İnsanları Hakk'a davet eden, onlara doğru yolu gosterip, hakiki saadete kavuşturan ve kendilerine “Silsilei Aliyye denilen buyuk alim ve velilerin otuz ucuncusudur
Aslen Şırnak’ın Derşev koyunden, Derşevi aşiretinin Şibli ailesindendir Adı Kasım Şohreti ElHadi ve Şeyh Kasımi ElToğar’dır Doğum Tarihi bilinmemektedir
Şeyh Kasım’ın yaşadığı donemde Derşev aşireti, Botan’a bağlıydı Botan ise 1880 ler de Osman İmparatorluğuna bağlı bir eyalet olup merkezi Cizre’ydi ve Botan, unlu ailelerinden Bedirhanilerin yonetimindeydi
Botan eyaleti’nin merkez Cizre’den sonra ikinci idari yerleşim merkezi ise Derşevi (bugunku ALKAMER koyu) idi Derşevi, hem merkez koyun adı hem de koy ve mezralarda yaşayan top yekUn aşiretin adıydı (bu aşiret halen mıntıkanın ve Anadolu’nın ceşitli yerlerine yerleşmiş kalabalık bir aşirettir)
Şeyh Kasım’ın babası ve dedeleri yorenin tanınmış ailelerinden “Bedirhanilerin resmi ilim gorevlileridir
Bununla beraber Kasım, daha kucukken ilim tahsili icin tedrisata gonderilir ve uğurlanışında annesi kendilerime; “Oğlum sakın ağaların ve beylerin yemeğini yeme, parasını alma Cunku coğunun mulkunde haram vardır, ben seni, elimden geldiğince kimseye muhtac bırakmadan okutacağım der ve uğurlar
Gercekten de bu uğurda evinde ki son zamanlarda elinde kalan canak comlek cinsinden ne varsa onları da satıp oğluna harcamıştır ve işte boyle buyuyen bir cocukta gercekten olması gereken bir zat olur
Derşevi aşireti, eyalet idaresi muhtelif sektorlerinde Mir Bedir han Paşa’ya yardımcıydılar Bu sebeple, 1848’de imparatorluk tarafından Bedirhaniler ve ona destek olan aşiretler hakkında cıkarılan surgun fermanı, Derşevi aşiretinin Şibli ailesinide kapsamış ve beraber surgune gonderilmişlerdir
Ailesinin surgune gonderildiği bu yıllarda Şeyh Kasım henuz oldukca genctir ve medrese tahsilini yapmak uzere Muş’a gitmiştir İlk olarak ilmini Muş’un koylerinden birinde bitirip icazetini Nakşi meşayihinden Şeyh Salihi Sıbki’nin amcası Molla Resuli Sıbki’den alır Ve aynı zamanda Şeyh Salihi Sıbki’nin yanında tarikata girer ve muridi olup amel etmeye başlar
Tahsil bitiminden sonra koyu olan Derşev’e gelirken, tum akraba ve ailesinin, Bedirhan Beylerin surgunuyle beraber surgun edildiğini oğrenen Şeyh Kasım, tahsil dolayısıyla, uzun sure ayrı kaldığı surgune giden aile efradıyla goruşmek ve helalaşmak icin ailenin sevk istikametini takip ederek yola koyulur Zamanın yol ve vasıta imkansızlığı ile kervanla at ustunde konaklaya konaklaya Diyarbakır’ın Cınar kazasına bağlı Aktepe koyune varır Burada koyde ikamet eden Nakşibendi Tarikatının Halidi kolunun rukunlerinden Şeyh Hasani Nurani’nin misafiri olur ve buradan Diyarbakır’a giderek akrabalarını bulur, onlarla helalleşip vedalaştıktan sonra tekrar Aktepe koyune gider
Aktepe koyunde bulunan ve aynı zamanda şeyhinin halifesi olan Şeyh Hasani Nurani Hazretlerinin yanında birkac gun misafir kalır
