Keloğlan ve Uykucu Padişah
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, bir ülkede çok tembel bir padişah varmış. Bu padişah, günün çoğunu uyuyarak geçirir, halkının sorunlarını çözmek yerine keyfine bakarmış. Ülkede işler kötüye gitmeye başlamış, fakirlik artmış, halk isyan edecek duruma gelmiş.
Keloğlan, bu durumu duyunca annesine şöyle demiş:
- "Ana, bu tembel padişahı uyandırmamız gerek. Yoksa halk perişan olacak. Ben bir çare bulmaya gidiyorum."
Annesi, Keloğlan’ın bu cesur planına dua ederek onu yolcu etmiş.
Keloğlan, saraya gidip padişahın huzuruna çıkmak istemiş, ama sarayın kapısındaki muhafızlar ona izin vermemiş. Keloğlan, aklını kullanarak onlara şöyle demiş:
- "Ben padişaha uykusunu daha rahat hale getirecek bir yöntem getirdim. Beni mutlaka görmesi gerek!"
Muhafızlar, Keloğlan’ın bu sözlerine inanmış ve onu içeri almış. Padişahın huzuruna çıkan Keloğlan, saygıyla eğilmiş ve şöyle demiş:
- "Padişahım, sizin gibi yüce bir hükümdar için bir çözüm getirdim. Ama bunun için önce sizinle bir oyun oynamak isterim."
Padişah, uykulu gözlerle Keloğlan’a bakmış:
- "Ne oyunuymuş bu? Ama hadi, anlat bakalım!"
Keloğlan oyunu açıklamış:
- "Ben size üç soru soracağım. Eğer cevaplarını bulamazsanız, halkınıza kulak verip onlara yardım etmeniz gerekecek. Eğer doğru cevap verirseniz, ben saraydan giderim ve sizi rahat bırakırım."
Padişah, bunu eğlenceli bulmuş ve kabul etmiş.
Birinci soru:
Keloğlan sormuş:
- "Padişahım, her sabah uyanınca ilk düşündüğünüz şey nedir?"
Padişah şaşırmış, çünkü bu sorunun cevabını hiç düşünmemiş. Kafasını kaşıyıp:
- "Galiba tekrar uyumak," demiş.
Keloğlan gülümsemiş:
- "Oysa halkınız sabah uyandığında önce size güvenip güvenemeyeceğini düşünür."
Padişah biraz utanmış ama oyunu bırakmamış.
İkinci soru:
Keloğlan sormuş:
- "Bir padişah halkını nasıl güçlü yapar?"
Padişah, elini sakalına koyup düşünmüş ve sonunda:
- "Halka daha fazla asker vererek," demiş.
Keloğlan başını sallamış:
- "Yanlış! Bir padişah, halkını eğitir, toprağını bereketli kılar ve adalet sağlar."
Padişah iyice düşüncelere dalmış, ama son soruyu beklemiş.
Üçüncü soru:
Keloğlan sormuş:
- "Padişahım, sarayınızın kapısı herkese açık mı?"
Padişah bu soruya hemen cevap vermiş:
- "Elbette hayır! Sarayıma sadece zenginler ve soylular girebilir."
Keloğlan gülerek cevap vermiş:
- "O zaman halkınız size nasıl derdini anlatacak? Kapıyı açmadan bir ülkeyi yönetemezsiniz."
Padişah bu sözleri duyunca çok utanmış ve şöyle demiş:
- "Haklısın, Keloğlan. Beni uyandırdığın için sana teşekkür ederim. Bundan sonra halkıma kulak verecek, onları mutlu etmek için elimden geleni yapacağım."
O günden sonra padişah, daha adil ve çalışkan bir yönetici olmuş. Halkı da Keloğlan’a minnettar kalmış.
Bu masal, liderlerin halkını dinlemesi, adaletli ve çalışkan olması gerektiğini, aynı zamanda zekânın ve doğru sözün ne kadar güçlü bir silah olduğunu anlatır.