KARDEŞ kıskançlığı çok kadim zamanlara dayanmaktadır. Bilinen ilk kardeş kıskançlığı çok kadim dönemlerde meydana gelmiştir. Hz. Adem’in oğulları Kabil’in Habile olan düşmanca duyguları kardeş kıskançlığını ve haseti çok güzel özetlemektedir. Habil’in babası tarafından daha çok sevildiğini düşünen Kabil kardeşini bir çırpıda öldürüvermiştir. Öldürme eyleminin ve düşmanca duyguların yaşandığı yoğun kıskançlık duygusuna haset diyoruz ki, bu durum her iki taraf için de tehlike arz etmektedir. Böyle bir durumda haset eden kişi kesinlikle tedavi görmelidir. Çünkü toplumsal yapıyı da bozacağı için, kesinlikle tedavi edilmesi ve üzerinde durulması gereken bir durumdur. Fakat kardeşlerin birbirlerine düşmanca duygular taşımadan öfke beslemeleri, sürekli rekabet etmeye çalışmaları, anne ve babalarının sevgilerini elde etmek için yarış yapmaları gayet sağlıklı giden bir sürecin göstergesidir.
Kardeş kıskançlığı, iki kardeşin birbirine olan olumsuz duygularını açıkça veya gizlice ifade etme biçimleridir. Bu duyguların kontrol edilmesi veya sağlıklı olarak toplum içinde ifade bulması çok önemlidir. Çünkü kıskançlık dediğimiz duygu, toplumun her yerinde, tüm yaşam alanında hissettiğimiz ve her vakit kendimizle birlikte taşıdığımız bir duygudur. Bu duyguyu dizginlemek, kontrol edilir kılabilmek bireyin kendi elindedir. Fakat düşmanca duyguların da içinde yer aldığı haset ile yaşanan yoğun kıskançlık duygusu kısa zamanda zarar verici öfkeye dönüşebilmektedir. Kıskançlık, saldırganlık ve zarar verme boyutuna doğru dönüştüğünde bireylerin kişiler arası ilişkilerini ve toplum düzenini bozucu nitelikte olmaktadır.
Bir duygunun kontrol edilmesi için insanın kendisi ile çok fazla mücadele etmesi gerekmektedir. Duygular örselenmeden, hissedilen ve hissettirilen olumsuz pozisyonların önüne geçmek, zaman zaman zor olabilmektedir. Fakat bu durumun aşılmasında, çocuklara küçük yaşta verilen eğitimin önemi çok fazladır. Küçük bir çocuğun kardeşini kıskanması çok doğaldır. Aslında çocuk eve yeni gelen yeni bireye öfke göstermez. Hatta onun varlığı çocuğu mutlu bile eder. Çocuklar, sadece anne ve babasının ilgisini kendi üzerlerine çekmek için kıyasıya mücadele eder. Anne ve baba çocuğun bu haklı mücadelesi karşısında çok fazla öfkelenip, aşırı derecede tepki verebilir. Çocuk yaptığı eylemlerin dozajını daha fazla artırarak, mücadelesine devam eder. Sonuç olarak aileler, çocukla daha fazla mücadeleye girmekten vazgeçer ve kendilerine yeni bir yol haritası çizmek zorunda kalırlar.
Fakat bu zor durumlarla karşılaşmamak veya asgari seviyeye indirmek için çocuk öncelikle eve gelecek olan en küçük bireyin varlığına hazırlanmalıdır. Mümkünse çocuğun kendi bebeklik fotoğrafları ona gösterilmeli ve nasıl bir sevgi ortamı sunulduğu sıklıkla anlatılmalıdır. Birde çocuğun yanında, bebekle ilgili olumsuz ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Olumsuz ifadeler genellikle, bebeğin “çirkin, ağlayan ve kakalı” olması gibidir. Bu ifadeleri duyan çocuk, kısa bir zaman dilimi içinde aksini de işitmektedir. Bebeğin yoğun duygular içinde sevildiğini gördüğü zaman da büyük bir güven kaybı yaşamaktadır. Ne yazık ki oluşan bu güven kaybının tamiri çok daha fazla zor olmakta ve daha fazla zaman almaktadır.
Ayrıca bebek, evin küçük çocuğundan çok fazla esirgenmemelidir. Yaşına uygun şekilde çocuk, bebek kardeşi ile temasa geçmeli ve dokunmalıdır. Zarar verici davranışların gerçekleşmemesi için büyüklerin gözetimi ile kontrol edilmelidir. Çocuk eve gelen yeni kardeşin ve bu kardeşin oluşturduğu yeni durumun içine alınmalıdır. Çünkü dışarıda bırakıldığında daha fazla incinmekte ve daha fazla tepki göstermektedir.
KARDEŞ kıskançlığı çok kadim zamanlara dayanmaktadır. Bilinen ilk kardeş kıskançlığı çok kadim dönemlerde meydana gelmiştir. Hz. Adem’in oğulları Kabil’in Habile olan düşmanca duyguları kardeş kıskançlığını ve haseti çok güzel özetlemektedir. Habil’in babası tarafından daha çok sevildiğini düşünen Kabil kardeşini bir çırpıda öldürüvermiştir. Öldürme eyleminin ve düşmanca duyguların yaşandığı yoğun kıskançlık duygusuna haset diyoruz ki, bu durum her iki taraf için de tehlike arz etmektedir. Böyle bir durumda haset eden kişi kesinlikle tedavi görmelidir. Çünkü toplumsal yapıyı da bozacağı için, kesinlikle tedavi edilmesi ve üzerinde durulması gereken bir durumdur. Fakat kardeşlerin birbirlerine düşmanca duygular taşımadan öfke beslemeleri, sürekli rekabet etmeye çalışmaları, anne ve babalarının sevgilerini elde etmek için yarış yapmaları gayet sağlıklı giden bir sürecin göstergesidir.