Misafirliği muddetince buyuk zat ve buyuk veli Şeyh Hasani Nurani’ni ile surekli muhasebe, sohbet ve ilmi goruşmelerde bulunur, kemale erer Bir muddet sonra akrabalarını gormek icin tekrar Diyarbekir’e gelir ve yine donuşte Şeyh Hasani Nurani’nin misafiri olur Şeyh efendi bu misafirindeki ustun zeka ve ilmi kabiliyetini hisseder ancak hic konuşmaz, birkac gun gectikten sonra Şeyh Kasım evine gitmek ister ancak, şeyh efendi bir turlu “gidebilirsin diye izin vermez ve onun gitmesine bir turlu musaade etmez
Tam bu sıralarda, İstanbul’dan Diyarbakır’a, bir konuda Şeyhul İslam’ın bir fetvası gelir Diyarbakır uleması, bu fetvayı beğenmeyip yanlış olduğuna kanaat eder Ve Şeyhul İslam’ın cıkardığı bir fetvaya itiraz eden Diyarbakır uleması ile resmi makamı temsil eden zamanın valisi, kadısı, muftusu arasında bir munakaşa olur Bunun uzerine incelemesi ve bir cozume bağlaması icin fetvanın bir nushası zamanda iyi bir alim olan Şeyh Hasani Nurani’ye gonderilir; Şeyh Hasani Nurani fetvayı alıp inceler ve yanındaki (O donemde henuz –Molla Kasım diye cağrılan) Şeyh Kasım efendiye verir ve; “Şuna bir bak bakalım Diyarbekir uleması haklı mıdır? diyerek Şeyh Kasım’ın fikrini alır
Şeyh Kasım efendi iyi bir inceledikten sonra; “efendim bana gore, Diyarbekir uleması yanılıyor, fetva doğrudur der Şeyh Hasani Nurani; “Diyarbekir’e gidip orada bunu Diyarbakır ulemasıyla munakaşa ve munazarayı kabul ile isbat edebilirmisin? diye sorar, Şeyh Kasım cevaben “Şeyh izin verirse kanaat ve fikrimi serd etmeye hazırım der ve Diyarbakır a gider Şehre gelince Diyarbakır da halen ibadete acık olan Fatih Paşa Camii’ne (Kurşunlu Cami) gider ve orda yerleşerek ilim heyetini camide kabul eder Ulema oraya gelir, tartışma başlar, Şeyh Kasım efendi fetva’nın doğru olduğunu delilleri ile bir guzel izah edip ulemanın takdirlerini kazanır, orada kendilerine Vali tarafından kalması ve Reisul Ulema makamı ile tedrisat yapması istenilmesine rağmen kabul etmeyip memleketine gitmek istediğini belirtip tekrar geri doner Gizlice Vali tarafından Şeyh Hasani Nurani’ye bu zatın burada kalması icin gerekenin yapılması konusunda haber gonderilir
Şeyh Kasım Aktepe’ye gelir ve birkac gun daha kalır ama bir turlu Şeyh efendi den “evine gidebilirsin diye bir izin cıkmayınca, dayanamaz munasip bir dille akrabalarının ekseriyetinin surgun edilmesi hadisesine binaen memleketine geri donmesinin bir ihtiyac ve zaruret olduğunu bildirip izin ister Fakat Şeyh Hasan kalması icin ısrar ederek gitmesine izin vermezŞeyh efendi de orada kalmasını ve talebe yetiştirip buralara faydalı olmasını ister,
Boyle bir zatın ısrarı karşısında Şeyh Kasım gitmek icin diretmenin doğru olmayacağını duşunerek gitmekten vazgecer Memleketi olan ve asırlardan beri sulalece yerleşik olduğu Derşevi’de mevcut emlak ve servetinden feragat ederek uzun ısrarlardan sonra gidip evini getirerek Altoğar (Altunakar) koyune yerleşir
Onceleri; Şeyh Salihi Subki’nin yanında amel ederken, ustadının vefatından sonra, yine onun halifesi olan ve aynı zamanda Aktepe koyunde mukim, meşhur Nakşibendi şeyhi; Şeyh Hasani Nurani’nin yanında amel etmeye başlar ve amel bitiminde de halifelik alır
