Son konular

Kaygı/Anksiyete Bozukluğu

Konuyu Yükselt

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
1
Çözümler
1
Tepkime
41
Puanları
318
Yaş
35
Coin
256,935
Günlük konuşma dilinde kaygı kelimesini çok sık kullanırız. Kaygı, kimi zaman doğru kullanılsa da kimi zaman insanlar kaygıyı kullanırken anlam karmaşası yaşamaktadırlar. Mesela çok kaygılı bir adam derken nasıl bir adamdan bahsedilmektedir? Ya da ne gamsız bir adam hiçbir yaşam kaygısı yok demek ne demektir? Çocuğum çok kaygılı sınavlarda bu yüzden düşük not alıyor diyen bir ebeveyn, çocuğunda kaygı olarak gördüğü neleri kastetmektedir? Peki uzun bir yolculukta aracınızın benzin lambası yandıysa ve karşınıza çıkacak ilk akaryakıt istasyonunun ne kadar uzakta olduğunu bilmeme sonucu hissedilenler ne olabilir? Çok farklı bir örnek, yolun karşısına geçerken bir anda şiddetli bir korna sesi ile irkilme ve yaşananlar nedir? Sabaha karşı telefonunuzun çalmasıyla uyanmanız ve kalbinizin yerinden fırlayacakmış gibi çarpmasına ne demeli? Eşiyle, işiyle, yaşamla vs şeylerle ilgili içinde sürekli cevapsız sorular, kısır döngüler, iç çekmeler, gerilmeler, endişeler, ağlamalar, şunlar bunlar ve de onlar…. Bunlara ne demeli?

Yukarıda saydığımız ve yaşam içinde benzer şeyleri zaman zaman yaşadığımız bu duruma pratikte Kaygı diyebiliriz. Kaygı/Anksiyete’ nin tam bir tanımını yapmak güç ancak bize düşündürdüğü, hissettirdiği, yaptırdığı kısaca yaşattığı şeyleri bir kümede toplarsak kaygıyı tanımlayabiliriz. Bu çerçevede kaygı nasıl başlar ve vücudumuzda neler olur nasıl bir sonuç doğurur buna bakmadan önce Kaygı yararlı bir duygu mudur? Bu sorunun cevabını düşünmenizi yazının sonunda tekrar cevabınızı gözden geçirmenizi öneririm.

Diyelim ki boş bir sokakta yalnız başınıza yürürken karşınıza size doğru havlayarak koşan bir köpek çıksa ne yapardınız? Bu soruya verilecek iki cevap var ve eminim siz de bunlardan birini yapardınız. Ya kaçar ya da köpekle mücadele eder savaşırdınız. Biz buna Kaçma-Savaşma tepkisi diyoruz. Yani kişi tehlikeye düştüğü an, Kaygı/Anksiyete, tehlikeye karşı bir tepki olarak ortaya çıkar. Bu durumda ki temel amacı kişiyi o tehlikeden kaçırarak ya da savaştırarak kurtarmasıdır.

Kaygı/Anksiyete, kişiyi kurtarabilmesi için vücutta belli başlı bazı değişiklikler meydana getirir. Yukarıdaki örnekten yola çıkarsak, köpekten kaçması için kişinin daha hızlı koşması ve bacaklarının daha güçlü olması gerekir; onunla mücadele ederek savaşması için de yakınlarında bulduğu taşları köpeğe atarak ya da bir sopa yardımıyla ona karşı koyarak, kollarının daha güçlü olması gerekir. Bu gücü hızlı bir şekilde organize etmek için beynimiz Otonom Sinir Sistemini devreye sokar. Otonom Sinir Sistemi ikiye ayrılır. Bunlar Sempatik Sinir Sistemi ve Parasempatik Sinir Sistemidir. Tehlike durumunda Sempatik Sinir Sistemi devreye girer. Öncelikle kollara ve bacaklara hızlıca kan akışı sağlayarak o bölgeleri güçlendirir. Amaç kaçmak ya da savaşmaktır. Bu yüzden kalp atışı bir anda hızlanır. Kalp, kanı ellerden çekerek kollara yöneltir; aynı zamanda ayaklardan kanı çekerek bacaklara yöneltir. Kanın çekilmesi nedeniyle ellerde ve ayaklarda karıncalanma dediğimiz uyuşma ve soğuma olur. Bu arada kalbin daha hızlı çarpması daha çok oksijene ihtiyaç doğurduğundan daha hızlı nefes alınır ve verilir.