Kardeş kıskançlığı, iki kardeşin birbirine olan olumsuz duygularını açıkça veya gizlice ifade etme biçimleridir. Bu duyguların kontrol edilmesi veya sağlıklı olarak toplum içinde ifade bulması çok önemlidir. Çünkü kıskançlık dediğimiz duygu, toplumun her yerinde, tüm yaşam alanında hissettiğimiz ve her vakit kendimizle birlikte taşıdığımız bir duygudur. Bu duyguyu dizginlemek, kontrol edilir kılabilmek bireyin kendi elindedir. Fakat düşmanca duyguların da içinde yer aldığı haset ile yaşanan yoğun kıskançlık duygusu kısa zamanda zarar verici öfkeye dönüşebilmektedir. Kıskançlık, saldırganlık ve zarar verme boyutuna doğru dönüştüğünde bireylerin kişiler arası ilişkilerini ve toplum düzenini bozucu nitelikte olmaktadır.
Bir duygunun kontrol edilmesi için insanın kendisi ile çok fazla mücadele etmesi gerekmektedir. Duygular örselenmeden, hissedilen ve hissettirilen olumsuz pozisyonların önüne geçmek, zaman zaman zor olabilmektedir. Fakat bu durumun aşılmasında, çocuklara küçük yaşta verilen eğitimin önemi çok fazladır. Küçük bir çocuğun kardeşini kıskanması çok doğaldır. Aslında çocuk eve yeni gelen yeni bireye öfke göstermez. Hatta onun varlığı çocuğu mutlu bile eder. Çocuklar, sadece anne ve babasının ilgisini kendi üzerlerine çekmek için kıyasıya mücadele eder. Anne ve baba çocuğun bu haklı mücadelesi karşısında çok fazla öfkelenip, aşırı derecede tepki verebilir. Çocuk yaptığı eylemlerin dozajını daha fazla artırarak, mücadelesine devam eder. Sonuç olarak aileler, çocukla daha fazla mücadeleye girmekten vazgeçer ve kendilerine yeni bir yol haritası çizmek zorunda kalırlar.
Fakat bu zor durumlarla karşılaşmamak veya asgari seviyeye indirmek için çocuk öncelikle eve gelecek olan en küçük bireyin varlığına hazırlanmalıdır. Mümkünse çocuğun kendi bebeklik fotoğrafları ona gösterilmeli ve nasıl bir sevgi ortamı sunulduğu sıklıkla anlatılmalıdır. Birde çocuğun yanında, bebekle ilgili olumsuz ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Olumsuz ifadeler genellikle, bebeğin “çirkin, ağlayan ve kakalı” olması gibidir. Bu ifadeleri duyan çocuk, kısa bir zaman dilimi içinde aksini de işitmektedir. Bebeğin yoğun duygular içinde sevildiğini gördüğü zaman da büyük bir güven kaybı yaşamaktadır. Ne yazık ki oluşan bu güven kaybının tamiri çok daha fazla zor olmakta ve daha fazla zaman almaktadır.
Ayrıca bebek, evin küçük çocuğundan çok fazla esirgenmemelidir. Yaşına uygun şekilde çocuk, bebek kardeşi ile temasa geçmeli ve dokunmalıdır. Zarar verici davranışların gerçekleşmemesi için büyüklerin gözetimi ile kontrol edilmelidir. Çocuk eve gelen yeni kardeşin ve bu kardeşin oluşturduğu yeni durumun içine alınmalıdır. Çünkü dışarıda bırakıldığında daha fazla incinmekte ve daha fazla tepki göstermektedir.
KARDEŞ kıskançlığı çok kadim zamanlara dayanmaktadır. Bilinen ilk kardeş kıskançlığı çok kadim dönemlerde meydana gelmiştir. Hz. Adem’in oğulları Kabil’in Habile olan düşmanca duyguları kardeş kıskançlığını ve haseti çok güzel özetlemektedir. Habil’in babası tarafından daha çok sevildiğini düşünen Kabil kardeşini bir çırpıda öldürüvermiştir. Öldürme eyleminin ve düşmanca duyguların yaşandığı yoğun kıskançlık duygusuna haset diyoruz ki, bu durum her iki taraf için de tehlike arz etmektedir. Böyle bir durumda haset eden kişi kesinlikle tedavi görmelidir. Çünkü toplumsal yapıyı da bozacağı için, kesinlikle tedavi edilmesi ve üzerinde durulması gereken bir durumdur. Fakat kardeşlerin birbirlerine düşmanca duygular taşımadan öfke beslemeleri, sürekli rekabet etmeye çalışmaları, anne ve babalarının sevgilerini elde etmek için yarış yapmaları gayet sağlıklı giden bir sürecin göstergesidir.
Kardeş kıskançlığı, iki kardeşin birbirine olan olumsuz duygularını açıkça veya gizlice ifade etme biçimleridir. Bu duyguların kontrol edilmesi veya sağlıklı olarak toplum içinde ifade bulması çok önemlidir. Çünkü kıskançlık dediğimiz duygu, toplumun her yerinde, tüm yaşam alanında hissettiğimiz ve her vakit kendimizle birlikte taşıdığımız bir duygudur. Bu duyguyu dizginlemek, kontrol edilir kılabilmek bireyin kendi elindedir. Fakat düşmanca duyguların da içinde yer aldığı haset ile yaşanan yoğun kıskançlık duygusu kısa zamanda zarar verici öfkeye dönüşebilmektedir. Kıskançlık, saldırganlık ve zarar verme boyutuna doğru dönüştüğünde bireylerin kişiler arası ilişkilerini ve toplum düzenini bozucu nitelikte olmaktadır.