Aslen Şırnak’ın Derşev koyunden, Derşevi aşiretinin Şibli ailesindendir Adı Kasım Şohreti ElHadi ve Şeyh Kasımi ElToğar’dır Doğum Tarihi bilinmemektedir
Şeyh Kasım’ın yaşadığı donemde Derşev aşireti, Botan’a bağlıydı Botan ise 1880 ler de Osman İmparatorluğuna bağlı bir eyalet olup merkezi Cizre’ydi ve Botan, unlu ailelerinden Bedirhanilerin yonetimindeydi
Botan eyaleti’nin merkez Cizre’den sonra ikinci idari yerleşim merkezi ise Derşevi (bugunku ALKAMER koyu) idi Derşevi, hem merkez koyun adı hem de koy ve mezralarda yaşayan top yekUn aşiretin adıydı (bu aşiret halen mıntıkanın ve Anadolu’nın ceşitli yerlerine yerleşmiş kalabalık bir aşirettir)
Şeyh Kasım’ın babası ve dedeleri yorenin tanınmış ailelerinden “Bedirhanilerin resmi ilim gorevlileridir
Bununla beraber Kasım, daha kucukken ilim tahsili icin tedrisata gonderilir ve uğurlanışında annesi kendilerime; “Oğlum sakın ağaların ve beylerin yemeğini yeme, parasını alma Cunku coğunun mulkunde haram vardır, ben seni, elimden geldiğince kimseye muhtac bırakmadan okutacağım der ve uğurlar
Gercekten de bu uğurda evinde ki son zamanlarda elinde kalan canak comlek cinsinden ne varsa onları da satıp oğluna harcamıştır ve işte boyle buyuyen bir cocukta gercekten olması gereken bir zat olur
Derşevi aşireti, eyalet idaresi muhtelif sektorlerinde Mir Bedir han Paşa’ya yardımcıydılar Bu sebeple, 1848’de imparatorluk tarafından Bedirhaniler ve ona destek olan aşiretler hakkında cıkarılan surgun fermanı, Derşevi aşiretinin Şibli ailesinide kapsamış ve beraber surgune gonderilmişlerdir
Ailesinin surgune gonderildiği bu yıllarda Şeyh Kasım henuz oldukca genctir ve medrese tahsilini yapmak uzere Muş’a gitmiştir İlk olarak ilmini Muş’un koylerinden birinde bitirip icazetini Nakşi meşayihinden Şeyh Salihi Sıbki’nin amcası Molla Resuli Sıbki’den alır Ve aynı zamanda Şeyh Salihi Sıbki’nin yanında tarikata girer ve muridi olup amel etmeye başlar
Tahsil bitiminden sonra koyu olan Derşev’e gelirken, tum akraba ve ailesinin, Bedirhan Beylerin surgunuyle beraber surgun edildiğini oğrenen Şeyh Kasım, tahsil dolayısıyla, uzun sure ayrı kaldığı surgune giden aile efradıyla goruşmek ve helalaşmak icin ailenin sevk istikametini takip ederek yola koyulur Zamanın yol ve vasıta imkansızlığı ile kervanla at ustunde konaklaya konaklaya Diyarbakır’ın Cınar kazasına bağlı Aktepe koyune varır Burada koyde ikamet eden Nakşibendi Tarikatının Halidi kolunun rukunlerinden Şeyh Hasani Nurani’nin misafiri olur ve buradan Diyarbakır’a giderek akrabalarını bulur, onlarla helalleşip vedalaştıktan sonra tekrar Aktepe koyune gider
Aktepe koyunde bulunan ve aynı zamanda şeyhinin halifesi olan Şeyh Hasani Nurani Hazretlerinin yanında birkac gun misafir kalır