Tüm bunlar başlangıçtır. Artık vücutta olağan üstü bir duruma girilmiştir. Kalp atışının artması, hızlı nefes almayla beraber, baş ağrısı, mide de ve boyun bölgesinde kasılmalar, mide de ayrıca ağrı, kalbin yerinden çıkacakmış gibi hissedilmesi, terleme ve ateşin çıması ya da tam tersi soğuma ve ağız içi kuruluk, göz bebeklerinin büyümesi ve siyah noktacıklar veya bulanık görme, boğulma hissi ve sersemlik gibi belirtiler, Kaygı’nın vücut da oluşturduğu belirtilerdir. Sempatik sinir sistemi ayrıca böbrek üstü bezlerden adrenalin ve noradrenalin adı verilen iki kimyasal maddenin salgılanmasını sağlar. Böylece kaygıya verilen tepkinin devam etmesi için bu kimyasallardan yardım alır. Tehlike geçse bile vücuttan hızlı bir şekilde adrenalin ve noradrenalin kimyasalları atılamadığı için kaygı belirtileri devam eder. Yukarıdaki örnekten hareketle köpekten kurtulsanız ve güvenli bir yere ulaşsanız bile korkmaya ve vücudunuzdaki belirtilerin devam ettiğini görürsünüz. Tehlike geçtikten sonra Parasempatik Sinir Sistemi devreye girer ve tüm belirtileri kontrol altına alır. Bu açıdan bakacak olursak Kaygı /Anksiyete, organizmayı korumak ve yaşamı devam ettirmek için gerekli ve önemli bir duygudur.

Peki kaygı ne zaman yersiz ve sağlıksız olur? Bu sorunun cevabı bizi Kaygı/Anksiyete Bozukluğuna götürmektedir. Beynimiz bizi tehlikede hissettiği an bizi korumak için yukarıdaki mekanizmayı devreye sokar. Bunu bir yangın alarmına benzetebiliriz. Yangın çıkınca alarm devreye girer ve yangın söndürme sistemini çalıştırarak o yeri yangından kurtarmaya çalışır. Vücudumuzdaki mekanizmayı somutlaştıran en güzel örnek budur. Ancak, yangın alarmı yanlış bir şekilde yangın söndürme sistemini devreye sokarsa, sistemin devreye girmesiyle yangın olmadığı halde o yere zarar verir. Diyelim ki, kişi tehlikede olmadığı halde kaygılanır ve korkarsa yanlış alarm gibi Sempatik Sinir Sistemi devreye girer ve kişiye zarar verir. İşte, yanlış bir şekilde sistemin devreye girmesini alışkanlık haline getirmek ve korkuları daha da büyütmeye Kaygı/Anksiyete Bozukluğu denir.

Sınav öncesi, o sınavdan düşük not alacağını, dikkatini toparlayamayacağını, süreyi yetiştiremeyeceğini, sınavda heyecanlanacağını düşünerek ve kendisini buna inandırarak sınava giren bir öğrenci, sınav başlar başlamaz beyni, tehlikede olduğunu zannederek Sempatik Sinir Sistemini devreye sokar. Ne yazık ki, sistemin devreye girmesiyle kişinin kaygısı daha da artar ve dikkatini sınava veremez. Bu yüzden de girdiği sınavlardan, genellikle bildiği ve çalıştığı halde düşük not alır. Bu durum uzun süre devam edince yaşam enerjisi de düşer ve Sınav Kaygısı bir bozukluk olarak kendini gösterir.

Eşiyle iletişim problemi olan bir kişi, kendisini doğru iletişim yolları ile anlatamadığından dolayı, sürekli bir gerginlik yaşar. Bazı kimselerde bu durum işyerinde de olur. Amiri, patronu ya da iş arkadaşı ile benzer problemler yaşar. Bu benzer problemleri beyin tehlike olarak algılar ve maalesef bu da yanlış bir alarmdır. Ne zaman evde eşi ile ya da iş yerindeki çalışanlar ile bir problemi konuşmaya başlasa kaygı belirtileri ortaya çıkar ve yine bu durum uzun süreli olunca kişinin yaşam kalitesini düşürür. Aynı zamanda dikkatini toparlayamadığı için kendisini doğru ifade edemez ve problemi çözemez. Bu durum öfke patlamalarına da neden olur.