Bir duygunun kontrol edilmesi için insanın kendisi ile çok fazla mücadele etmesi gerekmektedir. Duygular örselenmeden, hissedilen ve hissettirilen olumsuz pozisyonların önüne geçmek, zaman zaman zor olabilmektedir. Fakat bu durumun aşılmasında, çocuklara küçük yaşta verilen eğitimin önemi çok fazladır. Küçük bir çocuğun kardeşini kıskanması çok doğaldır. Aslında çocuk eve yeni gelen yeni bireye öfke göstermez. Hatta onun varlığı çocuğu mutlu bile eder. Çocuklar, sadece anne ve babasının ilgisini kendi üzerlerine çekmek için kıyasıya mücadele eder. Anne ve baba çocuğun bu haklı mücadelesi karşısında çok fazla öfkelenip, aşırı derecede tepki verebilir. Çocuk yaptığı eylemlerin dozajını daha fazla artırarak, mücadelesine devam eder. Sonuç olarak aileler, çocukla daha fazla mücadeleye girmekten vazgeçer ve kendilerine yeni bir yol haritası çizmek zorunda kalırlar.
Fakat bu zor durumlarla karşılaşmamak veya asgari seviyeye indirmek için çocuk öncelikle eve gelecek olan en küçük bireyin varlığına hazırlanmalıdır. Mümkünse çocuğun kendi bebeklik fotoğrafları ona gösterilmeli ve nasıl bir sevgi ortamı sunulduğu sıklıkla anlatılmalıdır. Birde çocuğun yanında, bebekle ilgili olumsuz ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Olumsuz ifadeler genellikle, bebeğin “çirkin, ağlayan ve kakalı” olması gibidir. Bu ifadeleri duyan çocuk, kısa bir zaman dilimi içinde aksini de işitmektedir. Bebeğin yoğun duygular içinde sevildiğini gördüğü zaman da büyük bir güven kaybı yaşamaktadır. Ne yazık ki oluşan bu güven kaybının tamiri çok daha fazla zor olmakta ve daha fazla zaman almaktadır.
Ayrıca bebek, evin küçük çocuğundan çok fazla esirgenmemelidir. Yaşına uygun şekilde çocuk, bebek kardeşi ile temasa geçmeli ve dokunmalıdır. Zarar verici davranışların gerçekleşmemesi için büyüklerin gözetimi ile kontrol edilmelidir. Çocuk eve gelen yeni kardeşin ve bu kardeşin oluşturduğu yeni durumun içine alınmalıdır. Çünkü dışarıda bırakıldığında daha fazla incinmekte ve daha fazla tepki göstermektedir.
KARDEŞ kıskançlığı çok kadim zamanlara dayanmaktadır. Bilinen ilk kardeş kıskançlığı çok kadim dönemlerde meydana gelmiştir. Hz. Adem’in oğulları Kabil’in Habile olan düşmanca duyguları kardeş kıskançlığını ve haseti çok güzel özetlemektedir. Habil’in babası tarafından daha çok sevildiğini düşünen Kabil kardeşini bir çırpıda öldürüvermiştir. Öldürme eyleminin ve düşmanca duyguların yaşandığı yoğun kıskançlık duygusuna haset diyoruz ki, bu durum her iki taraf için de tehlike arz etmektedir. Böyle bir durumda haset eden kişi kesinlikle tedavi görmelidir. Çünkü toplumsal yapıyı da bozacağı için, kesinlikle tedavi edilmesi ve üzerinde durulması gereken bir durumdur. Fakat kardeşlerin birbirlerine düşmanca duygular taşımadan öfke beslemeleri, sürekli rekabet etmeye çalışmaları, anne ve babalarının sevgilerini elde etmek için yarış yapmaları gayet sağlıklı giden bir sürecin göstergesidir.
Kardeş kıskançlığı, iki kardeşin birbirine olan olumsuz duygularını açıkça veya gizlice ifade etme biçimleridir. Bu duyguların kontrol edilmesi veya sağlıklı olarak toplum içinde ifade bulması çok önemlidir. Çünkü kıskançlık dediğimiz duygu, toplumun her yerinde, tüm yaşam alanında hissettiğimiz ve her vakit kendimizle birlikte taşıdığımız bir duygudur. Bu duyguyu dizginlemek, kontrol edilir kılabilmek bireyin kendi elindedir. Fakat düşmanca duyguların da içinde yer aldığı haset ile yaşanan yoğun kıskançlık duygusu kısa zamanda zarar verici öfkeye dönüşebilmektedir. Kıskançlık, saldırganlık ve zarar verme boyutuna doğru dönüştüğünde bireylerin kişiler arası ilişkilerini ve toplum düzenini bozucu nitelikte olmaktadır.
Bir duygunun kontrol edilmesi için insanın kendisi ile çok fazla mücadele etmesi gerekmektedir. Duygular örselenmeden, hissedilen ve hissettirilen olumsuz pozisyonların önüne geçmek, zaman zaman zor olabilmektedir. Fakat bu durumun aşılmasında, çocuklara küçük yaşta verilen eğitimin önemi çok fazladır. Küçük bir çocuğun kardeşini kıskanması çok doğaldır. Aslında çocuk eve yeni gelen yeni bireye öfke göstermez. Hatta onun varlığı çocuğu mutlu bile eder. Çocuklar, sadece anne ve babasının ilgisini kendi üzerlerine çekmek için kıyasıya mücadele eder. Anne ve baba çocuğun bu haklı mücadelesi karşısında çok fazla öfkelenip, aşırı derecede tepki verebilir. Çocuk yaptığı eylemlerin dozajını daha fazla artırarak, mücadelesine devam eder. Sonuç olarak aileler, çocukla daha fazla mücadeleye girmekten vazgeçer ve kendilerine yeni bir yol haritası çizmek zorunda kalırlar.