Misafirliği muddetince buyuk zat ve buyuk veli Şeyh Hasani Nurani’ni ile surekli muhasebe, sohbet ve ilmi goruşmelerde bulunur, kemale erer Bir muddet sonra akrabalarını gormek icin tekrar Diyarbekir’e gelir ve yine donuşte Şeyh Hasani Nurani’nin misafiri olur Şeyh efendi bu misafirindeki ustun zeka ve ilmi kabiliyetini hisseder ancak hic konuşmaz, birkac gun gectikten sonra Şeyh Kasım evine gitmek ister ancak, şeyh efendi bir turlu “gidebilirsin diye izin vermez ve onun gitmesine bir turlu musaade etmez
Tam bu sıralarda, İstanbul’dan Diyarbakır’a, bir konuda Şeyhul İslam’ın bir fetvası gelir Diyarbakır uleması, bu fetvayı beğenmeyip yanlış olduğuna kanaat eder Ve Şeyhul İslam’ın cıkardığı bir fetvaya itiraz eden Diyarbakır uleması ile resmi makamı temsil eden zamanın valisi, kadısı, muftusu arasında bir munakaşa olur Bunun uzerine incelemesi ve bir cozume bağlaması icin fetvanın bir nushası zamanda iyi bir alim olan Şeyh Hasani Nurani’ye gonderilir; Şeyh Hasani Nurani fetvayı alıp inceler ve yanındaki (O donemde henuz –Molla Kasım diye cağrılan) Şeyh Kasım efendiye verir ve; “Şuna bir bak bakalım Diyarbekir uleması haklı mıdır? diyerek Şeyh Kasım’ın fikrini alır
Şeyh Kasım efendi iyi bir inceledikten sonra; “efendim bana gore, Diyarbekir uleması yanılıyor, fetva doğrudur der Şeyh Hasani Nurani; “Diyarbekir’e gidip orada bunu Diyarbakır ulemasıyla munakaşa ve munazarayı kabul ile isbat edebilirmisin? diye sorar, Şeyh Kasım cevaben “Şeyh izin verirse kanaat ve fikrimi serd etmeye hazırım der ve Diyarbakır a gider Şehre gelince Diyarbakır da halen ibadete acık olan Fatih Paşa Camii’ne (Kurşunlu Cami) gider ve orda yerleşerek ilim heyetini camide kabul eder Ulema oraya gelir, tartışma başlar, Şeyh Kasım efendi fetva’nın doğru olduğunu delilleri ile bir guzel izah edip ulemanın takdirlerini kazanır, orada kendilerine Vali tarafından kalması ve Reisul Ulema makamı ile tedrisat yapması istenilmesine rağmen kabul etmeyip memleketine gitmek istediğini belirtip tekrar geri doner Gizlice Vali tarafından Şeyh Hasani Nurani’ye bu zatın burada kalması icin gerekenin yapılması konusunda haber gonderilir
Şeyh Kasım Aktepe’ye gelir ve birkac gun daha kalır ama bir turlu Şeyh efendi den “evine gidebilirsin diye bir izin cıkmayınca, dayanamaz munasip bir dille akrabalarının ekseriyetinin surgun edilmesi hadisesine binaen memleketine geri donmesinin bir ihtiyac ve zaruret olduğunu bildirip izin ister Fakat Şeyh Hasan kalması icin ısrar ederek gitmesine izin vermezŞeyh efendi de orada kalmasını ve talebe yetiştirip buralara faydalı olmasını ister,
Boyle bir zatın ısrarı karşısında Şeyh Kasım gitmek icin diretmenin doğru olmayacağını duşunerek gitmekten vazgecer Memleketi olan ve asırlardan beri sulalece yerleşik olduğu Derşevi’de mevcut emlak ve servetinden feragat ederek uzun ısrarlardan sonra gidip evini getirerek Altoğar (Altunakar) koyune yerleşir
Onceleri; Şeyh Salihi Subki’nin yanında amel ederken, ustadının vefatından sonra, yine onun halifesi olan ve aynı zamanda Aktepe koyunde mukim, meşhur Nakşibendi şeyhi; Şeyh Hasani Nurani’nin yanında amel etmeye başlar ve amel bitiminde de halifelik alır