benimsemek ve çevremize bu düşünceyi yaymak.
Kanser olmak istemiyorsak riski azaltmak için neler yapabiliriz?
Alkol ve sigara kullanımını azaltmak
Radyasyondan korunmak
Aşırı yağlı ve şekerli beslenmemek
Posa tüketimini arttırmak
Tuzlanmış besinlerin tüketimine dikkat etmek
Antioksidan içeriği yüksek besinlerin tüketimini arttırmak
Taze meyve ve sebze tüketimini arttırmak
Kimyasal olan maddeleri az tüketmek
KURUBAKLAGİL VE TAM TAHIL TÜKETİMİ, Kurubaklagiller ve tahıllar posadan zengindir. Posadan zengin beslenmek ve yağ tüketimini azaltmak kolon kanserine karşı koruyucu bir yöntemdir. Posa sindirim sistemimizin çalışmasına yarar sağlarken bağırsaklarımızda bulunan kansere yardımcı maddelerin atımında görevlidir.
MEYVE VE SEBZE TÜKETİMİ, Günde en az 3 porsiyon meyve, 2 porsiyon sebze tüketilmelidir. Kabuğu ile yenilebilen meyvelerin kabuklu tüketilmesi posa tüketiminin artmasına sağlar. Meyve, sebzeler A vitamini öncülü olan B-karoten, C vitamini, E vitamini ve selenyum içerir. A vitamini, C vitamini, E vitamini ve selenyum anti-oksidandır ve hücrelerimizi koruduğu için tüketilmeleri önemli bir yer tutar. İmmün sistemimizi güçlendirirken posa ve fitokimyasallar (brokoli ve yeşil yapraklı sebzelerde: lutein – domateste: likopen) için kaynağımız olurlar. Yağda eriyen vitaminlerin(A,D,E,K) emilimi için az miktarda yağ ile tüketilmeleri önem taşımaktadır.
YAĞ, ŞEKER VE TUZ TÜKETİMİ, Basit karbonhidratlardansa kompleks karbonhidratlar daha çok tercih edilmelidir. Yağlı beslenmenin kalp-damar hastalıklarına olan zararı biliniyor fakat sadece onunla sınırlı olduğu sanılıyor ancak fazla yağlı beslenmek meme, kolon veya prostat kanseri gibi birçok kanser türünü tetiklemektedir. Hayvansal yağların doymuş yağ içeriği yüksektir. Yağ tüketiminin azalması kadar doymuş yağ oranının da azalması önemlidir. Tuzun fazla tüketilmesi mide kanseri riskini arttırmaktadır. Günde önerilen sodyum miktarı 2300mg’dır. (1tatlı kaşığı deniz tuzu).
ALKOL VE SİGARA KULLANIMI, Fazla alkol tüketimi karaciğerinizi yoracaktır ve karaciğer kanseri olma riskinizi arttıracaktır bu nedenle kullanmamaya dikkat ediniz. Fakat kullanmak durumundaysanız erkeklerin en fazla 2 kadeh, kadınların ise en fazla 1 kadeh kırmızı şarap tercih etmesi önerilebilir. Sigara içildiği takdirde ağız, gırtlak, boğaz ve yemek borusu kanseri olma ihtimali artmaktadır. Hem sigara hem alkol tüketimi ise bu riski oldukça arttırmaktadır. Toplumda kadınlar meme kanserinden oldukça korkmaktadır fakat yapılan çalışmalar göstermiştir ki akciğer kanserinden vefat eden bayanlar meme kanserine göre daha yüksek orandadır. Bu nedenle hem alkol hem sigara tüketilmemelidir en azından azaltılmalıdır.
FİZİKSEL AKTİVİTE, Obezite birçok kanser türüyle ilişkilidir. Bu nedenle kilo kontrolü önemlidir. Vücut ağırlığının kontrol yolunun en iyisi beslenme düzeniyken fiziksel aktiviteye önem vermeye dikkat edilmelidir.
GÜNEŞTEN KORUNUN, Güneşte uzun süreler boyunca kalmak cilt kanseri olma riskinizi arttıracaktır. Özellikle yaz mevsiminde 11.00-16.00 arası güneşe çıkılmamasına dikkat edilmelidir.
Bu kurallara dikkat ettiğimiz takdirde yüksek oranda kendimizi kanserden korumuş oluruz.
Bir de bizleri kanserden koruyan bazı maddeler vardır bunları sıralayacak olursak: Proteaz engelleyiciler, biyoflavanoidler, özel koku ve tat veren maddeler, oksitlenmeyi önleyiciler ve kükürtlü maddelerdir.
Peki, bu maddeler hangi besinlerde bulunmaktadır?
Soya fasulyesi, mercimek, kuru fasulye, nohut ve bezelye proteaz engelleyici maddeleri içerir. Meyve, ceviz, fındık ve sert kabuklu meyveler oksitlenmeyi önleyici maddeler içerir. Turunçgiller, kayısı, karadut, kızılcık, kiraz, vişne biyoflavanoidleri içerir. Lahana, karnabahar, ıspanak, şalgam ve pancar yaprakları özel tat ve koku veren maddeler içerir. Sarımsak, soğan kükürtlü maddeleri içerir. Bu besinlerin tüketilmesi önerilmektedir.
Ne yendiği kadar besinlerin nasıl pişirildiği de önemlidir. Bu nokta da pişirme yöntemlerine dikkat edilmelidir. Kızartma, kavurma yöntemleri yerine haşlama yöntemi tercih edilmelidir. Özellikle ızgara yapılıyorsa et ile ateş arasında 15 cm mesafe olmasına ve fazla yakılmamasına dikkat edilmelidir.
Besinler saklanırken de hijyen hataları yapılmaktadır ve bunlar da kansere neden olabilmektedir. Bu nedenle dikkat edilmelidir. Birkaç tane örnek verecek olursak:
Ekmek bekletildiği zaman, kuruyemişler nemli yerlerde saklandığında ve tuzlanmamış peynirler iyi saklanmazsa küf toksinleri oluşur bu da kanserojen etki yapmaktadır.
Etli, yumurtalı, sütlü gıdaların oda sıcaklığında bekletilmesi mikrop çoğalmasına nedendir ve vitamin kayıpları gözlenir.
Teneke kutuda olan gıdaların açıldıktan sonra bekletilmesi mineral ve vitamin kaybına neden olurken kurşun miktarının artmasına neden olur bu da istenmeyen bir durumdur.
Yoğurt, pekmez, salça gibi gıdaların kullanılmış petlerde, sırlı kaplarda veya ilaç boyalarında saklanması durumunda kanser yapıcı maddelerin besinlere geçişi ile kanserojen etki oluşturmaları.