Fakat bu zor durumlarla karşılaşmamak veya asgari seviyeye indirmek için çocuk öncelikle eve gelecek olan en küçük bireyin varlığına hazırlanmalıdır. Mümkünse çocuğun kendi bebeklik fotoğrafları ona gösterilmeli ve nasıl bir sevgi ortamı sunulduğu sıklıkla anlatılmalıdır. Birde çocuğun yanında, bebekle ilgili olumsuz ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Olumsuz ifadeler genellikle, bebeğin “çirkin, ağlayan ve kakalı” olması gibidir. Bu ifadeleri duyan çocuk, kısa bir zaman dilimi içinde aksini de işitmektedir. Bebeğin yoğun duygular içinde sevildiğini gördüğü zaman da büyük bir güven kaybı yaşamaktadır. Ne yazık ki oluşan bu güven kaybının tamiri çok daha fazla zor olmakta ve daha fazla zaman almaktadır.
Ayrıca bebek, evin küçük çocuğundan çok fazla esirgenmemelidir. Yaşına uygun şekilde çocuk, bebek kardeşi ile temasa geçmeli ve dokunmalıdır. Zarar verici davranışların gerçekleşmemesi için büyüklerin gözetimi ile kontrol edilmelidir. Çocuk eve gelen yeni kardeşin ve bu kardeşin oluşturduğu yeni durumun içine alınmalıdır. Çünkü dışarıda bırakıldığında daha fazla incinmekte ve daha fazla tepki göstermektedir.
KARDEŞ kıskançlığı çok kadim zamanlara dayanmaktadır. Bilinen ilk kardeş kıskançlığı çok kadim dönemlerde meydana gelmiştir. Hz. Adem’in oğulları Kabil’in Habile olan düşmanca duyguları kardeş kıskançlığını ve haseti çok güzel özetlemektedir. Habil’in babası tarafından daha çok sevildiğini düşünen Kabil kardeşini bir çırpıda öldürüvermiştir. Öldürme eyleminin ve düşmanca duyguların yaşandığı yoğun kıskançlık duygusuna haset diyoruz ki, bu durum her iki taraf için de tehlike arz etmektedir. Böyle bir durumda haset eden kişi kesinlikle tedavi görmelidir. Çünkü toplumsal yapıyı da bozacağı için, kesinlikle tedavi edilmesi ve üzerinde durulması gereken bir durumdur. Fakat kardeşlerin birbirlerine düşmanca duygular taşımadan öfke beslemeleri, sürekli rekabet etmeye çalışmaları, anne ve babalarının sevgilerini elde etmek için yarış yapmaları gayet sağlıklı giden bir sürecin göstergesidir.
Kardeş kıskançlığı, iki kardeşin birbirine olan olumsuz duygularını açıkça veya gizlice ifade etme biçimleridir. Bu duyguların kontrol edilmesi veya sağlıklı olarak toplum içinde ifade bulması çok önemlidir. Çünkü kıskançlık dediğimiz duygu, toplumun her yerinde, tüm yaşam alanında hissettiğimiz ve her vakit kendimizle birlikte taşıdığımız bir duygudur. Bu duyguyu dizginlemek, kontrol edilir kılabilmek bireyin kendi elindedir. Fakat düşmanca duyguların da içinde yer aldığı haset ile yaşanan yoğun kıskançlık duygusu kısa zamanda zarar verici öfkeye dönüşebilmektedir. Kıskançlık, saldırganlık ve zarar verme boyutuna doğru dönüştüğünde bireylerin kişiler arası ilişkilerini ve toplum düzenini bozucu nitelikte olmaktadır.
Bir duygunun kontrol edilmesi için insanın kendisi ile çok fazla mücadele etmesi gerekmektedir. Duygular örselenmeden, hissedilen ve hissettirilen olumsuz pozisyonların önüne geçmek, zaman zaman zor olabilmektedir. Fakat bu durumun aşılmasında, çocuklara küçük yaşta verilen eğitimin önemi çok fazladır. Küçük bir çocuğun kardeşini kıskanması çok doğaldır. Aslında çocuk eve yeni gelen yeni bireye öfke göstermez. Hatta onun varlığı çocuğu mutlu bile eder. Çocuklar, sadece anne ve babasının ilgisini kendi üzerlerine çekmek için kıyasıya mücadele eder. Anne ve baba çocuğun bu haklı mücadelesi karşısında çok fazla öfkelenip, aşırı derecede tepki verebilir. Çocuk yaptığı eylemlerin dozajını daha fazla artırarak, mücadelesine devam eder. Sonuç olarak aileler, çocukla daha fazla mücadeleye girmekten vazgeçer ve kendilerine yeni bir yol haritası çizmek zorunda kalırlar.
Fakat bu zor durumlarla karşılaşmamak veya asgari seviyeye indirmek için çocuk öncelikle eve gelecek olan en küçük bireyin varlığına hazırlanmalıdır. Mümkünse çocuğun kendi bebeklik fotoğrafları ona gösterilmeli ve nasıl bir sevgi ortamı sunulduğu sıklıkla anlatılmalıdır. Birde çocuğun yanında, bebekle ilgili olumsuz ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Olumsuz ifadeler genellikle, bebeğin “çirkin, ağlayan ve kakalı” olması gibidir. Bu ifadeleri duyan çocuk, kısa bir zaman dilimi içinde aksini de işitmektedir. Bebeğin yoğun duygular içinde sevildiğini gördüğü zaman da büyük bir güven kaybı yaşamaktadır. Ne yazık ki oluşan bu güven kaybının tamiri çok daha fazla zor olmakta ve daha fazla zaman almaktadır.