Yaşamın her anında binlerce benzer örnek görebiliriz. Kaygı temelde yararlı bir duygudur. Ancak gereksiz, yersiz ve de yanlış bir şekilde devreye girerse zararlıdır ve buna da Kaygı / Anksiyete Bozukluğu denir. Bazı sorumlulukları yerine getirmek ve hayatı devam ettirmek için düşük seviyede kaygı gereklidir. Yani öğrenci yüksek not ve başarı için kaygılanmalı ki daha çok ders çalışsın. Ya da kişi geçimini sağlamak için kaygılanacak ki bir meslek sahibi olsun ve o iş de çalışsın. Aracınızın benzin ışığı yandıysa ilk akaryakıt istasyonunu bulmak için yaşadığınız kaygı da normal ve sağlıklıdır. Bu durumlarda yaşanan kaygı olmalı ve yerindedir. Özetlersek, yerinde olmayan ve kişinin yaşam enerjisini düşüren kaygı anormal ve bir bozukluktur.

Peki, Kaygı/Anksiyete Bozukluğu için ne yapmalı? Öncelikle kaygı belirtilerinin tehlikeli olmadığına kesinlikle emin olunmalıdır. Kaygıya bağlı olarak gelişen bedensel duyumlara sebep olan faktörleri belirlemeli, bu faktörleri nasıl ortadan kaldıracağına ya da ıslah edeceğine sağlıklı bir şekilde karar vermelidir. Stres kaynağı kişi veya objeyi ya hayatından çıkarmalı ya da onunla doğru bir şekilde mücadele etmeyi öğrenmelidir. Kaygısının arttığı durum ve ortamlarla yüzleşmeli, problemleri çözmeli ve ondan kaçmamalıdır. Yoksa kaygı kronik bir hal alır. Eğer tüm bunlar çare olmuyorsa profesyonel bir şekilde psikolojik yardım almalıdır.

Profesyonel bir psikolojik yardım olan Psikoterapilerin en önemli amacı Kaygı / Anksiyete Bozukluğu tedavisinde, kaygılı kişiye ayna tutmak, kaygıya bağlı olarak geliştirdiği yanlış tutumları belirlemek ve sunmak, kaygıya dayanma ve mücadele ruhunu kazandırmak ve geri kalan yaşamında kişinin daha az kaygılı daha huzurlu bir ömür geçirmesini sağlamaktır. Şunu unutmayın yürürken yüzünüze vuran rüzgâr sizi rahatsız ediyor ve yürümenizi zorlaştırıyorsa yönünüzü değiştirin ve gideceğiniz yere yeni bir rota ile ulaşın. Psikoterapi size yeni bir rota sunacaktır. Bu yeni rota ile rüzgâr esmeye devam etse de artık sizi rahatsız etmeyecektir.

Az kaygılı, bol huzurlu sağlıklı günler dilerim.
 

Similar threads

  • Soru
Kaygı bozukluğu diğer bir adıyla anksiyete, bir psikolojik rahatsızlıktır. Her insan zaman zaman kaygılı, endişeli, korkmuş, sinirli, gergin veya paniklemiş hissedebilir. Çoğu zaman kaygılanmak sadece can sıkıcı bir durumken bazen de günlük rutinlerin bile aksatılmasına sebep olur. Bu gibi...
Cevaplar
0
Görüntüleme
11
  • Soru
Anksiyete herkes tarafından bilinen, yaşam boyu çeşitli durumlar karşısında hissedilen bir duygudur. Örneğin gece tek başına karanlık bir sokakta yürürken, çok önemli bir toplantıya geç kalındığında, yanı başında birinin suç işlemesi gibi tehlikeli durumlar karşısında kişi çoğunlukla anksiyete...
Cevaplar
0
Görüntüleme
6
  • Soru
Anksiyete, gerilim, korku ve endişe hisleriyle ilişkili psikolojik bir problemdir. Belirli düzeyde kaygı, modern yaşamın normal bir özelliği olsa da aşırı kaygı son derece tatsız olabilir ve uzun vadede fiziksel ve ruhsal sağlık için zararlı olabilir. Anksiyete Latince bir kökene sahip olan...
Cevaplar
0
Görüntüleme
18
  • Soru
Belli bir miktar kaygı normal ve gereklidir. Bu anlamda bizi korumak ve hayatta kalmamızı sağlamak için varoluşsal olarak gerekliliği vardır. Örneğin, haftaya sınavınız olsa ve oldukça rahat olsanız hazırlık yapmayacaksınız. Sınavın sizin için bir önemi olmayacak ve önlem almayacaksanız. Düşünün...
Cevaplar
0
Görüntüleme
11
  • Soru
İnsanın, hem bedensel hem de ruhsal olarak birçok savunma düzenekleri vardır. Bu düzenekler ihtiyaç olduğu her an devreye girer ve koruyucu özellikleriyle, insan yaşamını olağan akışını sürdürmesini sağlarlar. Kaygı, korku ve endişe gibi özelliklerde, yetişkinlerde olduğu gibi çocuk ve gençler...
Cevaplar
0
Görüntüleme
12
Üst Alt