Ayrıca bebek, evin küçük çocuğundan çok fazla esirgenmemelidir. Yaşına uygun şekilde çocuk, bebek kardeşi ile temasa geçmeli ve dokunmalıdır. Zarar verici davranışların gerçekleşmemesi için büyüklerin gözetimi ile kontrol edilmelidir. Çocuk eve gelen yeni kardeşin ve bu kardeşin oluşturduğu yeni durumun içine alınmalıdır. Çünkü dışarıda bırakıldığında daha fazla incinmekte ve daha fazla tepki göstermektedir.
Kardeş kıskançlığı, iki kardeşin birbirine olan olumsuz duygularını açıkça veya gizlice ifade etme biçimleridir. Bu duyguların kontrol edilmesi veya sağlıklı olarak toplum içinde ifade bulması çok önemlidir. Çünkü kıskançlık dediğimiz duygu, toplumun her yerinde, tüm yaşam alanında hissettiğimiz ve her vakit kendimizle birlikte taşıdığımız bir duygudur. Bu duyguyu dizginlemek, kontrol edilir kılabilmek bireyin kendi elindedir. Fakat düşmanca duyguların da içinde yer aldığı haset ile yaşanan yoğun kıskançlık duygusu kısa zamanda zarar verici öfkeye dönüşebilmektedir. Kıskançlık, saldırganlık ve zarar verme boyutuna doğru dönüştüğünde bireylerin kişiler arası ilişkilerini ve toplum düzenini bozucu nitelikte olmaktadır.
Bir duygunun kontrol edilmesi için insanın kendisi ile çok fazla mücadele etmesi gerekmektedir. Duygular örselenmeden, hissedilen ve hissettirilen olumsuz pozisyonların önüne geçmek, zaman zaman zor olabilmektedir. Fakat bu durumun aşılmasında, çocuklara küçük yaşta verilen eğitimin önemi çok fazladır. Küçük bir çocuğun kardeşini kıskanması çok doğaldır. Aslında çocuk eve yeni gelen yeni bireye öfke göstermez. Hatta onun varlığı çocuğu mutlu bile eder. Çocuklar, sadece anne ve babasının ilgisini kendi üzerlerine çekmek için kıyasıya mücadele eder. Anne ve baba çocuğun bu haklı mücadelesi karşısında çok fazla öfkelenip, aşırı derecede tepki verebilir. Çocuk yaptığı eylemlerin dozajını daha fazla artırarak, mücadelesine devam eder. Sonuç olarak aileler, çocukla daha fazla mücadeleye girmekten vazgeçer ve kendilerine yeni bir yol haritası çizmek zorunda kalırlar.
Fakat bu zor durumlarla karşılaşmamak veya asgari seviyeye indirmek için çocuk öncelikle eve gelecek olan en küçük bireyin varlığına hazırlanmalıdır. Mümkünse çocuğun kendi bebeklik fotoğrafları ona gösterilmeli ve nasıl bir sevgi ortamı sunulduğu sıklıkla anlatılmalıdır. Birde çocuğun yanında, bebekle ilgili olumsuz ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Olumsuz ifadeler genellikle, bebeğin “çirkin, ağlayan ve kakalı” olması gibidir. Bu ifadeleri duyan çocuk, kısa bir zaman dilimi içinde aksini de işitmektedir. Bebeğin yoğun duygular içinde sevildiğini gördüğü zaman da büyük bir güven kaybı yaşamaktadır. Ne yazık ki oluşan bu güven kaybının tamiri çok daha fazla zor olmakta ve daha fazla zaman almaktadır.
Ayrıca bebek, evin küçük çocuğundan çok fazla esirgenmemelidir. Yaşına uygun şekilde çocuk, bebek kardeşi ile temasa geçmeli ve dokunmalıdır. Zarar verici davranışların gerçekleşmemesi için büyüklerin gözetimi ile kontrol edilmelidir. Çocuk eve gelen yeni kardeşin ve bu kardeşin oluşturduğu yeni durumun içine alınmalıdır. Çünkü dışarıda bırakıldığında daha fazla incinmekte ve daha fazla tepki göstermektedir.
KARDEŞ kıskançlığı çok kadim zamanlara dayanmaktadır. Bilinen ilk kardeş kıskançlığı çok kadim dönemlerde meydana gelmiştir. Hz. Adem’in oğulları Kabil’in Habile olan düşmanca duyguları kardeş kıskançlığını ve haseti çok güzel özetlemektedir. Habil’in babası tarafından daha çok sevildiğini düşünen Kabil kardeşini bir çırpıda öldürüvermiştir. Öldürme eyleminin ve düşmanca duyguların yaşandığı yoğun kıskançlık duygusuna haset diyoruz ki, bu durum her iki taraf için de tehlike arz etmektedir. Böyle bir durumda haset eden kişi kesinlikle tedavi görmelidir. Çünkü toplumsal yapıyı da bozacağı için, kesinlikle tedavi edilmesi ve üzerinde durulması gereken bir durumdur. Fakat kardeşlerin birbirlerine düşmanca duygular taşımadan öfke beslemeleri, sürekli rekabet etmeye çalışmaları, anne ve babalarının sevgilerini elde etmek için yarış yapmaları gayet sağlıklı giden bir sürecin göstergesidir.
Kardeş kıskançlığı, iki kardeşin birbirine olan olumsuz duygularını açıkça veya gizlice ifade etme biçimleridir. Bu duyguların kontrol edilmesi veya sağlıklı olarak toplum içinde ifade bulması çok önemlidir. Çünkü kıskançlık dediğimiz duygu, toplumun her yerinde, tüm yaşam alanında hissettiğimiz ve her vakit kendimizle birlikte taşıdığımız bir duygudur. Bu duyguyu dizginlemek, kontrol edilir kılabilmek bireyin kendi elindedir. Fakat düşmanca duyguların da içinde yer aldığı haset ile yaşanan yoğun kıskançlık duygusu kısa zamanda zarar verici öfkeye dönüşebilmektedir. Kıskançlık, saldırganlık ve zarar verme boyutuna doğru dönüştüğünde bireylerin kişiler arası ilişkilerini ve toplum düzenini bozucu nitelikte olmaktadır.
Bir duygunun kontrol edilmesi için insanın kendisi ile çok fazla mücadele etmesi gerekmektedir. Duygular örselenmeden, hissedilen ve hissettirilen olumsuz pozisyonların önüne geçmek, zaman zaman zor olabilmektedir. Fakat bu durumun aşılmasında, çocuklara küçük yaşta verilen eğitimin önemi çok fazladır. Küçük bir çocuğun kardeşini kıskanması çok doğaldır. Aslında çocuk eve yeni gelen yeni bireye öfke göstermez. Hatta onun varlığı çocuğu mutlu bile eder. Çocuklar, sadece anne ve babasının ilgisini kendi üzerlerine çekmek için kıyasıya mücadele eder. Anne ve baba çocuğun bu haklı mücadelesi karşısında çok fazla öfkelenip, aşırı derecede tepki verebilir. Çocuk yaptığı eylemlerin dozajını daha fazla artırarak, mücadelesine devam eder. Sonuç olarak aileler, çocukla daha fazla mücadeleye girmekten vazgeçer ve kendilerine yeni bir yol haritası çizmek zorunda kalırlar.
Fakat bu zor durumlarla karşılaşmamak veya asgari seviyeye indirmek için çocuk öncelikle eve gelecek olan en küçük bireyin varlığına hazırlanmalıdır. Mümkünse çocuğun kendi bebeklik fotoğrafları ona gösterilmeli ve nasıl bir sevgi ortamı sunulduğu sıklıkla anlatılmalıdır. Birde çocuğun yanında, bebekle ilgili olumsuz ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Olumsuz ifadeler genellikle, bebeğin “çirkin, ağlayan ve kakalı” olması gibidir. Bu ifadeleri duyan çocuk, kısa bir zaman dilimi içinde aksini de işitmektedir. Bebeğin yoğun duygular içinde sevildiğini gördüğü zaman da büyük bir güven kaybı yaşamaktadır. Ne yazık ki oluşan bu güven kaybının tamiri çok daha fazla zor olmakta ve daha fazla zaman almaktadır.
Ayrıca bebek, evin küçük çocuğundan çok fazla esirgenmemelidir. Yaşına uygun şekilde çocuk, bebek kardeşi ile temasa geçmeli ve dokunmalıdır. Zarar verici davranışların gerçekleşmemesi için büyüklerin gözetimi ile kontrol edilmelidir. Çocuk eve gelen yeni kardeşin ve bu kardeşin oluşturduğu yeni durumun içine alınmalıdır. Çünkü dışarıda bırakıldığında daha fazla incinmekte ve daha fazla tepki göstermektedir.
KARDEŞ kıskançlığı çok kadim zamanlara dayanmaktadır. Bilinen ilk kardeş kıskançlığı çok kadim dönemlerde meydana gelmiştir. Hz. Adem’in oğulları Kabil’in Habile olan düşmanca duyguları kardeş kıskançlığını ve haseti çok güzel özetlemektedir. Habil’in babası tarafından daha çok sevildiğini düşünen Kabil kardeşini bir çırpıda öldürüvermiştir. Öldürme eyleminin ve düşmanca duyguların yaşandığı yoğun kıskançlık duygusuna haset diyoruz ki, bu durum her iki taraf için de tehlike arz etmektedir. Böyle bir durumda haset eden kişi kesinlikle tedavi görmelidir. Çünkü toplumsal yapıyı da bozacağı için, kesinlikle tedavi edilmesi ve üzerinde durulması gereken bir durumdur. Fakat kardeşlerin birbirlerine düşmanca duygular taşımadan öfke beslemeleri, sürekli rekabet etmeye çalışmaları, anne ve babalarının sevgilerini elde etmek için yarış yapmaları gayet sağlıklı giden bir sürecin göstergesidir.
Kardeş kıskançlığı, iki kardeşin birbirine olan olumsuz duygularını açıkça veya gizlice ifade etme biçimleridir. Bu duyguların kontrol edilmesi veya sağlıklı olarak toplum içinde ifade bulması çok önemlidir. Çünkü kıskançlık dediğimiz duygu, toplumun her yerinde, tüm yaşam alanında hissettiğimiz ve her vakit kendimizle birlikte taşıdığımız bir duygudur. Bu duyguyu dizginlemek, kontrol edilir kılabilmek bireyin kendi elindedir. Fakat düşmanca duyguların da içinde yer aldığı haset ile yaşanan yoğun kıskançlık duygusu kısa zamanda zarar verici öfkeye dönüşebilmektedir. Kıskançlık, saldırganlık ve zarar verme boyutuna doğru dönüştüğünde bireylerin kişiler arası ilişkilerini ve toplum düzenini bozucu nitelikte olmaktadır.
Bir duygunun kontrol edilmesi için insanın kendisi ile çok fazla mücadele etmesi gerekmektedir. Duygular örselenmeden, hissedilen ve hissettirilen olumsuz pozisyonların önüne geçmek, zaman zaman zor olabilmektedir. Fakat bu durumun aşılmasında, çocuklara küçük yaşta verilen eğitimin önemi çok fazladır. Küçük bir çocuğun kardeşini kıskanması çok doğaldır. Aslında çocuk eve yeni gelen yeni bireye öfke göstermez. Hatta onun varlığı çocuğu mutlu bile eder. Çocuklar, sadece anne ve babasının ilgisini kendi üzerlerine çekmek için kıyasıya mücadele eder. Anne ve baba çocuğun bu haklı mücadelesi karşısında çok fazla öfkelenip, aşırı derecede tepki verebilir. Çocuk yaptığı eylemlerin dozajını daha fazla artırarak, mücadelesine devam eder. Sonuç olarak aileler, çocukla daha fazla mücadeleye girmekten vazgeçer ve kendilerine yeni bir yol haritası çizmek zorunda kalırlar.
Fakat bu zor durumlarla karşılaşmamak veya asgari seviyeye indirmek için çocuk öncelikle eve gelecek olan en küçük bireyin varlığına hazırlanmalıdır. Mümkünse çocuğun kendi bebeklik fotoğrafları ona gösterilmeli ve nasıl bir sevgi ortamı sunulduğu sıklıkla anlatılmalıdır. Birde çocuğun yanında, bebekle ilgili olumsuz ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Olumsuz ifadeler genellikle, bebeğin “çirkin, ağlayan ve kakalı” olması gibidir. Bu ifadeleri duyan çocuk, kısa bir zaman dilimi içinde aksini de işitmektedir. Bebeğin yoğun duygular içinde sevildiğini gördüğü zaman da büyük bir güven kaybı yaşamaktadır. Ne yazık ki oluşan bu güven kaybının tamiri çok daha fazla zor olmakta ve daha fazla zaman almaktadır.
Ayrıca bebek, evin küçük çocuğundan çok fazla esirgenmemelidir. Yaşına uygun şekilde çocuk, bebek kardeşi ile temasa geçmeli ve dokunmalıdır. Zarar verici davranışların gerçekleşmemesi için büyüklerin gözetimi ile kontrol edilmelidir. Çocuk eve gelen yeni kardeşin ve bu kardeşin oluşturduğu yeni durumun içine alınmalıdır. Çünkü dışarıda bırakıldığında daha fazla incinmekte ve daha fazla tepki göstermektedir.
KARDEŞ kıskançlığı çok kadim zamanlara dayanmaktadır. Bilinen ilk kardeş kıskançlığı çok kadim dönemlerde meydana gelmiştir. Hz. Adem’in oğulları Kabil’in Habile olan düşmanca duyguları kardeş kıskançlığını ve haseti çok güzel özetlemektedir. Habil’in babası tarafından daha çok sevildiğini düşünen Kabil kardeşini bir çırpıda öldürüvermiştir. Öldürme eyleminin ve düşmanca duyguların yaşandığı yoğun kıskançlık duygusuna haset diyoruz ki, bu durum her iki taraf için de tehlike arz etmektedir. Böyle bir durumda haset eden kişi kesinlikle tedavi görmelidir. Çünkü toplumsal yapıyı da bozacağı için, kesinlikle tedavi edilmesi ve üzerinde durulması gereken bir durumdur. Fakat kardeşlerin birbirlerine düşmanca duygular taşımadan öfke beslemeleri, sürekli rekabet etmeye çalışmaları, anne ve babalarının sevgilerini elde etmek için yarış yapmaları gayet sağlıklı giden bir sürecin göstergesidir.
Kardeş kıskançlığı, iki kardeşin birbirine olan olumsuz duygularını açıkça veya gizlice ifade etme biçimleridir. Bu duyguların kontrol edilmesi veya sağlıklı olarak toplum içinde ifade bulması çok önemlidir. Çünkü kıskançlık dediğimiz duygu, toplumun her yerinde, tüm yaşam alanında hissettiğimiz ve her vakit kendimizle birlikte taşıdığımız bir duygudur. Bu duyguyu dizginlemek, kontrol edilir kılabilmek bireyin kendi elindedir. Fakat düşmanca duyguların da içinde yer aldığı haset ile yaşanan yoğun kıskançlık duygusu kısa zamanda zarar verici öfkeye dönüşebilmektedir. Kıskançlık, saldırganlık ve zarar verme boyutuna doğru dönüştüğünde bireylerin kişiler arası ilişkilerini ve toplum düzenini bozucu nitelikte olmaktadır.
Bir duygunun kontrol edilmesi için insanın kendisi ile çok fazla mücadele etmesi gerekmektedir. Duygular örselenmeden, hissedilen ve hissettirilen olumsuz pozisyonların önüne geçmek, zaman zaman zor olabilmektedir. Fakat bu durumun aşılmasında, çocuklara küçük yaşta verilen eğitimin önemi çok fazladır. Küçük bir çocuğun kardeşini kıskanması çok doğaldır. Aslında çocuk eve yeni gelen yeni bireye öfke göstermez. Hatta onun varlığı çocuğu mutlu bile eder. Çocuklar, sadece anne ve babasının ilgisini kendi üzerlerine çekmek için kıyasıya mücadele eder. Anne ve baba çocuğun bu haklı mücadelesi karşısında çok fazla öfkelenip, aşırı derecede tepki verebilir. Çocuk yaptığı eylemlerin dozajını daha fazla artırarak, mücadelesine devam eder. Sonuç olarak aileler, çocukla daha fazla mücadeleye girmekten vazgeçer ve kendilerine yeni bir yol haritası çizmek zorunda kalırlar.
Fakat bu zor durumlarla karşılaşmamak veya asgari seviyeye indirmek için çocuk öncelikle eve gelecek olan en küçük bireyin varlığına hazırlanmalıdır. Mümkünse çocuğun kendi bebeklik fotoğrafları ona gösterilmeli ve nasıl bir sevgi ortamı sunulduğu sıklıkla anlatılmalıdır. Birde çocuğun yanında, bebekle ilgili olumsuz ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Olumsuz ifadeler genellikle, bebeğin “çirkin, ağlayan ve kakalı” olması gibidir. Bu ifadeleri duyan çocuk, kısa bir zaman dilimi içinde aksini de işitmektedir. Bebeğin yoğun duygular içinde sevildiğini gördüğü zaman da büyük bir güven kaybı yaşamaktadır. Ne yazık ki oluşan bu güven kaybının tamiri çok daha fazla zor olmakta ve daha fazla zaman almaktadır.
Ayrıca bebek, evin küçük çocuğundan çok fazla esirgenmemelidir. Yaşına uygun şekilde çocuk, bebek kardeşi ile temasa geçmeli ve dokunmalıdır. Zarar verici davranışların gerçekleşmemesi için büyüklerin gözetimi ile kontrol edilmelidir. Çocuk eve gelen yeni kardeşin ve bu kardeşin oluşturduğu yeni durumun içine alınmalıdır. Çünkü dışarıda bırakıldığında daha fazla incinmekte ve daha fazla tepki göstermektedir.
KARDEŞ kıskançlığı çok kadim zamanlara dayanmaktadır. Bilinen ilk kardeş kıskançlığı çok kadim dönemlerde meydana gelmiştir. Hz. Adem’in oğulları Kabil’in Habile olan düşmanca duyguları kardeş kıskançlığını ve haseti çok güzel özetlemektedir. Habil’in babası tarafından daha çok sevildiğini düşünen Kabil kardeşini bir çırpıda öldürüvermiştir. Öldürme eyleminin ve düşmanca duyguların yaşandığı yoğun kıskançlık duygusuna haset diyoruz ki, bu durum her iki taraf için de tehlike arz etmektedir. Böyle bir durumda haset eden kişi kesinlikle tedavi görmelidir. Çünkü toplumsal yapıyı da bozacağı için, kesinlikle tedavi edilmesi ve üzerinde durulması gereken bir durumdur. Fakat kardeşlerin birbirlerine düşmanca duygular taşımadan öfke beslemeleri, sürekli rekabet etmeye çalışmaları, anne ve babalarının sevgilerini elde etmek için yarış yapmaları gayet sağlıklı giden bir sürecin göstergesidir.
Kardeş kıskançlığı, iki kardeşin birbirine olan olumsuz duygularını açıkça veya gizlice ifade etme biçimleridir. Bu duyguların kontrol edilmesi veya sağlıklı olarak toplum içinde ifade bulması çok önemlidir. Çünkü kıskançlık dediğimiz duygu, toplumun her yerinde, tüm yaşam alanında hissettiğimiz ve her vakit kendimizle birlikte taşıdığımız bir duygudur. Bu duyguyu dizginlemek, kontrol edilir kılabilmek bireyin kendi elindedir. Fakat düşmanca duyguların da içinde yer aldığı haset ile yaşanan yoğun kıskançlık duygusu kısa zamanda zarar verici öfkeye dönüşebilmektedir. Kıskançlık, saldırganlık ve zarar verme boyutuna doğru dönüştüğünde bireylerin kişiler arası ilişkilerini ve toplum düzenini bozucu nitelikte olmaktadır.
Bir duygunun kontrol edilmesi için insanın kendisi ile çok fazla mücadele etmesi gerekmektedir. Duygular örselenmeden, hissedilen ve hissettirilen olumsuz pozisyonların önüne geçmek, zaman zaman zor olabilmektedir. Fakat bu durumun aşılmasında, çocuklara küçük yaşta verilen eğitimin önemi çok fazladır. Küçük bir çocuğun kardeşini kıskanması çok doğaldır. Aslında çocuk eve yeni gelen yeni bireye öfke göstermez. Hatta onun varlığı çocuğu mutlu bile eder. Çocuklar, sadece anne ve babasının ilgisini kendi üzerlerine çekmek için kıyasıya mücadele eder. Anne ve baba çocuğun bu haklı mücadelesi karşısında çok fazla öfkelenip, aşırı derecede tepki verebilir. Çocuk yaptığı eylemlerin dozajını daha fazla artırarak, mücadelesine devam eder. Sonuç olarak aileler, çocukla daha fazla mücadeleye girmekten vazgeçer ve kendilerine yeni bir yol haritası çizmek zorunda kalırlar.
Fakat bu zor durumlarla karşılaşmamak veya asgari seviyeye indirmek için çocuk öncelikle eve gelecek olan en küçük bireyin varlığına hazırlanmalıdır. Mümkünse çocuğun kendi bebeklik fotoğrafları ona gösterilmeli ve nasıl bir sevgi ortamı sunulduğu sıklıkla anlatılmalıdır. Birde çocuğun yanında, bebekle ilgili olumsuz ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Olumsuz ifadeler genellikle, bebeğin “çirkin, ağlayan ve kakalı” olması gibidir. Bu ifadeleri duyan çocuk, kısa bir zaman dilimi içinde aksini de işitmektedir. Bebeğin yoğun duygular içinde sevildiğini gördüğü zaman da büyük bir güven kaybı yaşamaktadır. Ne yazık ki oluşan bu güven kaybının tamiri çok daha fazla zor olmakta ve daha fazla zaman almaktadır.
Ayrıca bebek, evin küçük çocuğundan çok fazla esirgenmemelidir. Yaşına uygun şekilde çocuk, bebek kardeşi ile temasa geçmeli ve dokunmalıdır. Zarar verici davranışların gerçekleşmemesi için büyüklerin gözetimi ile kontrol edilmelidir. Çocuk eve gelen yeni kardeşin ve bu kardeşin oluşturduğu yeni durumun içine alınmalıdır. Çünkü dışarıda bırakıldığında daha fazla incinmekte ve daha fazla tepki göstermektedir.